ILO Açıkladı: Küresel İstihdam Artışı Önemli Ölçüde Gerileyecek

Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan ve Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Ukrayna savaşının neden olduğu ekonomik çalkantı ve sıkı para politikasının tüketim üzerindeki etkisinin de katkısıyla küresel istihdam artışının bu çeyrekte önemli ölçüde gerileyeceğini açıkladı.

ILO, 2022’nin başlarında görülen küresel çalışma saatlerindeki toparlanmanın ikinci ve üçüncü çeyreklerde tersine döndüğüne dair şimdiden işaretler olduğunu söyledi.

Açıklamada, Temmuz-Eylül arasında, Kovid pandemisi öncesi karşılaştırma düzeyi olarak kullanılan 2019’un dördüncü çeyreğine göre 40 milyon daha az tam zamanlı iş olduğu belirtildi.

ILO İş Dünyası raporunda, “Mevcut eğilimlere göre, küresel istihdam artışı 2022’nin dördüncü çeyreğinde önemli ölçüde gerileyecek” denildi.

ILO, 2022’nin ortalarında çalışılan saat düzeyindeki gerilemeyi, halk sağlığı kısıtlamalarının yeniden getirilmesine ve Çin’deki işgücü piyasası aksaklıklarının yanı sıra Ukrayna savaşına ve bunun sonucunda enerji ve gıda ihracatındaki kesintilerden kaynaklanan enflasyon baskılarına bağladı.

Raporda ayrıca, aşırı politika sıkılaştırmasının “hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde iş ve gelirlerde aşırı hasara” yol açabileceği belirtildi.

ILO, yılın son aylarında azalan iş ilanları ve artan işsizlik konusunda da uyarıda bulundu. Rapora göre, boş kontenjan artışındaki keskin düşüşlerle birlikte gelişmiş ekonomilerde işgücü piyasasının önemli ölçüde sakinleştiğine dair şimdiden işaretler var.

ILO Başkanı Gilbert Houngbo, en savunmasız kişileri ve işletmeleri desteklemeyi amaçlayan bir dizi politika çağrısında bulundu. Bunlar arasında, beklenmedik şirket karlarının istihdama veya gelir desteğine yönlendirilmesi de yer alıyor.

Houngbo, Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında, “Sosyal paketlere duyulan ihtiyaç ve enflasyonla mücadele için, parasal sıkılaştırmanın gerçekten sosyal önlemlerle iç içe geçmesinin sağlanması gerektiği konusunda yeterince ısrar edemeyiz” dedi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, Asgari Ücret Sıralamasında Avrupa’da Sondan İkinci

İktidar, ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler, gerçeğin öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. 

Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde endüstri ilişkileri, emek tarihi ve çalışma hukuku üzerine çalışmalar yürüten Prof. Dr. Aziz Çelik, Türkiye’deki asgari ücreti değerlendirdi, AB ülkeleri ile durumu kıyasladı.

Prof. Dr. Aziz Çelik Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söylüyor.

BBC Türkçe’den Onur Erem’in haberine göre, Avrupa Birliği’ne (AB) giren gelir düzeyi düşük ülkelerin ortak pazar ve emeğin serbest dolaşımının bir parçası haline gelmesiyle, bu ülkelerde asgari ücretin artmaya başladığını söyledi. Öte yandan Türkiye’deki asgari ücret yalnızca AB üyesi ülkelerin gerisinde kalmadı, Sırbistan ve Karadağ gibi ülkeler de Türkiye’yi geride bıraktı.

Öyle ki, Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerinde yer alan 27 Avrupa ülkesi arasında Türkiye, Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücreti veren ikinci ülke oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, bunda Türk Lirası’nın büyük değer kaybının da etkili olduğunu söyledi.

Prof. Çelik asgari ücretin en az, dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının yarısı kadar olması gerektiğini, böylece iki ebeveynin çalıştığı iki çocuklu bir ailenin yoksulluk sınırı üstünde kalabileceğini söyledi.

Türk-İş’e göre ekim ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 24 bin 186 TL oldu. Bunun yarısı 12 bin 93 TL yapıyor. Asgari ücretin bu seviyeye gelmesi için 2.19 katına çıkarılması, başka bir deyişle yüzde 119 zam yapılması gerekiyor.

Asgari ücrette artışın enflasyonu daha da yukarı çekeceğine dair kaygılar da var. Prof. Dr. Yalçın Karatepe “Asgari ücreti artırarak insanları doğal gaz faturalarını ödeyebilir hale getirmeniz enflasyonu artırabilir mi” dedi.

Prof. Aziz Çelik, Türkiye’de işgücünün yarısından fazlasının asgari ücretle çalıştığına ve böylece işçi sınıfının bir ‘asgari ücretliler topluluğuna’ dönüştüğüne de dikkat çekti.

Çelik, “Avrupa ülkelerinde temel ücret belirleyicisi toplu pazarlıklarken Türkiye’de asgari ücret temel ücret belirleyicisi. Bu çok ciddi bir problem. Ben bunu ‘asgari ücret tuzağı’ olarak adlandırıyorum. Asgari ücret bir ortalama ücrete dönüştü” dedi.

Paylaşın

Yoksulluk Sınırı 24 Bin 185 Liraya Yükseldi

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 7 bin 425,23 liraya, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 24 bin 186,42 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Bir ayda peynir fiyatları yüzde 12, yoğurt fiyatları yüzde 15 arttı ve yoğurdun kilogram fiyatı ilk kez 30 TL’yi geçti. Bir aylık dönemde dana etinin fiyatı artarken kuzu eti fiyatı ise geriledi. Tavuk etindeki zam oranı yüzde 9 oldu. Bir aylık dönemde pirinç yüzde 8, makarna yüzde 9, tereyağı yüzde 11, çay ve bal da yüzde 11 zamlandı.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (Türk-İş), çalışma hayatındakilerin geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yaptığı “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması”nın Ekim 2022 sonuçları açıklandı.

Türk-İş’in araştırmasına göre, ekim ayında 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden ‘açlık sınırı’, asgari ücretin bin 925 TL üzerinde, 7 bin 425 lira oldu. Bir önceki eylül ayında bu tutar 7 bin 245 liraydı.

Gıdadan giyime, konuttan ulaşıma, eğitimden sağlık ve benzeri ihtiyaçlara kadar yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen dört kişilik bir ailenin “Yoksulluk sınırı” ise 24 bin 185 TL olarak açıklandı. Bu tutar bir önceki ay 23 bin 600 lira olarak hesaplanmıştı. Türk-İş, bekar bir çalışanın ‘Yaşama maliyeti’ni ise aylık 9 bin 705 lira olarak belirledi.

Enflasyon yüzde 135’e dayandı

Türk-İş’in araştırmasında bir diğer kalem “mutfak enflasyonu”ndaki değişim oldu. Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 2,48 oranında gerçekleşti. Son 10 aylık gıda enflasyonundaki değişim oranı ise yüzde 81,19 olarak hesaplandı. Son bir yıldaki gıda enflasyonu ise yüzde 134,77 olarak kayıtlara geçti.

Türk-İş’in verilerine göre bir ayda peynir fiyatları yüzde 12, yoğurt fiyatları yüzde 15 arttı ve yoğurdun kilogram fiyatı ilk kez 30 TL’yi geçti. Bir aylık dönemde dana etinin fiyatı artarken kuzu eti fiyatı ise geriledi. Tavuk etindeki zam oranı yüzde 9 oldu. Bir aylık dönemde pirinç yüzde 8, makarna yüzde 9, tereyağı yüzde 11, çay ve bal da yüzde 11 zamlandı.

Paylaşın

Emeklilikte Yaşa Takılanlar Ne Kadar Maaş Alacak?

Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Erdursun, EYT’lilerin büyük bölümünün, yaklaşık yüzde 70’inin, emekli olmaları durumunda 3 bin 500 ile 5 bin TL aylık alacağı tahmininde bulundu. Türkiye’de her ay 30-40 bin kişinin emekli olduğunu belirten Erdursun, bu nedenle mayıs ayından yasanın çıkacağı aralığa kadar emekli olanlarla birlikte EYT’li sayısının 4 milyon 400’e kadar ineceğini öngörüyor.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) yıllardır sürdürdükleri mücadelenin sonucu olarak gözlerini birkaç aya kadar çıkması planlanan yasaya çevirdi. Yasadan kaç kişinin yararlanabileceği, düzenlemenin maliyeti, yeni emeklilerin alacağı maaşlar gibi detaylara ilişkin tartışmalar ise devam ediyor.

Kamuoyunda EYT olarak bilinen emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili sorun, 4447 sayılı kanunun 8 Eylül 1999 tarihinde yürürlüğe giren hükümleriyle emeklilik için belirli prim gün sayısı ve sigortalılık süresinin yanı sıra “yaş şartı” tekrar getirilmesiyle ortaya çıkmıştı. Bu hükümler konulmadan önce ilk sigortalı oldukları sırada ne zaman emekli olacakları belli olan kişilerin emeklilik süresi 2-17 yıl arasında uzamış oldu.

EYT’liler yıllarca mağdur olduklarını belirterek örgütlenirken iktidar uzun bir süre bu taleplere bütçeye aşırı yük getireceği ve başka nedenlerle olumlu yanıt vermedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 2019 yerel seçimleri öncesinde yaptığı bir konuşmada, “seçimleri kaybetmelerine yol açsa bile” EYT yasasına sıcak bakmadıklarını söyleyerek “Tutturmuşlar erken yaşta emeklilik, İskandinav ülkeleri bu sistem yüzünden battı” diye konuşmuştu.

Ancak 2023 seçimlerine yaklaşılan günlerde yeni hükümet sisteminde cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 1’lik oyun bile çok önemli olması ve anketlerde gözlemlenen düşüş sebebiyle EYT’lilerle ilgili bir düzenleme yapılmasına karar verildi.

Düzenlemede sona geliniyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in son açıklamasına göre EYT ile ilgili yeni düzenlemeye dair çalışmalarda sona gelindi ve ortaya çıkarılan plan yakın bir zamanda öncelikle Erdoğan’a sunulacak. Aralık ayında yapılacak bir basın toplantısıyla detayları duyurulacak olan çalışma daha sonra yasa teklifi haline getirilerek TBMM’ye sunulacak. Yasanın bu yıl sona ermeden çıkartılması hedefleniyor.

Peki EYT düzenlemesinin içinde neler var?

Edinilen bilgilere göre düzenleme kapsamında 8 Eylül 1999’dan önce işe başlayanlardan 20 yılını dolduran kadınlar ile 25 yılını dolduran erkekler yararlanabilecek. Kadınların 20 yılı zaten 2019 yılında tamamlanmış iken, erkeklerin yıl şartı ise 2024 Eylül ayında doluyor.

Tüm detaylarının henüz belli olmadığı yasa ile yeniden yaş şartının getirilip getirilmeyeceği ise henüz kesin değil. Kulislere yansıyan bilgilere göre kademeli bir sistem çerçevesinde emekliliği hak eden bir EYT’liye yaşını dolduruncaya kadar normal emekli maaşından daha az bir miktarın verilmesi ya da primlerin artık istenmemesi gibi bazı formüller de masada.

Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Erdursun, Türkiye’de emekli aylığı ortalamasının 4.600 TL civarında olduğunu belirterek EYT’lilerin büyük bölümünün, yaklaşık yüzde 70’inin emekli olmaları durumunda 3.500 ile 5.000 TL aylık alacağı tahmininde bulunuyor.

Yasadan kaç kişi yararlanacak?

Peki bu yıl bitmeden çıkması beklenen yasadan kaç kişi yararlanabilecek?

EYT ile ilgili sorunu uzun yıllardır dile getiren ve çeşitli raporlar hazırlayan Erdursun, bu konuda yaptığı hesaplamaları DW Türkçe ile paylaştı.

Erdursun’un SGK verilerini baz olarak yaptığı hesaplara göre; 8 Eylül 1999’da 4447 sayılı kanun çıktığı ilk an itibariyle 11 milyon 759 bin 149 kişi emeklilikte yaşa takıldı. Aradan geçen 23 yıllık sürede bu kişilerin içinde 7 milyon 75 bin 708 EYT’li emekliliği hak etti. Erdursun, bu hesaplamalara göre şu anda toplam EYT’li sayısının Mayıs 2022 itibariyle 4 milyon 683 bin 441 kişi olduğunu belirtiyor.

Türkiye’de her ay 30-40 bin kişinin emekli olduğunu belirten Erdursun, bu nedenle Mayıs ayından yasanın çıkacağı Aralık’a kadar emekli olanlarla birlikte EYT’li sayısının 4 milyon 400’e kadar ineceğini öngörüyor.

Ancak bu kişilerin hepsi birden yeni düzenlemeye göre ilk etapta emekliliğe hak kazanmayacak ya da hak kazansa da belki kendi isteğiyle emekli olmayarak çalışmayı sürdürecek.

Erdursun, sigortalılık süresini aradan geçen uzun yıllar nedeniyle tamamlamış olsa da primlerini tamamlayamayanların emekli olamayacağına dikkat çekerek yasa çıktığında ilk etapta yaklaşık 700-800 bin, en fazla 1 milyon kişinin emekliliğe hak kazanacağını tahmin ediyor.

Düzenlemenin maliyeti ne olacak?

EYT düzenlemesinin bütçeye maliyetinin ne olacağı ile ilgili çeşitli hesaplar ve tahminler yapılmaya çalışılıyor ancak maliyet rakamlarının emekli aylıkları gibi değişkenler nedeniyle sürekli değiştiği de belirtiliyor.

Bakanlığın çalışmasının tüm detayları belli olmadığı için maliyet hesaplamasını yapmanın şu an için zor olduğunu söyleyen isimler arasında İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Binhan Elif Yılmaz da var.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan Yılmaz, Çalışma Bakanlığı’nın ellerinde bütün verilerin olduğunu söylediğini ancak bunları kendilerinin bilmediğini belirterek bu nedenle yapılan hesaplamaların biraz tahmini kaldığına işaret ediyor. Kamuoyuna açık olan bilgilerin de bulunduğunu ve SGK istatistiklerinin halka açık olduğunu ifade eden Yılmaz, “Ancak 1999’da yani 23 yıl önce çıkan yasanın EYT düzenlemesiyle birlikte ortaya çıkaracağı mali yükü biz şu an için bilmiyoruz” diyor.

Erdursun ise hükümet yetkililerinin uzun yıllar gerçek bir çalışma yapmadıkları için EYT sorununun çözümünün maliyetinin çok yüksek olacağını öne sürdüğünü ancak gerçekte böyle olmadığını belirterek, kendi hesaplamasını şöyle aktarıyor:

“Türkiye’de emekli aylıklarının ortalaması son artışlarla beraber 4 bin 668 TL. Yaklaşık 1 milyon kişinin emekli olacağını var sayarsak, bunun aylık maliyeti 4 milyar 668 milyon olur. 1 milyon yeni emeklinin yıllık maliyeti ise yaklaşık 56 milyar TL olur. Ancak Türkiye’de EYT düzenlemesi olmadan da zaten ayda 35 bin, yılda yaklaşık 420 bin kişi emekli oluyor. Bu nedenle EYT ile aslında 580 bin kişi emekliliğe hak kazanacak. Bunların maliyeti de ortalama yıllık 32,5 milyar TL olur.”

EYT’nin maliyetinin yaş şartının kaldırılması ile birlikte bu kişilerden ne kadarının hemen emekliye ayrılacağına bağlı olarak da değişebileceği belirtiliyor.

Aktüeryal denge giderek bozuluyor

Bu arada uzmanlar EYT düzenlemesinden bağımsız olarak Türkiye’deki aktüeryal dengenin yıllar geçtikçe bozulmakta olduğuna dikkat çekiyor.

İdeal bir sosyal güvenlik sisteminde aktif sigortalıların sayısının sistemden aylık alanların sayılarına oranı 7 ya da en az 4 olması gerekiyor. Yani 4 çalışandan tahsil edilen sigorta primleri ile 1 emeklinin aylığının finanse edilebilmesi gerekiyor. Türkiye’de ise bu oranın uzun yıllar içinde azalan bir seyir kaydettiği belirtiliyor.

Prof. Yılmaz nüfusun giderek yaşlanması, doğuşta beklenen yaşam süresinin uzaması ve doğum oranının düşmesi gibi etkenlerle giderek çalışabilir nüfusun payının azaldığına işaret ederek 2050 yılında çalışabilir nüfus oranının yüzde 60’ın altına düşmesinin beklendiğini belirtiyor.

Erdursun ise Türkiye’de şu anda yaklaşık 9 milyon kayıt dışı çalışan bulunduğunu, çünkü emeklilik sisteminin teşvik edici olmadığını ve insanları kayıt dışı çalışmaya ittiğini belirterek, kayıt dışı çalışanların bir şekilde sisteme dahil edilmesiyle aktüeryal dengenin de daha iyi sağlanacağını söylüyor.

Paylaşın

Açlık Sınırı 7 Bin 300, Yoksulluk Sınırı 25 Bin 252 TL’ye Yükseldi

Eylül ayında dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı yani açlık sınırı 7 bin 300 liraya, açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı da 25 bin 252 lira olarak belirlendi.

Haber Merkezi / Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2 bin bir lira olduğu belirtilirken; bu değerin yetişkin bir kadın için bin 888, 15- 18 yaş aralığındaki bir genç̧ için 2 bin 61, 4-6 yaş arası bir çocuk için bin 351 lira olduğu kaydedildi.

Birleşik Metal-İş Araştırma Merkezi (BİSAM) tarafından hazırlanan Eylül 2022 Açlık ve Yoksulluk Sınırı Dönem Raporu yayımlandı.

Buna göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 7 bin 300 lira, açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı da 25 bin 252 lira olarak belirlendi. Yoksulluk sınırının, eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı olduğu belirtildi.

Yetişkin bir erkeğin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 2 bin bir lira olduğu belirtilirken; bu değerin yetişkin bir kadın için bin 888, 15- 18 yaş aralığındaki bir genç̧ için 2 bin 61, 4-6 yaş arası bir çocuk için bin 351 lira olduğu kaydedildi.

Ekmek için günde 23 TL

Günlük harcamalarda en yüksek maliyet grubunu, 80,52 lirayla süt ve süt ürünleri oluşturdu. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı 40,71 lira olarak belirlenirken, sebze ve meyve için yapılması gereken günlük harcama tutarının ise 45,70 liraya ulaştığı kaydedildi. Ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 23,41 lira, katı ve sıvı yağ̆ 16,07 lira, yumurta 6,17, şeker, bal, reçel ve pekmez için 8,02 lira harcama yapılması gerektiği aktarıldı.

Harcama sepetinin yaklaşık üçte biri süt ve süt ürünleri

Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda, süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 33,1 ile en yüksek paya sahip oldu. Et, yumurta ve kurubaklagiller grubunun payı yüzde 25,4 ile ikinci sırada olurken sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 18,8 olarak gerçekleşti. Ekmek, makarna vb. ürünler için pay yüzde 12,8, diğer gıda harcamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 9,9 oldu.

Hesabın; Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) harcama gruplarına göre endeks rakamları, 2003 yıllı madde fiyatları ile İstanbul Halk Ekmek, zincir market internet fiyatları ve BİSAM Beslenme Kalıbı üzerinden yapıldığı belirtildi.

Paylaşın

İstanbul’da İşçi Emekçi Mitingi Düzenlendi

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da gerçekler, iktidarın açıklamalarıyla uyuşmuyor. İşçi Emekçi Birliği çatısı altında bir araya gelen emekçiler, İstanbul’un Kartal ilçesinde “Artık yeter. Emeğimiz ve haklarımız için işçi emekçi mitingi” düzenledi.

Mitinge,  İşçi Emekçi Birliği, 4. Vardiya İşçi Dayanışması, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Birleşik İşçi Hareketi, Birleşik İşçi Kurultayı, Devrimci Partili İşçiler, DEV TEKSTİL, Dostluk ve Kültür Derneği, Emek Adalet Platformu, Emekçi Hareket Partisi, İşçi Hareketi Koordinasyonu, İşçinin Kendi Partisi, Kaldıraç Hareketi, Komünist İşçi Hareketi (Söz ve Eylem), KÖZ, Proleter Devrimci Duruş, Sosyalist Dayanışma Platformu, Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası, Yeni Dünya İçin Çağrı, Avukat Dayanışması, Dersim Dernekler Federasyonu, DİSK Limter İş, İşçilerin Güç Birliği Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Sosyalist Emekçiler Partisi, Sosyalist Kadın Hareketi, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Taşeron Belediye İşçileri Birliği katıldı.

Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar‘ın aktardığına göre, işçiler Bartın’ın Amasra ilçesindeki madende gerçekleşen patlamada vefat eden 41 işçiyi andı.

Marmaray’ın Başak durağında bir araya gelen işçiler, 800 metrelik kortej oluşturarak sloganlar eşliğinde miting alanına yürüdü. Yürüyüşte, “Soma’dan Bartın’a madencilerin hesabını soracağız”, “Kaza değil katliam”, “Uzun çalışmaya son maaşlara zam” yazılı pankartlar taşındı. Öte yandan yürüyüş sırasında, “Kokuşmuş çürümüş işbirlikçi sarı sendikalar sendikalara son vereceğiz”, ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” ve “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” sloganları atıldı.

Miting devam ederken kürsüden, “Bartın’daki vahşetten sonra mitinge tüm öfkemizle başlıyoruz. Kardeşlerimiz yer altında mahsur kaldı. Arkadaşlarımız hayatını kaybetti. İşçi sınıfının başı sağ olsun. Biz faillerin kim olduğunu çok iyi biliyoruz” denildi.

ETF işçisi Ayşen Uyan kürsüden ortak açıklamayı okudu. Uyan, “Bartın’da yaşanan madenci katliamına karşı öfkesini kuşanıp gelenler, emeği ve hakları için direnenler, mücadele edenler, baskıya, sömürüye, şiddete boyun eğmeyenler, rant, talan, yolsuzluk düzenine karşı örgütlü mücadeleyi büyütenler olarak bugün buradayız” dedi.

“AKP-MHP iktidarı ve sermaye kendi yarattıkları krizin faturasını biz işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye çalışıyor” ifadelerini kullanan Uyan, sözlerine şöyle devam etti: “Artan işsizlik, hayat pahalılığı, fahiş kiralar, düşük ücretler belimizi büküyor. İnsanca koşullardan uzak, baskı ve mobbing altında çalışıyoruz. Madenlerde, inşaatlarda, fabrikalarda kâr uğruna alınmayan önlemler yüzünden iş cinayetlerine kurban gidiyoruz. Gerçeği yansıtmayan enflasyon ve işsizlik oranları ile bizleri oyalamaya çalışanlar servetlerine servet katıyorlar. Örgütlenme hakkımız sermaye ve iktidar eliyle engelleniyor. Bu gidişata ‘dur’ diyenleri baskı ve zorbalıkla sindirmeye çalışıyorlar. Rant, talan, yolsuzluk ve hırsızlıkta sınır tanımayanlar, kardeş halklara, Kürt halkına yönelik savaş ve saldırganlık politikalarını her gün daha da arttırıyorlar. Gençlerin eğitim hakkını, geleceğini çalıyorlar. Buldukları her fırsatta kadın düşmanlığını devreye sokuyor, kadınların kazanılmış haklarına saldırıyorlar, toplumsal yaşamın dışına itmeye çalışıyorlar. Göçmen düşmanlığını kışkırtıyor, biz işçi ve emekçileri bölüp parçalıyorlar. Emperyalist-kapitalist düzen yaşlı dünyamızı ve tüm canlı hayatını yıkıma sürüklüyor. Ülkemizde de sermaye sınıfı ve onun iktidardaki temsilcisi AKP-MHP iktidarı emperyalist-kapitalist efendileriyle birlikte büyük yıkımların altına imza atıyor. Sermaye iktidarı saldırılarına, yağma ve talana son gaz devam ederken birileri de bizlere “seçimi bekleyin” diyor. Ancak bizim kaybedecek vaktimiz, emeğimiz ve haklarımız için mücadele etmekten, birlik olmaktan başka seçeneğimiz yok.
Bu topraklarda eşitlik, özgürlük, sosyalizm mücadelesini büyütenler var.”

Talepler

Keyfi işten atmalara, sendika ve örgütlenme hakkının gaspına karşı direnen işçilerin olduğunu belirten Uyan, taleplerini şöyle sıraladı:

  • İşçi cinayetlerinin son bulması için,
  • İşten atmaların yasaklanması, herkese iş ve gelir güvencesi için,
  • İnsanca yaşanabilir ücret için,
  • Taşeron çalışmanın yasaklanması için,
  • İşyerlerinde taciz, baskı, mobbingin son bulması için,
  • KHK’lerin iptal edilmesi, güvenlik soruşturmaları ile işten atmaların son bulması için,
  • Sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmak için,
  • EYT’lerin taleplerinin kabul edilmesi için,
  • Göçmen işçilere yönelik ayrımcılığa, saldırılara son verilmesi, eşit ve güvenceli çalışma hakkı sağlanması için,
  • Ranta dayalı dönüşüm politikaları ile barınma hakkının gaspına, fahiş kira zamlarını ortadan kaldırmak için,
  • Temel tüketim maddelerine yapılan zamların son bulması için,
  • Elektrik, su ve doğalgazın insani ihtiyaç oranında ücretsiz sağlanması için mücadele edelim!
    Bugün bu alanı dolduranlar olarak birliğimizi, örgütlü gücümüzü büyütelim!”

‘Rant, yağma ve sömürü düzenini yıkalım’

Uyan, sözlerini şöyle noktaladı: “Daha dün Bartın’da madenci kardeşlerimiz kapitalistlerin kâr hırsıyla katledildi. Göz göre göre gelen bu katliamların hesabını sormak için, en ufak hakkımızı dahi kazanmak için fiili-meşru mücadeleyi büyütmekten başka yolumuz yok. Kapitalist düzenin yarattığı tüm sorunları ortadan kaldırmanın yolu fabrikalarda, havzalarda, mahallelerde ve hayatın olduğu her yerde sınıf mücadelesini büyütmekten geçiyor. Fabrikalardan mahallelere her yerde komitelerimizi, birliklerimizi, meclislerimizi kurmak mücadeleyi örgütlemek bugünün en acil ihtiyacıdır. Geleceğimizi kazanmak işçi ve emekçilerin taban birliğine, inisiyatifine dayalı mücadelesiyle mümkündür. Bugün burada olan ve olmayan tüm sınıf kardeşlerimize geleceğimiz için başta çalışma alanları olmak üzere her yerde komiteler, meclisler, birlikler kurma çağrısını yineliyoruz. Kapitalistlerin bize dayattığı bu karanlık düzene karşı işçi ve emekçilerin iktidarını, sosyalizmi kurma mücadelesini büyütmeye davet ediyoruz. Rant, yağma, sömürü düzenini yıkalım. Hakkımız olanı hep birlikte kazanalım. İnsanca bir yaşamı kendi ellerimizle kuralım.”

Paylaşın

Türkiye, Servet Dağılımında Dünyanın En Eşitsiz Ülkelerinden

Türkiye, dünya genelinde en zengin yüzde 1’lik kesimin toplam servetin yüzde 41’ine sahip olduğu ve servet dağılımının en adaletsiz olduğu 3 ülkeden biri. OECD ülkelerine baktığımızda ise Türkiye en son sırada. 

Oxfam ve Development Finance International (DFI) tarafından hazırlanan 2022 Eşitsizliği Azaltma Taahhütleri Endeksine (EAT Endeksi) göre, 2020’den bu yana devam eden pandemi boyunca hem zengin hem de yoksul ülkelerde ekonomik eşitsizliklerde patlama yaşandı.

Hükümetlerin büyük çoğunluğu bu süreçte sağlık, eğitim ve sosyal koruma harcamalarının payını azalttı; üstelik aynı dönemde elde edilen olağan dışı kârların ve katlanan servetlerin üzerindeki vergi oranlarını da artırmadılar.

2022 Eşitsizliği Azaltma Taahhütleri Endeksi (EAT Endeksi),pandeminin ilk 2 yılını kapsıyor ve 161 ülkenin hükümetlerinin eşitsizliği azaltmaya yönelik politikalarını ve uygulamalarını detaylı bir şekilde inceliyor.

Endeks, geçtiğimiz yüzyılın en kötü sağlık krizini yaşamamıza rağmen, endeksteki düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerin yarısında sağlık harcamalarının bütçedeki payının düştüğünü gösteriyor. Dünya genelinde ülkelerin yaklaşık yarısı sosyal korumaya ayrılan payı azaltırken, yüzde 70’i eğitime ayrılan payı azalttı.

Bu sürede yoksulluk seviyesi rekor düzeyde yükseldi ve işçiler on yıllardır görülmemiş hızda artan fiyatlarla başa çıkmaya çalıştı. Buna rağmen endeksteki ülkelerin üçte ikisi asgari ücretleri pandemi süresince kaydedilen ekonomik büyüme oranında dahi artırmadılar.

Hükümetlerin maliyesi üzerindeki yüksek baskıya rağmen, 161 ülkenin 143’ü en zengin vatandaşlarının ödediği vergi oranlarını aynı seviyede tuttu, 11 ülke ise bu oranı düşürdü.

Fransa ve Nijerya örnekleri

Fransa kurumlar vergisi oranını düşürdüğü ve 2019’da servet vergisini kaldırdığı için endeksteki sıralamada 10 basamak düştü. Ürdün sağlık harcamalarının bütçedeki payını pandemiye rağmen beşte bir oranında azalttı.

Nijerya asgari ücret tutarını pandeminin başından bu yana değiştirmedi. ABD ise federal asgari ücret düzeyini 2009’dan bu yana artırmadı.

Oxfam’ın Direktörü Gabriela Butcher “Bizim endeksimiz gösteriyor ki hükümetlerin çoğunluğu Covid-19 nedeniyle körüklenen eşitsizliklerle mücadele için gerekli adımları atmadılar. Üstelik insanların en çok ihtiyaç duyduğu anda kamu hizmetlerini ellerinden aldılar; milyarderlerin ve büyük şirketlerin olağanüstü kârlar elde etmelerine rağmen sorumluluk üstlenmelerine göz yumdular.” dedi.

Türkiye örneği

En zengin yüzde 1’lik kesimin toplam servetin yüzde 41’ine sahip olduğu ve servet dağılımının en adaletsiz olduğu 3 ülkeden biri olan Türkiye ile ilgili ise endekste hem olumlu hem de olumsuz bulgular var:

  • Türkiye endeksin genel sıralamasında 161 ülke içerisinde 74. sırada. OECD ülkelerine baktığımızda ise Türkiye en son sırada.
  • Türkiye son 2 yılda kurumlar vergisi ve gelir vergisi oranlarını artırdığı halde bu vergilerin tahsil oranları çok düşük (sırayla yüzde 17 ve yüzde 16). Bu nedenle de vergilerin eşitsizliği azaltma üzerindeki etkisi hala çok zayıf ve bu kategoride Türkiye 161 ülke arasında 114. sırada.
  • Türkiye’de pandemi süresince sağlık ve sosyal koruma alanında önemli adımlar atıldı. Ancak birçok ülkede benzer bir durum yaşandığı için Türkiye’nin endeksteki sıralaması önceki yıllara göre değişmedi. Sosyal harcamalar kategorisinde Türkiye hala OECD ülkeleri arasında en alt sıralarda.
  • Türkiye sendikal haklar açısından sıralamada en sondaki 10 ülke arasında. Diğer ülkeler Bangladeş, Beyaz Rusya, Brezilya, Mısır, Honduras, Myanmar, Filipinler ve Zimbabve.
  • Kadın işçilerin hakları açısından ise babalık izninin birkaç günle sınırlı olması ve doğum izni sırasında kadının ücretinin 2/3’ünü alabilmesi sıralamadaki yerini düşüren ana maddeler.
  • Endeksin baktığı bir diğer kriter asgari ücretin kişi başı gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Türkiye’de bu konuda da ciddi bir gerileme görülüyor: asgari ücretin kişi başı gayrisafi yurt içi gelire oranı son 2 yılda yüzde 60’tan yüzde 50’ye düştü.

Diğer yandan bazı düşük ve orta gelirli ülkelerde eşitsizliği azaltmaya yönelik önemli adımlar da atılıyor:

  • Filistin sosyal harcamaların bütçedeki payını yüzde 37’den yüzde 47’ye yükseltti.
  • Barbados işçi kadınların haklarını iyileştirmek için bir dizi yasayı hayata geçirdi. Maldivler ise ilk defa bir ulusal asgari ücret seviyesi belirledi.

Bu süreçte küresel ekonomik düzen de gelişmekte olan ülkelerin aleyhine işledi. IMF’nin borçları ve bütçe açıklarını kapatmak için yeni kemer sıkma politikalarında ısrarcı olması nedeniyle yoksul ülkelerdeki ekonomik eşitsizlikler ve yoksulluk daha da katlandı.

DFI’nin Direktörü Matthew Martin, “Eşitsizlik bir siyasal tercih meselesi. Hükümetler artık zenginlere öncelik vermeyi bırakıp sıradan insanları düşünmeli” dedi.

Oxfam ve DFI’nin çalışmasına göre, IMF verileri tüm ülkelerin dörtte üçünün önümüzdeki beş yılda giderleri daha da kısacağını, azaltılacak tutarın 7,8 trilyon dolar olduğunu kanıtlıyor. 2021’de düşük gelirli ülkeler bütçelerinin yüzde 27,5’ini borç ödemeye ayırdı. Bu oran eğitime harcadıklarının iki katı, sağlık harcamalarının 4 katı ve sosyal koruma harcamalarının 12 katı.

Martin, “Gelişmekte olan ülkeler sağlık için harcadıkları her bir dolar karşılığında, zengin kredi kuruluşlarına 4 dolar tutarında borç ödüyor. Bu ülkelerdeki eşitsizliği azaltmanın tek yolu borçların önemli bir kısmının silinmesi ve zenginlerin ödedikleri vergilerin oranının artırılması” dedi.

Ülkelerin hemen hemen hiçbirinde Covid-19 krizi sırasında zenginlerin ödediği ve pandemi sırasında edinilen kârlar üzerinden ödenen vergi oranlarında bir artış görülmedi. Halbuki 1918’deki epidemide, 1930’daki depresyonda ve İkinci Dünya Savaşında birçok zengin ülke servet sahiplerinden aldıkları vergileri artırarak eğitim, sağlık ve sosyal koruma sistemlerini tekrar ayağa kaldırmışlardı.”

Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) hakkında

Aralık 2019’dan itibaren Oxfam Konfederasyonu’nun dünyadaki 21 üyesinden biri olan Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV), 1986’dan bu yana, yoksulluğa karşı dar gelirli kadınların yerel kalkınmadaki liderliklerini güçlendirmek amacıyla çeşitli programlar yürütüyor. Kadınların kooperatifleşmeleri, pazara erişmeleri ve tedarik zincirinde yer almaları, birlikler ve iletişim ağları kurmaları için teknik ve finansal destek sağlıyor.

Sektör analizleri yapıyor, yeni iş fikirleri ve iş modelleri üretiyor. Bakım hizmetlerine erişimlerini artırmak için, çocuk bakımı ve yaşlı bakımı alanında Mahalle Yuvaları gibi toplum temelli alternatif hizmet modelleri geliştiriyor ve uyguluyor.

Kadınların toplumsal liderlik üstlenerek, mahallelerini krizler ve afetlere karşı daha dirençli hale getirecek, mahallede dayanışma ve sosyal uyumu güçlendirecek eylem planları hazırlamaları ve yerel yönetimlerle iş birliği içinde uygulamaları için destek veriyor. KEDV bu çalışmalarıyla her yıl Türkiye’nin her yanından on binlerce kadın ve çocuğa ulaşıyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

TÜİK Açıkladı: Ağustos Ayında İşsizlik Yüzde 9,6

İşsiz sayısı Ağustos ayında bir önceki aya göre 100 bin kişi azaldı ve 3 milyon 312 bin kişi olarak kayıtlara geçti. İşsizlik oranı ise 0,4 puanlık azalış ile yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,2 iken kadınlarda yüzde 12,5 olarak tahmin edildi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ağustos’a ilişkin işgücü verilerini açıkladı. Buna göre işsiz sayısı Ağustos’ta bir önceki aya göre 100 bin kişi azaldı ve 3 milyon 312 bin kişi olarak kayıtlara geçti.

İşsizlik oranı ise 0,4 puanlık azalış ile yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,2 iken kadınlarda yüzde 12,5 olarak tahmin edildi. Bu haliyle işsizlik Mart 2014’ten bu yana en düşük seviyeyi gördü.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü (geniş tanımlı işsizlik) oranı da Ağustos’ta bir önceki aya göre 2,6 puan azalarak yüzde 19,8 oldu.

İstihdam oranı yüzde 47,9 oldu

İstihdam edilenlerin sayısı Ağustos’ta bir önceki aya göre 366 bin kişi artarak 31 milyon 14 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 47,9 oldu.

Bu oran erkeklerde yüzde 65,3 iken kadınlarda yüzde 30,8 olarak gerçekleşti.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53

İşgücü Ağustos’ta bir önceki aya göre 266 bin kişi artarak 34 milyon 326 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puanlık artış ile yüzde 53 olarak gerçekleşti.

İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 71,2, kadınlarda ise yüzde 35,1 oldu.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,8 puanlık azalış ile yüzde 18 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 15,2, kadınlarda ise yüzde 23,3 olarak tahmin edildi.

Haftalık ortalama fiili çalışma süresi 44,1 saat

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi Ağustos’ta bir önceki aya göre 0,9 saat artarak 44,1 saat olarak gerçekleşti.

Paylaşın

Dikkat Çeken Çalışma: Asgari Ücret Arttı, Alım Gücü Eridi

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İşçi Sendikaları, Esnaf – Sanatkâr ve Sivil Toplum Kuruluşlarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, asgari ücretlinin alım gücünün ne şekilde tükendiğini ortaya koyan bir çalışmaya imza attı. Ağbaba’nın çalışmasına göre, 5 bin 500 TL asgari ücret, sene başındaki 4 bin 253 TL asgari ücretin gerisinde kaldı.

AK Parti’nin kötü ekonomi yönetimi nedeniyle dar gelirli vatandaşın aç kaldığını bildiren Ağbaba, temel tüketim malzemelerinin yıl içerisindeki fiyatlarını kıyasladı.

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in aktardığına göre, Ağbaba, çalışmasında, “AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyonun önce yaz aylarında düşeceğini söylerken şimdi de enflasyonda kalıcı düşüşün yeni yılda gerçekleşeceğini iddia etti. Erdoğan, daha önce de ‘Yaz aylarında fiyatlar aşağı inecek’ dedi ama fiyatlar neredeyse ikiye katlandı. Haziran ayında asgari ücrete ikinci zam yapılmasına rağmen asgari ücretin alım gücü ocak ayında 4 bin 253 TL asgari ücretin kat be kat altında kaldı” dedi.

Ürün bazında karşılaştırmalara da imza atarak alım gücündeki kayıpları özetleyen Ağbaba, çalışmasını şöyle sürdürdü:

Nohutta 46 kilo kayıp

“Ekim ayında asgari ücretlinin alım gücü ocak ayına göre patateste 283 kilo, domateste 140 kilo, kuru soğanda ise 130 kilo azaldı. Ekim ayında temel bakliyat ürünlerinde alım gücü ocak ayına göre dibi gördü. Asgari ücretlinin sofrasındaki temel bakliyat ürünlerinde ocak ayına göre kaybı 182 kiloya kadar yükseldi. 4 bin 253 TL asgari ücretle ocak ayında 287 kilo pirinç alabilen asgari ücretli, ekim ayında 5 bin 500 TL asgari ücretle 161 kiloya kadar alabiliyor. Bulgurda ise 5 bin 500 TL asgari ücretin 4 bin 253 TL asgari ücrete göre kaybı 182 kilo, nohutta 46 kilo, kuru fasulyede ise 41 kilo oldu.

314 yumurta eksildi

“Ocak ayında 4 bin 253 TL asgari ücretle 2 bin 933 adet yumurta alınabilirken ekim ayında asgari ücretlinin yumurtadaki toplam alım gücü 2 bin 619 adete geriledi. Asgari ücretlinin ocak ayına göre yumurtadaki kaybı 314 adet oldu. Bir diğer temel besin maddesi olan makarnadaki kayıp ise 262 paket oldu. 4 bin 253 TL asgari ücretle ocak ayında 773 paket makarna alabilen asgari ücretli ekim ayındaki alım gücü 511 pakete geriledi.”

“Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin kendisinin dahi anlamadığı bu yepyeni ekonomi modelinin dar gelirlilere getirdiği tek şey açlık ve yoksulluk oldu. Asgari ücrete bu yıl iki kez zam yapılmasına rağmen asgari ücret, eylül ayı itibariyle 7 bin 500 TL’ye yükselen ortalama açlık sınırının 2 bin TL altında kaldı. Nebati, ‘Enflasyon gerileyecek, gıda fiyatları ucuzlayacak’ dedi ama asgari ücretlinin kaybı 10 ay öncesine göre kat be kat arttı. Bu gidişle de bu modelin getireceği tek şey açlıktan ve yoksulluktan başka bir şey olmayacaktır. Asgari ücretlinin alım gücü her geçen ay azalmaya devam edecektir.”

Paylaşın

İktidarın ‘EYT Ve Sözleşmeliler’ Formülü Tutmadı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sözleşmeliler ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusundaki çalışmalarını hızlandırdı. Sözleşmeliler konusunda art arda sosyal taraflarla görüşmeler yapılıyor.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, kamuoyunun beklediği gibi sözleşmeli uygulaması kaldırılmıyor, bir süreye bağlanıyor. Üzerinde durulan formüller ise şöyle:

İsteyene kadro: Şu anda 600 bine yakın sözleşmeli personel var. Öncelikle bu personelden “şartları taşıyanlar” kadroya alınacak. Ancak bu isteğe bağlı olacak. Çünkü bazı sözleşmeli personel kadroya geçtiğinde maaşında düşme olacağına dikkat çekiliyor.

3+1 formülü: Bundan sonra ise “3+1” formülü işleyecek. Yine sözleşmeli personel istihdam edilecek. Yeni işe giren sözleşmeli personel üç yıl sonra kadroya geçecek. Ardından bir yıl sonra da tayin hakkı kazanacak. Bir anlamda kadro öncesi “deneme” sürecine tabi tutulacak. Yani iktidar sözleşmeli uygulamasını kaldırmayacak, süreye bağlayacak.

Tayin kısıtı: Yeni işe giren sözleşmeli personelin dört yıl tayin hakkı olmayacak. Tayin kısıtlamasına gerekçe olarak da “bir yere gönderilen sözleşmeli personelin bir süre sonra araya birilerini sokarak başka bir yere tayin olabilmesi” gösteriliyor.

EYT yıl sonunda

Bakanlık, EYT konusunda da çalışmalarını sürdürüyor. Düzenlemenin aralıkta Meclis’e gelmesi bekleniyor. Alınan bilgiye göre, EYT konusunda yapılacak düzenlemenin ayrıntıları da şöyle:

Eylül 1999 ayrıntısı: “EYT’liyim diyen herkesin EYT’li olmadığına” dikkat çekiliyor. Bu konuda kritik tarihin yasanın yürürlüğe girdiği Eylül 1999 olduğuna işaret ediliyor. EYT konusunda iki formül konuşuluyor.

Prime göre maaş: Birinci formül prime göre maaş verilmesi. EYT kapsamındaki bazı çalışanların örneğin 9 bin prim gün sayısı olduğu, buna karşın bazı çalışanların da 5 bin prim günü olduğu belirtiliyor. Prim gün sayısı fazla olana daha fazla maaş bağlanacağı yorumları yapılıyor. Böylece bütçe üzerindeki yükün de azaltılacağı belirtiliyor.

Yaş sınırı: Diğer bir değerlendirmeye göre de yine bir yaş sınırı getirilebileceği kaydediliyor. 1999’dan bu yana geçen süreye işaret edilerek bazı çalışanların 40’lı yaşlarının başlarında emekli olabilecekleri yorumları yapılıyor. Bunun önüne geçebilmek için de örneğin kadınlar için 45, erkekler için 48 gibi bir alt sınır getirilebileceği konuşuluyor.

Paylaşın