Hatimoğulları: Kürt Sorununu Barışçıl Ve Demokratik Yöntemlerle Çözelim

İstanbul Esenyurt’ta halka seslenen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ülkemizin ve coğrafyamızın tamamının sorunudur Kürt sorunu. Kürt sorunu etnik bir sorundur, kimlik sorunudur, statü sorunudur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kürt sorunu, Ortadoğu’nun ve dört parça Kürdistan’ın sorunudur. Biz çağrılarımız çok yaptık. Gelin, Türkiye’de bu sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim ve Suriye’ye de Irak’a da İran’a da bir model teşkil edelim dedik. Gelin, Kürt sorununu bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim, halkların birliğini sağlayalım dedik. Ama ne gezer!”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, Esenyurt Meydanı’nda “Özgürlük ve Demokrasi Mitingi”ni gerçekleştirdi. Mitingde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:

“Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit sadece İmralı ile sınırlı kalmadı, bütün toplumu etkiliyor. Sokağa çıkmak isteyenleri etkiliyor. Bu aynı zamanda kadınların yaşamlarını tecrit etmektir. Bugün gençlerimiz göç yollarını tutuyorsa, arkadaşlarıyla bir araya gelip bir sosyal ve kültürel ortamı paylaşamıyorsa bilelim ki gençlerimiz özgür değildir, onlar da tecrit altındadır.

Fabrikalarda işçiler evlerine bir sıcak ekmek götürecek parayı bulamıyorsa, 7/24 çalışıp açlıkla karşı karşıya kalıyorsa, sendikalarıyla birlikte bir grev bile yapamıyorsa bilelim ki işçi kardeşlerimiz de tecrit altındadır. Bu nedenle tecridi kaldırmak sadece Kürt halkının sorunu değildir, Türkiye’deki bütün halkların sorunudur. İşçilerin ve emekçilerin sorunudur, kadınların ve gençlerin sorunudur. Bu meydandan Türkiye’deki bütün halklara, ezilen ve sömürülenlere çağrı yapıyoruz: Gelin tecrit sistemini hep beraber ortadan kaldıralım.

Değerli halklarımız; tecrit, hukuksuzluk demektir, hukuksuzluğun en karanlık dehlizlerini yaşamak demektir. Tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlüğün adıdır. Bu çözümsüzlüğün devam etmesine izin verecek miyiz?

Bu sözlerimiz bir yandan bu meydanda toplanmış olan halklarımıza ama bir yandan Ankara’da, Saray’da bu ülkeyi yönetenlere. 40 yıldır devam eden Kürt sorununda ölümler çözüm oldu mu? Olmadı. Çatışmalar çözüm oldu mu, olmadı. Kürtçe dilini yasaklamak çözüm oldu mu? Olmadı. Kayyım rejimi ile Kürtçe tabelaları indirmek, Kürt sokaklarının Kürtçe tabelalarını indirmek çözüm oldu mu? Elbette, hayır. İmralı tecridi bir çözüm mü? Hayır. Çünkü bu meydanda bulunan insanlar İmralı tecridinin kaldırılması için burada.

Hep birlikte alkış ve zılgıtlarımız tecridin ortadan kalkması için olsun! Ülkemizin ve coğrafyamızın tamamının sorunudur Kürt sorunu. Kürt sorunu etnik bir sorundur, kimlik sorunudur, statü sorunudur. Kürt sorunu, Ortadoğu’nun ve dört parça Kürdistan’ın sorunudur. Biz çağrılarımız çok yaptık. Gelin, Türkiye’de bu sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim ve Suriye’ye de Irak’a da İran’a da bir model teşkil edelim dedik. Gelin, Kürt sorununu bu ülkede barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözelim, halkların birliğini sağlayalım dedik. Ama ne gezer!

“Kürt sorunu çözülmeden…”

Türkiye halkları olarak mazlum Filistin halkı için hepimiz gözyaşı döktük. İsrail’in Filistin halkına yaşattıkları hepimizin içini yaralamıştır. Ancak Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırıların, Filistin topraklarına yapılan saldırıların ve insansızlaştırma politikasının aynısını bu rejim Afrin’de Kürt halkına yapmıştır. Türkiye halklarına buradan sesleniyoruz: Marmara’daki, İç Anadolu’daki, Karadeniz’deki kardeşlerim; Türk kardeşlerim, Arap, Ermeni, Laz, Çerkes kardeşlerim; nasıl ki Filistin halkı için hep beraber üzüldüysek, hep beraber barış çağrıları yaptıysak, Kürt halkı için de bunu yapmalıyız.

Bir arada yaşıyoruz Kürt halkıyla, Türkiye’de milyonlarca Kürt yurttaşımız var. Bu sorun çözülmeden Filistin sorununun çözülmesini talep etmek samimi değildir, inandırıcı değildir. Bugün Türkiye Kürt sorununu çözebilmiş bir ülke olsaydı, Filistin’le ilgili yaptığı çağrıların karşılığını pekala çok daha güçlü bir şekilde alırdı. Buradan bir kez daha hep birlikte gür sesimizle barış diyelim, barış diyelim, barış diyelim!

Erdoğan dünkü konuşmasında “Barış için savaşa hazır olmalıyız” diyor. Bunun için de İHA ve SİHA’ların yanına şimdi de KAAN uçağını yapıyorlarmış, silah sanayisine yatırım yapıyorlarmış. Aynı konuşmasında Ukrayna ve Filistin için ise “Adil bir barışın kaybedeni olmaz” diyor. Biz de Esenyurt’ta bu meydanda binlerce insanla Erdoğan’a şunu söylüyoruz: Ukrayna ve Filistin için söylediğin sözleri, tıpkı senin söylediğin gibi sana söylüyoruz.

Kürt sorununda adil bir barışın kaybedeni olmaz ey Erdoğan, olmaz olmaz! Türkiye 72 milletten ve inançtan insana ev sahipliği yapan bir ülke, bir coğrafya. Anadolu ve Mezopotamya topraklarında her halk kendi diliyle ve iradesiyle rengarenk bir cennet bahçesi oluşturmuş. Biz halklar arasında bir sorun yok. İktidarlara, egemenlere, halklarımız arasına nifak tohumları sokmaya çalışanlara diyoruz ki biz halklar olarak halklar köprüsünü hep beraber kuracağız. Karadeniz’den Kürdistan’a, Ege’den İç Anadolu’ya ve Çukurova’ya bizler ülkemizi bir cennet bahçesine, bir barış bahçesine çevireceğiz.

Diyorlar ki somut olarak ne olabilir? Öncelikle Sayın Öcalan’ın uzun süre tecrit altında kalması ve uzun tutukluluk süresi uluslararası hukuka göre bir umut hakkını doğurmuştur. İmralı Cezaevi kapatılmalıdır ve tecrit sistemi yaşamın her alanında son bulmalıdır. Eşit ve ortak bir yaşamı bizler hep beraber kurabiliriz, kuracağız da.

Toplumsal sorunların reçetesi de diyalogla, demokrasiyle, özgür siyasetle, insan hakları evrensel değerlerini yaşama geçirmekle mümkündür. Bizler bütün somut taleplerimiz için, Kürt sorunu başta olmak üzere bütün halkların ve inançların sorunlarının demokratik bir zeminde çözülmesi için mücadelemizi sürdürüyoruz. Demokratik Cumhuriyeti ikinci yüzyılda kurmak üzere sözümüzü verdik, yolumuza buradan devam ediyoruz. Demokratik Cumhuriyette Kürt’ü ikinci sınıf görmek yoktur, Alevi’yi dışlamak yoktur.

Demokratik Cumhuriyette anadilde eğitim hakkı vardır, herkes kendini özgürce ifade edilebilir. Bizler böylesine özgür yarınları hep beraber kurabiliriz. Çokça söyledik; Ortadoğu coğrafyası, Türkiye kana doydu. Yerin altında çok sayıda canımız var ama bizler yaşam hakkını savunmaktan bir an bile vazgeçmedik. Kürt anaları, çocuklarının cenazeleri kargo kutularıyla gönderildiği halde barış demekten vazgeçmedi. Yazarın dediği gibi dağlar taşlar savaşa ve çatışmaya doydu. Biz barışı kuracağız, barışı tesis edeceğiz, bunun için çalışacağız, bunun için mücadele edeceğiz. Yolumuz açık olsun. Serkeftin.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir