Siyah Ekolojik Marksizmi

Siyah Ekolojik Marksizmi, Amerikalı sosyolog, tarihçi ve sivil haklar aktivisti Du Bois’in eserlerinde kapitalizm, ırkçılık ve ekolojik tahribat arasındaki ilişkiyi analiz eden bir düşünce çerçevesini ifade eder.

Haber Merkezi / Du Bois, kapitalizmin ve ırkçılığın sadece siyah halkın ruhlarını değil, aynı zamanda topraklarını (soils) da sömürdüğünü vurgular; bu, sömürgeci kapitalizmin ekolojik yıkımını (toprak, nehir ve hayvanlar üzerindeki etkileri) ırkçılığın kökeniyle birleştiren bir yaklaşımdır.

Bu kavram, Du Bois’in Black Reconstruction (1935) gibi eserlerinde geliştirdiği Marksist temelli analizlerden türetilir; burada siyah kurtuluşu, kapitalizmin sömürgeci yapısına karşı bir “Marksist deney” olarak tasvir edilir ve ırkçılık, çevresel kaynaklar üzerindeki mücadelelerle (environmental racialization) pekiştirilir.

Du Bois’in Marksizmi, geleneksel sınıf analizini ırk boyutuyla genişletir: Siyah işçiler (first proletariat) ile beyaz işçiler (second proletariat) arasındaki ayrım, kapitalizmin ırkçı yapısını sürdürür ve ekolojik sömürü (örneğin Güney ABD’deki toprak tükenmesi) bu ayrımı derinleştirir.

Bu yaklaşım, diğer siyah düşünürlerle (Cedric Robinson, Frantz Fanon vb.) bağlantılı bir “Siyah Ekolojik Marksizm” geleneğini besler; kapitalizmin ekolojik krizleri ırkçı baskıyla iç içe geçtiğini savunur ve kurtuluşu “abolition democracy” (kölelik sonrası demokratik yeniden yapılandırma) ile ekolojik adaletin birleşiminde görür.

Günümüzde bu fikir, iklim krizi ve ırk adaletsizliğinin kesişimini inceleyen çalışmalarla yankı bulur.

Cedric Robinson’ın Irksal Kapitalizmi

Cedric Robinson’ın “ırksal kapitalizm” (racial capitalism) kavramı, kapitalizmin ırkçılıkla iç içe geçmiş bir sistem olduğunu ve ırkçılığın kapitalist sömürünün temel bir bileşeni olarak işlediğini öne sürer.

Robinson, Black Marxism: The Making of the Black Radical Tradition (1983) adlı eserinde, kapitalizmin tarihsel olarak ırkçı yapılar üzerine inşa edildiğini ve ırkçılığın, emek ve kaynak sömürüsünü meşrulaştırmak için kullanıldığını savunur.

Ona göre, kapitalizm ırksal hiyerarşiler olmadan var olamaz; ırkçılık, ekonomik eşitsizlikleri sürdürmek ve işçi sınıfları arasında bölünme yaratmak için bir araçtır.

Robinson, Avrupa’daki feodal düzenden kapitalizme geçişte, ırkçılığın kölelik, sömürgecilik ve plantasyon ekonomileri aracılığıyla sistematik bir şekilde geliştiğini belirtir.

Örneğin, Afrika köle ticareti ve sömürgeci yağma, kapitalist birikim için vazgeçilmezdi ve bu süreçte siyah bedenler hem emek gücü hem de meta olarak kullanıldı. Bu, ırksal kapitalizmin temel bir özelliği olan “siyahlığın insan – dışılığı” (dehumanization) anlayışını ortaya koyar.

Robinson’ın analizi, W.E.B. Du Bois’in çalışmalarını da kapsayan Siyah radikal geleneğe dayanır ve kapitalizmin yalnızca sınıf temelli değil, aynı zamanda ırk temelli bir sömürü sistemi olduğunu vurgular.

Günümüzde bu kavram, çevresel adaletsizlik, hapisane-endüstriyel kompleks ve küresel eşitsizlikler gibi konularla ilişkilendirilerek, ırk ve kapitalizmin kesişimini inceleyen ekolojik ve sosyal hareketlerde yankı bulur.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir