Trafik Sigortasına Yüzde 40 Zam Yolda

Türkiye Sigorta Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Yaşar konuyla ilgili şunları söyledi: “Aralık 2022’de bir kaza olduğunu düşünelim. Biz 31.12’de bu dosyayı açtığımızda asgari ücret 5 bin 550 liraydı. 100 bin 867 liralık tazminat söz konusuydu” dedi ve ekledi:

“Bu tazminat rakamı 293 bin liraya çıkmış. Sadece yeni poliçe primleriyle ilgili değil sorun; biz geçmişi toparlamaya çalışıyoruz. Baktığınız zaman ilave yüzde 44’lük etki var. Sektör yüzde 40’lık bir zam beklentisi içinde.”

Trafik sigortasında vefat ve sakatlık tazminatı anlaşmazlıklarının yüzde 80’i mahkemelerde çözülüyor. Sonrasında ödenecek rakam mevcut asgari ücrete göre hesaplanıyor. Bu nedenle sektör, asgari ücretteki artışın trafik sigortasında maliyeti yüzde 40 artıracağını düşünüyor. Bunun da önümüzdeki aylarda poliçelere zam olarak yansıtılması bekleniyor…

20 milyar ek maliyet

Sektör yetkilileri, asgari ücretteki artışın 20 milyar lira ek maliyet yarattığını söylüyor. Sigortacılar, şubat ayında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir kararın da hesaplarını değiştirdiğini dile getiriyor. Bu iki nedenden dolayı zararlarının arttığını savunuyorlar.

NTV’nin haberine göre; Türkiye Sigorta Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Yaşar konuyla ilgili şunları söyledi:

“Aralık 2022’de bir kaza olduğunu düşünelim. Biz 31.12’de bu dosyayı açtığımızda asgari ücret 5 bin 550 liraydı. 100 bin 867 liralık tazminat söz konusuydu. Bu tazminat rakamı 293 bin liraya çıkmış. Sadece yeni poliçe primleriyle ilgili değil sorun; biz geçmişi toparlamaya çalışıyoruz. Baktığınız zaman ilave yüzde 44’lük etki var. Sektör yüzde 40’lık bir zam beklentisi içinde.”

Zorunlu trafik sigortasında azami prim uygulaması var. Belli bir rakamın üzerinde bir poliçe tutarı belirlenemiyor. Sektör azami prim tutarının hızlıca artırılmasını talep ediyor.

Paylaşın

Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 147. Sırada

Türkiye, Küresel Barış Endeksi’nde 163 ülke arasında 147’nci oldu. Türkiye bu basamağı İran’la paylaştı. Listede Türkiye ve İran’ın hemen altındaki basamakta Kuzey Kore yer aldı. Türkiye, 36 ülkenin bulunduğu Avrupa kategorisinde ise en son sırada yer aldı.

En barışçıl ülke bu yıl da İzlanda oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Danimarka, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Singapur, Portekiz, Slovenya, Japonya ve İsviçre izledi. Almanya listenin 15’inci sırasında yer aldı. Listenin son sırasında Afganistan bulunuyor. Yemen endeks kapsamındaki 163 ülke arasında 162’nci, Suriye ise 161’inci oldu.

Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) 2023 Küresel Barış Endeksi’ni açıkladı.

Endekse göre, Türkiye 163 ülke arasında 147’nci oldu. Türkiye bu basamağı İran’la paylaştı. Listede Türkiye ve İran’ın hemen altındaki basamakta Kuzey Kore yer aldı. Türkiye, 36 ülkenin bulunduğu Avrupa kategorisinde ise en son sırada yer aldı.

“En barışçıl/huzurlu” ülkenin İzlanda olarak belirlendiği endeks, 23 gösterge üzerinden oluşturuluyor. Bu göstergeler arasında; yurt içi ya da yurt dışındaki çatışmalardaki ölümler, cinayet oranı, silahlanma seviyesi, silah ihracatı, terör, siyasi istikrar ve mahkûm sayısı gibi faktörler yer alıyor.

Endeksle birlikte yayımlanan raporda; ABD, Rusya ve Çin gibi büyük güçlerin yanı sıra artık Türkiye, Suudi Arabistan ve İran gibi bölgesel aktörlerin de kendi yakın çevrelerinin dışında da rol oynamak için giderek daha istekli bir hâl aldıkları ifade edildi.

Raporda, Türkiye gibi ülkelerin kendi bölgelerindeki politikalarından ise “Birçok orta seviyedeki güç, bölgesindeki çatışmalara giderek daha fazla müdahil oluyor. Bu trendin önümüzdeki 10 yılda da sürmesi muhtemel. Türkiye, yükselen orta güçteki ülkelere iyi bir örnek. Sadece Suriye ve Dağlık Karabağ’daki çatışmalarda olduğu gibi yakın çevresinde değil, Somali ve Libya gibi daha uzak yerlerde de nüfuzunu artırma çabasında” diye bahsedildi.

Raporda ayrıca kendisini “drone süper gücü” olarak ön plana çıkaran Türkiye’nin Etiyopya, Ukrayna ve Mali dâhil 20’den fazla ülkeye insansız hava aracı (İHA) ihraç ettiğine dikkat çekildi.

Türkiye’nin son birkaç yılda başta İHA olmak üzere askeri teknoloji ihracatı bakımından en aktif ülkelerden biri olmasının, endekste silah ihracatı kriteri bakımından olumsuz bir etki yarattığına vurgu yapıldı.

Türkiye’nin silah ihracatının 2022 yılında yüzde 72,7 büyüdüğü belirtilen raporda, “Avrupa, Ortadoğu ve Kafkaslar’ın kesiştiği stratejik konumu, Türkiye’yi bölgedeki etkili bir güç yapıyor” denildi.

Endeks kapsamında silahlı çatışmaların ekonomik maliyetleri de hesaplanıyor. Söz konusu maliyetler 2022’de 17,5 trilyon dolara ulaştı. Bu, ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılalarının toplamının yüzde 13’üne tekabül ediyor. Kişi başına düşen pay ise 2 bin 200 dolar görülüyor.

Türkiye, “şiddetin ekonomik maliyeti” bakımından 224,8 milyar dolar ile 132’nci sırada yer aldı. Bu meblağ, bir önceki yıl 128,2 milyar dolardı.

Raporda, Türkiye’de “şiddetin ekonomik maliyetinin” gayrisafi yurt içi hasıladaki payı yüzde 5 olurken kişi başına 2 bin 634 dolar düştüğü belirtildi.

Dünyanın üst üste dokuz yıldır daha az barışçıl bir hâl aldığını gösteren endekse göre, 2022’de dünya genelindeki çatışmalarda ölenlerin sayısı 238 bini geçti. IEP, bunun Ruanda soykırımının yaşandığı 1994 yılından beri kaydedilen en yüksek sayı olduğunu belirtti.

Son sırada Afganistan var

Endekse göre, en barışçıl ülke bu yıl da İzlanda oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Danimarka, İrlanda, Yeni Zelanda, Avusturya, Singapur, Portekiz, Slovenya, Japonya ve İsviçre izledi. Almanya listenin 15’inci sırasında yer aldı. Listenin son sırasında Afganistan bulunuyor. Yemen endeks kapsamındaki 163 ülke arasında 162’nci, Suriye ise 161’inci oldu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Liradaki Değer Kaybı Hızlandı; Doların Yükselişi Sürecek Mi?

2023 yılında Türk Lirası (TL), Dolar karşısında bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti.

Peki Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecek mi, Dolar’ın yükselişi devam edecek mi?

Londra merkezli ekonomik araştırma şirketi Capital Economics’ten kıdemli ekonomist Liam Peach, “Bu büyük ihtimalle yetkililerin, seçimden önce TL’yi yapay bir şekilde güçlü bir pozisyonda tutmak için kura müdahale etmelerine yol açan kısıtlamalardan vazgeçmelerinin bir sonucu” diyor.

Gelişmekte olan piyasalar ekonomisti Peach, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bu yılın başından beri “yaktığı” rezervleri toparlamaya başladığını; bankalar, şirketler ve bireyleri kısıtlayan döviz uygulamalarının yavaşça kaldırıldığını söylüyor.

Aslında daha önce yapılan yorumlarda da TCMB’nin seçimlerden sonra piyasaya müdahale etmeyi ve kuru baskılamayı bırakması öngörülüyordu.

TCMB’nin kuru baskılamak için kullandığı araçlar nedeniyle bu ayın başında net rezervler tarihi düşük seviyesine inmişti. Geçen hafta ise net rezervlerin pozitif bölgeye geçiş yaptığı görüldü.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada, TCMB’nin analitik bilanço verilerine göre net uluslararası rezervlerinin geçen hafta 8,5 milyar dolar ile tarihin en büyük haftalık artışını kaydettiğini vurguladı. Şimşek, “Rasyonel politikalara dönüş kademeli olarak devam edecek” dedi.

Dubai’deki East Capital şirketinden yatırım danışmanı Emre Akçakmak da TCMB rezervlerinde son dönemde yaşanan toparlanmayı şu şekilde yorumladı:

“Merkez Bankası’nın artık TL’nin seviyesini kontrol etmek için çok da aktif olmadığını, hatta belki ihracatçılardan gelen ya da Kur Korumalı Mevduat’tan gelen paranın elde tutulduğunu ve uluslararası döviz pozisyonun güçlendirildiğini görüyoruz.

“Böylece frene basılmasından vazgeçilerek kurun piyasa dinamiklerini yansıtan bir yere gelmesinin önü açılıyor.”

‘TCMB’nin sadeleşme kararlarının yansıması’

Global Menkul Değerler Araştırma Grubu Direktörü Serdar Pazı da kurdaki yükselişin yeni Merkez Bankası yönetiminin aldığı sadeleşme kararlarına paralel olarak gerçekleştiği görüşünde.

Sadeleşme kararlarına örnek olabilecek son karar Pazar günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bankaların menkul kıymet tesisi yükümlülüğünde değişikliğe gidildi.

Bankaların bilançolarındaki Türk Lirası ağırlığına ilişkin yükümlülük yüzde 60’tan yüzde 57’ye düşürüldü.

Yüksek menkul kıymet tutma yükümlülükleri nedeniyle son yaşanan kur yükselişi, birçok bankanın bilançosunda Türk Lirası’nın payını yüzde 60’ın altına indirmişti.

Yayımlanan kararda, 22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) kararlarına atıfla, kademeli bir sadeleşmenin devam edeceği vurgulandı.

Atıf yapılan toplantıda politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltilmişti. Bu toplantı, bu ayın başında Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığına getirilmesinin ardından yapılan ilk PPK toplantısıydı.

‘Londra swap piyasası tekrar işlerlik kazandı’

Ekonomist Serdar Pazı, Londra swap piyasasının tekrar işlerlik kazanması ve bu piyasada TL faizlerin eksiye düşmesinin de koşulların serbest bırakıldığı anlamına geldiğini söylüyor.

Swap, döviz kurlarında oynaklığın yaşandığı zamanlarda yatırımcının bu oynaklıktan kaynaklanan riskinin önünü alması için önemli bir araç olarak ortaya çıkıyor.

Türk Lirası varlıklara yatırım yapmak isteyen yabancılar, TL’yi Londra’daki varlık yönetimi şirketleri üzerinden borçlanarak edinebiliyor, bu da swap faizlerine yansıyor.

Pazı, 2018’deki kur krizini takip eden yıllarda yerli bankalara Londra’daki piyasaya kaynak verilmemesi yönünde bir telkinde bulunulduğunu, böylece swap piyasasının bilerek daraltıldığını aktarıyor.

Ancak Pazı’ya göre yeni ekonomi yönetiminin piyasa yanlısı politikaları uygulamaya başlamasıyla “swap piyasasında yabancıların, TL’ye çok yüksek bir maliyete katlanmadan kolay bir erişim sağlamasına” izin verildi.

Bundan sonraki faiz politikası etkili olacak

Dolar/TL kurunun bundan sonra göreceği seviyeyi ise Merkez Bankası’nın izleyeceği faiz politikası ve sıkılaşmanın hangi hızda kaydedileceği etkileyecek.

Ekonomist Serdar Pazı, Dolar/TL kurunda 26 ve 30 arasında bir yerde zirvenin görüleceğini, ardından da ek sıkılaştırma ve ek sadeleşme adımlarının yanı sıra yabancı yatırımcının daha makul bir bakış kazanması ihtimaliyle kurun bu seviyelerde kalabileceğini düşünüyor.

Pazı’ya göre Türkiye’ye giriş yapması beklenen yabancı sermayenin büyüklüğüne göre TL nominal olarak değer bile kazanabilir.

Bu yaz turizmin canlanmasıyla beraber Türkiye’ye döviz girişinin gerçekleşecek olması da kurun daha fazla yükselmesinin önüne geçebilir.

Yabancı yatırımcı ikna oldu mu?

Seçimlerin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek, ortodoks ekonomi politikalarına dönüş yapılacağını ve rasyonel para piyasası kurallarının izleneceğini söylemişti.

Bunun ilk adımı olarak TCMB politika faizini yüzde 15’e yükseltti ancak bu piyasa beklentisi olan yüzde 20’nin altında kaldı.

Bu yüzden analistlere ve ekonomistlere göre yabancı yatırımcı bundan sonra politikaların nasıl şekilleneceğini görmek istediği için henüz beklemede.

Ekonomist Liam Peach’e göre ilk işaretler, yatırımcıların Türkiye’nin daha piyasa yanlısı politikalara geçmesinden memnun olduğunu gösteriyor. Peach, Mayıs ayının sonlarından beri Türk varlıkların risk priminin düştüğünü vurguluyor.

Ortodoks politikalara geçişin başarılı olması için yetkililerin sıkılaşma ve faiz artırımı adımlarına kararlılıkla devam etmesi gerektiğini söyleyen Peach, enflasyonun ise uzun dönem yüksek kalacağını öngörüyor:

“Enflasyonu tek hanelere düşürmek uzun bir süreç. Gerçek faizlerin daha çok uzun süre yıllar boyunca yüksek tutulmasını gerektiriyor.”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

AİHM’den Türkiye Hakkında Bir Hak İhlali Kararı Daha!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de boşanan kadınların hamile olmadıklarını gösteren bir rapor sunmadıkları takdirde yeniden evlenebilmek için 300 gün beklemelerini zorunlu kılan kanun hükmünü hak ihlali olarak değerlendirildi.

Nurcan Bayraktar’a karşı Türkiye davasındaki kararda, bu uygulamanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “özel hayata saygı hakkı” başlıklı 8’inci maddesinin ve “evlenme hakkı” başlıklı 12’nci maddeyle bağlantı olarak da “ayrımcılığın engellenmesi” başlıklı 14’üncü maddenin ihlal edildiğini belirtti.

Dava, Türkiye’de Ocak 2014’te boşandıktan sonra aynı yıl 300 günlük bekleme süresinin tıbbi rapor olmaksızın kısaltılması için mahkemeye giden ancak yargıdan olumsuz yanıt alan Nurcan Bayraktar’ın iç hukuk yolunun tükenmesinin ardından Haziran 2020’de AİHM’ye bireysel başvuruda bulunması üzerine Strazburg merkezli uluslararası mahkemeye taşınmıştı.

Türkiye’de yasalar kadınların eski eşlerinden farklı biriyle evlenmek için boşanmalarının kesinleşmesinden sonra asgari 300 gün beklemelerini şart koşuyor. İddet süresi olarak da adlandırılan bu süreyi beklemek istemeyen kadınların hamile olmadıklarını tıbbi testlerle ispatlamaları gerekiyor.

Türk Medeni Kanunu’nun 132. Maddesinde iddet süresinin çerçevesi şöyle çiziliyor: Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

AİHM, hak ihlali tespit ettiği davada, mahkemeye başvuran Nurcan Bayraktar adlı şikayetçiye 300 gün bekleme zorunluluğu getirilmesi ve bu kişiden tıbbi rapor istenmesinin hiçbir zorunlu toplumsal gereksinime hizmet etmediğine hükmetti.

Söz konusu uygulamanın “hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olmasının yanı sıra yeterli ve uygun sebeplerle de gerekçelendirilmediğini” belirten AİHM, “başvuru sahibinin özel hayatına saygı hakkına müdahaleyle sonuçlanan” bu eylemin “demokratik bir toplumda gerekli olmadığı” hükmüne vardı.

“İhlalin tespit edilmesinin tek başına yeterli adil tazmin oluşturduğuna” hükmeden AİHM, başvuru sahibine herhangi bir tazminat ödenmesine gerek görmedi. Ancak AİHM, Türkiye’yi Bayraktar’ın 564 euroluk mahkeme masraflarını ödemeye mahkûm etti.

Mahkeme ayrıca, bu uygulamanın doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığı anlamana geldiğini ve doğacak çocuğun babasının kim olduğu üzerindeki belirsizliği önlemek amacıyla alınan bir tedbir olduğu savının bu ayrımcılığı haklı gösteremeyeceğine hükmetti.

Davacının cinsiyeti nedeniyle gördüğü muamelenin gerekli olmadığı ve hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemeyeceği ifade edildi.

Ayrıca “soy kütüğünde karışıklık olmasını” önlemek gibi bir amacın, yani biyolojik babanın kim olduğunu tespit etme niyetinin, modern toplumda yeri olmadığı belirtildi. AİHM’in ön kararının ardından tarafların nihai bir karar alınmasını talep etmek için üç ay süreleri bulunuyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Kurban Bayramı” Mesajı: Türkiye Yüzyılı Menziline Mutlaka Varacağız

Kurban Bayramı nedeniyle bir mesaj yayımlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin aynı zamanda hizmetlerle, eserlerle, yatırımlarla ve reformlarla dolu dolu geçireceği altın değerinde bir beş sene daha kazandığını belirten, “Biz de milletimizin güvenine layık olabilmek adına, kabinemiz ve ittifak ortaklarımızla birlikte omuz omuza çalışacağız. 29 Mayıs sabahı itibarıyla inşasına başladığımız Türkiye Yüzyılımızı, bir hayal olmaktan çıkarıp, Allah’ın izniyle, gerçeğe dönüştüreceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Amacımız; milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinde Cumhuriyetimizin yeni yüzyılını, her açıdan yeni bir dönemin, yepyeni bir şahlanışın, yeni bir toplumsal mutabakatın miladı hâline dönüştürmektir. Bununla ilgili hazırlıklarımızı yaptık, kadromuzu oluşturduk, hedeflerimizi belirledik. İnşallah milletimizin çizdiği istikamette yürüyerek Türkiye Yüzyılı menziline mutlaka varacağız.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kurban Bayramı nedeniyle video mesaj yayımladı. Erdoğan, mesajında, tüm vatandaşların Kurban Bayramı’nı tebrik etti.

“Rabbimize, bizleri bir Kurban Bayramı’na daha sağlıkla, huzurla ve afiyetle ulaştırdığı için sonsuz hamdediyoruz. Kurban Bayramı’nın; ailelerimize, milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Bayramlar; millet olarak birliğimizi, beraberliğimizi, ezeli ve ebedi kardeşliğimizi hatırladığımız mübarek günlerdir. Kurban Bayramı, özellikle kurban ibadetiyle paylaşma ve dayanışmanın adeta zirveye çıktığı bereketli bir zamandır.”

6 Şubat depremleri sebebiyle yüreklerin yandığı bu aylarda, Kurban Bayramı’nın, vatandaşlar arasında kardeşlik iklimini daha da güçlendireceğine inandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vesileyle bir kez daha asrın felaketinde hayatını kaybeden 50 bini aşkın canımızı rahmetle yâd ediyor, ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.

Depremin yaralarını sarmak ve depremzedeleri en kısa sürede yeni yuvalarına kavuşturmak için çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geride bıraktığımız seçim döneminde de bu hassasiyetimizi koruduk. Deprem bölgesindeki kardeşlerimizi sık sık ziyaret etmek suretiyle hem acılarını paylaştık hem de sahada yürütülen çalışmaları bizzat takip ettik. İnşa ve ihya faaliyetlerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Deprem konutlarının ilk bölümünün teslimatına inşallah ekim, kasım ayları itibarıyla peyderpey başlıyoruz. Milletimize söz verdiğimiz şekilde, 319 bini ilk bir sene içerisinde olmak üzere, toplam 650 bin deprem konutunu tamamlamakta kararlıyız” şeklinde konuştu.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin geride bırakılmasıyla birlikte, artık ülkenin sorunlarına daha fazla yoğunlaşma imkânına kavuştuklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Bundan sonra tüm enerjimizi ve vaktimizi Türkiye’yi büyütmeye, milletimizin taleplerini karşılamaya hasredeceğiz. Buradan bir kez daha verdikleri güçlü destekle ‘iki bayram arasında bizlere iki demokrasi bayramı yaşatan’ aziz milletimin tüm fertlerine, yurt dışındaki gurbetçi kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum. Türkiye, son asrın en kritik seçimlerinden birini demokrasi şöleni içerisinde, yüzde 90’a varan rekor katılım oranıyla, bütün dünyada gıptayla izlenen bir atmosferde, hamdolsun, başarıyla gerçekleştirmiştir. Seçimlerin kazananı; tartışmasız bir şekilde 85 milyon vatandaşıyla tüm Türkiye’dir.”

“Türkiye Yüzyılı menziline mutlaka varacağız”

Türkiye’nin aynı zamanda hizmetlerle, eserlerle, yatırımlarla ve reformlarla dolu dolu geçireceği altın değerinde bir beş sene daha kazandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz de milletimizin güvenine layık olabilmek adına, kabinemiz ve ittifak ortaklarımızla birlikte omuz omuza çalışacağız. 29 Mayıs sabahı itibarıyla inşasına başladığımız Türkiye Yüzyılımızı, bir hayal olmaktan çıkarıp, Allah’ın izniyle, gerçeğe dönüştüreceğiz.

Amacımız; milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesinde Cumhuriyetimizin yeni yüzyılını, her açıdan yeni bir dönemin, yepyeni bir şahlanışın, yeni bir toplumsal mutabakatın miladı hâline dönüştürmektir. Bununla ilgili hazırlıklarımızı yaptık, kadromuzu oluşturduk, hedeflerimizi belirledik. İnşallah milletimizin çizdiği istikamette yürüyerek Türkiye Yüzyılı menziline mutlaka varacağız” şeklinde konuştu.

Son 21 yıldır olduğu gibi gelecek beş sene boyunca da yine aşkla çalışacaklarını, eser ve hizmet siyasetinden asla taviz vermeyeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajını şu cümlelerle tamamladı: “Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum. Hac farizasını yerine getirme niyetiyle şu an kutsal topraklarda bulunan kardeşlerimizin ibadetlerinin kabul olmasını Rabbim’den niyaz ediyorum. Kurban Bayramı ziyaretleri ve tatil amacıyla yollara çıkan tüm vatandaşlarımızdan, trafik kurallarına titizlikle riayet etmelerini istiyorum. Kurban Bayramı’nın hepimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor; sizleri bir kez daha muhabbetle selamlıyorum. Bayramınız mübarek olsun.”

Paylaşın

Türkiye’de Her 100 Bin Kişiden 355’i Cezaevinde

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili raporuna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan, Azerbaycan, Macaristan, Litvanya, Polonya, Slovakya, Arnavutluk, Çekya ve Letonya, Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Avrupa Konseyi, cezaevleriyle ilgili raporunu yayınladı. rapora göre, üye ülkeler içinde cezaevlerinin en kalabalık olduğu ülke Türkiye.

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili bugün yayımlanan yıllık raporuna göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Bu sıralamada, İngiltere (79,092), Polonya (71,874), Fransa (69,964), Almanya, (56,294), İtalya (54,372), Ukrayna (48,038) ve İspanya (47,425) Türkiye’nin ardından diğer sıraları alıyor.

Rapora göre, nüfusa göre de kişi başına en fazla mahkum ve tutuklunun olduğu ülke yine Türkiye.

Buna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan (237), Azerbaycan (217), Macaristan (194), Litvanya (191), Polonya (190), Slovakya (187), Arnavutluk (176), Çekya (175) ve Letonya (172) Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 31 Ocak 2021’den 31 Ocak 2022’ye kadar, nüfusu bir milyonu aşan ülkelerde ortalama hapsedilme oranı yüzde 2,3 arttı.

Tutukluluk oranının en fazla arttığı cezaevi yönetimleri ise şu şekilde sıralandı: Slovenya (yüzde 23), Finlandiya (yüzde 15), Fransa (yüzde 15), Kuzey İrlanda (yüzde 13), Karadağ (yüzde 12), Hırvatistan (yüzde 10) ve Türkiye (yüzde 9,2).

Hapishanelerde yoğunluğun en fazla olduğu ülkeler hangisi?

Rapora göre genel olarak, Avrupa’da hapishanelerdeki yoğunluk Ocak 2021’den Ocak 2022’ye kadar yüzde 4,8 artış gösterdi.

Buna göre, doluluk oranı mevcut 100 kişilik kapasiteye göre 87,4’ten 91,6’ya çıktı.

Cezaevlerindeki kapasiteye göre en fazla yoğunluğun yaşandığı 7 ülke ise şunlar: Romanya’da 100 kişilik kapasiteye 124 mahkum, Kıbrıs Rum Kesimi’nde (118, Fransa’da 115, Belçika’da 115, Türkiye’de 113, Yunanistan’da 108 ve İtalya’da 107 mahkum düşüyor.

Uyuşturucudan mahkum olanların en fazla olduğu ülkeler?

Rapora göre, on ülkenin cezaevlerinde tüm mahkumların dörtte birinden fazlası uyuşturucuya bağlı suçlardan hüküm giydi.

Buna göre, uyuşturucudan mahkum olanların diğerlerine oranına bakıldığında Belçika, yüzde 51, Letonya yüzde 43, Azerbaycan yüzde 37, Türkiye yüzde 32, İtalya yüzde 32, Malta yüzde, Arnavutluk yüzde 28, Danimarka yüzde 27, İzlanda 27 ve Sırbistan yüzde 26.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

TÜRK İŞ Açıkladı: Açlık Sınırı 10 Bin 373, Yoksulluk Sınırı 33 Bin 788 TL

Haziran ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 10 bin 373 , yoksulluk sınırı 33 bin 788 liraya yükseldi. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 13 bin 4711 liraya yükseldi. Önceki ay açlık sınırı 10 bin 362, yoksulluk sınırı ise 33 bin 752 lira olmuştu.

Haber Merkezi / Haziran ayında mutfak enflasyonu aylık yüzde 0,1 oldu. Altı aylık değişim oranı yüzde 27,58, son on iki ay itibariyle değişim oranı yüzde 62,30 ve on iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise yüzde 108,58 olarak hesaplandı.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması” Haziran 2023 sonuçlarını açıkladı.

Araştırmaya göre, haziranda 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” 10 bin 373 lira oldu.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen “yoksulluk sınırı” ise 33 bin 789 lira olarak hesaplandı. Bekar bir çalışanın “yaşama maliyeti” de aylık 13 bin 471 lira olarak belirlendi.

Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 0,10 oldu.

Araştırmaya göre, bir önceki aya kıyasla süt fiyatı sabit kaldı, peynir fiyatı yüzde 4 geriledi, yoğurt yüzde 5 zamlandı. Dana kıyma ortalama 300 lira, kuşbaşı ortalama 335 liradan satıldı. Kuzu ve balık fiyatları sınırlı düzeyde gerilerken, tavuk fiyatı yüzde 12 azaldı.

Yumurta fiyatı haziranda yüzde 3 zamlandı ve tanesi ortalama 3 liradan satılmaya başlandı. Kuru fasulyede sınırlı düzeyde, yeşil ve kırmızı mercimekte yüzde 7 fiyat düşüşü oldu.

Nohut yüzde 9, yağlı tohumlar ise yüzde 6 zamlandı. Pirinç yüzde 5, bulgur ve irmik yüzde 3 zamlanırken, ekmek ve makarna fiyatı değişmedi.

Patates, kuru soğan, domates, patlıcan, fasulye, havuç fiyatları geriledi. Gıda sepetinde bu ayın zam şampiyonu yüzde 87’lik artışla kıvırcık marul oldu ve ortalama 25 liradan satıldı.

Son bir ayda ayçiçeği yağı fiyatı ortalama yüzde 3, tereyağı fiyatı sınırlı seviyede düştü. Margarin hafif düzeyde, zeytinyağı yüzde 4 zamlandı.

Çay yüzde 31, tuz yüzde 30, siyah zeytin yüzde 7, baharatlar yüzde 4, yeşil zeytin ve reçel yüzde 3 zamlandı. Şeker ve pekmezde sınırlı seviyede fiyat artışı yaşandı. Salça fiyatları yüzde 3 düştü.

Paylaşın

HDP Ve YSP’den “Kurban Bayramı” Mesajı: Eşitlik, Özgürlük Ve Barış

Kurban Bayramı nedeniyle bir mesaj yayımlayan HDP ve YSP, mesajında, “Kurban Bayramının eşitlik, özgürlük ve barış getirmesini diliyoruz. Halkımızın ve Ortadoğu halklarının bayramı kutlu olsun!” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın, Kurban Bayramı öncesi, Türkçe ve Kürtçe olarak, “Özgürlüğe ve barışa vesile olması dileğiyle halklarımızın bayramını kutluyoruz” başlıklı bir kutlama mesajı yayınladı:

“Ne yazık ki büyük toplumsal sorunların, derinleşen ekonomik ve siyasi krizlerin, yoksulluğun, eşitsizliğin ve başta Kürt halkı olmak üzere topluma yönelik çok yönlü saldırıların gölgesinde Kurban Bayramını karşılıyoruz.

Ancak bayramları gerçek anlamlarına kavuşturabilir; dayanışma, paylaşma ve özgürleşme esaslarına dayalı toplumsal varoluşumuzu yeniden yaratabiliriz. Hayalini kurduğumuz savaşsız, sömürüsüz ve özgür yaşamı yaratmak mücadele gerekçemizdir. Bu vesileyle Kurban Bayramının eşitlik, özgürlük ve barış getirmesini diliyoruz. Halkımızın ve Ortadoğu halklarının bayramı kutlu olsun!”

“Cejna Qurbanê li gelê me pîroz be

Gelê me di bin şert û mercên giran, êrişên piralî, tehdidên tunebûnê de Cejna Qurbanê pêşwazî dike. Em hêvî dikin ku Cejna Qurbanê ji bo gelê me, gelên Rojhilata Navîn bibe sedema azadî, aştî û wekheviyê. Bi vê wesileyê em dikarin ji nû ve bingeha xwe ya civakî xurt bikin, pirsgirêkên xwe çareser bikin li hemberî êriş û tehdidên piralî xwe bi rêxistin bikin. Armanca jiyanek wekhev û azad ji bo me sedema têkoşînê ye û heya ku ev em bigihêjin vê armanca xwe emê têkoşîna xwe bidomîn in. Bi vê mabestê Cejna Qurbanê li gelê me li gelê Rojhilata Navîn û hemû mirovahiyê pîroz be.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Kurban Bayram” Mesajı: Sevginin, Hoşgörünün…

Kurban Bayramı nedeniyle bir mesaj yayımlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Kurban Bayramı, birlikteliğin olduğu kadar sevginin, hoşgörünün, gülümsemenin, selamlaşmanın, önyargılarımızdan arınmanın da günüdür. Bunları gerçekleştirdiğimizde adaleti de inşa etmiş olacağız. Bu nedenledir ki devleti yönetenler, liyakat sahibi ve adaletli davranmak zorundadırlar. Aslında demokrasinin varlık nedeni de bu” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Unutulmaması gereken gerçek, insanlık tarihinin bir anlamda adaleti arama ve adaletsizliklerle mücadele tarihi olduğudur. Açıkça ifade etmek gerekirse adalet arayışı, aynı zamanda umudun tüketilmemesi ve umut arayışımızın da hep diri tutulması demektir.”

Kılıçdaroğlu, mesajının devamında, “Dolayısıyla bizler; ahlaki, vicdani ve insani değerleri bayramlarda hatırlayan değil, doğanın doğallığını korumak dahil, yaşamın her alanına yayan bir ülkede yaşamak isteriz. Öte yandan, yaşatılan ekonomik buhran nedeniyle alım gücü ve refah düzeyi düşen ve neşesi elinden alınan sevgili halkımızın mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmesini dilerim” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kurban Bayramı vesilesiyle bir mesajı yayınladı. Kılıçdaroğlu, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Kurban Bayramı, birlikteliğin olduğu kadar sevginin, hoşgörünün, gülümsemenin, selamlaşmanın, önyargılarımızdan arınmanın da günüdür. Bunları gerçekleştirdiğimizde adaleti de inşa etmiş olacağız. Bu nedenledir ki devleti yönetenler, liyakat sahibi ve adaletli davranmak zorundadırlar. Aslında demokrasinin varlık nedeni de bu.

Unutulmaması gereken gerçek, insanlık tarihinin bir anlamda adaleti arama ve adaletsizliklerle mücadele tarihi olduğudur. Açıkça ifade etmek gerekirse adalet arayışı, aynı zamanda umudun tüketilmemesi ve umut arayışımızın da hep diri tutulması demektir.

Dolayısıyla bizler; ahlaki, vicdani ve insani değerleri bayramlarda hatırlayan değil, doğanın doğallığını korumak dahil, yaşamın her alanına yayan bir ülkede yaşamak isteriz. Öte yandan, yaşatılan ekonomik buhran nedeniyle alım gücü ve refah düzeyi düşen ve neşesi elinden alınan sevgili halkımızın mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmesini dilerim.

Bu duygularla, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve terör örgütlerine karşı mücadelede hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ayrıca bedenlerini bizler ve vatanımız için siper etmiş gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum. Kurban Bayramı’nız kutlu olsun.”

Paylaşın

Emekli İkramiyesiyle Bir Günlük “Bayram Sofrası” Kurulamıyor

CHP’li Ağbaba, geçtiğimiz yıl bin 100 TL olan bayram ikramiyesinin yüzde 81’lik zamla 2 bin TL’ye yükseltildiğini hatırlatarak, “Geçtiğimiz Kurban Bayramı’ndan bu yıla sadece dana etinin fiyatı en az yüzde 271 oranında arttı. Bayramda emekli ikramiyesi ile değil kurban kesmek, sofrasına koyacağı bir kap et yemeğinin maliyeti yüzde 271 oranında arttı” dedi ve ekledi:

“Emekli ikramiyesi ile bu yıl geçen yıla göre eksi 5,2 kilo daha az et alabiliyor. Emekli ikramiyesi geçen yıla göre yüzde 81 oranında artmasına rağmen tavuk etinde ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 203’lük bir artış yaşandı. Et yerine tavuk yemek isteyen emekli geçtiğimiz yıla göre sofrasına 10 kilo daha az tavuk eti koyabiliyor.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Veli Ağbaba geçtiğimiz yıl Kurban Bayramı ile bu yılki bayramda emekli ikramiyelerinin alım gücünü kıyasladı.

CHP’li Ağbaba, “2 bin TL’lik emekli ikramiyesi ile bir günlük bayram sofrası dahi kurulamıyor” dedi.

Geçtiğimiz yıl bin 100 TL olan bayram ikramiyesinin yüzde 81’lik zamla 2 bin TL’ye yükseltiğini hatırlatan Ağbaba, “Geçtiğimiz Kurban Bayramı’ndan bu yıla sadece dana etinin fiyatı en az yüzde 271 oranında arttı. Bayramda emekli ikramiyesi ile değil kurban kesmek, sofrasına koyacağı bir kap et yemeğinin maliyeti yüzde 271 oranında arttı. Emekli ikramiyesi ile bu yıl geçen yıla göre eksi 5,2 kilo daha az et alabiliyor. Emekli ikramiyesi geçen yıla göre yüzde 81 oranında artmasına rağmen tavuk etinde ise geçtiğimiz yıla göre yüzde 203’lük bir artış yaşandı. Et yerine tavuk yemek isteyen emekli geçtiğimiz yıla göre sofrasına 10 kilo daha az tavuk eti koyabiliyor” dedi.

Türk kahvesinin fiyatının geçtiğimiz bayrama göre yüzde 154, bir kilo baklavanın fiyatının ise yüzde 190 artığına dikkat çeken CHP’li Ağbaba “Bir emekli ikramiyesi ile geçen yıla göre 4 kilo daha az baklava alabilirken, yine geçtiğimiz yıla göre 250 gramlık Türk kahvesinde ise 9 paket daha az Türk kahvesi alabiliyor. Kuru bakliyat ve sebze ürünleri geçen yıla göre daha az alınabiliyor. Bin 100 TL’lik emekli ikramiyesi karşısında bu yıl pirinçteki kayıp 20 kilo olurken kayıplar kuru fasulyede 19 kilo, nohutta ise 12 kilo oldu. Yine geçtiğimiz yıla göre 2 bin TL’lik emekli ikramiyesinin bin 100 TL’lik emekli ikramiyesi karşısındaki kaybı dolmalık biberde 12 kilo, domateste 11 kilo, salatalıkta ise 9 kilo oldu” ifadelerini kullandı.

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) araştırmasına göre, bayram alışverişinin maliyeti geçtiğimiz yıla göre en az yüzde 53 oranında arttı. Araştırmaya göre en yüksek artış yüzde 165 ile çocuk gömleğinde olurken ikinci sırayı ise yüzde 138,1 ile kurbanlık fiyatları aldı.

Gömlek (Çocuk): Yüzde 165,2
Pantolun (Çocuk): Yüzde 123
Elbise (Çocuk): Yüzde 103,6
Ayakkabı (Çocuk): Yüzde 53,7
Otobüs Bileti: Yüzde 72,5
Kolonya: Yüzde 57,8
Kurbanlık bedeli: Yüzde 138,1

Paylaşın