En Popüler Erkek Saç Kesimi Modelleri

2024 yılında, erkek saç modelleri, klasik ve modern unsurların bir arada yer aldığı bir yapıya bürünerek farklı tercihlere ve tarzlara uygun geniş bir yelpazede seçenekler sunuyor.

Mürettebat Saç Kesimi: Her yüz şekline ve saç tipine uygun, klasik ve çok yönlü erkek saç kesimi.

Undercut Saç Kesimi: Yanları kısa, üstleri daha uzun olan, cesur ve sıra dışı bir görünüm sunan şık bir saç kesimi.

Fade Saç Kesimi: Fade saç kesimi, kısa saçtan uzun saça doğru kademeli bir geçiş sağlayarak şık ve modern bir görünüm yaratır.

Pompadour Saç Kesimi: Üstte hacimli saçların yukarı ve arkaya doğru taranarak sofistike bir görünüm kazandırıldığı zamansız bir stil.

Buzz Saç Kesimi: Temiz ve minimalist bir stil için ideal, eşit derecede kısa saç uzunluğuna sahip, bakımı kolay ve pratik bir saç kesimi.

Quiff Saç Kesimi: Hacim ve dokuyu bir araya getiren, üstte daha uzun olan saçların yukarı ve arkaya doğru şekillendirildiği popüler bir erkek saç modeli.

Mohawk Saç Kesimi: Ortada uzun bir saç şeridi bulunan, yanların ise kazınmış veya kısa kesilmiş olduğu maceracı ve cesur bir saç kesimi.

Taper Saç Kesimi: Üstten yanlara ve arkaya doğru uzunluğu giderek azalan, temiz ve bakımlı bir görünüm sağlayan saç kesimi.

Yandan Ayrılmış Saç Kesimi: Saçın tek taraftan ayrıldığı, hem resmi hem de günlük kullanıma uygun, zamansız ve çok yönlü bir saç modeli.

Geriye Taralı Saç Kesimi: Geriye taranmış saç modeli, saçı geriye doğru tarayıp, şık ve cilalı bir görünüm için şekillendirici bir ürün uygulamayı içerir. Orta ila uzun saçlarda iyi sonuç verir.

Paylaşın

Mühendislik Harikaları: En Etkileyici 10 Antik Su Kemeri

Su kemeri (aqueduct) kelimesi, Latince su anlamına gelen “aqua” ve yönlendirmek anlamına gelen “ducere” kelimelerinden türemiştir. Su kemeri, bir yerden başka bir yere su taşımak için kullanılan bir kanal, tünel veya hendek gibi yapay bir yapı olarak tanımlanabilir.

Haber Merkezi / Su kemerleri sadece antik su kanallarından ibaret değildir; insan yaratıcılığının, dayanıklılığının ve ilerlemesinin kalıcı sembolleridir. Su kemerleri ayrıca, yapıldıkları dönemin teknolojik ilerlemelerini ve mimari parlaklığını vurgular.

Bu listede yer alan her su kemeri, onları inşa eden medeniyetlerin kültürel, ekonomik ve mühendislik başarılarını yansıtır:

Pont du Gard (Fransa): MS 1. yüzyılda inşa edilen Pont du Gard, Güney Fransa’da Gardon Nehri’nin üzerinde yer almaktadır. 49 metre yüksekliğinde ve 275 metre uzunluğunda olan bu su kemeri, Roma kolonisi Nemausus’a (günümüzde Nîmes) su sağlayan üç katlı bir yapıdır. Harç kullanılmadan yapılan yapı, Roma mühendislerinin kullandığı gelişmiş teknikleri göstermektedir.

Segovia Su Kemeri (İspanya): Segovia Su Kemeri, Roma mühendisliğinin bir diğer dikkat çekici örneğidir. MS 1. yüzyıl civarında inşa edilen kemer, Frio Nehri’nden Segovia şehrine su getirmek için inşaa edilmiştir. En etkileyici bölümü olan iki katlı kemerli köprü, 167 kemerden oluşur ve 28 metre yüksekliğe ulaşır. Su kemeri, granit blokların hassas bir şekilde kesilmesi ve yerleştirilmesine dayanarak harç kullanılmadan inşaa edilmiştir.

Aqua Claudia (İtalya): Anio Novus gibi, yapımına MS 38’de İmparator Caligula döneminde başlanmış ve MS 52’de İmparator Claudius döneminde tamamlanmıştır. Aqua Anio Vetus; Aqua Anio Novus ve Aqua Marcia ile birlikte Roma’nın dört büyük su kemerinden biri olarak kabul edilir.

Valens Su kemeri (İstanbul): Bozdoğan Kemeri ya da başka adı ile Valens Su kemeri, Romalılar tarafından İstanbul’da yaptırılan su kemeri. Roma imparatoru Valens tarafından 4. yüzyılın sonlarında tamamlandı. Farklı dönemlerde Osmanlı Sultanları tarafından restore ettirilen su kemeri, şehrin önemli tarihî eserlerinden birisidir. Orta Çağ’da, kentin su ihtiyacını karşılayan su kemerlerinin en önemlilerindendir.

Padre Tambleque Su Kemeri (Meksika): Padre Tembleque Su Kemeri veya Zempoala Su Kemeri, Meksika Eyaleti’ndeki Zempoala, Hidalgo ve Otumba kasabaları arasında yer alan bir Meksika su kemeridir.

İlk olarak 1553 ve 1570 yılları arasında Zempoala’nın hemen doğusunda bulunan Tecajete yanardağından başlayıp Otumba’da sona eren 45 km uzunluğu ile inşa edilmişti. Çoğunlukla yer seviyesinden geçen su sistemi, bazı noktalarda vadi üzerindeki su kemerlerinden, bazı noktalarda da tünellerden oluşmaktadır. Su taşıma sisteminde üç su kemeri bulunur: birincisi 46 kemerli, ikincisi 13 kemerli ve üçüncüsü ise 67 kemerlidir.

Pontcysyllte Su Kemeri (Galler): Pontcysyllte Su kemeri, Galler’in kuzey doğu kesiminde bulunan Wrexham vilayetindeki Dee Nehri’nin üzerinden Llangollen Canal’ını taşıyan gezilebilir bir kemerdir.

Yapımı 1805 yılında tamamlanan kemer, Birleşik Krallık’ın en uzun ve en yüksek su kemeri olmakla beraber yine Birleşik Krallık’ın Tarihi Mekanlar sıralamasında 1. Sınıf[1]’ta yer alır. Ayrıca UNESCO Dünya Mirası listesi listesinde de yer almaktadır.

Galermi Su Kemeri (İtalya): Galermi Su Kemeri, İtalya’nın Sicilya kentinde bulunan antik bir harikadır. MÖ beşinci yüzyılda Yunanlılar tarafından inşa edilen bu kemer, hala var olan bilinen en eski su kemerlerinden biridir. Su kemeri, yakındaki dağlardan antik Siraküza şehrine su sağlamak için inşa edilmiştir.

Galermi Su Kemeri, yaklaşık 40 kilometre uzunluğundadır ve tüneller ile açık kanalların bir kombinasyonunu içerir.

Les Ferreres Su Kemeri (İspanya): Pont del Diable (Şeytan Köprüsü) olarak da bilinen Les Ferreres Su Kemeri, İspanya’daki Roma mühendisliğinin bir diğer olağanüstü örneğidir. MS 1. yüzyılda inşa edilen kemer, antik Tarraco şehrine (günümüzde Tarragona) su sağlamıştır. Su kemeri 217 metre uzunluğundadır ve 27 metre yüksekliğindedir ve iki sıra kemere sahiptir.

Efes Su Kemeri (İzmir): Roma İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerinden biri olan antik Efes şehrine, karmaşık bir su kemerleri sistemiyle su sağlanıyordu. Bunlardan en dikkat çekeni, MS 1. yüzyılda inşa edilen su kemeridir.

Luynes Su Kemeri (Fransa): Fransa’nın Loire Vadisi’nde yer alan ve Roma döneminde inşa edilen Luynes Su Kemeri, gözden kaçan bir mücevherdir. Antik Luynes şehrine (eskiden Lugdunum olarak bilinir) su sağlamak için inşa edilen su kemeri, Roma’nın hidrolik mühendisliğindeki ustalığını yansıtan bir dizi kemere sahiptir.

Paylaşın

Barbados’u Keşfetmeyi Mi Planlıyorsunuz? Bu 5 Muhteşem Yeri Ziyaret Edin

Muhteşem plajları, zengin deniz yaşamı ve nefes kesici kıyı manzaralarına sahip Karayip adası Barbados’u ziyaret etmeyi mi planlıyorsunuz? O halde çantanızı hazırlayın ve bu Karayip mücevherini keşfetmeye hazır olun!

Haber Merkezi / İşte bu büyüleyici adada mutlaka ziyaret etmeniz gereken beş yer:

Harrison Mağarası: Barbados’un kalbinde yer alan Harrison Mağarası, sarkıtlar, dikitler ve kristal berraklığındaki göletlerle dolu nefes kesici bir kireç taşı mağarasıdır.

Bathsheba Plajı: Barbados’un doğu kıyısındaki Bathsheba Plajı, adayı ziyaret edenlerin favori yerlerinden biri. Bathsheba Plajı, Atlantik Okyanusu’nun ham, evcilleştirilmemiş güzelliğine tanıklık etmek için harika bir yer.

St. Nicholas Manastırı: St. Nicholas Manastırı’nı ziyaret ederek zamanda geriye gidebilirsiniz. 1658 yılında inşa edilen St. Nicholas Manastırı’nda, ziyaretçilerin deneyebileceği ve satın alabileceği rom da üretilmektedir.

Carlisle Koyu: Carlisle Koyu, plaj severler ve su sporları meraklıları için bir cennet. Başkent Bridgetown’a yakın olan hilal şeklindeki bu koy, beyaz kumlu plajları ve berrak sularıyla biliniyor. Şnorkelli yüzme ve tüplü dalış için mükemmel bir nokta olan Carlisle Koyu’nun hemen açığında birkaç gemi enkazı da var.

Hunte Bahçeleri: Yemyeşil bitki örtüsü ve canlı çiçek sevenler için Hunte Bahçeleri mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Bahçıvan Anthony Hunte tarafından oluşturulan bu bahçeler, egzotik bitkiler, rengarenk çiçekler ve dingin patikalarla dolu bir botanik harikalar diyarı.

Paylaşın

Nefes Kesici Beş Doğa Olayı

Doğal harikalarını keşfetmek heyecan verici deneyimlerden biri olabilir. Bu olağanüstü yerler, doğanın güzelliğini ve gücünü ziyaretçilerini konuşamaz hale getirecek şekilde etkiler.

Haber Merkezi / İşte Kuzey Işıkları’ndan Everest Dağı’na, seyahat listenize eklemeniz gereken beş nefes kesici doğa olayı:

Aurora Borealis (Kuzey Işıkları): Aurora Borealis veya Kuzey Işıkları, Arktik bölgelerde gökyüzünde dans eden göz kamaştırıcı bir ışık gösterisidir. Norveç, İzlanda, Kanada ve Alaska gibi yerlerde görülen bu doğal ışık gösterisi, güneşten gelen yüklü parçacıkların Dünya’nın manyetik alanıyla etkileşime girmesiyle oluşur.

Ziyaret için en iyi zaman: Eylül – Mart

Büyük Kanyon (Amerika Birleşik Devletleri): ABD’nin Arizona eyaletinde bulunan Büyük Kanyon, Colorado Nehri tarafından milyonlarca yıl boyunca oyulmuş devasa bir uçurumdur. Büyük Kanyon, özellikle gün doğumu ve gün batımında nefes kesici manzaralar sunar. İster patikalarda yürüyüş yapın, ister nehirde rafting yapın, ister sadece kenardan bakın, bu doğal harikanın muazzam ölçeği ve güzelliği hayranlık uyandırıcı.

Ziyaret için en iyi zaman: Mart – Mayıs ve Eylül – Kasım

Büyük Set Resifi (Avustralya): Avustralya’nın Queensland kıyılarındaki Büyük Set Resifi, dünyanın en büyük mercan resif sistemidir. 2 bin 300 kilometreden fazla bir alanı kaplayan bu resif, binlerce balık, mercan ve diğer deniz canlıları türü de dahil olmak üzere inanılmaz çeşitlilikte deniz yaşamına ev sahipliği yapar.

Ziyaret için en iyi zaman: Haziran – Ekim

Victoria Şelaleleri (Zambiya ve Zimbabve): Dünyanın en büyük ve en ünlü şelalelerinden biri olan Victoria Şelalesi, Zambiya ve Zimbabve arasındaki sınırda yer alır. Yerel olarak ‘Mosi-oa-Tunya’ veya ‘Gök Gürültülü Duman’ olarak bilinmekte.

Ziyaret için en iyi zaman: Şubat – Mayıs arası

Everest Dağı (Nepal ve Çin): Dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest Dağı, Himalayalar’da deniz seviyesinden 8 bin 849 metre ve Nepal ile Çin arasındaki sınırın iki yakasında yer alır. Nepal’de ‘Sagarmatha’ ve Tibet’te ‘Chomolungma’ olarak bilinen Everest, dünyanın dört bir yanından dağcıları kendine çeker.

Dağcı olmasanız bile, Everest Ana Kampı’na yürüyüş yapmak dünyanın en yüksek dağlarının nefes kesici manzaralarını ve unutulmaz bir macera sunar.

Ziyaret için en iyi zaman: Nisan – Mayıs ve Eylül – Kasım

Paylaşın

Paris’e Mi Seyahat Ediyorsunuz? Mutlaka Ziyaret Etmeniz Gereken 5 Yer

Simgesel yapılardan büyüleyici Arnavut kaldırımlı sokaklara kadar, “Işık Şehri” olarak bilinen Paris’in dünyanın en romantik şehirlerinden biri olarak kabul edilmesinin bir nedeni var.

Haber Merkezi / İşte Paris’te mutlaka ziyaret edilmesi gereken beş yer:

Eyfel Kulesi: Paris’e yapılan hiçbir gezi Eyfel Kulesi’ni ziyaret etmeden tamamlanmış sayılmaz. Bu simgesel yapı, gözlem güvertelerinden şehrin nefes kesici manzaralarını sunar. Merdivenleri tırmanmayı veya asansörü kullanmayı tercih etseniz de, panoramik manzaralar bu çabaya değer. Kulenin aydınlatıldığı ve büyülü bir deneyim sunduğu gece ziyaret etmeyi unutmayın.

Louvre Müzesi: Mona Lisa da dahil olmak üzere binlerce sanat eserine ev sahipliği yapan Louvre Müzesi, sanatseverler için mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. Antik medeniyetlerden 19. yüzyıla kadar uzanan geniş şaheser koleksiyonu keşfedin.

Notre Dame Katedrali: 2019’daki yangından sonra restorasyondan geçmesine rağmen Notre Dame Katedrali, Paris’in zengin tarihinin ve mimari ihtişamının bir sembolü olmaya devam ediyor.

Montmartre: Sanatsal mirasıyla bilinen ve tarihi bir bölge olan Montmartre, hareketli şehir merkezinden büyüleyici bir kaçış sunuyor. Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşın, güzel Sacre – Cœur Bazilikası’nı ziyaret edin ve yerel sanatçıların eserlerini sergilediği Place du Tertre’nin canlı atmosferinin tadını çıkarın.

Şanzelize Caddesi ve Zafer Takı (Champs – Elysees ve Arc dae Triomphe): Dünyanın en ünlü caddelerinden biri olan ve mağazalar, kafeler ve tiyatrolarla çevrili Şanzelize Caddesi’nde yürüyüşe çıkın. Batı ucunda, Fransa için savaşan ve ölenleri onurlandıran bir anıt olan muhteşem Zafer Takı’nı bulacaksınız.
Paylaşın

Rusya’da Ziyaret Edilebilecek 5 Muhteşem Yer

Coğrafi alan olarak dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya, zengin kültürel değerler, çarpıcı mimari eserler ve nefes kesen manzaraların ülkesi. Hareketli şehirlerden dingin kırsal kesimlere kadar, bu ülkede her gezgin için bir şeyler var.

Haber Merkezi / Rusya’ya bir seyahat planlıyorsanız, bu 5 muhteşem yeri seyahat programınıza dahil ettiğinizden emin olun.

Kızıl Meydan (Moskova): Moskova’daki Kızıl Meydan’ı ziyaret etmeden Rusya’ya yapılan hiçbir gezi tamamlanmış sayılmaz. Bu tarihi meydan şehrin kalbidir ve UNESCO Dünya Mirası Alanıdır. Meydan, renkli Aziz Vasil Katedrali, görkemli Kremlin kompleksi ve Devlet Tarih Müzesi gibi simgesel yapılarla çevrilidir. Kızıl Meydan ayrıca Rus liderinin mumyalanmış bedenini görebileceğiniz ünlü Lenin Mozolesi’ne de ev sahipliği yapmaktadır.

Ermitaj Müzesi (St. Petersburg): St. Petersburg’daki Hermitage Müzesi, 3 milyondan fazla sanat eserine ev sahipliği yapan dünyanın en büyük ve en eski müzelerinden biridir. İlk olarak 1764’te Büyük Katerina tarafından kurulmuş ve o zamandan beri altı binadan oluşan geniş bir komplekse dönüşmüştür. Müzenin koleksiyonunda Leonardo da Vinci, Rembrandt ve Van Gogh gibi ünlü sanatçıların şaheserleri yer almaktadır.

Baykal Gölü: Sibirya’da bulunan Baykal Gölü, dünyanın en derin ve en eski gölüdür ve dünyanın tatlı suyunun yaklaşık yüzde 20’sini barındırır. Aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Alanıdır ve eşsiz florası ve faunasıyla popüler bir turizm merkezidir. Gölün berrak suları, endemik Baykal foku da dahil olmak üzere 3 binden fazla bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Ziyaretçiler gölde tekne turu yapabilir veya çevredeki dağların muhteşem manzaralarına tanık olmak için kıyılarında yürüyüşe çıkabilirler.

Kazan: Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan, mimarisinde, mutfağında ve geleneklerinde Rus ve Tatar etkilerinin belirgin olduğu bir kültürler karışımıdır. Şehrin en ünlü simgesi, UNESCO Dünya Mirası Alanı olan ve güzel bir cami ve katedrale ev sahipliği yapan Kazan Kremlin’dir. Ayrıca, geleneksel Tatar yemekleri sunan restoranlarıyla canlı yemek sahnesiyle de bilinir. Şehrin tiyatrolarından birinde geleneksel Tatar müziği ve dansı performansını izleme şansını kaçırmayın.

Trans – Sibirya Demiryolu: Rusya seyahatinizde yeterli zamanınız varsa, ikonik Trans – Sibirya Demiryolu’nda bir yolculuk yapmayı düşünün. Bu efsanevi tren rotası Moskova’dan Vladivostok’a 9 bin 289 kilometrelik bir mesafeyi kapsıyor ve tamamlanması yaklaşık 7 gün sürüyor. Yol boyunca, farklı manzaralardan geçerken ve çeşitli şehirlerde dururken Rusya’nın enginliğini deneyimleyeceksiniz.

Paylaşın

60’lardan 5 İkonik Kısa Saç Modeli

60’ların kısa saç modelleri günümüzde dahi tarzını sergilemenin mükemmel bir yolu olarak öne çıkıyor. Sizde, kısa saç modellerinden hoşlanıyorsanız, 60’ların saç modellerinden birini deneyebilirsiniz.

Haber Merkezi / 60’ların asla modası geçmeyen ve size tamamen yeni bir görünüm kazandırabilecek, en iyi 5 kısa saç modelini listeledik:

1:

2:

3:

4:

5:

Paylaşın

Geçmiş Ve Şimdiki Zamanın Kendine Özgü Karışımı: Nessebar

Bulgaristan’ın en çok ziyaret edilen sahil kasabalarından biri olan Nessebar, geçmiş ile modern zamanının kendine özgü bir karışımı. Arkeolojik bulgular Nessebar’ın Tunç Çağı’ndan beri yerleşim alanı olduğunu gösteriyor.

Haber Merkezi / Kuruluş aşamasında Mesambria olarak bilinen şehir, kurucusu Melsas’ın Şehri anlamına gelir. Yunanlılar bölgeyi egemenlik altına aldıktan sonra birçok tapınak, okul ve tiyatro inşa ettiler. Bu dönem, sürekli büyüyen şehrin etrafına devasa duvarların örüldüğü zaman.

Romalılar şehri M.Ö. 72’de fethettiler ve şehrin adını Messemvria olarak değiştirdiler. Roma İmparatorluğu Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etikten sonra Messemvria’da birçok kilise inşa edildi.

Şehir, ilk olarak 812 yılında Krum Han’ın yönetimi altında Bulgaristan’ın bir parçası olmuş ve o dönemde adı Nessebar olarak değiştirildi.

Nessebar’ı 14. yüzyılda egemenlik altına alan Osmanlılar döneminde de şehir gelişimini sürdürdü. Şehirde bu dönemde karakteristik ahşap cephelere sahip birçok ev inşa edildi.

Bu ev tipinin güzel örneklerini bugün Eski Nessebar’da ve şehrin simgelerinden biri olan yel değirmenlerinde görebilirsiniz.

Eski Nessebar sokaklarında dolaşırsanız 12. ve 13. yüzyıldan kalma pek çok kilisenin kalıntılarını görebilirsiniz: Aziz Stephan, Aziz, Vaftizci Yahya ve Aziz Paraskeva gibi…

Nessebar, 1956 yılında mimari ve arkeolojik koruma alanı ilan edildi, 1983 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi.

Paylaşın

Salma Hayek Yine Adından Söz Ettirdi

Gün Batımından Şafağa, Vahşi Vahşi Batı, Desperado ve Dogma gibi filmlerle hafızalara kazınan Salma Hayek, tatil pozlarıyla adından söz ettirdi. Hayek “Hayatta olduğum için çok mutluyum” dedi.

Haber Merkezi / 26 milyondan fazla takipçisi bulunan Salma Hayek, 57. yaş gününü kutlarken plajda minik kırmızı bikinisiyle poz verdi. ‘Hayatta olduğum için çok mutluyum ve tüm nimetler için çok minnettarım’ diyerek seksi slayt gösterisinin başlatan Hayek devamında ise şunları söyledi:

“Sevgili ailem, değerli arkadaşlarım, sağlığım, beni ayakta tutan işim, güçlendirici ekibim, hayvanlar ve doğayla olan ilişkim ve tüm sadık hayranlarımın sevgisi. 57. yaş günüm kutlu olsun!”

Hayek’in bikinili paylaşımı hayranları tarafından beğeni ve yorum yağmuruna tutuldu. Hayek, paylaştığı fotoğraflarında çoğu zaman olduğu gibi yine göğüslerini ön plana çıkardı.

2 Eylül 1966 tarihinde Meksika’nın Veracruz kentindeki Coatzacoalcos merkezinde dünyaya geldi. Babası Sami Hayek Lübnanlı iş insanı, annesi Diana Jimenez ise opera sanatçısıdır.

Genç yaşta oyuncu olmaya karar veren Salma Hayek, lise eğitimini tamamladıktan sonra 80’li yılların sonunda ‘Teresa’ adlı bir operada rol aldı.

Universidad Iberoamericana’da uluslararası ilişkiler öğrenimi görmeye başlayan Salma Hayek, 1991 yılında Meksika’dan ayrılıp ABD’nin Los Angeles kentine yerleşti. Hollywood’da Stella Adler’dan oyunculuk dersleri aldı.

1993 yılında yönetmen Robert Rodriguez tarafından keşfedildi. 1995 yılında Antonio Banderas’ın başrolde olduğu ‘Desperado’ filminde sergilediği performansla büyük başarı yakaladı.

Desperado’nun ardından bir vampiri canlandırdığı ‘From the Dusk Till Dawn’ filminde yer aldı. 1999 yılında, Kevin Smith’in ‘Dogma’ filminde ve Will Smith’in başrolde olduğu ‘Wild Wild West’ filminde yardımcı oyuncu olarak yer aldı.

2000 yılına gelinirken, kendi yapım şirketi olan ‘Ventanarosa’yı kurdu. Yapımcılığını ilk üstlendiği film ‘El Coronel No Tiene Quien Le Escriba’ oldu. Yönettiği ‘The Maldonado Miracle’ yapımıyla Emmy kazandı. Bu dönemde ABD’nin en çok fotoğrafı çekilen kadını oldu ve Avon firmasının reklam yüzü oldu.

2002 yılında, birçok ünlü isimin de yer aldığı ‘Frida’ filmiye, En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi. Oscar Ödülleri tarihinde ikinci defa Latin Amerika asıllı bir aktris bu ödüle aday gösterildi.

Salma Hayek ayrıca üç ayrı filmde söylediği şarkılarla izleyici karşısına çıktı. Desperado’da Quedate Aquil’i, Frida’da Los Vega grubuyla birlikte bir Meksika folk şarkısı olan La Bruja’yı ve Once Upon a Time in Mexico filminde de Siente mi Amor şarkılarını seslendirdi. 2005 Cannes Film Festivali’nde jüri üyeliği yaptı.

Mart 2007’de milyarder Francois Pinault’un oğlu Henri Pinault ile nişanlandı. Eylül 2007’de kızları Valentina Paloma Pinault dünyaya geldi. Çift, 14 Şubat 2009 tarihinde evlendi.

Paylaşın

Nazca Çizgilerini Kimler Ve Neden Yaptı?

Peru’nun güney kesiminde yer alan Nazca Çölü’ne yayılmış, Nazca uygarlığı tarafından yapılan yüzlerce karmaşık jeoglif vardır. Bu jeoglifler, Nazca Çölü’nün eşsiz iklimi sayesinde, günümüze kadar bozulmadan gelmiş durumda.

Haber Merkezi / Modern teknolojinin yardımı olmadan yapıldıkları göz önüne alındığında, bu tasarımların büyüklüğü hayret verici.

M.Ö. 500 ile MS 500 yılları arasında oluşturulan bu jeogliflerden bazıları yakın zamanda (2020’de)  dronların yardımıyla keşfedildi.

En ünlü jeoglifler arasında sinek kuşu, maymun, örümcek ve akbaba yer almakta.

Bu inanılmaz jeoglifler, Nazca Çölü’nün yüzeyini kaplayan kırmızımsı demir oksit kaplı taşların kaldırılması, alta ki açık renkli toprağın ortaya çıkarılmasıyla yapılmış.

Bu jeogliflerin yapılmasına dair pek çok teori var. En popüler teorilerden biri olası manevi veya dini uygulamalar etrafında dönüyor. Nazca halkının, bu hatları tanrılarıyla bağlantı kurmak için veya iyi bir hasat, su temini veya doğal afetlere karşı korunma sağlamak için adak olarak yaptığı.

Bu jeogliflerin bir tür astronomik işaret olduğunu öne sürenler de var. Nazca Çizgileri, amaçlarını gizleyen gizeme rağmen insanları büyülemeye devam ediyor; onlara hayat veren uygarlık hakkında spekülasyonlara ve meraklara davetiye çıkarıyor.

Nazca Çizgileri, kültürel ve tarihi önemi vurgulanarak 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak belirlendi.

Paylaşın