Çin Budist Sanatının İlk Zirvesi: Yungang Mağaraları

Kaya mimarisinin olağanüstü örneklerinden olan Yungang Mağaraları, Çin’in Shanxi eyaletinde, Datong şehrinin yaklaşık 16 kilometre batısında yer alan eski Budist tapınak mağaralarıdır.

Haber Merkezi / 2001 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan mağaralar, Kuzey Wei Hanedanı (386-534) döneminde, özellikle 5. ve 6. yüzyıllarda inşa edilmiştir ve Çin’in en ünlü üç Budist heykel alanından biri olarak kabul edilir (diğerleri Longmen ve Mogao mağaralarıdır).

Mağaralar, Wuzhou Shan dağlarının eteğinde, Shi Li nehri vadisinde, yaklaşık 1 kilometre uzunluğunda bir kumtaşı kayalığının güney yüzüne oyulmuştur. Toplamda 53 ana mağara, 51 binden fazla Buda heykeli ve nişi ile birlikte yaklaşık bin 100 küçük mağara bulunmaktadır.

Heykellerin boyutları birkaç santimetreden 17 metreye kadar değişir ve detaylı oymalarıyla dikkat çeker. Bu eserler, Güney ve Orta Asya’dan gelen Budist sanatının Çin kültürel gelenekleriyle başarılı bir şekilde harmanlandığını gösterir.

Yungang Mağaraları’nın yapımı, Kuzey Wei’nin Budizm’i devlet dini olarak benimsemesiyle başlamıştır. Başkentleri Pingcheng (bugünkü Datong) olan bu hanedan, mağaraları hem dini hem de politik bir sembol olarak kullanmıştır.

İlk mağaralar (16-20 numaralı mağaralar), 460’lı yıllarda ünlü rahip Tanyao’nun önderliğinde, hanedanın beş kurucu imparatorunu anmak için oyulmuştur. Daha sonraki dönemlerde ise sanat tarzı gelişmiş, heykellerde daha zarif ve Çin’e özgü özellikler ön plana çıkmıştır.

Mağaralar zamanla hava koşulları, kirlilik ve Gobi Çölü’nden gelen kum fırtınaları gibi tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Liao ve Qing hanedanları döneminde restorasyon çalışmaları yapılmış, 1950’lerden itibaren ise modern koruma çabaları hız kazanmıştır. Yungang Mağaraları hem tarihi hem de sanatsal değeriyle önemli bir turistik merkezdir.

Paylaşın

Şi’den Trump’a Uyarı: Kırmızı Çizgiyi Aşmayın

ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni ihracat kısıtlamaları ve yüzde 100 tarife tehdidine sert bir yanıt veren Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, “kırmızı çizgi” uyarısında bulundu.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni ihracat kısıtlamaları planlarına karşı açık bir “kırmızı çizgi” çekti. İki ülke liderinin yaklaşık altı yıl sonra ilk kez yüz yüze görüşmesi beklenirken, bu sert çıkış Pekin ve Washington arasında yeni bir ticaret savaşının fitilini ateşleyebilir.

Geçtiğimiz hafta Çin, belirli nadir elementleri içeren ürünlere yönelik geniş kapsamlı küresel ihracat kontrolleri açıkladı. Bu hamle, ABD’nin Çin’i ileri teknoloji çiplerden ve yapay zekâ üretim zincirlerinden dışlamayı amaçlayan önlemlerine misilleme olarak değerlendiriliyor.

Bloomberg’in haberine göre, Pekin yönetimi, bu adımların “savunma amaçlı” olduğunu savunarak, “ABD, Eylül’deki Madrid görüşmelerinden bu yana Çin’e karşı yeni kısıtlamalar devreye soktu. Biz savaş istemiyoruz ama korkmuyoruz,” açıklamasını yaptı.

ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in kararının ardından Şi ile yapılacak planlı görüşmeyi iptal edebileceğini söyledi. Trump ayrıca Çin mallarına uygulanan gümrük vergilerini yüzde 100’e çıkaracağını ve “tüm kritik yazılımlar” üzerindeki ihracatı yasaklayacağını açıkladı.

Bloomberg’e göre, Trump yönetimi son dönemde Ticaret Bakanlığı aracılığıyla ihracat kısıtlamalarını genişletti ve mevcut yaptırımlardaki boşlukları kapatarak Çin’in ileri teknoloji ürünlerine erişimini daha da zorlaştırdı.

Yeni yaptırımların, Çin merkezli sosyal medya platformu TikTok’un ABD’deki operasyonlarının geleceğini de tehlikeye soktuğu belirtiliyor.

Ticaret ateşkesi tehlikede

İki tarafın Mayıs ayında imzaladığı ticaret ateşkesi, tarifeleri karşılıklı olarak düşürme ve yeni kısıtlama getirmeme taahhüdü içeriyordu. Ancak, Bloomberg’in analizine göre Washington bu anlaşmayı sadece gümrük indirimleriyle sınırlı, Pekin ise teknolojik yaptırımların da durdurulması gerektiği yönünde yorumluyor.

Bu çelişkili yorumlar, ticaret trafiğini ve küresel piyasaları yeniden sarsmış durumda. ABD borsaları geçtiğimiz hafta son altı ayın en sert düşüşünü yaşarken, soya, buğday, bakır ve pamuk fiyatları da geriledi.

Bloomberg analizinde, iki ülke arasındaki gerilimin merkezinde nadir toprak elementleri ve stratejik metaller olduğu vurgulandı. Bu maddeler, yapay zekâ teknolojileri ve silah üretimi için kritik önem taşıyor.

Çin’deki düşünce kuruluşlarından Hutong Research, ABD’nin asıl korkusunun ekonomik değil “stratejik” olduğunu belirterek, “Nadir element akışının kesilmesi, ABD’nin savunma üretim kapasitesini ve dolayısıyla küresel güç dengesini tehdit ediyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Trump’ın yeni tarifeleri 1 Kasım’da yürürlüğe girecek. Bu tarih, iki liderin Güney Kore’de yapılması planlanan zirve görüşmesinden sadece birkaç gün sonrasına denk geliyor. Pekin’in yeni ihracat kısıtlamaları ise bir hafta sonra yürürlüğe girecek, bu da tarafların anlaşmaya varmak için oldukça sınırlı bir zamana sahip olduğunu gösteriyor.

Bloomberg’e konuşan analistler, gerilimin “sonsuz bir restleşmeye dönüşmeyeceğini” belirtiyor. The Futurum Group analisti Ray Wang, “Her iki ülke için ekonomik, güvenlik ve tedarik zinciri riskleri o kadar yüksek ki, bu gerilimin uzun süre sürmesi mümkün değil. Taraflar yeniden masaya oturacak,” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

Tarihin Bilinen En Eski Anaerkil Toplumlarından Biri Keşfedildi

Doğu Çin’in Tai-Yi Dağları ile Bohai Denizi arasında yer alan bir bölgede, bir keşif antik toplumlar hakkında uzun süredir devam eden varsayımları altüst etti.

Haber Merkezi / Araştırmacılar, Fujia’daki alanda, anaerkil bir topluluğa dair dikkat çekici kanıtlar buldular.

Araştırma, on nesil boyunca sürdürülen, anne soyuna göre düzenlenmiş 250 yıllık bir soyağacını ortaya çıkardı. Araştırmacılar, Fujia topluluğunun muhtemelen anaerkil ilkeler etrafında örgütlendiğini gösterdiğini ifade ediyor.

Araştırma sonuçları, genetik özellikler ile mezarlık sınırları arasındaki güçlü uyumla destekleniyor. Shandong eyaletinde bulunan Fujia’daki alan, MÖ 2750 ila 2500 yıllarına tarihleniyor, 37 hektarlık bir alanı kaplıyor ve 500’den fazla mezar içeriyor.

Araştırmacılar, alanın kuzey tarafında biri ve güney tarafında diğeri olmak üzere iki ayrı mezarlığa gömülmüş 60 kişiden alınan antik DNA’yı analiz etti. Araştırmacılar, annelerden çocuklarına geçen özel bir DNA türü olan mitokondriyal DNA’ya (veya mtDNA) odaklandı.

Anaerkil toplum, sosyal, politik ve ekonomik yapıda kadınların baskın ya da lider rol oynadığı toplum düzenini ifade eder. Bu sistemde, soy genellikle anne üzerinden takip edilir (matrilineal), mülkiyet ve miras anneden kız çocuklarına geçer ve kadınlar ailede ya da toplulukta karar alma süreçlerinde öncelikli veya eşit güce sahiptir.

Anaerkil toplumlar, tarih boyunca bazı kültürlerde görülmüşse de, modern dünyada nadir bulunur. Örnek olarak, Minangkabau (Endonezya) gibi bazı topluluklar matrilineal özellikler taşır. Bu kavram, patriyarkinin (erkek egemen düzen) karşıtı olarak ele alınır.

Paylaşın

Nükleer Güçlerin Rekabeti Tırmanıyor

Nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

Dünyada nükleer silahlara sahip dokuz devletin nükleer silahlarını modernize etme ve cephanelerini arttırma yarışı yeni bir boyut kazanıyor.

Nükleer Silahların İmha Edilmesi Koalisyonu (ICAN) tarafından bugün Cenevre’de açıklanan rapor, nükleer güçlerin nükleer cephanelerini modernize etmek ve güçlendirmek için geçtiğimiz yıl harcamalarını dikkat çekici bir oranda artırdığına dikkat çekiyor.

ICAN raporuna göre nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

ABD, 2024’te 56 milyar 800 milyon dolara ulaşan tutar ile nükleer silahlara diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla harcama yapan ülke oldu. ABD’yi, 12 milyar 500 milyon dolar ile Çin, 10 milyar 400 milyon dolar ile İngiltere izledi.

Raporda, “Nükleer silaha sahip ülkelerin 2024’te nükleer silah geliştirmek ve bunları muhafaza etmek için harcadıkları para, neredeyse Birleşmiş Milletler bütçesinin 28 katına eşit” tespitine yer verildi. Bu verileri açıklayan ICAN, küresel çapta nükleer silahsızlanma için mücadele sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir koalisyon.

ICAN 2017’de Birleşmiş Milletler’de (BM) 122 ülke tarafından kabul edilen ve 2021’de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nın yolunun açılmasına öncülük etmişti. Bu başarısından dolayı 2017’de Nobel Barış Ödülü’nü layık görülmüştü.

ICAN’ın politika ve araştırma koordinatörü Alicia Sanders-Zakre, özellikle İngiltere ve Fransa’daki harcama artışının Ukrayna’daki savaş ve artan gerginliklerle ilişkili olabileceğini belirtti. Sanders-Zakre “İngiltere ve Fransa’daki harcama artışında, en azından siyasi liderlerin söylemlerinde, Ukrayna’daki devam eden savaşa ve gerginliklere atıfta bulunulduğunu gördük ve bu bir rol oynuyor olabilir” dedi.

İngiltere ve NATO’daki diğer müttefikler artık Rusya’yı Avrupa için en önemli tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Almanya gibi pek çok ülke savunma harcamalarını devasa boyutta artırarak silahlanmaya hız veren planlarını da uygulamaya başladı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ABD Ve Çin, Ticaret Tarifelerini Düşürmek İçin Anlaşmaya Vardı

ABD ve Çin, son dönemde uyguladıkları tarifelerin çoğunu geri çekme ve ticaret anlaşmazlıklarını çözmek için 90 günlük ateşkes ilan etme konusunda anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Haber Merkezi / Dünyanın iki büyük ekonomik gücü küresel ekonomiyi altüst eden bir çatışmadan geri adım atarken borsalar keskin bir şekilde yükseldi. Ekonomistler ise vergi tarifelerinin hala eskisinden daha yüksek olduğu ve gelecekteki görüşmelerin sonucunun belirsiz olduğu konusunda uyardı.

ABD-Çin arasında İsviçre’nin Cenevre kentinde iki gündür devam eden ticaret müzakereleri sona erdi. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ve Çin Başbakan Yardımcısı He Lifeng Cenevre’de bir araya gelerek görüşmeler gerçekleştirdi.

ABD ile Çinli yetkililer arasında İsviçre’de yapılan ticaret görüşmelerinin ardından Beyaz Saray internet sayfasından açıklama yapıldı. Açıklamada, Bessent ve ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’ın, Çin ile İsviçre’de yapılan ticaret görüşmelerinin ardından yaptığı değerlendirmelere yer verildi.

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, “ABD ile Çin arasındaki çok önemli ticaret görüşmelerinde önemli ilerlemeler kaydettiğimizi bildirmekten memnuniyet duyuyorum” ifadelerini kullandı.

Görüşmelerin verimli geçtiğini belirten Bessent, ABD Başkanı Donald Trump’ı görüşmeler hakkında bilgilendirdiklerini aktardı. Scott Bessent, görüşmelerin ayrıntılarına ilişkin bugün kapsamlı bir bilgilendirme yapılacağını kaydetti.

ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı yüzde 145’lik gümrük vergisi oranını 115 puan düşürerek yüzde 30’a, Çin’in de ABD mallarına uyguladığı gümrük vergisini aynı oranda düşürerek yüzde 10’a indirmeyi kabul ettiğini söyledi.

Anlaşma, Donald Trump’ın 2 Nisan’daki “Kurtuluş Günü” gümrük vergisi açıklamalarından bu yana iki ülke için ticaret konusunda atılan önemli bir adım.

Dünyanın iki büyük ekonomik gücü küresel ekonomiyi altüst eden bir çatışmadan geri adım atarken borsalar keskin bir şekilde yükseldi. Ekonomistler ise vergi tarifelerinin hala eskisinden daha yüksek olduğu ve gelecekteki görüşmelerin sonucunun belirsiz olduğu konusunda uyardı.

Paylaşın

Her 2 Kişiden 1’i Yeni Bir Dünya Savaşı’nın Yakın Olduğunu Düşünüyor

YouGov ‘un yaptığı yeni bir anket çalışmasına göre; Avrupa’da nüfusun yüzde 41 ile 55’i önümüzdeki 5 ile 10 yıl içerisinde III. Dünya Savaşı’nın çıkma ihtimali olduğunu düşünüyor. ABD’de bu oran yüzde 45 civarında.

Nazilerin koşulsuz teslimiyeti kabul etmesiyle Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın resmen sona erdiği ve sonrasında “Zafer Günü” olarak kutlanan 8 Mayıs’ın 80. yıldönümüne az bir süre kalmışken yeni bir anketin sonuçları yayımlandı.

Anket şirketi YouGov, merkezinin yer aldığı Birleşik Krallık’ın yanı sıra ABD, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya’da bu çalışmayı gerçekleştirdi. Avrupa ülkelerinde 5-10 yıla III. Dünya Savaşı bekleyenlerin oranı yüzde 41’le 55 arasında değişti. ABD’de ise yüzde 45’i bu görüşü onayladı.

“III. Dünya Savaşı’nda nükleer silah kullanılır” cümlesini benimseyenlerin oranı yüzde 68 ila 76 olurken II. Dünya Savaşı’na kıyasla daha fazla can kaybı olacağını öngörenlerin oranları yüzde 57’yle 73 arasında değişti. Yeni bir cihan harbinde insanların çoğunun öleceğini düşünenlerse yüzde 25-44 bandında.

Yüzde 66’yla 89 arasında değişen oranlarda “Benim ülkem savaşa girer” dendi. Ancak Avrupa’da ordularının kendisini savunabileceğini düşünenler yüzde 16 ila 44’te kaldı. ABD’lilerin yüzde 71’i ordunun kendilerini koruyabileceğini savundu.

III. Dünya Savaşı’nın Rusya yüzünden çıkacağını düşünenlerin oranı yüzde 69’la 82 arasında değişti. Moskova korkusunu “İslamcı terör” izledi. Diğer yandan İspanya, Almanya ve Fransa’da çoğunluk ABD’yle yaşanan gerilimlerin küresel barışa tehdit oluşturduğunu da belirtti.

ABD’de yaşayanların yüzde 52’si, İspanya’dakilerinse yüzde 31’i Nazi Almanyası’nın işlediği türden suçların kendi ülkelerinde meydana gelmesini bizzat görmeyi beklediğini ifade etti. Diğer ülkelerin oranları bu ikisinin arasında kaldı.

Nazileri mağlup etmek için en çok kimin çaba harcadığı sorulduğunda Birleşik Krallık dışındaki ülkelerde ABD diyenler yüzde 40’la 52 arasında değişirken, Sovyetler Birliği yanıtını verenler yüzde 17 ila 28 oldu.

Birleşik Krallık’ta yüzde 41’in kendi ülkelerinin adını zikretmesi dikkat çekti. Zira diğer ülkelerde Londra’yı bu konuda etkili görenler yüzde 5’le 11 arasında değişiyor.

Almanların yüzde 46’sı, ülkelerinin 1945’ten sonra savaş hakkında iyi iş çıkardığını düşünürken yüzde 47’nin “Nazi geçmişi hakkında aşırı bilinçliyiz” dediği görüldü. Bu durumun güncel meselelerde sorun yarattığını savundular. Yüzde 24’se Almanya liderlerinin dengeyi doğru kurduğunu söylüyor.

Barışın korunmasında en çok kimin pay sahibi olduğu sorulduğunda yüzde 52’yle 66 arasında değişen oranlarda yanıt NATO oldu. Yüzde 45 ila 56 da Avrupa Birliği’nin kıtadaki barışın korunmasında etkili olduğunu düşünüyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Çin, Gerçek Elmastan Yüzde 40 Daha Sert Elmas Üretti

Çinli bilim insanları, gerçek elmastan yüzde 40 daha sert yapay elmas üretti. Bu, kesme ve parlatma aletleri gibi birçok önemli sektörde çığır açabilecek bir gelişmeye neden olabilir.

En sert elmaslar, şimdiye kadar asteroit ve meteor kraterlerinde bulunmuştu; bu da bu elmasların nadir ve genellikle çok küçük oldukları anlamına geliyor.

Doğal ve sentetik elmasların çoğu kübik yapıya sahiptir, ancak kraterlerde bulunan ve lonsdaleite olarak bilinen en sert elmaslar altıgen yapıya sahiptir.

Lonsdaleite ilk olarak 1967 yılında Arizona’daki Canyon Diablo meteoritinde keşfedilmişti. Bu malzemenin laboratuvarlarda sentezlenmesi de birkaç çalışmanın ötesinde doğrulanmamıştı.

Ancak bilim insanları, lonsdaleit diye bilinen bu tür bir altıgen elmasın (hexagonal diamond,HD) uygulamalarının, elde edilen çoğu örneğin düşük saflığı ve küçük boyutu nedeniyle “büyük ölçüde keşfedilmemiş” olduğunu söylüyor.

Şimdiyse Nature Materials adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışmada, yüksek oranda sıkıştırılmış grafitin ısıtılmasıyla “iyi kristalleşmiş, neredeyse saf HD” sentezi rapor edildi.

Kuzeydoğu Çin’deki Jilin Üniversitesi’nden Liu Bingbing ve Yao Mingguang liderliğindeki araştırmacılar, bilim insanlarının “post-grafit faz” diye adlandırdıkları şeyden HD’nin oluşturulabileceğini gösteriyor. Bu süreç, grafitin sıcaklık gradyanları altında sıkıştırılması.

Bilim insanları, “Burada, hem yığın hem de nano boyutlu grafitli öncüller için geçerli, yüksek oranda sıkıştırılmış grafiti ısıtarak iyi kristalize edilmiş, neredeyse saf HD sentezini rapor ediyoruz” diye yazdı.

Bu yaklaşımın, ultra küçük HD nano katman yığınları içeren milimetre boyutunda, yüksek oranda yapılandırılmış bir blok oluşumuna yol açtığını buldular.

Bilim insanlarına göre bu “süper elmas” yapı, “1100 santigrat dereceye kadar yüksek termal kararlılık ve 155 gigapascal (GPa) gibi çok yüksek bir sertliğe” sahip. Buna karşılık, doğal elmaslar yaklaşık 100 GPa sertliğe ve yaklaşık 700C’ye kadar termal kararlılığa sahip.

Çalışmada bilim insanları, malzemenin yüksek termal kararlılığı ve sertliğinin “endüstriyel uygulamalar için büyük bir potansiyele sahip olduğunu” belirtiyor.

Bulguların aynı zamanda yüksek basınç ve sıcaklık altında grafitten elmasa dönüşüm için bir çerçeve sağladığını ve malzemenin uygulamalara uyacak şekilde üretilmesi adına daha fazla fırsat yarattığını söylüyorlar:

“Bulgularımız, yüksek basınç ve sıcaklık altında grafitten elmasa dönüşümle ilgili değerli bilgiler sunuyor ve bu eşsiz malzemenin üretimi ve uygulamaları için fırsatlar sağlıyor.”

Ancak bu, bir HD formunun laboratuvarda ilk kez sentezlenişi değil. SCMP’nin haberine göre, ABD’deki Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndaki bilim insanlarının yürüttüğü 2021 tarihli bir çalışmada da altıgen elmaslar üretildiği bildirilmişti.

Bilim insanları, bu malzemenin işleme ve delme gibi yaygın uygulamalarda geleneksel elmaslara “üstün bir alternatif” olabileceğini söyledi. Bilim insanları, bu tür altıgen elmasların nişan yüzüklerine de dönüştürülebileceğini belirtti.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

ABD’nin Seçilmiş Başkanı Trump’ın Çin Planı Ortaya Çıktı

Cuma günü Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşen ABD’nin seçilmiş devlet başkanı Donald Trump’ın Pekin’e gitmek istediğini danışmanlarına söylediği aktarıldı.

Bir yandan 20 Ocak’ta başkanlık yemini etmeye hazırlanan Donald Trump diğer taraftan da yeni döneminde neler yapacağını planlıyor.

Çin merkezli Bytedance’in sahip olduğu sosyal medya uygulaması TikTok’un ABD’de yasaklanması ve Çin’den gelen ürünlere uygulanan gümrük vergisinin yüzde 60’a varan oranlarda artırılması gündemdeyken ABD’nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, Trump’ın Pekin’e gitmek istediğini danışmanlarına söylediğini aktardı.

Trump ilk döneminde görevde bir yılını doldurmadan Asya devini ziyaret etmişti. Yeni döneminde de ilk yüz gün içinde Çin’e gitmek istediği haberde bildirildi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, cuma günü telefonla Trump’la görüşmüştü. İkilinin ticaret, fentanil, TikTok gibi pek çok konuyu ele aldığı ifade edilirken Trump kendi kurduğu sosyal medya platformu Truth Social’da yaptığı paylaşımda, görüşmenin her iki ülke açısından da olumlu geçtiğini belirtmişti:

Beklentim, birlikte çok sayıda problemi çözmek ve buna derhal başlamayı umuyorum. Ticarette dengeyi sağlama, fentanil, TikTok ve diğer birçok konuyu tartıştık. Devlet Başkanı Şi ve ben dünyayı daha barışçı ve güvenli hale getirmek için mümkün olan her şeyi yapacağız.

Çin Dışişleri Bakanlığı da Şi Cinping’in “İki ülke arasında kapsamlı ortak çıkarlar ve geniş bir işbirliği alanı göz önüne alındığında, Çin ve Amerika dost ve ortak olabilir, birbirinin başarısına katkı sağlayabilir, hem iki ülkenin hem de dünyanın yararına ortak refahı ilerletebilir” ifadelerini kullandığını bildirmişti.

Tayvan sorununun Çin’in egemenliği ve toprak bütünlüğüyle ilgili olduğunu savunan Şi, ABD’nin soruna bu hassasiyetle yaklaşması gerektiğini öne sürmüştü.

Çin Dışişleri, ikilinin görüşmede Ukrayna krizi, İsrail-Filistin çatışması ve karşılıklı ilgi konusu diğer uluslararası ve bölgesel meselelerde de görüş alışverişinde bulunduğunu ve düzenli temaslar için stratejik iletişim kanalı oluşturulmasında anlaştığını da duyurmuştu.

Telefon görüşmesinde liderlerin Trump’ın muhtemel ziyaretini ele alıp almadığı henüz bilinmiyor. Trump’ın yemin töreninde Çin’i davet edilen Şi Cinping yerine Devlet Başkanı Yardımcısı Han Cıng temsil edecek.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Türkiye’den BRICS Hamlesi: Katılmak İçin Başvuru Yaptı

Türkiye, önde gelen gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu BRICS grubuna katılmak için resmen başvuruda bulundu. BRICS, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ekonomilerini kastetmek için kullanılır.

2011 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti’nin birliğe katılmasına kadar orijinal dört üye BRIC (ya da İngilizce “the BRICs”) olarak adlandırılmıştı. Aynı yıl Çin’in Sanya kentinde düzenlenen zirveye Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma’nın da katılımı ile BRIC grubu adını BRICS olarak değiştirdi. BRICS ülkeleri, bulundukları bölgelerin bölgesel ilişkileri üzerindeki önemli nüfuz potansiyeliyle tanınırlar ve beş ülkenin hepsi G20 üyesidir.

Bloomberg’in haberine göre, BRICS, ekim ayında Rusya’da düzenlenecek zirvede genişlemeyi görüşecek. Haberde, Türkiye’nin BRICS grubuna katılma girişiminin, küresel nüfuzunu artırma ve geleneksel Batılı müttefiklerinin ötesinde yeni ittifaklar kurma çabalarının bir parçası olarak görülüyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, bu hamle ile çok kutuplu bir dünyada hem Doğu hem de Batı ile ilişkilerini güçlendirmek istiyor.

Türkiye’nin bu yeni diplomatik hamlesi, Avrupa Birliği’ne (AB) katılma sürecindeki ilerlemenin yavaşlaması ve NATO üyesi ülkelerle yaşanan bazı gerilimler sonrasında gelirken, özellikle 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini sürdürmesi, NATO içinde bazı çatışmalara yol açmıştı. Türkiye, BRICS üyeliği ile Rusya ve Çin gibi ülkelerle ekonomik iş birliğini artırmayı ve AB ile Asya arasında bir ticaret köprüsü olmayı hedefliyor.

BRICS, Batı’nın hâkim olduğu kurumlara, özellikle Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara alternatif olarak kendini konumlandırıyor. BRICS üyeliği, Türkiye’ye bu kuruluşlar aracılığıyla finansmana erişimini, siyasi ve ticari ilişkilerini genişletme fırsatları sunabilir.

Erdoğan, Türkiye’nin hem Doğu hem de Batı ile aynı anda ilişkilerini geliştirmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkenin BRICS’e katılmasının, küresel ekonomik sistemde farklı yaklaşımlar, kimlikler ve politikalar geliştirmesine katkı sağlayacağını belirtti. Erdoğan ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde reform yapılması çağrısını yineleyerek, Türkiye’nin NATO’nun rakibi olarak görülen Şanghay İşbirliği Örgütü’ne de katılma isteğini dile getirdi.

Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimi, ülkenin Batı ile olan ilişkilerini tamamen koparmak istemediğini, aksine bu ilişkileri daha dengeli ve çeşitlendirilmiş bir dış politika ile güçlendirmek istediğini gösteriyor. Aynı zamanda, AB ile üyelik görüşmelerini canlandırma çabaları da devam ederken, bu da stratejik hedeflerden biri olmaya devam ediyor.

Paylaşın

Tarihin En Korkunç İnfaz Yöntemlerinden “Lingchi”

Tarihin en korkunç infaz yöntemlerinden biri olan lingchi, 10. yüzyıldan 1905’e kadar, vatana ihanet veya baba katili gibi ağır suçlar için Çin İmparatorluğu’nda uygulandı.

Haber Merkezi / Sadece bir cezalandırma değil, aynı zamanda başkaları için bir mesajda içeren lingchi, suçlunun bedeninin yavaşça parçalanması ile uygulanan, acımasız bir infaz yöntemiydi.

İnfazı uygulayan kişi veya cellat, suçluyu halka açık bir yerde tahta bir direğe bağlar ve ardından ölene kadar suçlunun bedenini kesmeye başlardı. Cellat, isterse suçlu öldükten sonra da kesmeye devam ederdi.

Kesme işlemi genellikle göğüste başlar, daha sonra kollara ve bacaklara geçilirdi. Kesme işlemi genellikle başın kesilmesi veya kalbe bıçak saplanmasıyla sonlanırdı.

Lingchi’nin kökeni Tang Hanedanlığı (MS 618-907) dönemine kadar gidiyor, ancak Song (960-1279), Ming (1368-1644) ve Qing (1644-1912) hanedanlıkları döneminde çok tercih edilen bir ceza yöntemi değildi.

Lingchi, vatana ihanet, toplu cinayet, baba katli, kardeş katli veya bir efendinin veya işverenin öldürülmesi gibi en iğrenç suçları işlediği düşünülen suçlular için uygulanıyordu.

Örneğin: Kayıtlar, 182 kadına saldıran bir seri tecavüzcünün, imparatoru öldürme planı ortaya çıkan kraliyet sarayındaki 16 hizmetçinin Lingchi’ye mahkum edildiğini gösteriyor.

Lingchi, aynı zamanda politik bir araç olarak da kullanıldı. Örneğin; Geç Ming ve erken Qing hanedanlıkları döneminde ünlü bir bilgin ve bilim insanı olan Fang Yizhi, yöneticileri eleştirdiği için, 1665 yılında Lingchi cezasına çarptırıldı.

Lingchi’nin son olarak 1905 yılında uygulandı. Efendisini öldürdüğü iddia edilen Fu Zhuli, lingchi cezasına mahkûm edildi.

Fu Zhuli’nin fotoğraflarının Batı medyasına yer alması uluslararası bir krize neden oldu. O dönemde, Çin’i yöneten Qing hanedanı uygulamayı kaldırdı ve Lingchi bir daha uygulanmadı.

Paylaşın