Özel’den Erdoğan’ın “Avrupa’ya Şikayet” Sözlerine Dikkat Çeken Yanıt

Erdoğan’ın “Avrupa’ya şikayet” sözlerine yanıt veren Erdoğan, “Biz bir kelime eksik söylersek siz bu milleti susturacaksınız, biz bir adım geri gidersek siz bu ülkeyi 50 yıl geri götüreceksiniz. Ne bir kelime eksik konuşacağız ne de bir santim eğileceğiz. Biz içeride de dışarıda da Türkiye’nin kazancını gözetiriz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özgür Özel konuşmasında şunları kaydetti:

“Madrid ve Brüksel’de programlarımız yurt içinden ve yurt dışından büyük ilgi gördü. Tabii ilgi gösterenlerin başında da Sayın Erdoğan var. Çünkü Sayın Erdoğan öyle bir anlayışa sahip ki, geçmişte kendine helal olan şimdi onun yönettiği ülkede muhalefete haramdır. Onun sevabı bizim günahımız olacak. O ne yapmışsa geçmişte yapmış olacak ama bugüne gelince o her şeyi yapacak, muhalefet susacak. O bir çerçeve çizecek. Muhalefet onun içinde yapılacak. Çizdiği sınırların dışına çıkılmayacak. Ayrıca Türkiye’de üniversitelerde başörtüsü sorunu varken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceksin, dava açacaksın. Dava kazanacaksın.

Devletten tazminat alacaksın. Bu Avrupa’ya şikayet etmek olmayacak. O gün de yapılanın yanlış olduğunu, hak aramanın meşru olduğunu söylüyordum. AK Parti’ye kapatma davası açılacak. Üçerli dörderli heyetler yapacaksın. Dünya başkentlerine gideceksin. Kendi ülkendeki bir yargı sürecini dünya başkentlerine anlatacaksın, bu meşru olacak. 15 Temmuz akşamı ne istediyse verdiklerin, etle tırnak oldukların, altına F16 çektiğin, tank verdiklerin demokrasiye karşı darbe girişimine girişecek.

Biz senin bize yaptığın husumetleri, haksızlıkları her şeyi bir kenara bırakıp demokrasinin yanında darbenin karşısında bulunacağız. Sabah ilk teşekkür telefonunu bize açacaksın. Sonra diyeceksin ki CHP’nin uluslararası bağlantıları çok güçlü. Yardım edin bu darbeyi dünyaya birlikte anlatalım. O zaman bunların hepsi olacak. Yani darbenin mağduruyken yurt dışına gidip anlatacaksın. Sonra yıllar önce ya bu demokrasi bizim anlayışımıza ne kadar uygun diyene bir trendir, tramvaydır. İşimize girdi geldi, bindik işimize gelmediğinde ineriz dediğin yaklaşımla uyumlu olarak yıllarca seçim kazanınca milli irade bir kere kaybedince kirli irade.

Bahçeli, kol kırılsın yen içinde kalsın diyor. Sayın Bahçeli, sayın Erdoğan kırılan kol bizim, kırılan kalp bizim, aileleriyle tehdit edilenler bizim arkadaşlarımız. Sayın Bahçeli, kızılcık şerbetini Erdoğan’ın etrafındakiler içsin, biz kan kusalım istiyorsunuz. Kusura bakmayın hiçbir yerde o yoğurdun bolluğu kalmamıştır, CHP milleti ile birlikte ayaktadır, hakkını aramaktadır, sonuna kadar da arayacaktır. Türkiye’nin 6.5 milyon oy almış siyasi partisiyle tokalaşıyoruz diye bizi terörist ilan ediyordunuz. Yıllarca bebek katili dediğiniz kişiye kurucu önder diyorsunuz. Bunların hepsi milletin gözü önünde oluyor.

Erdoğan’ın “Avrupa’ya şikayet” sözlerine yanıt

Biz bir kelime eksik söylersek siz bu milleti susturacaksınız, biz bir adım geri gidersek siz bu ülkeyi 50 yıl geri götüreceksiniz. Ne bir kelime eksik konuşacağız ne de bir santim eğileceğiz. Biz içeride de dışarıda da Türkiye’nin kazancını gözetiriz. İktidarda kalabilmek için her tavizi veren kendini düşünen bir iktidar anlayışı var. Erdoğan ortaya çıkan görüntüden çok rahatsız olmuş. Diyor ki siyasi hayatımın hiçbir yerinde eğilmedim, bükülmedim. Sayın Erdoğan’ın omurgalı duruşundan birkaç tanesini hatırlayalım. Rus uçağı düşürülünce cumhurbaşkanı ve başbakan yarışa girdi. Erdoğan çok kızdı, ben düşürdüm dedi. Putin, senin ailenin zenginleşmesini ve taşıdığı petrolleri AB’ye sunacağım dediğinde özür mektubu yazdı. Çok omurgalı bir duruş gösterdi.

Trump’tan bir telefon geldi. Rahip Brunson akşamüstü kendini Beyaz Saray’da buldu. Trump her aklına geldiğinde nasıl verdi ama papazımı diye konuşuyor. Çok omurgalı bir duruşu var Erdoğan’ın. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği söz konusu oldu. Biz dedik ki NATO’da açık kapı politikası var. NATO’nun o kanadının da güçlenmesi lazım. Vay Finlandiya İsveç vaktiyle PKK’lılar iki tur döndüler orada eylem yaptılar. Siz nasıl PKK’nın hamisi ülkeyi NATO’ya sokarsınız dedi. 4 ay sonra günü geldi. İlk imzayı kendi attı. Kalemi Avrupalıların elinden kaptık. İlk imzayı kendi attı. Ama omurgalı bir duruş sergiledi Erdoğan Batı’ya karşı. Birleşik Arap Emirlikleri’ne 15 Temmuz’dan sonra darbenin finansörü dediler.

Yeni Şafak gazetesinden Emiri’in fotoğrafını basıp darbenin finansörü altına kocaman puntolarla şerefsizler diye manşet attılar. Daha sonra gidip Birleşik Arap Emirlikleri’nde kardeşine sarılmaz insan o kadar. Emire öyle sarıldı. Para istedi yaklaşan seçimler için. Cemal Kaşıkçı cinayeti bu ülkenin topraklarında işlenen bir cinayetten Suudi Arabistan’ı doğrudan sorumlu tutup katil ilan edip daha sonra doların yeşilinin ucunu gösterdiklerinde dosyayı iadeli taahhütlü bile değil, tek taraflı karşı tarafa ön ödemeli olarak Erdoğan aldı yolladı yetiştirdi.

Trump Erdoğan’a aptal olma diye mektup yazdı. O mektubu katlarım cebime koyarım dedi. Hala orada duruyor. Dışişleri Bakanı bizden randevu dileniyorlar dedi. Bunu dedikten iki gün sonra randevuya gitti. ABD elçisi Trump akıllı adam. Erdoğan’da olmayanı verecek. Kendisine meşruiyet verecek her şeyi alacak. Çok da güzel olacak sonu dedi. Tam da dediği gibi gitti. Boeingleri satın aldı. Pahalı gazı satın aldı. Nadir toprak elementlerini peşkeş çekti. Ne varsa verdi. Karşılığında hileli seçimleri en iyi bu bilir ama seçim yapılırsa bu kazanır diye Türkiye’de olmayan meşruiyeti güya Trump’tan aldı. Omurgalı duruş diyorsun ya. Omurga dediğin 33 omurdan oluşur. 6 tanesini bir nefeste saydım. 33 tanesini iki nefesle saymazsam namerdim.

Eğer sen omurgalıysan şimdi bir omurgalı duruşu daha hep birlikte yaşıyoruz. Milletin önünde bir konuşalım. Gazze’de 2 yıldır İsrail’in soykırımı var katliamı var. Mısır’da bir ateşkes mutabakatı imzalandı. Biz ilk baştan beri bu sürece hep şöyle yaklaşıyoruz. Bu adil bir barış değil. Ama Aliye İzzetbegoviç’in söylediği gibi kötü bir barış süren bir savaştan iyidir. Hiç olmazsa 67.000 Filistinli ölmüş. Yarısı kadın ve çocuk. Bundan sonra ölümler durdurulamıyordu. Gazze tamamen sürülüp gidiyordu ve Trump’ın oradaki hayalleri ortadaydı. Kan akmamasına, çocukların açlıktan ölmemesine, kadınların ölmemesine, ekmek kuyruktakilerin taranmamasına bir umut varsa peki dedi bütün dünya.

Mahmut Abbas bile peki dedi. Biz de peki dedik takip ediyoruz. Beklentimiz katliamların tamamen durması, insani yardımların ve sağlık hizmetlerinin eksiksiz sağlanması, bağımsız bir Filistin devletinin tanınması ve Gazze’nin Filistin toprağı olarak muhafaza edilmesi. Bunun dışında bir şey istemek zaten Filistin davasını terk etmek, Filistin’i yalnızlaştırmak ve İsrail’in kayığına binmektir. 2 yıldır kararlı bir şekilde savunduğumuz bu meselede Erdoğan iktidarının ikircikli tutumunu her seferinde eleştirdik. Gazze İsrail işgalinden kurtarılıp Trump’ın ilhakına açma hevesine de uyanık ve temkinli bir şekilde yaklaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz tüm uluslararası örgütlerde de bu tehlikeye dikkat çekiyoruz.

Dün Mısır’da Trump’ın şımarık ve alaycı bir şovunu bütün dünya ibretle izledi. Trump bu şovdan saatler önce İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı. Netanyahu’ya sen bir savaş kahramanısın dedi. Ve dedi ki herkesin içinde ona kullanması için en iyi silahlarımızı verdik. O da iyi bir iş çıkardı dedi. Tek tek İsrail parlamentosunun başkanı savaş suçlularını anons etti. O katliamları yapanları. O komutanlar tek tek ayağa kalktılar. Bütün salondan alkış aldılar. Çoğunda Trump da ayağa kalktı. Ayakta alkışladı onları. 67 bin kişinin katillerini. En şahin bakanlar anons edildi. En çok onlar alkış aldı.

“Dün iki yerde sevinç vardı birisi İsrail Parlamentosu biri de AKP’nin yandaş basını”

Trump da onları ayakta alkışladı. Sumud Filosu’na saldıranları ayakta alkışladılar. Ve Trump döndü dedi ki ‘sevinebilirsin mutlu olabilirsin. Savaşı sen kazandın’ dedi Netanyahu’ya. Başardın dedi. En iyi silahlarımı sana verdim. İyi iş çıkardın dedi dakikalarca alkışlandı. Sonra oradan Mısır’a geçti ve herhalde Türkiye’yi yurt dışındaki birçok konuda Erdoğan’ı takip ediyoruz. İzliyoruz. Zaman zaman doğru tutum aldığında destekliyoruz diyoruz. Hiç çekinmeden bu kürsüden söyledim. Rusya Ukrayna arasında taraf olmamak, barışa alaycılık etmek, tahıl koridoruna çalışmak doğru iş. Biz de olsak aynısını yaparız dedik. Çoğu zaman yanlışlarını eleştirdik. Ama hiç dünkü kadar utanmamıştım. Hiç dünkü kadar midem bulanmamıştı.

İsrail parlamentosundaki o şov yetmezmiş gibi bir de güya Netanyahu da gelecekmiş de Erdoğan karşı çıkmış. Ya Netanyahu nereye geliyor? Nereye geliyor Netanyahu? Eli kanlı adam. Katliamların faili soykırımcı Netanyahu. Bizim onu Lahey’de yargılatmamız lazımken 67 bin kişinin kanının hesabını sormamız lazımken neredeyse bir araya geleceklermiş de karşı çıkılmış marşı çıkılmış. En büyük utancım şu. Dün iki yerde sevinç vardı. Birisi İsrail parlamentosunda İsrail basınında bile bu kadar değil. İkincisi AK Parti’nin yandaş basınında. Buradan dün yaşananları bir başarı, bir zafer, Hamas direndi, Erdoğan kazandı.

Ya ne Erdoğan kazandı? Erdoğan yıllarca Trump’a sustu. Trump Netanyahu’yu övdü, önünü açtı. Ekmek kuyruğunda kadınlar tarandı. Gık demediniz. Gık demediniz. Parmağınızı oynatamadınız. Ne zamanki oradaki bölüşüm meselesinde anlaştılar, hidrokarbonlar Amerika’nın, Gazze’de Amerika’nın ilhakı olacak bütün 150 ülke Filistin’i tanımışken kendilerince manevra yaptılar. Bizim yandaş basın utanmadan, sıkılmadan İsrail parlamentosundaki o havayı görmeden bunu Erdoğan’a bir yurt içinde acaba iç siyasette faydası olur mu diye bir başarı gibi göstermeye çalışıyor.

Beyler buradan hepinizin gözünün içine baka baka söylüyorum. Hey biz yas eviyiz. 67 bin tane cenaze var orada. Siz İsrail’in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. Yazıklar olsun hepinize. Yazıklar olsun. Yarısı kadın, çocuk 67 bin Filistinli katledilmişken İsrail’in davuluyla zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki sizde ne yerlilik var, ne millilik var. Şu kadar vicdan yok. Sadece yalakalık var. Sadece yalakalık var. İmzalanan şey barış anlaşması değil ateşkes mutabakatı.

Erdoğan’ın imzasıyla poz verdiği belge bir niyet beyanı. İçinde bağımsız Filistin devleti yok. İki devletli çözüme atıf yok. Gazze’nin Filistin toprağı olduğu yok. Filistin’in seçilmiş Filistinliler tarafından yönetilmesine ilişkin irade yok. 70 bin kişiyi öldürenlere karşı bu insanlık suçuna karşı bir uluslararası hukuk hatırlatması yok. Ne var? İsrail’de düğün dernek var. Bizim utanmazlar da Türkiye’de konvoy yapıyorlar İsrail’in peşinden. Yazıklar olsun. Bu konuda bu konuda biraz önce söyledim.

Nasıl efendim bizim çizdiğimiz alanda siyaset yapacaksınız. Biz lokomotif olduk. Katar gibi peşimize takılacaksınız vagon yapacaksınız çuf çuf ben başı çekeceğim. Muhalefet arkama dizileceksiniz. Geç onları Erdoğan, geç onları. Çok geride kaldı onlar. Doğru bildiğimizi söyleriz, savunuruz. Erdoğan’ın ne arkasına diziliriz, ne yanına diziliriz. Ne zamanki bu zulüm sürer bunun için içeride mücadele eder, dışarıda anlatırız. Filistin’in dostuyuz. Zalimlerin karşısındayız. Trump’tan medet umanlara söylüyoruz. Mübarek olsun Trump’ınız. Onun da karşısındayız. Sizin de karşınızdayız. Amerika’nın başkanından çekilseydik Kıbrıs Barış Harekatı yapılamazdı.

Dünyanın dünyanın devletlerinden, krallarından, liderlerinden çekinseydik Milli Mücadele başarılı olamazdı. O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşun, kurtuluşun kurucu iradenin çelik gibi bir iradenin partisidir. Buradadır. Kimse korkmasın. Türkiye’nin çıkarları Cumhuriyet Halk Partisi’ne emanettir. Kimse Trump’a Trump’la Trump’a yapılacak bir iktidar hevesine kapılmasın. Cumhuriyet Halk Partisi geliyor. Tam bağımsız Türkiye geliyor. Trump’tan da bağımsız, Netanyahu’dan da bağımsız.

“Emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar”

19 Mart darbesinin maliyeti 160 milyar dolar. Bunu ben söylemiyorum. Bunu devletin kayıtları söylüyor. Sattıkları rezerv, faize binen yük, faiz artışının getirdiği dış borç yükü ve her şey. Her şey. 19 Mart darbesinde harcanan bu para bu milyar ama yeni milyar yani bunun üstüne 6 tane daha 0 ekleyeceksin eski parayla. Eski milyar gibi değil. Yeni paranın milyarı bu. Emekliye yapılan zammın 150 katını 19 Mart darbesi için harcadılar. Asgari ücretliye verilmeyen zammı yani 22.000 liraya biz 30.000 lira yapın dedik. O paranın yok dedikleri paranın 120 katını harcadılar. Çiftçiye destek veriyorlar. Biz diyoruz ki kanuna göre alması gereken gayrisafi milli hasılanın yüzde 1’i sizin verdiğiniz yüzde 0.2 binde 2 5 katını vermelisiniz. Vermeyiz diyorlar. 100 katını bu darbeye harcıyorlar. Bakın Türkiye’deki bütün çiftçilerin aldığının 5 katını verseler kanuna uygun şekilde nefes alacak oraya vermeyen buraya veriyor.

Ama Plan Bütçe Komisyonu’nda şimdi başlıyor Plan Bütçe Komisyonu yine bütçe görüşmeleri. Geçen sene vazgeçilen gelir vergileri için ayrılan kalem firma çalışmış, üretmiş, satmış, ihraç etmiş, kar etmiş, vergisi çıkmış. 700 milyar liralık vergiyi silmek için bütçeye kalem koyuyorlar. Kur korumalı mevduata 2,5 trilyon lira veriyorlar. Yani param var ama dolara mı koysam koyma dolar yükselir. Faize mi koysam? Sen gel bunu kur korumalı mevduata koy. Faiz neyse veririz. Dolar ondan çok yükselirse aradaki farkı aramızda toplar onu da sana biz öderiz. Kim kim toplandık biliyor musunuz? Asgari ücretliler işçiler, memurlar, çiftçiler, esnaflar. Yani fakirler fakir bıraktıkları aramızda toplayıp 2,5 trilyon lira kur korumalı mevduata para harcadık. Daha bu yıl daha bu yıl 8 ayda faize 1,5 trilyon lira vergi harcadık. Ve burası burası zurnanın zırt dediği yer.

Yoksulun cebine atılan o eli oradan çekeceğiz. Kırıp atacağız. O eli o şefkatli eli milletin sırtına dayayacağız sırtına. Tabii gerçek gündemimiz geçim derdi. Vatandaş tarihin en büyük borç batağında. Rakamlar açıklanıyor. Duymuşsunuzdur. İcra takibine alınan batık kredi 500 milyar lirayı geçmiş. Ama esas mevzu ne biliyor musunuz? Bireysel kredi borcu 5.3 trilyon lirayla kendi rekorunu kırdı geçen ay ve bu yılın ilk 8 ayında ocaktan ağustosa kadar 2 milyon yeni kişi icra takibine alındı. Ve icradaki dosya sayısı 24.645.000’e çıktı. Yani 22 milyonmuş 24 milyona çıkmış. 2 milyon yeni hacze uğramak üzere olan icra dairelerine dosyası düşmüş olan vatandaş var sadece 8 ayda. Ve nüfusa oranlandığında 10 kişiden üçünün icra dosyası var memlekette. Her 10 kişiden üçünün icraya düştüğü bir noktadayız.

Merkez Bankası’nın faizi yüksek düşecekti ne güzel. Araya 19 Mart’ı yaptılar. O yüzden faizleri tekrar arttırdılar. Milleti zarara soktular. Ama faiz 40.5. Ama öyle bir geçen hafta söyledim çok büyük dikkat uyandırdı. İnsanlar bazen de veriyorlar da verdiklerinin farkına varmıyorlar. O rakamı geçen ay söylemiştim. Bunu bir kez daha gösterelim istedik. Bunu unutturmayacağız. Geçen hafta demiştim. Hem grubumuz bunun mücadelesini verecek. Plan Bütçe Komisyonu’nda Meclis Genel Kurulunda hem sokaklarda.

Bakın memlekette faiz yüzde 40 ama kredi kartına ve kredili mevduat hesabına uygulanan faiz yüzde 4,5. Üstüne de yüzde 30 vergi alıyor. BSMV banka, sigorta, muamele vergisi ve kaynak kullanımı destekleme fonu yüzde 5.85’e geliyor aylık. Bunun her ay 5,85 yıllık bileşeni yüzde 95. Merkez Bankası politika faizi 40 ama kredi kartını borcu borçla çevirmeye çalışan bu vatandaş 40,5’in üzerine yüzde 50 gariban olma bedeli. Gariban olma bedeli ödüyor ve yüzde 95 faiz alıyor.

Şu yüzde 40’a göre parası olana verilen ve sonra geri alınan kredilerde bu rakamlar bunun biraz üstü uygulanıyor. Ama bu amcama yüzde 95 faiz uygulanıyor. Öyle bir noktadayız ki bakın zenginseniz örneğin 5 milyon lira faiz geliriniz var. Sizden alınan vergi sadece yüzde 17,5 stopaj. Parayı bankaya koyuyorsun. Milyonlarca lira faiz alıyorsun. yüzde 17,5’unu stopaj diye kesiyorlar. Bu amcamın kredi kartı borcunu öderken sırf yüzde 30, sırf yüzde 30 vergi alıyorlar. Faiz de alınan vergi 17,5 batmış adamın bankaya ödediği kredi kartına işlenen faizde yüzde 30 vergi var. Ve katlanıyor yüzde 95’e geliyor.

Bir yandan bir gün sabah kalkıp da yıllardır yüzüne bakmadıklarının elini sıkanlar bir yanda biz durduğumuz yerdeyiz. Gelinen aşamada bazı uyarıları yapmamız gerekiyor. Komisyon orada dinliyor, dinliyor. Biz komisyona girerken de söyledik. Yeni anayasa konuşulmasında biz yokuz. Vize sorunundan kurtulmak, dünyanın en pahalı internetinden kurtulmak lazım. Bunun için var. Bu iş 80 yaş üzeri birkaç kişinin akran dayanışmasına kurban edilemez.”

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a: Trump’a Sarılarak İktidarda Kalamazsın

CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’a ABD ziyaretini hatırlatarak, “Trump sayesinde oturulan koltuk, meşru koltuk değildir. İnsanı bir makama millet getirir. Seni de getirdi. Millet götürür. Seni de götürecek” dedi ve ekledi:

“Darbeye niyetlenerek, Amerika’dan icazet alarak, iktidarı Trump’a yaslanarak sürdürerek asla devam edemezsin. Milletin gönlünden kopan, gözünden düşen, iktidardan da düşecek. Trump‘a sarılarak iktidarda kalamazsın. Millete sarılıyoruz, seni iktidardan göndermeye hazırlanıyoruz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Şişli’de düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde konuştu. Konuşmasına “Utangaç Vatanım” şiiriyle başlayan Özgür Özel, konuşmasında şunları söyledi:

“Kaldır başını utangaç vatanım
Mutluluğuna birkaç fırça vuracağız
Bütün renklerle onurlu güzel yarınlar kuracağız
Saklında dursun umut
Yaranı bunlar saracaktır
Elimden tut eğme başını
Biliyorsun,
Hiç bir güzellik sensiz yaşanmayacak.

Hepimizin arkasında olduğu Ekrem Başkan’a selam olsun. Bugün 60’ıncı kez, hep beraber 60’ıncı eylemi yapmak üzere buradayız. Otobüsün üstünde bugün de Balıkesir’den Ahmet Akın evladınız var. Ama en gencimiz, yaşına rağmen ‘Genel Başkanımın arkasındayım, partimin yanındayım’ diyen Hikmet Çetin başkanım yok. Ona buradan selam olsun. Sevgili Hikmet Çetin ağabeyimiz, maalesef bir rahatsızlığı için tedavi görüyor Tedbiren orada yatıyor, gözü burada, kulağı burada.

İnsanlara çocukları ile yakınları ile tehditler, sürgünler var. Sağlıkları ile tehdit etmek, ailelerinin gözyaşı önünde onlarla uğraşan bir anlayış var. Artık bu işin son bulmasını, iddianamenin ortaya çıkmasını ve yanıtlarını vermememizin zamanı geldi. Tam 200 gündür her sabah bir yalan uydurup üzerinde tepiniyorlar. Biz o iddianameyi bekliyoruz. Yargılanmak için değil yargılamak için bekliyoruz.

AKP artık siyaset üretemiyor. Erdoğan mindere çıkmıyor, partisine güvenmiyor. ‘Artık bana bunları yenecek başka bir kuvvet lazım’ dedi ve bakan yardımcısını gönderip AKP Yargı Kollarını kurdu. Bugün Çağlayan Adliyesindeki Cumhuriyet Başsavcısı, Başsavcı değildir. Anayasaya göre siyasete atılırsa, aday adayı olursa oraya dönemez.

Oysa hakimlik yaptığı adliyeden Ankara’ya gitti. Bakan yardımcısı oldu. Fevkalade siyasi bir görevi üstlendi. Sonra buraya geldi. Aldığı hiçbir karar, hiçbir soruşturma ne Anayasa’ya uygundur ne etiğe uygundur. Bugün bir partinin Yargı Kolları Genel Başkanlığından başka hiçbir görevi yapmamaktadır. Bu zulmü de onu atayana da hesabını soracağız.

Mahkemeyi görecek hakimi etkileyecek şekilde konuşmaması gereken Başsavcıya HSYK hiçbir şey söylemiyor. Gizli olan soruşturma evrakları yandaş gazetecilere servis ediliyor. Arkadaşlarımızı perişan ettiler, boyun eğdirmeye çalıştılar. 200 günün sonunda hala iddianameyi hazırlamayıp basına bilgi notları yolluyorlar.

Tuğla gibi iddianame hazırlıyormuş. Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarına demişlerdi. Tuğla gibi iddianameyi Zekeriya Öz yazmıştı. Kuddisi Okkır’a kasa diyordu, cenazesini beş parasız Silivri Belediyesi kaldırdı. Ahmet Tatar’a suikastçı dediler, kendi yaşamına son verdi ve hiçbir alakası olmadığı ortaya çıktı.

İlker Başbuğ’a terörist dediler, İlhan Selçuk’a darbeci dediler ama ne oldu? Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal’a müebbet verdiler. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal Meclis koridorlarında alnı ak, başı dik dolaşıyor. Tuğla gibi iddianame hazırlayan Zekeriya Öz, sıçan gibi kaçtı.

Türkan Saylan’ın evini basan polisin çocuğuna Çağdaş Yaşam burs verdi. Demek ki neymiş bizim gibi insanlar düşmanlarına benzemiyormuş. Bakın nasıl bir kötülükle karşı karşıyayız kimi görürseniz anlatın. Erdoğan, 5 güçlü rakibin içinden yüzde 23 oyla seçildiğinde kendisi hakkında dünya kadar soruşturma açıldı. Rüşvetle, irtikapla, terör örgütüne yardımla suçlandı. Bir gün kapısına polis gitti mi?

Giden polis Emine Hanım’a ‘Çekil Tayyip’i almaya geldik’ diyor mu? Sorun bakalım, bir gün Vatan Emniyette tutuldu mu? Bir gün tutuklu yargılandı mı? Yargıtay cezasını onaylandı, Pınarbaşı Cezaevinden aranarak çağrıldı. Bir polis kolundayken fotoğrafı servis edildi mi? Bu tarafta evini arayan polisin çocuğunu 5 sene okutacak yapıda birisi Türkan Saylan, bu tarafta kendine yapılmayanı 30 sene sonra rakibine yapan, 17 yaşındaki çocuğun diplomasını 31 yıl sonra iptal ettiren, kötülükten başka bir şey düşünmeyen bir korkak var.

Sen rüşvetten, irtikaptan, zimmetten yargılanırken iktidar olmak yardımına yetişti. Lehinde oy verenleri AYM’ye taşıdın. Sana yapılmayanları arkadaşlarımıza yaptığını millet görüyor. Milletin gözünden de gönlünden de düştün. 1 ay sonra birbirinin gözlerine bakamayacak diyordu. Nasıl iddialı iftira. Dilek Hanım’ın gözüne bakalım. 1 ay dedin 6 ay 20 gün geçti. Ben Şişli’de on binlerin yüzüne bakıp söylüyorum, Arkadaşlarımız masumdur.

Bizi birbirimize düşürmek için kayyum denediler, iftiracıları denediler. CHP dimdik ayaktadır. Ama bir yanda bir damat, bir oğlan bir de TikTok’çu Hakan birbirlerini yiyorlar. Manşetlerden operasyon çekenler CHP’yi karıştıramazsınız. Biz birbirimizden ayrılmayız. CHP bu ülkenin son kalesidir. Ele geçmez.

163 ülkede Küresel Huzur Endeksine bakmışlar, Türkiye 146’ıncı. Bizden bir kötü sırada Filistin var. İki yıldır savaş var, soykırım görüyor 67 bin kişi ölmüş. Oradaki huzur Türkiye ile aynı. Bizden daha iyi halde Irak ve Nijerya var. Eskiden herkes telefonun dinlenmesinden şüphe ederdi şimdi normal vatandaş sabah gözaltına alınmaktan korkuyor. Korku imparatorluğuna karşı umudu örgütlüyoruz, 12 metrekarelik zindanlarda moralleri yüksek arkadaşlarımız, bin odalı saraylarında panik halindeki rakiplerine korku salıyorlar.

Bugün bu meydanda bizimle birlikte olan tüm siyasi partilere, tüm sendikalara, tüm derneklere, tüm örgütlere ve tüm yüreklere binlerce teşekkür ediyorum. Bu ülkenin umudunu siz ayakta tutuyorsunuz. İnanın bu meydanlar hem mahkemelerdeki adalet talebinin, hem seçtiklerimize yapılan haksızlıkların karşısındaki adalet talebimizin meydanları.

Hem de tarihin en büyük ekonomik sıkıntılarıyla boğuşan, emeklilerin, emekçilerin, esnafların, çiftçilerin, gençlerin, bütün mağdurların mücadelesini büyüttüğü meydanlar. Sizler böyle bu meydanlara sığmadıkça, bu meydanlardan taştıkça, buraya öfkenizi, direncinizi ve mücadelenizi taşıdıkça, bu kötü günlerden kurtulacağız. Elbette biliyoruz, bu iktidar emeklinin düşmanıdır.

Geldiğinde 8 çeyrek altındı en düşük emekli maaşı, şimdi 2 çeyrek altın. Şaka değil. Tayyip Erdoğan hiç gelmese, hiç karışmasa, hiç emekliye ilişmese, basit hesapla 7 kere 8, 56. Bugün en düşük emekli maaşı 56 bin lira olacaktı. 7 çeyrek altın alıyordu asgari ücret. Hiç bulaşmasa, gelip uğraşmasa, asgari ücretliye hiç karışmasa 7 kere 7, 49. Bugün 49 – 50 bin liraydı asgari ücret. Ama maalesef asgari ücreti 22 bin liraya mahkum etti.

Geçen sene yüzde 44 enflasyon varken yüzde 30 zam verdi bir yılda. Yani her asgari ücretlinin cebinden yüzde 15 sırf enflasyon farkını çaldı. Ayrıca TÜİK 44 gösteriyor ama enflasyon geçen sene 80’di. Şimdi enflasyon sadece eylül ayında, Avrupa’daki bir yıllık enflasyonu bir ayda yaşadı Türkiye. Enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Ve Avrupa’nın en yoksul ülkesiyiz. Dünyanın vergisi en adaletsiz toplanan ülkelerinden bir tanesiyiz.

Şişli’den bıkmadan, usanmadan söylemek lazım. Türkiye’de 100 lira vergi toplanıyor. Bu verginin 66 lirası fabrikanın patronuyla, fabrikanın bekçisinden, hatta sokakta işsiz gezenden eşit alınıyor. Dolaylı vergi. Elektrikten, sudan, telefon faturasından, evladına aldığın sütten, evine aldığın ekmekten, ilaçtan, fabrikatör de milyarder da aynı vergiyi veriyor, en gariban da aynı vergiyi veriyor. Yüzde 66 böyle. Yüzde 23, aldığınız maaşlardan.

Şu AVM’de çalışan emekçi kardeşimin maaşı eline geçmeden kesilen para. Hepinizin daha maaşınıza dokunmadan alınan vergi yüzde 23. Yaptı mı sana yüzde 89. Geriye kalan yüzde 11 bütün holdinglerin, bütün bankaların, bütün ihracatçıların, bütün fabrikatörlerin, bütün şirketlerin toplam ödediği kurumlar vergisi, yüzde 11.

Bunu anlatın. Eğer bunu anlatabilirsek, AK Parti’nin seçmeni bunu bilse bir daha dönüp bunlara oy değil selam bile vermez. MHP’nin seçmeni bunu bilse bunlara dönüp de selam vermez. 100 lira vergi 89 lirası biz garibanlardan, 11 lirası bu zenginlerden. Andolsun ki iktidar olacağız, bunu tam tersine çevireceğiz. Bu mücadeleyi vermeye, hep beraber vermeye, hakkımızı söke söke almaya, kısa çöpün hakkını uzun çöpten, bu milletin hakkını bu ülkeyi yöneten bu uzun adamdan almaya, onu yollamaya, halkın iktidarını kurmaya hazır mısınız? İşte bunun için mücadele ediyoruz.

Ekrem İmamoğlu’nun özgürlük mücadelesi; ülkenin iktidar mücadelesidir. Bizim arkadaşlarımızın özgürlük mücadelesi; emeklinin, 2 çeyrek altına değil, 8 çeyrek altına, 10 çeyrek altına ulaşma mücadelesidir. Siz mücadele etmezseniz, biz mücadele etmezsek, sesimizi yükseltmezsek, direnmezsek, eylem yapmazsak asgari ücrete yüzde 20 zam yapmaya hazırlanıyorlar.

Yani asgari ücreti 26 bin lira yapmaya, bir yıl boyunca daha yani bu sene ocaktan 2026 sonuna kadar ‘26 bin liraya geçinin’ demeye hazırlanıyorlar. Biz buna sessiz kalmayacağız. Asgari ücretlinin hakkını alacağız, emeklinin hakkını alacağız. Vermeyecekler, vermeyenleri indireceğiz, halkı iktidara getireceğiz.

“Trump‘la Erdoğan’ın ilişkisi iyi…”

Birileri durum böyleyken Amerika’ya gidip Trump’tan icazet dileniyor. Ve birileri diyor ki, ‘Erdoğan’ın Trump’la arası çok iyi.’ Doğru. Bana da Erdoğan’ın yaptığı gibi kocaman bir hediye paketi ile gitseler, ben de Erdoğan’ı överim. Trump Erdoğan’ı boşuna mı övüyor? Babasının hayrına mı övüyor? Senin sırtından övüyor, senin sırtından. 225 tane Boeing al, git pahalı sıvılaştırılmış doğal gazı Amerikan şirketlerinden 20 yıllığına al. İstediği her tavizi ver.

Bir de utanmadan memleketin geleceği olan nadir toprak elementlerini Trump’a peşkeş çek. Kendi iktidarınla memleketin geleceğini Trump’la trampa et. Buna ne ben izin veririm, ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi, ne de aziz Türk milleti. Bunu çok önemsiyoruz. Bakın bu nadir toprak elementlerini bizimkiler kamyon kamyon çıkartıp, üç otuz paraya Trump’a vermeye kalkıyorlar. Bunlar dünyanın en kıymetli madenleri. Bundan gelişmiş teknolojisi olanlar, Çin – Amerika başta olmak üzere yüksek teknoloji ile nadir elementleri ayırıyorlar.

Yüksek kapasiteli süper mıknatısları ayırıyorlar. Bununla cep telefonları yapıyorlar, bununla lazer teknolojileri yapıyorlar, akıllı cihazlar yapıyorlar. Ve aldıkları paranın binlerce katına bütün dünyaya satıyorlar. Bugün Apple’ın toplam ihracatı 391 milyar dolar, bu geçen sene. Türkiye’nin toplam ihracatı 262 milyar dolar. Türkiye’nin neredeyse 1,5 katı fazla, bir şirket ihracat yapıyor.

Ne sayede yapıyor? Yüksek teknoloji sayesinde yapıyor. Bu Erdoğan, sırf iktidarda kalabilmek için, sırf Trump‘ın desteğini alabilmek için, bunu cevher halinde kamyon kamyon Amerikan şirketlerine verecek, ülkemizin geleceği çalınacak. Bu elementler dünyada her ülkede yok. Türkiye dünyada beşinci sırada. Teknolojimiz o noktaya gelene kadar, biz de onları işleyene, üretene ve değerinde dünyaya satana kadar asla ve asla bu altın yumurtlayan tavuğu kesmemeliyiz.

Altın yumurtlayacak tavuğu Trump‘a teslim etmemeliyiz. Burada diyorlar ki, ‘Trump‘la Erdoğan’ın ilişkisi iyi, Trump Erdoğan’ın koltuğunu tuttu.’ Tutar tabi. Boeing’i alırsan, tutar. Nadir elementleri verirsen, tutar. Ülkenin geleceğini Trump‘a verirsen, koltuğunu tutar. Ayrıca mesajı veriyor. ‘Koltuğun elimde, sözümden çıkma. Çekerim koltuğu altından’ diyor.

Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Trump sayesinde oturulan koltuk, meşru koltuk değildir. İnsanı bir makama millet getirir. Seni de getirdi. Millet götürür. Seni de götürecek. Darbeye niyetlenerek, Amerika’dan icazet alarak, iktidarı Trump’a yaslanarak sürdürerek asla devam edemezsin. Milletin gönlünden kopan, gözünden düşen, iktidardan da düşecek. Trump‘a sarılarak iktidarda kalamazsın. Millete sarılıyoruz, seni iktidardan göndermeye hazırlanıyoruz.

Bir yandan da gözümüz kulağımız Filistin’de, Gazze’de. Biliyorsunuz bundan iki hafta önce diğer muhalefet partileri ile birlikte hep birlikte Eyüpsultan’dan Filistin için bir miting yapmıştık. Biz mitingler yaparken iktidar susuyordu. Diğer taraftan Amerika’ya gidip Netanyahu ile kayıkçı kavgası yaparken, onun baş destekçisi Trump‘la görüşmeler ve anlaşmalar yapmaya çalışıyordu.

O gün açıkça söyledim, ‘Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’ Senin dostun benim dostumdur, senin düşmanın benim düşmanımdır. Bu mantıkla bakarsan Trump’ın dostu Netanyahu’dur. Dostunun dostu, Erdoğan’ın dostu Netanyahu’dur. Burada Trump’a ses etmeden Netanyahu ile yapılan iş, kayıkçı kavgasıdır. Ve eğer sen Netanyahu’ya karşıysan Trump’a da karşı durmayı bileceksin. Çünkü Netanyahu’ya Trump, ‘Savaş kahramanısın’ diyor. Oysa o bir insanlık suçu işleyen soykırımcıdır. Netanyahu’ya ‘Savaş kahramanı’ diyen Trump‘la dostsan, sen Filistin’in dostu olamazsın.

İşte şimdi ilk giden filoya İsrail saldırmıştı. Oraya giden ikinci grupta Mehmet Atmaca, milletvekilimiz. Necmettin Çalışkan milletvekilimiz. Sema Silkin Ün, milletvekilimiz bulunuyorlardı. Üçünü de bugün sabah haksız bir müdahaleden sonra gemileri ile birlikte limana götürdüler. Aldığımız bilgilere göre ki ben kendileriyle telefon irtibatı sağlıyordum, dünden itibaren görüşemedik.

Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Arıkan’dan ve Sema Hanım’ın eşinden aldığımız bilgilerle şu anda Filistin’de gözaltındalar. Üç milletvekilimiz tutuklanıp cezaevine konulmaya çalışılıyor. Bu konuda buradan Cumhuriyet Halk Partisi olarak en derin dayanışma duygularımızı iletiyoruz. İsrail’e sesleniyoruz: Aklını başına al. Milletvekillerini, bütün aktivistleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ve dünyadan oraya gidip Filistin için dayanışan aktivistleri serbest bırak. Sen savaş suçu işliyorsun, insanlık suçu işliyorsun. Biz Filistin’in arkasındayız, sonuna kadar mazlumlarla dayanışma içindeyiz.

Buradan bir konuyu dile getireceğim. O günleri hatırlayacaksınız ve bugünü hatırlayacaksınız. Biliyorsunuz, Saraçhane’de ilk gün ‘Ne olacaksa bugün olacak’ demiştik. ‘Koşun gelin, seçtiğinize sahip çıkın, iradenize sahip çıkın’ demiştik. Onlar o gün, sizler Saraçhane‘ye ulaşmayın diye köprüleri kaldırdılar, gemileri bağladılar. Oraya ulaşan metroların istasyonlarını kapattılar. Bütün otobüs seferlerine engel oldular. Ama yedi kilometre uzaktan koştunuz, 100 binler oldunuz, 500 bin oldunuz, bir milyon oldunuz ve Ekrem Başkan’a, Saraçhane binasına sahip çıktınız, kayyımı püskürttünüz.

Biz Saraçhane’de 1 milyonken o meydanı görenler vardı bir de o meydanı görmezden gelenler vardı. Görmezden gelenlere dedik ki bizi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. O meydanı görmeyen NTV’yi hatırlıyor musunuz? Reytingler 2,5’tu en son reytingi 0,47. Beter olsun. Boykot listeleri yayınladık. İzlemeyin, alışveriş yapmayın. Liste uzadı.

Biz boykot dediğimizde bir talep yükseldi. Bir kahve zinciri (Espressolab) için dediler ki kampüslere geldi, kahveleri zincirleştirdi, fiyatları arttırdı. Bizimle görüşmek istediler, gençlere yönlendirdik. O kahve zinciri kampüslerde ve tüm ülkede cirosu 1/10’a düşmüş.

Kampüslerdeki fiyatları düşürmüşler, gençler kabul etmedi. Hangi kampüsteysek bütün karımızı 19 Mart’ta zarar gören öğrenciye burs olarak, maaşı kesilenler için oluşturulan fona aktarıyoruz dediler. CHP olarak kurumsal boykot listesinden çıkardık. Takdir gençlerin. Bize yan bakanı protesto etmeye devam edeceğiz.”

Paylaşın

Özel’den Bahçeli’ye Sert Yanıt: Nasıl Konuştuğunu Bileceksin

Devlet Bahçeli’nin, CHP’li belediyelere yönelik operasyonlara ilişkin açıklamalarına sert tepki gösteren Özgür Özel, “Sayın Bahçeli, kimle konuştuğunuzu, nasıl konuştuğunuzu bileceksiniz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Baba ocağına sahip çıkan grubumuza ve onları destekleyen tüm demokratlara yürekten selam olsun. 70 gün aradan sonra yeniden Meclis çatısı altındayız. Maalesef bu 70 günde 3 büyük krizi yaşamaya devam ettik; Demokrasi krizi, adalet krizi, ekonomik kriz… Yetmiş günde ülkenin sorunları büyürken bizler de mücadelemizi büyüttük. Yaz boyunca seksen bir ilde çalıştık. Derdi olanların ayağına gittik, sorunlarını dinledik.

Partimize yönelen saldırılara karşı bir arada durduk, kenetlendik. Birileri klimalı salonlarda kendi atadıklarına kendini alkışlatırken biz yetmiş günde yirmi büyük eylem yaptık. 19 Mart sonrası altmışıncı eylem için de yarın yine İstanbul’dayız, meydanlardayız. Biz milletten aldığımız güçle biz meydanları doldururken bizimle siyasi rekabet edemeyenler saldırılarını sürdürdüler.

Biz mücadeleyi büyütürken onlar kumpasları büyüttüler. Yaptıklarıyla milletin gönlünden düşmüşlerdi, gözünden de düştüler. Okyanus ötesinde meşruiyet aramaya giriştiler. Trump’la beş dakika görüşme yapabilmek için akıl almaz tavizler verdiler… Yetmiş gün yan gelip yatıp milletin dertleriyle ilgilenmediler. Sonra 1 Ekim’de Meclis’e gelip buradan kameraların karşısında poz kestiler.

Biz 1 Ekim öncesi bir karara vardık. Meclisi işine geldiğinde çalıştıran, işine gelmediğinde bypass eden, millet iradesine saygısızlık edip bir darbeye kalkışan, milletin payına değil varsa yoksa kendi payına çalışan bir iktidarın başındaki zatı bu çatının altına gelip bir açılış konuşması yapıp orada demokrasiden, iletişimden, anlayıştan, birlikten, beraberlikten söz edip dönüp gidip zulme devam edecek olan ikiyüzlülüğüne tanıklık etmek istemedik. O gün hiç şüphe yok. O gün hiç şüphe yok. Bu durumdan duydukları rahatsızlıktan bunu milli iradeye saygısızlık, meclise saygısızlık diye nitelendirmeye çalıştılar.

Birileri muhalefetin belediye başkanlarını şantajla partisine katıp rozet takma törenleri düzenlerken kimse bana ‘Erdoğan’ı dinlemek milli iradeye saygıdır’ diyemez. Eskiden bakanlar siyasetçiydi. Bürokratları, müsteşarları teknik. Şimdi bakanlar teknik, yardımcıları siyasidir. ‘Bakanlıkla teşkilatım arasında köprü olacaklar’ dediği bakan yardımcısını İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atadı.

Arkadaşlarımızın haysiyet cellatları tarafından onurlarıyla, şerefleriyle oynanmaktadır… Beyefendi gelmiş, ana muhalefet koltuklarını boş görmüş, kimyası bozulmuş, nevri dönmüş. O günden beri ağzından çıkanı kulağı duymuyor.

Bir yandan da, bir yandan da susuyoruz, sabrediyoruz, aylarca meclise gelinememiş, bir kelime etmemişiz. Yaşa hürmet ediyoruz ama dönüp dönüp haksızlıklar yapılıyor, dönüp dönüp haksızlıklar yapılıyor. Bana söylenenlere sustum, yuttum, bir sürü haksızlığı duymazdan geldim. Zaman zaman bazı önemli açıklamaları da kıymetlendirdim, iddianameler yazılsın dendi diye, tutuksuz yargılama esastır diye. Şimdi bugün çıkmış bu meclisin ilk grup toplantısında Sayın Bahçeli aynı, aynı promptra aynı metni kes kopyala yapıştır atmışlar.

Okuyor oradan. “Şikayet eden CHP’li şikayet edilen CHP’li, itirafçılar CHP’li, rüşveti alan CHP’li, veren CHP’li.” Külliyen yalan. Soruyorum buradan hangi hangi şahitler CHP’liymiş? Gizli tanık dediği odun isimleriyle Ladinler, Çınarlar söylediği çocuk tacizcisi olan gizli tanık mı CHP’li? Ya da 3 kuşak babasından kalan malına, mülküne çökülüp de geçmişte AKP’den ihale alıyordu. Şimdi İBB’den almış diye malına çökülen, şimdi de imza atarsan sana bunları geri veririm deyince iftiralere imza atan iş adamları mı CHP’li?

Ya da, ya da insanları çoluğuyla, çocuğuyla tehdit eden, ‘Bu imzayı atmazsan evladının yüzünü 20 yıl göremezsin.’ diyen, 80 yaşında anasından 500 kilometre öteye evlatları yollayan hasta 26 yaşındaki çocuğu hücreye tıkıp babasına ‘at artık imzayı, çıkar oğlunu’ diyen, kendini itirafname imzalamaya çağırıp yoldayken karısını, eşini gözaltına alıp onun çıkması senin atacağın imzaya bağlı diyenlerin kurduğu kumpasın ne tarafı CHP’li? Ama Sayın Bahçeli, Sayın Bahçeli buraya kadar, buraya kadar geldi. Öyle, o CHP’li, bu CHP’li, hırsıza CHP’li, yolsuza CHP’li.

Bakın, bütün Türkiye konuşuyor, birileri susuyor. Sayın Bahçeli, kimle konuştuğunuzu, nasıl konuştuğunuzu bileceksiniz. Ankara’nın ortasında vurulan MHP’li, vurup da yargılananlar MHP’li, azmettirilenler MHP’li, serbest bırakıldıktan hemen sonra susturulan MHP’li, susturan MHP’li. Konuşmayan bir tek sensin MHP’li. Ağzından tek söz çıkmayan sensin buna ne demeli?

Hak etmediğimi duyarsam, hak ettiğini duyarsın. Hak ettiğini duyarsın. Bu partinin evlatlarına, suçsuz evlatlarına hazımsızlıkla iftira atanların hak ettikleri sözü duymalarının vakti çoktan gelmişti. Bundan sonra da duyacaklar. Hadi bakalım. Bir daha, bir daha duyduğum anda ‘hırsız CHP’li, bilmem ne CHP’li’ anlatacağım kimler hangi suç örgütleriyle birer birer ilişkili.

“Sıçan gibi kaçtı”

Zekeriya Öz tuğla gibi iftiraname yazdı. Sıçan gibi kaçtı sonunda, sıçan gibi kaçtı! Şimdinin tuğla gibi iddianamesi Ekrem İmamoğlu’na örgüt lideri dese ne olur? Hapiste yatan arkadaşlarımıza iftira atsa ne olur? Biz o tuğla gibi iftiranameyi bekliyoruz… Yargılanmak için değil, yazanları yargılamak için. Tuğla gibi iddianameyi bekliyoruz. Yıllardır aylardır yapılan haysiyet cellatlığına o iddianamede nasıl kılıf uydurmuşlar görmek için.

Göremezsek sormak için yazdıklarını çürütmek için. Ve eninde sonunda herkes şunu bilsin. Cumhuriyet Halk Partisi yargıya saygılıdır. Savcılığı, hakimliği avukatlık gibi en kutsal meslektir. Bu mesleği yüreğine adalet dağıtmak düşenler.

Asgari ücreti utanmadan sıkılmadan yüzde 20 artırmaya niyetleniyorlar. Asgari ücreti 26 bin lira yapmaya bir yıl boyunca da böyle tutmaya niyet ediyorlar. Erdoğan dün utanmadan sıkılmadan çıkıp diyor ki ;’kişi başı milli gelirimiz 17 bin dolara yükseldi.’ Asgari ücrete yüzde 20 zam hedeflenen yerde yüzde yüksek faize savaş ilan ediyoruz. Vatandaşın sırtından bu keneleri söküp atacağız.

Bu iktidar döneminde maalesef kaliteli eğitim sınıfsal bir hakka dönüştü. Belli sınıfların ulaşabildiği yoksulların mahrum kaldığı bir noktaya geldi. Artık kaliteli eğitime sadece zenginler erişebiliyor.

Bu da yetmez gibi şimdi 12 yıllık zorunlu eğitimi kısıtlamak ve kısaltmak istediklerini ifade ediyor Milli Eğitim Bakanı. Buradan söylüyorum; Zorunlu eğitimi kısaltmak çocuk işçiliğini yasallaştırmak ve çoğaltmaktır. Çocuk işçiliğinin yarattığı iş kazaları ve o güvencesiz ortamlarda sabilerin hayatlarını kaybetmesi çok daha fazla artacaktır. Zorunlu eğitimi kısaltmak kız çocuklarının eğitim dışına itilmesi demektir.

Zorunlu eğitimi kısaltmak eşitsizliğin büyümesi, toplumsal uçurumun derinleşmesi gerektir. Peki kim istiyor bunu? Tarikatlar ve bazı gözü dönmüş patronlar. Kim istiyor? MÜSİAD mesela istiyor. Çocuklar erken yaşta iş gücüne katılsın diye önerisi var MÜSİAD’ın. Tarikatlar istiyor. Kız çocukları okulda olmasınlar diyor. Bakan çıkıp bu talepleri bir kılıf içine sokup bunu da meclisten geçirmek üzere bu sene içinde çaba sarf edeceklerini söylüyor.”

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a “İmamoğlu” Göndermesi: Kaçacaksa Kaçsın, Kurtulursun

Gündeme ilişkin konuşan CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’a göndermede bulunarak, “İmamoğlu kaçacaksa bırak kaçsın sayın Erdoğan sen kurtulursun. Senin korkun zaten İmamoğlu’nun burada kalıp seni yenmesi” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, çalışma ofisi haline getirilen eski İstanbul İl Başkanlığı binası önünde açıklamalarda bulundu.

Partinin içinde bulunduğu kongre sürecine ilişkin konuşan Özel, yargı müdahalelerinin partiyi birleştirdiğini ifade etti ve şunları söyledi:

“Son İstanbul İl Kongresi’nde kurduğumuz büyük birliktelik, Ak Parti yargısının CHP kurultayından ayıklanması sonucunu doğurdu. İl başkanımız Özgür Çelik de mazbatasını aldı. Bu sürecin durdurulması çalışması geri döndü ve olağan kongreler tamamlandı. İlçe kongremiz tamamlandı. İstanbul İl kongremizi de birkaç hafta içinde yapacağız. Partinin kurumsal kimliğine yapılan saldırılar tek elden gidiyor.

Son yerel seçimin birinci partisi olarak 23 yıllık iktidarın yapmadığını yaptık. Seçimden sonra 6 gün sonra Sayın Erdoğan dahil bütün siyasi parti liderlerini tek tek aradım. Siyasette yoksullukla, işsizlikle mücadele eden bir anlayışı hayata geçirmeye çalıştım. Birileri Erdoğan’a ‘Bu işler onlara yarıyor, bu süreci bitir’ dedi ve ona yardımcı olması için İstanbul’a bir başsavcı yolladı.

Biz geçen sene Meclis açılışında saygı gereği Cumhurbaşkanı’nı ayakta karşıladık. Cumhurbaşkanı, tarafsızlığına ilişkin doğru bir tavır takınmadı ve giderken ayağa kalkmadık. Şu an CHP’nin Türkiye’de 18 belediye başkanının cezaevlerinde tutulduğu, kongrelere maalesef haciz memurlarıyla idarenin haczedilmeye gittiği bir süreç yaşanıyor. İddianame yok, arkadaşlarımız hücredeler.”

Erdoğan’ın Trump ile görüşmesine de değinen Özgür Özel, sözlerine şöyle devam etti: “Bunlar bir merkezden yönetilirken 1 Ekim geldi, CHP ne yapsın? CHP gitsin ve Erdoğan’a makamından dolayı saygı mı göstersin? Onu ne oturarak ne ayakta karşılamamızı gerektirecek ne yaptı? Artık bu görevini meşru görmememiz için her şeyi yaptı. Küçücük çocuklarla uğraşıyorlar, aileleriyle uğraşıyorlar. 80 yaşında anneleri hastane bahçelerinde perişan ediyorlar.

O kapıdan cumhurbaşkanı olarak girip konuşmasını yapıp çıksaydı ve 1 yıl boyunca görevini anayasal sınırlarında yapsaydı yine dinlerdik. Trump’tan meşruiyet dilenenlere bizim meşruiyet kazandırmamızı kimse beklemesin. Bu millet kavgayı sevmez ama insanların evine birileri zorla girmeye çalışıyorsa herkes evini, namusunu korur. Meclis çalışmalarına yarından itibaren devam edeceğiz.”

“Kaçacaksa bırak kaçsın sayın Erdoğan”

Eski TBMM Başkanı AKP’li Bülent Arınç’ın, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması gerektiğini söylemesini ve Genel Kurul’a katılmama kararı için CHP yönetimini eleştirmesini değerlendiren Özgür Özel, şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Bülent Arınç’ın, önceki dönem Meclis Başkanı olmanın verdiği refleksle yaptığı değerlendirmeleri saygıyla karşılıyorum. Ben bütün süreci kendisine de özetledim. Zaten Ekrem İmamoğlu kaçacaksa bırak kaçsın sayın Erdoğan sen kurtulursun. Senin korkun zaten İmamoğlu’nun burada kalıp seni yenmesi. Kendisinden korkmuyorlarsa tutuksuz yargılansın. İmamoğlu’ndan ve CHP’den çok korkan bir iktidarla karşı karşıyayız. Cumhur İttifakı’nın durumu ortada.”

KAAN tartışmasına da değinen Özgür Özel, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “Erdoğan, ‘Hamas kurtuluş örgütüdür’ diyordu ama desteklediği planda Hamas’ın teslim olması isteniyor. O zaman sen Filistin’in kurtuluş umutlarını mı Trump’a teslim ettin? KAAN konusunda meseleyi bilen biziz, ne açıkladıysa doğru çıktı.

Ben TUSAŞ’ı ziyaret ettiğimde zaten bir uçağa iki motor gerektiğini, bundan sonrası için CAATSA yaptırımlarının kalkması gerektiğini söylediler. Ak Partili arkadaşlar kendi propagandalarına öyle inanmışlar ki 2028’de KAAN’ın yerli uçakla uçacağına inananlar var. Bu bir proje ve biz bunu destekliyoruz. Türkiye’nin milli muharip uçağı KAAN Türkiye’de yapılacak motorla da uçacak bir gün.”

Özgür Özel, Gürsel Tekin ile ilgili sorulacak soruyu yanıtlamadan konuşmasını tamamladı.

Paylaşın

CHP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne Operasyon: 16 Gözaltı

Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “rüşvet” soruşturması kapsamında 16 kişi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar arasında Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı da bulunuyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik “rüşvet” soruşturması kapsamında altıncı dalga operasyonu düzenlendi. Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Antalyaspor Kulübü arasında imzalanan protokollerde usulsüzlük ve yolsuzluk iddiasına ilişkin haklarında gözaltı kararı verilen 20 şüpheliden 16’sı gözaltına alındı.

Şüpheliler arasında Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı M.G., iş insanları B.Ö. ve R.K. de bulunuyor. B.Ö.’nün aynı zamanda hafriyat şirketinin ortaklarından biri olduğu öğrenilirken, R.K. ise şirketlerine konkordato talep etmişti.

1 milyar liralık hafriyat gelirinin, makbuz karşılığı kulüp kasasına girmesi gerekirken, farklı hesaplara yönlendirildiği öne sürüdü. CİMER’e yapılan şikayetlerin ardından başlatılan soruşturma kapsamında, belediye yetkisi kullanılarak yapılan resmî ve gayriresmî ödemelerin olduğunun belirlendiği ifade edildi. Aksu, Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez ve Döşemealtı ilçelerinde yapılan hafriyat ödemelerinin, Antalyaspor Kulübü’nün kasasına aktarılmadığının tespit edildiği kaydedildi.

Antalyaspor’un maçlarını oynadığı stadyumun altında yer alan Antalya Hafriyat Denetim ve Depolama İşletmeciliği ofisinin kapısı polis eşliğinde çilingir tarafından açılıp, arama yapıldı. Kulüp binasında da arama yapılırken, dört şüphelinin gözaltına alınmasına yönelik çalışmalar sürüyor.

Antalyaspor Kulübü Başkanı Mustafa Ergün, kendilerinden hafriyatla ilgili bazı belgelerin istendiğini ve o belgeleri teslim ettiklerini, mevcut yönetimden hiç kimsenin gözaltına alınmadığını söyledi.

Paylaşın

Özgür Özel: Ülkeyi Bir Daha Kurtaracağız

CHP Lideri Özgür Özel, baskılara karşı mücadele vurgusu yaparak, ülkeyi kuranların zor şartlarda mücadele ettiğini hatırlattı ve “Gerekirse ölümü göze alacağız, bu ülkeyi bir daha kurtaracağız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara’da katıldığı ‘Dil Devrimi 93. Yıl Kutlamaları Ödül Töreni’nde gündeme dair sert açıklamalarda bulundu.

Özel, “Hattı zatında saldırdıkları ne Ekrem İmamoğlu, ne Mansur Yavaş’tır. İstanbul’un iradesine saldırıyorlar, Ankara’nın iradesine saldırıyorlar. Türkiye’yi gelecekte yönetecek partiye, geleceğin iktidar partisine darbe yapmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.

İktidarın tüm kurumları, özellikle de yargıyı, muhalefeti sindirmek için araçsallaştırdığını belirten Özgür Özel, bu baskıların, iktidarın ömrünün kalmadığını gösterdiğini söyledi.

Konuşmasında bu baskılara karşı mücadele vurgusu yapan Özel, ülkeyi kuranların zor şartlarda mücadele ettiğini hatırlattı ve “Gerekirse ölümü göze alacağız, bu ülkeyi bir daha kurtaracağız” dedi.

Özel, partililere ve destekçilerine moral vererek, muhalefetin ahlaki ve psikolojik üstünlüğe sahip olduğunu belirtti: “Bu salonda, meydanlarda… her yerde ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz haklılığın verdiği güçle ve birlikte olmanın bize vereceği kuvvetle hep birlikte başaracağız.”

Konuşmasında umut ve değişim vurgusu yapan Özel, ekonomik zorluklara ve yaşanan sıkıntılara rağmen karamsarlığa düşülmemesi gerektiğini söyledi.

Özel, “Bu zorlukların sonuna gelindiğinin ve iktidar değişimiyle birlikte hep birlikte… rahat nefeslerin alınacağı günlere adım adım yaklaşıyoruz. Kimse sakın umutsuzluğa kapılmasın” dedi. Özel, “Ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir, çoğunluk enerjisi bizdedir” diyerek, bu güçle hep birlikte başaracaklarını kaydetti.

Paylaşın

CHP’nin Kayyum İtirazına Ret: Gürsel Tekin Göreve Devam Edecek

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in tedbiren görevden alınmasına yapılan itirazı reddetti. Gürsel Tekin ve ekibi kayyum olarak göreve devam edecek.

CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’nin iptali için açılan davada Mahkeme, Özgür Çelik ve yönetimini görevden almış, yerine Gürsel Tekin ve ekibini kayyum olarak atamıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’nin iptali istemiyle açılan davada İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2 Eylül’de verdiği ara kararda, İl Başkanı Özgür Çelik ile İl Yönetim ve İl Disiplin Kurulu üyelerinin tedbiren görevden uzaklaştırılmasına karar vermişti. Aynı kararla Gürsel Tekin ve dört isimden oluşan bir kayyum heyeti atanmıştı.

CHP, bu ara karara itiraz ederek tedbirin kaldırılmasını talep etti. Mahkeme ise itirazların duruşmalı olarak görülmesine karar verdi. Bugün görülen duruşmada, CHP’nin tüm itirazları reddedildi ve kayyum heyetinin görevi devam ettirildi.

Duruşmada taraf avukatları söz aldı. Olağanüstü İl Kongresi’ne icra memurlarıyla giderek kongreyi durdurmaya çalışan avukat Cevahir Kılıç, tedbir kararının yerinde olduğunu savundu. Kılıç, “Gerek müvekkilim gerekse de benim, işbu dava sebebiyle parti üyeliklerimize son verilmiş, böylelikle hak arama hürriyetine engel olunmaya çalışılmıştır. Seçim kurulları sadece seçim güvenliği ve denetimini sağlar. Olağanüstü il kongresi hukuka aykırıdır, zira kongre çağrısını tüzük gereği yalnızca il başkanı yapar. Bu prosedür işletilmemiştir” dedi.

CHP adına savunma yapan avukat Çağlar Çağlayan ise tedbirin kaldırılması gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullandı: Verilen tedbir kararı, siyasi partiler kanununun açık hükümlerine aykırıdır. Bir çağrı heyeti atanacaksa tek görevi kongre yapmaktır. Oysa bu davanın olağanüstü kongre çağrısıyla ilgisi yoktur. Ayrıca aynı kanun, bir kongre iptal edilirse 30 ila 60 gün içinde yeni kongre yapılmasını öngörür. Ancak atanan heyete böyle bir görev dahi verilmemiştir. Karar, siyasi faaliyette bulunmayı engelleme niteliği taşımaktadır.

Çağlayan, tedbir kararının ardından CHP İl Binası’nın üç gün boyunca polis ablukasına alındığını, genel merkez yöneticilerinin dahi içeri sokulmadığını vurguladı. “Her ne kadar yüksek seçim kurulu kongrelerin yapılabileceğine karar vermişse de, mahkeme sürekli kongreleri durdurur şekilde ara karar ve müzekkere kurmuştur. Bu durum siyasi faaliyette bulunma hakkını engellemektedir” diye konuştu.

Avukat Çağlayan, olağanüstü il kongresinin YSK gözetiminde yapıldığını ve Özgür Çelik’in yeniden il başkanı seçildiğini hatırlatarak, “Herhangi bir itiraz kongre sonuçlarının geçerliliğini ortadan kaldırmaz. Bu tedbire devam edilmesi hem partimiz hem yurttaşlarımız açısından çözümsüzlük yaratmaktadır. Tedbir kararının kaldırılmasını talep ediyoruz” dedi.

Savunmaların ardından mahkeme heyeti, CHP’nin ihtiyati tedbir kararına karşı yaptığı itirazların tamamını reddetti. Hakim, “Tedbir kararına karşı yapılan itirazları reddediyorum, istinaf yolunu açıyorum” ifadeleriyle kararı duyurdu.

Çelik, olağanüstü kongrede yeniden seçilmişti.

2 Eylül’de verilen ara karar sonrası CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimi görevden alınmış, yerine kayyum heyeti atanmıştı. Bu süreç devam ederken parti 24 Eylül’de olağanüstü il kongresini topladı. Kongrede tek aday olan Özgür Çelik, 386 delegenin oyunu alarak yeniden il başkanı seçildi. Böylece görevden alınmasının ardından yeniden başkanlık koltuğuna oturdu.

Paylaşın

YSK’dan CHP’nin İstanbul Olağanüstü İl Kongresi İçin Devam Kararı

YSK Başkanı Ahmet Yener, CHP’nin İstanbul Olağanüstü Kongresi’ne ilişkin Anayasa ve Seçim Kanunu uyarınca başlamış olan bir kongre sürecinin durdurulmasının mümkün olmadığını söyledi.

İstanbul 45’inci Asliye Ceza Mahkemesi, CHP’nin Olağanüstü İstanbul İl Kongresi hakkında “çalışmaların durdurulmasını” talep etmişti.

İstanbul Valiliği ve Sarıyer Birinci İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’na bu sabah gönderilen yazıda “Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongresi Seçimlerinin yapılması mahkeme kararımıza aykırı olup çalışmaların durdurulması gerekmektedir” ifadeleri kullanılmıştı.

CHP’nin İstanbul Olağanüstü Kongresi’ne ilişkin olağanüstü toplanan Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) açıklama geldi. YSK Başkanı Ahmet Yener konuyla ilgili açıklamasında şunu ifade etti:

“Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2025’e 350 sayılı ara kararı uyarınca durdurulduğuna ilişkin müzekkerenin bugün Sarıyer İlçe Seçim Kurulu’na tebliği üzerine Sarıyer İlçe Seçim Kurulunca başlamış olan kongre sürecinin devam edip etmeyeceği hususunda kurulumuzdan görüş sorulmuştur.

Kurulumuz saat 13:30’da yapmış olduğu toplantı sonucunda daha önce 2010 25’e 302, 315 ve 316 sayılı kararlarının da belirtildiği gibi başlamış olan bir kongre sürecinin durdurulması anayasanın 79 ve seçim hukukuna ilişkin yasa maddeleri uyarınca mümkün değildir.”

İstanbul 45’inci Asliye Ceza Mahkemesi, CHP’nin Olağanüstü İstanbul İl Kongresi hakkında “çalışmaların durdurulmasını” talep etmişti.

İstanbul Valiliği ve Sarıyer Birinci İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’na bu sabah gönderilen yazıda “Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Kongresi Seçimlerinin yapılması mahkeme kararımıza aykırı olup çalışmaların durdurulması gerekmektedir” ifadeleri kullanılmıştı.

Hukuki süreç ne durumda?

İstanbul’daki mahkemenin kararının ardından Ankara Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP İstanbul İl Kongresi’nin iptal davasını esastan reddetmişti.

CHP bunun üzerine davanın düştüğünü ilan etmiş ve kayyum kararının kaldırılması için mahkemeye başvurmuştu. Ancak Gürsel Tekin görevine devam edeceğini duyurmuştu.

Bu arada İstanbul İl Başkanlığı davası ile CHP’nin 4-5 Kasım 2023’te gerçekleşen 38’inci Olağan Kurultayı ile 6 Nisan 2025’teki 21’inci Olağanüstü Kurultayı’nın iptaline ilişkin dava, dosyalar arasında “hukuki ve fiili irtibat” bulunduğu gerekçesiyle birleştirildi.

CHP’nin kurultay davasının bir sonraki duruşması 24 Ekim saat 10.00’da görülecek.

Ana muhalefet partisi, Özgür Özel ve yönetiminin görevden alınması riskine karşı 21 Eylül’de olağanüstü kurultay düzenledi. Özgür Özel, partisinin olağanüstü kurultayında geçerli 835 oyun tamamını alarak yeniden genel başkan seçildi.

CHP’liler böylece 24 Ekim’de görülecek olan davanın konusuz bırakıldığını savunuyor.

Paylaşın

Özgür Özel’den “Geri Adım Atmayacağız” Mesajı

Partisinin Ankara’da düzenlediği mitingde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “CHP kolay lokma değildir. Ne bir adım geri atarız, ne bir santim eğiliriz. Size teslim olmayacağız. Biz Türkiye ittifakıyız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yarın görülecek kurultay davası öncesi Tandoğan Meydanı’nda “Vesayete karşı, demokrasi için! Kayyıma ve darbeye karşı, halkın iradesi için!” sloganıyla “Büyük Ankara” mitingi düzenlendi.

Yoğun alkışlar eşliğinde yurttaşları selamlayan CHP Lideri Özgür Özel sözlerine, “Cumhuriyet’in kurulduğu topraklardayız. Çankaya Köşkü ile Anıtkabir’i ile Meclis ve meydanları ile Cumhuriyetimizin yaşayan müzesine hoş geldiniz” sözleriyle başladı. Tandoğan Meydanı’nın, haksızlığa direnenlerin meydanı olduğunu ifade eden Özel, “Vesayete ve darbeye hayır demek için buradayız. Bugün mitingde değil, eylemdeyiz” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye’nin dört bir yanında düzenledikleri eylemlere de selam gönderdi. Özel, Adnan Yücel tarafından yazılan, “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiirini okudu. Özel, zeytinliklerin talanına karşı 28 Eylül’de Muğla’da düzenlenecek mitinge çağırdı. CHP Lideri Özel, “Saray’da oturarak bu meydanı izleyerek korkanlar da var 12 metrelik hücresinden bu meydanı izleyerek coşanlar da var” diyerek tutuklu belediye başkanlarına selamlarını iletti. Özel, “Bu meydanda senden korkmayanlar, zulümden yılmayanlar var” sözleriyle ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslendi.

Konuşmasında, demokrasi ve Cumhuriyet’i savunanlarla ortak mücadele vurgusu da yapan Özel, “Hep birlikte başaracağız” sözleriyle başladığı konuşmasını, şu sözlerle sürdürdü:

“Türkiye’nin bütün demokratları, demokrasinin yanındayız. AKP zeytine saldırdığında bütün partiler birleştik, AYM’ye birlikte gideceğiz. Kayyuma karşı da sağdan sola hep birlikte direniyoruz. Tandoğan’dan ilan ediyoruz ki CHP, Türkiye’nin birinci partisidir ama ne muhalefetin patronudur ne her şeyin sahibidir. Bu mücadelede tüm kardeş partilerimizle birliktedir, omuz omuzadır, hepsine müteşekkirdir. Her zorluğu milletimizle birlikte yendik. Ancak demokrasiden sapmadık. 31 Mart 2024’te, Türkiye nüfusunun yüzde 65’ine hizmet şansını yakaladık. Bunun bir savaş olmadığını, yarış olduğunu ve seçim gecesini o yarışın bittiğini söyledik.

Belediye başkanlarımız halka iyi hizmet edince, karşımızdakiler bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı 47 ay gösteremediler. Değil 47 ay, 47 gün hazmedemediler. Yenilgiyi kabullenemediler. Daha ilk yenilgilerinde demokrasi treninden indiler. Bir saldırıya giriştiler. Önce seçimli otoriterlik kuranlar şimdi seçimsiz bir diktatörlüğe geçme hevesi içindiler. Sandığa saldırıyorlar. Bu iktidar demokrasi istemiyor. Biliyorlar ki demokrasi olursa sandıktan çıkamayacaklar. Biliyorlar ki demokrasi olursa kendi suçlarını örtemeyecekler. Ama ant olsun ki demokrasiyi de adaleti de barışı da biz getireceğiz.

FETÖ ile ortak olarak Anayasa’yı değiştirdiler. Balyoz’u yaşattılar, kumpaslar kurdular. Şımarttıklarının darbesine maruz bıraktılar ülkeyi. Ellerini FETÖ sabunuyla yıkadılar, güya o günahtan kurtuldular. 17-25 Aralık, belgeli hırsızlıklarının üzerini örttüler. OHAL koşullarında, dünya kadar şaibe ile mühürsüz oylarla Anayasal sistemi değiştirdiler. Kendilerini vatansever, barış isteyenleri terörist ilan ettiler. İşlerine gelince müzakere ettiler, işlerine gelmeyince sivil siyaseti hedef gösterdiler. Gün geldi, akan kandan medet umdular, gün geldi kanı durduracağız diye siyasetten medet umdular.

Bu kumpasçılara karşı biz kazanacağız, bu meydan, Türkiye’nin demokratları kazanacak. Bir kişinin ve onun çevresinin varlığını sürdürmesi, servetini koruması için bir kara düzen kuruldu. Erdoğan kendi çıkarı için her şeyi yapacak durumdadır. Tam da bu nedenle millet, bu iktidardan desteğini çekmiştir. Millet, kendi dertleri ile dertlenen bir iktidar umuduna bel bağlamıştır. Millet, halkın, yoksulun, gençlerin, çocukların ve kadınların yanında olan, dezavantajlı kesimlere destek veren CHP’li belediyelerin yanında olmuştur. AKP, milletin kararına saygı duyması gerekirken en kötü yola tenezzül etmiştir. Millete umut vadedemeyen iktidar, milleti korkutarak ayakta kalmayı tercih etmiştir.

AKP, Cumhurbaşkanı adayımızı demir parmaklıklar ardına koymuştur. Buradan ilan ediyorum, bizim Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’dur. Geçirdiği iki kansere rağmen Murat Çalık, maalesef tahliye edilmemiştir. Muhittin Böcek, günde 14 ilaç içerek hapishanede yaşam mücadelesi vermektedir. Erdoğan, ‘Göreceksiniz 1 aya kalmaz, birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar’ demişti. Şimdi, buradan milyonların içinden, Türkiye’nin gözünün içine bakarak söylüyorum. Bu dava siyasidir, arkadaşlarımız masumdur, yapılan darbedir. Direneceğiz.

Ülkenin büyük bir bölümü bu davaların siyasi olduğunu biliyor. Büyük bir özgüvenle tekrarlıyoruz. Buyurunuz, 1 Ekim’de açılacak Meclis’te yasal düzenlemeyi yapalım. TRT’nin bir kanalını bu mahkemeye tahsis edelim. İftiralar da canlı yayında atılsın, cevaplar da canlı yayında verilsin. Partimizin belediye başkanlarını sürekli tehdit edenler, AKP ve MHP’li belediye başkanlarının belgeli yolsuzluklarına karşı hiçbir şey yapmıyorlar. Bize yönelik tehditlerine direnenler olduğu gibi, topuklarını yağlayıp kaçanlar da oldu. Hasan Mutlu’ya, ‘AKP’ye katılacaksın’ dediler. Mutlu, ‘Terzi Fikri gibi belediye başkanı olmaya geldim, haysiyetsizlik yapmam’ dedi, dün gelip Mutlu’yu aldılar. AKP’ye geçen haysiyetsizleri tarih yazacak. Erdoğan, kaybettiği belediyeleri almak için her türlü oyuna, hileye yol vermiştir. Erdoğan, GOP, Beykoz, Aydın, Türkiye seni istemiyor, düş yakamızdan.

“Hodri meydan”

Erdoğan’a sesleniyorum, kendine güveniyorsan 2 Kasım’da getir sandığı, millet versin kararı. Eğer cesaretin varsa, kaptı kaçtı siyasetçi değilsen siyasi yankesicilikten medet ummayacaksan Bayrampaşa’ya gel, Aydın’a gel, gel koyalım sandığı, millet versin kararını. Seni gidi siyasi yankesici seni. Milletin vermediğini hileyle almak, milletin vermediğini zorla almak darbecilerin işidir. Türkiye’ye demokrasiyi getiren parti sana meydan okuyor, hodri meydan.

AKP’nin tek umudu, Akın Gürlek’tir. AKP’nin adliye koridorlarında çalışan yargı kolları başkanı ve onun etrafındakiler marifetiyle Türkiye’de adaletin terazisi bozulmuştur. Bugün CHP’yi yutan, yarın diğer partileri yutacaktır, herkesi hedef alacaktır. Demokrasi gittiğinde onları durduracak hiçbir güç kalmayacaktır. Bu kara düzenin çarklarından olmayan ama AKP’den medet umanlara sesleniyorum. Diyelim ki sandık gitti, biz teslim olduk, bir daha senin hatırını sorar mı? Senin sesini kim dinleyecek, senin oyuna kim sahip çıkacak? Demokrasinin tarafında olunursa ülkeler büyür. Türkiye’nin kurtuluşu demokratik, güçlü parlamenter sistemdir.

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birini buldular. Kim o? 5 yıl boyunca eşi, İBB AK Parti’deyken avukatıyken AK Parti rozeti taşırken sınava girdiler. Karı koca hakim yapıldılar! Talimatı almış ve İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atadılar

Buradan Erdoğan ve İçişleri Bakanı müsveddesine sesleniyorum, CHP’nin baba evine kimse el uzatamaz. CHP kolay lokma değildir. Ne bir adım geri atarız, ne bir santim eğiliriz. Size teslim olmayacağız. Biz Türkiye ittifakıyız.”

Özel’den Erdoğan’a: Hırsızın Partisi Olmaz

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, CHP Genel Merkezi’nde gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından kameraların karşısına geçti. Ümit Özdağ, yaptığı açıklamada, “Demokrasinin ve hukuk devletinin idam sehpasına çıkartılmaya çalışıldığı bir süreçten geçiyor Türkiye ne yazık ki” dedi.

Özdağ, şunları söyledi: “CHP’nin düşman hukukuyla adeta parçalanmaya çalışıldığını, bölünmeye çalışıldığını görüyoruz. Erdoğan’a çağrımız; iktidarda kalmak için Türk halkının önüne bir gelecek vaat eden bir projeyle çıkmayı denesin. Muhalefeti hukuk dışı yöntemlerle engelleme çabalarıyla siyaset yapmanın hiç kimseye, özellikle de ülkemize hayrı yoktur.”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise konuşmasında, “Dün Bayrampaşa Belediye Başkanımız gözaltında… Belediye Başkanımızın eşi de yanında olduğu sırada geçen hafta ‘AK Parti’ye katılırsanız operasyonu’ engelleyebiliriz teklifi aldığını, ondan önce de toplam 3 kez AK Parti’ye davet edildiğini, daveti kabul etmediği noktada da gözaltına alındığını biliyoruz. Onunla birlikte kaç meclis üyesi gözaltına alınıyor? AK Parti-MHP toplamı 15, biz 20, 2 de bağımsız var. 8 belediye meclis üyemizi gözaltına aldılar” dedi.

“Manavgat’ta yolsuzluğun ortaya çıktığı anda gereğini yaptım. Dedim ki; hırsızın partisi olmaz” diyen Özel, “O baklava kutusunu önce altı oklarla servis ettiler. Baklavacı rüşvetçinin 1 ay önce gözaltın alınıp sonra mizansen yapmak üzere serbest bırakıldığını deşifre ettik. Bana diyor ki; ’32 saatlik görüntü vardı.’ Arkadaşlar, 32 saatlik görüntülerden, aslında gördüğümüz sahnenin orada başlamadığını, o kutunun oraya nasıl konulduğunu içeri giren polislerin bildiğini, baklavacının dışarıda polislerle temasını görüntülerden önce ispatladık” ifadelerini kullandı.

Özel, şunları kaydetti: “Sayın Erdoğan’a söylüyorum; hodri meydan! Ben, Manavgat iddianamesiyle birlikte görüntüleri yayınlayacağım. Şimdi yayınlarsam görüntülere göre iddianame yazacaksınız. Ama sen ‘Cuma günü yayınlayacağım’ dediğin Gezi olaylarından beri ‘Kabataş İskelesinin önünde başörtülü bacıma saldırdılar’ dediğin görüntüyü, o gün seninle izleyen herkes itiraf etti öyle bir görüntü olmadığını. ‘Haysiyetin varsa yayınla’ diyorsun. Benim haysiyetim var, iddianameyle birlikte yayınlayacağım görüntüleri. Senin haysiyetin varsa, Gezi’deki görüntüleri yayınla.”

Paylaşın

DEM Parti’den CHP’ye Ziyaret: “Ortak İrade Ve Kararlılık” Mesajı

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul’da bulunan CHP Genel Başkanlığı Çalışma Ofisi’nde (Eski il binası) görüştü.

Görüşmenin ardından Özgür Özel ile Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları, basın mensuplarına açıklamalarda bulundular.

İlk söz alan Tuncer Bakırhan, “Bu sadece bir nezaket ziyareti değil. Hukuksuz, anti demokratik uygulamalara karşı aslında ortak bir irade göstermenin de ziyaretidir” ifadelerini kullandı.

“İktidar bu tür uygulamalardan vazgeçmelidir. Seçilmiş iradeyle, delegelerle uğraşmaktan vazgeçmelidir” diyen Bakırhan, “Seçme ve seçilme hakkına saygı gösterilmelidir. Olmazsa olmaz, en önemli koşullardan birisi budur. Bu ülke hepimizindir. Bu ülkeyi demokrasiye, düzlüğe çıkarma mücadelesine devam ettireceğiz” vurgusu yaptı.

Bakırhan’ın ardından söz alan Özgür Özel, “Büyük bir hukuksuzluğun, büyük bir saldırının karşısındayız. Suçumuz ne diye bakarsak, kaybetmeyi kabullenmiyoruz. Bu bina, kazanan bir binaya dönüştü. Bu bina, İstanbul’da Adalet ve Kalkınma Partisi karşısında en büyük zaferi kazandı. İstanbul’u kazananın Türkiye’yi kazanacağı gerçeğiyle birlikte bu bina hedef haline geldi” diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine yanıt veren Özel, “Bugün sayın Bahçeli’nin ifadeleri var; ‘Sokakları mı karıştıracaksınız!’ Erdoğan diyor ki ‘Kimsenin sokağı karıştırmasına izin vermeyiz.’ Bizim niyetimiz sokağı karıştırmak değil, haneye tecavüze mani olmak. Buradaki direnişin hukuktaki ve vicdandaki adı meşru müdafaadır” dedi.

Genel Başkanlık Çalışma Ofisi’ne dönüştürülen eski İstanbul İl Binası hakkında açıklama yapan Özel, şunları söyledi: “Binanın tapusu bizde, Genel Merkez’de. Burası Genel Merkez Çalışma Ofisi’dir, İl Başkanlığı iki katlı bir binanın boş ikinci katıdır. Elbette burayı kayyuma vermeyeceğiz. Bugün de çalışmamızı yaptık, yarın geldiğimizde de çalışmamızı yapacağız. Buna karşı İstanbul Valisi 3 gün sonunda Ankara’ya yazdı. İçişleri Bakanı’nın talimatıyla adres değişikliğini sisteme girmiyorlar. Girseler, burada Genel Merkez’in olmasını istemediği kimse olmaz.”

Ankara’da 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararını değerlendiren Özel, şunları söyledi: “Bugün Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi karar verdi. Bakın o mahkeme dört ay önce açıldı. İstanbul’daki bütün başvurular, gerçekten hukukçu olan mahkeme başkanları, görevsizlik verdiler İstanbul’da. ‘Bu davalar Ankara’da görülür’ dediler. Ankara’ya geldi, birleşti. İstanbul İl Kongresi iptal davası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, bütün yargılama süreçlerinden sonra, duruşma süreçlerinden sonra, bugün kesin karara bağlandı ve esastan reddedildi. Burada 15 gün önce açılmış.

Birinci kural; aynı konuda iki mahkeme varsa, ilk açılanda birleştirilir. Zaten İstanbul’da olması mümkün değil, Ankara’ya yollaması lazım. Hukuk yolu tüketildi ve mahkeme kesin karar verdi. Şimdi olması gereken; biz kararı 45. İstanbul Asliye’ye de gönderiyoruz, getiriyoruz, veriyoruz. Karar olduğu için tedbirin ortadan kalkmasıdır. Çünkü tedbir, karara kadar konulan bir tedbirdir. Orada bir mahkeme kararı var. Bunu yapıp görevini mi yapacak? Buna ayak sürüyüp de siciline bu kara lekeyi bu gencecik yaşında yine mi yazacak hakim? Onu öyle göreceğiz.

Göreceğiz bakalım ne yapacağını? Ama herkes biliyor, nasıl kararlar vermişti. Bütün ilçe kongrelerini durdur, il kongresini durdur. Delegeleri bilmem ne yap. YSK ne dedi? ‘Tam kanunsuzluk yaptığın işler’ dedi bu hakime, 45’e. ‘Hepsi devam edecek’ dedi. Dönecek dolaşacak, birkaç hafta içinde yeni ilçe başkanlarımız, bir ayı biraz geçen bir sürede yeni il başkanımız seçilecek. Zaten yapılan iş konusuz kalacak. Ama Ankara’da karara bağlandı.

Biz bu mahkemeye, bu verdiği tedbir kararına itiraz etsek, dakikasında istinaftan durdurulacak. İtiraz dilekçemizi o gün verdik, ertesi gün. O gün karara bağlaması lazım. Ne diyor arkadaş? ‘Eylülün sonunda 26’sında bir duruşmam var. O gün konuşuruz’ diyor. Yani düşünebiliyor musunuz? O güne kadar itirazı karara bağlamıyor. ‘Kararım bu’ de, arkasında dur. Dün verdiği kararı 26’sına kadar ‘Doğru mu yaptım?’ diye düşünerek, burayı kayyımda tutmaya çalışan bir anlayış.

45. Asliye Hukuk Mahkemesi kendisini, onu okutan hocalarının huzurunda ve gelecekte evlatlarının, torununun huzurunda mahcup edecek bir talimatı yerine getiriyor. Talimatı verenin kim olduğunu, niyetinin ne olduğunu biliyoruz. O yüzden biz bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da tüm hukuk süreçlerini, zaten Yüksek Seçim Kurulu kördüğümün nasıl çözüleceğini İstanbul’da da gösterdi, Türkiye’de de gösterdi. O süreçleri sonuna kadar takip edeceğiz.”

“Bizi majestelerinin muhalefet partisi yapamazlar”

“Dimdik ayaktayız, buradayız, bundan sonra bu süreçleri en büyük kararlılıkla, titizlikle takip etmeye devam edeceğiz” diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizi majestelerinin muhalefet partisi yapamazlar. Bizi süreçte kendileri için tehdit olan bir siyasi parti olmaktan çıkarıp iktidar umudu olmayan bir siyasi partiye dönüştüremezler. Partinin aldığı tarihsel tutarlılık içinde doğru kararlarla ortaya koyduğu iradeyi böyle yaparak sakatlayıp kendilerince CHP’yi süreçlerin dışına atmayı çalıştıklarının farkındayız. CHP olması gereken yerde duracak, konuşması gereken yerde konuşacak, mücadele etmesi gereken yerde mücadele edecek.”

Paylaşın