Kılıçdaroğlu: Deprem Bu Beceriksiz Sistemin De Yıkılışıdır

Partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Seçimi ertelemeye çalışıyorlar. Halkıma sesleniyorum seçimler zamanında olacak. Yasalar ve yasaların oluşturduğu kurumlar çok iyi bilsin seçimler zamanında olacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Madde çok açık. TBMM’de de YSK’da da seçim erteleme diye bir şey yoktur. Söylüyorum aklınızdan bile geçirmeyin. YSK böyle bir talebi dile getirirse demokrasiye darbe demektir. Erdoğan bu ülke sana tam 20 yıl verdi, artık bu saatten sonra 1 yıl değil 1 saat bile veremez. Deprem bu beceriksiz sistemin de yıkılışıdır.”

Kılıçdaroğlu, merkez üssü Kahramanmaraş olan iki büyük depreme ilişkin yaptığı konuşmada yıkımlarda iktidarın sorumsuzluğu olduğunu dile getirerek, “Teddbirsizlik, sorumsuzluk, rüşvet her türlü sorumsuzluktan kaçma. Açıkça söylüyorum, vatandaşlarımızın kanı bu iktidarın elindedir. Sorumlusu tek adam rejimidir. Asla koordine olamadılar. İnsanlarımız ölürken onlar nasıl bu işi siyaset üssüne taşırız diye özel çaba harcadılar” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Açıkça söylüyorum, vatandaşlarımızın kanı bu iktidarın elindedir” dedi. Kılıçdaroğlu, “Yaşadıklarımızın sorumlusu tek adamdır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, depremin 10’uncu gününde partisinin genel merkezinde basın açıklaması yaptı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Deprem bölgesinin karış karış gezdim. Üst üste gittim. Yine deprem bölgesine arkadaşlarımla beraber gideceğim. Milletvekili ekiplerimiz depremin ilk saatlerinden itibaren deprem bölgesinde. Başta büyük şehirlerimiz olmak bütün belediyeleriniz, kadın kollarımız, gençlik kollarımız, gönüllülerimiz orada. Hepsi özveriyle çalışıyorlar. Ancak gördüklerimi unutamıyorum. Gecelerdir uyumak mümkün değil. Dehşet içindeyim Bir üzülüyorum, bir öfkeleniyorum. Duygularım karmakarışık.

Emin olun bunları büyük bir samimiyetle anlatıyorum. Ailesiz kalan çocuklar gördüm. Evlat kaybetmiş annelerle, ölmüş evladının cenazesini bekleyen babalarla ağladım. Enkaz altında kalan, sevdiklerinin sesini duyan, çaresiz kalan kadınların feryadını dinledim. Bir vinç gelsin diye, yıkıntı başında soğuktan titreyenleri gördüm. Ve onlarla birlikte üşüdüm. ‘Devlet nerede’ diye haykıranları duydum.

Her gittiğim bölgede bunlar kulaklarımdan silinmiyor. Bunu bilmenizi isterim bu millete ‘devlet nerede’ diye sordurttular. ‘Yerli ve milli’den ‘devlet nerede’ noktasına geldik? ‘Devlet nerede’ cümlesinin ayrıntılarını aktarayım size değerli basın mensupları. Tedbirsizlik, sorumsuzluk, denetimsizlik, yıkım, çöküş, liyakatsizlik, rüşvet, her türlü değerden kopma, yağma, hırsızlık… ‘Devlet nerede’ sorusu bunları akla getiriyor.

“Vatandaşlarımız kanı bu iktidarın elindedir”

Açıkça söylüyorum. Vatandaşlarımız kanı bu iktidarın elindedir. Başkanlık sistemini getirdi. Tek adam rejimi devleti felç etti. Gördük. Tek adam rejimi karar alamıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey yok. Bunu bir kere görmedik defalarca gördük. Hırsları ile paralize etti devleti. Bu kadar da olmaz. Devlet yönetilmiyor. Devlet yok edildi. Hiç kimse unutmasın. Bu yaşadıklarımızın baş sorumlusu tek adamdır. Ve onun bu ülkeye dayattığı rejimdir.

Asla koordine olamadılar. En kritik saatlerde geç kaldılar. En kritik saatler tabii ki ilk on iki saat, ilk yirmi dört saat hadi bilemedin ilk kırk sekiz saat… İnsanlarımız donarak öldüler. Utanarak, üzülerek söylüyorum. Ama gerçekleri konuşmak zorundayım. İnsanlarımız ölürken, onlar nasıl bu işi siyaset üstüne taşırız diye, sorumluluk almayız diye özel bir çaba harcadılar. Bunu düşünmeye başladılar.

Beceriksizlikleri on binlerce insanımızın canına mal oldu. İnsanlarımız enkaz altında inlerken kahraman ve eğitimli Mehmetçiğimiz kışlalarında bekletildi. Akıl alacak şeydeyiz. Nasıl bir korkaklıktır? Kendi askerinden korkmak. Allah aşkına bu nasıl bir korkaklıktır. Asker bu konuda deneyimli. Asker bu konuda birikimli. İlk on iki saat içerisinde bütün sorunları çözebilecek kapasiteye sahip ama askeri kışlalarında özellikle beklettiler. Durumun vahameti ortaya çıkınca zaten olmayan akli melekeyi tümüyle kaybettiler.

“‘Asrın felaketi’ kampanyasını öne sürdüler”

Tüm yardım ve kurtarma faaliyetlerinin koordine olduğu alan sosyal medyaydı. Sosyal medyaya yasak getirdiler. Ağırlaştırdılar. Bizim ekipler VPN üzerinden harekete geçtiler. Gelen taleplerin yüzde altmışı kesildi. Soru soran gençleri, gazetecileri, bilim insanlarını gözaltına aldılar. Enkaza yardıma koşan kurumlara zorluklar çıkardılar. Ya hepimizi tutuklayın ya hepimizi serbest bırakın deyince serbest bıraktılar. Haber kanallarına, sorumluluğu hafifletme talimatı verdiler.

Kalemi kırılmış kişiler, isyan eden vatandaşlarımızın önünden mikrofonlarını çektiler. Daha da acısı, bir de çıkıp ‘kader planı’ dediler. Sevgili halkım, onlara göre senin kader planında molozlar var. Donarak ölme var. Erdoğan’ın meşhur bekasının kader planında ise ışıltılı hayat ve saraylar var. Kimsin sormadı. Japonya’da bu kader planı Türkiye’den farklı bir şekilde neden çalışıyor? Tüm bu rezaletler yetmedi İletişim Başkanlığı’nı devreye koydular. İletişim Başkanlığı hemen en çok takipçili hesapları satın almaya başladı, kampanya çalışmışlardı. Siyaset üstüler reklam kampanyasına başladılar. ‘Asrın felaketi’ kampanyasını öne sürdüler.

Sosyal medya hesapları açıldı. Yandaşlara emirler verildi. Hâlâ arama kurtarma faaliyetlerini koordine edemeyen Erdoğan kendi iletişiminin koordinasyonuna düşmüştü. Bir video devreye soktular. Korkun. Belgesel sesiyle kendilerini aklamaya başladılar. İnsanlar moloz molozlar altındayken belgesel tadında, efektli, video servis etmeye başladılar. Allah bunlara akıl fikir versin. Gerçekten akıllarını kaybetmişler. Çok para harcamışlardır ama hata üstüne hatalar yaptılar. Hemen videoyu geri çektiler. Rezalete son verdiler. Aslında biz bu İletişim Başkanlığı’nı daha önce de izlemiştik.

Bu vitaminsiz Goebbels bunları bir defa yapmıyordu. ‘Yeni ekonomi modeli’ dediler, işsizlik fırladı. ‘Enflasyonla topyekun mücadele’ dediler, enflasyon uçtu. ‘Türkiye yüzyılı’ dediler, şimdi asrın felaketini konuşuyorlar. İletişim Başkanlığı, Erdoğan ne zaman batırırsa, halka hemen bir reklam ve kavram servis etmeye başlıyor. Halkımız ‘devlet nerede’ diye haykırırken, ortaya koyabilecekleri tek şey, koskoca bir yalan makinesi. Yaptıkları PR acizliklerini ve rezaletlerini normalleştirme çabalarıdır.

“Bu ülke için ‘asrın felaketi’ tek adam rejimidir”

Sevgili halkım artık yetti. Milletin canına tak etti. ‘Asrın felaketi’ demiş beyefendi. Size asrın felaketi nedir? Onu ifade edeyim onu anlatayım. Bu ülke için ‘asrın felaketi’ tek adam rejimidir. Açıkça ifade etmek gerekirse Erdoğan’dır. Felaket üstüne felaket yaşadık. Hepsinde beceriksizliğiyle, bir önceki felaketi aratır oldu. Halkımıza yaşatılan koordinasyonsuzluk ve devletsizlik asrın felaketi, asrın cinayetidir. Asrın ihanetidir. Bu asrın iş bilmezliğidir. Asrın tedbirsizliğidir. Asrın beceriksizliğidir.

Saygın kuruluşlar açıklanandan çok daha fazla insanın hayatını kaybettiğinden ve 84 milyar dolarlık bir hasar tespitinden söz ediyorlar. Düşünün vefat edenlerin sayısı otuz bini geçti ama Allah rızası için bir kişi bile istifa etmedi. Bu nasıl bir sorumluluk anlayışıdır? Otuz bini aşkın kişi hayatını kaybeder. Bir kişi ve şu zekası devleti yönetir ama bir tek Allah’ın kulu ya benim vicdanım var kardeşim. Benim sorumluluğum var deyip istifa etmez. Nasıl bir anlayıştır? Nasıl bir koltuk merakı bu? Nasıl bir rant anlayışıdır bu? Akıl, mantık alacak şey değil.

Rüşvet ve yandaş politikalarının affı maffı olmaz. İnsafsızları, rantçıları torba yasayla ödüllendirenler vicdan azabı çekmiyorlar. Size o izinleri kim verdi? Size kim gidip bunları denetlemeyin talimatı verdin? O imzaları kim attı kardeşim? Bu yıkılan binaların imzalarını kim attı? Hepsi çıkacak. Halkıma söz veriyorum. Asla ve asla yakalarını bırakmayacağım ve tamamının hesabını soracağım. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, hesabını sormak benim boynumun borcu olacak.

“Derhal üniversiteleri açın”

O kadar saçmaladılar ki akılsız bir sürü işe devam ettiler. Kurtarma çalışmalarındaki beceriksizlikleri yetmedi. Şimdi de üniversitelerimize ve öğrencilerimizin yurtlarına çökmeye çalışıyorlar. Sadece İstanbul’da 750 bini aşkın konut boş duruyor zaten. Turizm sektörümüzün kapasitesi 1 milyon 600 bin. Gençlerimizin eğitim kalitesini düşürmeye bu ülkenin geleceğini mahvetmeye sizin ne hakkınız var? Derhal üniversiteleri açın. Öğrenciler yurtlarında kalsınlar. Zaten doğru dürüst yurt da yok. Büyükşehirlere geleceklerse söz veriyorum, bizim belediye başkanlarımızın olduğu büyükşehirlere gelenlerin tamamının yerleşim sorununu çözeceğiz. Akıl dışı işler yapıyorlar. Bu kadar beceriksizi hayatımda hiç görmedim.

Seçimleri ertelemeden bahsediyorlar. Açık ve net söylüyorum seçimler zamanında olacak. Hukuk devleti, anayasa, yasa ve bu yasaların oluşturduğu kurumlar bunu çok iyi bilsinler. Bu ülkede seçimler zamanında olacak. Seçim savaş dışında ertelenemez. O zaman bile kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi verir. Anayasa madde 78 çok açık ortada. Tıpkı anayasa 101’inci maddede olduğu gibi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de YSK’da da afet halinde seçimi erteleme diye bir olay yoktur.

Böyle bir yetki de yoktur. Aklınızdan bile geçirmeyin. Yüksek Seçim Kurulu bunu talep ederse demokrasiye darbe talebinde bulunmuş olur. Yüksek Seçim Kurulu böyle bir talebi dillendirirse demokrasiye darbe talebiyle ortaya çıkmış olur. Biz bunu böyle okuyacağız. Şimdi Erdoğan çıkmış ‘bana 1 yıl daha verin’ mesajıyla ortada geziniyor. Ya Erdoğan bu ülke sana tam 1 yıl değil, 5 yıl değil, 10 yıl değil, 15 yıl değil. Sana tam 20 yıl verdi. Artık bu saatten sonra sana 1 yıl değil 1 saat bile veremez.

“Ülkenin başına felaket gibi çöken bu iktidarı biz değiştireceğiz”

Şimdi iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına meselesine gelelim. Deprem aslında bu köhne zihniyetin ve bu sistemin de yıkılışı. Ama Türkiye’nin büyük bir değişime ihtiyacı var. Değişmesi gereken bir iktidar… Ama bu iktidarı biz değiştireceğiz. Halkın oylarıyla bu beceriksiz iktidarı, ülkenin başına felaket gibi çöken bu iktidarı biz değiştireceğiz. O sorun değil ama sadece iktidarı değiştirmek yetmez.

Değişmesi gereken bir zihniyet var, zihniyeti değiştireceğiz. Bu zihniyet tek adam zihniyetidir. ‘Ranttan bana pay düşsün hep bana’ anlayışını kesinlikle bitireceğimiz bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Hangi yandaşın hangi ihaleden ne kadar pay kopardığı hesabı mutlaka ama mutlaka sorulmalı ve bu zihniyet mutlaka ama mutlaka değişmeli. Hırsı, kibri, bu zihniyeti temelinden kazıp atacağız. Biz her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Şehirlerimizi yeniden inşa edeceğiz.

Yalandan, hırsızlıktan ve liyakatsizlikten arınacağız. Bizi biz yapan değerlerimize, ahlakımıza, vicdanımıza kavuşacağız. Kurallara ve bilime uyacağız. Daha sonra refah dolu bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Milletimizden çalınan 418 milyar doları kuruşu kuruşuna tahsil edeceğiz ve bu milletin cebine koyacağız. Bu parayla her şeyi, Türkiye’yi ayağa kaldıracağız. Bir de yatırım taahhütleri alıyoruz. Bunun da altını çizeyim. Yatırım taahhütleri alıyoruz. Çok sayıda yatırımcı kapıda bekliyor.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir