Bülent Güldal Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Ağustos 1954 yılında Adana’nın Ceyhan İlçesinde dünyaya gelen Bülent Güldal, ilkokulu Ceyhan’da okudu. Edremit Lisesini bitirdikten sonra, İstanbul İktisadi ve İdari Bilimler Akademisinde yüksek öğrenimini tamamladı.

Haber Merkezi / 1973’ten itibaren devlet memuru olarak Edirne, Siirt, Ankara, Kırklareli ve Edremit’te görev yaptı. 1993’te emekli oldu. Bazı şiirleri bestelenen şair, TYS ve Edebiyatçılar Derneği üyesidir. Gökkule adlı eseriyle 2000 İbrahim Yıldız Şiir Yarışması Birincilik Ödülünü, 2000 Ali Rıza Ertan Şiir Başarı Ödülünü aldı. Yağmurkuşunun Türküsü adlı kitabıyla 2007 Ş. Avni Ölez Şiir Emeği Ödülü’ne (Asım Öztürk ile) değer bulundu.

Şiirlerinde genellikle serbest ölçü kullanan ve insan ve doğa sevgisi, aşk, özlem konularını işleyen Bülent Güldal’ın ilk şiiri Edremit gazetelerinden Dokuz Eylül’de yayınlandı (1971). Daha sonraki Şiirleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Agora, Akademi Gökyüzü, Akatalpa, Alaz, Ardıçkuşu, Ay, Aykırı Sanat, Bahçe, Berfin Bahar, Beşparmak Edebiyat, Caz Kedisi, Çağdaş Türk Dili, Çini Kitap, Damar, Dize, Dönemeç, Dünya Kitap, Düşlük, Düşünbil, Edebiyat Gündemi, Eliz Edebiyat, Her Şeye Karşın, İmgelem Çocukları, İspinoz, Kar, Kıyı, Kum, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi Dergi, Mavidünya, Mor Taka, Mühür, Onaltıkırkbeş, Özgür Pencere, Pencere, Sincan İstasyonu, Şehir, Şiir Ülkesi, Şiirce Edebiyat, Taflan, Tan Edebiyat, Tay, Turunç, Ünlem, Yalınayak Sanat, Yazılıkaya, Yeni Biçem, Yenibinyıl Şiir, Zalifre Yazıları vb., vb. dergilerde yayınlandı. Şarköy Sanat dergisinin yazı kurulunda yer aldı. Bazı şiirleri bestelendi.

“Aşk bu olmalı”

Zaman tırısa kalkıyordu güz atlarıyla
yelkeni yırtık eski bir teknenin
köpüren rüzgarlarını doldurup gömleğime
kayaların arasından süzülerek geçtim
kıyısız denizleri bölüştüm seninle

Dalgaların ucunda seken ay ışığının
izini sürerdik patlayan havalarda
ürkek martıların tüneğiydi gözlerin
ışıklar dökülürdü göğüslerinin arasından
kızıl ve beyaz çiçekler yanaklarından

Sular durgunlaşır mı öpüp okşadıkça?
Yıldızları tükenir mi şen gecelerin?
Kara görünür de sözcükler kirlenir mi?
Bırak,çaksın içimizde alevden şimşekler
herkesin olan kıyı bizim olmasın

Ne de güzel yağıyor güz yağmurları
son etabını koştuğum bu yarışın
ıslak saçlarına aşağıdan baktıkça
tuza kesiyor tenim,başım dönüyor
bir çağlayana yetişme telaşında
ömrümün incecik kuş ayakları

Geldiğim derinliğe dönüyorum şimdi
peşleri sıra kuduran dalgaların
direnmek anlamsız işte çekiyor girdaplar
bedenime biçim beğeniyor küheylan deniz
bir fesleğenin silkiniyor yaprakları
sona doğru,sondan içre aşk bu olmalı

“Aşka ibadet”

Bir gülü, bir seni,bir de denizi
örtündüm üstüme yaz geceleri
gül bütün rengini ömrüme kattı
sabahlara kadar çırpındı deniz
taradım saçlarını ay ışığıyla
aşka ibadetti mevsimin adı

Gözlerinde gördüm söz cümbüşünü
çiçekler açtı şiiristanımda
ağzımı dayayıp pınarlarına
teninden dökülen sulardan içtim
çözdüm anlamını bilmecelerin
hem üşüdüm hem yandım ak gerdanında

Bu hangi şiir ki söylerken güneş doğuyor
sıcak ırmakların gel giti başlıyor sonra
çırpınıyor göğsünün güvercinleri
ay kuytuları öpüyor ben seni
başımın içinde dönüyor koca dünya

Pervazlarda büyüttüğüm karanfillerden
belikler örüyorum saçlarının rüzgarına
canımın mağmasını harmanlıyor gözlerin
dağlar kalkınıyor içimde gülistan oluyor
bir’e eşittir ömrüm benim anlıyor musun
dar sofalardan savruluyorum sonsuza

Kendi halinde ne güzelsin ey hayat
uğultular vadisine ben kendim girdim
ve gördüm bir karıncanın tanrılığını
utandım göklere avuç açmaktan
giyindim ömrüme aşk hırkasını

“Satranç”

Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
kolayca harcanacak bir nesne yani
düş odaları sığ olanların ellerinde
mermi sesinden ürken asker gibi
kendimi aranırım bulunduğum siperde
ardımsıra dizili omuzu kalabalıklara
hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği
benimle başlar savaş biter benimle

Düşünce tarlasında iki karedir yerim
kalın duvarlarımın olduğu söylenilirse de
burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
açılır bütün kapılar içten fethedilirim
işte bu an başlangıcıdır sarsıntının
ya uyanıksa biliyorsa bütün becerilerimi
tek kaleyle de savunabilir ülkesini
göğüs kafesinde ırmaklar akan biri

Siyahtan beyaza ya da tersi ‘L’ler çizerek
eşimi aranırım birlikte koşmak için,
gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
kırılır kilitleri şaha giden yolların,
küçücük bir çakıltaşı dağlaşıverir önümde
kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım

Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
fil denilince uzun hortumlu iri cüsseli
bir de Kartaca Komutanı Hannibal’in
yakarken Roma’yı gücünden yararlandığı
kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
okyanuslarında dolaşırım düşüncenin

Tanrı’yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
gül bahçesi gibidir aşklar meşkler içinde
geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez
insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
ol saltanatın yeller eser yerinde

Taç kimin başındaysa şah odur, deli ya da veli
atadan kalma nişanesidir hükümranlığın
titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
tersine akacağını da sanır ırmakların
bir sabah ay’ın güneşi öptüğü saatlerde
dağları yüreklerinde taşıyan birileri
sökünce menteşelerini saltanat kapısının
kenevirden yapıldığını anımsar urganın

Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
hayatın tartısına vurmalı kendini
avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
kor ateşlere yaslamalı başını ki
ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın
yoksa suların üstünde yürüdüğüne
ay’ı ortasından ikiye böldüğüne
ölüleri dirilttiğine inanır
uğruna kurban olduğu şahın

Aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde
genizlerimizi yakıyor gözyaşlarımızın tuzu
kırmızı akıyor damarlarımızda kan
karanlığı tel tel bölen şimşeğin
gök gürültüsünün içimize saldığı korku
doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize
bir insandan kral yapmak:Kah kah kah
birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir