Erdoğan’dan “Kılıçdaroğlu” Yorumu: İnşallah Kendisine Gereken Koltuğu Vereceğiz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Altı parti bir araya gelip güya seçim ittifakı kurdular. Amaç neydi, seçim ittifakının gereği olarak Cumhurbaşkanı adayını belirlemek ve milletvekili listelerinde çerçeve çizmek. Cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi millete karşı söyleyecek sözü olan kişidir. Ben bir tane Başkan Yardımcısı atadığımda ‘nasıl yönetilecek’ demişti” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Altılı Masa’nın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak. Yeteri sayıda başkan yardımcısı olması lazım. Zannediyor ki benim milletim gafil, bu asil millet bunları unutmaz gereğinin cevabını 14 Mayıs’ta verir.”

Erdoğan, konuşmasının devamında, “Altılı koalisyon aylar boyunca Cumhurbaşkanı adayını belirleyemeden toplanır dağılırken, ‘Yıpranmasın diye açıklamıyoruz’ dediler. Bu toplantılarda öyle bir kavga çıktı ki demokrasi tarihimizde eşi benzeri yok. Nedeni ve nasılı bizi ilgilendirmeyen bu rezil kavganın ardından CHP’nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak zar zor adaylarını ilan ettiler.

Sonunda Bay Bay Kemal birilerini öne sürmek, arkasına saklanmak yerine karşımıza çıkacak, bizimle er meydanında yarışacak cesareti gösterdi. 14 Mayıs’a kadar altılı koalisyonun adayıyla demokratik şekilde yarışacak inşallah kendisine gereken koltuğu vereceğiz.” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Bu sabah Şanlıurfa ve Adıyaman’da yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Bakanlarımız, ekiplerimiz çalışmaları koordine etmektedir. Rabbim beterinden korusun. Türkiye 6 Şubat sabahına son bir asrın en büyük felaketiyle uyandı.

Türkiye 6 Şubat sabahına son bir asrın en büyük felaketiyle uyandı. Devlet ve millet olarak felaket haberini alır almaz deprem bölgesine koştuk.

Bakanlarımız felaketten birkaç saat sonra depremin vurduğu şehirlere ulaşarak çalışmaları koordine etmeye başladı.

AFAD’dan madencilere kadar ülkemizdeki tüm arama-kurtarma ekiplerini, 90 ülkeden gelen arama-kurtarma ekiplerini, belediyelerimizi, askerlerimizi, polislerimizi, jandarmamızı, bekçilerimizi, gönüllülerimizi ihtiyaç duyulacak kim varsa bölgeye yönlendirdik.

35 bini aşkın personeli bölgeye yönlendirdik. Her sınıftan 18 bin iş makinesiyle on binlerce kamyon ve TIR’la her türlü malzemesiyle ülkemizin ve milletimizin tüm imkânlarını seferber ettik.

Ancak yıkım öylesine büyüktü ki her binaya tek arama-kurtarma personeli göndersek hepsine yetişmek mümkün değildi.

Türkiye bu depremde dünyada bugüne kadar görülen en büyük arama-kurtarma ekibini bir araya getirmiştir.

Buna rağmen yıkıntılar altında kalan vatandaşlarımız ve yakınları serzenişlerinde sonuna kadar haklıdır. Acılarını yürekten paylaşıyor, kollarımızı ve kalbimizi kendilerine açıyoruz.

Bize düşen acıları paylaşmak, maddi kayıpların telafisini yapmaktır. Depremzede vatandaşlarımız da yeni bir gelecek kurma çalışmalarında yanımızda yer almaktadır.
Bu sevginin hakkını verecek, insanlarımıza mahcup olmayacağız.

Hep beraber Türkiye Yüzyılı’nın inşasını sürdüreceğiz. Ölenleri geri getirmek elimizde değil. Geride kalan vatandaşlarımızı hayata bağlamak için yapılacakların yapılmasının gayretindeyiz.

14 milyon insanımızın gıda ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak için hızlı ve etkin bir koordinasyon kurduk. Milletimiz asrın dayanışmasını gösterdi. Kurduğumuz tahliye köprüleri ve kendi imkanlarıyla 3 milyonu aşkın insanımız bölge dışına gitti.

Otelleri, misafirhaneleri, yurtları, boş evleri bu depremzedelerin barınmaları için hizmete açtık. Deprem bölgesinde kalan 2,4 milyon insanımıza da 433 bin çadırda ve kısa sürede sayıları 100 bine çıkacak konteynerlerde barınma imkanı sağladık.

Depremde hasar gören yol, su, elektrik, haberleşme altyapısını kısa sürede hizmet verebilir hale getirdik. Yolları trafiğe açık tutarak yardımların gelişini ve depremzedelerin tahliyesini kolaylaştırdık.

Bir hususun altını çizmek isterim. Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesinde yaşarken, başka illere taşınan ve nüfus kayıtlarını oraya aldıran vatandaşlarımız için bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayınladık.

Adres kayıtlarını gittikleri yerlere aldıran vatandaşlarımızın depremle ilgili haklarında kayba uğramayacaklarını güvence altına aldık. Oy kullanabilmeleri için ikamet kayıtlarını oraya aldırmaları gerekiyor.

Yıkılan şehirlerimizi 1 yıl içinde ayağa kaldırma sözümüz var. 1 yıl için de 391 bin konut, toplamda da 650 bin konut yaparak hak sahiplerine teslim etmeyi planlıyoruz.

Van, Bingöl, Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde, Bartın, Kastamonu, Giresun sel felaketlerinde bu konutları sahiplerine veren bir iktidarız.

Zemini sağlam yerlerde kuracağız yerleşim yerlerinin yanında tarihi ve kültürel dokuyu koruma altına alacak şekilde planlama yapıyoruz.

Şu anda kazmalar vuruldu, inşaatlar başladı. TOKİ’nin kurumsal birikimi ve inşaat sektörünün kapasitesi konutları yapmaya fazlasıyla yeterli.

20 yılda hizmete sunduğumuz 1 milyon 180 bin toplu konut ve 3,3 milyon kentsel dönüşüm projesi sözümüzü tutacağımızın teminatıdır.

Biz kentsel dönüşümden bahsediyoruz, ama siz kendinizi rantsal dönüşüm olarak tanımlıyorsunuz o ayrı konu.

Biz kendimizi asla ortada dolaşıp sadece konuşan, ezberlerini, kinleri tekrarlayan deprem turistleriyle kıyaslayamayız. İlk günden beri gündemimiz deprem yaralarının sarılması olacak diyoruz.

Birileri bu sözü yanlış anlamış. Biz Hatay’ıyla, Kahramanmaraş’ıyla, Malatya’sıyla deprem bölgesine insanlarımızla dertleşmeye, çalışmaları takibe, gereken talimatları vermeye gideriz. Bundan sonra da il ve ilçeleri ziyaret edecek, yapılan her işi yerinde göreceğiz.

Millet İttifakı adayı Kılıçdaroğlu’na tepki

Biz deprem bölgesine insanlarımızla dertleşmeye, tespitlerimiz doğrultusunda gereken talimatları vermeye gideriz. Bundan sonra da atılan her adımı bizzat yerinde görecek, depremzedelerle buluşmayı sürdüreceğiz.

Bu zatın seçim kampanyasını deprem yıkıntıları önünde yapmasını bir kenara bırakalım, gece gündüz orada çalışan bakanlarımıza, valilerimize iftira atmasına ne diyeceğiz. Yarısı yalan yarısı yanlış bir konuşma depremde evi yıkılan hangi kardeşimizin yüreğini rahatlatır?

Bu zatın söylediği yalanlar defalarca yüzüne vuruldu. Depremin sorumlusu kim sorusunu sorabilecek kadar hayattan kopuk birisine ne desek boş.

Bunların derdi ne bu ülke ne bu millet. Biz bir yılda şehirlerimizi ayağa kaldırmanın derdindeyiz. Tek başına bu tablo bile kimin nerede durduğunu göstermeye yeterlidir.

Bunların her işi aynı. Bir yıl önce 6 parti bir araya gelip seçim ittifakı kurdular. Toplandılar dağıldılar… Amaç seçim ittifakının gereği olarak aday belirlemek ve milletvekili listelerindeki işbirliğinin çerçevesini çizmek.

Seçim takvimi başlayınca cumhurbaşkanı adayı dediğiniz kişi millete karşı söyleyeceği olan kişidir. Kaç yardımcın olacak diye soruyorlar?

Ben bir tane başkan yardımcısı atadığımda ülke nasıl yönetilecek demişti. Birden 1500’e kadar başkan yardımcısı atanabilirmiş. Altılı masanın etrafında toplananlara bir şeyler dağıtılacak. Yeteri kadar başkan yardımcısı olması lazım.

Türkiye gibi pek çok gündemi olan bir ülkede bu sözün iki aya sığdırılması mümkün değil. Altılı masa toplanıp dağılırken yıpranmasın diye açıklamıyoruz dediler. Şimdi yardımcısını da yıpranmasın diye açıklamıyorlar. Topu taca atacak yer kalmayınca bu isimleri açıklamak için bir araya gelecekler.

Bu toplantıda öyle bir kavga çıktı ki masanın altı üstüne geldi. Biri masadan kalktı, sonra tekrar oturdu veya oturtuldu.

Yapılan tehditlerin çetelesini tutanlar epeyce kalın bir dosya sahibi olmuşlardır. Bu rezil kavganın ardından CHP’nin iki büyükşehir belediye başkanını da işin içine katarak zar zor adaylarını ilan ettiler.

Erkenden açıklansa pek bir yıpranacak bir isim çıktı. Sonunda birilerinin arkasına çıkmak yerine er meydanına çıkma cesaretini gösterdi.

Demokratik bir şekilde yarışarak kendisine gereken koltuğu vereceğiz. EYT’lilerle ilgili kanunu çıkardık. Siyasette gerek yok ise de bu durum kendisine örnek olur diye düşünüyorum.

Türkiye’nin otomobili Togg. Ne diyordu? Fabrika yerinde. Türkiye’nin otomobili Togg yarından itibaren ön sipariş almaya başlıyor.

Yarın Türk Devletleri Teşkilatı toplantısını Ankara’da yapıyoruz. Cuma günü Finlandiya Cumhurbaşkanı geliyor, cumartesi Çanakkale’deyiz.

Deprem bölgesindeki imar ve ihya faaliyetlerini sürdürürken, 500 bin toplu konut, 50 bin işyeri projelerimizin kura çekimleri devam ediyor. Plan ve programdan sapmaya mahal vermiyoruz.

Gençlerimizin heyecanları ve umutları vizyonumuzun, programlarımızın ana taşıyıcısıdır. Hak, hakkaniyet ölçüleri içinde maddi kalkınmayı manevi ruhla teçhiz ederek hedeflerimize ulaşacağız.

Tüm kardeşlerimden 14 Mayıs’a kadar çalışmalarını bekliyorum. Herhangi bir kazaya asla meydan veremeyiz.

Önümüz Ramazan. Bu mübarek ayı hem bereket hem feyzinden istifade edeceğimiz hem de 85 milyon insanımızla gönül köprülerini güçlendireceğiz.

14 Mayıs’a birileri Necip Fazıl’a enteresan yakıştırmalar yapıyor. 14 Mayıs’a o veciz ifadesiyle pekleşerek, kenetlenerek hazırlanacağız.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir