Kemal Kılıçdaroğlu: Burası AK Parti Devleti Değil

Katıldığı bir televizyon programında gündemi değerlendiren Kemal Kılıçdaroğlu, “Burası parti devleti mi, Türkiye Cumhuriyeti devleti mi? Burası bir AK Parti devleti değil. Burası milli kurtuluş savaşı sonrası kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletidir. 85 milyon bu ülkenin onurlu vatandaşlarıdır” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna ilişkin Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile ortak basın açıklaması yapacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yarın 11.00’de açıklayacağız. Onların ve bizim beklentilerimiz var. Türkiye’nin bu durumdan bir an önce çıkması lazım. Temel konu olarak sığınmacılar, terör, Anayasa’nın ilk 4 maddesi, 66. maddesi, yolsuzluklar var. Bütün bunlar konuşuluyor” dedi ve ekledi:

“Hangi konularda uzlaşma sağladığımızı zaten kamuoyu bilecek. Anlaşma hemen oturduk imzaladık değil. Görüşmeler devam ediyor. Ümit Bey’le üç kez yan yana geldim. Tamamen ülke çıkarları üzerine bir mutabakat sağlamaya dönük çalışma var. Onlar da biz de gidişattan rahatsızız, düzelmesini istiyoruz. Anlaşma olursa kamuoyuyla paylaşacağız.”

Kılıçdaroğlu, ilk turda yüzde 5,17 oy alan ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan’ın Cumhur İttifakı’na desteğini açıklaması konusunda da “Siyaseten bir kişi durduğu yeri bilmeli, bu her şeyden önce ahlaki bir şeydir. Siz cumhurbaşkanı adayı olmadan önce topluma neler vadettiniz? Şimdi ne oldu da birdenbire 180 derece görüş açısı değişti?” diye sordu ve Oğan’a oy verenler için de “Size daha önce destek verenler köleleriniz değil ki sizin peşinizden gelsin” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kampanyası konusunda ise Kılıçdaroğlu, “Bir seçim kampanyasının iktidar partisi tarafından bu kadar kirli, yalana dayalı olmasını hiç aklımızdan geçirmedik” dedi ve ekledi: Sahte video üreten kişiye ne denir? Sahtekâr denir değil mi? Devletin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan bir kişi nasıl sahtekârlık yapabilir. Bu kadar iftira, düzeysizlik Cumhuriyet tarihinde hiç olmadı.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Habertürk yayınına katılarak gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Yarın 11.00’de açıklayacağız. Yorum yapmak istemem. Elbette ki doğal olarak partilerle bir araya geliyoruz. Onların ve bizim beklentilerimiz var. Türkiye’nin bu durumdan bir an önce çıkması lazım. Temel konu olarak sığınmacılar, terör, Anayasa’nın ilk 4 maddesi, 66 maddesi, yolsuzluklar var. Bütün bunlar konuşuluyor.

Hangi konularda uzlaşma sağladığımızı zaten kamuoyu bilecek. Anlaşma hemen oturduk imzaladık değil. Görüşmeler devam ediyor. Ümit Bey’le, sayın genel başkanla üç kez yan yana geldim. Tamamen ülke çıkarları üzerine bir mutabakat sağlamaya dönük çalışma var. Onlar da biz de gidişten rahatsızız. Dolayısıyla düzelmesini istiyoruz. Anlaşma olursa kamuoyuyla paylaşacağız.

Oylar kişiye gitmez; idealizme gider. Sizin hedefiniz ne? Hedefe gider. Beklenti kişiye özgü değil; beklenti nelerin nasıl yapılacağını yönelik. Bunu ifade eden kişi yarın vazgeçip de başka yerde konumlanıyorsa bütün taban oraya gidecek diye bir şey yok. Bugün yapacağım diyorsunuz destek alıyorsunuz, üç gün sonra vazgeçtim diyorsunuz. Size destek verenler köleleriniz değil ki.

Onlara ‘Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirecek kişilerin yanında yer almayacağım, 66. maddeyi değiştirmeyeceğim’ dediniz. Böyle bir toplum yok, olamaz da zaten. Sayın Oğan Cumhur İttifakı’nı destekleme yolunda karar aldı. Siyasette bir kişi durduğu yeri bilmeli. Siz topluma neleri vaat ettiniz? Şimdi hangi gerekçeyle vazgeçtiniz. Sade bir vatandaş olarak, hele hele oy veren vatandaş olarak bilmek isterim.

Tüm maskeler düştü. Halka farklı görünüp, sarayda farklı görünen kişi iki maske takamaz. Maskesi düşer. Sayın İnce ile görüştüm yakın zamanda. Kendisini aradım, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Yıllar yılı bu partiye emek vermiş. Binlerce kişiye yol arkadaşlığı yapmış, grup başkan vekilliği yapmış, il başkanlığı yapmış. Partideki üyeliği benden çok eski olan arkadaşımızdır. Kendisine her zaman her yerde saygı duymak benim görevimdir. Geçmiş olsun dileklerimi ilettim, karşılıklı biraz sohbet ettik. Tedavi sonrası inşallah kısa sürede sağlığına kavuşur diye dileklerimi ifade ettim.

Doğrusunu isterseniz 1. turda sonuç alacağımızı düşünüyordum. İki taraf da beklenen sonucu alamadı. Şimdi iki lider var. Ve tek bir oy pusulasında iki kişi var. Seçimin ötesinde bu bir referandum. Siz Anayasa’nın ilk 4 maddesini değiştirmek isterseniz Erdoğan’a, buna karşı iseniz Kılıçdaroğlu’na vereceksiniz.

Kadın haklarının kısıtlanmasını istiyorsanız Erdoğan’a vereceksiniz. Yeni sığınmacılar da gelsin, sayıları 10 milyon yapacağım diyorsanız Erdoğan’a oy vereceksiniz. Hayır ben sığınmacıları en geç 2 yıl içinde göndereceğim diyorsanız Kılıçdaroğlu’na oy vereceksiniz. Ekonomide istikrarsızlık devam etsin, fakir fukara kitle olarak daha da büyüsün diyorsanız Erdoğan’a oy vereceksiniz. 2. tur seçim değil bir referandum haline gelmiştir.

(Meclis’teki çoğunluğun Millet İttifakı’nda olması) Tam tersine büyük bir yarar. Bakın ortak mutabakat metninde bütçe harcamalarının sağlıklı bir şekilde denetlenmesi için Kesin Hesap Komisyonu kuracağımızı, başkanlığını da ana muhalefet partisinden olmasını istedik. Yaptığımız bütün harcamaların hesabını parlamentoda muhalefete vereceğiz. Halkımız ‘çoğunluk burada olsun’ dedi. Eyvallah çoğunluk burada olsun. Mesele yok, her türlü denetime parlamento açık olacak. Yaptığımız açıklamalar, aldığımız kararlar. Parlamento bir denetim organı aynı zamanda.

Parlamentoyu ve AK Parti’yi rahatsız edecek kanunu niye götürelim ki? Bizim götüreceğimiz yasalar toplumun yararına olacak. Biz Türkiye’de siyaset anlayışını değiştireceğiz. Örneğin bütçe kanunu gelecek değil mi? Kaynakların nereye harcandığının hesabını parlamentoya vereceğiz. Sayıştay’ın bütün denetim raporları oraya gidecek. Sarayın bütün harcamaları gizli, kimse bilmiyor. Biz bütün bunları açacağız. Parlamentodaki 600 milletvekili bizim götüreceğimiz yasalara ‘evet, haklısınız’ diyecekler.

Anket sonuçlarına bir şey diyemem. Anketler yapılır, bizler bakar, saygı duyarız. Sonuçta benim yorum yapma şansım yok. Bir anketi alıp bütün ayrıntılarına girecek zamanım yok daha doğrusu. Emin olun eğer anketler geliyorsa kapağını bile açmadan sayın Fethi Açıkel hocaya gönderiyorum.

Toplumun en hassas ve duyarlı olduğu noktaları biliyorum. Sorunu yaşayan kitlelerle bir araya geliyor, o sorunun nasıl çözülmesi gerekeni anlatıyorum. Türkiye’de açık ve net söylüyorum, her sorunun çözümü konusunda iddialıyım. Devlette 27,5 yıl çalışmış, toplumun sorunlarını bilen, o sorunlara zamanı geldiğinde neşter atan bir kişiyim. Apartman görevlisini, sanayici, çiftçinin sorununun ayrıntılarını bilirim.

Biz hiçbir zaman seçim kampanyasını bu kadar kara ve lekeli olduğunu hiç düşünmedik. Şu aklınıza gelir miydi Allah aşkına! “Efendim sen teröristlerle berabersin.” Dün akşam TRT’de ne söyledi? Kandil’de ortak bir şeyler yapmışız. Görüntüler mi çıkmış, öyle bir şey söyledi. Sözde kampanya yapmışız. Ondan sonra gazeteci arkadaş ‘anlayamadım’ diyor. Sonra montajlı falan. Vicdanı, ahlakı, erdemi ve inancı olan herkese soruyorum; nasıl olur da beni Kandil’le… Gideceğim de ortak program, video, görseller…

“Niye iftira atıyorsun?”

Hayatımın bütün evresinde teröre karşı çıkan birisi için bu kadar ahlaksız, düzeysiz bir iş nasıl yapılabilir. Sahte video üreten kişiye ne denir? Sahtekâr denir değil mi? Devletin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan bir kişi nasıl sahtekârlık yapılabilir. Allah’a sığınıyorum. Bu kadar iftira, düzeysizlik Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman olmadı. Keşke karşıma gelse de ‘yemin et’ derim, ‘Allah’a inanıyorsun yemin et’ derim. Niye iftira atıyorsun? Kandil’in anahtarı senin cebinde. Telefonlar senin cebinde. Beni suçluyorsan karşıma çıkacaksın karşıma. Kendini erkek olarak görüyorsan er olarak karşıma çıkacaksın. Nedir bu rezalet. Biz bunu hiç düşünmedik.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin bu kadar alçalacağını hiç düşünmedik. Eleştirebilir, saygı gösteririm. Yalan, iftira, karalamalar üzerine aşağılık bir kampanyayı hiç düşünmedim. Gerçekten Allah büyüktür. Rahmetli babam ‘oğlum sen doğru dur eğri belasını bulur’. Allah aşkına, madem montajsa, sen Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyorsun. Bir montajı kalkıp da nasıl gösterirsin. İnsanda biraz ahlak, erdem olmaz mı? Böyle bir rezalete nasıl izin verirsin. Sen Cumhurbaşkanısın. Ben bu ülkenin cumhurbaşkanıyım, benim önüme bunu getirmeyin, dersin. Biz bunu hiç hesaplamadık.

6 okumuzdan birisi zaten milliyetçilik. Biz zaten milliyetçi partiyiz. Bir tanesi devletçilik. Milliyetçilik vatanseverlik değil midir? Milliyetçilik 6 milyon sığınmacıya Türkiye Cumhuriyeti kapılarını açmak mıdır? ‘Hudut namustur’ kavramından vazgeçip sınırları yol geçen hanına çevirmek midir? Üreten kişinin üretmemesi için çaba harcayıp, her şeyi dışarıda getirmek midir milliyetçilik? Milliyetçilik, yurtsever dediğiniz adam Süleyman Şah türbesini kaçırmaz. Var olan sorunları nasıl çözeceğimizi anlattık. Karşımıza devletin valisi, kaymakamı, cumhurbaşkanı, bakanları, bütün televizyon kanalları, havuz medyasının bütün kanallar neredeyse bizi terörist ilan edecekler.

Kuran’da da yazar ‘aklınızı kullanın’ diyor. Teröristlerin yaptığı konuşma kimin işine yarar? Ben boşuna mı söylüyorum; Kandil’in anahtarı Erdoğan’ın cebindedir diye. Gidip görüştüklerini bilmiyor muyum? Bütün dolaplarını biliyorum.

Ekonomik krizi bir yana bırakıp beka sorunu. Beka sorunu zaten sensin. Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırdın. Biz ‘bu memleket elden gitmesin, herkes huzur içinde yaşasın’ diyoruz. Yarın öbür gün sığınmacı sayısı 10 milyondan 30 milyona çıkacak, Türkiye çok daha büyük sıkıntıya girecek. Reyhanlı kadar Reyhanlı’da Suriyeli var. Beka sorunu budur. Bütün bunları toplumun gözünden kaçır, biz teröristlerle yan yanaymışız. Yüreği yetiyorsa, namuslu bir insansa çıkar karşıma bunları anlatır.

“Burası bir AK Parti devleti değil”

Savunma sanayini söyleyeyim. Benim ağzımdan aleyhte bir cümle duydunuz mu? Milli mesele bu. Silah üretildi de karşı mı çıktık. İHA, SİHA üretildi de karşı mı çıktık? Tank Palet Fabrikasını Katar Ordusu’na niye sattın? Buna karşı çıktık. TSK Güçlendirme Vakfı, savunma sanayinin ana aktörü. Niye karşı çıkalım? Bunlar bir partinin değil ki. Bu devletin. Devletin ürettiği silaha ‘neden silah üretiyorsunuz’ niye diyelim.

Burası parti devleti mi, Türkiye Cumhuriyeti devleti mi? Burası bir AK Parti devleti değil. Burası milli kurtuluş savaşı sonrası kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti devletidir. 85 milyon bu ülkenin onurlu vatandaşlarıdır. Silah üreteceğiz, elbette ki savunma sanayimiz güçlenecek. Türkiye’nin savunma sanayinde güçlü olması lazım. Rahmetli Ecevit, rahmetli Erbakan, rahmetli Turgut Özal’a teşekkür etmemiz lazım. Kaynak ayıran onlardır. Sanki bunlar yapıyor, başka savunma sanayi yok, biz niye karşı olalım? Hiçbir zaman karşı olmadık.

Biz lider partisi değiliz. Biz akılla mantıkla kararları alırız. Diğer taraf biat eder. Bizde öyle bir şey yok. Şu anda bizim bakan belirleme gibi düşüncemiz yok. Ama bizim mükemmel kadrolarımız var. Ekonomi kadrolarımız Cumhur İttifakı’nda yok. Merkez Bankası, BDDK, Kamu İhale Kurumu’nun başına kimlerin gelmesi gerektiğini çalışıyoruz zaten. Buralara erdemli, ahlaklı, liyakatli kişileri getireceğiz.

“Biz bunları göndereceğiz”

Türkiye Cumhuriyeti devleti Erdoğan’ın devleti değil. Ben Avrupa’nın sığınmacı deposu değilim. Kusura bakmayın diyeceğiz. Biz bunları göndereceğiz. İnsani koşullarda kendi ülkelerine gitmeleri lazım. Oturup anlaşma yapacağız. Suriye hükümetiyle bunların can ve mal güvenliklerini sağlayacağız. AB parayı verecek. ‘Ben bunu vermek istemiyorum’ derse kusura bakmasın geri kabul anlaşmasının manası yok. Bunlar Türkiye’yi devlet olmaktan çıkardılar. Sen bu geri kabul anlaşmasını niye imzaladın? Koltuğunu korumak için.

Sadece Suriyeliler değil, her yerden gelen var. Uyuşturucu baronları geliyor. Türkiye’yi uyuşturucu cennetine çevirdiler. O uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım, herkes bilsin. Her tarafa paralar dağıtıyorlar. Seçim kampanyasında devletin bütün organlarını harekete geçirdiler. Valilerin, kaymakamların neler yaptığını çok iyi biliyorum. Namuslu, düzgün kaymakam ve valiler de var. Onları da biliyorum.

Sığınmacılar konusunda Millet İttifakı’nda farklı yaklaşımlar yok. Bizim zaten ortak mutabakat metninde bu var. Sığınmacılar ve kaçakçıların kendi ülkesine gitmesini istiyoruz. Bizim askerlerimiz Suriye’de her an çatışma ile karşı karşıya kalabilirler ve her an şehit olabilirler. Bizim askerimiz orada şehit olacak buraya gelip krallar gibi yaşayacaklar. Kilis’e gittim neredeyse orada bizim esnafımız kalmamış. Ortak mutabakat metninde bu var. Sadece zaman yok. Biz 2 yıl diyoruz. Belki çok daha erken bir sürede olacak bu.

Seçmen sandığa gitmeli, oyunu kullanmalı. Türkiye’nin içinde bulunduğu acı tablonun değişmesi lazım. Pazara çıktığı zaman hayat pahalılığını görüyorsa, kendilerine montajlı videolarla yalan söyleniyorsa vicdan sorgulaması yapması lazım. Bu düzeni, yapıyı, anlayışı değiştirmesi lazım. 22 yıldır terörü bitiremedi. Oysa rahmetli Ecevit bunlara biten bir terörü devretmişti.

“2,5 milyon çok büyük rakam değil”

Nasıl bir devlet yönetimidir bu? Bizim şu anda geçen dönem milletvekilliği yapan, bu dönem yeniden seçilen arkadaşlarımız şu anda Anadolu’da her tarafta çalışıyorlar. Sorunları aktarıyorlar. 2,5 milyon çok büyük rakam değil. Bu rakam rahatlıkla kapatılacak göreceksiniz. Vatanseverlerin ortak hareket etmesi lazım.

Sığınmacıdan, hayat pahalılığından, yolsuzluklardan, liyakatsizlikten şikayet ediyorsan 22 yıldır bunu beceremeyenlerin gitmesi lazım. Demokrasi budur. Devlet soyuldu. Bu zengin devlet resmen soyuldu. Paralar yurt dışına götürüldü. Bundan şikayetçi olmayanları biliyorum. 5’li çeteler, 4-5 yerden aylık alanlar, paralarını yurt dışında dünyalıklarını yapanlar. Bunlar hayatlarından memnun. Asıl geniş kitle hayatlarından memnun değil.

“Montajlı videolarla bir toplumu zehirliyorlar”

Devletin çürüyen kolonları var. Bunların yeniden inşa edilmesi lazım. Yasama, yargı, yürütmenin olması lazım. Medyada da ciddi çürüme var. Türkiye’nin bu kamplaşmadan çıkması lazım. Kendi aramızda görüş farklılıkları kavga nedeni olmamalı. Biz iyilikte yarışmak için yola çıkıyoruz, öbür taraftan montajlı videolarla bir toplumu zehirliyorlar. Allah büyüktür, çıkıp en son kendi itiraf etmek zorunda kaldı ‘bunlar montajdır’ diye. Hangi yüzle topluma çıkacaksınız. Çıkıp topluma ben dürüst adamım, doğru adamım diyemezsiniz.

200 bine yakın sandık var. Bazı sandıklarda görevlimiz yoktu. Orada İYİ Parti’nin sandık görevlisi vardı, bizim de müşahitlerimiz vardı. Bazı yerlerde İYİ Parti’nin yoktu bizim görevlimiz vardı. Müşahit sayısının yetersiz olduğunu gördük. Bütün veriler geldi. Sadece bizim değil AK Parti’nin itirazları oldu. O nedenle bilgilerin akmasında baştan tutanaklar geldi. Yüklenmede biraz zaman aldı.

Öbür taraftan Anadolu Ajansı yüzde 57 ile açtılar. Bize büyük kentlerden bilgi akıyordu. AA öteden beri düşüncesi; önce iktidar partisinden gelen oyları verir. Sandıklara polisin gidip bilgi almak istediğini biliyorum. İki kez İçişleri Bakanlığı kendi kurduğu yapıya bilgi aktarılmasını istedi. YSK iki kez reddetti. Buna rağmen polisler sandıklardan bilgi almaya kalktı. Bir müdahaleyi de gördük, bize de aktarıldı.

“Hedef ikinci turu almak”

Siz Almanya’da seçim sonuçlarını ‘burada hile yapıldı’ diye duydunuz mu? İktidara kimse güvenmiyor. Toplumun büyük kısmı ‘bunlar oy çalacak’ diyor. Devlete duyulan saygının kaybolduğunu hepimiz görüyoruz. Bütün bilgilerin şeffaf şekilde topluma aktarılması lazım. İstanbul seçimlerinde gördük. Torbaların değiştirilmek istendiğini gördük. 200 bin sandık var.

Müşahitlerle beraber 550 bin kişiyi göndermişiz. Bu kez 1 milyon hedefimiz var. 1 milyon müşahidin sandıkta olması lazım. Bir ilde müftü şunu söyledi ‘Ben müftüyüm doğru sayım yapmak istiyorum. Sizin müşahidiniz 2, karşı taraf kalabalık, lütfen müşahit sayısını artırın’ dedi. Doğu’da, Güneydoğu’da daha büyük olaylar var. Bazı soru işaretlerimiz var ve çalışıyoruz. 1. turda nerelerde bizim zayıflığımız var. Hedef ikinci turu almak, birinci turda oyu tartışmanın bir mantığı yok.

Onursal Adıgüzel Bey kendi isteğiyle istifa etti. Gecikmeler oldu. Bilgiyi yüklemekte gecikmeler oldu. O gecikmenin yüklediği sıkıntılar ortaya çıktı. Sistem tümüyle dışarı kapatıldı. Dışarıdan yapılacak müdahaleler konusunda son derece dikkatli davranıldı. 200 bin kişiye destek olmak için orada müşahitler var. İYİ Parti, DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi’nin de müşahitleri var. Sayının belli bölgelerde yetersizliğinden kaynaklanan şikayetler geldi.

Büyük kentlerde müşahit sayısında sıkıntı çekmiyoruz. Daha çok küçük yerlere mezralarda sıkıntımız var. Örneğin Ankara’dan bir grup genç oyunu kullandıktan sonra süratli şekilde Çankırı’ya gidip müşahit olacaklar. Buna benzer uygulamamız olacak. Zaman zaman eleştiri geliyor ‘7 tane yardımcı olur mu’ neden olmasın? Devleti bir kişiye teslim ederseniz bugünkü tablo. Biz bir aradayız, sorunumuz yok. Zaten bakanlar olacak, göreceksiniz çok nitelikli insanlardan oluşacak. Biz hangi kararları alacağımızı ve nasıl yöneteceğimizi ortak mutabakat metninde yazdık ve açıkladık. Cumhur İttifakı’nda var mı böyle bir şey? Kimse sormuyor bunu.

Babala TV’nin yaptığı programın benzerini Kars’ta, İstanbul’da gençlerle yaptım. Bu toplantılar medyaya kapalıydı. Kanaat önderleriyle yaptım. Onlar istedikleri soruyu soruyorlardı. Katılırsınız veya katılmazsınız benim düşüncelerimi bilmeniz lazım dedim. Babala TV’ye kendi isteğimle katıldım. Aklınıza gelen her soruyu rahatlıkla sorabilirsiniz dedim. Şundan emin olmanızı isterim; anlatacağım her şeyi büyük samimiyetle söyleyeceğim. Siz siyasetçiye güveneceksiniz, en azından bana, ben de size güveneceğim beraber yol yürüyeceğiz dedim. 7 saatlik program oldu. Programa katılmaktan memnunum. Gençlerin sorularından da memnunum.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir