Merkez Bankası’nın Rezervlerinde Düşüş Devam Ediyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplam rezervleri geçen hafta yaklaşık 4.1 milyar dolar azalışla 123.8 milyar dolara geriledi. Bankanın swap hariç net rezervin ise 65 milyar dolar civarına geriledi.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre; Reuters’ın hesaplamalarına başvurduğu dört bankacı bir önceki hafta 19.6 milyar dolar olarak açıklanan net rezervlerde 22 Mart haftasında 4.4-4.6 milyar dolar bandında düşüş gerçekleştiğini hesapladı. Buna göre net rezerv yaklaşık 15.1 milyar dolara gerilemiş olacak.

TCMB geçen hafta piyasalarda sürpriz etkisi yaratan 500 baz puan faiz artışına gitti. Bankacılar verilerin ayrıntılarına bakıldığında rezerv kayıplarının neredeyse tamamının haftanın ilk üç günü yani TCMB faiz kararı öncesi gerçekleştiğine dikkat çektiler.

Swap hariç net rezervler eksi 65 milyar dolar

Bankacıların hesaplamalarına göre TCMB toplam rezervleri geçen hafta yaklaşık 4.1 milyar dolar azalışla 123.8 milyar dolara geriledi. Hesaplamalar, swap hariç net rezervin ise geçen hafta yaklaşık 5.5 milyar dolar azalışla eksi 65 milyar dolar civarına gerilediğini gösteriyor.

TCMB, döviz rezervini ihracatçıların gelirlerinin yüzde 40’ını almak başta olmak üzere çeşitli düzenlemeler katkısıyla düzenli olarak artırıyor. İhracat döviz gelirleri yılda 100 milyar dolarlık rezerv katkısı sağlıyor. Kur korumalı mevduattan dövize geçenler ile ithalat ödemeleri kaynaklı döviz talebi ise TCMB rezervlerine düşüş yönlü etki yaratan ana unsurlar.

Bunlara ek olarak son haftalarda rezervlerde düşüş yönünde, lokal döviz talebi ve enerji ithalatı gibi ödemeler dengesi kaynaklı dönemsel etkiler de görülüyor. TCMB’nin ihracat döviz alımları, ithalatçılara yaptığı döviz ödemeleri, kur korumalı mevduat (KKM) için yaptığı döviz ödemeleri ve kamuya satışları haftalık döviz alım-satımı olarak özetleniyor.

Bu işlemler 8 Mart haftasında döviz rezervlerinde 8.5 milyar dolar düşüş yaratırken, 15 Mart haftasındaki etki ise 5.5 milyar dolar olmuştu. Bankacılar geçen haftaki döviz alım satım farkını ise yaklaşık 5 milyar dolar hesaplanıyor. Bu kalemler geçen yıl Haziran-Aralık döneminde belirgin rezerv katkısı yaratmıştı.

Bankacılar verileri TCMB bilanço ve sektöre ilişkin öncü verilerden hesaplıyor. Resmi veri bu hafta perşembe günü saat 1430’da açıklanacak. TCMB konuya ilişkin yorum yapmadı.

Paylaşın

Faizin Faturasını Vatandaş Ödüyor

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) para­sal sıkılaştırmanın dozunu giderek artırırken, faturası ise düşen alım gücü karşısında borçlanarak ge­çinmeye çalışan vatandaşa çıkıyor.

TCMB’den daha yüksek maliyetle borçlanan bankalar ihtiyaç kredisi faizinde geçen hafta 13 puanlık artışa imza attı. TCMB verilerine göre ortalama İhtiyaç kredisi faizi geçen hafta yüzde 76’ya yükselerek son 22 yılın zirvesine ulaştı. İhtiyaç kredi faizleri aylık yüzde 7’ye dayanırken; örneğin 10 bin liralık 12 ay vadeli bir ihtiyaç kredisinin geri ödemesi 16.832 li­raya, yıllık bileşik maliyeti de yüzde 187.58’e kadar çıkıyor.

Sözcü’den Mehtap Özcan Ertürk’ün haberine göre, iktidarın tutarsız faiz politikası 2019’dan bu ya­na sık sık Merkez Bankası başkanlarının görevden alınmasına neden olurken, Türkiye’yi de derin bir kri­ze sürükledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “faize rıza” gösterdiği için ya da “nas ne diyorsa o” sözleriyle değişen faiz politikası her seferinde Merkez Bankası Başkanı’nın da gö­revden alınmasına neden oldu.

Son 8 yılda 6 Merkez Bankası Başkanı göreve gelirken, 5 başkan da görevden alındı. Her başkan; ya düşük faiz ısrarının bir sonucu olan yüksek enflasyonun sorumlusu gös­terilerek ya da enflasyonu kontrol altına almak için devreye alınan yüksek faiz politikasının ardından faiz lobileri işaret edilerek görevden alındı.

Yasal olarak görevi enflasyon hedeflemesi yapmak olan Merkez Bankası başkanlarını görevden alan Erdoğan bu süreçte ne söylediyse tersi yaşandı. “Ben ekonomistim” diyen Erdoğan’ın ‘faiz sebep, enf­lasyon neticedir’ iddiası Türkiye’yi Cumhuriyet tarihinin en derin krizi ile baş başa bıraktı. Son olarak Ma­yıs 2023’teki seçimlerinin ardından keskin bir ‘U dönüşü’ ile şimdilik faiz tartışması sona erdi. Yaşanan süre­cin bedelini ise vatandaşlar ödüyor. Türkiye yüzde 50 faiz oranı ile dün­yada 4’üncü, yüzde 67.07 enflasyon oranı ile dünyada 5’inci ülke oldu.

İktidarın U dönüşünden önceki Mart 2021-Haziran 2023 tarihleri aralı­ğında TCMB’nin kaptan koltuğunda oturan Şahap Kavcıoğlu, enflasyon yüzde 16 iken görevi devraldı, yüzde 85.51’i görerek yüzde 39.59’a gerile­diğinde ise görevi devretti. Kavcıoğ­lu’nun görevde kaldığı 26 ayda faiz yüzde 19’dan yüzde 8.5’e indi ama döviz kurları kontrol edilemez hale geldi, enflasyon 22 yıllık AKP iktidar­larının zirvesine ulaştı.

Merkez Bankası (TCMB) para­sal sıkılaştırmanın dozunu giderek artırırken, faturası ise düşen alım gücü karşısında borçlanarak ge­çinmeye çalışan vatandaşa çıkıyor. TCMB’den daha yüksek maliyetle borçlanan bankalar ihtiyaç kredisi faizinde geçen hafta 13 puanlık artışa imza attı. TCMB verilerine göre ortalama İhtiyaç kredisi faizi geçen hafta yüzde 76’ya yükselerek son 22 yılın zirvesine ulaştı. İhtiyaç kredi faizleri aylık yüzde 7’ye dayanırken; örneğin 10 bin liralık 12 ay vadeli bir ihtiyaç kredisinin geri ödemesi 16.832 li­raya, yıllık bileşik maliyeti de yüzde 187.58’e kadar çıkıyor.

Erdoğan ne demişti?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 21 Nisan 2023’te İstanbul’da Gaziosmanpaşa Meydanı’ndaki mitingde “Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece, faiz yükselemez, faiz devamlı düşecektir. Amerika’da faiz yükselebilir, Avrupa’da yükselebilir ama Türkiye’de faiz düşecek. Ve göreceksiniz enflasyon da faizle beraber düşecek. Ni­tekim, milletim 21 yıldır bize güvendi, inandı, hep arkamız­da durdu” demişti. Erdoğan, bu konuşmayı yaptığı sırada enflasyon yüzde 43.68, TCM­B’nin politika faizi ise yüzde 8.5’ti. Bugün enflasyon yüzde 67.07, faiz ise yüzde 50 düzeyinde bulunuyor.

Paylaşın

Goldman Sachs’tan Merkez Bankası Yorumu: Üçüncü Çeyrekten İtibaren…

ABD merkezli çok uluslu yatırım bankası Goldman Sachs, Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artırımına ilişkin yaptığı değerlendirmede, faiz artırımının tek seferlik bir adım olduğunu, bir faiz artırımı döngüsünün başlangıcı olmadığını kaydetti.

Öte yandan dünyanın en büyük bankalarından Deutsche Bank, Merkez Bankası’nın (TCMB) 500 baz puanlık faiz artışının ardından yeniden TL uzun pozisyonuna girme konusunda güvenli hissettiklerini belirtti.

Goldman Sachs, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) gerçekleştirdiği 500 baz puan büyüklüğündeki faiz artırımının enflasyon ve para biriminde değer kaybı beklentilerine yönelik tek seferlik bir adım olduğunu, bir faiz artırımı döngüsünün başlangıcı olmadığını kaydetti.

Goldman Sachs, ayrıca kararın fiyatlarda istikrarı sağlama ve ortodoks para politikasına geçiş konularında Merkez Bankası’nın güvenilirliğini artıracağını da belirtti.

Değerlendirmede “Yıllık enflasyonun yılın ikinci yarısında keskin bir düşüşe geçerek yıl sonunda yüzde 33’e gerilemesini ve TCMB’nin üçüncü çeyrekten itibaren para politikasını gevşetmeye başlayarak 2024 sonunda yüzde 32,5’e ulaşmasını beklemeyi sürdürüyoruz” denildi.

Deutsche Bank’tan TL yorumu

Deutsche Bank, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 500 baz puanlık faiz artışının ardından yeniden TL uzun pozisyonuna girme konusunda güvenli hissettiklerini belirtti. Deutsche Bank’tan Oliver Harvey, Christian Wietoska ve Yiğit Onay’ın hazırladığı 21 Mart tarihli raporda Türk lirasında uzun pozisyona yeniden güven duyulduğu belirtildi.

Raporda bankanın 10 gün önce, TCMB rezervlerinde yaşanan baskı dolayısıyla yaklaşan seçim ve enflasyonda yukarı yönlü sürpriz yaşanan bir ortamda uzun vadeli Türk lirası carry trade pozisyonlarında kâr alımı yaptığı, ancak TCMB’nin 500 baz puanlık faiz artışının ardından uzun pozisyonlara yeniden girme konusunda artan bir şekilde güven duyduğu belirtildi.

Yapılan son faiz artışının rezervler üzerindeki baskıları gevşeteceğini öngören banka Türkiye’nin dezenflasyon hedeflerinin gitgide daha gerçekçi göründüğüne vurgu yaptı. Bankanın raporunda cari dengenin daha iyi bir görünümde olduğu da ifade edildi.

Banka uzun vadeli TL pozisyonlarına yeniden girmek için daha güvenli olduğunu belirtse de seçimlerden sonra politik ekonomi tarafındaki risklerle ilgili de teyakkuzda kaldığını ifade etti. Türk lirasında yeniden iyimser tarafa geçtiğini açıklayan banka önümüzdeki aylarda toplam getiride önemli bir performans olabileceğini, içsel getirinin yüzde 10’a varabileceğini öngördü.

Fatih Karahan başkanlığında toplanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 50 düzeyine yükseltti. Banka, şubat ayında politika faizini yüzde 45’te sabit tutmuştu.

Merkez Bankası’nın (TCMB) uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var. Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın (TCMB) düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Faiz Kararı: Amaç Enflasyon Mu, Döviz Mi?

Fatih Karahan başkanlığında toplanan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 50 düzeyinde yükseltme kararı aldı.

Peki faiz artırım kararının amacı enflasyonu düşürmek mi, dövize olan yönelişi engellemek mi?

Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, Merkez Bankası’nın bu artışın gerekçesini enflasyonla mücadele olarak açıklamasının gerçeği yansıtmadığını, dövize yönelişi engellemek için böyle bir yol seçildiğini belirtti. Aktaş’ın “Olurdu olmazdı derken oldu, faiz 5 puan artırıldı” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Fitili yabancı bankalar ateşledi; faizin artırılması gerektiği yönünde raporlar peş peşe gelmeye başladı. Faiz artışı için önce nisana işaret edildi, sonra mart ayına…

Yurt içinden de bu raporları destekleyen yönde açıklamalar gelince dövize yoğun bir yönelme yaşandı. Döviz talebi adeta çığa dönüşmüştü ve önünde durmanın yolu faizi artırmaktan geçiyordu. Yapılan da zaten bu.

Ama şunu görmüş olduk; ocak ayındaki açıklamasıyla bir anlamda kendini bağlayan ve aradan bir ay geçtikten sonra bu kez kendini yalanlarcasına yeni bir faiz artışına gidemeyen Merkez Bankası, bir aylık aranın maliyetini milyarlarca dolar döviz satarak ödemek durumunda kaldı.

Döviz mi, enflasyon mu?

Merkez Bankası faiz artışına ilişkin gerekçeyi tabii ki enflasyonla mücadele olarak açıklamak durumunda. Ama ilk etapta amacın dövize olan yönelişi önlemek olduğu açık. Gerçi dövizdeki artış da artık sanılanın çok ötesinde bir hızla ve oranla enflasyona yol açıyor. Dolayısıyla dövizi tutmak, sonuçta enflasyonu tutmak demek.

Eğer dövize böylesine bir yönelme olmasaydı Merkez Bankası ne ocak ayındaki yüzde 6.70’ten, ne şubattaki yüzde 4.53’ten rahatsızlık duyup faiz artırımına gitmeyi düşünürdü. Zaten mayısta yıllık oranın yüzde 74-75’e ulaşacağı kabul edilmişti. Yıllık enflasyonda da özellikle temmuz ve ağustosta baz etkisiyle çok hızlı bir düşüş olacaktı.

Dolayısıyla Merkez Bankası’nı harekete geçiren ilk iki ay görece yüksek gelen, belki martta da gelecek olan enflasyon değildi. Amaç, artık karşılanamaz hale gelen döviz talebini frenlemekti ve dünkü 5 puanlık faiz artışının en temel nedeni buydu.

Merkez Bankası’nın sayfasına girip geçmişteki faizlere bir bakalım dedik; nostalji oldu doğrusu… Hani Naci Ağbal’ın görevden alındığı dönemdeki faiz kararı vardı ya, hatırlıyorsunuz değil mi, Ağbal faizi Mart 2021’de yüzde 19’a çıkarmıştı. Ağbal herhalde faizi çok yükseltti diye görevden alındı!

Biraz daha önceye gidelim; Murat Çetinkaya ‘Laf dinlemiyordu’, biliyoruz ki o yüzden görevden alındı. Çetinkaya rahip krizi sırasında faizi yüzde 24’e çıkarmış ve uzun süre o düzeyde tutmuştu. Oysa Erdoğan faizin inmesini istiyordu ve ‘Laf dinlemeyen’ Çetinkaya da bu yüzden Başkanlıktan oldu.

Haftalık repo faizinde ilk oran 2010 yılındaki yüzde 7. Evet yalnızca yüzde 7. Üstelik 2013’te yüzde 4.5’e kadar da inilmiş. Gerçi çok geriye gitmeye de gerek yok, daha bir yıl önce bugünlerde politika faizi yüzde 8.5 düzeyindeydi. 8.5’ten 50’ye ve daha da yolumuz var. 0’dan 100’e gibi! Hani tam ‘Nereden nereye’ denir ya, işte o durum…”

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Faiz Karar Neden Önemli Ve Enflasyon Nasıl Etkilenir?

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. PPK, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50 düzeyinde yükseltme kararı aldı.

Peki bu karar neden önemli ve enflasyon nasıl etkilenir? Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe‘ye değerlendirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 21 Mart toplantısında politika faizini 5 puan artırarak yüzde 50’ye yükseltti. Yerel seçimlerden hemen önce gelen bu karar, Merkez Bankası’nın geri kazanmaya çalıştığı kredibilitesi açısından kıymetli ve sinyal değeri güçlü bir adım.

Sosyal medyada karardan önceki gün yaptığım paylaşımda şöyle demiştim: “Piyasaların “yapamazsın ki” diye köşeye sıkıştırdığı Merkez Bankası’nın yarın bir faiz artırımına gitmesi kaçınılmaz oldu. Zorbalıkla sinerek mücadele edilmez.”

Bu paylaşımıma cevap olarak pek çok kişiden “Merkez Bankası faiz artırabilecek olsaydı, son bir ayda 20 milyar dolar harcar mıydı?” sorusu geldi. Bu soru, piyasalardaki “TCMB nasıl olsa faiz artıramaz” algısı ile tutarlı ve mantıklı bir soru belki.

Öte yandan, eğer mantıklı sorular soracaksak, işe “Madem Merkez Bankası’nın faiz artırmasına izin verilecekti, o zaman Eylül 2021 sonrası dönemde düşük faiz inadı ile neden enflasyon 65’lere çıkartıldı?” sorusuyla başlamamız gerekmez mi?

Merkez Bankası’nın 20 milyar dolar rezerv yakmadan, bir ara toplantı ile neden faiz artırımına gitmediği sorusunun cevabını ben de bilmiyorum. Ama buna benzer cevabını bilmediğim o kadar çok soru var ki! Faiz artırımlarını neden önden yüklemeli olarak yapmayıp zamana yaydıklarını da bilmiyorum.

Mart başı itibarıyla likidite fazlasının büyük ölçüde temizlenip parasal aktarım mekanizmasının da olması gerektiği gibi çalışmaya başladığı bir noktada neden hala makro ihtiyati tedbirlerle sıkılaştırma yapıldığını da bilmiyorum. Zira nihai amaç ekonomide bir yavaşlama ise, bunu yaparken politika faizinin sinyal etkisinden yararlanmak daha maliyetsiz olmaz mı?

Bu ve benzer soruların cevaplarını bilmesem de para politikası icra etmenin oldukça zor olduğu bir coğrafyada dün gelen 5 puanlık artışın arka planında siyasi idareyi ikna edebilmiş bir ekip olmasını takdir ediyorum.

Faiz karar neden önemli?

8 Şubat’taki enflasyon raporu toplantısında Başkan Fatih Karahan TCMB’den görmeye alışmadığımız netlikte ve oldukça şahin bir yol haritası sunmuştu. Karahan, mevsimsellikten arındırılmış aylık ortalama enflasyon yüzde 3’ün üzerine çıkarsa bu durumun yıl sonu enflasyon tahminini tehlikeye sokacağını ve o durumda ilave adım atmaktan çekinmeyeceklerini söylerken, bu sözünü tutmazsa kendisinden hesap sorulacağını da biliyordu elbette. Verilen mesajı kıymetli kılan da buydu.

Ay başında gelen Şubat ayı enflasyon verisini mevsim etkilerinden arındırdığımızda aylık mal enflasyonu %4, hizmet enflasyonu ise %6’ya tekabül ediyor. Yani TCMB’nin vermiş olduğu Ocak sonrası %3’lük patikanın daha ilk aydan bozulduğunu görüyoruz.

Bu durumda kredibilitesini inşa edecek yeni bir Merkez Bankası Başkanı’nın sözünün arkasında durabilmesi, hele de yaklaşan seçimlere rağmen bunu yapabilmesi önemli bir sinyal değeri içeriyordu. Yıl başından bu yana kur üzerindeki baskılar giderek arttı. Sadece 1 Mart-21 Mart döneminde Dolar/TL döviz kuru yüzde 3,5 değer kaybetti.

Koç Üniversitesi’nden çalışma arkadaşlarım Çem Çakmaklı ve Sevcan Yeşiltaş ile üzerinde çalıştığımız model döviz kurundan manşet enflasyona olan geçişkenliğin yüzde 50 civarına yükseldiğine işaret ediyor.

Bu durum Mart ayının ilk 20 gününde, milyarlarca dolarlık döviz satışına rağmen, enflasyon üzerinde 1,5 puan kadar ek baskı oluştuğunu gösteriyor. Kurdaki değer kaybının önüne ancak döviz yatırımının karlı olmadığı gösterilerek geçilebilir. Merkez Bankası’nın dünkü kararında da amacı buydu.

Merkez Bankası’nın “yapamaz” beklentilerini değiştirebilmesi ve piyasaları “terbiye etmesi” ancak somut adımlarla mümkün. Kredibilitenin yıprandığı ve test edildiği bir ortamda Fatih Karahan liderliğindeki Merkez Bankası’nın sözünün arkasında durup seçim öncesi bu adımı atabilmesi bu sebeple önemliydi.

Enflasyon neden hala düşmüyor?

TCMB çok zor bir miras devraldı. Yüzde 67’lere gelmiş bir manşet enflasyonu, yıl sonu için verilen yüzde 36’lık seviyelere çekebilmek kolay değil. Zira enflasyonun “ödünleşme olmadan” düşürülemeyeceği de giderek netleşiyor.

Merkez Bankası faiz silahına sonuna kadar yüklense/yüklenebilse enflasyonu çok daha düşük seviyelere getirebilir belki. Ancak bunu yaparsa ekonomik büyümede ani bir yavaşlama riski doğacağını da unutmamak lazım.

Daha ılımlı gitmeyi seçerse (ki Mayıs sonrası dönemde yapılan tercih bu yönde idi) bu sefer enflasyon yüksek seviyelerde yapışkanlık kazanıyor ve düşürmek iyice zorlaşıyor.

Bir şeylerin yanlış olduğu çok net. İnsanlar yüksek enflasyonun getirdiği fakirleşmenin üzerine bir de acı reçete eklenince haklı olarak isyan ediyorlar. Ancak bu isyan duyguları içinde doğru ve yanlışı ayırt etmeye özen göstermek lazım.

Enflasyonla mücadelenin çok ağır bir bedeli var, doğru. Ama zaten tam da bu sebepten ötürü ilk etapta enflasyonun bu seviyelere çıkmasına izin verilmemesi gerekmiyor muydu?

İçinde bulunduğu zor durum Merkez Bankası’nı yeterli dozda ilaç vermekten de alıkoyuyor. İlacın yetersiz dozuna ilave olarak mevcut ilacın vücut tarafından emilimini zorlaştıran faktörler de var.

Bunların başında politikaların “sürdürülebilirliğine” dair zayıf inanç geliyor. Karar alıcıların düşük faiz konusundaki net tercihleri, 2018 sonrasındaki 6 senede 6 kere değişen Merkez Bankası başkanları gibi “ayrıntılar” Merkez Bankası’nın attığı adımların karşılığı olması umulan güveni tesis etmiyor.

İlave olarak böylesine yüksek seviyelerde kemikleşmeye başlayan bir enflasyonu salt para politikasını sıkılaştırarak düşürebilmek de mümkün değil.

2001 sonrasında reel faiz yüzde 35’li seviyelere çekilirken kapsamlı bir istikrar programı devreye sokulmuş; bir yandan kamu disiplini, bir yandan yapısal reformlarla dezenflasyon süreci desteklenmişti. Bugün salt faiz bacağına odaklanırsak bile 2001 sonrası döneme benzer bir reel faizden çok uzaktayız.

Acı reçete ne zaman hissedilir?

Yaptığımız hesaplamalar acı reçetenin esas etkilerinin seçim sonrası dönemde hissedileceğine işaret ediyor: Mayıs 2023 sonrası dönemde her ne kadar yüklü faiz artışları olsa da; kredi ve mevduatlar üzerindeki sınırlamaların kalkması ile beraber finansal koşulların iyileştiğine, risk priminin düştüğüne şahit olduk (mavi çizgi). Bu durum TCMB’nin karar metnine de giren güçlü talebi destekledi (turuncu çizgi).

Ekonominin canını acıtacak bir sıkılaştırmanın yeni yeni başladığını ve bunun ancak yerel seçimlerden sonraki dönemde reel aktiviteyi etkilemesini bekliyoruz. İşte bu noktada acı reçetenin maliyetini kimin ne kadar ödeyeceği sorusu gündeme geliyor.

Merkez Bankası’nın başladığı işi bitirebilmesi, enflasyonun fiyat istikrarı ile tutarlı seviyelere gelmesi için maliye politikasının desteği şart. Bu destek; verimliliği artıracak reformlar, kamu tasarrufları ve vergi reformu kadar, acı reçeteden etkilenen sabit gelirli kesimleri koruyarak da gelmeli.

2001 sonrası dönemde acı reçete konuşulmadı. Ancak acı reçeteden korunma sağlayacak somut adımlar devreye girerse acı reçetenin dayanılır bir hal alacağını unutmayalım.

Paylaşın

Ekonomistlerden Faiz Yorumu: Enflasyonun Dikiş Tutmadığının İtirafı

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 50’ye yükseltmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Enflasyonun dikiş tutmadığı itiraf edildi” dedi.

Haber Merkezi / Bankanın faiz kararına ilişkin ekonomist İris Cibre ise, “Faiz koridorundaki artış, mevduat faizlerini yukarı itecektir. Bu da Dolara karşı alternatif, daha çekici bir yatırım anlamı taşıyacaktır” ifadelerini kullandı.

Ekonomi yazarı Uğur Gürses, faiz kararına ilişkin, “İtibar kazandırıcı; hem TL’ye hem de Bankaya…Hem %50’ye hem de gecelik borçlanma faizini 53’e çekmiş oldu… ‘Seçimden önce yapamaz’ algısını kırdı…” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 50’ye yükseltti.

Merkez Bankası’nın faizi yüzde 50’ye yükseltmesiyle birlikte ekonomistler açıklamalarda bulundu. Karara ilişkin ekonomistlerin analizleri şöyle:

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: Politika faizi %50’ye çıkarıldı! Bant uygulamasıyla Nisan PPK’sına kadar 300 puan daha artırma yetkisi alındı. Enflasyonun dikiş tutmadığı itiraf edildi. Ek sıkılaştırmadan söz edildi. Çünkü rezervler dibe vurdu. Bu politika durgunluğun daha erken ve keskin yaşanmasını getirir!

Ekonomist İris Cibre: Faiz koridorundaki artış, mevduat faizlerini yukarı itecektir. Bu da Dolara karşı alternatif, daha çekici bir yatırım anlamı taşıyacaktır. Çok doğru bir karar. Ayrıca, metin, gerektiği gibi Şahin. Sıkı duruşun sürdürüleceği güvenini veriyor. Gerektiğinde aksiyon alınacağına garanti veriyor. Yapılması gereken geç de olsa yapıldı.

Ekonomist Tunç Şatıroğlu: Öncelikle tebrik ederim. Geçen ay yapsaydınız belki rezerviniz bu kadar erimezdi. Neyse, geç olsun ama olsun. Umarım yeterli olur. Rezervdeki erimeyi durdurur. Epey geç kalındı çünkü. Bu faiz Ocak ayında 50 olmalıydı.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay: Aklıselim hakim oldu. Merkez Bankası politika faizini 5 puan artırdı: %50. Keşke daha önce yapsaydı… Umarım uygulanmakta olan programın eksikliklerini giderici adımlar da atılır. “TCMB, BBDK ve TÜİK” bağımsızlığı, kamunun düşünce kurumu niteliğinde DPT, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi…

Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Hakan Kara: Merkez Bankası yapılması gerekeni yapmıştır. Kararı alanları tebrik ediyorum.

İktisatçı Mahfi Eğilmez: Merkez Bankası’nın yükselmeye devam eden enflasyonu durdurabilmek için faizi arttırması doğru bir yaklaşımdır. Ne var ki maliye politikası gevşek kaldığı ve yapısal reformlara girişilmediği sürece faiz arttırımının etkisi sınırlı kalacaktır.

Merkez Bankası’nın (TCMB) bugünkü faiz artışı kararı yabancı basında da kendisine yer buldu. İşte yabancı basın kuruluşlarının faiz artışına ilişkin analizleri:

Reuters: İngiliz haber ajansı Reuters, “Türkiye sürpriz bir hamleyle faiz oranını 500 puan artırarak yüzde 50’ye çıkardı” başlıklı haberde, “TCMB kötüleşen enflasyon görünümünü gerekçe göstererek ve trendde önemli ve kalıcı bir düşüş oluşana kadar sıkı duruşu sürdürme sözü vererek beklenmedik bir şekilde faiz oranını 500 baz puan artırdı” ifadelerine yer verdi.

Haber seçim sonrasıan dair şu yorumlara yer verildi: “Faiz kararı, AKP’nin İstanbul gibi kilit şehirleri geri kazanmaya çalıştığı ülke çapındaki yerel seçimlerden bir hafta önce alındı. Seçimden sonra daha sıkı bir maliye politikası uygulanması ve yıllardır süren hayat pahalılığı krizinin ardından ekonomik Türk halkının acılarının daha da artması bekleniyor”

Bloomberg: ABD’li finans ajansı Bloomberg’ göre TCMB, seçimlerin hemen öncesinde alınan sürpriz kararla faiz oranlarını artırarak, lirayı desteklemenin aciliyetini gösterdi.

Beril Akman imzalı, “Türkiye, seçimden önce lirayı sabit tutmak için sürpriz bir şekilde faiz artırdı” başlıklı haberde, “Seçimden bu yana benimsenen ana akım yaklaşım, art arda sekiz faiz artırımıyla küresel yatırımcıların ilgisini çekmeye yetti.. Ancak geçen ay tüketici fiyatlarında yaşanan sürpriz artış dikkatleri yüzde 70’i aşma yolunda olan enflasyona çevirmişti” ifadelerine yer verildi.

Haberde, “Liranın daha hızlı değer kaybetmesi ve enflasyon görünümündeki bozulma, politika yapıcıların sıkılaştırma döngüsünün sona erdiğini açıklamasından sadece iki ay sonra Merkez Bankası’nın elini zorlamış olabilir” ifadeleri yer aldı.

CNBC: ABD’li haber kuruluşu CNBC, Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele ihtiyacının devam ettiğini öne sürerek politika faizini 45’ten yüzde 50’ye yükselttiğini belirtti.

Natasha Turak imzasıyla yer alan “Merkez Bankası, faiz artırımı döngüsünün sona ereceğine dair daha önceki ipuçlarına rağmen faiz oranını yüzde 50’ye yükseltti” başlıklı haberde, Türkiye’de yıllık tüketici fiyat enflasyonunun şubat ayında yüzde 67’ye yükseldiği hatırlatıldı.

Haberde, “Yüksek enflasyon bir ay önce sekiz aylık sancılı faiz artırım döngüsünün sona erdiğini belirten Merkez Bankası’nın sıkılaştırmaya dönmek zorunda kalabileceği endişelerini artırdı” ifadeleri yer aldı.

Paylaşın

Merkez Bankası, Politika Faizini Yüzde 50’ye Yükseltti

Fatih Karahan başkanlığında toplanan Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini yüzde 50 düzeyine yükseltti. Banka, şubat ayında politika faizini yüzde 45’te sabit tutmuştu.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın (TCMB) uzun süre faizlerin yüksek tutulacağına dair mesajlarına rağmen piyasada yıl sonuna doğru faiz indirimlerine başlanacağı beklentisi var. Politika faizinin yıl sonunda yüzde 37,5 seviyesinde olması bekleniyor. Merkez Bankası’nın (TCMB) düzenlediği ankete katılan ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36,25 oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) Fatih Karahan başkanlığında toplandı. Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 50 düzeyinde yükseltme kararı aldı.

Merkez Bankası (TCMB) tarafından karara ilişkin yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 45’ten yüzde 50 düzeyine yükseltilmesine karar vermiştir. Kurul ayrıca, operasyonel çerçevede değişikliğe giderek, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar vermiştir.

Şubat ayında aylık enflasyonun ana eğilimi, hizmet enflasyonu öncülüğünde, öngörülenden yüksek gerçekleşmiştir. Tüketim malı ve altın ithalatı yavaşlayarak cari dengedeki iyileşmeye katkı verirken, yakın döneme ilişkin diğer göstergeler yurt içi talepte dirençli seyrin sürdüğüne işaret etmektedir. Hizmet enflasyonundaki katılık, enflasyon beklentileri, jeopolitik riskler ve gıda fiyatları enflasyon baskılarını canlı tutmaktadır. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının öngörüler ile uyumunu ve ücret artışlarının enflasyon üzerindeki etkilerini yakından takip etmektedir.

Kurul, enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak politika faizinin artırılmasına karar vermiştir. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Para politikasındaki kararlı duruş; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecek ve dezenflasyon 2024 yılının ikinci yarısında tesis edilecektir.

Kurul, makroihtiyati politikaları piyasa mekanizmasının işlevselliğini ve makro finansal istikrarı koruyacak nitelikte uygulamayı sürdürmektedir. Bu çerçevede, ay içinde yapılan düzenlemelerle finansal koşullar sıkılaştırılmış, para politikası aktarımı desteklenmiştir. Kredi büyümesi ve mevduat faizinde öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizması desteklenmeye devam edilecektir. Likidite gelişmeleri yakından takip edilerek, gerektiğinde sterilizasyon araçlarının etkin şekilde kullanılması sürdürülecektir.

Kurul, politika kararlarını parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de dikkate alarak, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanacaktır.”

Paylaşın

Merkez Bankası Rezervlerinde Erime Devam Etti

Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri, 15 Mart haftası itibariyle 130,5 milyar dolardan 127,9 milyar dolara geriledi. Net rezervler ise 20,8 milyar dolardan 19,6 milyar dolara düştü.

Haber Merkezi / Öte yandan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 15 Mart haftası itibariyle 8,11 milyar liralık düşüşle 2,29 trilyon liraya geriledi. Yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları ise geçen hafta 1,7 milyar dolar artışla 182,8 milyar dolar oldu.

Ayrıca, bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 0,8 azalışla 1 trilyon 309 milyar 721 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 581 milyar 626 milyon lirasını taksitli, 728 milyar 95 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 15 Mart ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini açıkladı. Buna göre, ilgili haftada brüt rezervler 130,5 milyar dolardan 127,9 milyar dolara geriledi. Net rezervler ise 20,8 milyar dolardan 19,6 milyar dolara düştü.

Merkez Bankası’nın (TCMB) net döviz pozisyonundaki bozulma da sürdü. İlgili haftada swap hariç net rezervler eksi 59,7 milyar dolar oldu.

Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları geçen hafta 1,7 milyar dolar artışla 182,8 milyar dolar oldu.

Parite etkisinden arındırıldığında ise yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatı 2 milyar dolar arttı. Bu veri setine göre, gerçek kişilerde döviz mevduatları 1,5 milyar dolar, tüzel kişilerde ise 475 milyon dolar arttı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre 15 Mart ile biten hafta itibariyle Kur Korumalı Mevduat (KKM)hesapları 15 Mart haftası itibariyle 8,11 milyar liralık düşüşle 2,29 trilyon liraya geriledi. Böylelikle KKM’de eylül ayından bu yana en yavaş düşüş kaydedildi.

BDDK tarafından yayınlanan haftalık bültene göre, tüketici kredilerinin tutarı, 15 Mart itibarıyla 1 milyar 691 milyon lira azalışla 1 trilyon 594 milyar 241 milyon liraya geriledi. Söz konusu kredilerin 441 milyar 261 milyon lirası konut, 92 milyar 761 milyon lirası taşıt ve 1 trilyon 60 milyar 219 milyon lirası ihtiyaç kredilerinden oluştu.

Bu dönemde taksitli ticari kredilerin tutarı 15 milyar 23 milyon lira artarak 1 trilyon 574 milyar 46 milyon liraya çıktı.

Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 0,8 azalışla 1 trilyon 309 milyar 721 milyon liraya yükseldi. Bireysel kredi kartı alacaklarının 581 milyar 626 milyon lirasını taksitli, 728 milyar 95 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Swap Hariç Net Rezervleri Eksi 62.8 Milyar Dolar

Haftanın ilk iki günü Merkez Bankası’nın (TCMB) swap hariç net rezervlerde 1.7 ve 1.4 milyar dolarlık daha kayıp gözlendi. Böylece swap hariç net rezervler -62.8 milyar dolara gerileyerek 2 Haziran 2023’teki -61.2 milyar dolarlık tarihi zirvesini de geride bıraktı.

Bunun yanı sıra 22 Aralık’tan bu yana rezervlerdeki kayıp da 26 milyar 666 milyon dolara çıktı. Merkez Bankası yeni yönetiminin göreve geldiği ve ilk faiz artırımını yaptığı 23 Haziran haftasından 22 Aralık’a kadar 7 ayda topladığı 25 milyar 141 milyon dolar rezerv 12 hafta 1 günde kaybedildi.

Ekonomim’den Şebnem Turhan’ın haberine göre, yerel seçimler öncesi yükselen döviz talebi Merkez Bankası yeni yönetiminin göreve geldiğinden bu yana topladığı rezervlerin de erimesine yol açtı. Merkez Bankası verileri ve ekonomistlerin bu verilerden yaptığı hesaba göre haftanın ilk iki günü swap hariç net rezervlerde 1.7 ve 1.4 milyar dolarlık daha kayıp gözlendi. Böylece swap hariç net rezervler -62.8 milyar dolara gerileyerek 2 Haziran 2023’teki -61.2 milyar dolarlık tarihi zirvesini de geride bıraktı.

Bunun yanı sıra 22 Aralık’tan bu yana rezervlerdeki kayıp da 26 milyar 666 milyon dolara çıktı. Merkez Bankası yeni yönetiminin göreve geldiği ve ilk faiz artırımını yaptığı 23 Haziran haftasından 22 Aralık’a kadar 7 ayda topladığı 25 milyar 141 milyon dolar rezerv 12 hafta 1 günde kaybedildi.

Yurtiçi yerleşiklerin yoğun döviz talebi ve yabancıların çıkışı Merkez Bankası rezervlerini de olumsuz etkiliyor. Dolar/TL geçen yıl sonundan bu yana neredeyse 3 liralık yükseliş yaşarken, Euro/ TL 2.4 liraya yakın arttı. Dolar ve Euro’nun eşit ağırlığıyla oluşan döviz sepeti de aynı dönemde yüzde 10,98 yükseldi.

Döviz sepeti sadece mart ayında ise yüzde 6,12 yükselerek TL mevduat getirisini geride bıraktı. 20 günlük bu yükselişin TL mevduat getirisinin üzerinde olması ekonomistlere göre, yurtiçi yerleşiklerinin döviz talebinin devam etmesi riskini barındırıyor. Dolar yılbaşından bu yana yüzde 9,91, Euro/TL yüzde 7,26 yükseldi. Doların ve Euro’nun mart ayında TL karşısında yükselişi de yüzde 3,71 oldu.

Serbest piyasa ile fark 1 liraya dayandı

Döviz talebi özellikle fiziki döviz talebi serbest piyasa ile bankalararası piyasa arasındaki döviz fiyat farkının da açılmasına neden oldu. Dün neredeyse 1 liraya ulaştı bankalararası piyasa ile serbest piyasa arasındaki fiyat farkı. Bankalararası piyasada dolar 32.39 liradan satılırken serbest piyasada 33.12 liradan alıcı buldu. Euro ise bankalararası piyasada 35.12 liradan satıldı, serbest piyasada ise fiyat 35.90 lira oldu.

Tüm bu artan talep, kur korumalı mevduat dönüşleri bunun yanı sıra yabancının TL varlıklardan çıkışı Merkez Bankası rezervlerinde erimeyi hızlandırdı. Bankacılık uzmanlarının yaptığı hesaplamaya göre 15 Mart ile biten haftada ki Merkez Bankası bu verileri bugün açıklayacak, swap hariç net rezervlerde bir önceki haftaya göre 5.8 milyar dolar kayıp yaşandı. Böylece 15 Mart ile biten haftada swap hariç net rezervler -59.7 milyar dolara geriledi. Yeni hafta da yine ekonomistlerin hesaplamalarına göre kayıpla başladı.

Döviz talebi bugün toplanacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde güçlü girdi haftaya ve yine ekonomistlerin hesaplamalarına göre sadece pazartesi günkü kayıp 1.7 milyar dolar oldu. Salı günü ise 1.4 milyar dolar daha eridi. Böylece yine bankacıların hesaplamalarına göre swap hariç net rezerv -62.8 miyar dolara gerilemesine yol açtı. Swap hariç net rezervlerde böylesi büyük negatif seyir en son yeren seçim sonrası 2 Haziran haftasında -61.2 miyar dolar ile yaşanmıştı. Salı günkü rakam geçen yıl haziran başındaki veriyi de geride bıraktı.

Merkez Bankası yeni yönetimi göreve geldiğinden bu yana rezerv biriktirme politikasına da sık sık dikkat çekti. Aslında 22 Aralık ile biten haftaya kadar da rezerv biriktirmeyi başardı Merkez Bankası. Swap hariç net rezervlerdeki değişime göre ilk faiz artırımının yapıldığı PPK toplantısının olduğu 23 Haziran ile biten haftadan 22 Aralık ile biten haftaya kadar Merkez Bankası 25 milyar 141 milyon dolarlık rezerv artışı sağladı. Yaklaşık 7 ayda sağlanan bu rezerv artırımının en güçlü haftaları ise 10 Kasım ile 22 Aralık dönemindeki 20 milyar dolarlık rezerv artışı oldu.

QNB Finansbank ekonomistlerinin TCMB’nin analitik bilançosundan yaptıkları hesaba göre dış varlıklar 15 Mart haftasında 2.6 milyar dolar azaldı. Ekonomistler brüt döviz rezervinin de benzer değişimle 127.9 milyar dolar olduğunu tahmin etti. Geçen hafta içerisinde bankaların TCMB’de zorunlu karşılık ve teminat depo çerçevesinde tuttukları döviz miktarının 1.4 milyar dolar azalmasının brüt rezervi olumsuz etkilediğini belirten ekonomistler bunu hariç tutan net rezervin ise 1.2 milyar dolar azalışla 19.6 milyar dolar olduğunu hesapladı. Swap hariç net rezerv de önceki haftaya göre 5.8 milyar dolar azalışla -59.7 milyar dolara geriledi.

Net rezerv içinde değerlendirilen yurtiçi bankalarla yapılan swap hacminin 15 Mart haftasında 4.6 milyar dolar artmasının net rezervi olumlu etkilediğini vurgulayan QNB Finansbank ekonomistleri kamunun döviz mevduatının ise incelenen hafta içerisinde 0.4 milyar dolar düştüğünü kaydetti.

Sonuç itibariyle, bu işlemlerin net rezervin geçen hafta 4.2 milyar dolar yükselmesine yol açtığını hesaplayan ekonomistler “Bu da bunun dışında kalan işlemlerle (ihracat döviz alımları, reeskont kredi ödemeleri, kamu kurumlarına ve piyasaya döviz satışları, yurtdışı bankalarla depo/swap işlemleri vs.) nette 5.4 milyar dolar döviz çıkışı olduğu anlamına gelmektedir” dedi.

22 Aralık’tan sonra ise işler karışmaya başladı. Hem kur korumalı mevduat hesapları dönüşü gelen talep hem de yerel seçim nedeniyle yurtiçi yerleşiklerin artan döviz talebi rezervlerde erimeyi hızlandırdı. 22 Aralık’tan 19 Mart gününe kadar yani 12 hafta 2 günde swap hariç net rezervlerden yapılan hesaplamaya göre Merkez Bankası 26 milyar 666 milyon dolar rezerv harcadı.

Sadece mart ayında 19 gündeki kayıp 16 milyar 593 milyon dolar oldu. Ekonomistler yeni haftanın çok güçlü döviz talebiyle başladığını son dönemde zaten Merkez Bankası’nın günlük ortalama 1.3 milyar dolar civarında döviz satışı gerçekleştirdiğini hatırlatarak bu hafta rezervlerdeki kaybın çok daha keskin olabileceğine dikkat çekti.

Paylaşın

“Merkez Bankası Dört Haftada 20 Milyar Döviz Sattı” İddiası

Merkez Bankası’nın (TCMB) kurlara müdahalesinin devam ettiğini gösteren bir grafik hazırlayan Prof. Dr. Hakan Kara, bankanın son dört haftada kuru dizginlemek için yaklaşık 20 milyar döviz sattığını öne sürdü.

Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, seçim öncesi Merkez Bankası’nın kurlara müdahalesinin devam ettiğini gösteren bir grafik hazırladı.

Prof. Dr. Kara, mesajında, “Son dört haftada kuru dizginlemek için nette yaklaşık 20 milyar dolar döviz satılmış görünüyor” dedi.

Hakan Kara, kur baskısının ve rezerv kaybının durdurulması için ise TL mevduat faizinin daha yukarda tutulması gerektiğini, küçük yatırımcının da kazanç sağlamasının önemli olduğunu aktardı. Kara mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Mevcut durumda TCMB’nin likidite sıkılaştırması sonrası gecelik piyasa faizleri (fiili politika faizi) üç haftadır yüzde 46,5 düzeyinde seyrediyor. Yıllık bileşiği yüzde 58,9’a denk geliyor. Mevduat faizinin (1-3 ay vadeli) yıllık bileşiği ise yüzde 53,6 düzeyinde.

Muhtemelen KKM ve büyük tutarlı mevduatı dışladığınızda sıradan TL mevduata verilen faiz bunun çok daha altındadır. Kur baskısının ve rezerv kaybının durulması için TL mevduat faizinin daha yukarı ittirilmesi ve sadece KKM’ye ve büyük mevduata değil küçük yatırımcıya da tatminkar getiri sağlanması gerekiyor.”

Paylaşın