Türk Tabipleri Birliği’nden ‘Bilim Kurulu’ Kararlarına Tepki

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu ve Türk Tabipleri Birliği, Merkez Konseyi Bilim Kurulu toplantısından sonra alınan temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları almasına tepki gösterdi.

Haber Merkezi / “Halk sağlığı için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir” çağrısında bulunan TTB, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Bilim Kurulu toplantısında temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları alınmıştır. Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sağlık Bakanı ve bireysel önlemlerle salgının şubat ayında kontrol altına alınacağını öngören salgının merkez üssü İstanbul’un il sağlık müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.

“Salgın karşısında çaresiz kalmıştır”

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü yöneticileri, salgını kontrol altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır. Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir. Bilimsel temellerden yoksun son açıklamalar, Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri aşamadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sağlık hizmetleri stratejisi çökmüştür. Güçsüzleştirilen ve birey hedefli örgütlenen birinci basamak sağlık hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.

Virüsün bulaşıcılığının artması nedeniyle test ve aşının özendirilmesi; etkin ve hızlı bir aşılama programı gerekirken Sağlık Bakanlığı’nın aldığı son kararlar bilimsel olarak kabul edilemez. Dolayısıyla kararların sağlık çalışanları ile toplumu karşı karşıya getirme, sağlıkta şiddeti artırma ihtimali yüksektir. Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafından anlaşılamamasına neden olmaktadır. Bakanlık eliyle oluşturulan bu kontrolsüzlük hali her yurttaşımızı potansiyel COVID-19 vakasına dönüştürerek toplumu riske atmaktadır. Kamu otoritesinin topluma sunduğu mesaj bu iken sağlık çalışanlarına yönelik politikaları da benzerdir, zira bu kararlar ve uygulamalar sonrası sağlık kurumlarında da herhangi bir önlemin alınmaması, sağlık emekçilerinin hayatlarının da hiçe sayıldığını göstermektedir.

Kötü sağlık politikalarına rağmen tüm fedakârlıklarıyla salgını kontrol altına almaya çalışan hekimler ve onların örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplum sağlığı için bir kez daha uyarıyoruz: Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları dahi hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa sürede toplumun büyük kısmına bulaşabileceği bilinmektedir. Son bilimsel verilere göre hastaneye yatırma ve ölüme yol açma potansiyelinin Delta’ya göre düşük olması ve daha hafif seyrettiği de bilinmektedir. Buna rağmen riskli gruplarda ölüme yol açma tehdidinin de büyük olduğu ve bu pikin ilerleyen günlerinde daha fazla ölümle karşılaşılabileceği de öngörülmektedir. Bununla birlikte hatırlatma dozunu yüksek düzeylerde tutan ülkelerde Omicron varyantının yol açabileceği hastane yatışlarının ve ölümlerin daha düşük olduğu görülmektedir.

Delta varyantı öncesi ve delta dönemindeki bilimsel yayınlarda, post-COVID sürecinin geçirilen hastalığın şiddeti ile paralellik göstermediği belirtilmişti. Bu anlamda, kişiler virüsle hastalandıktan sonra hayatta kalsalar bile sağlıkları olumsuz etkilenebilecektir.

Önümüzde kısa süre olduğunun bilinci ile halk sağlığını koruma yükümlülüğü olan Sağlık Bakanlığı, olası pikin en hafif geçirilmesi için elinden geleni yapmalıdır.

  • Toplumsal ve bireysel önlemler birlikte yaşama geçirilmelidir.
  • Aşısızların ve eksik aşılıların etkin ve hızlı bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır.
  • 5-11 yaş grubu için aşılama programı başlatılmalıdır.
  • PCR yanında hızlı testlerden de yararlanılmalı; günlük yapılan test sayısı yükseltilmeli; temaslı ve risk gruplarının taramaları hızlı tarama testi ile yapılmalıdır.
  • Bulaştırma potansiyeli olan yakın temaslı kişiler, hatırlatma dozu yapılmış olsalar dahi karantinaya alınmalıdır.
  • İzolasyon ve karantina altına alınan aileler için adı konulmuş bir ekonomik ve sosyal destek programı uygulanmalıdır.
  • Bulaşı artırma potansiyeli olan barınma koşullarına sahip aile bireyleri için karantina dönemini geçireceği kamusal yerler sağlanmalıdır.
  • Ücretsiz ve nitelikli maskenin Omicron varyantı pikinde yaşamsal olduğunu hatırlatıyoruz. Riskli yerlerde çalışanlarda N95 maske dağıtılmalıdır.
  • Kalabalıklaşmalardan kaçınmak için önlemler alınmalıdır. Toplu yaşam yerlerinin kapasitesi %50 ile sınırlandırılmalıdır. Aşısız kişilerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu öneriler toplu taşıma için de geçerlidir. Yüz yüze yapılacak etkinliklerde bu önlemlere dikkat edilmelidir, etkinliklerin mümkünse çevrimiçi olarak yapılması sağlanmalıdır.
  • Kapalı ortamlarda havalandırmaların kamusal denetimi sağlanmalıdır.
  • Çalışma hayatı, kalabalıklaşmanın gözlemlendiği bir diğer alandır. Fabrikalar ve kamu kurumları %50 kapasite ile çalışmalıdır. Bu süreçte çalışanlar herhangi bir hak kaybına uğramamalıdır.
  • Sağlık kurumlarında kapasitenin aşılmasına dair hazırlıklar yapılmalıdır.

“Bilimsellikten uzak iktidar…”

Bu öneriler toplumun ve sağlık emek meslek örgütlerinin karar alma süreçlerinde olduğu aktif bir mekanizmayla, değişen koşullara göre güncellenmelidir. TTB’nin aralık ayında yaptığı erken uyarı ve ayrıntılı önlemler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu uyarılar kamu kurumlarınca göz önünde bulundurulmalıdır. Sıraladığımız önlemler, hem salgın kontrol deneyimi olan bilim insanları hem de Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyeleri tarafından da bilinmektedir. Olması gereken bilginin gereğini yerine getirecek iradeyi gösterebilmek ve yükümlülükleri yerine getirebilmektir.

Ne yazık ki yetkili merciler, sadece bireysel korunma önlemlerine bel bağlamıştır, salgın kontrolü vatandaşların aşı gönüllüğüne, fiziksel mesafe ve maske önlemlerine daraltılmış ve bırakılmıştır. Bakanlığın ve müdürlüklerin halk sağlığı yükümlülükleri rafa kaldırılmıştır. Bu tercih ile ölümlere sessiz kalan popülist, bilimsellikten uzak iktidar, yaşam hakkı ihlali yapmaya ve insanlığa karşı suç işlemeye devam etmektedir.

Halk sağlığı için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir.”

Paylaşın

TTB’den Erdoğan’a Yanıt: Her Uyarımızda Haklı Çıktık

TURCOVAC aşısıyla ilgili eleştirileri nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “sahtekarsınız, yalancısınız” diyerek hedef aldığı Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi açıklama yaptı.

Aşının salgındaki en önemli araç olduğunu ifade eden TTB,  aşı çalışmalarını desteklemeyi ise toplumsal ve bilimsel bir sorumluluk olarak gördüklerini bu nedenle aşı karşıtlarını hedefi dahi olduklarını belirtti. “TTB’nin Türkiye’deki aşı çalışmaları için de tutumu çok nettir ve tek önceliği bilimdir” vurgu yapılan açıklama özetle şöyle:

TTB bu tutumu nedeniyle bilimsellik ve toplum sağlığı gibi kaygıları olmayan aşı karşıtlarının hedefi dahi olmuş; iktidar bu çevrelere sürekli sessiz kalmıştır.

TTB aynı bilimsel ve toplumsal sorumluluğu, pandemi sürecinin şeffaf veriler ışığında sağlığın tüm bileşenleriyle yürütülmesi gerektiğini dile getirirken de taşımaktadır. Tüm uyarılarımız toplum sağlığı içindir. Sağlık Bakanlığı ve toplum da görmüştür ki TTB her uyarısında haklı çıkmaktadır: Çünkü tek referansı bilimdir.

“Bilimsel verileri istemek görevimiz”

TTB’nin kamuoyu araştırmalarında en güvenilir kurumlar arasında ilk sıralarda yer almasını sağlayan da bu tutumudur. COVID-19’a karşı olumlu etkisinin bulunmadığı anlaşılan hidroksiklorokin ilacının ısrarla dağıtılmaya devam edilmesine karşı uyarımız bu örneklerden yalnızca bir tanesidir.

Pandemi döneminde de aynı bilimsel hassasiyeti korumamız ve bilimsel verileri toplum adına talep etmemiz hekimlik görevimizdir. TTB’nin Türkiye’deki aşı çalışmaları için de tutumu çok nettir ve tek önceliği bilimdir.

Aşıları incelememizdeki temel kaynağımızın menşei, üretildiği ülke ve kullanılan teknik değil; Faz 3 ön verilerinin sonuç raporu ve yayımlanmış bilimsel değerlendirmeler olduğunu bundan bir yıl önce Sputnik V aşısı hakkında da belirtmiştik.

“Acil Kullanım Onayı almalı”

Bir kez daha hatırlatmak isteriz: ‘Türkiye’de üretilen bir aşının sadece ülkemizde değil dünyada da pandemiyi kontrol altına alma ihtimali, sevinçle karşılayacağımız bir durumdur.

Ancak bunu yapmak için henüz uluslararası bilimsel hakemli bir dergide yer almayan Faz 3 çalışmalarının bilimsel ortamlarda değerlendirilmesi, ardından fazların sonuçları ve bilimsel verilerinin paylaşılması gerekmektedir. Tüm bu sürecin ardından Acil Kullanım Onayı alınmalıdır’

“Hıfzıssıhha Enstitüsü neden kapatıldı?”

Yine ‘TTB’den Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu’nun Yeniden Açılması Çağrısı’ açıklamamızda da belirttiğimiz üzere ‘Pandemide yaşadığımız bu zorlukları bir daha yaşamamak için yabancı sermayeye bağımlı olmadan kendi aşımızı kendimiz üretebilmeliyiz’

Ancak açıklamamızda da sorduğumuz soruyu bir kez daha iktidara soruyoruz: Zamanında aşıları üreten ve ürettiği aşıları dünyaya ulaştıran bir ülke iken ve bunda Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün rolü de çok büyükken, Hıfzıssıhha Enstitüsü neden kapatılmıştır?

TTB, aşı çalışmalarına ve buna emek veren tüm bilim insanlarına minnettardır. Ancak iktidarın bu süreçteki tutumu ne yazık ki pandemideki tutumundan farksız ve şeffaflıktan uzaktır. İktidarın aşı konusunda da şeffaflıktan uzak bu tutumu ne yazık ki insanlarda ‘aşı tereddüdü’ oluşturmaktadır.

Talebimiz çok açık ve nettir: İnsanların daha fazla aşı tereddüdü yaşamaması için tüm aşı çalışmaları ile ilgili verileri hızla kamuoyuyla paylaşın. Süreci tüm sağlık örgütleriyle birlikte yürütün; hızlı ve etkin bir aşılama programı oluşturun.”

Erdoğan ne demişti?

Dün (8 Ocak) Karaman-Konya hızlı tren hattı açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TURCOVAC aşısıyla ilgili gerekli çalışmanın yapılmamasını eleştiren Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) hedef aldı.

Erdoğan, “Yalan dolan hepsi bunlarda. Şimdi bunların bir de Tabipler Birliği var. Ya bunlar ne kadar yalancı ne kadar cambaz ya. Erciyes Üniversitesi, büyük bir kadroyla TURKOVAC aşısını üretiyor, icat ediyor. Adamlar ‘Böyle bir şey yok’ diyor. Siz ne sahtekarsınız, ne yalancısınız ya” dedi.

Paylaşın

Türk Tabipleri Birliği’nden Sağlık Bakanlığı’na TURKOVAC Soruları

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Bakanlığı’nca inaktif Kovid 19 aşısı TURKOVAC için Acil Kullanım Onayı verilmesi üzerine Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne bir yazı yazdı ve aşıya dair merak edilen noktalar hakkında sorular yöneltildi.

Bianet’te yer alan habere göre; Dün kuruma gönderilen ve bugün kamuoyuyla paylaşılan yazıda, Bakanlığa aşıyla ilgili dört soru yöneltildi.

Sonuçlar makaleyle yayınlanmadı

TURKOVAC aşısının bilimsel bilgi ve verilerinin yeterli düzeyde paylaşılmadığını, faz-3 çalışmalarına dair herhangi bir makalenin bilimsel dergilerde yayımlanmadığını hatırlatan TTB, Acil Kullanım Onayı’nın bilimsel özgürlüğü ve yönetsel özerkliği olmayan Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu’ndan verilmesinin de bilimsel çekincelere yol açacağını belirtti.

Yazıda, “Bilimsel çalışma sonuçları yayımlanmayan ve bilimsel ortamlarda tartışılmamış bir aşının güvenli ve etkili sayıldığına dair bakanlık açıklamaları, ne yazık ki var olan aşı tereddüdünü daha da artıracaktır” dendi.

TTB, şüphe ve farklı saiklerin bilimsel gerekliliklerin yerine ikame edilmesi yaklaşımının, Türkiye’nin aşı üretimi alanında bilimsel çevrelerde olumsuz algılanabileceğine dikkat çekti.

Bakanlığa dört soru

TTB, şu soruların yanıtlarının, uzmanlık dernekleri ve kamuoyu ile paylaşılmasını talep etti:

Aşının faz-1, faz-2 ve faz-3 çalışmaları bilimsel rapor olarak kamunun erişebileceği biçimde yayınlandı mı?

Acil Kullanım Onayı verilmeden önce aşının “güvenli” ve “etkili” olduğu konusunda bir rapor düzenlendi mi?

Bu aşının üretim tesislerinde İyi İmalat Uygulamaları (İİU-GMP) ve biyogüvenlik seviyesi (BSL3) koşulları sağlandı mı?

Üretici ve tedarikçi firmalar hangileridir ve doz başına maliyeti nedir?

TURKOVAC hakkında bilinenler

Erciyes Üniversitesi ile Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığınca geliştirilen yerli aşı TURKOVAC, Türkiye’de ilk kullanılan Çin menşeli Sinovac firmasının Coronavac aşısı gibi inaktif türde.

İnaktive edilmiş aşılar, bilinen geleneksel aşı türü.

Dünyada yaygın olarak kullanılan COVID-19 aşıları; inaktif, Viral Vektör ve mRNA yöntemleriyle üretiliyor. Dünyada hangi aşının daha etkili olduğu yönünde tartışmalar sürüyor.

TURKOVAC çalışmalarının Faz 1, Faz 2, Faz 3 aşamalarındaki başarı yüzdeleri ve ayrıntıları henüz paylaşılmadı.

“Yaygın kullanıma” geçiliyor

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 22 Aralık’ta, yerli koronavirüs aşısı TURKOVAC’ın acil kullanım onayı aldığını ve seri üretimine başlandığını açıkladı:

“Gelecek hafta sonundan itibaren başta şehir hastanelerimiz olmak üzere yaygın kullanıma geçmiş olacağız.”

TİTCK’ten “acil onay” açıklaması

Aşıya acil kullanım onayı veren Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun (TİTCK) internet sitesinde yayımlanan açıklama şöyle:

“Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından bulaşıcı hastalıklar kapsamında kabul edilen Covid-19 pandemisi ile mücadele kapsamında kullanılması planlanan, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) desteğiyle geliştirilen ilk yerli ve milli inaktif Covid-19 aşısı TURKOVAC halka hızlı erişiminin sağlanması için Acil Kullanım Onayı kapsamında değerlendirilmiştir. Bilimsel değerlendirmeler sonucunda, Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca ilgili aşı için Acil Kullanım Onayı verilmiştir.”

Paylaşın

Sağlık Çalışanları 15 Aralık’ta Greve Gidiyor

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş), Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş) ile Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası 15 Aralık’ta greve gideceğini açıkladı.

Grev günü aciller dışında sağlık hizmeti sunulmayacağı belirtildi. Sendikalar, grev kararını sağlık çalışanlarının gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme içeren ve TBMM’deki tüm partilerin oybirliğiyle getirilen yasa tasarısının “Meclis içtüzüğüne aykırı biçimde geri çekilmesi” üzerine alındığını bildirdi.

Bugün TTB’de düzenlenen basın açıklamasında konuşan TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, “İktidar bilmelidir ki; taleplerimiz kabul edilmediği, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını düzeltecek bir düzenleme hızla Meclis’e getirilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir” dedi.

TTB, grev sonrasında baskı ve idari soruşturmalar karşısında birliğin ve odaların hukuk büroları olarak sağlık çalışanlarına gerekli hukuki desteğin de sağlanacağını belirtti.

Basın toplantısında grevin amaçları şu şekilde açıklandı:

  • “Koruyucu sağlık hizmetlerini savunmak içindir.
  • “Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ücret talebimiz içindir.
  • “Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmesi, güvenceli çalışabilme talebimiz içindir.
  • “Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri, sağlıklı çalışma ortamları talebimiz içindir.
  • “COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılması içindir,
  • “Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verilmesi; ek göstergelerin 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesi içindir.”
Paylaşın

15 Demokratik Kitle Örgütü, ‘Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu Kurdu

15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu. Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)İç Anadolu Bölge Temsilciliği, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunları Derneği, Demokrasi İçin Birlik (DİB), Doğu ve Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu, Hak ve Adalet Platformu, Antikapitalist Müslümanlar, Diyalog Grubu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim ile Yurttaş Girişimi bir araya gelerek Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu kurduklarını açıkladı.

Bu 15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu.

Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Yaptıkları açıklamada “Yaklaşık 60 milyon seçmenin her birinin isteği olduğuna inandığımız bu hedefe ulaşmak için bir araya geldik” dedi.

“Seçim güvenliği endişeleri giderilmeli”

Adil bir seçimin herkes için ne kadar hayati önemde olduğunu bilerek çalışacağını açıklayan platform şu açıklamayı yaptı:

“Seçimlerin ifade, gösteri, basın, serbest propaganda ve halkın kanaat oluşturma özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, antidemokratik koşullarda yapılmasına heves edenlerin olduğunu biliyoruz.

Seçim ve siyasi partiler yasasında iktidar lehine değişiklikler planlanmakta. Seçimlerin güven içinde yapılmasından sorumlu kamu kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) güvenilirliğini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Kamu kanalları başta olmak üzere medya ezici ağırlıkla iktidarın elinde.

Öncelikle seçmenlerin seçim güvenliği ile ilgili haklı endişelerini gidermek amacıyla alınması gereken önlemleri, tüm kamuoyuna ilan ediyoruz:

  • Tüm siyasi partiler, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve sivil inisiyatifler vakit kaybetmeden seçim süreci ile ilgili çalışmaları başlatmalı ve birlikte nelerin yapılması gerektiğini belirlemelidirler.
  • Geçmişteki benzer çalışmaların başarılı ve başarısız yönleri araştırılmalı, çalışmalarda dikkate alınmalıdır.
  • Seçim güvenliği yalnızca sandık güvenliği ile sağlanamaz. Seçim sürecinin her aşaması dikkatlice planlanmalı, tüm süreci kapsayacak ayrıntılı bir ‘eylem planı’ hazırlanmalı, ilan edilmeli ve yurttaşlar göreve çağırılmalıdır.
  • YSK, İl ve İlçe Seçim Kurulu kararlarını, uygulamalarını takip edecek ‘izleme heyetleri’ oluşturulmalı, bunlar aynı zamanda idarenin karar ve uygulamalarını da izlemelidir. Propaganda hakkı ve eşit uygulama seçim sürecinin her alanında talep edilmeli, gereken durumlarda hukuki süreç başlatılmalıdır.
  • Sandık kurulu görevlisi ve müşahit görevlendirmelerini, ‘tek bir sandıkta eksik kalmayacak şekilde’ hep birlikte yapmalıyız. Seçim öncesi eğitim alan ve alacak yüz binlerce görevli ve gözlemcinin sandıkların başında hazır bulunmalarını sağlamalıyız.
  • Yasanın tanıdığı bütün gözetim, denetim yetkileri ile donanmış, sandık kurulu üyeleri ve müşahitlerle bütün sandıklarda görev almalı, yasaların verdiği yetkilerimizi sükûnet ve kararlılıkla kullanmalıyız.
  • Bu organizasyonda görev alacak bireyler, gözlemciler ortaklaştırılacak teknolojik imkanlar ve lojistik altyapı ile görevlerini eksiksiz yerine getirebilir. İmkanlarımızı seferber etmeliyiz.
  • Seçme hakkı, sadece oy kullanmakla başlayan ve biten bir hak değildir. Oyuna sahip çıkmak da seçmen olmanın gereği ve seçmenlerin hakkıdır. Tüm seçmenleri seçme haklarını tam olarak kullanmaya, sandıklara sahip çıkmak üzere yola çıkanlara destek olmaya çağırıyoruz.”

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan “Doktor Göçü” Tepkisi

DEVA Lideri Babacan, “Ülkemizin özgürlüklerle ilgili genel iklimi ve çalışma koşullarıyla ilgili sorunlar sebebiyle hekimlerimizi başka ülkelere kaybetmeye başladık. Bu ülkede kendisinin ve ailesinin yarınlarını göremeyip, hayatını başka ülkelerde kurmak isteyen hekimlerimizin sayısında oldukça artış görüyoruz. Türkiye gitmek, kaçmak isteyenlerin ülkesi haline geldi” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı ağırladı. Babacan ve Fincancı yaklaşık yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından basının karşısına birlikte çıktı. Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Partimiz kurulduğundan bu yana TTB ile yakın bir diyalog içindeyiz. Sorunları doğru teşhis etmek için Türkiye’de hekimlerimizi temsil eden en geniş meslek örgütü olan TTB ile yakın çalışmayı önemsiyoruz.

Ülkemizin özgürlüklerle ilgili genel iklimi ve çalışma koşullarıyla ilgili sorunlar sebebiyle hekimlerimizi başka ülkelere kaybetmeye başladık. Bu ülkede kendisinin ve ailesinin yarınlarını göremeyip, hayatını başka ülkelerde kurmak isteyen hekimlerimizin sayısında oldukça artış görüyoruz. Türkiye gitmek, kaçmak isteyenlerin ülkesi haline geldi.

Pandemi dönemiyle beraber olağanüstü uzun mesai ve nöbet saatlerinin yanı sıra, randevu süresinin kısaltılmasıyla beraber yoğun iş yükü tescil edilmiş oldu. Sağlıkta şiddet bir başka sorun. Siyasetin dilinin, hekimliğin onuruna yakışır bir saygı dili olması gerekiyor. Maalesef siyaset hasta-doktor ilişkisinin iklimini olumsuz etkileyebiliyor. Özlük haklarıyla ilgili sorunlar var. Bunların rasyonel, adil bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Sağlık çalışanlarımızın haklarını ödeyemeyiz.

“Sağlık eylem planımızı çalışıyoruz”

Sağlık eylem planımızı çalışıyoruz. Seçimlerden sonra kurulacak hükûmetin ilk 90 ve 360 gününde sağlık alanında neler yapılması gerektiğinin çok detaylı çalışmasını yapıyoruz. Taslağı bittikten sonra TTB başta olmak üzere sağlıkla ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla ve meslek örgütleriyle istişare yapacağız.”

Babacan’ın ardından açıklamalarda bulunan TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise şunları söyledi;

“Biz 73. büyük kongremizde sağlığı toplumsallaştırmaktan ve bu temelde sağlık politikalarını da toplumla birlikte oluşturmaktan söz etmiştik. O yüzden de özellikle siyasi partilerin toplumun temsilcileri olarak burada yer almaları ve toplumun sesini taşımaları bizler için kıymetli.

“Her hafta 1500 insanı yitiriyoruz”

Pandemi sürecinde hepimize sağlığın aslında bir değişim değeri olamayacağını çok açık bir biçimde gösterdi. Son yıllarda değer temelli  sağlık hizmetleri tartışmaları yürüyor. Oya değer temelli dediğimizde, biz etik değerlerimizi algılarken, o değer temeli piyasada bir değişim değerine tekabül ediyor ve bu değişim değerinin bedeli de aslında salgında bugün itibariyle fazladan ölümleri de katığımızda 200 binden fazla insanımızı yitirmiş olmamızdır. Her hafta 1500 insanı yitiriyor olmamızdır.

Sağlık çalışanlarının üzerindeki yükünde ne kadar ağır olduğunu hepimiz biliyoruz. Saatler süren nöbetlerin ardından hiç dinlenmeden hastalara en nitelikli sağlık hizmetine kavuşturma çabası içindeyken bu yükü artık taşıyamaz oldu meslektaşlarımız, sağlık çalışanları ve biz onları yitirmeye başladık.

“23 Kasım itibariyle İstanbul’da bir beyaz yürüyüşü başlatıyoruz”

Sağlık gücünü yitiriyor bu ülke Türk Tabipler Birliği olarak da bu hedefte Sağlık Bakanlığı’ndan istediğimiz randevuya yanıt alamayınca sizlerin de bildiği gibi 11 Ekim’de bir eylem planı açıkladık ve bunu da her hafta bir konuyu, özellikle sorunlarımızı dile getirerek 23 Kasım itibariyle İstanbul’da bir beyaz yürüyüşü başlatıyoruz.

Bu gün buraya geliş nedenimiz de aslında sağlığı toplumsallaştırmak temelinde DEVA Partisi ve onların da birlikte hareket ettiği insanlarımıza ulaşmak ve bu sürece katmak için davette bulunmaktı. 23 Kasım’dan 27 Kasım’a kadar Kocaeli, Bursa ve Eskişehir duraklarından sonra 27 Kasım’da Türk Tabipler Birliği önünde buluşacağız ve bir beyaz forum yapacağız.

Bu beyaz forum aslında hepimize önümüzdeki süreci nasıl görmemiz gerektiğini gösterecek. Tüm sağlık çalışanları ve tabi toplumun temsilcilerinin söz alacağı ve renklerini o foruma yansıtacağı, buradan da çok sesli, çok renkli bir sözün ortaya çıkacağını umuyoruz. Biz emek bizim söz bizim diyoruz, o nedenle herkesi emeğinin sahibi olmaya davet ediyoruz.”

Görüşmede Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Vedat Bulut, Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Muharrem Baytemür, DEVA Partisi Genel Sekreteri Medeni Yılmaz ile DEVA Partisi genel başkan yardımcıları Aysun Hatipoğlu, Hasan Karal ve İbrahim Çanakcı yer aldı.

Paylaşın

Türk Tabipleri Birliği’nden Kritik Aşı Açıklaması

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını can almaya devam ederken Türk Tabipleri Birliği (TTB) kritik bir açıklama geldi. TTB açıklamasında “Unutmayın; Covid-19 tam doz aşı ile önlenebilir. Özellikle ilk dönem aşılanan sağlık çalışanları ve yaşı nedeniyle öncelik verilenler: Üçüncü hatırlatma dozuyla etkili aşı olmadan tam aşılı sayılmazsınız.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / TTB, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada etkili doz aşı öncesi ve sonrası sağlık çalışanlarının vefat sayılarını paylaşarak, aşı olun çağrısını tekrarladı.

TTB’den konuya ilişkin yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı;

“Sağlık çalışanı ölümlerinin etkili doz aşı ile durması, güvenle aşı olunması için değerli bir veri sunmaktadır.

Etkili doz aşılanmanın tamamlanmaya başladığı Haziran 2021’den önce 435 (ayda ortalama 29) sağlık çalışanı kaybı yaşanırken; son dört ayda bu sayı toplam 26 oldu.

Son dört ayda kaybettiğimiz 26 sağlık çalışanından 13’ü aşısızdı, 10’unun hatırlatma doz aşısı eksikti. Etkili doz aşılanması tamamlanmış bir sağlık çalışanının bağışıklığı baskılayan tedavi aldığı biliniyordu. İki sağlık çalışanının aşı bilgisine ise ulaşılamadı.

Unutmayın; COVID-19 tam doz aşı ile önlenebilir.

Özellikle ilk dönemde aşılanan sağlık çalışanları ve yaşı nedeniyle öncelik verilenler: Üçüncü hatırlatma dozuyla etkili aşı olmadan tam aşılı sayılmazsınız.”

 

Paylaşın

TTB’den HDP’li Gergerlioğlu’na destek

Türk Tabipleri Birliği (TTB), vekilliği düşürülen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında yaptığı açıklamada, “Bizler meslektaşları ve meslek örgütü olarak insan hakları savunucusu Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yanındayız” ifadeleri kullanıldı. HDP’li Gergerlioğlu’na muhalefet cenahından birçok destek mesajı gelmiş durumda.

Haber Kaos/ Türk Tabipleri Birliği (TTB), TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilliği düşürülen HDP’li Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında destek açıklamasında bulundu.

“Bizler meslektaşları ve meslek örgütü olarak insan hakları savunucusu Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yanındayız” ifadelerinin yer aldığı açıklamada, “İfade özgürlüğü kapsamında bir sosyal medya paylaşımı bahane edilerek Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında ‘terör örgütü propagandası’ suçlamasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasını öngören yerel mahkeme kararı, Yargıtay tarafından 19 Şubat’ta onanmış ve geçen hafta Meclis’e ulaşmıştı. Son yıllarda seçme-seçilme hakkına, seçmen iradesine saygısızlık, demokrasiye darbe niteliğinde uygulamalar, benzeri kararlarla pek çok insan hakkında cezalar verilmekte ve toplumu sessizleştirmek için yargı eliyle yıldırma uygulanmaktadır.” denildi.

“Anayasa Mahkemesi kısa bir süre önce benzer bir yolla milletvekilliği düşürülen CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında hak ihlali kararı vermiş ve Berberoğlu’nun milletvekilliğine geri dönmesi sağlanmış, bir yanlıştan dönülmüştü.” hatırlatmasının yapıldığı açıklama şöyle;

“HDP Kocaeli Milletvekili ve meslektaşımız Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında verilen kesinleşmiş yargı kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda okundu. Kararın okunması ile Gergerlioğlu’nun milletvekilliği düşürüldü.

İfade özgürlüğü kapsamında bir sosyal medya paylaşımı bahane edilerek Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında ‘terör örgütü propagandası’ suçlamasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasını öngören yerel mahkeme kararı, Yargıtay tarafından 19 Şubat’ta onanmış ve geçen hafta Meclis’e ulaşmıştı. Son yıllarda seçme-seçilme hakkına, seçmen iradesine saygısızlık, demokrasiye darbe niteliğinde uygulamalar, benzeri kararlarla pek çok insan hakkında cezalar verilmekte ve toplumu sessizleştirmek için yargı eliyle yıldırma uygulanmaktadır.

Anayasa Mahkemesi kısa bir süre önce benzer bir yolla milletvekilliği düşürülen CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında hak ihlali kararı vermiş ve Berberoğlu’nun milletvekilliğine geri dönmesi sağlanmış, bir yanlıştan dönülmüştü.

Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu evrensel değerlere bağlı bir hekim olmanın yanı sıra bir insan hakları savunucusudur. Özellikle son dönemde cezaevlerinde yaşanan çok sayıda hak ihlalini gündeme getirmiş, insan hakları mücadelesi ile kamuoyundan önemli destek almıştır. Siyasi iktidar bir yandan İnsan Hakları Eylem Planı açıklarken, bir yandan da ihlallerin görünür olmasından rahatsız olmuş, biat ettirdiği yargıyı kullanarak Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği kararda belirtilen gerekçelere aykırı bir şekilde Dr. Gergerlioğlu’nun milletvekilliğini düşürmüştür.

Bizler meslektaşları ve meslek örgütü olarak insan hakları savunucusu Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yanındayız.”

Paylaşın