Bakan Koca’dan Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a İstifa Çağrısı

11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler sonrası çadır satma skandalıyla gündeme gelen Kızılay’ın başkanı Kerem Kınık’a bir istifa çağrısı da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan geldi.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul Üsküdar’da gençlerle bir araya geldiği bir toplantıda, Kızılay’ın çadır ve kan satmasına yönelik bir soruya Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı istifaya davet ederek yanıt verdi.

Koca şöyle konuştu: “Kızılay hizmet ediyor. Eyvallah. Bunda hiç şüphe yok. Gerçekten çok çalışan fedakar, cefakar kardeşlerimizin olduğunu biliyoruz. Ve memleketin bütün hastalarının sadece kan sorununu organize etmiş olması bile çok önemli bir ihtiyaç. Ama bazen algılar olguların önüne geçiyor.

Ve biz bu algıya sebep veriyor isek gereğini yapmalıyız. Bir kişinin bile kan vermesini, bir vatandaşımızın bile kan vermesini, kan ihtiyacı için kan vermesini etkileyebilecek bir algıya sebep olabiliyorsak, biz orada durmamalıyız. Kanaatim bu.”

İktidarın önde gelen isimleri de ilk başta savundukları Kerem Kınık’a gelen tepkilerin dinmemesi üzerine istifa çağrılarında bulunmuştu.

Nisan başında da AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Kızılay Başkanı Kınık’ın Şahan Gökbakar’a verdiği yanıtı alıntılayarak şunları yazmıştı:

“Bu nasıl bir üslup? Yok mu sizin avukatınız/basın danışmanınız açıklama yapılacaksa yapsın! Göreviniz Recep İvedik tiplemesiyle bu seviyede bir polemik midir? Sadece işinize odaklansanız artık!”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da katıldığı bir canlı yayında yaptığı açıklamalarla Kınık’ı eleştirmişti.

Bakan Varank, Kızılay Başkanı’nın görevde olmasının kişisel olarak kendisini rahatsız ettiğini söylemişti.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Kınık’ı eleştiren hükümet yetkililerinden birisi olmuştu:

“Çadır satma meselesi yanlıştı. Bunu daha sonra Kerem Bey de söyledi. Kendi kurumunu ve arkadaşlarını savunmak için yaptığı ilk açıklama yanlıştı. Eleştirileri anlıyorum.”

Kerem Kınık kimdir?

1970 yılında Malatya’da doğan Kerem Kınık 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.

Kınık, Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde “Afet Tıbbı” doktora programını tamamladı.

Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde idarecilik yaptı. İstanbul 10. Dönem İl Genel Meclisi’nde meclis üyeliği ve Sağlık Komisyonu Başkanlığı görevlerini yürüttü.

Ulusal ve uluslararası teknoloji firmalarında genel müdürlük görevi de yapan Kınık, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde Öğretim Üyesi, Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölüm Başkanı görevini de yürütüyor.

Kerem Kınık’ın Kızılay’daki görevi ise 2004 yılında gönüllülük ile başladı. Kınık, 2015 yılında Kızılay Genel Başkan Yardımcısı 2016 yılında Kızılay Başkanı seçildi.

2015’ten Kasım 2017’ye kadar IFRC Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonunda yönetim kurulu üyeliği yapan Kınık, 6 Kasım 2017 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilen 21. IFRC Yasal Toplantılarında Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’nden sorumlu IFRC Başkan Yardımcısı seçilmişti.

Bakan Koca’dan İlaç Mesajı: Pek Çok İlaç Piyasaya Verilecek

Eczanelerde bazı ilaçların bulunmadığı yönünde tartışmalara ilişkin açıklama yapan Bakan Koca, “Şu an mevsimsel hastalıklara bağlı talep artışı, dünyada hammadde üretimi kaynaklı sorunlar var. Kısa zaman zarfında eksikliği hissedilen antibiyotikler, çocuk şurupları dâhil olmak üzere, pek çok ilaç piyasaya verilecek” dedi.

Haber Merkezi / Bakan Koca, ayrıca, eczanelerden alınan ilaçların sahte olmasının mümkün olmadığını kaydetti. Koca, temininde zorluk yaşanan bazı ilaçların üretiminin artırıldığını söyledi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kamuoyunda eczanelerde bazı ilaçların bulunmadığı yönünde tartışmalara ilişkin sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Koca, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Temininde zorluk yaşanan bazı ilaçların üretimi artırıldı. Şu an mevsimsel hastalıklara bağlı talep artışı, dünyada hammadde üretimi kaynaklı sorunlar var. Kısa zaman zarfında eksikliği hissedilen antibiyotikler, çocuk şurupları dahil olmak üzere, pek çok ilaç piyasaya verilecek” dedi.

Bakan Koca ayrıca az sayıda hastaya özel olarak getirilen, başka ülkelerde ruhsatlı, Türkiye’de ruhsatı bulunmayan bazı ilaçlar olduğunu vurgulayarak “Bunlardan biri için ileri sürülen iddiaların gereği yapılmıştır. Kısa zamanda, bizde ruhsatlı olmayan ilaçların ülkeye girişinde İlaç Takip Sistemine kaydını sağlayacağız.

Her bir ilaç kutusunun, onu diğer kutulardan ayıran bir kimlik numarası var. Kutuyu, üretimden reçete edildiği hastaya kadar takip ediyoruz. Eczane raflarındaki tüm ruhsatlı ilaçlar bu İlaç Takip Sistemine kayıtlı. Eczaneden alınan ruhsatlı ilacın sahte olması söz konusu değil.”

Sağlık Bakanlığı: 371 Kozmetik Üründen 302’si ‘Uygunsuz’

Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı raporuna göre, 371 kozmetik ürünün yalnızca 69 ürün teknik düzenlemeye uygun. Raporda, 295 kozmetik ürünün teknik düzenlemeye aykırı, 7 tanesinin de güvensiz olduğu belirtildi.

Raporda, güvensiz olduğu tespit edilen 7 üründen 6’sının Türkiye, birinin ise Çin menşeili olduğu ifade edildi.

Halk TV’de yayınlanan habere göre; Sağlık Bakanlığı, kendi internet sitesi üzerinden, Kozmetik Denetim Dairesi Başkanlığı’nın 2022 yılı içinde üçüncü üç aylık dönemde kozmetik ürünleri üzerinde risk analizi yaparak tespit ettiği uygunsuz ürünleri paylaştı.

Rapora göre, 371 kozmetik ürünü üzerinde denetleme yapıldı ve bu denetlemede yalnızca 69 ürünün teknik düzenlemeye uygun olduğu gözlemlendi. 295 kozmetik ürünü teknik düzenlemeye aykırı bulunurken, 7 tanesinin de güvensiz olduğu tespit edildi. Güvensiz olduğu tespit edilen 7 üründen 6’sının Türkiye, birinin ise Çin menşeili olduğu ifade edildi.

Denetim Dairesi Başkanlığı, uygunsuz ve güvensiz ürünlere toplam 773 bin 584 TL para cezası uyguladı. Mevzuat çerçevesinde verilen diğer para cezaları da eklenince kesilen toplam ceza 813 bin 584 TL oldu.

Raporda, çeşitli yargı ve güç makamları tarafından sahte / kaçak / taklit olduğu belirlenen 6 bin 937 parfüm ve deodorantın imha edildiği belirtildi.

Güvensiz olduğu tespit edilen 7 ürün şöyle:

 

Hekimler Göçü Durdurulamıyor!

Sağlık Bakanlığı tarafından geçen ay yürürlüğe sokulan “Beyaz Reform” da hekimlerin yurtdışına gidişlerine engel olamadı. Kamuya dönüşler artsa da yeni düzenlemeleri yeterli bulmayan pek çok hekim, mesleğini Türkiye dışında sürdürme niyetinden vazgeçmedi.

Independent Türkçe’den Lale Elmacıoğlu’nun aktardığına göre, Eylülde 130’u pratisyen toplam 255 hekim, Türk Tabipleri Birliği’ne başvurup yurtdışında görev yapmak için gerekli “İyi Hal” (Goodstanding) belgesi aldı.

İlk 5 branş: Çocuk sağlığı ve hastalıkları, iç hastalıklar, kadın hastalıkları ve doğum, ortopedi ve travmatoloji, radyoloji

Eylül verilerine göre çocuk sağlığı ve hastalıkları branşı 14 hekimle başı çekerken; onu 10 kişiyle iç hastalıkları takip etti.

Kadın hastalıkları ve doğum ile ortopedi ve travmatoloji branşlarından ise 10’ar hekim iyi hal belgesini aldı. Beşinci sırada ise 8 hekimle radyoloji bölümü yer buldu.

9 aylık bilanço: Bin 938 hekim yurtdışı belgesini aldı

Eylül ayında 255 hekimin daha “İyi Hal” belgesi almasıyla yılın ilk 9 ayındaki toplam sayı bin 938’e yükseldi. Yıl sonundaki toplam sayının ise 2 bin 500’ü geçmesi bekleniyor.

9 ayın zirvesi ağustosta gerçekleşti

Ağustos ayında hekimler göçünde tüm zamanların en yüksek sayısı görülmüş; 143’ü uzman, 138’i pratisyen toplam 281 hekim yurtdışı yollarına düşmüştü.

Sağlık çalışanlarına şiddet, fazla mesai, malpraktis ve daha fazlası

Hekimlerin yurtdışına gidişleri uzun süredir tartışılıyor. Maaşların düşüklüğü sürekli gündeme gelse de doktorların Türkiye’den gidişlerinin ana nedeninin para olmadığı, ülkede sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilememesi ve mesleğin eski saygınlığının bulunmaması başlıca sebepler arasında gösteriliyor.

Prof. Dr. İlhan: Kovid 19’da Günlük Vaka 50 Bin

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı Covid-19 tablosundaki rakamlara göre günlük vaka sayısının ortalama 50 bin civarında olduğunu, günlük 22 kişinin yaşamını yitirdiğini söyledi.

İlhan, 18-24 Temmuz haftasında 365 bin 424 kişinin koronavirüs testinin pozitif çıktığını, 157 kişinin yaşamını yitirdiğini hatırlattı.

İlhan, “Bakıldığında dünyada koronavirüs vakalarında bir artış var. Yeni vakaların öldürücü olmadığını, daha çok grip-nezle gibi gittiğine şehit oluyoruz; ama ister istemez vaka sayısındaki artış ile beraber risk grubundaki vatandaşlarımızın etkilenme oranı artıyor. Risk grubunda olan vatandaşlarımızın koronavirüsü ağır geçirme, hastanede tedavi görme, yoğun bakımda olma ve vefat etme ihtimalleri maalesef daha da yüksek oluyor” dedi.

Maske uyarısı

DHA’nın aktardığı habere göre, “Son 1 haftada günlük yaklaşık 50 bin vakamız olduğunu söylemek mümkün” diyen İlhan, “Vefat sayısında da geçen haftaya göre yaklaşık yarı yarıya bir artış var. Günlük vefat sayısı da ortalama 22 olarak geçen hafta seyretmiş Bakanlık verilerine baktığımızda. Vefatlara baktığımızda maalesef kronik hastalığı olan, ileri yaştaki vatandaşların olduğuna şahit oluyoruz. Tabii bu rakamlar azımsanacak rakamlar değil. Bu yüzden mutlaka bireysel önlemelere çok dikkat etmemiz gerekiyor. Maskemizi kalabalık olan yerlerde takmamız, ortamın havalandırılmasına mutlaka dikkat etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. İlhan, maskenin bazı alanlarda tekrar zorunlu hale getirilip getirilmeyeceğine ilişkin, “Sağlık kuruluşlarında maske takma halihazırda zorunlu. Bunun dışındaki diğer toplu alanlar, toplu taşımalar, uçaklar çok kalabalık AVM’lerde ise şu an böyle bir yaklaşım söz konusu değil. Vatandaşların bu tip yerlerde kendilerini korumak için kendi inisiyatiflerinde maske takmaları en doğru yaklaşım olacaktır” dedi.

“Güz dönemi risk daha fazla”

Prof. Dr. İlhan, bayram sonrasında vakaların iki katına kadar çıkabileceğini söylediklerini ve bunun gerçekleştiğine dikkat çekerek,şöyle devam etti:

“İnsanların bir arada olmak için çoğunlukla memleketlerine gittiği, tatil beldelerine gittiği, hareketliliğin çok olduğu zamanlar her ne kadar hava sıcak olduğu için insanlar dışarıda olmayı tercih etse de tabii bireysel dikkatsizlikler maalesef vakaların bu şekilde artmasına sebep oluyor. Bunların üzerine bulaştırıcılığı çok yüksek olan Omicron’un alt varyantlarını eklemek gerek. Böyle olduğu zaman şu an biz eğer kişisel önlemlerimizi arttırmaz, dikkat etmezsek, vakaların ne zaman aşağıya düşeceğinin tek yanıtı Omicron varyantının bulaştırıcılığı daha az bir varyanta dönüşmesine bağlı gibi görünüyor.

Bireysel önlemlere dikkat edilmediği sürece, varyant da devam etiği sürece vakalar bir süre daha böyle gidecek diye söylemek mümkün. Belki biraz daha ilerleyen günlerde biraz daha düşebilir bayramın etkisi; ama güz dönemi geldiğinde, okullar açıldığında, insanlar işlerine gittiğinde, cam, pencere daha fazla kapanmaya başladığında riskin daha fazla artabileceğini söylemek gerekiyor.”

Bakan Koca: Kovid 19’da Vaka Sayısı 40 Kat Arttı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısının ardından gazetecilerin Kovid 19 pandemisine dair sorularını cevapladı. Koca, Avrupa’daki Kovid 19 dalgasını Türkiye’nin 4-5 hafta önce görmeye başladığını belirtti.

Son dönemde günlük vaka sayısında Almanya, İtalya, Fransa gibi gelişmiş Avrupa ülkelerinde 100 binleri geçen vakaların görüldüğünü ifade eden Koca şunları söyledi:

“Bizde ise giderek artan bir vaka sayısı olduğunu görüyoruz. Vaka sayısının artışıyla birlikte hastane yükü aynı oranda artmıyor. Vaka sayısı artışı şu an günlük 40 katına kadar çıkmış durumda. Hastane yükü ise şu an 3 kat kadar arttı. O anlamda ciddi bir hastane yükümüzün olmadığını çok rahat söyleyebiliriz. Yoğun bakımlarda da bu artışların belirgin ve ciddi olmadığını görüyoruz. Artışın aynı oranda olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.”

50+ ve kronik hastalara aşı ve maske çağrısı

Vatandaşların bu dönemde hatırlatıcı güncel dozlarını mutlaka yaptırmalarını, özellikle 50 yaş üstü, kronik hastalığı olan, risk taşıyanların aşıyı uygulamalarını önemsediklerini vurguladı:

“Bir de yine riskli, 50 yaş üstü, kronik hastalığı, ek hastalığı olan kişilerin de kalabalık ortamlarda maskelerini her zaman olduğu gibi takmalarını ısrarla öneriyoruz. Aşı olmak isteyen vatandaşlarımızın TURKOVAC aşısını olmayı önemsemelerini isterim. Yerli aşımız oldukça etkili. Sonuçlarından memnunuz. TURKOVAC tercihinde ve önerisinde hassasiyet gösterelim.

Kalabalık ortamlarda riskli isek maskeyi takmamız gerektiğini, eğer kendimizde üst solunum yolu enfeksiyonu belirtisi mevcut ise başkasına bulaştırmamak için maskeyi zaten takmak gerektiğini biliyoruz. Riskli olan kişilerin eğer bir belirti varsa erken dönemde testlerini yaptırıp, eğer pozitifse o durumda ek hastalığı varsa ilaca başlama durumu söz konusu olabilir. Dolayısıyla elimizde ilacımız var, aşımız var.

“Ağır influenza tablosu gibi gelişiyor”

Kişisel tedbirlere uyarak Kovid’le yaşamayı artık öğrendik. Kovid bitti mi, bitecek mi? Bitmeyecek. Bir influenza gibi düşünün. Zaten son dönemde de belirtileri grip benzeri seyrediyor. Daha çok boğaz ağrısı, burun akıntısı ve ateşle seyrediyor ve beraberinde de kas ağrılarını görüyoruz. Ağır influenza tablosu gibi gelişiyor.

Ama ek hastalığı olanlarda bu belirtiler daha belirgin, hastaneye yatışa kadar giden sonuçlara sebep olabiliyor. Onun için biraz daha dikkatli olmamız lazım.”

Yeni yoğun bakımlar açılmasının söz konusu olup olmadığı sorusu üzerine Koca, “Hayır, şu an yenilerin açılması gibi bir durum yok. Panik havası yok ama biz bundan sonra tedbirlere devam ederek Kovid’le birlikte nasıl yaşamamız gerektiğini biliyoruz. Nerede maske takılması gerektiğini, nerede kendimizi korumamız gerektiğini artık hepimiz biliyoruz. Yeniden kapatma ve benzeri durumlar olmayacak. Aşımız var, ilacımız var, tedbirlere devam” dedi.

(Kaynak: Bianet)

Kovid 19’a Karşı 4. Doz Aşı Uygulaması Başlıyor

Kovid 19 vaka sayılarının yükselmeye başlamasıyla birlikte Sağlık Bakanlığı harekete geçti. Bakanlığın açıklamasına göre son Kovid 19 aşısının üzerinden en az altı ay geçen kişiler, dördüncü doz aşılarını; yani ikinci doz hatırlatma aşılarını olabilecek.

Randevular, Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) üzerinden alınabilecek. Hatırlatma dozu için TURKOVAC, Sinovac veya BioNTech aşılarından biri tercih edilebilecek.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kurban Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Omicron’a bağlı vakalar Türkiye’de de artış gösteriyor.” ifadelerini kullanmıştı:

Türkiye’de Kovid 19 vakaları haftalık olarak açıklanıyor.

Haziran ayına kadar koronavirüs tespit edildiği açıklanan kişi sayısı 10 binin altında seyrederken 13-19 Haziran haftasında sayı 11 bine yaklaşmıştı.

20-26 Haziran haftası hızlı bir yükselişle 26 bin 635’e yükselen haftalık koronavirüs vaka tespit sayısı; 27 Haziran – 3 Temmuz arasında 57.113’e yükseldi.

Sağlık Bakanlığı, özellikle 50 yaş üzerindeki kişilerle risk grubundakilerin dördüncü doz aşılarının vurulması konusunda çağrıda bulunuyor.

Şehir Hastanelerinin Bütçesi Sağlık Bakanlığı’na Geçti

AK Parti’nin sene başında belirlenen bütçeyi yıl ortası gelmeden bitirmesinin ardından ek bütçe teklifi de Meclis’te kabul edilirken, şehir hastanelerine ayrılan bütçe de Sağlık Bakanlığı’na ayrılan bütçeyi geçti. CHP’li Fikret Şahin, “6 ayda hastanelerin kira ve hizmet bedeli yaklaşık 11 milyar 900 milyon TL arttı” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilen ek bütçe üzerinden şehir hastaneleri müteahhitlerine büyük ayrıcalık sağlandığını söyledi.

Bu bütçeyle hastanelerin kira ve hizmet bedellerinde yüzde 20’ye yakın bir artış yapıldığını söyleyen Şahin, “Şehir hastanelerinin kira bedellerinin döviz cinsinden yapılmış olması her geçen gün vatandaşın sırtına fazladan maliyet yüklüyor. 2022 Sağlık Bakanlığı bütçesinde tüm sağlık yatırımlarına 29 milyar lira ayrılmışken, şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerine 21,5 milyar lira ayrılmıştı. Bugünün döviz kuruyla bu hastanelerin kira ve hizmet bedelleri 33 milyar 769 milyon liraya kadar yükselmiş durumda. Yani 6 ayda söz konusu hastanelerin kira ve hizmet bedeli toplamında yaklaşık 11 milyar 900 milyon TL’lik bir artış yaşandı” ifadelerini kullandı.

‘Müteahhitlere daha fazla para ayrıldı’

Cumhuriyet’ten Sarp Sağkal’ın haberine göre 13 şehir hastanesinin müteahhidine tüm sağlık yatırımlarından daha fazla miktar para ayrıldığını vurgulayan Şahin, “Ek bütçede de şehir hastanelerinin kira ve hizmet bedellerinde 4,2 milyar liralık, sağlık tesisleri yapım gideri olarak da 3,9 milyar liralık bütçe ayrıldı. Böylece 13 şehir hastanesinin kira ve hizmet giderleri, Sağlık Bakanlığı’nın tüm sağlık yatırımlarına ayırdığı bütçeden daha fazla hale geldi” dedi.

Şahin, “Bu ek bütçe soygunun boyutunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Şehir hastanelerinin devlet hastanelerinde ucuza mal olduğu iddiası, ek bütçenin henüz 6 ay geçmeden Meclis’e gelmesiyle birlikte çürümüş, bu projelerin tamamıyla rant amacıyla yapıldığını bir kez daha kanıtlamıştır. Ek bütçeden de şehir hastanesi patronlarına büyük imtiyazlar çıkmış, vatandaş bir kez daha kenara itilmiştir” tepkisini gösterdi.

TTB: Maymun Çiçeği Solunum Yoluyla Da Bulaşıyor

TTB, Sağlık Bakanlığı’nın olağandışı bir durum olduğunu kabul etmesi gerektiğini belirterek, enfekte hastaları izole etmesi gerektiğinin altını çizdi. TTB, ayrıca, önlemlerin ivedilikle alınması ve hazırdaki önlemlerin gözden geçirilmesi gerektiğini de vurguladı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye’de ilk vakası görülen maymun çiçeği virüsü ile ilgili olarak açıklama yaptı. Hastalıkla ilgili bilgi veren TTB, maymun çiçeği hastalığının halk sağlığı açısından öneminin hafife alınmaması gerektiğinin altını çizdi.

Hangi yolla bulaşıyor?

“Maymun çiçeği hastalığı, maymun çiçeği virüsünün yol açtığı, hayvandan insana ve insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır. İnsandan insana bulaş mekanizması olarak; enfeksiyöz yaralar, kabuklar ve vücut sıvıları ile yakın temas, enfeksiyöz materyalle kontamine olmuş çarşaf gibi eşyalarla temas, uzun süre yüz yüze temas (solunum salgıları ile temas veya damlacıklara maruz kalmak) ve gebeden fetüse geçiş düşünülmektedir. Hastalığın başlangıcından, yaraların kabuklanıp tamamen epitelizasyonu gerçekleşene kadar kişiler bulaşıcı kabul edilmektedir.”

Kesin tanının PCR testi ile konulduğunu belirten TTB, hastalığın kuluçka süresinin ise 4 ile 21 gün arasında değişebildiğini belirtti.

Belirtiler: Döküntüler ağrılıdır

“Sonrasında; genellikle tipik olarak 5 güne kadar sürebilen ve ateş, halsizlik, baş ağrısı, kas ağrıları, lenf bezlerinde şişme ile kendini gösterebilen prodromal (ön belirti) dönem yaşanır. Yüzde, el ve ayak tabanlarında daha sık olmak üzere bütün vücutta görülebilen içi sıvı dolu döküntüler, genellikle ateşin ortaya çıkmasından sonra 1-4 gün içinde başlayıp 2-3 hafta boyunca devam edebilmektedir. Döküntüler genelde ağrılıdır, ancak iyileşme sürecindeki döküntüler kaşıntılı olabilir.”

Öneriler: Maskeler yayılımı önler

“Hastalığın oluşturduğu salgının kontrolünde hastaları sağlıklı bireylerden ayırma (izole etme), karantina ve sürveyans sisteminin etkin çalışması gerekmektedir. Ayrıca maskeler maymun çiçeğinin yayılmasını önleyebilir. Uzun süreli yüz yüze maruz kalma durumlarında maymun çiçeği virüsü solunum yoluyla yayılabilir. Bu nedenle enfekte hastalarla yakın temas kurması gereken kişilerin ve sağlık çalışanlarının hastalanmalarının önüne geçmek için maske yararlı olabilir. Hastalığa karşı çeşitli ilaçlar ve aşılar kullanılmaktadır. Çiçek hastalığına karşı bağışıklamanın da hastalığı engellemede veya asemptomatik (belirtisiz) geçirilmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.”

“Bakanlık enfekte hastaları izole etmeli”

TTB son olarak şu uyarıda bulundu:

“Son elli yıldaki maymun çiçeği hastalığı sayılarına ve son iki aydaki hızlı vaka artışına baktığımızda; maymun çiçeği hastalığı, devam eden COVID-19 pandemisi ile karşılaştırılabilir bir tehdit düzeyine henüz ulaşmamıştır. Bu nedenle Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak salgının kontrol altına alınacağı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyiz.

“Sağlık Bakanlığı olağandışı bir durum olduğunu kabul edip ciddiyetle aşağıdaki önlemleri ivedilikle almalı ve hali hazırdaki önlemleri gözden geçirmelidir.

  • Zaman kaybetmeden Bulaşıcı Hastalıkların İhbarı ve Bildirim Sistemi Hakkında Tebliğ’de değişiklik yaparak maymun çiçeği hastalığını bildirimi zorunlu bir hastalık olarak listelemelidir.
  • Enfekte hastaları izole etmelidir.
  • Temaslı takibi ile olası yeni vakaların tespitini erken yapmalıdır.
  • Uygun enfeksiyon önleme ve kontrol önlemlerinin uygulanmasını sağlamalıdır.
  • Paniğe neden olmayacak biçimde sağlık çalışanları başta olmak üzere toplumun geneline yönelik eğitim ve bilgilendirme çalışmaları planlamalı ve yapmalıdır.
  • Riskli ve temaslı kişilere yönelik bir aşı programı planlamalı ve uygulamalıdır (Halihazırda iki farklı aşı seçeneği mevcuttur; ACAM2000 ve JYNNEOS).
  • Hastalar için ilaç teminini gerçekleştirmeli, semptomları olabileceğinden endişe duyan herkesin sağlık hizmetlerine erişebileceğini hissetmesini sağlamak için, maymun çiçeği hastalığı ve şüpheli maymun çiçeği hastalığının teşhis ve tedavisini tamamen ücretsiz yapmalıdır.”

(Kaynak: Bianet)

Maymun Çiçeği Virüsü Türkiye’de de Tespit Edildi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Bir hastamızda maymun çiçeği hastalığı tespit edildi. Hasta 37 yaşında, bağışıklık sistemi yetersizliği var. Kendisi tecrit edilmiş durumda. Temaslı takibi yapıldı, başka bir vakaya rastlanmadı.” açıklamasında bulundu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, osyal medya hesabından Türkiye’de bir hastada maymun çiçeği hastalığı tespit edildiğini ve hastanın tecrit edildiğini bildirdi. Koca’nın açıklaması şu şekilde;

“Bir hastamızda maymun çiçeği hastalığı tespit edildi. Hasta 37 yaşında, bağışıklık sistemi yetersizliği var. Kendisi tecrit edilmiş durumda. Temaslı takibi yapıldı, başka bir vakaya rastlanmadı. Bilindiği gibi bu hastalık solunum yoluyla değil yakın fiziksel temasla bulaşıyor.”

DSÖ: Nasıl bulaştığı bilinmiyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) yetkilisi Dr. İbrahim Soce Fall, virüsün endemik olduğu ülkelerde dahi henüz nasıl bulaştığının tam olarak anlaşılamadığını, bulaşma dinamikleri açısından hâlen birçok bilinmez olduğunu açıkladı.

DSÖ bulaşma şekilleri olarak şunları saydı: “Maymun çiçeği döküntüsü olan biri tarafından kullanılan giysilere, çarşaflara veya havlulara dokunmak. Döküntülere ya da kabuklarına dokunmak. Enfekte bir kişinin öksürmesine veya hapşırmasına maruz kalmak.”

Maymun çiçeği hastalığı nedir?

Maymun çiçeği, 1980’li yıllarda tamamen ortadan kalkan çiçek hastalığının bir çeşit akraba virüsü.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi’ne (CDC) göre, hastalık 1958’de maymun kolonilerinde keşfedildi. İnsana bulaşan ilk vaka 1970 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde (DRC) rapor edildi.

O tarihten bu yana Benin, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Gabon, Fildişi Sahili, Liberya, Nijerya, Kongo Cumhuriyeti, Sierra Leone ve Güney Sudan’ın da içinde bulunduğu 11 Afrika ülkesinde bu virüs görüldü.

Belirtileri ne?

Ateş, döküntü, şiddetli baş ağrısı, sırt ağrısı, kas ağrıları, halsizlik ve şişmiş lenf düğümleri, maymun çiçeği ile ilişkili en yaygın belirtiler.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, maymun çiçeği olan hastalarda ateşin başlamasından sonraki 1 ila 3 gün içinde deri döküntüleri görülüyor. Döküntüler daha çok yüzde yoğunlaşırken, yüze ilave olarak, avuç içi ve ayak tabanları, ağız mukozasını, cinsel organları da etkiliyor.

Maymun çiçeğinin kuluçka süresi genellikle 6 ila 13 gün olarak bilinse de DSÖ’ye göre bu süre 5 ila 21 gün arasında değişebiliyor.

Tedavisi var mı?

DSÖ’ye göre, şu anda maymun çiçeği için önerilen özel bir tedavi yok.

Çiçek hastalığına karşı aşılamanın hastalığı önlemede yaklaşık yüzde 85 oranında etkili olduğu ileri sürüldü.

2003 yılında ABD’de yaşanan yayılmada, 47 kişi hayatını kaybetmişti.

Maymun çiçeği virüsü taşıyan kişilerin çoğu hastalığı hafif atlatsa bile DSÖ’ye göre, bu virüsten ölüm oranı yüzde 11 civarında. Çocuklar ve gençlerde ölüm oranı daha fazla olabiliyor.