Bahçeli, Yine Anayasa Mahkemesi’ni Hedef Aldı

Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili eleştirileri değerlendiren MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Hüküm almıştır bu hüküm Yargıtay tarafından onanmıştır. Bu kararın onanmasından başka da seçenek kalmamıştır” dedi ve ekledi:

“Anayasa Mahkemesi vesayetçi bir tutumla Anayasaya aykırı şekilde tarihi bir hatanın faili olarak Atalay’la ilgili hak ihlali kararı vermiş ve tartışmanın fitilini ateşlemiştir. Kriz ve kutuplaşmanın asıl mimarı asıl tahripçisi Türkiye’nin karşısındaki mihrak olan Anayasa Mahkemesi. Nerede bir hain nerede bir suçlu varsa Türkiye’nin varlığına ve egemenlik haklarına kim husumet besliyorsa AYM onların hizasındadır ve onların lehine hak ihlali kararlarını cömertçe açıklamaktadır.”

Devlet Bahçeli, “TBMM Anayasa Mahkemesi’nin tahakkümcü ve skandal kararına boyun eğmeyerek söz konusu şahsın milletvekilliğini düşürmüştür. Meclis’e düşen sorumluluk evvel emirde Anayasa’daki çelişkileri ortadan kaldırmaktan ziyade milli iradenin onurunu adalet ve hukuk namusunu korumak kollamaktır. Yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç ortadadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin almış olduğu kararın okunması bir anayasal çelişkinin mahsulü değil bilakis anayasal bir zorunluluktur” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Manisa’da “Cumhur Bizim Türkiye Hepimizin” temalı açık hava toplantısında açıklamalarda bulundu. Devlet Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

Sekiz ay önce gene Manisa’ya sahip çıktınız, sağlam iradeyi seçerek istikrar sürsün Türkiye büyüsün tercihinde bulundunuz. Bizi hiçbir zaman mahcup etmediniz. Hiçbir zaman dara düşürmediniz, zora mahkum etmediniz. 56 gün sonra da 14 Mayıs ve 28 Mayıs’ın tamamlayıcı üçüncü halkası olan yerel seçimler yapılacaktır. İnanıyorum ki, Manisa yine sevdalılarına kucağını açacaktır. İnanıyorum ki, Manisa varlığına ve birliğine ipotek koydurmayacaktır.

Madem evet diyorsunuz, madem tamam diyorsunuz, madem sorun yok diyorsunuz, o halde, partimizi temsilen Cumhur İttifakı’nın Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Cengiz Ergün’ü bir kez daha iradenize ve takdirinize emanet ediyorum. Manisa’da sahte demokratlara, yalan bezirganlarına, yıkım elebaşlarına, DEM’lenmiş siyasi eyyamcılara müsamaha yoktur, müsaade yoktur, mükafat yoktur.

Belediyenin görev ve sorumlulukları yalnızca; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık, zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans, şehir içi trafik, defin, mezarlıklar, ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar, konut, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik, spor, orta ve yüksek öğrenim yurtları alanlarında iş üretmek, hizmet vermek değildir.

Belediye demek insan onuruna, insan şerefine, insanın hayat ve varlık haklarına hürmetle bağlılık, haysiyetli ve sevgi dolu muamele demektir. Gözyaşlarını silmeyen, solmuş ümitleri diriltmeyen, ihtiyaç sahiplerini gözetmeyen belediye gerçek manada görev ve sorumluluklarını yerine getirmiş sayılamaz. Bizim belediyeciliğimizin temeli insan sevgisidir.

31 Ocak gece yarısı İzmir Gaziemir’de, sadece ekmeğinin peşinde koşan, aynı zamanda tertemiz kalpli bir taksi şoförümüz, üşümesin, soğukta kalmasın diye arabasına aldığı bir cani tarafından, sırtından kalleşliğe bile taş çıkartacak namertlikle vuruldu ve hayattan kopartıldı. DEM’ci ve bölücü bu caninin cinayetten hemen sonra “herkese güvenmeyeceksin” sözü de kamera kayıtlarına yansıdı. Ebediyete irtihale eden taksi şoförümüze Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Türkiye’nin huzurunu kaçırmak, insanımızın can ve mal güvenliğini kundaklamak için faal halde olan alçakların başına dünyayı yıkmalıyız. Teröristler, suç örgütleri, bozguncular, casuslar, iç ve dış ihanet cephesi, yeminli Türkiye düşmanları, fitne ve fesat üretimi yapan namus yoksunları kara propagandalarına hız kesmeden devam etseler de, birbirimize güvenmekten, birbirimize sarılmaktan, birbirimizin can evi olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Kötülüğe, kötülere, köhneliğe, köksüzlüğe, kötümserliğe teslim olmayacağız.

Taksi şoförümüzü katleden alçağın cezasını çekmekle birlikte, vatandaşlıktan çıkartılması, hayatı boyunca rezil rüsva şekilde yaşaması adalet ve hakkaniyet mecburiyetidir. Türkiye’mizin darboğaza sürüklenmesi, iç asayiş ve toplum düzeninin sakatlanması amacıyla sistemli ve şiddetli operasyonlar yapılmaktadır. İstanbul Fatih Camii imamıza yönelik bıçaklı saldırı, Kelime-i Tevhit sancağı taşıyan bir vatandaşımızın darp edilmesi, Santa Maria Kilisesi’nde işlenen cinayet, Diyarbakırlı Ramazan Pişkin’e yapılan suikast Türkiye aleyhine kurgulanan ve birbiriyle bağlantılı olaylardan bir kısmıdır.

Bir mizah programında rol alan soytarıların gazilerimize şerefsizce hakaret etmeleri, 100 yıl önce Cumhuriyet’in ilanına küstahça atılan darbe iftirası, Baskı var diyerek şehitlerimize rahmet okumayan korkakların varlığı, Kahraman evlatlarımızın kanını döken terör saldırıları, Günbegün azgınlaşan bölücü dayatmalar çok dikkat çekici provokasyonlardır ve kaynak üssü dışardadır.

Astronot Alper Gezeravcı kardeşimizin uzaya gittiği, Türkiye’nin başını yükseklere çevirdiği şu dönemde; bir dizi film vasıtasıyla Dilber karakterinin servis edilmesi de bir başka örtülemez çelişki ve zamanlama itibarıyla manidar bir komplo emaresi taşımaktadır. Gazze’de süren insani felaketler, Ortadoğu’da körüklenen silahlı çatışmalar, ABD ile İran arasındaki sertleşen gerilim, mücavir bölgelerde terör örgütlerinin yuvalanması etrafımızdaki tehdit kuşağının gittikçe genişlediğine, buna karşı da bütün milli güç unsurlarımızla müteyakkız olmamız gerektiğine işaret etmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay hakkında Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararı okunurken hiçbir adaba, hiçbir edebe, hiçbir ahlak ve ölçüye sığmayan protesto gösterileri demokratik bir hak olarak da görülemez, böyle gösterilemez. Can Atalay, ilk derece mahkemesi tarafından görülen Gezi Parkı davasında hüküm almıştır. Bu hüküm Yargıtay tarafından onanmıştır. Bu kararın uygulanmasından başka da seçenek kalmamıştır.

Anayasa Mahkemesi vesayetçi bir tutumla, anayasa aykırı şekilde, tarihi bir hatanın faili olarak, Atalay’la ilgili hak ihlali kararı vermiş ve tartışmaların fitilini ateşlemiştir. Kriz ve kutuplaşmanın asıl mimarı, asıl tahrikçisi Türkiye’nin karşısındaki mihrak olan Anayasa Mahkemesi’dir. Nerede bir hain, nerede bir terörist ve suçlu varsa; Türkiye’nin varlığına, birliğine ve egemenlik haklarına kim husumet besliyorsa Anayasa Mahkemesi onların hizasındadır ve onların lehine hak ihlali kararlarını cömertçe açıklamaktadır.

“Yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç ortadadır”

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa Mahkemesi’nin tahakkümcü ve skandal kararına boyun eğmeyerek söz konusu şahsın milletvekilliğini düşürmüştür. Altını çizerek ifadeye mecburum ki, Meclis’e düşen sorumluluk evvelemirde, anayasadaki çelişkileri ortadan kaldırmaktan ziyade, milli iradenin onurunu, adalet ve hukuk namusunu korumak, kollamak, sonuna kadar da sahiplenmektir. Yeni bir anayasaya duyulan ihtiyaç ortadadır.

Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın bu konudaki müspet tavrı ve samimi çağrısı da herkesçe bilinmektedir. Ancak Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin almış olduğu kararın okunması bir anayasal çelişkinin mahsulü değil, bilakis yasal ve anayasal bir zorunluluktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni şiddet ve nefret arenasına çevirip demokratik işleyişe kast edenlerin milletimizin kutlu iradesine rest çektikleri, leke sürdükleri, gölge düşürdükleri tartışmasızdır.

Gazi Meclisi’mize yapılan saygısız, nezaketsiz ve art niyetli müdahalelerin karşısındayız, bu vandallıkların demokrasiyle de hiçbir ilişkisinin olmadığı kanaatindeyiz. Bir yanda bölücü terör örgütünün emellerine sarılmaktan ve DEM’cilerin kuklası olmaktan utanmayanlar, diğer yanda Manisa’nın sokak aralarında yürümeye, insan ve toplum içine çıkmaya yüzleri kalmayanlar mefluç haldedir, üstelik perişanlıklarını gizlemeyecek bir durumdadır. Özgür Bey, sokağı adres gösteriyor, ateşle oynuyor, hezeyandan hezeyana geçiş yapıyor, sipariş konuşmalarla yıpranıyor, sözde darbe girişimine karşı mücadeleden bahsediyor.

DEM’lenmiş CHP komaya girmiş. DEM’lenmiş CHP kontrolden çıkmış. Yasal ve anayasal bir prosedürün ikmalini darbe diye tanımlamak eğer cehalet değilse biliniz ki vatana, millet, milli iradenin tecelligahı olan Gazi Meclis’e hakarettir. Meclis’e hakaret etmek millete hıyanettir. CHP’nin terör örgütleriyle arasına mesafe koyması, DEM’lenmek yerine demokratlaşması ve faşizan çizgiden uzaklaşması lazımdır. CHP’nin köküne ve kimliğine dönüş yapması demokrasi hayatımız adına da akut ve elzem bir ihtiyaçtır.

Çok değil, 8 ay evvel Türkiye’yi birlikte yönetmek için masalara yüz sürenlerin bugün birbirlerine demedik laf bırakmamaları acıklı bir ihtilaf ve azılı bir ihtirastır. Allah ülkemizi zillet ittifakından korumuştur. Hakikaten de verilmiş sadakamız varmış. Dün söylediklerini bugün tekzip eden, dün yaptıklarını bugün inkara yeltenen, dün kucakladıklarına bugün kulp takan siyasi partilere, Allah muhafaza, yerel yönetimlerde yetki vermek yıkıma hizmettir. Biliyor ve görüyorum ki, Manisa yıkımın değil, yükselişin yanındadır.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir