TİP Lideri Baş: Büyük Bir Hesaplaşma Dönemine Giriyoruz

Seçim sürecine giden siyasi atmosferi değerlendiren TİP Lideri Baş” Seçimler önemli ama bir şeye dikkatinizi çekeceğim. Seçimlere nasıl bir ortamda giriyoruz biz? Mesela bu seçime giderken ülkenin en büyük 3. siyasi partisi kapatma davasıyla karşı karşıya.” dedi ve ekledi:

“Bugün hazine yardımı gasp edilmiş durumda. Bu ülkenin yasaları diyor ki her parti aldığı oy oranında hazineden yardım alır. Çünkü zaten hazine yurttaşın vergilerinden oluşuyor, bunu paylaştırmak lazım. Ama AYM çıktı dedi ki ‘HDP’ye ben bunu vermiyorum.’ Aynı AYM HDP’yi kapatma davasına doğru götürüyor.”

Açıklamasının devamında, “Seçimlerin en önemli aday adaylarından birisi Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak alıp almayacağını tartışıyoruz. Bugün biri CHP’li biri İyi Partili iki milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması komisyona havale edildi. Yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir durumda. Medya ablukasını, yargıyı, devletin olanaklarının iktidar tarafından baskı aracı olarak kullanılmasını geçiyorum. Düşünsenize nasıl bir seçime gidiyoruz biz. Şu anlattıklarımla bir ülke seçime doğru gidiyor bu normal midir?” ifadelerini kullanan Baş, şöyle devam etti:

“Şimdi yarın İstanbul’a kayyum gelecek mi gelmeyecek mi bu tartışmaları yapıyoruz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı cezaevinde. Niye cezaevinde? Oraya daha önce atanan kayyumun, altından yaptırdığı belediye binasındaki tuvaleti herkese gösterdiği için. Halkın parasının nasıl çarçur edildiğini gösterdiği için. Selçuk Mızraklı’yı bir bahaneyle aldılar tutukladılar. Diyarbakır’da olur böyle şeyler, İstanbul’da olmaz diye düşündü insanlar. Çoğu insan böyle düşündü. Ama yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı dense şaşıracak olan var mı içerisinde? Bunu yapar yapmaz ayrı ama bunun psikolojisini artık hazırlamış durumda.

İktidar kaybedeceğini görmüş durumda ve bütün tuşlara aynı anda basıyor. Kontrolsüz de basmıyor onu da söyleyeyim. Bayağı bilerek isteyerek istediği gibi çalmak, istediği gibi dizayn etmek üzere arka arkaya hamleler yapıyor.

Şimdi bunun karşısında çok açık söyleyeyim ‘Bekleyelim, görelim, sabredelim’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Yani zaten bunlar kaybedecekler, o yüzden tırnak içerisinde söylüyorum provokasyona gelmeyelim yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Provokasyona gelmemek lazım peki provokasyonlar nasıl boşa çıkarılır? Nasıl provokasyona gelmezsiniz? Bütün insanlık tarihi boyunca provokasyonları boşa çıkarmanın bir tane yolu vardır. Örgütlü hareket ederseniz provokasyonları boşa çıkarırsınız. Provokasyon örgütsüz kitleler üzerinde etkilidir ama eğer örgütlü hareket ederseniz o provokasyonları boşa çıkarma yeteneği geliştirirsiniz.”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Bolu İl Örgütü açılışında yurttaşlarla bir araya geldi.

Burada konuşan Baş, açılışta emeği geçen parti üyelerine teşekkür ederek, “Meclis’e girdikten sonra bize karşı çeşitli övgüler var. Aslında koca bir yapının görünen 4 kişisi orada. Bunun arkasında partinin merkez kurulları, bilim kurulları var, danışma organları var, bunun arkasında il örgütleri, ilçe örgütleri var ama insanlar sadece gördükleri üzerinden değerlendiriyorlar ve bu da insanı biraz mahcup ediyor” ifadelerini kullandı.

Siyaseti, ‘temsil siyaseti’nden çıkarmaya çalıştıklarının altını çizen Baş, “Biz yurttaşın temsilcisi değiliz, yurttaşın kendisiyiz. Bunu hissederek, buna uygun bir siyaset yapmaya çalışıyoruz” dedi. Konuşmasına, cumhuriyetin 2. yüzyılından bahsederek devam eden TİP Genel Başkanı Baş, şu sözleri kaydetti:

İçinden geçtiğimiz süreç çok önemli bir süreç. Hem yılın son günü yaptığımız açıklamalarda, hem yıl başından sonra yaptığımız açıklamalarda hep buna işaret etmeye çalıştık. 2023, cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümü. 2023, belki de Türkiye İşçi Partisi’ni var eden hareket olarak baktığımız Gezi Direnişi’nin de 10. yıl dönümü. Bu ikisi bize çok büyük bir tarihsel sorumluluk yüklüyor. Yani cumhuriyetin 2. yüzyılına yeniden ilk yüzyılda yaşadığımız arızalarla, eksiklerle, yanlışlarla, hatalarla mı gireceğiz, yoksa bu ikinci yüzyılda ilk yüzyılda yaptığımız hatalardan dersler çıkararak gerçekten halkın siyasete katılabildiği, sözünü söyleyebildiği yürekten ve gerçekten katılabildiği, memleketin sola doğru uç verdiği biçimde mi gireceğiz?

Yoksa sadece ki AKP’nin 20 yıldır yaptığı birtakım kötülüklerle, o kötülüklerden kopmak üzere sınırlı bir değişim mi yaşayacağız? Mesela bu son derece önemli bir sorun.

‘Geleceğiniz yer Tayyip Erdoğan olur’

Baş, sol düşüncenin tarih boyunca halkı temsil ettiği ve halkın çıkarlarını savunduğu için her zaman düşman görüldüğünü belirtirken, “Eğer bir ülkede siz solu, sosyalistleri, devrimcileri yok ederseniz ve sistematik olarak bunları imhaya dayalı bir siyaset anlayışı ülkeye egemen olursa sonunda geleceğiniz yer Tayyip Erdoğan olur. Sürekli solunu budayan, sürekli solunu yok eden, sürekli solunu kesen bir ülkede tarikatlar yükselir, cemaatler yükselir, ırkçılık yükselir, toplumda düşmanlık yükselir ve bunların üzerine de ırkçı, milliyetçi, dinci partiler yükselir. O yüzden bakın şu söylediğimiz tez bizim heyecanımızın coşkumuzun, enerjimizin temel kaynağıdır” dedi.

Türkiye’nin 2. yüzyılına AKP’yi yenerek gireceklerini dile getiren Baş, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: Biz AKP’yi, Tayyip Erdoğan’ı, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni değiştireceğiz, yeneceğiz bunları. Ama kaygımız, korkumuz, telaşımız örneğin 5 yıl sonra aynı zihniyet devam ederse, yani Erdoğan’dan önceki zihniyet yeniden memlekette egemen olursa, 5 yıl sonra 10 yıl sonra Tayyip Erdoğan’ı bile aramak zorunda kalabilirsiniz.

Menderes’i hatırlayın, gitti Demirel geldi, gitti Kenan evren geldi, Turgut Özal geldi, Tansu Çiller geldi ve Tayyip Erdoğan bunların açtığı yolu aslında kullanarak iktidara geldi. Her seferinde daha gericisi, her seferinde daha sağcısı, her seferinde daha ırkçısı, her seferinde daha halk düşmanı olan iktidarların gelmesi tesadüf değil

Bunun kaynağında şu var. Bu ülke solcularını, sosyalistlerine, halkı siyasette temsil ettikleri için halkı siyasete katılım kanallarına zorladığı için siyaset yapma hakkı vermemiştir, hep solunu tasfiye etmiştir ve hep solunu tasfiye eden ülke de sağcılara teslim olmuştur ve her seferinde daha kötüsüyle karşı karşıya kalmıştır.

Büyük bir hesaplaşma dönemine girildiğine dikkat çeken Baş, seçim sürecine giden siyasi atmosferi şu sözlerle değerlendirdi: Seçimler önemli ama bir şeye dikkatinizi çekeceğim. Seçimlere nasıl bir ortamda giriyoruz biz? Mesela bu seçime giderken ülkenin en büyük 3. siyasi partisi kapatma davasıyla karşı karşıya. Bugün hazine yardımı gasp edilmiş durumda. Bu ülkenin yasaları diyor ki her parti aldığı oy oranında hazineden yardım alır. Çünkü zaten hazine yurttaşın vergilerinden oluşuyor, bunu paylaştırmak lazım.

Ama AYM çıktı dedi ki ‘HDP’ye ben bunu vermiyorum.’ Aynı AYM HDP’yi kapatma davasına doğru götürüyor.

Seçimlerin en önemli aday adaylarından birisi Ekrem İmamoğlu’nun siyasi yasak alıp almayacağını tartışıyoruz. Bugün biri CHP’li biri İyi Partili iki milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması komisyona havale edildi. Yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanabilir durumda. Medya ablukasını, yargıyı, devletin olanaklarının iktidar tarafından baskı aracı olarak kullanılmasını geçiyorum. Düşünsenize nasıl bir seçime gidiyoruz biz. Şu anlattıklarımla bir ülke seçime doğru gidiyor bu normal midir?

Şimdi yarın İstanbul’a kayyum gelecek mi gelmeyecek mi bu tartışmaları yapıyoruz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı cezaevinde. Niye cezaevinde? Oraya daha önce atanan kayyumun, altından yaptırdığı belediye binasındaki tuvaleti herkese gösterdiği için. Halkın parasının nasıl çarçur edildiğini gösterdiği için. Selçuk Mızraklı’yı bir bahaneyle aldılar tutukladılar. Diyarbakır’da olur böyle şeyler, İstanbul’da olmaz diye düşündü insanlar. Çoğu insan böyle düşündü. Ama yarın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı dense şaşıracak olan var mı içerisinde? Bunu yapar yapmaz ayrı ama bunun psikolojisini artık hazırlamış durumda.

‘İktidar bütün tuşlara aynı anda basıyor’

İktidar kaybedeceğini görmüş durumda ve bütün tuşlara aynı anda basıyor. Kontrolsüz de basmıyor onu da söyleyeyim. Bayağı bilerek isteyerek istediği gibi çalmak, istediği gibi dizayn etmek üzere arka arkaya hamleler yapıyor.

Şimdi bunun karşısında çok açık söyleyeyim ‘Bekleyelim, görelim, sabredelim’ yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Yani zaten bunlar kaybedecekler, o yüzden tırnak içerisinde söylüyorum provokasyona gelmeyelim yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Provokasyona gelmemek lazım peki provokasyonlar nasıl boşa çıkarılır? Nasıl provokasyona gelmezsiniz? Bütün insanlık tarihi boyunca provokasyonları boşa çıkarmanın bir tane yolu vardır. Örgütlü hareket ederseniz provokasyonları boşa çıkarırsınız. Provokasyon örgütsüz kitleler üzerinde etkilidir ama eğer örgütlü hareket ederseniz o provokasyonları boşa çıkarma yeteneği geliştirirsiniz.

Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’dan ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden kurtulması için üzerlerine düşen her türlü fedakarlığı yapmaya hazır olduklarını ifade eden Baş, Tayyip Erdoğan karşısında tek aday çıkarılması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

“Tek bir aday ile Tayyip Erdoğan karşısında yüzde 60’larla 70’lerle bu süreci kazanmak mümkündür. Ama bu şu anlama gelmesin. ‘Biz çıkacak adayın her şeyine kefil olacağız şudur, budur…’ Bu öyle bir şey değil. Bizim iddiamız şu. Biz örgütlü olursak, biz güçlü olursak, biz aktif olursak, biz hareket halinde olursak Türkiye’nin geleceğinde Tayyip Erdoğan’ın benzerlerinin ya da onlara özenenlerin Türkiye’yi şekillendirme şansları olmayacak. Buradaki güvendiğimiz şey o ortak adayın kim olduğu meselesi değil, güvendiğimiz şey o mücadele içerisinde etkin bir biçimde yer alan bizleriz.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir