TÜİK Açıkladı: Haziran’da En Fazla Borsa Kazandırdı

Haziran ayında en fazla reel getiri sağlayan yatırım aracı BIST 100 endeksi, yılın ilk altı ayında en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı külçe altın oldu. Son 12 ay incelendiği zaman ise, BIST 100 endeksi yine en fazla reel getiri sağlayan yatırım aracı olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları Haziran 2023 verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre, aylık en yüksek reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 11,10, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise yüzde 13,86 oranlarıyla BIST 100 endeksinde gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Amerikan Doları yüzde 10,33, Euro yüzde 9,85 ve külçe altın yüzde 1,44 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 4,54 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 10,05 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde; Amerikan Doları yüzde 13,07, Euro yüzde 12,58 ve külçe altın yüzde 3,95 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken; mevduat faizi (brüt) yüzde 2,17 ve DİBS yüzde 7,81oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 14,70, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 16,45 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olmuştur. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,00, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 14,72 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre külçe altın; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 17,57, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 12,71 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken, aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 21,56, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 24,81 oranlarında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Yıllık en yüksek reel getiri BIST 100 endeksi

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde BIST 100 endeksi; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 52,13, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 54,56 oranlarında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 3,96 oranında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Euro yüzde 0,40, Amerikan Doları yüzde 2,69, DİBS yüzde 10,31 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 17,28 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde külçe altın yüzde 5,62 ve Euro yüzde 1,19 oranlarında yatırımcısına reel getiri sağlarken, Amerikan Doları yüzde 1,14, DİBS %8,88 ve mevduat faizi (brüt) yüzde 15,96 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Paylaşın

Merkez’den “Kur Korumalı Mevduat” Hamlesi

Kamu bankaları önceki gün Kur Korumalı Mevduat (KKM) dönüşleri nedeniyle dolar satışı yapmıştı. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) yeni bir karar alarak özel bankaların da döviz teminini karşılama kararı aldı.

Hürriyet‘ten Neşe Karanfil‘in haberine göre, Merkez Bankası’nın özel bankalara KKM dönüşü için ödeyeceği dövizde minimum işlem tutarı 500 bin dolar/avro olacak. İşlem bilgileriyle ilgili her türlü uyuşmazlıkta telefon görüşmeleri kayıtları esas alınacak.

Merkez Bankası’nın bankalara dün gönderdiği talimatta uygulama şöyle anlatıldı:

Talimatta kur korumalı mevduat (KKM) hesap sahiplerinin vade tarihinde hesaplarını yenileme ilgilerinin devam etmekle birlikte vade sonunda döviz talep etmeleri halinde döviz piyasasında likidite ihtiyacının oluşabildiği belirtildi.

Bankaların vade sonunda ihtiyaç duyacakları döviz likiditesinin piyasa koşulları çerçevesinde Merkez Bankası’nca doğrudan karşılanabilmesine ve bankaların döviz likiditesi yönetimine destek olunmasına karar verildiği de bildirildi.

İşlemler döviz piyasasında işlem yapmaya yetkili tüm bankalarla gerçekleştirilebilecek. Bankalar döviz alım taleplerini döviz piyasalarında işlem yapma yetkisi bulunan kişilerce ve telefon aracılığıyla Döviz Piyasaları Müdürlüğü’ne iletecek. İşlemler için komisyon alınmayacak. Teminat ve limit aranmayacak.

Bankalara yapılacak döviz ödemeleri bankaların işlemlere ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesinden sonra gerçekleştirilecek. İşlemler Türk Lirası karşılığında ABD doları veya avro cinsinden olacak.

İşlemlerde saat 11.00’da Merkez Bankası tarafından ilan edilen döviz alış kurları kullanılacak. İşlemler tam iş günlerinde 13.30-15.00 saatleri arasında yapılacak. Minimum işlem tutarı 500 bin dolar/euro olarak belirlendi.

Merkez Bankası bankaları daha fazla döviz talep etmemeleri yönünde de uyardı. Talimatta, işlemler sonrasında yükümlülüğünü yerine getiremeyen veya Merkez Bankası’ndan aldığı döviz tutarının KKM hesap sahipleri tarafından vade sonunda ilgili bankanın talebinden fazla olduğu tespit edilen bankalara müeyyide uygulanabileceği belirtildi.

İşlem bilgileri ile ilgili her türlü uyuşmazlıkta telefon kayıtlarının dikkate alınacağı kaydedildi. Talimatta, uyuşmazlığın giderilememesi durumunda Merkez Bankası’nın düzenleme ve değerlendirmelerinin esas kabul edileceği de vurgulandı.

KKM 2,7 trilyon lirayı aştı

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 23 Haziran haftasına ilişkin bankacılık verilerini açıkladı. Buna göre söz konusu hafta itibarıyla Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarının toplamı 2 trilyon 719 milyar 608 milyon liraya ulaşarak yeni zirvesini gördü

23 Haziran haftasında KKM hesaplarında 91 milyar 295 milyon liralık artış yaşandı. Bloomberght’nin aktardığına göre, son verilerle beraber 24 hafta üst üste KKM hesaplarında yükseliş kaydedilmiş oldu. Söz konusu 24 haftada hesaplarda 1 trilyon 349 milyar 599 milyon liralık artış yaşandı.

KKM’de 31 Mart’ta faiz üst sınırı kaldırıldı. Alınan kararla KKM’lerde asgari faiz oranı politika faiz oranında olmaya devam ederken, üst sınırı bankalar belirlemeye başladı.

Faiz yüzde 40’ın üzerinde

Bu karardan önce yüzde 11.5 olan KKM faizi bu hafta itibarıyla ortalama yüzde 40’ın üzerine çıktı. 31 Mart’tan sonra faizlerinde artmasının etkisiyle KKM’de yükseliş hızlandı. Söz konusu tarihten sonra 1 trilyon 18 milyar 545 milyon liralık yükseliş kaydedildi.

Son olarak geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, kur korumalı mevduat hesabına uygulanan stopaj istisnası 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılmıştı.

Paylaşın

“Kamu Bankaları Piyasaya 1 Milyar Dolar Sattı” İddiası

Liranın dolar karşısında 26.07’yi geçmesini engellemek için kamu bankalarının öğlene kadar yaklaşık 1 milyar dolar sattığı öne sürüldü. Satışın, KKM dönüşleri nedeniyle piyasada oluşan döviz likidite ihtiyacının karşılanması için yapıldığı belirtildi.

Gelişmenin ardından açıklama yapan eski Merkez Bankası Başekonomisti Hakan Kara, “TCMB’nin döviz likiditesini kendinde topladığı bu sistemde döviz satması normal. Önemli olan satış değil alış-satış farkı. İşlemleri netleştirince döviz piyasasına satış değil bilakis alış yönünde ciddi müdahale olduğu görülüyor. TCMB son 8 iş gününde nette 13,4 milyar dolar almış” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın bankacılarla yaptığı toplantıda, bankacılara dövizi tutmak için dolar satışının artık yapılmayacağını söylediği bildirilmişti. Ancak Bloomberg’te yer alan Kerim Karakaya ve Aslı Kandemir imzalı haberde kamu bankalarının bugün 1 milyar dolar satış yaptığı ifade edildi.

Habere göre ismini vermek istemeyen bazı kaynaklar kamu bankalarının, liranın dolar karşısında 26.07’yi geçmesini engellemek için öğlene kadar yaklaşık 1 milyar dolar sattığını söyledi.

“Satış KKM’den dönüşler için yapıldı”

Reuters Haber Ajansı da ekonomi yönetiminde üst düzey yetkili bir kişiye dayandırdığı haberinde 1 milyar dolarlık satışın gerçekleştiğini ve bunun Kur Korumalı Mevduat (KKM) dönüşleri nedeniyle piyasada oluşan döviz likidite ihtiyacının karşılanması için yapıldığını vurguladı.

“Satış değil, alım yönünde müdahale var”

Eski TCMB Başekonomisti Hakan Kara yaşanan gelişmenin ardından Twitter hesabından açıklama yaptı. Kara şu ifadeleri kullandı:

“TCMB’nin döviz likiditesini kendinde topladığı bu sistemde döviz satması normal. Önemli olan satış değil alış-satış farkı. İşlemleri netleştirince döviz piyasasına satış değil bilakis alış yönünde ciddi müdahale olduğu görülüyor. TCMB son 8 iş gününde nette 13,4 milyar dolar almış.”

“Bu iki haberi gören bir yatırımcı umutlanabilir mi?”

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serkan Özcan da haberin ardından Twitter’dan şu açıklamayı yaptı:

“Önce Merkez Bankası Başkanı’nın açıklaması, sonra Bloomberg’in haberi! Bu durumun en önemli sebebi ortada elle tutulur, kapsamlı, anlaşılır bir programın olmaması! Ayrıca para politikasında alınması gereken sert tedbirlerin muhtemelen siyasi baskı nedeniyle hala alınamıyor oluşu! Aynı gün bu iki haberi arka arkaya gören bir yatırımcının bu ülkenin ekonomisinden umutlanabilmesi mümkün mü? Bu halleriyle daha fazla kafa karıştırır ve yaşanmakta olan sürecin yaratacağı tahribatı daha da büyütürler!”

“Kura müdahale amacı taşımıyor”

Bloomberg HT’ye konuşan konuya yakın kaynaklar ise “Kamunun günlük döviz piyasasındaki hareketi kura müdahale amacı taşımıyor” dedi.

“Bu satışlar gerekli”

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota ise yaşanan gelişmeyi şöyle yorumladı: “İhracatçının dövizinin yüzde 40’ını satma zorunluluğu, KKM’den gelenler, Yuvam hesabı gibi uygulamalar nedeniyle döviz piyasası kendi dengesini kaybedeli çok olmuştu. Yabancı ve yerleşiklerin TL’ye güçlü dönüşü olmadığı zamanlarda TCMB’nin kendi pozisyonundan ithalat vb. talebi için döviz satması zaten artık gerekli.

Zaman zaman da net alım yapması gerekebilir. Bunu şimdiki gibi şeffaf olmayan şekilde kamu bankaları aracılığıyla gizli kapaklı yapmak, Berat Albayrak, Nureddin Nebati, Murat Uysal, Şahap Kavcıoğlu politikalarını devam ettirmektir. Bu alım satımların TCMB bünyesindeki piyasalarda düzenli ihalelerle veya doğrudan müdahalelerle yapılması halindeyse şeffaflık adına bir irade ortaya koyulmuş olur. Bu tercih ekonomi politikalarının samimiyetini de ortaya koyacak.”

Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 22 Haziran tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının özet metnini yayımladı.

Merkez Bankası’ndan “enflasyon” mesajı

Merkez Bankası, açıklamasında, “Kurul politika faizini enflasyonun ana eğiliminin gerilemesini ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlayacak parasal ve finansal koşulları oluşturacak şekilde belirleyecektir. Kurul, mevcut para politikası çerçevesinin enflasyon görünümü ve yukarı yönlü riskler göz önüne alındığında yüzde 5 enflasyon hedefini gerçekleştirmekten çok uzak olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur” ifadelerine yer verdi.

Açıklamanın devamında, “Enflasyonun 2023 yılında bir miktar yükseldikten sonra parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin devreye girmesiyle gerileyerek önce tarihsel ortalamalara, sonra da orta vadeli hedefe kademeli olarak yakınsayacağı öngörülmektedir. Kredi genişlemesi, maliyet baskıları ve döviz kuru gelişmeleri enflasyon üzerindeki baskıların artabileceğine işaret etmektedir. Enflasyon beklentilerindeki mevcut seyir ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma, enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır.” denildi.

Açıklamada ayrıca Kurul’un “adımları gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilen bir parasal sıkılaştırma sürecinin uygulanmasına” karar verdiği bilgisi yer aldı. Parasal sıkılaştırma sürecinin enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar devam edeceği kaydedildi.

22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizinin yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltildiği hatırlatılan metinde, Kurul alınan bu kararı, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için başlatılan parasal sıkılaştırma sürecinin ilk adımı olarak öngörmektedir” denildi.

Paylaşın

Liradaki Değer Kaybı Hızlandı; Doların Yükselişi Sürecek Mi?

2023 yılında Türk Lirası (TL), Dolar karşısında bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti.

Peki Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecek mi, Dolar’ın yükselişi devam edecek mi?

Londra merkezli ekonomik araştırma şirketi Capital Economics’ten kıdemli ekonomist Liam Peach, “Bu büyük ihtimalle yetkililerin, seçimden önce TL’yi yapay bir şekilde güçlü bir pozisyonda tutmak için kura müdahale etmelerine yol açan kısıtlamalardan vazgeçmelerinin bir sonucu” diyor.

Gelişmekte olan piyasalar ekonomisti Peach, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) bu yılın başından beri “yaktığı” rezervleri toparlamaya başladığını; bankalar, şirketler ve bireyleri kısıtlayan döviz uygulamalarının yavaşça kaldırıldığını söylüyor.

Aslında daha önce yapılan yorumlarda da TCMB’nin seçimlerden sonra piyasaya müdahale etmeyi ve kuru baskılamayı bırakması öngörülüyordu.

TCMB’nin kuru baskılamak için kullandığı araçlar nedeniyle bu ayın başında net rezervler tarihi düşük seviyesine inmişti. Geçen hafta ise net rezervlerin pozitif bölgeye geçiş yaptığı görüldü.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada, TCMB’nin analitik bilanço verilerine göre net uluslararası rezervlerinin geçen hafta 8,5 milyar dolar ile tarihin en büyük haftalık artışını kaydettiğini vurguladı. Şimşek, “Rasyonel politikalara dönüş kademeli olarak devam edecek” dedi.

Dubai’deki East Capital şirketinden yatırım danışmanı Emre Akçakmak da TCMB rezervlerinde son dönemde yaşanan toparlanmayı şu şekilde yorumladı:

“Merkez Bankası’nın artık TL’nin seviyesini kontrol etmek için çok da aktif olmadığını, hatta belki ihracatçılardan gelen ya da Kur Korumalı Mevduat’tan gelen paranın elde tutulduğunu ve uluslararası döviz pozisyonun güçlendirildiğini görüyoruz.

“Böylece frene basılmasından vazgeçilerek kurun piyasa dinamiklerini yansıtan bir yere gelmesinin önü açılıyor.”

‘TCMB’nin sadeleşme kararlarının yansıması’

Global Menkul Değerler Araştırma Grubu Direktörü Serdar Pazı da kurdaki yükselişin yeni Merkez Bankası yönetiminin aldığı sadeleşme kararlarına paralel olarak gerçekleştiği görüşünde.

Sadeleşme kararlarına örnek olabilecek son karar Pazar günü Resmi Gazete’de yayımlandı. Bankaların menkul kıymet tesisi yükümlülüğünde değişikliğe gidildi.

Bankaların bilançolarındaki Türk Lirası ağırlığına ilişkin yükümlülük yüzde 60’tan yüzde 57’ye düşürüldü.

Yüksek menkul kıymet tutma yükümlülükleri nedeniyle son yaşanan kur yükselişi, birçok bankanın bilançosunda Türk Lirası’nın payını yüzde 60’ın altına indirmişti.

Yayımlanan kararda, 22 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) kararlarına atıfla, kademeli bir sadeleşmenin devam edeceği vurgulandı.

Atıf yapılan toplantıda politika faizi 650 baz puanlık artışla yüzde 8,5’tan yüzde 15’e yükseltilmişti. Bu toplantı, bu ayın başında Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığına getirilmesinin ardından yapılan ilk PPK toplantısıydı.

‘Londra swap piyasası tekrar işlerlik kazandı’

Ekonomist Serdar Pazı, Londra swap piyasasının tekrar işlerlik kazanması ve bu piyasada TL faizlerin eksiye düşmesinin de koşulların serbest bırakıldığı anlamına geldiğini söylüyor.

Swap, döviz kurlarında oynaklığın yaşandığı zamanlarda yatırımcının bu oynaklıktan kaynaklanan riskinin önünü alması için önemli bir araç olarak ortaya çıkıyor.

Türk Lirası varlıklara yatırım yapmak isteyen yabancılar, TL’yi Londra’daki varlık yönetimi şirketleri üzerinden borçlanarak edinebiliyor, bu da swap faizlerine yansıyor.

Pazı, 2018’deki kur krizini takip eden yıllarda yerli bankalara Londra’daki piyasaya kaynak verilmemesi yönünde bir telkinde bulunulduğunu, böylece swap piyasasının bilerek daraltıldığını aktarıyor.

Ancak Pazı’ya göre yeni ekonomi yönetiminin piyasa yanlısı politikaları uygulamaya başlamasıyla “swap piyasasında yabancıların, TL’ye çok yüksek bir maliyete katlanmadan kolay bir erişim sağlamasına” izin verildi.

Bundan sonraki faiz politikası etkili olacak

Dolar/TL kurunun bundan sonra göreceği seviyeyi ise Merkez Bankası’nın izleyeceği faiz politikası ve sıkılaşmanın hangi hızda kaydedileceği etkileyecek.

Ekonomist Serdar Pazı, Dolar/TL kurunda 26 ve 30 arasında bir yerde zirvenin görüleceğini, ardından da ek sıkılaştırma ve ek sadeleşme adımlarının yanı sıra yabancı yatırımcının daha makul bir bakış kazanması ihtimaliyle kurun bu seviyelerde kalabileceğini düşünüyor.

Pazı’ya göre Türkiye’ye giriş yapması beklenen yabancı sermayenin büyüklüğüne göre TL nominal olarak değer bile kazanabilir.

Bu yaz turizmin canlanmasıyla beraber Türkiye’ye döviz girişinin gerçekleşecek olması da kurun daha fazla yükselmesinin önüne geçebilir.

Yabancı yatırımcı ikna oldu mu?

Seçimlerin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek, ortodoks ekonomi politikalarına dönüş yapılacağını ve rasyonel para piyasası kurallarının izleneceğini söylemişti.

Bunun ilk adımı olarak TCMB politika faizini yüzde 15’e yükseltti ancak bu piyasa beklentisi olan yüzde 20’nin altında kaldı.

Bu yüzden analistlere ve ekonomistlere göre yabancı yatırımcı bundan sonra politikaların nasıl şekilleneceğini görmek istediği için henüz beklemede.

Ekonomist Liam Peach’e göre ilk işaretler, yatırımcıların Türkiye’nin daha piyasa yanlısı politikalara geçmesinden memnun olduğunu gösteriyor. Peach, Mayıs ayının sonlarından beri Türk varlıkların risk priminin düştüğünü vurguluyor.

Ortodoks politikalara geçişin başarılı olması için yetkililerin sıkılaşma ve faiz artırımı adımlarına kararlılıkla devam etmesi gerektiğini söyleyen Peach, enflasyonun ise uzun dönem yüksek kalacağını öngörüyor:

“Enflasyonu tek hanelere düşürmek uzun bir süreç. Gerçek faizlerin daha çok uzun süre yıllar boyunca yüksek tutulmasını gerektiriyor.”

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Türk Lirası, Bir Günde Dolar Karşısında Yüzde 3 Değer Kaybetti

Türk Lirası, dolar karşısında yüzde 3 kayba uğrayarak rekor seviyeye düştü. Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir yetkili, bankanın döviz politikalarında değişiklik yaptığını söyledi. Yetkili, “Merkez Bankası, geçen haftaki faiz kararı sonrası döviz satarak kura müdahale etmiyor” diye belirtti.

Ayrıca yetkili, “Rakamları tamamen serbest piyasa belirliyor. Dolayısıyla döviz rezervleri kullanılmıyor. Rezerv arttırma dönemi başladı” dedi. İsmini vermek istemeyen yetkilinin yorumları, bankacıların Merkez Bankası’nın rezervleri kullanmayı “tamamen durdurduğu” görüşünü yineledi.

Seçim öncesinde liranın değerini korumak için Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasıyla, rezervler bu ay başında tarihi düşük seviyeye geriledi. Bankanın net rezervi eksi 5,7 milyar dolara düşmüştü. Sonraki iki ayda rezervler toparladı.

Geçen hafta Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini arttırması sonrası bugün lira dolar karşısında yüzde 3 kayba uğrayarak rekor seviyeye düştü.

Reuters haber ajansına konuşan bir yetkili ve bankacılar, geçmişte lirayı korumak için rezervlerini kullanan Merkez Bankası’nın bu uygulamayı bıraktığını söyledi.

Lira bugün, dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesi 26,05’e geriledi. Geçen hafta, lira dolar karşısında 25,74’ten işlem görüyordu.

2023 yılında lira bugüne kadar yüzde 28 değer kaybetti. Liradaki değer kaybı, büyük ölçüde Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından gerçekleşti. Erdoğan seçilmesinin ardından, yüksek enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme gibi aykırı ekonomi politikalarından geri adım attı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni döneme başlaması sonrasında ekonomi politikalarına yönelik iki önemli adım atıldı.

Başkanlığına yeni atanan Hafize Gaye Erkan yönetimindeki Merkez Bankası, geçen Perşembe politika faizini 650 baz artırarak yüzde 15’e yükseltti. Faiz artışı, piyasa beklentilerinin altında kalsa da önemli bir sıkılaştırma adımı olarak görüldü.

Ayrıca Merkez Bankası dün, 2021’den beri uyguladığı bazı düzenlemelerden vazgeçmeye başladı. Merkez Bankası, lira varlıklarını teşvik etmeyi amaçlayan uygulamalarla bir süredir borç, kredi ve foreks piyasalarında devlet kontrolune sebep olmuştu.

Seçim öncesinde liranın değerini korumak için Merkez Bankası rezervlerinin kullanılmasıyla, rezervler bu ay başında tarihi düşük seviyeye geriledi. Bankanın net rezervi eksi 5,7 milyar dolara düşmüştü. Sonraki iki ayda rezervler toparladı.

Merkez Bankası haftasonu yaptığı açıklamada, adımlarının piyasaları serbestleştirme ve istikrarı sağlama amaçlı olduğunu belirtti.

Öte yandan Reuters haber ajansına konuşan üst düzey bir yetkili, bankanın döviz politikalarında değişiklik yaptığını söyledi. Yetkili, “Merkez Bankası, geçen haftaki faiz kararı sonrası döviz satarak kura müdahale etmiyor” diye belirtti.

Ayrıca yetkili, “Rakamları tamamen serbest piyasa belirliyor. Dolayısıyla döviz rezervleri kullanılmıyor. Rezerv arttırma dönemi başladı” dedi.

İsmini vermek istemeyen yetkilinin yorumları, bankacıların Merkez Bankası’nın rezervleri kullanmayı “tamamen durdurduğu” görüşünü yineledi.

Bir borsacı, “Liranın değeri artık rezervlerle korunmuyor” dedi. Üst düzey bir bankacı Reuters haber ajansına, “Merkez Bankası foreks piyasasında rezerv kullanımını tamamen bırakmış gibi görünüyor” dedi.

Bankacı, Merkez Bankası’nın döviz pozisyonunun günde 1 ila 2 milyar dolar artış gösterdiğini ekledi.

Yeni adımlar

Hafta sonu açıklanan sadeleştirme adımları kapsamında Merkez Bankası, bankaların döviz depolarına ayırmaları gereken menkul kıymet tesis oranını yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürdü.

Ayrıca yeni düzenlemeye göre, bankaların tutması gereken menkul kıymetler lira mevduatlarının yüzde 3’ü ila yüzde 12’si arasında kalmak zorunda. Geçmişte bu aralık, yüzde 3 ila yüzde 17’ydi.

Yeni düzenleme, lira mevduatı toplam mevduatın yüzde 57’sinden az olan bankaların, ayrıca yedi puanlık menkul kıymet tutması gerekeceğini söyledi.

Geçmişte, yüzde 60’tan az lira mevduatı olan bankaların ayrıca yedi puanlık menkul kıymet tutması gerekiyordu.

Dinamik Yatırım’ın baş ekonomisti Enver Erkan, “Oranların yavaş yavaş düşürülmesi bankaların pozisyon almalarına alan sağladı. Faiz oranlarında hızlı bir artışı tetiklemedi. Kuralların biraz gevşetilmesi bankalara tahvil portföylerinde manevra alanı ve zamanı verir” dedi. Erkan, “Sektör için sevindirici ve olumlu bir gelişme” dedi.

İstanbul borsasında bankacılık hisse senetleri endeksi .XBANK, son hamlelerin ardından yaklaşık yüzde 4 yükselirken, ana endeks yüzde 2’den fazla yükseldi.

Bankacılar, bankaları lira mevduatına zorlayan önlemlerin gevşetilmesiyle birlikte bazı bankalarda mevduat faizlerinin yüzde 40 ila 45 bandından düşmeye başladığını ve bu hareketin devam edeceğini söyledi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Dolar Kuru Beklentisi 26,18’e Yükseldi

Merkez Bankası’nın yıl sonu dolar kuru beklentisi 23,09’dan 26,18’e yükseldi. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 24,61 lira iken, bu anket döneminde 28,99 lira olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon beklentisi ise yüzde 37,17’den yüzde 38,55’e yükseldi, 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi ise yüzde 29,84’ten 30,65’e yükseldi. Banka’nın 24 ay sonrası için enflasyon beklentisi ise yüzde 17,74’ten yüzde 18,12’ye yükseldi.

Merkez Bankası’nın 2023 büyüme tahmini ise 3,7’den 3,8’e yükseldi. Banka 2024 büyüme beklentisi de yüzde 4,6’dan yüzde 4,5’e düşürdü.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Piyasa Katılımcıları Anketi’nin Nisan ayı sonuçlarını yayımlandı.

Buna göre, katılımcıların cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 37,17 iken, bu anket döneminde yüzde 38,55, 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 29,84 iken, bu anket döneminde yüzde 30,65, 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 17,74 ve yüzde 18,12 oldu.

Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,21 iken, bu anket döneminde yüzde 18,13 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 8,50 iken, bu anket döneminde yüzde 17,56 olarak gerçekleşti.

Katılımcıların cari yıl sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 23,09 TL iken, bu anket döneminde 26,18 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 24,61 TL iken, bu anket döneminde 28,99 TL olarak gerçekleşti.

Katılımcıların GSYH 2023 yılı büyüme beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 3,7 iken, bu anket döneminde yüzde 3,8, GSYH 2024 yılı büyüme beklentisi ise bir önceki anket döneminde yüzde 4,6 iken, bu anket döneminde yüzde 4,5 olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Dolar Rekora Doymuyor!

Mehmet Şimşek’in “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak atanmasının ardından döviz kurunun ‘kısmen’ serbest bırakılması sonrası hem dolar hem de avro rekor kırmıştı.

Haber Merkezi / Geçen haftayı 23,4; avro ise 25,51 seviyesinde kapatan dolar, bugün erken saatlerde dolar 23,64’ü gördü. Kısmen gerileyen dolar 23,55’ten alıcı buluyor. Avro da yine gece yarısı 25,5 seviyesindeyken 23,36’ya kadar geriledi.

Dolar, 14 Mayıs’taki seçimlerden sonra 4 liradan fazla yükseldi. Doların 28 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turundan sonraki yükselişi ise 3,5 liranın üzerinde.

Gece saatlerinde 1495,72 seviyelerine kadar çıkarak rekorunu tazeleyen gram altın ise 1484,28 seviyelerinden işlem görüyor.

Şahap Kavcıoğlu’nun Merkez Bankası başkanı olarak göreve geldiği 19 Mart’ta 7,4573 TL olan dolar kuru, 2 Haziran’a kadar olan dönemde TL karşısında yüzde 178,3 değerlenerek 20,7529 TL’ye yükseldi.

Başka deyişle TL, bu dönemde dolar karşısında yüzde 64,1 değer yitirdi. Merkez Bankası döviz alış kurlarına göre dolar kuru geçen haftayı ise son işlem gününde 23,4314 TL düzeyinden kapadı.

Merkez Bankası verilerine göre 3 aya kadar vadeli Türk Lirası mevduat faizleri 2 Haziran haftası itibariyle ortalamada yüzde 37,39’a yükseldi.

TL mevduat faizi bir yılda 20 puan, 2022 sonundan bu yana ise 13 puan arttı. Geçen hafta TL mevduat faiz oranının yüzde 47’ye kadar çıktığı vurgulanıyor.

Paylaşın

Morgan Stanley’den Yıl Sonu Dolar Tahmini: 28 Lira

Morgan Stanley ekonomistleri, Türk Lirası’ndaki sert değer kaybını beklemediklerini, yıl sonu dolar tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade ettiler. Kurum ekonomistleri, Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıkladılar.

Kurum ekonomistleri ayrıca, “Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandılar.

ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

KKM’de Yeni Rekor: 2 Trilyon 533 Milyar 600 Milyon TL

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, Kur Korumalı TL Mevduat ve katılma hesapları 2 trilyon 498,7 milyar TL’den 2 trilyon 533,6 milyar TL’ye çıktı.

Haber Merkezi / Aynı haftada krediler 9 trilyon 128,9 milyar TL’den 9 trilyon 261,5 milyar TL’ye, mevduat 10 trilyon 299,1 milyar TL’den 10 trilyon 421,1 milyar TL’ye mevduat.

Tüketici kredileri 1 trilyon 368,9 milyar TL’den 1 trilyon 366,3 milyar TL’ye, bireysel kredi kartları 699,4 milyar TL’den 721,4 milyar TL’ye çıktı. Takipteki alacaklar 168,3 milyar TL’den 168,1 milyar TL’ye indi.

KKM nedir?

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nca, her gün saat 11.00’de dolar, euro ve sterlin üzerinde alış kuru duyurulmaktadır.

Kur dönüşüm miktarı miktarı oranlanırken vade nihayetindeki TCMB dolar, euro ve sterlin alış kuru ile ilk zamanda yürürlükte olan TCMB USD, EUR ve GBP alış kuru arasındaki oransal ayrım göz önünde bulundurulacaktır.

KKM TL Hesabı ile alakalı bütün tediyeler Türk Lirası cinsinden yapılır. Açılışta her zaman TCMB tarafından duyurulan USD, EUR ve GBP döviz kuru dikkate alınır.

KKM hesabı nasıl açılır?

Kur Korumalı Mevduat Hesabı, hali hazırda müşterisi olduğunuz bankanın mobil internet bankacılığı ya da bankanın uygulamaları üzerinden açılabilir.

Aynı zamanda bank şubesine giderek KKM hesabı başvurusunda bulunabilirsiniz. Kur Korumalı Mevduat TL hesabı açtırmak için müşterisi olduğunuz banka önemli değildir. Dilediğiniz bankada bu işlemi gerçekleştirebilirsiniz.

Kur Korumalı kur farkı nasıl hesaplanır?

Kur koruması ile hesabınızın kapanış tarihindeki döviz kuru, hesabınızın açılış tarihindeki döviz kurundan yüksek ise aradaki fark size ödenecektir.

Kur Korumalı mevduat hesabı şartları nelerdir?

Hesap sahibinin “yurt dışında işçi, serbest meslek ve müstakil iş sahibi Türk vatandaşı ya da Türkiye’de kanuni yerleşim yeri bulunan gerçek kişi olması” gerekmektedir. Bunun dışında Kur korumalı mevduatta kapsam genişliyor.

KKM riskli mi?

Normal koşullarda kişi kur riskini kendisi üstlenmektedir. KKM ise kur riskini tamamen kamunun üstlenmesine neden olan bir araçtır.

Eğer kur artarsa, aradaki farkı bizzat devlet kendi ödemeyi taahhüt etmektedir. Nitekim 2022 yılında KKM’nin devlete maliyeti yaklaşık 200 milyar lira civarında olmuştur.

Kur Korumalı Hesap en az kaç olmalı?

Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat Hesabı açmak için minimum tutar 1.000 (bin) TL, maksimum tutar 500.000.000 (beş yüz milyon) TL’dir.

KKM günah mı?

ALO 190 Fetva Hattı ‘kur korumalı mevduat’ uygulaması için “Vadeli mevduatta da faiz geçerli kur korumalıda da. Sonuçta banka fazlalık veriyor, yani faiz tahakkuk ediyor. Bu yüzden sakıncalı, haram” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Dolar Tarihi Rekorunu Yeniledi, Peki Neden Yükseliyor?

Dolar kuru 23 lirayı geçerken, Euro/TL tarafında da 24,83 ile rekor görüldü. Prof. Dr. Oğuz Oyan, seçimden sonra kurlarda bir normalleşme eğiliminin zaten bekleniyordu; çünkü kurları tutmak için kullanılan araçlar artık tükendi. 

“Yaklaşık iki yıldır iktidarın yaptığı hem kurlara hem faizlere müdahale etmekti ki kurları düşük tutmak için her türlü çabayı gösterdi, kur korumalı mevduat, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri vesaire. Fakat orada işin sonuna gelindi” diyen Oyan, Merkez Bankası rezervlerinin eksiyi gördüğünü, Kur Korumalı Mevduat’ta da 130 milyar dolarlık seviyenin aşıldığını ifade ediyor.

Kur Korumalı Mevduat’ın yaklaşık 2,5 milyon liralık bir yük oluşturduğunu söyleyen Oyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ellerinde araç kalmadığı gibi, Ortodoks politikalara dönüleceği mesajını veren Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine getirilmesi ile birlikte ideolojik baskı da ortadan kalkınca kurun önü açıldı. Burada gecikmeli bir uyum söz konusu.”

Prof. Dr. Sinan Alçın, Türkiye’deki temel meselenin ihracatın ithalata bağımlılığı olduğunu söylüyor. Türk Lirası değer kaybettiğinde dışarıya satışın daha ucuza gerçekleştiğini, daha fazla ürün satılabildiğini ifade eden Alçın, “Fakat o sattığımız malı üretebilmek için hammadde, ara malı ve enerjide yüzde 70’lere varan oranda bağımlılık olduğu için ithalat harcamaları ihracat gelirinden daha hızlı artıyor. Dolayısıyla attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değmiyor” diyor.

Türk Lirası’ndaki değersizleştirmenin ihracattaki artışı destekleyebileceğini ancak mevcut sanayi yapısı hala hammadde, enerji ve ara malı bağımlısı olduğu için bunun aslında girdi maliyetlerini artıran bir unsur olacağını ifade eden Alçın, “Yurtiçi hammadde kaynaklarıyla üretilebilen ve dışarıya satılabilen malların üretildiği sektörler için kazançlı bir durum diyebiliriz. Veya stoklarda artış yaşanan sektörler açısından da nakit akışını destekler. Fakat orta ve uzun vadede dış ticaret hadlerini olumlu etkileyecek bir durum değil” yorumunu yapıyor.

Haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Peki kurlardaki bu hızlı yükselişin nedeni ne?

Uzmanlara göre kur hareketi seçim öncesinde çok ciddi bir şekilde, alternatif finansal araçlar vasıtasıyla baskılanırken bu politika sürdürülebilir değildi. Şu anda görülen yükseliş, TL’nin uzaklaşmış olduğu gerçek değerine yakınlaşması anlamına geliyor.

DW Türkçe’ye Pelin Ülker’e konuşan iktisatçı Prof. Dr. Sinan Alçın, iki ülke arasındaki kur farkını belirleyen en temel faktörün bu ülkelerdeki enflasyon oranı olduğuna dikkat çekiyor.

Amerikan Doları ile Türk Lirası karşılaştırıldığında Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) enflasyon oranı 4,5 civarı iken Türkiye’de aynı dönemde enflasyonun yüzde 80’ler civarında olduğunu hatırlatan Alçın’a göre özellikle son 2,5 yıldaki enflasyonist dönemde TL’nin değerinin Amerikan doları ve diğer para birimleri karşısında düşmesi gerekiyordu.

Özellikle seçime yaklaşılan süre içerisinde Merkez Bankası’nın kendi rezervleri üzerinden Türk Lirası’ndaki değer kaybının önlemeye çalışıldığına işaret eden Alçın, “Öte yandan ihracatçılarımızın dolar geliri önemli ölçüde kontrol edildi. Dövize bağlı hesapları sınırlandırmak için bankacılık sisteminde sürekli düzenlemeler yapıldı ve Türk Lirası’ndaki değer kaybı suni veya sentetik biçimde son 5, 5 buçuk aydır belli bir seviyede tutulmaya çalışıldı” diye devam ediyor.

Seçimden sonra ise Ekim 2021’den bu yana uygulanan bu politikanın sonuna gelindiğini ifade eden Alçın, dolayısıyla Merkez Bankası’nın döviz satışının da azaldığını ifade ediyor ve ekliyor: “Buna mukabil de o gecikmiş olan değer kaybının yavaş yavaş realize olduğunu, gerçekleştiğini görüyoruz.”

Son dönemde kuru baskılamak için ihracatçıdan gelen döviz gelirleri, Kur Korumalı Mevduat kanalıyla gelen dövizler ve swaplar kullanılsa da Merkez Bankası rezervlerindeki düşüşün önüne geçilemedi. Merkez Bankası net rezervi 19 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolar seviyesine gerileyerek 21 yıl sonra ilk kez negatife geçti. Swap hariç net rezervler eksi 60,3 milyar dolarla kritik bir seviyeye geldi.

“Kullanılan araçlar tükendi”

Prof. Dr. Oğuz Oyan’a göre de seçimden sonra kurlarda bir normalleşme eğiliminin zaten bekleniyordu; çünkü kurları tutmak için kullanılan araçlar artık tükendi.

“Yaklaşık iki yıldır iktidarın yaptığı hem kurlara hem faizlere müdahale etmekti ki kurları düşük tutmak için her türlü çabayı gösterdi, kur korumalı mevduat, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri vesaire. Fakat orada işin sonuna gelindi” diyen Oyan, Merkez Bankası rezervlerinin eksiyi gördüğünü, Kur Korumalı Mevduat’ta da 130 milyar dolarlık seviyenin aşıldığını ifade ediyor.

Kur Korumalı Mevduat’ın yaklaşık 2,5 milyon liralık bir yük oluşturduğunu söyleyen Oyan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ellerinde araç kalmadığı gibi, Ortodoks politikalara dönüleceği mesajını veren Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetimine getirilmesi ile birlikte ideolojik baskı da ortadan kalkınca kurun önü açıldı. Burada gecikmeli bir uyum söz konusu”.

Yükseliş ne kadar devam eder?

Seçimlerin ardından dolar/TL’de yükseliş ivmesi görülürken yabancı kurumlar da dolar/TL beklentilerini revize etmişlerdi. Commerzbank yıl sonu dolar/TL tahminini 20 seviyesinden 25’e yükseltirken, 2024 yıl sonu beklentisini 30 olarak açıkladı. Goldman Sachs ise 3 Haziran tarihli raporunda üç aylık dolar/TL tahminini 19’dan 23’e, altı aylık tahminini 21’den 25’e, on iki aylık tahminini de 22’den 28’e yükseltti.

Prof. Dr. Sinan Alçın’a göre de üç aylık bir perspektifte dolar kurunun 26-27 liralara kadar yaklaşabileceğini söylemek mümkün.

Ancak bugünkü güçlü hareketi bundan sonraki bir iki ay boyunca her gün aynı biçimde beklememek gerektiğini ifade eden Alçın, bunun özellikle bireysel yatırımcı açısından dikkatli olunması gereken bir süreç olduğunu vurguluyor.

Dolar kurunda günlük yaklaşık 30-40 kuruşluk bir artış olduğunu belirten Alçın, bugün ise hızlı bir yükseliş yaşandığını söylüyor. Türkiye’de çok farklı amaçlarla elinde dolar tutan yatırımcılar olduğuna işaret eden Alçın, “Bunların bir kısmı kendilerini güvence altına almak veyahut da vadesi geldiğinde borçlarını ödemek, hammadde ve ara malı almak için dolar tutan kurumsal işletmeler. Hane halkı da biraz daha kendini güvence altında hissedebilmek veya tasarruf saikiyle amacıyla tutuyor. Dolayısıyla günlük hareketler aynı hızda gerçekleşmiyor. Bu nedenle zaman zaman bir yandan da kazanç elde edebilmek için satışların da olduğunu görmek lazım. Yani tek taraflı işlemiyor süreç” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye’nin bir gün içinde adeta bir kur şoku yaşadığını dile getiren Oğuz Oyan da bankalara güvenin sağlam olduğunu, dolayısıyla bankalardan döviz çekme gibi bir eğilimin söz konusu olmayacağını düşünüyor. Son dönemde yürütülen politikalar nedeniyle Türkiye’de dolarizasyonun arttığına dikkat çeken Oyan, doların 25-26 liralık denge kur seviyesine kadar yükselebileceğini vurguluyor.

Oyan, “Normalde eğer bu iktidar enflasyonu azdırmamış olsaydı ne kur bu kadar yükselirdi ne enflasyon. Yüzde 30’un altında bir enflasyonla 12 13 lirayı aşmayan bir kur olurdu. Ama bütün bunlar, bu yanlışlıklar yapıldıktan sonra şimdi hala yüzde 40 düzeyinde bir enflasyonumuz var. Dolayısıyla şimdi bu telafi mekanizması çalışıyor. Yani 25-26 liraya kadar bu enflasyona uyum süreci devam edecektir. 26 liradan sonrası reel olarak TL’nin aşındığı bir evre olur” diye konuşuyor.

Oğuz Oyan, kurlardaki artışın geçişkenlik etkisiyle enflasyonu da yukarı çekeceğini belirtiyor. Doğal gaza sıfır fiyat uygulanarak mayıs ayında enflasyonun kâğıt üzerinde yüzde 40’ın altına düşürüldüğünü ifade eden Oyan, bunun bir istatistik oyunu olduğunu belirterek enflasyonu artık yüzde 40’ın altına tutmanın imkânı olmadığını vurguluyor. Oyan, “Yüzde 40 ihtimali bu kur artışlarıyla iyice tükenmiştir. Enflasyon hızla yüzde 50’nin üzerine tekrar çıkacaktır. Önümüzdeki aylarda göreceğiz” yorumunu yapıyor.

Sinan Alçın da son bir aydır resmi kurla piyasa kuru arasındaki makasın açılması ve seçim sonrasında da kurdaki yükselişin yanı sıra dünyada ham petrol fiyatları artmasının Türkiye’de hem akaryakıt fiyatlarının hem de genel olarak doğal gaz ve enerji fiyatlarının arttığı bir görünüm ortaya çıkartacağını söylüyor.

Bunun da enflasyonu besleyecek bir unsur olduğunu dile getiren Alçın, öte yandan Türkiye’de gıda fiyatlarının da dünyadaki düşüş trendinin aksine yükseldiğine dikkat çekiyor. Bu durumun tamamen tarımsal üretimdeki arz sıkıntısından kaynaklandığını ifade eden Alçın, “Bu yönüyle baktığımızda hem kur etkisi, kur geçişkenliği etkisi hem de gıda fiyatlarındaki olası yükseliş eğiliminin devamı nedeniyle yıl sonu enflasyonunda benim beklentim yine 40-45 bandında bir düzeyle yılı tamamlayabileceğimiz yönünde. Yani beklenen, istenen fiyat istikrarı en azından 2023 yılında tam olarak sağlanabilir gözükmüyor” diyor.

Kurlardaki yükselişle birlikte dolar bazında ücretler de geriliyor. Prof. Dr. Oğuz Oyan, gelirlerdeki dolar bazında erimenin süreceğine işaret ediyor.

İktidarın seçim vaatlerinden biri olan yeni asgari ücret için haziran enflasyonunun bekleneceği belirtiliyordu. Seçim öncesi yapılan açıklamalarda temmuz ayında zam yapılacağı ve asgari ücretin 500 dolar seviyesine çıkarılacağı belirtilmişti.

Asgari ücretin 500 dolara çıkarılacağına dair açıklamalar yapıldığında doların 19,5 liralarda olduğuna dikkat çeken Oyan, yeni kur seviyeleriyle birlikte bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı görüşünde.

Oyan, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu diyelim ki iki hafta içinde toplandı ve o sırada dolar 24 lira oldu. Asgari ücreti 12 bin lira yapacaklar mı? Yapsalar bile bu anlık bir düzeltme olur. Daha sonra yeniden kur yukarı gittiği sürece dolar bazında, döviz bazında azalır. Bunu her halükârda yaşayacağız. Ancak ben 12 bin lira gibi bir asgari ücret düzeyine çıkacaklarını hiç sanmıyorum. Belki 10 bin eşiği aşılabilir ama Türkiye’de ucuz iş gücü arayışı, en azından dolar bazında ucuz iş gücü arayışı sürecektir, devam edecektir. Bu yöndeki baskıları, sermaye kesimi üzerinden de gelen baskılar, iktidarın yok sayması, bunları yani ciddiye almaması mümkün olamaz” diye konuşuyor.

İhracatçı için ne ifade ediyor?

Yaklaşık iki buçuk yıl sürdürülen kuru sabit tutma politikasının bir parçası olarak Türkiye’de ithalat ucuzlarken ihracat da daha pahalı hale geldi. Dış ticaret açığı ve cari açıkta uçurum büyüdü.

Türkiye 2021 yılında 46 milyar dolar dış ticaret açığı vermişken, açık 2022 yılında 110 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığı, yılın ilk beş ayında ise 56,1 milyar dolara yükseldi. Son açıklanan verilere göre 12 aylık cari açık da şubat ayında 55,4 milyar dolar ile 10 yılın zirvesini görürken martta 54,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Peki kurlardaki yükseliş ihracatı olumlu etkileyecek mi?

Prof. Dr. Sinan Alçın, Türkiye’deki temel meselenin ihracatın ithalata bağımlılığı olduğunu söylüyor. Türk Lirası değer kaybettiğinde dışarıya satışın daha ucuza gerçekleştiğini, daha fazla ürün satılabildiğini ifade eden Alçın, “Fakat o sattığımız malı üretebilmek için hammadde, ara malı ve enerjide yüzde 70’lere varan oranda bağımlılık olduğu için ithalat harcamaları ihracat gelirinden daha hızlı artıyor. Dolayısıyla attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değmiyor” diyor.

Türk Lirası’ndaki değersizleştirmenin ihracattaki artışı destekleyebileceğini ancak mevcut sanayi yapısı hala hammadde, enerji ve ara malı bağımlısı olduğu için bunun aslında girdi maliyetlerini artıran bir unsur olacağını ifade eden Alçın, “Yurtiçi hammadde kaynaklarıyla üretilebilen ve dışarıya satılabilen malların üretildiği sektörler için kazançlı bir durum diyebiliriz. Veya stoklarda artış yaşanan sektörler açısından da nakit akışını destekler. Fakat orta ve uzun vadede dış ticaret hadlerini olumlu etkileyecek bir durum değil” yorumunu yapıyor.

Öte yandan kurlardaki artış, Kur Korumalı Mevduat’taki riski de artıracak. Kurları baskı altında tutmak için getirilen Kur Korumalı Mevduat yüksek maliyeti nedeniyle bütçede ağır bir yüke yol açmış, Türkiye’nin bütçe açığı Ocak-Nisan döneminde 382,5 milyar TL’ye çıkarken, dört ayda yıl sonu için öngörülen bütçe açığının yüzde 58’ine ulaşılmıştı.

Kur Korumalı Mevduat’ta mevduat sahiplerine hem faiz hem de kur farkı ödeniyor. Seçim öncesinde bankalar vade sonu beklenmeden prim ödemesi yapabiliyordu ve faiz oranı 26’ya kadar çıkmıştı. Seçimlerin ardından ise Merkez Bankası, 1 Haziran’dan itibaren açılacak veya yenilenecek kur korumalı mevduat hesaplarında önden prim ödemesi yapılmamasına karar verdi. Kur Korumalı Mevduat’ta faiz oranı yüzde 4’e kadar düştü.

Ancak ekonomistler döviz tevdiat hesabı olarak da değerlendirebilecek bu hesaplarda ciddi bir meblağın biriktiğine dikkat çekiyor.

Kurların tutulduğu dönemde Kur Korumalı Mevduat’ta büyük bir kur farkı oluşmadığını dile getiren Oğuz Oyan, son artışlarla birlikte ciddi ölçüde kur farkının oluştuğunu, dolayısıyla bunun ciddi bir külfet anlamına geldiğini aktarıyor.

Sinan Alçın da Kur Korumalı Mevduat’ın Hazine üzerinde büyük bir yük oluşturduğuna dikkat çekerek değeri 2 trilyon lirayı geçen bu hesapların tekrar Türk Lirası’na dönüşünün problemli biçimde gerçekleşebileceğini söylüyor.

Ekonomi yönetiminden ne bekleniyor?

İktisatçılara göre Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten beklenen, kendisinin de devir teslim töreninde ifade ettiği gibi, biraz daha uluslararası finans kapital çevrelerinin kabul edebileceği, yani şeffaf, öngörülebilir mali politikalar ve mali disiplin uygulaması.

Burada mali disiplinden ne anlaşıldığının çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sinan Alçın, “Mali disiplin, kamu harcamalarını kısıtlamak, örneğin sayısı on binleri bulan makam araçlarının sayısını azaltmak veyahut da şatafatlı çeşitli törenlere son vermek gibi araçlarla mı gerçekleştirilecek? Yoksa mali disiplini vergi oranlarındaki artışla, özellikle dolaylı vergilerdeki artışla mı sağlayacak” diye soruyor.

Yine Şimşek’in yaptığı konuşmada verginin tabana yayılacağı ifadesinin olduğuna dikkat çeken Alçın, Türkiye’de zaten vergi dağılımının büyük ölçüde tabana yayılmış durumda olduğunu vurguluyor.

Ücretli kesimden alınan dolaylı vergilerin toplam vergi geliri içerisindeki oranının yüzde 75’i bulduğunu, bu oranın Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 25’te kaldığını ifade eden Alçın, “Burada verginin tabana yayılmasından benim anladığım şey Özel Tüketim Vergisi’nde belli kalemlerde artış, Katma Değer Vergisi’nde yine belli bir gıda veyahut da mal türlerine dönük olarak artışlar veya tek seferlik çeşitli vergilerin, harçlarda artış olabileceği” diyor ve ekliyor: “Fiyat istikrarını önceleyip enflasyon kontrol altına alınmaya çalışılırken bunun bedeli olarak acı reçetenin veya kemer sıkma politikasının geniş kesimlerin alım gücünü biraz daha düşüreceği, ücret artışlarının sınırlandırılacağı, öte yandan çeşitli vergilerin artırılacağı bir politika demek ki bizi bekliyor.”

Paylaşın