Avrupa Birliği, Rusya’nın 200 Milyar Eurosunu Dondurdu

Avrupa Birliği’nden Rusya’ya karşı kritik bir hamle geldi. AB, Rusya’ya ait 200 milyar euronun dondurulduğunu duyurdu. Söz konusu parayı, sermaye piyasasında yatırım olarak değerlendirerek bu yatırımın getirisini Kiev’e aktarmak gibi alternatif planlara yönelik istişarelerin ise hala sürdüğü belirtildi.

Konuya ilişkin Haziran ayı sonunda düzenlenecek Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nden önce bir karar alınması beklenmiyor. Rusya Merkez Bankası’nın yurt dışında, G7 ve AB ülkelerinde dondurulan varlıklarının yaklaşık 300 milyar euroyu bulduğu belirtildi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, üye ülkelerde Rusya Merkez Bankası’na ait dondurulan varlığın 200 milyar euroya yükseldiğini bildirdi. Alman Welt am Sonntag gazetesinin Komisyon’a dayandırdığı haberinde, Rus merkez bankasının yurt dışında, G7 ve AB ülkelerinde dondurulan varlıklarının yaklaşık 300 milyar euroyu bulduğu belirtildi.

Habere göre, AB içinde Rus oligarklarının da yaklaşık 24 milyar 100 milyon euro tutarında varlığı donduruldu. Bu rakamın geçen yılın eylül ayı sonunda 18 milyar 900 milyon euro olduğu açıklanmıştı. Böylece AB tarafından toplam bin 473 oligark ve 205 Rus firması yaptırım kapsamına alınmış oldu.

Welt am Sonntag’ın bilgi için başvurduğu Federal Maliye Bakanlığı ise, Alman makamlarının son üç ayda, daha öncekilere ek olarak yeni bir Rus varlığını dondurma kararı almadığını bildirdi.

Rusya’nın parası Kiev’e dolaylı yoldan destek olabilir mi?

Ukrayna’daki savaşın yarattığı tahribatın bedelinin Rusya’ya ödetilmesi hedefinin ise yakın gelecek için öngörülebilir olmadığı belirtildi. Bir Komisyon sözcüsü, Brüksel’in Rusya’nın varlıklarına el koyma yetkisi bulunmadığını, dondurulan paranın yaptırımlar sona erdikten sonra iade edilmesi gerektiğini kaydetti.

Söz konusu parayı, sermaye piyasasında yatırım olarak değerlendirerek bu yatırımın getirisini Kiev’e aktarmak gibi alternatif planlara yönelik istişarelerin ise hala sürdüğü belritildi. Konuya ilişkin Haziran ayı sonunda düzenlenecek Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nden önce bir karar alınması beklenmiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Meta’ya 1,2 Milyar Euro Ceza

Avrupa Birliği (AB), Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’ya veri koruma kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle 1,2 milyar euro ceza kesti. Meta ise suçlamaları reddediyor.

İrlanda veri koruma otoritesi DPC tarafından Pazartesi günü Dublin’de yapılan açıklamada Meta’nın, Avrupa Genel Veri Koruma Yönetmeliğini (GDPR) ihlal ettiği gerekçesiyle 1,2 milyar euroluk rekor para cezasına çarptırıldığı belirtildi.

Ayrıca DPC’nin, Meta’ya ABD’ye veri aktarımını durdurması için beş ay süre verdiği de kaydedildi.

Meta şirketi, Avrupa’daki Facebook kullanıcılarının verilerini AB gizlilik ilkelerini ihlal ederek ABD’li sunuculara aktarmakla suçlanıyor. ABD istihbarat servislerinin böylece Avrupalı kullanıcıların bilgilerine erişebileceğinden endişeleniliyor.

EDPB Başkanı Andrea Jelinek, Meta’nın ihlalinin “sistematik”, “tekrar eden” ve “sürekli” olması nedeniyle çok ciddi olduğunun tespit edildiğini belirtti.

Andrea Jelinek, “Facebook’un Avrupa’da milyonlarca kullanıcısı var. Bu nedenle aktarılan kişisel verilerin hacmi çok büyük. Benzeri görülmemiş bu para cezası, kuruluşlara ciddi ihlallerin büyük sonuçları olacağına dair güçlü bir işaret.” değerlendirmesinde bulundu.

Meta cezaya itiraz edecek

Meta ise suçlamaları reddediyor. ABD’li şirket, kesilen cezanın “haksız ve gereksiz” olduğunu ileri sürerek, kararla yasal yollardan mücadele edileceğini bildirdi.

Meta daha önce yaptığı açıklamalarda transatlantik veri transferinin uzun vadede mümkün olmaması halinde AB’den tamamen çekilme tehdidinde bulunmuştu.

DPC tarafından Meta’ya kesilen ceza, 2021 yılında Amazon.com’a verilen 746 milyon euroluk cezayı geride bıraktı.

Paylaşın

AB’den 2023 Yılı Türkiye İçin Enflasyon Tahmini: Yüzde 45

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun “Avrupa Ekonomik Tahminleri 2023 İlkbahar” raporunda, Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,5, 2024’te yüzde 4 büyüyeceği, enflasyonun bu yıl yüzde 45, 2024’te yüzde 30,3 olması öngörüldü.

Raporda, Avro Bölgesi’ne ilişkin enflasyon beklentisini 2023 için yüzde 5,6’dan yüzde 5,8’e yükseltti. AB için de enflasyon öngörüsü 2023 yılında yüzde 6,4’ten yüzde 6,7’ye çıkartıldı.

Ekonomik görünüme yönelik aşağı yönlü risklerin arttığına dikkati çekilen raporda, “Daha kalıcı çekirdek enflasyon, hanehalkının satın alma gücünü sınırlamaya devam edebilir.” ifadesi kullanıldı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun “Avrupa Ekonomik Tahminleri 2023 İlkbahar” raporu yayımlandı.

Raporda, AB ekonomisinin 2023’te yüzde 1, 2024’te yüzde 1,7, Avro Bölgesi ekonomisinin de 2023’te yüzde 1,1 ve 2024’te yüzde 1,6 büyüyeceği öngörüldü. AB Komisyonu’nun bir önceki “Kış” raporunda, 2023’te AB’nin yüzde 0,8, Avro Bölgesi’nin yüzde 0,9 büyüyeceği tahmin edilmişti.

Son raporla birlikte AB ve Avro Bölgesi’nin bu yılki büyüme beklentileri yüzde 0,2 oranında yukarı yönlü revize edilmiş oldu.

AB Komisyonu, Avro Bölgesi’ne ilişkin enflasyon beklentisini 2023 için yüzde 5,6’dan yüzde 5,8’e yükseltti. AB için de enflasyon öngörüsü 2023 yılında yüzde 6,4’ten yüzde 6,7’ye çıkartıldı.

Böylece AB Komisyonu’nun AB ve Avro Bölgesi enflasyon beklentileri de bu yıl için yukarı yönlü revize edildi.

Öte yandan, enflasyonun 2024 yılında AB’de yüzde 3,1, Avro Bölgesi’nde yüzde 2,8 olması öngörüldü. Geçen yıl enflasyon oranı AB’de yüzde 9,2 Avro Bölgesi’nde de yüzde 8,4 seviyesinde ölçülmüştü.

Raporda, bu yıl İsveç’in yüzde 0,5 ve Estonya’nın yüzde 0,4 küçüleceği, Almanya’nın yüzde 0,2, Fransa’nın yüzde 0,7, İtalya’nın yüzde 1,2 ve İspanya’nın yüzde 1,9 büyüyeceği kaydedilirken, enflasyonun da bu yıl Almanya’da yüzde 6,8, Fransa’da yüzde 5,5, İtalya’da yüzde 6,1 ve İspanya’da yüzde 4 olacağı öngörüldü.

Ekonomik görünüme yönelik aşağı yönlü risklerin arttığına dikkati çekilen raporda, “Daha kalıcı çekirdek enflasyon, hanehalkının satın alma gücünü sınırlamaya devam edebilir.” ifadesi kullanıldı.

Dünya gazetesinin aktardığı raporda, finansal stresin artış dönemine girmesinin riskten kaçınmaya yol açabileceği ve bunun borç verme standartlarını belirgin biçimde zorlaştırabileceği kaydedildi.

Genişlemeci mali politika duruşunun enflasyonu daha da artırabileceği belirtilen raporda, “Bankacılık sektöründeki çalkantı veya daha geniş jeopolitik gerilimler küresel ekonomi açısından yeni zorluklar ortaya çıkarabilir.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Raporda, enerji fiyatlarındaki olumlu gelişmelerin enflasyonun daha hızlı düşmesine ve iç talebe olumlu yansımalara yol açabileceği ancak devam eden Rusya-Ukrayna savaşının kalıcı belirsizlikler ortaya koyduğu belirtildi.

Raporda, Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,5, 2024’te yüzde 4 büyüyeceği, enflasyonun bu yıl yüzde 45, 2024’te yüzde 30,3 olması öngörüldü.

Paylaşın

AB’den Üçüncü Ülkelere Rusya Yaptırımları Uyarısı: Türkiye’nin De…

Avrupa Birliği (AB), Rusya’ya yönelik hazırladığı 11. yaptırım paketi tasarısındaki maddeleri kamuoyu ile paylaştı. 11. yaptırım paketi, Rusya yaptırımlarını delen ülkelere de yaptırımlar öngörüyor.

Avrupa Birliği (AB) kaynaklarına göre Kazakistan, Ermenistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brüksel tarafından Rusya’ya uygulanan yaptırımları delen ülkeler arasında sayılıyor. Reuters ve AFP ajansları, AB’den diplomatik kaynaklara atıfla, bu ülkeler arasında Türkiye’nin de değerlendirildiğini bildirmişti.

Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ziyaret eden Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile birlikte gazetecilerin sorularını yanıtladığı basın toplantısında, Komisyon’un Rusya’ya yönelik hazırladığı 11’inci yaptırım paketi tasarısındaki maddeleri kamuoyu ile paylaştı.

Von der Leyen, 11’inci pakette ağırlığın, bugüne dek kararlaştırılan cezai önlemlerin baypas edilmesine karşı mücadeleye verildiğini bildirdi.

Bu bağlamda örneğin belli bazı yüksek teknoloji ürünleri ile uçak yedek parçalarının, üçüncü ülkeler üzerinden Rusya’ya ulaştırılması önündeki yasağın daha da sertleştirileceğini ifade eden von der Leyen, “Malların AB’den üçüncü ülkelere, oradan da Rusya’ya gittiğini tespit edersek, Birlik üyesi ülkelere, söz konusu ürünlerin yaptırım kapsamına alınmasını önerebileceğiz” dedi.

AB tarafından geçen Cuma günü tanıtılan bu uygulamanın, sadece “son çare” olarak ve detaylı bir risk analizinin ardından, AB ülkelerinin onayı ile devreye sokulacağına dikkat çeken von der Leyen, hazırlanan tasarıdaki bir başka maddenin de, AB yaptırımlarını bilinçli bir şekilde delen Rus ve üçüncü ülke şirketleri ile ticaret yasağı olduğunu aktardı.

AB kaynaklarına göre Kazakistan, Ermenistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brüksel tarafından Rusya’ya uygulanan yaptırımları delen ülkeler arasında sayılıyor. Reuters ve AFP ajansları, AB’den diplomatik kaynaklara atıfla, bu ülkeler arasında Türkiye’nin de değerlendirildiğini bildirmişti.

AB Komisyonu’nun söz konusu önerisi, Çarşamba günü Brüksel’de AB üyesi 27 ülke temsilcisinin katılacağı toplantıda görüşülecek. Mayıs ayı bitmeden karara bağlanarak yürürlüğe sokulması planlanan 11’inci yaptırım paketinde, ihracatı kontrol edecek mekanizmaların yanı sıra, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı destekleyen kişi ve kuruluşlara yönelik cezai önlemler de yer alıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İsviçre, Batı’nın Israrına Rağmen Ukrayna’ya Silah Sevkiyatını Yine Reddetti

İsviçre Cumhurbaşkanı Alain Berset, Avrupa Birliği (AB) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyesi olmayan İsviçre’nin askeri tarafsızlık ilkesini gerekçe göstererek Ukrayna’ya silah sevkiyatına izin vermeyeceklerini dile getirdi.

İsviçre’nin tarafsızlık yasalarının, hükümetin çatışmalarda herhangi bir tarafı askeri olarak destekleyemeyeceği anlamına geldiğini ifade eden Berset, “Bizden kendi yasalarımızı çiğnememiz istenemez” diye konuştu.

İsviçre, Almanya ve diğer Batılı ülkelerden gelen yoğun talep ve eleştirilere rağmen Ukrayna’ya İsviçre bağlantılı silah ve mühimmat sevkiyatı yapılmasını bir kez daha reddetti.

Salı günü Berlin’de Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile bir araya gelen İsviçre Cumhurbaşkanı Alain Berset, AB ve NATO üyesi olmayan İsviçre’nin askeri tarafsızlık ilkesini gerekçe göstererek Ukrayna’ya silah sevkiyatına izin vermeyeceklerini dile getirdi.

İsviçre’nin tarafsızlık yasalarının, hükümetin çatışmalarda herhangi bir tarafı askeri olarak destekleyemeyeceği anlamına geldiğini ifade eden Berset, “Bizden kendi yasalarımızı çiğnememiz istenemez” diye konuştu.

Ancak Berset, “Bu konuda nasıl bir gelişme gösterilebileceğine, bunun gerekli olup olmadığına ya da olabilirliğine” de bakılması gerektiğini söyledi. Benzer tartışmaların İsviçre’de de yapıldığına işaret eden Berset, “Kurallara bağlı kalmamız ve gerekirse bunları uyarlamamız önemli” dedi.

Tartışmaların merkezinde, İsviçre’nin silah sipariş eden devletlerden söz konusu malzemelerin savaş halindeki ülkelere aktarılmayacağına dair güvence istemesi yatıyor.

Bu bağlamda Bern hükümeti Almanya’nın Ukrayna’ya gönderdiği Gepard uçaksavar tanklarında kullanılan İsviçre üretimi mühimmatı Ukrayna’ya nakletmesine karşı çıkıyor ve istisna uygulamıyor. İsviçre, Danimarka ve İspanya’dan gelen benzer talepler karşısında da ret yanıtı vermişti.

İsviçre Parlamentosunda ilgili yasayı değiştirme girişimleri ise şimdiye kadar başarısız oldu.

Almanya Başbakanı Scholz, Alman hükümetinin İsviçre’de bu konuda yaşanan tartışmaları çok yakından takip ettiğini ve “bunlardan bir sonuç çıkacağını” umduğunu belirterek, “Ukrayna’nın silah ve mühimmat desteğine ihtiyacı olduğunu biliyoruz… İşte bu nedenle Almanya’dan, bu durumu iyileştirmek için neler yapılabileceğine dair çok sayıda başvuruda bulunuldu” dedi.

Alman hükümeti Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna’ya şimdiye kadar 34 Gepard tankı ve 60 bin atışlık mermi tedarik etmiş, ancak mermi sayısının yetersiz kalması nedeniyle İsviçre üretimi mermilerin gönderilmesi için Bern hükümetine iki kez başvurmuştu.

Tedarik açığını kapatmak için Alman Rheinmetall şirketi halihazırda Aşağı Saksonya’daki Unterlüß tesisinde yeni bir üretim hattı kuruyor. Ama burada üretilecek mühimmatın yaz aylarına kadar teslim edilmesi beklenmiyor. Bu nedenle Alman hükümeti geçici çözümler arıyor.

Almanya geçtiğimiz yıl da iki kez İsviçre hükümetine, Gepard tanklarında kullanılan mermilerin Ukrayna’ya sevk edilip edilemeyeceğini sormuş, İsviçre bu sorulara askeri tarafsızlık ilkesine atıfla olumsuz yanıt vermişti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, AB’ye İltica Başvurularında Dördüncü Sırada

Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ilk iltica başvurularında Suriye, Afganistan, Venezuela ve Türkiye vatandaşları başı çekti. En fazla iltica başvurusu 131 bin 970 kişiyle Suriye vatandaşları tarafından yapıldı.

2013 yılından bu yana iltica başvurularında ilk sırada yer alan Suriyeliler, 2022’de toplam başvuruların yüzde 15’ini oluşturdu. Dört yıldır ikinci sırada yer alan Afganistan’dan da 113 bin 495 kişi iltica başvurusunda bulundu. Afganlar, toplam başvuruların yüzde 13’ünü oluşturdu.

Venezuela 50 bin 50, Türkiye ise 49 bin 720 başvuruyla üçüncü ve dördüncü sırada yer aldı. Türkiye’den başvurular, AB ülkelerine toplam başvuruların yüzde 6’sını oluşturdu.

Avrupa İstatistik Dairesi Eurostat, geçen yıl AB dışı ülkelerden yapılan iltica başvurularına ilişin verileri açıkladı.

Açıklanan verilere göre geçen yıl iltica başvurusunda bulunan kişi sayısı 881 bin 200’e yükseldi. 2021 yılında bu sayı 537 bin 400 olarak kaydedilmişti. Böylece pandemi nedeniyle kapanma önlemlerinin uygulandığı 2020 yılı sonrasında artış eğilimi ikinci yılda da devam etmiş oldu.

Eurostat verilerine göre AB ülkelerine ilk iltica başvurularında başı Suriye, Afganistan, Venezuela ve Türkiye vatandaşları çekti.

En fazla iltica başvurusu 131 bin 970 kişiyle Suriye vatandaşları tarafından yapıldı. 2013 yılından bu yana iltica başvurularında ilk sırada yer alan Suriyeliler, 2022’de toplam başvuruların yüzde 15’ini oluşturdu. Dört yıldır ikinci sırada yer alan Afganistan’dan da 113 bin 495 kişi iltica başvurusunda bulundu. Afganlar, toplam başvuruların yüzde 13’ünü oluşturdu.

Türkiye’den 49 bin 720 başvuru

Venezuela 50 bin 50, Türkiye ise 49 bin 720 başvuruyla üçüncü ve dördüncü sırada yer aldı. Türkiye’den başvurular, AB ülkelerine toplam başvuruların yüzde 6’sını oluşturdu.

24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan savaş da AB ülkelerine başvurulardaki artışta etkili oldu. AB’ye üye ülkeler, geçen yıl Ukrayna’dan kaçan toplam 4 milyon 331 bin 200 kişiye geçici koruma statüsü tanıdı. Geçici koruma statüsü tanınanların toplam sayısı 31 Aralık 2022 itibarıyla 3 milyon 826 bin 600 olarak kaydedildi. Aradaki farkta başka ülkelere geçen ya da ülkesine geri dönenlerle statüsü değişenlerin rol oynadığı belirtildi.

AB ülkeleri arasında en fazla iltica başvurusu yapılan ülke yine Almanya oldu. 217 bin 735 başvuruyla AB ülkelerine yapılan başvuruların yüzde 25’i Alman makamlarına yöneltilmiş oldu. Almanya’yı yüzde 16’lık oranla Fransa ve yüzde 13’lük oranla İspanya izledi.

İltica başvurularının nüfusa oranı açısındansa AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti yine başı çekti. Güney Kıbrıs’ta 1 milyon nüfusa 23 bin 864 iltica başvurusu kaydedildi. Bu sayı Avusturya’da 11 bin 848 ve Lüksemburg’da 3 bin 711 oldu.

Nüfusa oran açısından en az iltica başvurusu yapılan ülke ise bir milyon kişi başına beş başvuruyla Macaristan oldu. Macaristan’ı 92 başvuruyla Slovakya ve 127 başvuruyla Çekya izledi. AB genelinde ise 1 milyon nüfusa iltica başvuru sayısı bin 973 oldu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Avrupa Birliği Nasıl Görüyor?

Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi konularda da uzun yıllardır Ankara ile görüş ayrılığı bulunan Brüksel, 14 Mayıs tarihini “Avrupa Birliği – Türkiye ilişkilerini sıfırlamak için bir fırsat” olarak görüyor.

11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılan yardımlar ve dayanışma mesajları ile yeniden ısınan Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri son yıllarda düşünce özgürlüğü, Kıbrıs ve insan hakları ihlalleri̇ gibi birçok alanda yaşanan sorunlardan ötürü çıkmazda.

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri sonrasını “AB-Türkiye ilişkilerini sıfırlamak için bir fırsat” olarak gören Brüksel, seçimleri yakından takip edecek.

Geçen yıl Avrupa Birliği’nin Rusya yaptırımlarına katılmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik sürecini de uzun süredir engelliyor.

Ankara ile Brüksel arasında Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi konularda da uzun yıllardır görüş ayrılığı bulunuyor.

Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde AB ile ilişkilerde farklı bir yol izleyecekleri mesajını veriyor.

Daha önceki açıklamalarında Avrupa Birliği’ne tam üyeliği hedeflediklerini belirten Kılıçdaroğlu, ocak ayında Türkiye’de görevli AB büyükelçileri ile bir araya gelerek AB üyelik sürecine verdikleri önemi anlattı.

Euronews Türkçe’den Aylin Elçi’ye konuşan European Policy Centre düşünce kuruluşunda siyasi analist Amanda Paul, Türkiye’de muhalefetin “çok farklı bir gündemi olduğunu” söylüyor.

Muhalefetin AB ve ABD ile ilişkileri yeniden düzenlemeye öncelik verdiğini söyleyen Paul, “Siyasi tutuklularla ilgili iktidar tarafından alınan kararları iptal edecekler, yani daha demokratik bir yaklaşımları olacak.” görüşünü dile getiriyor.

Avrupa Birliği ‘endişeli’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 18 Mart 2016’da imzaladığı AB-Türkiye mutabakatına göre, Avrupa’daki düzensiz göçmenler ve sığınmacılar Türkiye’ye geri gönderiliyor.

Bu anlaşma dolayısıyla Türkiye, AB’ye girmeye çalışan yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi kontrol ediyor.

Ancak Kılıçdaroğlu, Suriyeli mültecileri en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine gönderme vaadinde bulunuyor.

Amanda Paul, mültecilerin Suriye’deki insan hakları koşullarından dolayı geri yollanmasının ”pek olası olmadığını” söylerken euronews Türkçe’ye konuşan üst düzey bir AB diplomatı “yasa dışı göçü idare etmek için Türkiye’ye ihtiyacımız var” dedi.

AB, Kılıçdaroğlu’nun mülteci konusundaki çıkışlarını toplumun desteğini almak amacıyla yaptığını düşünse de, ülkelerine dönmek istemeyen mültecilerin batıya doğru akın etme olasılığı AB’yi tedirgin ediyor.

Bu durum Türkiye’de özellikle muhalefet kesiminde “AB’nin Erdoğan’ın iktidarının devamından yana olduğu” algısını besliyor. Bu söylem zaman zaman muhaliflerce de dile getiriliyor.

Seçimle ilgili hiçbir zaman spekülasyonda bulunmadıklarını söyleyen AB diplomatı, Brüksel’in Erdoğan’ın iktidarını desteklediği söylemlerini “saçmalık” olarak niteledi.

Adının gizli kalmasını isteyen diplomat “Avrupa’da herkes Erdoğan’ın gitmesini sabırsızlıkla bekliyor” ifadelerini kullandı. Söz konusu yetkili ayrıca AB-Türkiye ilişkilerinin ve Rusya-Ukrayna tahıl anlaşması gibi gelişmelerin “Erdoğan sayesinde değil”, “ona rağmen başarılı olduğunu” ileri sürdü.

“Türk diplomasisi oldukça kabiliyetli” diyen yetkili, “Putin’in sadece kendisi ve Erdoğan gibi otokratlarla konuşmayı kabul ettiğini”de sözlerine ekledi.

Amanda Paul ise ”Erdoğan kazanırsa, son birkaç yıldır yaşananların devamını göreceğiz ve belki de şu anda olduğundan daha da zor bir ortak olacak, çünkü kendini daha güçlü hissedecek” diyor.

AB’nin, Erdoğan’ın kazanması halinde gerçekleri kabul etmesi gerektiğini de belirten Paul, Brüksel’in çıkarları olan ortaklarla işbirliği yapmak zorunda olduğunu söylüyor:

”İktidara kim gelirse gelsin, AB Türkiye ile çalışmak için daha fazla inisiyatif almalı. Bu seçimler AB-Türkiye ilişkilerinin sıfırlanması için kaçırılmaması gereken bir fırsat”

Paylaşın

Avrupa Birliği, Rusya’ya 10. Yaptırım Paketini Kabul Etti

Ukrayna işgalinin birinci yıldönümünde Avrupa Birliği (AB), hem sivil hem askeri amaçlar için kullanılan mallara daha sıkı ihracat kısıtlamalarının yanı sıra savaşı destekleyen, propaganda yayan veya Rusya tarafından kullanılan İHA’ları teslim eden kuruluşlara karşı adımları içeren Rusya’ya 10. yaptırım paketini kabul etti.

Yaptırımların yürürlüğe girmesi için tüm AB üyesi ülkeler tarafından onaylanması gerekiyor. Bu da 27 ülke arasında müzakerelerin genellikle uzun sürmesine neden oluyor.

Avrupa Birliği (AB), dönem başkanı İsveç tarafından Twitter’da yapılan açıklamada “AB üye ülkeleri Ukrayna’ya savaşta yardım etmek için birlikte en güçlü ve geniş kapsamlı yaptırımları uygulamaya koydu. AB Ukrayna ve Ukrayna halkıyla birlikte. Ne pahasına olursa olsun Ukryana’yı desteklemeye devam edeceğiz” denildi.

Gece yarısına iki saat kala Avrupa Birliği (AB), ülkeleri tasarıyı onayladı. Polonya daha önce tasarıya itiraz etmişti.

Polonya itiraz etmişti

Varşova, AB’nin Rus kauçuğu ithalatı için önerdiği kısıtlamalardan muaf tutulan ürün sayısının çok fazla olduğu ve uzun geçiş sürecini içerdiğini için pratikte hiçbir etkisi olmayacağını söylemişti.

Diğer AB ülkeleri, bloğun önde gelen Rusya karşıtlarından biri olan Varşova’nın, daha geniş bir paketin yalnızca bir maddesi nedeniyle Rusya’nın Ukrayna işgalinin birinci yıl dönümünde yeni yaptırımlar ilan edilmeme riskini almasına şaşırmıştı.

Yaptırımların yürürlüğe girmesi için tüm AB üyesi ülkeler tarafından onaylanması gerekiyor. Bu da 27 ülke arasında müzakerelerin genellikle uzun sürmesine neden oluyor.

AB, savaşın başlamasından bu yana Rusya’ya uygulanacak 10. yaptırım paketinin, savaşın finansmanını zorlaştırmayı ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı kullanılan teknik ekipman ve silah yedek parçalarına erişimini engellemeyi hedeflediğini söyledi.

Yaptırımlar ayrıca batı tarafından “Rusya propagandacısı” olarak görülen, Kiev’in Ukraynalı çocukları Rusya’ya götürmekle suçladığı ve cephede kullanılan İran insansız hava araçlarını ürettiğini söylediği kişilerin dahil olduğu daha fazla kişinin kara listeye alınması anlamına geliyor.

Paketin bir diğer amacı özel Alfa-Bank ve çevrimiçi Tinkoff gibi bankaları küresel SWIFT sisteminden koparmak ve AB ile Rusya arasındaki ticaret hacmini 10 milyar Euro’dan fazla azaltmak.

PAP haber ajansına konuşan Polonya’nın AB Büyükelçisi Andrzej Sados, Varşova’nın yeni yaptırım paketini altı konuya bağlı olarak koşullu şekilde kabul ettiğini bildirdi.

Sados bu koşullar arasında AB ve Avrupa Konseyi’nin Ukraynalı çocukların yasa dışı şekilde Rusya’ya götürülmesini yaptırımlar kapsamında ele almasının ve Rusya’nın müttefiki Belarus’a karşı derhal bir yaptırım paketi üzerinde çalışılmasının olduğunu ekledi.

(Kaynak: Reuters)

Paylaşın

Avrupa’ya İltica: İlk Üç Sırada Suriye, Afganistan, Türkiye Var

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile Norveç ve İsviçre’ye iltica başvurusunda bulunanlar arasında ilk sırayı 132 bin ile Suriyeliler aldı. Bunu 129 bin başvuru ile Afganlar izledi. Türkiye’den gelenler ise 55 bin başvuru ile üçüncü sırada yer aldı.

Türkiye’den yapılan başvuruların sayısının 2021’e kıyasla iki kat arttı. Türkiye’yi 51 bin başvuru ile Venezuela vatandaşları ve 43 bin başvuru ile Kolombiya vatandaşları izledi.

Avrupa Birliği İltica Ajansı (EUAA) verilerine göre, 27 AB üyesi ile Norveç ve İsviçre’ye geçen yıl yapılan sığınma başvuruları 2021’e kıyasla yüzde 50’den fazla artış göstererek, 966 bin olarak kaydedildi.

EUAA tarafından bugün yayımlanan analizde, bunun 2016 yılından beri kaydedilen en yüksek sayı olduğuna dikkat çekildi. 2016 yılında bu ülkelere yapılan iltica başvuru sayısı 1,2 milyon olarak tespit edilmişti.

Malta merkezli kuruluş, koronavirüs pandemisinin ardından kısıtlamaların kalkmasının sayının artmasına neden olarak gösterdi. EUAA, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan çatışmaların ve gıdaya erişimde yaşanan sıkıntıların insanların yaşadığı yeri terk etmesinde etkili olduğunu belirtti. EUAA’nın analizinde ayrıca AB içindeki hareketliliğin ve vize istenmeyen ülke vatandaşlarının yasal yollarla gelerek sığınma başvurusunda bulunmasının sayının artmasına etki ettiği kaydedildi.

Bu sayılara Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından Avrupa ülkelerine giden yaklaşık 4 milyon Ukraynalı dahil edilmedi. Ukraynalılara, özel koruma statüsü verildiği için ayrıca sığınma başvurusunda bulunmalarına gerek kalmadı.

İlk üç sıra: Suriye, Afganistan ve Türkiye

AB ülkeleri ile Norveç ve İsviçre’ye iltica başvurusunda bulunanlar arasında ilk sırayı 132 bin ile Suriyeliler aldı. Bunu 129 bin başvuru ile Afganlar izledi.

Türkiye’den gelenler ise 55 bin başvuru ile üçüncü sırada yer aldı. Analizde, Türkiye’den yapılan başvuruların sayısının 2021’e kıyasla iki kat arttığı ifade edildi.

Türkiye’yi 51 bin başvuru ile Venezuela vatandaşları ve 43 bin başvuru ile Kolombiya vatandaşları izledi. EUAA, bu iki ülkeden yapılan başvuruların 2021’e kıyasla üç kat arttığına dikkat çekildi.

Bunun yanı sıra 34 bin Bangladeş, 29 bin Gürcistan, 26 bin Hindistan, 22 bin Fas, 21 bin Tunus, 15 bin Mısır ve 8 bin 300 Moldova vatandaşı da iltica başvurusunda bulundu.

EUAA, iltica başvuru sayılarının artması sonucu “ulusal kabul sistemleri üzerinde ciddi baskı oluştuğunu” kaydetti.

AB ülkeleri ile Norveç ve İsviçre’ye 2022’de yapılan iltica başvurularının yüzde 40’ının sonuçlandığı ve her beş başvurudan ikisine olumlu yanıt verildiği belirtildi. Buna göre, 147 bin kişiye mülteci statüsü verilirken, 106 kişi ise geçici koruma statüsü aldı.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nde Siyasetin Yargı Üzerindeki Etkisi Artıyor

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde sivil özgürlüklerin geliştirilmesi için kurulan “Liberties”in raporunda Bulgaristan, Çekya, Almanya, Macaristan, Polonya, Slovakya ve İspanya gibi ülkelerde yargıçların seçilmesi, terfi etmesi ve disiplin cezaları konusunda iktidarların söz sahibi olmasının ciddi bir endişe kaynağı yarattığı uyarısı yapıldı.

Yolsuzluğu sonlandırmak için yürürlükte olan kuralların ve mekanizmaların bu arada bazı ülkelerde “çok zayıf” olduğu eleştirisi getirilen raporda, suçları ihbar edecek muhbirler için yeterli şekilde şeffaflık veya korumanını olmadığı saptamasında bulunuldu.

AB üyesi bir çok ülkede hukukun üstünlüğüyle ilgili endişelerin göz ardı edilmesi sonucu aşırılık yanlısı görüşlerin daha fazla ön plana çıktığı uyarısı yapılan raporda, çoğu AB ülkesinin hukukun üstünlüğü sorunlarını çözmek için son bir yıl içinde “çok az çaba” gösterdiği kaydedildi.

Macaristan ve Polonya’ya sert eleştiriler

Varşova ve Budapeşte’ye yönelik eleştirilerin ön plana çıktığı raporda Polonya ve Macaristan, Brüksel’in onları denetleme girişimlerine rağmen, gücü merkezileştirmek, muhalifleri susturmak, kamuoyunu kontrol etmek ve seçim zaferlerini garanti altına almak için alınan ilave önlemlerle “en sorunlu ülkeler” arasında gösterildi.

Raporda AB’nin maddi yardımları kesme tehdidine rağmen talep edilen reformların çok azını yerine getirdiği eleştirisi yapıldı.

İsveç ve İtalya’daki seçimlerin ardından sağ parti koalisyon hükümetlerinin kurulduğu hatırlatılan raporda, iki ülkede de iktidarların STK’lara ve medyaya yönelik saldırılarında önemli bir artış olduğu uyarısı yapıldı.

“Medyaya baskılar artıyor”
AB içinde 46 insan hakları derneğinin ve 18 ülkenin katkısıyla hazırlanan raporda bir çok üye ülkede gazeteciler için görevlerini yapmanın zorlaştığı belirtilirken, Macaristan ve Polonya başta olmak üzere bazı üye ülkelerde kamu yayıncılarının “iktidarın borazanı” gibi davranmaya başladığı eleştirisi getiriliyor.

Ayrıca özel medya kuruluşu sahipliğinin giderek tekelleşmesi de basın özgürlüğü ve halkın haber alma özgürlüğü açısından tehdit oluşturduğu belirtiliyor.

Siyasetin yargı üzerindeki etkisi artıyor

Siyasetin yargı üzerindeki etkisine işaret edilen raporda Bulgaristan, Çekya, Almanya, Macaristan, Polonya, Slovakya ve İspanya gibi ülkelerde yargıçların seçilmesi, terfi etmesi ve disiplin cezaları konusunda iktidarların söz sahibi olmasının ciddi bir endişe kaynağı yarattığı uyarısı yapıldı.

Yolsuzluğu sonlandırmak için yürürlükte olan kuralların ve mekanizmaların bu arada bazı ülkelerde “çok zayıf” olduğu eleştirisi getirilen raporda, suçları ihbar edecek muhbirler için yeterli şekilde şeffaflık veya korumanını olmadığı saptamasında bulunuldu.

Sivil toplum kuruluşlarına yönelik baskıların da eleştirildiği raporda birçok hükümetin, kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarına karşı “yasal taciz”de bulunarak, hayatta kalmalarını zorlaştırdığı suçlaması yapıldı.

Liberties Yönetim Kurulu Başkanı Balazs Denes, “Avrupa hükümetleri, demokrasilerini beslemeyi başaramayarak, tüm sistemi yıkmaktan çekinmeyecek aşırılık yanlısı politikacıların önünü açtıklarının artık farkına varmalı.” dedi.

AB ülkelerini Macaristan ve Polonya’nın şantajlarına boyun eğdiği görüşünü dile getiren Balazs Denes, hukukun üstünlüğü konusunda verdiği sözlerini tutmayan ve gerekli reformları yapmayan iki ülkeye yönelik fonların gerekirse AB tarafından kesilmesi çağrısında bulundu.

Balazs Denes, “AB fonlarının kesilmesi Polonya ve Macaristan’daki liderlere vatandaşları için demokrasiye dönmekten başka çare olmadığını göstermeli. Çünkü iki ülkede Ukrayna’yı işgal eden Rusya’ya karşı baş edebilmek için AB’ye muhtaç ” ifadesini kullandı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın