Birleşmiş Milletler’den Türkiye’ye “Hiperenflasyon” Uyarısı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), son raporunda Türkiye için ‘hiperenflasyon’ uyarısında bulundu: Türkiye’de reel ücretlerde çok hızlı bir büyümeye işaret eden en son veriler, hiperenflasyon döneminde gerçekleştiği için ihtiyatla yorumlanmalı.

Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), dünyada reel ücretlerde 2022 yılından itibaren genel bir artış ve toparlanma yaşandığını açıkladı. Raporda, Türkiye’de reel ücretlerde diğer ülkelere göre kıyaslandığında yaşanan artışın, hiperenflasyon nedeniyle ihtiyatla yorumlanması gerektiği kaydedildi.

Uluslararası Çalışma Örgütü, 2022’deki olumsuz rakamların ardından dünya genelinde ücretler artarak bir toparlanma eğilimi içine girmiş olsa da yüksek enflasyon yüzünden yaşanan fiyat artışlarının, hala devam ettiğinin altını çizdi.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu‘nun aktardığına göre raporda, gelişmekte olan G20 ekonomileri arasında analiz edilen Türkiye’deki reel ücret artışlarıyla ilgili, ele alınan dönem içinde güçlü bir artış tespit edildiği; Türkiye’de ücretlerin 2009 ile 2016 yılları arasında istikrarlı bir şekilde arttığı ancak 2016 ile 2020 yılları arasında büyümenin durduğu ve ardından 2024 yılı da dahil tekrar artışa geçtiği belirtilerek, bu artışın hiperenflasyon sonucunda ortaya çıktığı vurgulandı.

ILO raporunda, ”Türkiye’de reel ücretlerde çok hızlı bir büyümeye işaret eden en son veriler, hiperenflasyon döneminde gerçekleştiği için ihtiyatla yorumlanmalı. 2023 yılında gelişmekte olan G20 ekonomilerinde Çin, Rusya Federasyonu ve Türkiye hariç sıfıra yakın reel ücret artışı tespit edildi. Gelişmekte olan G20 ekonomilerinin çoğunun 2024 yılında da sadece mütevazı bir reel ücret artışı sergileyeceğini öngörüyoruz” ifadesi kullanıldı.

Yaklaşık 150 ülkeden derlenen verilere göre, ortalama ücretlerin Afrika, Pasifik, Orta ve Batı Asya ve Doğu Avrupa’da dünyanın geri kalanına kıyasla daha hızlı arttığı, diğer tüm bölgelerde ortalama reel ücretlerin azaldığı kaydedildi.

2023 yılındaki ücret artışlarının, Afrika, Kuzey Amerika ve Kuzey, Güney ve Batı Avrupa hariç çoğu bölgede pozitif eğilim gösterdiği, 2024 yılında ortalama reel ücretlerin sabit kaldığı Afrika ve Arap ülkeleri hariç tüm bölgelerde ücretlerin arttığı belirtildi. Ücret artışlarının Orta ve Batı Asya’da yüzde 17,9, Kuzey Amerika’da yüzde 0,3 oranları arasında arttığı kaydedildi.

Uluslararası Çalışma Örgütü Direktörü Gilbert Houngbo, ücretlerde küresel çapta gerçekleşen artış eğiliminin devam etmesi halinde, 15 yıldan uzun bir süredir beklenen ve elde edilen en büyük kazanç olacağını, bugünkü küresel ücret artışlarının yüksek enflasyonun ve yükselen fiyatların ücret artışını geride bırakmış olduğu 2022 yılında yaşanan düşüşle kıyaslandığında kayda değer bir toparlanmayı yansıttığını dile getirdi.

Houngbo, ücret artışındaki yükseliş eğiliminde yaşanan bu olumlu gelişmelerin, bölgeler arasında eşit olarak paylaşılmadığına dikkat çekti.

Ücretlerin geçen yıl yüzde 0,9 oranında mütevazı bir şekilde arttığını belirten Houngbo, “Bu sevindirici gelişmeye rağmen fiyatlar, artan hayat pahalılığı ile mücadele etmeye devam eden düşük gelirli haneler için çok yüksek kalmaya devam ediyor. Enflasyon azalmış olsa da birçok ülkede acı bir gerçek olmayı sürdürüyor” dedi.

Paylaşın

Uluslararası Çalışma Örgütü: Çalışanların Geliri Son 20 Yılda Azaldı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Genel Direktör Yardımcısı Celeste Drake, “Bizim ekonomik kazanımları adil bir şekilde paylaştıran bir siyasete ihtiyacımız var” dedi ve ekledi:

“Bütünsel bir büyümeye ulaşmak ve sürdürülebilir gelişmeyi başarmak için örgütlenme özgürlüğüne, toplu sözleşme görüşmelerine ve etkili bir iş idaresini mümkün kılmalıyız.”

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan bir rapora göre, dünya genelinde çalışanların son 20 yılda gelir pastasından elde ettiği pay önemli oranda azaldı. Bu durumun eşitsizliği arttırdığını vurgulayan rapor, 2004’ten bu yana maaşlı çalışanların küresel çapta toplam gelirinin yüzde 1,6 azaldığını ortaya koyuyor.

Raporda yüzde 1,6’lık düşüşle ilgili olarak, “Bu oran yüzde bazında önemsiz görünüyor olsa da, çalışanların 2004 yılındaki gelirlerinin sabit kalması hali ile kıyaslandığında, 2024 yılında 2,4 trilyon dolar kayba denk geliyor” ifadeleri kullanıldı.

ILO’dan “adil paylaşım” vurgusu

ILO raporu, çalışanların gelirlerindeki azalmanın başlıca sebeplerinden biri olarak Covid-19 pandemisine işaret ediyor. Son 20 yılda gelirlerde yaşanan düşüşün yarısı, 2020-2022 dönemini kapsayan pandemide gerçekleşmiş.

“Ülkeler çalışanların gelirlerinde daha da azalma yaşanması riskine karşı önlemler almak zorunda” diyen ILO Genel Direktör Yardımcısı Celeste Drake, “Bizim ekonomik kazanımları adil bir şekilde paylaştıran bir siyasete ihtiyacımız var. Bütünsel bir büyümeye ulaşmak ve sürdürülebilir gelişmeyi başarmak için örgütlenme özgürlüğüne, toplu sözleşme görüşmelerine ve etkili bir iş idaresini mümkün kılmalıyız” ifadelerini kullandı.

Maaşlı çalışanların gelirlerindeki düşüşün bir sebebinin de, otomatizasyonu da kapsayan teknolojik gelişmeler olduğu belirtilen ILO raporunda, “Bu inovasyonlar bir yandan verimliliği ve üretimi arttırdı. Ancak çalışanların bu verimlilik ve üretimden kaynaklanan kâra eşit bir biçimde ortak edilmediğine dair işaretler var” deniliyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü hazırladığı raporda, giderek hayatın içinde daha fazla yer alan yapay zekanın da gelir paylaşımındaki eşitsizliği daha da artırabileceği endişesi dile getiriliyor.

ILO raporu, dünya genelinde çalışanların toplam gelirin yüzde 52,3’ünü elde ettiğini, geri kalan yüzde 47,7’lik payın ise arazi, makine, emlak ve patent sahibi sermayedarlar tarafından paylaşıldığını ortaya koyuyor.

Raporun dikkat çekici bir başka yanı istihdam, eğitim ya da öğretimde yer almayan 15-24 yaş arası gençlerin oranı ile ilgili. Bunun, 2015’ten bu yana küresel çapta yüzde 21,3’ten yüzde 20,4’e gerilemesine rağmen hâlâ yüksek olduğu belirtilirken, Arap ülkelerinde her üç gençten biri, Afrika ülkelerinde ise her dört gençten birinin çalışma ya da eğitim/öğretim hayatında yer almadığı vurgulanıyor.

Söz konusu gençler cinsiyetlerine göre ayrıldığında, dünya genelinde kadınların yüzde 28,2’sinin, erkeklerin de yüzde 13,1’nin istihdam, eğitim ya da öğretimden uzak olduğu görülüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

ILO’dan Dikkat Çeken Rapor: Gençler Endişeli

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), olumlu ekonomi ve işgücü piyasası sinyallerine rağmen anketlerin gençlerin gelecek konusunda giderek daha endişeli olduğunu duyurdu.

ILO, pek çok gencin iş kaybı, istikrarlı iş, ekonomik durum ve nihai ekonomik bağımsızlık beklentileri konusunda stresli hissettiğini vurgulayarak, küresel olarak genç çalışanların yarısından fazlasının gayrı resmi olarak istihdamda olduğu ifade etti.

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yayımladığı raporda 2023’te genç işsizliğinin son 15 yılın en düşük seviyesine indiğini bildirdi.

ILO, “Gençler için Küresel İstihdam Eğilimleri 2024” raporunda geçen yıl dünya çapında 15 ile 24 yaş arasındaki 64,9 milyon kişinin işsiz olduğunu ve bunun yüzde 13’lük bir orana denk geldiğini açıkladı. Bu oranın 2024 ve 2025’te daha da azalacağını öngören ILO, beklentinin önümüzdeki iki yılda genç işsizliği oranının yüzde 12,8’e düşmesi olduğunu söyledi.

Rapora göre rakamlardaki iyileşme, genç işgücüne olan talebi artıran COVID-19 salgınının ardından gelen güçlü ekonomik büyüme oranlarından kaynaklandı. 2023’te genç işsizlik oranları pek çok bölgede pandemi öncesi oranlarına ya da daha düşük seviyelere döndü.

Ancak tablo tüm ülkeler için aynı değil. Arap devletleri, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya ve Pasifik ülkelerinde, gençler arasında işsizlik oranının 2023’te 2019’a göre daha yüksek olduğu ortaya kondu.

İstihdam, eğitim veya öğretimde olmayan 15-24 yaş arası gençlerin sayısının endişe verici olduğunu söyleyen ILO, COVID 19 salgını sonrası toparlanmanın tüm bölgelerde eşit şekilde gerçekleşmediğini belirtti. ILO raporda belirli bölgelerdeki gençlerin ve birçok genç kadının ekonomik toparlanmaların faydalarını göremediğini kaydetti.

ILO, gençler için işlerin giderek geçici hale gelmesi ve genç mezunların sayısı ve onlar için uygun iş sayısı arasında artan uçurum konusunda uyarıda bulundu. Çok sayıda gencin istihdam, eğitim veya öğretimde olmadığının altını çizen rapor, gençlerin gelişmiş ya da gelişmekte olan ekonomilerdeki uygun işlere erişim fırsatlarının sınırlı olduğunu belirtti.

ILO başkanı Gilbert F. Houngbo, “Dünya çapında milyonlarca gencin düzgün bir işe sahip olmadığı, bunun sonucunda kendilerini güvensiz hissettiği ve kendileri ve aileleri için daha iyi bir hayat kuramadığı bir dönemde hiçbirimiz istikrarlı bir geleceğe bakamayız” dedi.

Raporda olumlu ekonomi ve işgücü piyasası sinyallerine rağmen anketlerin gençlerin gelecek konusunda giderek daha endişeli olduğunu gösterdiği belirtildi. Pek çok gencin iş kaybı, istikrarlı iş, ekonomik durum ve nihai ekonomik bağımsızlık beklentileri konusunda stresli hissettiğini vurgulayan raporda, küresel olarak genç çalışanların yarısından fazlasının gayrı resmi olarak istihdamda olduğu ifade edildi.

Houngbo, gençlerin yaşadığı stresin mevcut işlerin çoğunun “geçici ve sosyal güvenlikten yoksun” olmasından kaynaklanabileceğini söyledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Savaş, Gazze’de Ekonomiyi Yıktı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Arap Ülkeleri Bölge Direktörü Ruba Jaradat, Gazze Şeridi’nde 8 aydır süren savaşın insanların yaşamına verdiği korkunç zarar dışında, ekonomiyi ve bölge insanın geçim kaynaklarını da şiddetle vurup, çok büyük ve yaygın bir yıkıma yol açtığını ifade etti.

Ruba Jaradat, “Bu ekonomik yıkım, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin acılarını, güvenliklerini ve refahlarını daha da tehlikeli bir hale getiriyor. İnsanların geçim kaynaklarını yeniden tesis etmek ve insana yakışır işler yaratmak, Filistinlilerin savaşın kendilerine yaşattığı dehşetten kurtulmalarını sağlamak için hayati önem taşıyor” dedi.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Filistin Merkez İstatistik Bürosu’nun (PCBS) ortaklaşa hazırladığı rapora göre, savaş ekonomide benzeri görülmemiş bir yıkıma neden oldu. Gazze Şeridi’nde işsizlik oranı yüzde 79,1’e yükseldi. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla, 7 Ekim’den bugüne kadar yüzde 83,5 oranında azaldı.

Son verilere göre, işgal altındaki Filistin topraklarında ekonomi ve iş gücünde dünyada ender görülen bir yıkıma neden olduğu belirtildi. Raporda, Gazze Şeridi’nde sekiz aydır devam eden savaşın, çok büyük ölçekte iş kaybına neden olduğu kaydedildi.

Son sekiz ayda, Gazze Şeridi’ndeki işsizlik oranının yüzde 79,1 gibi şaşırtıcı bir seviyeye ulaştığı, krizden ciddi şekilde etkilenen Batı Şeria’da da işsizlik oranının yüzde 32’ye yükseldiği kaydedildi.

Son verilerin, savaşın Filistin’in iki bölgesinde ortalama işsizlik oranını yüzde 50,8’e yükselttiği ancak son oranların iş bulma ümidini yitirdikleri için iş aramaktan tamamen vazgeçenleri kapsamadığı kaydedildi. İşini kaybedenlerin gerçek sayısının, işsizlik rakamlarının gösterdiğinin çok üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın son sekiz ayda Gazze Şeridi’nde yüzde 83,5, Batı Şeria’da yüzde 22,7 gibi şaşırtıcı bir oranda daralma gösterdiği, reel ortalamanın ise yüzde 32,8 oranında gerçekleştiği tespit edildi.

Raporda, bölgede yaşanan ciddi ekonomik krizin özellikle özel sektörü etkilediği belirtiliyor. Gazze Şeridi’nde neredeyse tüm özel sektör kuruluşlarının üretimlerini ya tamamen durdurduğu ya da büyük ölçüde azalttığı kaydedildi.

Özel sektörün, savaşın ilk dört ayında üretiminin yüzde 85,8’ini kaybettiği, bunun 810 milyon dolara tekabül ettiği kaydedildi. Batı Şeria’da özel sektör, aynı dönemde üretimde 1,5 milyar dolara eşdeğer yüzde 27’lik bir düşüş yaşadı.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; ILO Arap Ülkeleri Bölge Direktörü Ruba Jaradat, Gazze Şeridi’nde 8 aydır süren savaşın insanların yaşamına verdiği korkunç zarar dışında, ekonomiyi ve bölge insanın geçim kaynaklarını da şiddetle vurup, çok büyük ve yaygın bir yıkıma yol açtığını ifade etti.

Jaradat, “Bu ekonomik yıkım, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin acılarını, güvenliklerini ve refahlarını daha da tehlikeli bir hale getiriyor. İnsanların geçim kaynaklarını yeniden tesis etmek ve insana yakışır işler yaratmak, Filistinlilerin savaşın kendilerine yaşattığı dehşetten kurtulmalarını sağlamak için hayati önem taşıyor” dedi.

Paylaşın

Uluslararası Çalışma Örgütü: Zorla Çalıştırılanların Sayısı Artıyor

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) göre 2021 yılında, dünya genelinde 27,6 milyon kişi herhangi bir günde, madenlerde, tarımda veya ev işlerinde zorla çalıştırıldı.

Söz konusu verilere göre, her bin çalışandan 3,5 kişinin zorla çalıştırıldığı görülüyor. Zorla çalıştırılanların 6,3 milyonunu fuhuşa zorlanan kişilerden oluşturdu.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan bir rapora göre dünya genelinde zorla çalıştırmadan elde edilen yasa dışı kazançlarda hızlı bir artış söz konusu.

Örgütün salı günü Cenevre’de açıkladığı rapora göre, insanları zorla çalıştırmak suretiyle emeklerini sömürenlerin kazancı yılda 236 milyar dolar (yaklaşık 217 milyar euro) olarak tahmin ediliyor. Söz konusu meblağ 2014 yılına kıyasla yüzde 37’lik artışa işaret ediyor. Rapora temel teşkil eden verilerin 2021 yılına ait olduğu belirtildi.

Buna göre 2021 yılında, dünya genelinde 27,6 milyon kişi herhangi bir günde, madenlerde, tarımda veya ev işlerinde zorla çalıştırıldı. Söz konusu verilere göre, her bin çalışandan 3,5 kişinin zorla çalıştırıldığı görülüyor.

Zorla çalıştırılanların 6,3 milyonunu fuhuşa zorlanan kişilerden oluşturdu. ILO verilerine göre, dünya genelinde zorla çalıştırılanların sayısı 2016 ve 2021 yılları arasında 2,7 milyon artış gösterdi.

Raporda yer alan bilgilere göre insanları zorla çalıştıranlar toplam kazançlarının üçte ikisini fuhuşa zorladıkları insanlar üzerinden elde ediyor. Burada kazanç terimi, zorla çalıştırılan insanlara ödenen ücret ile aynı kişilerin uygun çalışma koşulları altında hak edecekleri ücret arasındaki farkı ifade ediyor.

İnsanları zorla çalıştırarak elde edilen kazançtaki artış bir yandan insan ticaretine maruz kalan kişi sayısının artmasından kaynaklanırken diğer yandan da sömüren kişi başına düşen kârın yükselmesi de ayrı bir faktör olarak değerlendiriliyor.

Zorla çalıştırma sonucu elde edilen yasa dışı kazançlar ise en çok Avrupa ve Orta Asya’da tespit edilirken, bunları Arap ülkeleri ile Kuzey ve Güney Amerika, Afrika ve Asya / Pasifik ülkelerinin takip ettiği belirtildi.

ILO Genel Direktörü Gilbert Houngbo, “Zorla çalıştırma, yoksulluk ve sömürü döngüsünü devam ettirmekte ve insan onuruyla bağdaşmamaktadır” dedi. Örgüt, sömürüye açık ekonomik sektörlerin daha iyi denetlenmesi çağrısında bulunuyor.

ILO zorla çalıştırma veya zorunlu çalışmayı, “Bir ceza tehdidi altında bir kişiden talep edilen ve söz konusu kişinin rızası olmaksızın maddi veya manevi baskı altında yaptığı iş veya hizmet” olarak tanımlıyor.

Paylaşın

Uluslararası Çalışma Örgütü’nden Deprem Bölgelerinde Acil İstihdam Uyarısı

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler nedeniyle Türkiye ve Suriye’de çok sayıda kişinin işini kaybettiğini kaydetti. ILO, istihdam için acil önlemler alınması çağrısında bulundu.

ILO Genel Direktörü Gilbert F. Houngbo, deprem bölgesinde istihdamın teşvik edilmesinin önemini vurgularken, “İnsanlar ancak geçim kaynaklarını yeniden inşa ettiklerinde hayatlarını yeniden kurmaya başlayabilirler. Sosyal adalet ve insana yakışır iş ilkelerinin toparlanma ve yeniden inşa sürecine sağlam bir şekilde yerleştirilmesini sağlamak, depremde çok şey kaybedenlere borcumuzdur” ifadelerini kullandı.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan bir raporda, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremler nedeniyle Türkiye ve Suriye’de yüz binlerce insanın işini kaybettiğine işaret edilerek acilen yeni iş alanlarının yaratılması gerektiği belirtildi.

Raporda deprem nedeniyle işini kaybedenlere acilen yeni istihdam olanaklarının oluşturulmaması halinde söz konusu bölgelerde yoksulluk ve çocuk işçiliği risklerinin artacağına vurgu yapıldı.

ILO’nun Salı günü yayımladığı rapora göre Türkiye’nin depremden etkilenen bölgelerinde en az 658 bin çalışan artık geçimini sağlayamayacak duruma düşerken 150 binden fazla işyeri ise kullanılamayacak hale geldi. Örgüt tarafından yapılan tahmini hesaplamaya göre bu durum çalışanlar için ayda ortalama 230 dolarlık gelir kaybına yol açtı. Genel olarak da çalışanların net gelirlerindeki azalmanın ayda yaklaşık 150 milyon doları (139 milyon euro) bulduğu tahminine yer verildi.

12 yıl süren iç savaş nedeniyle halihazırda büyük ekonomk ve sosyal sıkıntıların yaşandığı Suriye’de ise depremler nedeniyle 170 bin kişi işini kaybetti. Söz konusu çalışanların kazançlarıyla aile ve yakın çevrelerinden yaklaşık 725 bin kişiye baktıkları belirtildi.

Depremler nedeniyle meydana gelen tahmini gelir kaybını ise aylık 5.7 milyon euro olarak hesaplayan ILO, felaketten etkilenen bölgelerdeki şirketlere hızlı bir şekilde iş imkanı sunabilmeleri için destek olmak istediklerini kaydetti.

Raporda değerlendirmelerine yer verilen ILO Genel Direktörü Gilbert F. Houngbo, deprem bölgesinde istihdamın teşvik edilmesinin önemini vurgularken, “İnsanlar ancak geçim kaynaklarını yeniden inşa ettiklerinde hayatlarını yeniden kurmaya başlayabilirler. Sosyal adalet ve insana yakışır iş ilkelerinin toparlanma ve yeniden inşa sürecine sağlam bir şekilde yerleştirilmesini sağlamak, depremde çok şey kaybedenlere borcumuzdur” ifadelerini kullandı.

6 Şubat’ta Türkiye’nin 11 ili ve Suriye’nin kuzeybatısında büyük yıkıma yol açan depremlerde yaklaşık 57 bin kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi de evsiz kaldı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Çalışanların Yaklaşık Yüzde 23, İşyerinde Şiddet Mağduru

Dünya genelinde çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23)  işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıklıyor.

İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında,  “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bağımsız küresel yardım kuruluşu Lloyd’s Register Foundation (LRF) ve kamuoyu araştırma ve çözümleme kuruluşu Gallup’ın birlikte yürüttükleri dünya çapındaki araştırmanın sonuçlarına göre, çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23)  işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor.

ILO-LRF-Gallup araştırması, LRF’nin Dünya Risk Anketi kapsamında 2021’de 121 ülke ve bölgede 15 yaş ve üzeri  yaklaşık 75 bin çalışanla yapılan anketlere dayanıyor.

ILO Pazartesi günü yayınladığı basın açıklamasıyla işyerinde şiddet ve taciz deneyimlerine odaklanan bu ilk küresel anketin, kökleri karmaşık ekonomik, sosyal ve kültürel etmenlerde yatan sorunun daha iyi anlaşılmasını ve farkındalık yaratılmasını amaçladığını söyledi.

“İş Yerinde Şiddet ve Taciz Deneyimleri: İlk Küresel anket” başlığıyla yayımlanan rapor, sorunun boyutunu değerlendiriyor ve başlarından böylesi deneyimler geçenlerin sorunu dillendirmemesinin utanç, suçluluk ya da kurumlara güven eksikliği veya bu tür kabul edilemez davranışların “normal” addedilmesinden kaynaklandığını saptıyor.

İfşadan kaçınma

İş yerinde şiddet ve tacizi ölçmenin güçlüğüne değinen rapor, dünya çapındaki mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıkladıklarını ortaya koydu.

İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında,  “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor. Rapor, kadınların deneyimlerini paylaşma ihtimalinin (yüzde 50,1) erkeklere göre daha yüksek (yüzde 60,7)  olduğunu saptıyor.

Küresel ölçekte, çalışan erkek ve kadınların yüzde 17,9’u çalışma hayatlarının bir anında psikolojik şiddet ve tacize uğradıklarını,  yüzde 8,5’iyse bedensel şiddet ve tacize uğradıklarını söylediler. Erkekler kadınlardan daha çok, başlarından böyle bir deneyim geçtiğini bildirdiler.

BM çalışma ajansı, anketi yanıtlayanların yüzde 6,3’ünün, “özellikle kadınların” cinsel şiddet ve tacize uğradıklarını bildirdi.

En çok risk altında olanlar

UNNews’ın haberine göre rapor şiddete en çok gençler, göçmen işçiler ve ücretli çalışan kadın ve erkeklerin uğradığını saptıyor.

Genç kadınların cinsel şiddet ve tacize maruz kalma olasılığı genç erkeklere göre iki kat daha çokken, göçmen kadınların cinsel şiddet ve tacizden şikayet olasılığı göçmen olmayanlara göre iki kat daha yüksek.

Beş mağdurda üçten çoğu, birden çok kez şiddet ve tacize uğradıklarını ve çoğunluğunun başından böyle bir deneyimin en son, son beş yıl içinde gerçekleştiğini söylediler.

ILO Yönetişim, Haklar ve Diyalogdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Manuela Tomei, “İnsanların çalışma hayatlarında yalnızca bir kez değil, birçok kez şiddet ve tacizle karşı karşıya kaldıklarını öğrenmek acı verici” dedi.

Bekleyen zorlu görevler

Tomel, “Psikolojik şiddet ve taciz bütün ülkelerde en yaygın olan taciz biçimi, ve özellikle kadınlar cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Rapor bize, iş dünyasında şiddet ve tacizi sona erdirmek açısından karşımızdaki görevin ürkütücülüğünü dile getiriyor.” diyor. “Umarım sahada ve ILO Sözleşmesi 190’ın onaylanması ve uygulanmasına yönelik çabaları hızlandırır.”

ILO’nun Şiddet ve Taciz Sözleşmesi, 2019 (veya 190) ve Tavsiye Kararı (No. 206), toplumsal cinsiyete dayalı taciz ve şiddet dahil, iş dünyasında şiddet ve tacizi önlemek, gidermek ve ortadan kaldırmak üzere ortak bir çerçeve sunan ilk uluslararası çalışma standardı.

Sözleşme, uluslararası hukukta ilk kez herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma hayatına sahip olma hakkının özel olarak tanınmasını içeriyor ve sözleşmeye taraf olanların bu amaca yönelik yükümlülüklerini ana hatlarıyla belirtiyor.

Örtüyü kaldırmak 

Gallup’la birlikte çalışan araştırmacı Andrew Rzepa,”Bu son derece hassas konuya ilişkin sağlam veriler toplamak zor ama gerekli” diyor.  “Bu rapor, dünya çapında her beş çalışandan birden fazlasının başına bela olan bu yaygın sorunun üzerindeki örtüyü ilk kez kaldırıyor.

“Uzun zamandır şirketler ve kuruluşlar işyerinde şiddet ve tacizle mücadele konusunda bilgisizler veya isteksiz davranıyorlar” diye ekliyor. “Bu veri seti, bu hayati güvenlik konusunda çok gerekli ilerlemeyi izlemek açısından hepimizin yararlanabileceği bir temel sağlıyor.”

Lloyd’s Register Foundation’un Kanıt ve Öngörü Direktörü Sarah Cumbers, “iş yerinde şiddet ve taciz gibi zor ve köklü küresel güvenlik sorunlarının üstesinden gelmek açısından, özellikle elde çok az güvenilir verinin bulunduğu yerlerde, sorunun boyutunu anlamak ve en çok risk altında olanları belirlemekte nitelikli veriye sahip olmak çok önemli” diyor.

Raporun önerileri

Raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:

Düzenli olarak sağlam veri toplayın. Önleme ve iyileştirme yasa ve mekanizmalarını, politikalarını ve programlarına bilgi aktarmak üzere düzenli bir biçimde iş yerinde ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde şiddet ve tacize ilişkin sağlam veri toplanması çok önemli.

Mekanizmaları yaygınlaştırın ve güncelleyin. İş teftiş sistemleri ve iş sağlığı ve güvenliği politikaları ve programları da dahil olmak üzere şiddet ve tacizi etkili bir şekilde önleyecek ve yönetecek mekanizmaların mek için mekanizmaların yaygınlaştırılması ve güncellenmesi.

İşyerinde şiddet ve tacize ilişkin farkındalığı arttırın. Özellikle ayrımcılığa dayalı olanlar başta olmak üzere şiddet ve tacizi sürdürmeye yönelik algıları, damgalamaları, tutum -ve davranışları değiştirmek amacıyla, farklı dışavurumları da kapsayacak şekilde işyerinde şiddet ve taciz konusunda farkındalığın arttırılması.

Kurumların kapasitelerini geliştirin. Etkili önleme, iyileştirme ve destek sunmak, insanların adalete güvenini sağlamak ve mağdurları  desteklemek üzere her düzeyde kurum kapasitelerinin geliştirilmesi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

ILO Açıkladı: Küresel İstihdam Artışı Önemli Ölçüde Gerileyecek

Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan ve Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Ukrayna savaşının neden olduğu ekonomik çalkantı ve sıkı para politikasının tüketim üzerindeki etkisinin de katkısıyla küresel istihdam artışının bu çeyrekte önemli ölçüde gerileyeceğini açıkladı.

ILO, 2022’nin başlarında görülen küresel çalışma saatlerindeki toparlanmanın ikinci ve üçüncü çeyreklerde tersine döndüğüne dair şimdiden işaretler olduğunu söyledi.

Açıklamada, Temmuz-Eylül arasında, Kovid pandemisi öncesi karşılaştırma düzeyi olarak kullanılan 2019’un dördüncü çeyreğine göre 40 milyon daha az tam zamanlı iş olduğu belirtildi.

ILO İş Dünyası raporunda, “Mevcut eğilimlere göre, küresel istihdam artışı 2022’nin dördüncü çeyreğinde önemli ölçüde gerileyecek” denildi.

ILO, 2022’nin ortalarında çalışılan saat düzeyindeki gerilemeyi, halk sağlığı kısıtlamalarının yeniden getirilmesine ve Çin’deki işgücü piyasası aksaklıklarının yanı sıra Ukrayna savaşına ve bunun sonucunda enerji ve gıda ihracatındaki kesintilerden kaynaklanan enflasyon baskılarına bağladı.

Raporda ayrıca, aşırı politika sıkılaştırmasının “hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde iş ve gelirlerde aşırı hasara” yol açabileceği belirtildi.

ILO, yılın son aylarında azalan iş ilanları ve artan işsizlik konusunda da uyarıda bulundu. Rapora göre, boş kontenjan artışındaki keskin düşüşlerle birlikte gelişmiş ekonomilerde işgücü piyasasının önemli ölçüde sakinleştiğine dair şimdiden işaretler var.

ILO Başkanı Gilbert Houngbo, en savunmasız kişileri ve işletmeleri desteklemeyi amaçlayan bir dizi politika çağrısında bulundu. Bunlar arasında, beklenmedik şirket karlarının istihdama veya gelir desteğine yönlendirilmesi de yer alıyor.

Houngbo, Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında, “Sosyal paketlere duyulan ihtiyaç ve enflasyonla mücadele için, parasal sıkılaştırmanın gerçekten sosyal önlemlerle iç içe geçmesinin sağlanması gerektiği konusunda yeterince ısrar edemeyiz” dedi.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Modern Kölelik: Zorla Çalıştırılan Veya Evlendirilenlerin Sayısı 50 Milyona Yükseldi

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun tahminine göre şu anda dünyada her 150 kişiden biri ya zorla çalıştırılıyor ya da zorla evlendirildi. Örgüt, bu sayının son beş yıl içinde 10 milyon artarak toplam 50 milyona ulaştığını söylüyor.

ILO kölelik konusunda olumlu ilerleme sağlanması bir yana, durumun daha da kötüleşmesini “şoke edici” diye niteliyor.

“Hiç bir şey insan haklarının bu temelden ihlalinin devam etmesini haklı kılamaz” diyen ILO genel başkanı Guy Ryder sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ne yapılması gerektiğini biliyoruz. Herkesin birlikte harekete geçmesi gerekiyor. Sendikalar, işveren örgütleri, sivil toplum ve sıradan insanlar. Hepsine düşen hayati roller var.”

BM’nin çalışma örgütü, modern köleliğin Batı dünyasının uzağındaki, yoksul ülkelerle sınırlı olmadığını, zorla çalıştırılanların yarıdan fazlasının orta ve yüksek gelirli ülkeler grubunda yaşadığını vurgulamaya özen gösteriyor.

Zorla çalıştırma ve zorla evlendirme

Modern kölelik kavramı hem zorla çalıştırılan hem de zorla evlendirilenleri kapsıyor çünkü her iki durumda da insanlar “tehdit, şiddet, kandırma, suistimal ve diğer boyun eğdirme yöntemleri kullanılarak” istemedikleri ama içinden çıkamadıkları durumlara hapsoluyorlar.

ILO raporunda, “Zorla çalıştırma tuzakları yıllar sürebilirken, zorla evlendirme çoğunlukla hayat boyu devam ediyor” ifadesi kullanılıyor.

Örgüt şu anda dünyada 27 milyon 600 bin insanın zorla çalıştırıldığını, bunların 3 milyon 300 bininin çocuk olduğunu söylüyor. Bu çocukların yarıdan fazlası ticari cinsel istismara zorlanıyor.

22 milyon kişi ise zorlandıkları evliliklere mahkum olmuş bulunuyor. Bunların üçte ikisi kadın ve bir çoğu da 15 yaşın altındayken evliliğe zorlanıyor.

ILO son yıllarda yoksulluğun, dolayısıyla köleleşme riskini artıran bir dizi krizin biraraya gelişiyle birlikte durumun daha da kötüleştiğini bildiriyor.

Örneğin Covid-19 salgını insanların gelirlerinde kesinti ya da azalmaya ve borçlarında büyük artışlara yol açtığı için, zorla çalıştırmaya uygun koşullar yaratmış olabilir.

Uluslararası Çalışma Örgütü pandeminin son yirmi yıl içinde ilk kez “aşırı küresel fakirlik” düzeyinde artışa yol açtığını söylüyor.

Savaş ve silahlı çatışmalar da benzer bir şekilde yoksulluğu ve sıkıntıları artırıyor, çocukları zorla çalıştırılması ya da silah altına alınmasının koşullarını hazırlıyor.

Diğer yandın iklim değişikliği nedeniyle evlerini, köylerini terketmek zorunda kalanlar göçe zorlanıyor ve kölelik şebekelerine düşmeleri riski hemen artıyor.

ILO raporunda sorunun çözümü için uluslararası eşgüdümlü bir çabayla kaynak oluşturulması, ve gerçek bir çözüm iradesi gösteriylesi çağrısı yapılıyor ve “Vaadler ve iyi niyet açıklamaları yeterli değil” deniyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

ILO: Dünyadaki Gençlerin Yüzde 23’ü Ne Eğitimde Ne İstihdamda

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), “Gençlik için Küresel İstihdam Trendleri 2022” raporunu yayınladı. ILO’nun raporu, 2022 yılında dünya çapında iş bulamayan gençlerin sayısının 73 milyona ulaşmasının beklendiğini açıkladı.

Bu rakam, Kovid 19 pandemisinin başladığı 2020’den önceki dönem ile karşılaştırıldığında 6 milyon daha fazla genç işsiz demek. Raporda paylaşılan verilere göre, 2019-2020 döneminde işini kaybeden 15-24 yaş grubunun oranı 25 yaş ve üzeri yetişkinlerden daha fazlaydı.

Geniş çaplı kapanma önlemlerinin yürürlükte olduğu bu dönemde bazı gençler işten çıkarılırken bazı gençler ise işgücüne katılamadı.

Pandemi, genç işgücü piyasasını vurdu

Gençlerin daha ileri yaşlardaki yetişkinlere nazaran daha büyük istihdam kayıpları yaşadığını kaydeden ILO, genç kadınların iş bulma konusunda erkeklerden daha büyük zorluklar ile karşı karşıya kaldığını da belirtti.

Rapora göre, Arabistan yarımadasındaki ülkelerde 2022 yılı sonu itibariyle genç işsizlik oranının daha yüksek olması bekleniyor.

Raporda paylaşılan verileri değerlendiren ILO Politikadan Sorumlu Genel Direktör Yardımcısı Martha Newton, “COVID-19 pandemisinin tüm dünyadaki genç işgücü piyasasına zarar verdiğini biliyoruz” dedi.

ILO raporunun kamuoyu ile paylaşıldığı basın toplantısında konuşan Newton, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranının 2020 yılında yüzde 23,3’e yükseldiğini, bu oranın 2019 ile karşılaştırıldığında 1,5 puanlık bir artış anlamına geldiğini kaydetti. ILO raporuna göre, 2020 yılına ait “ne eğitimde ne istihdamda” genç oranı, son 15 sene içinde görülen en yüksek oran.

Cinsiyet ve gelir eşitsizliği

ILO’nun paylaştığı veriler, iş bulma konusunda genç kadınların genç erkeklere göre “daha kötü durumda” olduğunu da gösterdi.

Buna göre, 2022 yılında her 10 genç kadından üçünün çalışması beklenirken genç erkekler için bu sayı her 10 kişiden dördünden fazla.

Öte yandan, “son 20 yıldır çok az kapanma belirtisi gösteren toplumsal cinsiyet eşitsizliği, 17,3 puan ile düşük ve orta gelirli ülkelerde görüldü.” Bu oran, yüksek gelirli ülkelerde 2,3 puan seviyesindeydi.

ILO’nun tahminlerine göre, “yalnızca yüksek gelirli ülkelerdeki genç işsizliği seviyeleri, bu sene sonunda 2019’daki rakamlara gerileyebilecek.”

Düşük gelirli ülkelerde ise genç işsizlik oranlarının 2019 yılındaki rakamların bir puan üzerinde seyretmesi bekleniyor.

Afrika, Asya, Amerika

Afrika kıtasında genç işsizliği oranının yüzde 12,7 olduğunu hatırlatan ILO raporu, bu oranın pek çok gencin tamamen işgücü piyasasından çekildiği gerçeğini gizlediğini kaydetti: “2020 yılında Afrika’daki her beş gençten biri ne istihdamda ne eğitimdeydi.”

ILO’nun raporuna göre, “Arap Devletleri, 2022 yılında yüzde 24,8’e ulaşması beklenen genç işsizliği oranı ile en yüksek ve en hızlı büyüyen işsizlik oranına sahip.” Dahası, bu ülkelerdeki genç kadınlar arasındaki işsizlik oranının 2022 sonu itibariyle yüzde 42,5 olması bekleniyor.

ILO, bu yüzde 42,5’lik oranın yüzde 14,5 olan dünya ortalamasının neredeyse üç katı olduğunun altını çizdi.

Rapor ayrıca, 15-24 yaş grubundaki işsizlik oranının Avrupa ve Orta Asya’da yüzde 16,4, Asya-Pasifik’te yüzde 14,9, Latin Amerika’da yüzde 20,5 ve Kuzey Amerika’da yüzde 8,3 olmasının beklendiğini ortaya koydu.

Türkiye’de işsizlik

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 10 Ağustos’ta yayımladığı verilere göre,15-24 yaş genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre değişim göstermeyerek yüzde 20,4 olmuştu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 16,3, kadınlarda ise yüzde 27,9 olarak tahmin edildi.

TÜİK’e göre, toplam işsiz sayısı, Mayıs’a oranla 136 bin kişi düşerek 3 milyon 541 bin kişi oldu. Dar tanımlı işsizlik oranı ise 0,3 puanlık azalış ile yüzde 10,3 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 8,5 iken kadınlarda yüzde 13,8 olarak tahmin edildi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) göre, ise mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı Haziran 2022’de 7 milyon 607 bin kişi olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik oranı, yüzde 20,4 iken geniş tanımlı kadın işsizliği oranı yüzde 28,3’tü.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın