Erdoğan, TÜSİAD’ı Hedef Aldı: Yeni Türkiye’de Haddinizi Bileceksiniz

TÜSİAD’ın eleştirilerine tepki gösteren Erdoğan, “TÜSİAD zihniyeti geride kaldı. Bunlar eski Türkiye’de siyaseti dizayn ediyordu. Hukukun kapsama alanı dışında tutulduğunuz eski Türkiye’yi özlüyor olabilirsiniz ama yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Tüm vatandaşlarıma en derin muhabbetlerimi gönderiyorum. AK Parti Grup Toplantısı’nın ülkemize hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Meclis çatısı altındaki çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz.

Cumhur İttifakı olarak tam bir dayanışma içindeyiz. Milletimize hizmet etmek için gecemizi gündüzümüze katarken muhalefet ise hızımızı kesmek için elinden geleni yapıyor. Türkiye’de ise bir türlü kapanmayan bir muhalefet açığı vardır. Bu açık günden güne büyüyor. Muhalefet siyasi rekabeti siyasi husumete dönüştürme alışkanlığından bir türlü vazgeçemedi.

Yeni genel başkanla birlikte değişime dair umutlar yerini hayal kırıklığına uğrattı. CHP’de gelen gideni aratıyor. Sayın Özel oturduğu koltuğun hakkını veremedi. Bu partiye oy veren vatandaşlarımız adına doğrusu biz üzülüyoruz. Peki sonunda ne oldu? Motor su kaynattı. Bize şiir bilmez derken asıl bilmezin kendisi olduğu ortaya çıktı. Siyasette aklına her geleni söylemek sürekli polemik peşinden koşmak akıllı bir siyaset yöntemi değildir.

Muhalefetin engellemelerine prim vermeden bu yüce çatı altında Türkiye’ye aşkla hizmet edeceğiz. Unutmayınız bize oy versin veya vermesin her bir vatandaşın emaneti bizlerin omuzlarındadır. Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partili dostlarımıza da teşekkür ediyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli’ye tekrar geçmiş olsun diliyorum. Sağlığına kavuşmasından dolayı duyduğumuz memnuniyeti özellikle ifade ediyoruz.

Medyaya yansıyan iddiaların yenilir yutulur tarafı yok. Ana muhalefet cephesinde patlak veren iddiaları kendi seçmenlerinin de büyük bir teessüfle takip ettiğine inanıyorum. Son tartışmalarda bizim tavrımız bellidir. Biz şeffaflığın ve seçmen iradesinin özgürce tecelli etmesinden yanayız. Temennimiz ortaya dökülen pisliklerin ana muhalefette arınmaya ve temizliğe vesile olmasıdır. Onlar adına biz utanıyoruz. Bundan arınmaları gerekiyor. Bizim onların hançer siyasetiyle oyalanacak vaktimiz yok. Kapanmamış hesapları varsa buna bizi alet etmesinler. Konu yargıda, bizi dahil etmeye kalkmasınlar.

Gazze’de sürgün planına izin yok. Gazze üzerindeki gayriinsani planlara göz yummayız. Avrupa susarken sesimizi yükselttik. Gazze’de mazlumların yanında dimdik ayaktayız… Liderlere TOGG hediyemiz de muhalefeti rahatsız etti. Ufku dar olanlar anlamaz. Milletimizin binlerce yıllık tarihini bilmeyenler binlerce kilometre uzakta Türkiye’ye gösterilen muhabbeti anlamaz.

“Bunlar eski Türkiye’de siyaseti dizayn ediyordu”

TÜSİAD’ın haddi aşan ve buram buram provokasyon kokan açıklamalarına geçmeden önce şunu belirtmek istiyorum. Demokrasilerde hiç kimse eleştirilerden azade değildir. Tutarlı olması halinde eleştirilere kulak tıkamayız. TÜSİAD zihniyeti geride kaldı. Bunlar eski Türkiye’de siyaseti dizayn ediyordu.

Muhalefet TÜSİAD’ın açıklamasıyla sıraya girdi. TÜSİAD yönetiminin açıklamaları sonrasında ’emre amade uşak’ misali sıraya giren muhalefet figürlerini nazarı dikkate almıyoruz. Kuklalarla bizim işimiz olmaz. Bizim muhatabımız kuklacılardır. TÜSİAD zihniyetinin ne demek olduğunu hatırlatıyoruz. TÜSİAD’ın eski zihniyetinin yeniden tedavüle sokulmaya çalışıldığının farkındayız.

2002 öncesi zihniyeti hatırlıyoruz. TÜSİAD iktidara ayar veriyordu, buna dur dedik. Türkiye’nin gerçek anlamdaki her demokrasi ve kalkınma hamlesi TÜSİAD zihniyetini daima rahatsız etmiştir. Morali bozuk olan ülke değil, TÜSİAD demirbaşlarıdır. Çöken TÜSİAD’ın iddia ettiği sistem değil kendilerinin altın devirlerini yaşadığı dönemlere ilişkin hayalleridir. Güven bunalımında olan halk değil TÜSİAD’dır. Ey TÜSİAD deprem afetinde siz ne yaptınız? AFAD’ın yanında ne kadar destek verdiniz. Ne ile oralarda bulundunuz.

Biz burada olduğumuz sürece eski sistemi geri getirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Türkiye sizin tapulu mülkünüz, millet sizin personeliniz, siyasetçiler de maaşlı elemanlarınız değildir. Siyaset yapacaksınız parti kurun. Hukukun kapsama alanı dışında tutulduğunuz eski Türkiye’yi özlüyor olabilirsiniz ama yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz.”

Paylaşın

Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ Hakkında 4 Yıl 8 Aya Kadar Hapis Talebi

Ümit Özdağ hakkında “Cumhurbaşkanı’na alenen hakaret” suçundan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. İddianamede, Erdoğan “müşteki”, Ümit Özdağ ise “şüpheli” olarak yer aldı.

İddianamede, Özdağ’ın gerçekleştirdiği söz ve beyanları ile Cumhurbaşkanına Hakaret suçunu işlediği, Cumhurbaşkanına yönelik söylediği kabul edilen ifadelerin Cumhurbaşkanının onur, şeref ve saygınlığını zedeleyici söz ve beyanlar olduğu belirtildi.

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hakkında Antalya konuşması nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenlendi.

Özdağ’ın söylediği ifadelerin TCK 299/1-2 maddesinde belirtilen “Cumhurbaşkanına hakaret” kapsamına girdiğini savunan savcılık, 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle iddianame düzenleyip Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. İddianamede ayrıca siyasi yasak da talep edildi.

Ne olmuştu?

Özdağ, Antalya İl Başkanları İstişare Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Emin olun ki son 1.000 yılda gerçekleşen hiçbir Haçlı Seferi, Erdoğan’ın ve AKP’nin Türk milletine ve Türk devletine verdiği zararı vermemiştir. Hiçbir Haçlı Seferi, Türk Devleti’ne casusları sokamamıştır” demişti.

Erdoğan döneminde Türk milletinin geniş kesimlerinin “Allah’la aldatanlardan dolayı dinlerinden soğumaya başladığını” belirten Özdağ, Erdoğan döneminde “deist, ateist oranının yüzde 16’yı aştığını” öne sürmüştü.

Özdağ ayrıca, “Erdoğan, Türk milletinin devletini tarikat ve cemaatler arasında dağıtarak, şirk koşanları devlete ortak ederek, Türk milletinin inancına zarar vermektedir, milyonlarca sığınmacı ve kaçağı Anadolu’ya sokarak, Türk milletinin kültürünü tahrip etmektedir. Yaşanan şey aslında bir AKP faşizmidir” ifadelerini kullanmıştı.

Bu konuşmasından bir gün sonra Ankara’da gözaltına alınan ve İstanbul’a getirilen Özdağ ertesi gece yarısı “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla tutuklanıp Silivri’deki Marmara Cezaevi’ne konmuştu.

Özdağ’ın tutuklanmasına gerekçe suçlamayla ilgili soruşturma devam ederken bu konuşması nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame düzenlenmişti.

Paylaşın

Erdoğan’dan AK Parti Yönetiminde Revizyon Mesajı

Erdoğan, partisinin olağan kongresine ilişkin yaptığı açıklamada, “Tüm Türkiye’nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız” dedi ve ekledi:

“AK Parti olarak kongrelerimizi her zaman yenilenme ve tazelenme için fırsat olarak gördük. Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur. Çünkü partimizi ve ülkemizi yöneten kadrolarımızı Büyük Kongrelerimizle belirledik. Bu süreçleri de her zaman bir makam yarışı olarak değil, hizmet aşkıyla yanan kadrolar arasında bayrak yarışı olarak gördük. Amacımız her zaman, partimizi daha ileriye taşımak ve hizmet anlayışımızı güçlendirmek oldu.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin soruları ve Erdoğan’ın cevapları şu şekilde:

3 önemli Asya ülkesinde ziyaretlerimiz oldu. Gördük ki, ülkemiz ve liderliğiniz hakkında büyük muhabbet söz konusu. Türkiye, güvenilir bir ortak ve müttefik olarak görülüyor. Asya Müslümanları ile Osmanlı’dan kalan ilişkimizi güçlendirerek, yeni sistemin inşa edilmesinde anahtar ülkelerden biri olacağız inşallah. Batı hakimiyeti sona ererken, Türkiye’nin Asya perspektifini nasıl değerlendirirsiniz?

Gerek Enver İbrahim kardeşim gerek Prabowo Subianto gerekse Pakistan’daki muhataplarımız, hepsinin de ifade ettiği bir konu var; Osmanlı. “Siz Osmanlısınız/Osmanlı’nın devamısınız. Biz sizi böyle görüyoruz.” diyorlar. Bu da bizleri gerçekten ayrı bir dünyaya, duygusallığa itiyor. Onlar bizi çok iyi anlıyorlar, ama biz kendimizi maalesef anlayamıyoruz. Sıkıntı burada. Bu seyahatte de Malezya’daki durumu gördünüz. Hele hele Endonezya’yı gördünüz. Aynı şekilde gezimizin son durağı Pakistan’ı gördünüz. Bize yönelik bu teveccüh, durup dururken olan şeyler değil. Çok açık net söyleyeyim, ecdadımızın kıymetli mirası bizim en önemli zenginliğimiz. Bizlere bütün iltifatlar Osmanlı’nın mirası üzerinden geliyor.

Onların bu büyük mirası olmasaydı, herhalde bize bu iltifatlar, bu yaklaşımlar yapılmazdı. Bu iltifatlar ecdadın bize bıraktığı mirasından kaynaklanıyor. Türkiye’nin etkinliği arttıkça hem Doğu hem Batı dünyasında bizlere ilgi de aynı nispette çoğalıyor ve çoğalacak. Bundan hiç endişeniz olmasın. Türkiye’nin hem bölgesinde hem dünyada söz sahibi olmasından, gönül coğrafyamızda yaşayan kardeşlerimiz de çok çok memnun. Biz iki farklı medeniyet, iki farklı dünya arasına çok sağlam bir gönül köprüsü inşa ediyoruz. Atalarımız, Asya’nın kültürünü, irfanını Avrupa içlerine kadar taşıyarak yaşadığımız toprakları bizler için yurt haline getirdiler. Şimdi biz, buralarda yaşıyoruz. Bizler de onların mirasını yere düşüremez, yüzümüzü sadece bir yöne çeviremeyiz.

Biz, her iki kültürü de tanıyor, biliyor ve izlerini taşıyoruz. Bu nedenle bizim için Doğu, Batı, Kuzey, Güney fark etmez. Hazreti Mevlana’nın tariflediği üzere, pergelimizin bir ayağı Anadolu’da ve Trakya’da sarsılmaz bir biçimde sabittir. Diğer ayağımızla da bizler iyilik ve güzellik götürmek için cihanı dolaşırız. Türkiye’nin Asya ile ilişkilerinde, tarihsel bağlar ve kültürel konular noktasında çok farklı bir dönemi yaşıyoruz. Bunu zenginleştirerek de yaşamaya devam edeceğiz. Batı hakimiyetinin azaldığı ve Asya’nın stratejik ağırlığını artırdığı bir dönemde, Türkiye’nin Asya perspektifi de önem kazanıyor. Asya’daki Müslüman ülkelerle ilişkilerimizi her geçen gün güçlendirmek suretiyle ekonomik, sosyal ve siyasi bağlarımızı pekiştirmek gayretindeyiz. Müslüman Asya ülkeleri ile iş birliklerimizi çoğaltarak, kalkınma ve refah alanındaki fırsatların sayısını da böylece artırabiliriz.

Önümüzdeki bu fırsatları değerlendirerek ülkelerimizin küresel bir güç haline gelmesi için ortak iradeye de sahibiz. Bu irademizi de asla kaybetmeyeceğiz. Bu arada bölge ülkeleriyle geliştirilecek ekonomik, ticari ilişkilerin hem Türkiye’yi hem de Asya ülkelerini güçlendireceğinden herhangi bir şüphe duymuyoruz. Bölge ülkelerine Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu, işte bu seyahatlerle yanımızda beraber götürdüğümüz iş adamlarımızla gösteriyoruz. Oralarda iş adamlarıyla yapılan toplantıların da ikili görüşmelerin de tabii ki neticeleri bulunuyor. Hamdolsun bunları da başarılı bir şekilde ortaya koyuyoruz.

Malezya Başbakanı Enver İbrahim’in özellikle sizin için kullandığı ve liderliğinize vurgu yaptığı ifadeler çok dikkat çekti. Bu turda gittiğiniz diğer ülkelerde de hem ülke liderleri hem de kamuoyunda bizler de benzer bir durumu gözlemledik. Şimdi başta Gazze olmak üzere, İslam dünyasının lideri olarak sizlere atfedilen bu sorumlulukla İslam dünyasına vermek istediğiniz mesajlar ne olur?

Şunu açık net söylememiz lazım. Gazze bizim yüreğimizde bir sızı. Gazze içimizde bir yara. O sızıyı dindirmek, o yarayı kapatmak için canla başla çalışıyoruz, çalışmak durumundayız. Maalesef İslam dünyası hala bu konuda toplu bir adım atamadı. Yürekler toplu vursun diye beklerken, bunu sağlayamadık. Bu konudaki eksikliklerimizi gidermek, yüklerimizden kurtulmak, bagajlarımızı da boşaltmak zorundayız. Gazze’de yaşananları hep beraber gördük, gördünüz. İşte bu akşam televizyon ekranlarında bir şey dikkatimi çekti. Katar iş makinelerini Gazze’ye gönderiyor. Büyük ihtimalle bu iş makinelerini herhalde Mısır’dan satın aldılar.

Bu iş makinelerini Gazze’ye aktarıyorlar. Oradaki hafriyatları iş makineleriyle herhalde derleyip toparlayacaklar. Başka çare yok. Aynı durum Suriye’de de geçerli. Suriye’de de iş makinelerine ciddi manada ihtiyaç var. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla yaptığımız görüşmede de bunları konuştuk. Onların da talebi bizden bu. Dışişleri Bakanımız, İstihbarat Başkanımız onlar da oraya gittiklerinde aynı durumu tespit ettiler. Yoğun bir şekilde iş makinelerine ihtiyaç var ve bu iş makineleriyle oradaki bütün o hafriyatları kaldıralım, ondan sonra da süratle yeniden inşa ve ihya çalışmalarına Suriye’de ve Gazze’de başlayalım.

Oradaki zalimler malum, din dil ırk fark etmeksizin acımaksızın oradaki insanların üzerlerine yürüyorlar. Netanyahu’nun son Amerika seyahati herhalde bizlere bir şeyler anlatıyor. Bütün bu olayların sonunda bakıyorsunuz ki, yine ortada din meselesi ciddi manada ayırıcı bir etken oluyor. “Ateşkes yapıldı” denilmesine rağmen ortada hala ateşkese dair bir emare göremiyoruz. Şimdi, beşinci safhanın adımı atılacak.

Bu beşinci safhada acaba durum ne olacak? Biz onu da izliyoruz. Temennimiz, beklentimiz odur ki beşinci safhada hiç olmazsa bu ateşkes olması gerektiği gibi, sağlam bir şekilde sağlansın. Birleşmiş Milletler’den beklediğimiz bu. Dün gece ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 1,5 saatlik görüşmesinin neticesi ne olacak, bunu da özellikle bekliyoruz. Bu görüşmeden inşallah iyi niyetle beklediğimiz bir netice alınabilirse, o zaman dünya çok daha farklı bir adımı atmış olur.

ABD Başkanı Donald Trump ile bugüne kadar sizin iletişiminiz ve ilişkileriniz iyi oldu. Dünyadaki birçok sorunun çözümüne de birlikte katkıda bulundunuz. Geldiğimiz noktada Trump’ın Gazze’ye yönelik açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gazze’de kalıcı barışın olması, soykırımın durması açısından Filistin ve Gazze meselesinde ABD yönetimi ile Türkiye bir ortak strateji geliştirebilir mi? Teşekkür ederim.

Amerika Birleşik Devletleri maalesef bölgemizle ilgili yanlış bir hesap yapıyor. Bu coğrafyanın tarihini, değerlerini, birikimini hiçe sayan bir yaklaşım içinde olmamak gerekir. Bu coğrafyada çekilen acılar yokmuş gibi davranmak, ABD’ye bir şey kazandırmaz. Siyonistlerin yalanlarına, itibar edip bu coğrafyanın ayarlarıyla oynamak mevcut yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu yol yanlış bir yol. Ülkesinde hala hakkındaki yargı süreci devam eden Netanyahu’nun söylediklerine inanmak, bölgeyi kana bulamaktan başka bir işe yaramıyor. Bunu da çok açık net gördük. Bu özlenen barışı getirmez, aksine çatışmaları daha da derinleştirir, kanı ve gözyaşını artırır.

İsrail için, kendi çıkarından daha önemli bir şey yoktur. Tarihe bakın, kendilerine devlet kurduran ülkelerle dahi bunlar ters düştü. Sayın Trump’tan seçimden önce verdiği vaadi yerine getirmesini bekliyoruz. Yeni bir savaşı değil, barışı inşa edecek adımlar atmalıdır. Bu bölgede ‘ben yaptım oldu’ yaklaşımına yer yoktur. Gazze’deki durum gerçekten son derece hassas ve karmaşık bir noktada. Gazze’de yaşananlar, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından büyük tepkilere yol açmaktadır. Bu konuda adil bir çözüm arayışı her zaman ön planda olmalıdır. Filistin halkının, korunması ve adil bir çözüm bulunması açısından hakkaniyetli bir yaklaşım, bizim için çok çok önemli. Türkiye her zaman Filistin’in haklarını savunmuş ve uluslararası arenada bu meseleye dikkat çekmiştir. Sağlanan ateşkeslerde Türkiye’nin çabaları inkar edilemez.

Tüm bu çabalar ortadayken, Gazze ve Filistin konusunda hakkaniyetli bir çözüme ulaşmak amacıyla stratejiler de geliştirilebilir. Bu adımlar ancak Filistin halkının benimseyeceği ve gerçekten adil bir çözüm önerileceği koşullar altında atılabilir. Gazze’deki soykırımın sona ermesi ve kalıcı bir barış için tüm ülkelerin iş birliği yapması, sağduyu ile hareket etmesi gerekmektedir. Kalıcı bir barışı sağlamak için uluslararası toplumun ve özellikle büyük güçlerin yapıcı bir tutum sergilemesi çok önemli. Barışa giden yolda her türlü iş birliği ve strateji olumlu bir adım olarak değerlendirilse de esas olan Filistin halkının haklarının korunması ve onlara adil bir yaşam sunulmasıdır.

Ancak süreç ‘kıyamet kopsun’ gibi ifadelerle ve katil Netanyahu’nun hayallerini süsleyen, Gazzelilerin sürgün edilmesi gibi yanlış planlarla sağlıklı bir şekilde ilerleyemez. Gazze’den Filistin halkının çıkarılması kabul edilemez. Hiçbir Müslüman ülkenin kabul etmeyeceği bu plan Gazze ve Filistin halkının haklarını hiçe saymaktadır. Bu tür bir yaklaşım uzun vadeli kalıcı barışın sağlanmasına katkı sağlamaz, aksine çatışmaları körükler.

Uluslararası toplumun, insan haklarını ve insani yardımı gözetmek yerine siyasi hesaplarla hareket etmesi bu bölgedeki krizleri de derinleştirir. Bütün bu yaraların onarılması da 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti’nin varlığının kabulüyle mümkündür. Gerçek bir barış, ancak her iki tarafın da haklarının tanındığı, eşitlik ve adaletin sağlandığı bir temel üzerinde inşa edilmelidir. Bu temel üzerine inşa edilecek her türlü barışa yönelik stratejiye ortak oluruz.

Sayın Cumhurbaşkanım, ABD ve İsrail’in tehcir açıklamaları esir takası tamamlansa dahi daha büyük bir katliamın geleceğini mi gösteriyor? Bu tehcir zorlamasında bölgesel bir savaş riski görüyor musunuz?

Özellikle bu tehciri kabul etmek mümkün değil. Bu tamamen bir vahşet olur. Buna yönelik de zaten dünya siyasetinde vicdan sahibi, gerçekten olumlu yaklaşım içerisinde olanlar hep bunu söylüyorlar. Dünya, gür bir sesle “barış ve kardeşlik” dediği müddetçe o savaş çıkmaz. İsrail ise bölgesel savaşı istemeye devam edecektir ancak bu onların yararına olmayacaktır. Kandan ve gözyaşından beslenen bir yönetim şu anda İsrail’de işbaşında. Gazze’de son İsrail katliamları başladığı günlerde koşa koşa İsrail’in yanında yer almaya çalışanların bugün gerçeği görmeye başladığını da gözlemliyoruz.

Zalimlerin en karakteristik özelliği açık söyleyeyim korkak olmalarıdır. Karşılarında güçlü bir irade gördüklerinde de bunlar sinerler. O güçlü iradenin oluştuğuna ben şahsen inanmak istiyorum. Toplumların vicdanı, liderlerin kararlılığı ile birleşmeli ve bu zalimler inşallah kaçacak yer aramalıdır. Biz bunu sağlamak için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Çelikten irademizi yok etme kudreti Allah’ın izniyle kimsede yoktur. Bu saate kadar Hamas’ın verdiği sözlere sadık kalarak süreci ilerlettiğini de açık net görüyoruz. Burada her zaman olduğu gibi sözüne güvenilmeyen taraf İsrail yönetimidir. İsrail ordusunun çekildiği bölgelerde Filistinlilere ait evleri yıktığı, arazileri kullanılamaz hale getirdiğini biliyoruz.

Gazze’de ateşkes devam ederken İsrail’e ait insansız hava aracının Gazze şeridinin güneyindeki Refah kentinin doğusunu bombaladığı ve bir Filistinlinin şehit olduğunu da biliyoruz. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail’in 19 Ocak’ta varılan ateşkes anlaşmasından bu yana Gazze şeridinde doğrudan düzenlediği saldırılarda 92 Filistinlinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Tüm bunlar İsrail yönetiminin ateşkesi kalıcı hale getirmek amacında olmadığını bize açık ve net gösteriyor. Amerika’nın cesaretlendirmesiyle yeni ve daha büyük bir katliam stratejisi gütmesi, İsrail’in de daha büyük kayıplar vermesine sebep olacaktır.

15 aydır ağır abluka ve bombardıman altındaki Gazze’den gelen esir takası görüntüleri Hamas’ın psikolojik olarak güçlü olduğunu gösteriyor. ABD yönetimi de İsrail yönetimini bilmiyorum daha ne kadar şımartır. ABD halkı ülke ekonomilerinde kara bir delik olan İsrail’in savaş maliyetini daha ne kadar üstlenir bunu da göreceğiz. Esir takası sonrası yaşanacak olası gelişmeler dikkatle izlenmeli ve barış için yeniden bir araya gelme çabaları sürdürülmelidir. Gazze’deki durum oldukça hassas ve her durumda gerginliğin artma riski bulunmaktadır. Bu nedenle her iki tarafın da sağduyuyla hareket etmesi ve barışçıl yollar araması büyük önem taşımaktadır.

Suriye geçiş dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Ankara’da bir görüşmeniz olmuştu. Suriye’nin yeniden ihyası, inşası, güvenliğin ve birliğin sağlanması için zamana ihtiyacı var. Türkiye de Suriye yönetimine, ülkenin düze çıkması için gereken desteği sağlıyor. Fakat bu bir zaman alacak. Problemlerden bir tanesi var ki zamana bırakılmaması gerekiyor. Bu da PKK meselesi. Ahmed Şara sizinle yaptığı görüşmede PKK terör örgütüne yönelik hangi adımları atacağına ilişkin bilgi verdi mi? Siz Suriye’de PKK’ya silah bıraktırılması konusunda nasıl bir takvim öngörüyorsunuz?

Suriyeliler, ülkelerinin geleceğine karar verme konusunda tüm takdir hakkına sahiptir, yetki kendilerindedir. 61 yıl boyunca halkına zulmeden Baas Rejimi yıkıldı. Şimdi Suriye, yeniden birliğini kurma noktasında adımlarını atıyor. Allah yar ve yardımcıları olsun. Bunun için Türkiye olarak biz de Suriye halkına, bugüne kadar olduğu gibi, destek vermeye devam edeceğiz. Suriye’de birliğin ve istikrarın sağlanması için yönetimin, Suriye’nin tamamını kontrol etmesi bir gerekliliktir. Hele hele terör örgütlerinin, Suriye topraklarındaki varlığı hem komşumuz Suriye’nin hem de bizim için bir tehdittir.

Kolay değil, 911 kilometrelik sınırımız var ve bu sınırı bizler kendi bölgemizden, hatta Suriye tarafından korumak durumundayız. Suriye yönetiminin terör örgütleriyle mücadelede kararlı olduğunu görüyoruz. Suriye’de şimdiden birçok silahlı oluşumun kendilerini feshettiğini de görüyoruz. Terör örgütleri, Suriye’de kendilerine yer olmadığını anlamalılar. Bunun altını çiziyorum. Yoksa onlara bu gerçeği anlatmak için harekete geçmekten biz de çekinmeyiz. Suriye’deki durum her geçen gün aydınlığa kavuşuyor ve sorunların çözümü kolaylaşıyor. Karmaşık ve zorlu bir süreç artık geride kaldı diyebiliriz. Çünkü diyalog kuran, halkına dost bir yönetim artık iktidarda.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile yapılan görüşmelerde Suriye’nin yeniden inşası ve ülkenin birliği için atılması gereken adımlar hakkında kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Türkiye’nin, Suriye’de barış ve istikrar sağlama konusundaki kararlılığı bölgedeki tüm aktörler için de büyük önem taşıyor. Suriye’nin kuzeyinde ülkemiz için tehdit unsuru olan terör örgütlerine barınma imkanı, yaşama şansı vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Şara yönetimine de bu konuda net tavrımızı belli ettik.

Suriye’nin terör örgütlerine karşı atacağı adımların neler olacağı ve nasıl bir takvim çerçevesinde ilerleyeceği belli. Görüşmemizde terör örgütlerine karşı atılacak adımlar üzerine bilgi alışverişinde bulunduk, terör örgütlerine de en net şekilde uyarılarımızı yaptık. Ya bu sese kulak verecekler ya da bırakmadıkları silahlarla onları inlerine gömeceğiz. Bölgedeki tüm gelişmeleri yakından takip ediyor, anında reaksiyon gösteriyoruz. Suriye yönetimi ile güven duygusu ve iş birliğimiz tam. Bu da süreçlerin hızlanmasına yardımcı oluyor.

Türkiye’nin, Suriye’deki bu tür gelişmeleri dikkatle takip etmesi ve zamanında müdahale etmesi yaşanabilecek olumsuz sonuçların önlenmesi açısından çok çok önemli. Suriye’nin geleceği ve toprak bütünlüğü için atılacak adımlar, sadece Suriye’nin iç durumu değil aynı zamanda Türkiye’nin güvenliği ve bölgedeki tüm aktörlerle olan ilişkileri açısından büyük önem taşımakta. Terör örgütlerine karşı en küçük bir tahammülümüz yok. Meseleyi çözecek adımları atmaya başladığımızda kimsenin bizi oyalamasına, zaman kazanmaya çalışmasına da fırsat vermeyiz.

Ziyaret ettiğiniz üç ülkenin liderlerine TOGG hediye ettiniz. Liderlerin TOGG’a olan ilgisi ve beğenisi, Türkiye’nin otomotiv sektöründeki başarısı ve yenilikçi yaklaşımını da ortaya koymuş oldu. Bu bağlamda, Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelere TOGG’un ihracatı ve bu pazarlarda konumlandırılması konusunda somut adımlar atılması planlanıyor mu? TOGG’un bu ülkelerde üretimi veya ortak girişimi gibi iş birlikleri gündeme gelebilir mi?

TOGG bizim için bir final değil, bir başlangıçtır. Otomotiv dünyasına attığımız güçlü bir adımdır. Bu yolda daha çok mesafe almamız gerekiyor ve bu mesafeleri de alacağız. Otomobilimizi hangi lider görse, test etse övgü dolu ifadelerini işitiyoruz. Malezya’da, Endonezya ve Pakistan’da da bunun benzeri oldu. Hepsi de aracı ve sunduğu konforu çok beğendiler.  TOGG’un sektördeki yerini sağlamlaştırıp yoluna devam edeceğinden hiç şüphemiz yok. TOGG yalnızca Türkiye için değil, dünya genelinde de rekabetçi bir oyuncu olma potansiyeline sahip.

Malezya, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelerle TOGG’un ihracatı ve bu pazarlardaki konumlandırılması konusunda somut adımlar atılması oldukça önemli. Bu tür iş birlikleri sadece Türkiye’nin otomotiv endüstrisini güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda bu ülkelerle olan ticari ilişkileri de şekillendirir. Öncelikle TOGG’un bu ülkelerde piyasaya sunulması, daha sonra da üretimi veya ortak yatırım fırsatları elbette gündeme gelebilir. Nitekim Pakistan, ülkelerinde üretim yapılması konusunu da gündeme getirdi. Bunlar önemli adımlardır.

TOGG’un yurt dışında konumlandırılması sadece otomotiv sektörü açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası prestiji ve ekonomik ilişkileri için de yeni bir kapı açacaktır. Bu bağlamda iş birlikleri ve ortak yatırım fırsatlarını değerlendirmek, her iki taraf için de kazançlı bir duruma dönüşebilir. İnanıyorum, Türkiye’nin otomobili TOGG, ülkemizin küresel markası da olacaktır. Çin başta olmak üzere Asya ülkelerinin elektrikli otomobil konusunda ne kadar başarılı olduklarını biliyoruz. Nitekim Çinli bir firmayla anlaşma yaptık.

Manisa’da bir fabrika kurma teşebbüsleri var. İmzaları İstanbul’da Dolmabahçe’de attık. Yine Çin’in bir diğer markasının da Samsun’da bir fabrika kurma teşebbüsleri var. Bu konuda çalışmalar devam ediyor, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Fatih Kacır da takibini yapıyor. Her ikisi de dünya çapında ciddi markalar. Bu araçların Manisa ve Samsun’da üretilmesi Türkiye’deki otomotiv sektörüne çok farklı bir hava getirecektir. TOGG’un iç piyasada yakaladığı başarıyı, otomotivdeki bu ivmeyi sürdürmekte kararlıyız. Türkiye TOGG ile adeta dünyaya sesleniyor ve ‘Biz de varız, buradayız ve güçlüyüz’ diyor.

Sayın Cumhurbaşkanım, biraz iç politikaya döneceğim. AK Parti’nin kongresine sayılı günler kaldı. Ankara’da “Parti yönetiminizle aynı zamanda acaba kabinede bir değişiklik olacak mı?” gibi konuşmalar, tartışmalar var. Siz hep bayrak yarışı dediniz buna. En çok merak edilen konu nasıl bir kabine olacak, nasıl bir A takımı olacak? Bir de bu A takımı sizin aynı zamanda seçim takımınız olacak gibi bir yorum yapılıyor. Öyle mi efendim?

Sahaya nasıl bir takım süreceğiz, bunu benden öğrenmek istiyorsunuz. Hiçbir hoca, takımı okumadan sahaya sürmez. Bizler de şu anda üzerinde çalışıyoruz. İşte İstanbul’u gördünüz, nasıl bir coşku vardı. Bu coşkunun yanında nasıl bir yapılanma orada gerçekleştirdik. İstanbul’da da aynı kadroyla sahaya çıkmadık. Gerek ana kademede gerek gençlik ve kadın kollarında güzel bir kadroyu yeni il başkanımızla beraber sahaya sürdük. Şimdi de bir taraftan ayın 23’ünde gerçekleştireceğimiz kongre için hazırlığımızı yapıyoruz. Orada da gerek ana kademeden, gerek kadınlardan, gerek gençlerden oluşan dinamik bir yapıyı kuracağız.

Bu dinamik yapıyla da inşallah tüm Türkiye’nin demografik yapısını göz önünde bulundurarak bir liste hazırlayacak ve siyaset arenasına inşallah sunacağız. AK Parti olarak kongrelerimizi her zaman yenilenme ve tazelenme için fırsat olarak gördük. Her kongremiz AK Parti ve Türkiye için önemli dönüm noktaları da olmuştur. Çünkü partimizi ve ülkemizi yöneten kadrolarımızı Büyük Kongrelerimizle belirledik. Bu süreçleri de her zaman bir makam yarışı olarak değil, hizmet aşkıyla yanan kadrolar arasında bayrak yarışı olarak gördük. Amacımız her zaman, partimizi daha ileriye taşımak ve hizmet anlayışımızı güçlendirmek oldu.

CHP’de de Cumhurbaşkanı adayı belirlemek için oldukça hararetli bir süreç işliyor. Hafta sonu da CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la bir araya geldiler, bir toplantı yaptılar ve sonrasında da bir birlik mesajı vermek üzere üç ismin içerisinde bulunduğu bir fotoğraf paylaştılar. Bu noktada Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu arasında adaylık yarışını, kıyasıya rekabeti siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum CHP’de bir bölünmeyle mi sonuçlanır yoksa ana muhalefet tek lider adayı arkasında buluşur mu? Yine buna ek olarak, CHP lideri Özgür Özel’in bir açıklaması oldu. “Eğer Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak gelirse bu bir sonraki seçim Erdoğan için referandum haline gelir” dedi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir. Kaldı ki Tayyip Erdoğan, zaten belediye başkanı iken bu konuda malum 10 ay bir cezaya çarptırılmış ve 4 ay 10 gün cezaevinde yatmış bir belediye başkanıdır. Sayın Genel Başkanın bunu örnek göstererek konuyu ifade etmesi doğru bir şey değil. Demek ki, bu işlerden hakikaten çırak çıkacak. CHP’li belediye başkanları ise, kendi aralarında şu anda savaşıyorlar. Ne benim, ne arkadaşlarım bu konuda herhangi bir meselesi yoktur.

Biz şu anda işimize bakıyoruz. Biz yatırımlarımıza bakıyoruz. Bütün bunlarla beraber partimizin bünyesindeki o diri yapıyı aynı şekilde devam ettirmeye bakıyoruz. Şu anda da arkadaşlarımdan memnunum. Hepsi görevinin başındadır. Parlamentodaki birliklerini, beraberliklerini korumak suretiyle de yola devam ediyorlar. Hatırlayın, meşhur hançer olayının hemen öncesinde CHP içinde kaynayan kazanı anlattığımızda bunlar ne demişlerdi? Tamamen birlik içerisinde olduklarını asla aralarında bir ayrılığın olmadığını söylemişlerdi. Peki, sonra ne oldu? Gizli zoom zirvelerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtına hançeri kim saplayacak, onun planlarını yaptılar.

Hatırlayın, ülkenin Cumhurbaşkanı olmasını istedikleri, karşımıza çıkarttıkları kişiyi, birkaç ay içinde yetersiz dahi ilan ettiler. Şimdi hançer kimin elinde ve kimin sırtına saplanacak doğrusu bunu da bilmiyoruz. Bu onların sorunu. Yeni zoom zirveleri yapılıyor mu, kulislerde hangi fısıltılar yankılanıyor ve bu konuda da kim, kimi nasıl vuracak, ben bunları bilemem. Böyle bir derdim de yok. Bunların dertleri hiçbir zaman millete hizmet olmadığı için, hep birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşguller. Allah bu milleti inanın CHP’den korudu.

Ya bunlar yerel yönetimlerin bazılarında iş başına geldikleri gibi ülkenin başına gelseydiler halimiz nice olurdu? Ana muhalefetin masa kurmaya ne kadar meraklı olduğunu geçen seçimlerde gördük. Şimdi de belediye başkanlarıyla kendi içlerinde üçlü masa kurdular. Bakalım onun sonucu ne olacak? Öyle anlaşılıyor ki masada bu üç kişi de birbirini yemeye başladı. Vatandaşım, bu kişilerin yönettiği belediyelerin durumuna bakarak Türkiye’yi yönetemeyecekleri kararını süratle verecektir. Daha kendi gündemlerine karar veremeyenlerin, dünya gündemini okuyarak Türkiye’nin çıkarlarını korumasını beklemek yanlış olur.

Bizim seçim diye bir gündemimiz, derdimiz yok. Bunlar yatıyor, kalkıyorlar, “seçimde seçim, seçimde seçim” diyorlar. Peki niye seçim? Türkiye’de böyle bir sıkıntı yok ki. AK Parti Teşkilatı, Genel Başkanı ve adayı ile yarın seçim olacak gibi hazırlık yapıyor. Bunu gündemde bulundurmak, kaşımak kesinlikle bizim planımızda, programımızda yok. Ankara’da yollar çamurdan yürünmüyor. Sokaklar sahipsiz köpeklerden geçilmiyor. Aynı şey İstanbul için de geçerli. Orada da aynı durum söz konusu. Vatandaş hizmet beklerken, bunlar siyasi ikbal peşinde koşuyor.

CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sizin Manisa’da yaptığınız bir konuşmaya atıfta bulunarak katıldığı televizyon programında 2023 yılı Kasım ayında yapılan CHP kurultayı için “şaibe” iddiasını gündeme getirdi. Ardından bu konuyla ilgili Bursa’da bir soruşturma başlatıldı. Söz konusu soruşturma kapsamında yetkisizlik kararı verilmesiyle Ankara Cumhuriyeti Başsavcılığı tarafından aynı konuda yürütülen bir soruşturma olduğu ortaya çıktı. Tüm bu gelişmeler çerçevesinde CHP’de yaşanan kurultay tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar ifade ettiğim gibi bizim sorunumuz değil. Bunlar tamamıyla yargının sorunu. Eğer ben bir siyasi parti lideri, Cumhurbaşkanı olarak bunları muhatap alırsam, benim gündemimi işgal ederse bu beni küçük düşürür. Böyle bir şeyi kabul etmem mümkün değil. Şunu açık net söyleyeyim ki bütün bunlar tamamıyla yargının konusudur. Bununla ilgili yargı nasıl bir tasarrufta bulunur, onu da vereceği kararla görürüz. Bunlar, CHP’nin yeni yönetimi ile eski yönetimi arasındaki kavganın yansımaları. Ancak oradaki çarpık ilişkiler ağı, siyaset kurumunun tümünü olumsuz etkiliyor. Meseleye dahil olan herkes CHP kurultayında neler yaşandığını biliyor.

Ama “görmedim, duymadım, bilmiyorum” diyerek üç maymunu oynuyorlar. Halbuki gördüler, duydular, yaşadılar, biliyorlar. Konu, yargıya da intikal etti. İddiaların yargı tarafından araştırılması sonucu, birçok gerçeğin ortaya çıkması muhtemel. Görüyorsunuz partinin bir önceki Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da “şaibe yoktur” diyemiyor. Sadece mevcut CHP yönetiminin açıklama yapması gerektiğini söylüyor. CHP yönetimi ise iplikleri pazara çıkmasın diye konuya hiç temas etmiyor. Bakalım oradaki kötü kokular nasıl bir çukurdan geliyor?

Bolu Kartalkaya’daki otel yangını faciasından hareketle acaba yapısal bir adım atmaya olan ihtiyacı nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin AFAD benzeri Türkiye genelinde sadece belediye ölçeğine bırakılmayan daha kapsamlı bir itfaiye teşkilatının kurulması gibi. Aynı zamanda gerek kamu tesisleri, hastaneler başta olmak üzere gerekse yine vatandaşın yoğun konakladığı bu tesislerde alınacak ilave önlemler noktasında bakanlıkların çalışması sizin verdiğiniz direktifle belli bir aşamaya geldi mi? Ve en önemlisi merkezi yönetimle yerel yönetimin sorumluluk ya da yetki sınırlarına ilişkin de bazı belirsizlikler de olduğu tartışma konusu. O noktada da bir adım atılacak mı?

Her şeyden önce Bolu Kartalkaya’daki yangın faciasında yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. Kartalkaya’daki olay çok çok hazin. Bolu’da canımızı yakan bu olayın aydınlatılacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Benzerinin yaşanmaması için ne yapılabilir, nasıl bir eksik bu felakete neden oldu, hangi tedbirleri almalıyız? Tüm bu soruların yanıtı verilecek. Bir düzenleme gerekliyse mutlaka yapılacak. Zaten Meclis’imiz şu anda biliyorsunuz bir araştırma komisyonunu kurmuş vaziyette. Oradaki araştırma tedbirleri konusunda inanıyorum ki bu komisyonun vereceği rapor, bizler için de yol gösterici olacaktır.

Bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına gerekli önlemler alınması son derece önemli. Konuya yaklaşımda bir zihniyet değişimine gitmemiz şart. Yangın güvenliği konusunda yeni kriterlerin getirilmesi, oteller, kamu binaları, hastaneler ve plazalar gibi riskli alanlar için kritik bir adım olacaktır. Bu tür yerlerde yangın güvenliği standartlarının arttırılması ve düzenli denetimlerin yapılması hem can güvenliğini sağlamak hem de mal kaybını önlemek açısından gerekli. Yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi de çok çok önemli.

Yerel yönetimler kendi bölgelerindeki yangın güvenliği önlemlerini alırken, merkezi idare de bu uygulamaların denetimini sağlamalıdır. Hükümetin bu tür olayların ardından yangın güvenliği konusunda bakanlıklar aracılığıyla yapacağı çalışmalar da son derece mühim. Hem yerel yönetimlerin hem de merkezi idarenin iş birliği yaparak yangın güvenliği alanında etkili bir strateji geliştirmesi ve uygulaması toplumun güvenliği için kaçınılmazdır. Yargıya intikal eden olayda sorumluların hepsinin hesap vermesi için ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Ülke ekonomimizin lokomotiflerinden turizm sektörümüzün bu gibi felaketlerle yara almaması için devlet olarak ne gerekiyorsa bunu da yapacağız.

Gerek Gazze ve Suriye gibi gündemler dolayısıyla gerekse iç politikada aciliyet kesbeden gündemler dolayısıyla bir süredir yeni anayasa gündemdeki ağırlığını yitirmiş gibi gözüküyor. Hem bu süreçle ilgili bilgi vermenizi rica edeceğim, hem de seçimden önce seçime de tesir edecek bir yeni anayasa sürecine Türkiye girer mi?

Her şeyden önce anayasa konusu gündemde, üst sıralarda yerini alıyor. Bu konu biliyorsunuz bizim her zaman gündemimizde. Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı gerçeğini unutmadan çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’yi değişen dünyada geride bırakan, ayağına pranga olan anayasanın yenilenmesi gerektiğini anlatmaya da devam edeceğiz. Uzlaştırıcı, birleştirici, özgürlükçü, toplumun tüm kesimlerini kuşatan sivil bir anayasa temel hedeflerimizden biridir. Daha önce de söylediğimiz gibi biz bu anayasa meselesini gündem kaygısıyla değil gerçek bir ihtiyaç olduğu için gündemimizde tutuyoruz.

Yeni ve sivil bir anayasa, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir öneme sahip. Bu süreci sadece hukuki bir belge oluşturmaktan ibaret görmüyoruz. Sivil anayasayı 22 yılda Türkiye’ye kazandırdığımız demokratik değerleri, insan haklarına dair kazanımları ve bireysel özgürlükleri garanti altına almak olarak görüyoruz. Konunun zaman zaman gündemdeki ağırlığını kaybetmesi yeni bir anayasaya olan ihtiyacı azaltmıyor.

Aksine bu süreç seçimlerden önce gündeme gelerek toplumda daha fazla tartışma ve katılım oluşturabilir. Seçim öncesi bir yeni anayasa süreci hem siyasi partilerin hem de toplumun bu konudaki görüşlerini ortaya koyması açısından oldukça önemli olacaktır. Türkiye’nin çeşitliliği ve dinamik toplumsal yapısı göz önüne alındığında yeni bir anayasa hazırlığı, toplumun geniş kesimlerinin ihtiyaçlarını dikkate alan kapsayıcı ve adil bir çerçeve oluşturmak için kritik bir fırsat sunacaktır.

Toplumun tüm kesimleri, yeni anayasayı, Türkiye’nin geleceği için bir fırsat olarak değerlendirmelidir. Bu süreç sadece siyasi bir araç değil, aynı zamanda toplumsal barış ve dayanışma için de önemli bir adım olabilir. Halkın desteği ve katılımıyla Türkiye’nin ihtiyaçlarına yanıt veren bir anayasa taslağının oluşması bu arada mümkündür. Cumhur İttifakı olarak bu konudaki samimiyetimizi her fırsatta somut örneklerle gösterdik. Aynı hassasiyeti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan diğer siyasi partilerden de bekliyoruz.

Paylaşın

Yavaş’tan Erdoğan’a “İcraatlarımızla Konuşuyoruz” Yanıtı

Erdoğan’ın “Bunlar siyasi ikbal peşinde koşuyor” sözlerine yanıt veren ABB Başkanı Mansur Yavaş, “Ankaralıların güvenini yüzde 60’ın üzerinde almış bir belediye olarak, algılarla değil, icraatlarımızla konuşuyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, sosyal medya hesabı üzerinden AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine yanıt verdi.

Yavaş, “Biz Ankara’da belediyeciliği polemikle değil, hizmetle yapıyoruz. Elbette sokaklarımız bazen çamur da olabilir; bazı eksikliklerimizde. Ama bizim yönetim anlayışımız tertemiz: Şeffaf, hesap verebilir, katılımcı ve aynı zamanda da sosyal ve üretken belediyeciliktir” dedi.

Ankaralıların güvenini yüzde 60’ın üzerinde almış bir belediye olarak, algılarla değil, icraatlarımızla konuşuyoruz” diyen Yavaş, şu ifadeleri kullandı: “Bizim tek dayanağımız halkın iradesidir, tek hesabını verdiğimiz makam da Ankaralıların vicdanıdır.”

Erdoğan ne demişti?

Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretleri dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, ABB Başkanı Mansur Yavaş ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef alarak şu ifadeleri kullanmıştı:

“Kime ne tür bir siyasi yasak gelir veya gelmez her şeyden önce bu benim derdim değil. Bu yargının konusudur, bunların takibini yargı yapar. Eğer birisi suç işlediyse, yargı bunun değerlendirmesini yapar, cezasını verir. Kaldı ki Tayyip Erdoğan, zaten belediye başkanı iken bu konuda malum 10 ay bir cezaya çarptırılmış ve 4 ay 10 gün cezaevinde yatmış bir belediye başkanıdır.

Sayın Genel Başkanın bunu örnek göstererek konuyu ifade etmesi doğru bir şey değil. Demek ki, bu işlerden hakikaten çırak çıkacak. CHP’li belediye başkanları ise, kendi aralarında şu anda savaşıyorlar. Ne benim, ne arkadaşlarım bu konuda herhangi bir meselesi yoktur.

Biz şu anda işimize bakıyoruz. Biz yatırımlarımıza bakıyoruz. Bütün bunlarla beraber partimizin bünyesindeki o diri yapıyı aynı şekilde devam ettirmeye bakıyoruz. Şu anda da arkadaşlarımdan memnunum. Hepsi görevinin başındadır. Parlamentodaki birliklerini, beraberliklerini korumak suretiyle de yola devam ediyorlar.

Hatırlayın, meşhur hançer olayının hemen öncesinde CHP içinde kaynayan kazanı anlattığımızda bunlar ne demişlerdi? Tamamen birlik içerisinde olduklarını asla aralarında bir ayrılığın olmadığını söylemişlerdi. Peki, sonra ne oldu? Gizli zoom zirvelerinde Sayın Kılıçdaroğlu’nun sırtına hançeri kim saplayacak, onun planlarını yaptılar.

Hatırlayın, ülkenin Cumhurbaşkanı olmasını istedikleri, karşımıza çıkarttıkları kişiyi, birkaç ay içinde yetersiz dahi ilan ettiler. Şimdi hançer kimin elinde ve kimin sırtına saplanacak doğrusu bunu da bilmiyoruz. Bu onların sorunu.

Yeni zoom zirveleri yapılıyor mu, kulislerde hangi fısıltılar yankılanıyor ve bu konuda da kim, kimi nasıl vuracak, ben bunları bilemem. Böyle bir derdim de yok. Bunların dertleri hiçbir zaman millete hizmet olmadığı için, hep birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşguller. Allah bu milleti inanın CHP’den korudu.

Ya bunlar yerel yönetimlerin bazılarında iş başına geldikleri gibi ülkenin başına gelseydiler halimiz nice olurdu? Ana muhalefetin masa kurmaya ne kadar meraklı olduğunu geçen seçimlerde gördük. Şimdi de belediye başkanlarıyla kendi içlerinde üçlü masa kurdular. Bakalım onun sonucu ne olacak?

Öyle anlaşılıyor ki masada bu üç kişi de birbirini yemeye başladı. Vatandaşım, bu kişilerin yönettiği belediyelerin durumuna bakarak Türkiye’yi yönetemeyecekleri kararını süratle verecektir. Daha kendi gündemlerine karar veremeyenlerin, dünya gündemini okuyarak Türkiye’nin çıkarlarını korumasını beklemek yanlış olur.

Bizim seçim diye bir gündemimiz, derdimiz yok. Bunlar yatıyor, kalkıyorlar, ‘seçimde seçim, seçimde seçim’ diyorlar. Peki niye seçim? Türkiye’de böyle bir sıkıntı yok ki. AK Parti Teşkilatı, Genel Başkanı ve adayı ile yarın seçim olacak gibi hazırlık yapıyor.

Bunu gündemde bulundurmak, kaşımak kesinlikle bizim planımızda, programımızda yok. Ankara’da yollar çamurdan yürünmüyor. Sokaklar sahipsiz köpeklerden geçilmiyor. Aynı şey İstanbul için de geçerli. Orada da aynı durum söz konusu. Vatandaş hizmet beklerken, bunlar siyasi ikbal peşinde koşuyor.”

Paylaşın

Erdoğan: Dünya İhracatından Aldığımız Payı İkiye Katladık

Türkiye – Malezya İş Forumu’nda konuşan Erdoğan, “Son 20 yılda altyapıya 300 milyar dolara yakın yatırım yaptık, ihracatımız 20 yılda 20 kattan fazla arttı, dünya ihracatından aldığımız payı ikiye katladık” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî temaslarda bulunmak üzere ziyaret ettiği Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’daki programı kapsamında, Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi’nde düzenlenen, Türkiye-Malezya İş Forumu kapanış oturumuna katılarak bir konuşma yaptı.

Türkiye Malezya arasındaki bağların 500 yıllık köklü bir tarihi bulunduğuna işaret eden Erdoğan, geçmişten gelen bu sağlam temel üzerinde bugün iki ülke her alanda mükemmel ilişkiler tesis ettiklerini, iş birliğini kapsamlı stratejik ortaklık düzeyine çıkardıklarını ifade etti ve iş dünyasının bu güçlü ortaklığın lokomotifi konumunda olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları kaydetti: “Üç kıtanın kesiştiği noktada yer alan bir ülke olarak bölgemizde ve dünyada etkili iktisadi ve ticari ortaklıklar kurmaya büyük önem atfediyoruz.  Türkiye ekonomisi, bölgemizdeki çatışmalara, savaşlara ve 2023 yılında yaşadığımız asrın felaketi olan büyük depreme rağmen büyümesini sürdürüyor. Son 20 senede yıllık ortalama yüzde 5 dolaylarındaki büyüme oranını yakalayabilen az sayıda ülkelerden biriyiz.

Yine son 20 yılda altyapıya 300 milyar dolara yakın yatırım yaptık, ihracatımız 20 yılda 20 kattan fazla arttı, dünya ihracatından aldığımız payı ikiye katladık. Şeffaf öngörülebilir ve yatırımcı dostu politikalarımız sayesinde son 20 yılda 270 milyar dolara yakın uluslararası doğrudan yatırım çektik, Türkiye’deki yabancı sermayeli şirket sayısı 6 binden 80 binin üzerine çıktı.”

Yatırımcılara çağrı

Türkiye’ye güvenen, inanan, ülkemizin potansiyeline yatırım yapan girişimciler, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da pişman olmayacaklardır” diyen Erdoğan, şunları söyledi:

“Türkiye, konumu, ekonomisi, altyapısı ve teşvik uygulamalarıyla Malezyalı yatırımcılar için önemli. Suriye’de çatışmaların son bulmasıyla burada da ciddi yatırımların olduğunu görüyoruz. İki ülke el ele vererek buradaki fırsatları değerlendireceğiz. Türkiye’yi üretim merkezi olarak değerlendirmeleri için üreticileri davet ediyorum.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’a: Bana Gösterdiğin Sertliği Trump’a Da Göster

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Erdoğan’ın “Bizim icraatımızın ulaştığı yerlere senin hayallerin bile ulaşamaz Ekrem” sözlerine verdiği yanıtta, “Bana gösterdiğin sertliği Trump’a da göster” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstanbul 8. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmasında, kendisine yönelik sözlerine yanıt verdi.

Ekrem İmamoğlu, “Cumhurbaşkanı’nın tek derdi bugün yine icraatlarımız olmuş. Kendisine tavsiyem; dokunulmazlığı olmayan bana karşı gösterdiği istikrarlı sertliğin benzerini, “Gazze, ABD toprağı olacak.” diyen ABD Başkanı’na da gösterebilmesi. 2 yıldır hamiliğine soyunduğunuz Gazze için, 3 gündür bu iddialı sözlere tek kelime etmediniz” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan, “Gelirken bilboardlarda bir şeyler gördüm İstanbul’u konutlarla donatmışlar, bizim 23 yılda yapamadığımızı onlar 5 yılda yapmışlar. Böyle bir şey gördünüz mü? Ey Ekrem efendi, sen bunları delillendir ispat et, bak bakalım Erdoğan ne yapıyor? Bizim icraatımızın ulaştığı yerlere senin hayallerin bile ulaşamaz” demişti.

Paylaşın

Erdoğan’dan İmamoğlu’na: Kendine Gel

Partisinin İstanbul İl Kongresi’nde konuşan Erdoğan, İstanbul’a yapılan yatırımları hatırlatarak, “Bay Ekrem laf ola beri gele yok. Verdiğim rakamlara dikkat et, ondan sonra da kendine gel” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstanbul 8. Olağan İl Kongresi’nde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“İstanbul, bir semtini sevmeye bir ömrün kâfi gelmeyeceği güzel İstanbul. Toprağında sahabeler yatan, fahri kâinat efendimizin sancaktarı Eyüb El Ensari Hazretleri’ni sinesinde misafir eden aziz İstanbul. Fatih Sultan Mehmet’in fethine mazhar olduğu emsalsiz İstanbul.

Medeniyet bahçemizin gülistanı, lalezârı, hüsn-ü hattı, erguvanı zarif İstanbul. İlimde derinleşmenin, estetikte incelmenin, sanatta yükselmenin adı, ocağı, adresi, vakur İstanbul. Milletimizin aşkı, sevdası, tutkusu yâri İstanbul. Seni bugün bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Güzelliğinle tüm dünyanın gözlerini kamaştıran, kalbimizde her zaman ayrı bir yeri olan İstanbul’umuzda il kongremiz vesilesiyle sizlerle bir araya gelmenin bahtiyarlığını yaşıyorum. AK Parti İstanbul 8. olağan ilk kongremizin partimiz, ülkemiz, milletimiz ve gözbebeğimiz İstanbul için hayırlara vesile olması için Rabbimden niyaz ediyorum.

Kıymetli yol ve dava arkadaşlarım. Biliyorsunuz bugün İstanbul teşkilatımızda bayrak değişimi yaşanıyor. 4 yıldır İstanbul il başkanlığı görevini şanla, şerefle, sorumluluk bilinciyle yürüten ve bugün nöbeti devreden Osman Nuri Kabaktepe’ye partim ve teşkilatım adına teşekkür ediyorum. Gençler unutmayın, 2028’den sonra yeni bir İstanbul yeni bir Türkiye inşa edeceğiz.

Bugünden itibaren AK Parti İstanbul İl Başkanlığı vazifesini üstlenecek olan Abdullah Özdemir kardeşime Rabbimden üstün hizmetler ve başarılar niyaz ediyorum. Abdullah Özdemir, tabiri caizse çekirdekten yetişmiş Bağcılar Gençlik Kolları’ndan başlayarak partimizin çeşitli birimlerinde görev almış, örnek çalışmalarıyla göz doldurmuş kardeşimizdir.

Abdullah kardeşimizin Osman Nuri kardeşimizden devralacağı emanete hakkıyla sahip çıkacağına, partimizi daha da yüksek seviyelere taşıyacağına yürekten imanım var. Kendisini ve ekibini şimdiden tebrik ediyorum. Unutmayın AK Parti bir erdemliler hareketidir. Ana kucağıdır, baba ocağıdır, vatan için aşkla çarpan kalplerin buluşma noktasıdır. Bu kutlu hareketin her bir mensubu partimiz ve ülkemiz için ter döken her bir yol arkadaşımız adını tarihe şimdiden yazdırmıştır.

Gönül ve kültür coğrafyamızda, dünyanın farklı köşelerinde bu harekete destek veren her bir kardeşimiz bizim için değerlidir. Şu an bu salonda bulunan her bir kardeşimin bu hareketin hikâyesinde silinmez bir yere sahip olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Görevimiz ne olursa olsun hepimiz kökü mazide, gözü atide olan kutlu bir davanın neferleriyiz. Tayyip Erdoğan olarak, genel başkan sıfatımdan ziyade bu hareketin bir neferi olmanın heyecanı her zaman kalbimin derinliklerinde hissettim. Sizlerin yol ve mücadele arkadaşı olmaktan her zaman şeref duydum. Son nefesime kadar da AK Parti’nin millet, memlekete ve insanlığa hizmet mücadelesinde yer almanın haklı gururunu yaşayacağım.

Şunu lütfen hiçbir zaman unutmayınız; 14 Ağustos 2001’de partimizi nasıl kurduysak, 3 Kasım 2002’de milletimizin oyu ve duasıyla nasıl yola çıktıysak, vesayet odaklarını, kirli yapıları, karanlık planları nasıl yıktıysak, kapatma davalarını, muhtıraları, gece yarısı bildirilerini, alçak saldırıları nasıl püskürttüysek, engelleri, yasakları, kısıtlamaları nasıl ortadan kaldırdıysak Allah’ın izniyle çok daha fazlasını yine birlikte başaracağız.

Unutmayın; gençler 27 Nisan’da, 7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde bu devlete ihanet edenlerin yakasına nasıl yapıştıysak, gariplerin, mazlum, mağdurların, dışlananların, hor görülenlerin sesini hem ülkemizde hem de dünyada nasıl duyurduysak, 22,5 yıldır Türkiye’yi başarıdan başarıya nasıl koşturduysak. Gelirken bilboardlarda bir şeyler gördüm İstanbul’u konutlarla donatmışlar, bizim 23 yılda yapamadığımızı onlar 5 yılda yapmışlar! Böyle bir şey gördünüz mü? Ey Ekrem efendi, sen bunları delillendir ispat et, bak bakalım Erdoğan ne yapıyor?

Bizim icraatımızın ulaştığı yerlere senin hayallerin bile ulaşamaz Ekrem! Şimdi aynı azim ve kararlılıkla aynı hizmet aşkıyla çalışarak ülkemizi bölgesinde ve dünyada çok daha yüksek seviyelere götüreceğiz.

Bu vesile ile Cumhur İttifakı ortağımız MHP Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli’ye şahsım ve partim adına geçmiş olsun dileklerimi iletiyor kendisine yüce Allah’tan acil şifalar diliyorum. Sağlık durumu iyi olan sayın Bahçeli’nin nekahat dönemini bir an önce tamamlayarak Türkiye’ye hizmet mücadelesini eskisinden daha büyük kararlılıkla devam edeceğine inanıyorum. Bugün yaptığım telefon görüşmesinde durumunun gayet iyi olduğunu kendinden dinleme fırsatı buldum.

Ben değil biz diyeceğiz. Aramıza nifak tohumları ekmeye kalkanların oyunlarına gelmeyecek, pusuda bekleyen fitne tüccarlarına ümit kırıntısı dahi vermeyeceğiz. Biz çıkar birliği değil; dava arkadaşlığı, kader ortaklığı yapmış, kardeşçe kenetlenmiş kadroyuz.

Bulunduğumuz görevlere sadece aziz millete layıkıyla hizmet yapmak için geldik. Millet bizi buralarda tuttuğu müddetçe de kimin ne dediğine bakmadan hizmet üretmekten bir an olsun geri durmayacağız.

İnancımızda küfre açılan bir kapı olarak görülen yeis tuzağına asla düşmeyecek, işimize ve hedeflerimize odaklanacağız. Bu toprakları birbirine daha sıkı bağlarla kenetlemeyi sürdüreceğiz. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak iç cephemizi sağlamlaştıracak, 85 milyonun hayallerini gerçeğe dönüştürmenin gayretinde olacağız.

Milli güvenliğimize tehdit oluşturan tüm yapılarla mücadelemizi, şehit ailelerimizin ve gazilerimizin yüzünü kara çıkartmayacak şekilde sürdüreceğiz. Mevla yâr ve yardımcımız olsun, yolumuzu bahtımızı açık etsin diyorum.

Dün 53 bin 737 canımızı yitirdiğimiz 6 Şubat depremlerinin ikinci seneyi devriyesiydi. Asrın felaketinde hayatını kaybeden kardeşlerimi bir kez daha rahmetle yâd ettik. Onun için Adıyaman’daydık. Üzerinden 2 asır geçse dahi böylesi büyük afeti unutmak mümkün değil.

Rabbim kederli ailelerimize sabr-ı cemil ihsan eylesin. Depremin yıldönümünde de afetzedelerimizi yalnız bırakmadık. Bakanlarımız, milletvekillerimiz, genel merkez, MYK, MKYK üyelerimiz deprem bölgesindeki şehirlerimizi ziyaret etti. Adıyamanlı kardeşlerimizle kucaklaştık hem depremzedelerimize yeni yuvalarının anahtarını teslim ettik hem de bazı hayırseverlerimize plaketlerini takdim ettik.

Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden geçer. Konutlarıyla, altyapı projeleri, sosyal donatı alanları, hastaneleri, okulları, işyerleriyle şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırıyoruz. Son 2 yılda depremin yol açtığı kayıp ve zararın telafisiyle afet risklerinin azaltılması için 2,6 trilyon liralık kaynak kullandık.

201 bin 580 konut ve işyerinin kurasını çektik, anahtarlarını hak sahibi vatandaşlarımıza teslim ettik. Yerinde dönüşüm projemizde 38 bin 202 adet bağımsız bölümün yapımına başlandı. Biz yıkıntılarla uğraşırken muhalefetten birileri çıkmış ‘hükümet bu enkazın altında kalır’ demişti. Yine o günlerde bu yükün altında ezilmemiz için ellerini oğuşturanlar milletin yürek yangınından siyasi rant devşirmeye çalışanlar vardı.

Haritada yerini dahi bilmedikleri ülkeleri Türkiye’ye örnek gösterecek olanlar olmuştu. Vatandaşın umudunu kırmak, irademizi örselemek için herşeyi denediler. Yapamazsınız, bu inşaatları bitiremezsiniz dediler. Akıl, insaf, ahlak dışı iddia ile karşımıza dikildiler. Tökezlememizi bekleyenlerin hevesini kursaklarında bıraktık. Cevabımızı teslim ettiğimiz 201 bini aşkın konutla verdik. Siyasetteki kadrolu hizmetsizler korosunu 2 yılda inşa ettiğimiz yol, hastane, okul, üretim tesisleriyle hayal kırıklığına uğrattık.

Elbette henüz her şey bitmiş değil. Teslim etmemiz gereken birçok konut, yapacak çok işimiz var. İlk günden beri mesuliyetimizin bilinci ile hareket ediyoruz. Konutların yüzde 45’ini teslim ettik. Kalan 250 bin konut ve işyerini hızlıca bitirmenin gayretindeyiz. Söz verdik, ahd ettik, Allah’ın izniyle milletimize mahçup olmayacağız.

Artçı sarsıntılar devam ederken ortalığı velveleye verip de 2 yıldır ortalıkta görünmeyen deprem turistlerine bir çift sözüm var. Asrın vicdansızlığını sergilediniz, depremzedelerimize oy tercihinden dolaıyı hakaret ettiniz. Hiç mi kendinizden utanmıyorsunuz. Hiç mi vicdan azabı duymuyorsunuz.

Bir çift sözüm de bol bol vaat dağıtıp sırra kadem basanlaradır. Hani bedava ev yapıyordunuz, hani herşeyi ücretsiz sağlıyordunuz? Ne oldu, niçin sözlerinizin arkasında duramadınız? Her fırsatta hükümeti, devleti, AK Parti’yi acımasızca eleştiriyorsunuz. Bizim yaptıklarımızı kötüleyeceğinize belediyeler eliyle yapsaydınız ya! Şu anda yönetimi sizde olan belediyelerde ne yapıyorsunuz? Bedava konutları, evleri, işyerleri unuttunuz mu? Niçin yapmıyorsunuz? Elinizi tutan mı oldu, sizi engelleyen mi oldu? Neden yapmadığınızı çıkın milletimize, depremzedelere lütfen açıklayın.

Bu soruların hiçbirine tatmin edici cevap veremezler. Siyaset yapmakla polemik yapmayı aynı şey zannediyorlar. Unutmayın her tırtıldan kelebek olmaz maalesef bunların kozasında ülkeye ve millete hizmet eden siyasetçi çıkmıyor. Deprem bölgesinde verdikleri sözler seçim sonrasında unutuldu gitti. Bu işleri az çok bilen herkes Türkiye’nin deprem bölgesinde yürüttüğü çalışmalardan hayranlık ve takdirle bahsediyor.

Biz 100 bin 200 bin konut yaptık deyince hayretlerini gizleyemediklerini defalarca gördük yurt dışında. Ana muhalefet partisi deprem meselesinde bile polemik yapıyor. Karalama, kötüleme peşinde koşuyor.

Bu tür durumlar için büyüklerimizin kullandığı bir kelam-ı kibar vardır. Eskiler hem iş yapmayıp, yapılan işe çalım atanlara dinime dahleden bari müselman olsa, derler. Ana muhalefetin ahvali de tam olarak böyle. Depreme dair, depreme hazırlığa dair ne bir projeleri ne de elle tutulur bir icraatları var. İnşa etmek deyince akıllarına ev, köprü, yol, hastane değil balya balya dizilen para kuleleri geliyor. Şişirilmiş konser faturaları ile belediyeleri yağmalamaları kâr sayıyorlar. Halk düşmanı radikal sol örgütlerin sloganıyla adliye önünde polise saldırmak neredeyse rutinleri hale geldi.

Devletin hakim, savcısı ile uğraştıkları kadar bünyelerini saran yolsuzluk, hırsızlık, kayırmacılıkla uğraşmıyorlar. Parti içi iktidar kavgası gözlerini kör etmiş durumda. Yıllarca Gandi Kemal diyerek omuzlarında taşıdıkları şahsı bugün gık dese linç ediyorlar. Salındaki ve solundakilerin arasında kalmaktan pestile dönmüş mevcut genel başkanın çaresizliği, öfkesi artık diline vuruyor.

Millete hakaret edenlerle teşriki mesaisi arttıkça sayın Özel’in uslübu değişmeye başladı. ‘Hata ettik’ tavır sergilemektense hakaret ederek suç bastırmaya çalışıyor.

“Yönettikleri belediyelerde fetret dönemi yerini çöküş dönemine bıraktı”

Yönettikleri belediyelerde fetret dönemi yerini çöküş dönemine bıraktı. Trafikten toplu ulaşıma, temel belediyecilik hizmetlerinden çevreye kadar İstanbul dahil büyükşehirlerimiz sapır sapır dökülüyor. Artık İstanbul’da yanan otobüslerden geçilmiyor. Kendi televizyon kanallarındaki ekran yüzlerini dahi isyan noktasına getirdiler. Kokudan, bozuk yollardan, yanan otobüslerden, depreme dair tedbirsizlikten artık onlar bile rahatsız olmaya başladılar.

Daha önce neydi çöp, çukur, çamur. Aynı hale gelmedi mi İstanbul? Makyaj döküldükçe bu tepkiler daha da artacaktır. İş üretenlerle polemik üretenlerin farkı zamanla daha net görülecektir. Bu aziz şehre hizmet etmeyi görevimiz, asli sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Bir semtini bile sevmenin bir ömre bedel olduğu İstanbul’a layık olabilmek için canla başla çalışıyoruz.

İstanbul’a son 22 yılda toplamda 3 trilyon 850 milyar lira tutarında kamu yatırımı yaptık. Adalette 34 milyar, eğitimde 234 milyar, gençlik ve sporda 53 milyar, sosyal yardımlarda 372 milyar, sağlıkta 141 milyar, çevre ve şehircilikte 584 milyar, ulaştırmada 1 trilyon 393 milyar, tarım ve ormanda hibe destekleri dahil 85 milyar, sanayi ve teknolojide 154 milyar, enerjide toplam 431 milyar, kültür ve turizmde 67 milyar, çalışma ve sosyal güvenlikte 300 milyar lira yatırım yaptık.

Devlet, vakıf 37 adet yeni üniversite kurduk İstanbulumuza. Toplam 192 adet spor tesisi kazandırdık. Şurayı görüyorsunuz değil mi, inşallah Ankara’da yaptığımız basket müsabakasının bir tanesini de burada yapacağız.

4 bin 50 yataklı Sancaktepe Şehir Hastanesi, 500 yataklı Beykoz Devlet Hastanesi, 300 yataklı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 200 yataklı Avcılar Devlet Hastanesi inşaatları devam ediyor. Süreyyapaşa Şehir Hastanesi, FSM Şehir Hastanesi, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Hastanesi projeleri tamamlandı, yapım ihaleleri bu yıl içerisinde gerçekleşecek.

İstanbul’da 260 bin konutu tamamlayıp hak sahiplerine teslim ettik, 24 bin yapının yapımı sürüyor. Kentsel dönüşüm çalışmalarımız hızla devam ediyor. 40 bini çevre bakanlığımız kanalıyla 871 bini özel sektörün eliyle 911 bin bağımsız birimin dönüşümü tamamlandı.

İstanbul’da yaklaşık 19 milyon metrekare büyüklüğünde 54 millet bahçesi projemiz var. Toplamda 5,5 milyon metrekarelik 34 millet bahçesinin yapımını tamamladık. 9 millet bahçesinin inşası, 12 millet bahçesinin proje ve yer seçimi devam ediyor.

Avrasya Tüneli ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hizmete aldık. İstanbul-İzmir Otoyolu’nu tamamlayıp hizmete sunduk. TEM Otoyolu’nda trafiğin rahatlamasını temin edecek Başakşehir Çam Sakura Şehir Hastanesi ile Olimpiyat Stadı’na ulaşımını kolaylaştıracağız.

Sarıyer-Kilyos Tüneli ve bağlantı yolu projemiz devam ediyor. İstanbul’da bir baştan diğer başa modern raylı sistem ağlarıyla donattık. Marmaray ile bugüne kadar yaklaşık 1 milyar 271 milyon yolcu taşıdık.

Bay Ekrem laf ola beri gele yok. Verdiğim rakamlara dikkat et, ondan sonra da kendine gel. Hizmete sunduğumuz metro hattı uzunluğu 162 kilometre. Şu anda Halkalı-İstanbul Havalimanı hattımızın 17,5 kilometrelik Halkalı-Arnavutköy kesimiyle 4,53 kilometre uzunluğundaki Altunizade-Çamlıca Camii Bosna Bulvarı’nın yapımına devam ediyoruz.

İstanbul-Ankara YHT hattımızdan sonra tamamen yeni bir hat olacak Ankara-İstanbul Süper Hızlı Tren hattı projesini gündeme aldık. 344 kilometre olacak süper hızlı tren hattımız saatte 350 km. hıza çıkarak seyahat süresine 80 dakikaya indirecek. 2018’de hizmete aldığımız İstanbul Havalimanımız Türkiye’yi küresel havacılıkta zirveye taşıdı.

2023 yılı sonunda Sabiha Gökçen Havalimanımızın hizmet kapasitesini ikiye katlayan ikinci pistin açılışını yaptık. Tersane İstanbul projesini hayata geçirdik.

Çamlıca Televizyon Radyo Kulesi’ni hizmete sunduk. Yeni Atatürk Kültür Merkezi binasını inşa ettik. Rami Kışlası’nı muhteşem kültür merkezine dönüştürdük. Şehrimize 6 endüstri bölgesi, 18 teknopark, 420 ARGE kurduk. 8 bin 235 özel sektör projesinde yaklaşık 2 trilyon lira yatırım gerçekleşti. 384 bin kişilik istihdam sağladık.

İstanbulla birlikte 81. il kongremizi gerçekleştiriyor ve artık bu süreci nihayete erdiriyoruz. İnşallah bugünden itibaren 23 Şubat’ta yapacağımız büyük kongremize hazırlanacağız. 29 il kongremize bizzat katılarak teşkilatlarımızla kucaklaştık, ahdimizi ve kavlimizi yeniledik. Kongrelerimiz AK Parti’ye yakışır bir şekilde gerçekleşmiş, hareketimiz bu zorlu maratondan hamdolsun güçlenerek çıkmıştır.

Tüm kongrelerimizde dayanışmayı yücelttik, kardeşliği pekiştirdik. Gece gündüz demeden koşturan tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Allah hepinizden razı olsun diyorum. Göreve yeni başlayan kardeşlerimize başarılar diliyor, bayrağı devreden kardeşlerime emek ve gayretleri için teşekkür ediyorum, ahirete irtihal eden tüm kardeşlerime Mevla’dan tekrar rahmet diliyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Sağolun, varolun, Allah’a emanet olun, kalın sağlıcakla.”

Paylaşın

Erdoğan, CHP’ye Yüklendi: Üçüncü Dünya Harbi Çıksa Haberleri Olmaz

Partisinin kadın kolları kongresinde konuşan Erdoğan, “Muhalefetin neler ile uğraştığına artık bakmak dahi istemiyoruz. Bırakın dünyayı bölgemizde olanlardan bile haberleri yok. Koltuk kavgasına, parti içi iktidar mücadelesine kendilerini öyle kaptırdılar ki 3. dünya harbi çıksa haberleri olmaz” dedi ve ekledi:

“Kırmızı kartla bir şeyler yapmayı denediler, onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Anladık ki kartları kendilerine gösteriyormuş. Başkanın biri diğerine, eski genel başkan yeni genel başkana sürekli birbirlerine kart gösteriyorlar. İş yapmak, eser üretmek gibi dertleri yok. Şimdi de elinde askerin, polisin kanı olan örgütün sloganı ile kendilerini avutuyorlar.”

Erdoğan, konuşmasının devamında, “Partiyi marjinal sol örgütlerin oyuncağı haline getirdiler. 23 Nisan müsameresi gibi mecliste slogan atıyorlar. Ortalıkta ne kadar başı boş gezen, marjinal, tembel varsa hepsini paratoner gibi kendilerine çekiyorlar. CHP’li vatandaşlarımız uzun zaman önce umutlarını kestiği için bu trajediler eskisi gibi onları etkilemiyor. Varsın onlar kırmızı ve sarı kartlar ile oyun oynamaya devam etsinler, sol terör örgütlerinin jargonu ile konuşmayı sürdürsünler” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 7. Olağan Kongresi’nde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Muhalefet kurultayları tasfiye aracı olarak kullanırken biz ise yenileniyor, kardeşliğimizi daha da perçinliyoruz. Hiçbir karmaşanın yaşanmadığı sandalyelerin havada uçuşmadığı işte bugün burada olduğu gibi kongrelerimizi bir şölen havasında tamamlıyoruz. Her fırsatta vurguladığım bir hususu tekrar etmek istiyorum. Bizim mücadelemiz şahsi ikbal mücadelesi değildir.

En tepeden en ücra bölümümüze kadar hepimiz ülkeye ve millete hizmet davasının neferleriyiz. Türkiye’yi yüceltmenin samimi mücadelesini veriyoruz. Dikkatinizi çekerim, biz kısa mesafe koşucusu değiliz. Biz pazara kadar yol arkadaşlığı yapan insanlardan da değiliz. Biz uzun ve yorucu bir maratonun neferleriyiz. Heyecanımızı kaybetmeden ipi göğüsleyene kadar koşacağız.

Ülkemizin bugün eriştiği seviyelerde siz kadınların çok büyük payı var. Eşsiz kazanımlarda sizlerin çok büyük katkıları var. Türkiye’nin çehresini değiştirdik. Zorlukların üstesinden beraberce geldik. Huzurumuza ve güvenliğimize kast edenleri birlikte boşa çıkardık. Tahriklere, provokasyonlara ve kışkırtmalara prim vermeden kardeşliğimizi birlikte savunduk.

Biz yola çıkarken kadınlar için siyaset değil kadınlarla siyaset dedik. Ve bu söze hamd olsun sadık kaldık. Siyasette kadınlara yönelik ön yargıların kırılmasına sizler vesile oldunuz. Birileri bilmeseler veya bilseler dahi kabul etmek istemeseler de bu ülkede kadının adı çoğu zaman yoktu.

Yasakların yükünü senelerce kadınlar çekti. Ey CHP, üniversitelerin kapısında ikna odalarını kuranlar sizdiniz siz. Üniversiteyi birincilikle bitirdiği halde mezuniyet törenine alınmayan öğrenciler bu ülkenin gerçeği. En büyük bedeli kadınlar ödemişti.

Eğitimde kız çocuklarımızın okullaşma oranını biz yükselttik. Üniversitelerde kız öğrenci sayısı yüzde 13 iken bugün yüzde 53’ün üzerine çıkmıştır. Bizden önce siyasette bir dolgu unsuru olarak bakılan kadınlar hak ettiği değeri görmeye AK Parti ile başladı. Kadınlar artık her alanda kendilerini göstermekte karar mekanizmalarında yerlerini almaktadır.

Kadına yönelik şiddetle mücadele taviz vermediğimiz bir alandır. Kadına karşı şiddeti nitelikli suç haline bizim hükümetimiz getirdi. Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir.

Ayrımcı politikalar yeniden hayata geçirilmek isteniyor. Marjinal bir siyasetin muhalefet eliyle yerel yönetimler üzerinden hortlatılmaya çalışılması ülkemiz açısından endişe vericidir. Eski Türkiye’nin kötü alışkanlıkları eski Türkiye’de kaldı. Azgın azınlığın sessiz çoğunluğu susturduğu günler geride kaldı. İdeolojik bağnazlıkla insanların yaşam tarzına müdahale edilmesine asla müsaade etmeyiz.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, tarihi kavşakta çok kritik bir ziyarette bulundu. Ahmed Şara ile birçok konuyu değerlendirdik. Geleceğe yön verecek mühim kararlar aldık. Bu akşam da Alman cumhurbaşkanı ile bir araya geleceğiz. Yarın depremin yıl dönümü vesilesi ile bölgedeyiz. Pazartesi günü iki müjdeli haber aldık. Ocak ayı ihracatımız 21 milyar 164 milyon dolar ile rekor kırdı.

“Muhalefetin neler ile uğraştığına artık bakmak dahi istemiyoruz”

Muhalefetin neler ile uğraştığına artık bakmak dahi istemiyoruz. Bırakın dünyayı bölgemizde olanlardan bile haberleri yok. Koltuk kavgasına, parti içi iktidar mücadelesine kendilerini öyle kaptırdılar ki 3. dünya harbi çıksa haberleri olmaz. Kırmızı kartla bir şeyler yapmayı denediler, onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Anladık ki kartları kendilerine gösteriyormuş.

Başkanın biri diğerine, eski genel başkan yeni genel başkana sürekli birbirlerine kart gösteriyorlar. İş yapmak, eser üretmek gibi dertleri yok. Şimdi de elinde askerin, polisin kanı olan örgütün sloganı ile kendilerini avutuyorlar. Partiyi marjinal sol örgütlerin oyuncağı haline getirdiler. 23 Nisan müsameresi gibi mecliste slogan atıyorlar.

Ortalıkta ne kadar başı boş gezen, marjinal, tembel varsa hepsini paratoner gibi kendilerine çekiyorlar. CHP’li vatandaşlarımız uzun zaman önce umutlarını kestiği için bu trajediler eskisi gibi onları etkilemiyor. Varsın onlar kırmızı ve sarı kartlar ile oyun oynamaya devam etsinler, sol terör örgütlerinin jargonu ile konuşmayı sürdürsünler.”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Kabine Toplantısı” Sonrası Dikkat Çeken Açıklamalar

Kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Erdoğan, “22 yıldır milletimizin güvenine, teveccühüne mazhar olmanın bize ağır bir emanet yüklediğinin de fevkalade bilincindeyiz. Milletimizi mahçup etmedik, milletimize hiçbir zaman mahçup olmadık. İnşallah bundan sonra da milletin emanetine gölge düşürmeyecek Türkiye’yi her alanda büyütmeye, güçlendirmeye devam edeceğiz” dedi. 

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: “Bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında tarihi sıfatının tam olarak ete kemiğe büründüğü bir dönemden geçmekteyiz. Dünya ve insanlık tarihine yön veren bu hadiselerin hemen hemen tamamı Türkiye’nin merkezinde yer aldığı coğrafyada cereyan ediyor. Bu hadiselerin doğrudan etkilediği ülkelerin en başında da hiç tartışmasız Türkiye’ye geliyor.

Temkin, tedbir ve teyakkuzu bir an bile elden bırakmanın ağır sonuçlarının olacağının gayet farkındayız. Rehavete kapılma, gardımızı düşürme, hadiseleri seyrine bırakma gibi bir lüksümüzün olmadığını çok net biçimde görüyoruz. Karşımızdaki tabloyu binlerce yıllık birikimin neticesinde tekemmül ve tebellül eden devlet aklının geniş merceğinden bakarak okuyoruz.

Bunun için dibini görmediğimiz suya adım atmıyoruz. 1000 yıllık mirasın 100 yıllık ufkun rehberliğinde bütün süreçleri titizlikle yürütüyoruz. Stratejik akıl ve sabırla hareket ediyoruz. Allah’ın yardımı aziz milletimizin desteği, mazlum ve mağdurların duasıyla hedeflerimize emin adımlarla yürüyoruz. Elbette daha yapacak çok işimiz, gidecek çok yolumuz var. Hedefe varmak için sabırsızlanan ok misali büyük ve güçlü Türkiye idealine kenetlenmiş durumdayız.

Artan tehditler karşısında ülkemizin hak ve menfaatlerini muhafaza ve müdafaa ediyoruz. Muhalefetin bizi çekmeye çalıştığı sahte, sakat gündemlerine takılmıyor hiçbirini zerre miskal umursamıyoruz. İki günü birbirine eşit olanın ziyanda olduğu gerçeğinden hareketle her anımızı milletimize hizmet yolunda en güzel şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz.

22 yıldır milletimizin güvenine, teveccühüne mazhar olmanın bize ağır bir emanet yüklediğinin de fevkalade bilincindeyiz. Milletimizi mahçup etmedik, milletimize hiçbir zaman mahçup olmadık. İnşallah bundan sonra da milletin emanetine gölge düşürmeyecek Türkiye’yi her alanda büyütmeye, güçlendirmeye devam edeceğiz. Bu tasavvurla ekonomi, sağlık, güvenlik, turizme kadar pekçok konuyu ele aldığımız bir kabine toplantımızı daha az önce tamamladık.

Yangın faciasında vefat eden 78 kardeşimizin her birine bugün bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Sevdiklerini ve yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza sabr-ı cemil diliyorum. Yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Facianın üzerinden geçen 2 haftaya rağmen acımız da öfkemiz de halen çok büyük. Tek bir kişiyi atlamadan sorumluların hepsinin hesap vermesi adaletin tecellisi için gereken ne ise yapıyoruz, yapacağız. Meclis’te kurulması kararlaştırılan araştırma komisyonu da bu sürece katkı verecek.

Tedbirler, mevzuat düzenlemeleri ve diğer hususları belirleyecektir. Yangından sonra mülkiye baş müfettişlerimiz raporları tamamlıyorlar. Şunu açık açık belirtmek durumdayım, bir gecelik hasılatını masraf olur diyerek yangın tedbirlerine harcamayan aç gözlüler başta olmak üzere hatası, kusuru, ihmali olan kim varsa hepsinden tek tek hesap sorulacaktır. İhmali olanların da canının yanacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Turizm sektörümüzün de yine bu kürsüden daha evvel dikkat çektiğim tamahkarlıkla mücadele konusunda artık elini değil tüm vücudunu taşın altına koyması gerekiyor. Her yıl daha çok turist ağırlayıp daha çok para kazanırken güvenliğe daha az yatırım yapamazsınız. Turizm gelirimiz 61 milyar 103 milyon dolarla rekor kırdı. 2024 yılı için açıkladığımız hedeflerin de önüne geçmiş oldu. Turizmde hedefimiz 65 milyon ziyaretçi 64 milyar dolar gelir.

İnşallah yakın vadede 100 milyar dolar hedefine ulaşmayı ümit ediyoruz. İnsan hayatına ve onuruna gerekli değeri vermeyen bir anlayışın bilhassa turizm sektöründe asla başarı şansı oktur. Sektörün çürükleri ayıklaması tercihten öte zaruret halini almıştır. Bolu Kartalkaya faciasından turizmcilerimizin gereken dersi çıkaracaklarına inanıyorum.

Sağlık iktidarlarımızın son 22 yılda en büyük yatırımları yaptığı alanların başına geliyor. Bizden önce imtiyazlı kesim dışında halkımızın çoğu için nitelikli sağlık hizmeti almak ciddi problemdi. Dert üreten bu sistemi son 22 yılda attığımız adımlarla eski Türkiye’nin kötü bir hatırası olarak geride bıraktık. Dünyada örnek gösterilen bir sistemi milletimizin istifadesine sunduk. Gelişmiş ülkelerin dahi altında ezildiği sağlık krizini biz hamdolsun başarıyla yönettik. Değişen şartlara, ihtiyaçlara göre sağlık sistemlerini güncelliyor, eksiklerini gideriyoruz.

Sağlıklı Türkiye Yüzyılı programımızı duyurduk. Koruyan sağlık modelimizle vatandaşlarımızın sağlık modeline ilk kapı aile hekimlerimiz olacak. Böylece hastanelerimizdeki yoğunluk da azalacak. Doktorlarımızın hastalarına daha fazla vakit ayırması için yeni uygulamaları gündeme alıyoruz. Hastanelerimizde aile hekimlerimiz için randevu kontenjanları ayırdık. Aile hekimlerimiz sadece ilk 1 ay içerisinde 5 milyon 200 bin vatandaşımıza sağlık taraması yaptı. 620 bin vatandaşımızda koroner arter hastalığı, hipertansiyon ve diyabet gibi hastalıklara erken tanı konuldu. Tetkik ve tedavileri için gerekli yönlendirmeler yapıldı. Kronik hastalığa yakalanan vatandaşlarımız raporları için hastanelere gitme zorunluluğu kaldırdık. Bu durum hastanelerde oluşan yükü de hafifletecek.

Dünyanın genelinde ülkemizde yüksek oranda seyreden ilaç, antibiotik ve ağrı kesici kullanımdır. İleriki yıllarda bu meseleyi de makul seviyelere çekmeyi hedefliyoruz. Buradan vatandaşlarımıza doktor tavsiyesi olmadan ilaç kullanımından uzak durmalarını bekliyoruz. Sağlık Bakanlığımız tarafından özel hastaneler yönetmeliğinde bazı önemli değişikliklere gidildi. Hizmet standartları, denetim konusunda özel hastanelerimizde farklı bir çalışma kültürünün yerleşeceğine inanıyorum.

6 Şubat’ta asrın felaketinin 2. yıldönümünü geride bırakacağız. İlk günden beri her kabine toplantısında deprem çalışmalarıyla ilgili değerlendirmelerde bulunduk. Engellerin aşılması için ne yapılması gerekiyorsa yaptık. Her fırsatta deprem bölgesini ziyaret ederek depremzede kardeşlerimizle kucaklaştık, inşa ve ihya çalışmalarını yerinde gördük. 201 bin 431 bağımsız birimi hak sahiplerine teslim etmenin bahtiyarlığını yaşadık. Hükümet bu enkazın altında kalır diyen kifayetsiz muhterislere cevabımızı daha çok konut ve işyeri teslim ederek verdik.

İnşallah Perşembe günü Adıyaman’ın misafiri olacağız. Neler yaptığımızı milletimizle ve Adıyaman halkıyla paylaşacağız. Amacımız afetzede şehirlerimizi altyapı, üstyapı, tarihi ve doğal güzellikleriyle eskisinden daha görkemli, dayanıklı hale getirmektir. Yaralar tamamen sarılmadan, hak sahibi kardeşlerimiz ev ve işyerlerine kavuşmadan bize durmak, dinlenmek yok. Seçim döneminde bedava ev vaat edip, 2 yıldır ortalıkta görünmeyenler elbette bizim gayretimizi ve mücadelemizi anlayamazlar.

Sandıktan istedikleri sonuç çıkmadığı için depremzedelerimize hakaret edenler bizi anlayamazlar. Gidin, ne yaparsanız, yapın, ama biz giden canları yerine getiremezsek de inşallah depremin izlerini tamamen silmiş olacağız. Son birkaç gündür Ege’nin Yunanistan tarafındaki sarsıntılar hem yaptığımız çalışmaların değerini hem de ülkemiz için beka meselesi olduğunu bizlere tekrar hatırlatmaktadır. İstanbul başta olmak üzere şehirlerimizi dayanıklı şehirler hale getirmekten başka meselemiz bulunmuyor.

Son kabine toplantımızdan bugüne il kongremizle, teşkilatımızla buluştuk, bölgemizdeki gelişmeleri an be an takip ettik. Eser ve hizmet siyasetimizle reform çalışmalarından ödün vermedik. 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni 23 Ocak tarihinde milletimizin ve yargı camiamızın takdirine sunduk. 4. Strateji Belge’mizde pekçok alanda kaydadeğer adımlar atıyoruz. Trafik emniyetini tehlikeye atanlarla düğün, nişan, asker uğurlama gibi sebeplerle silahla ateş edenlere yönelik cezaları önemli ölçüde artırıyoruz. Ayrıca cezasızlık algısının önüne geçecek uygulamaları ve tedbirleri de devreye alacağız.

Türkiye ile Ruanda arasında imzalanan 4 anlaşma ile bu ziyareti taçlandırdık. Afrika kıtasındaki tüm ülkelerle kazan kazan, eşit ortaklık temelinde işbirliğimizi daha da geliştirmek arzusundayız. Etiyopya ile Somali arasında gerçekleşen tarihi mutabakat, ülkemizin duruşunu ve itibarını göstermesi açısından önemli referanstır. Bundan sonra da barış, adalet ve kalkınma için tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Türk Dünyası olarak merhum İsmail Gaspıralı’nın ‘dilde, fikirde, işte birlik’ şiarıyla her alanda dayanışmamızı güçlendiriyoruz.

Hamas heyeti Türkiye’nin Filistin davasına ve Gazze halkına verdiği güçlü destek için müteşekkir olduğunu söylediler. Esir ve tutuklu takasları İsrail’in tüm kışkırtmalarına rağmen devam ediyor. Gazze’ye insani yardımlar da girmeye başladı. Gazzeli kardeşlerimizin evlerine, topraklarına, vatanlarına sahip çıkma iradelerini gördükçe onlara olan saygımız daha da artmaktadır. Esirler arasındaki devasa farka bakmak bile zihniyet farkını görmek için kafidir.

Yarı yıl tatili sonrasında okulları, arkadaşları ve öğretmenleri ile buluşan tüm öğrencilerimize Rabbimden zihin açıklığı temenni ediyorum.

Tarımda üretimin artması, kırsalda kalkınmanın sağlanması için çalışmalarımızı çok yönlü şekilde sürdürüyoruz. Hayvancılık yapan aile işletmelerimizi güçlendirmeyi, genç ve kadınlarımızın tarım sektöründe daha fazla yer almalarını amaçlıyoruz. Aile işletmelerinin yanısıra ilk kez hayvancılık yapacak genç ve kadınlar bu projeden istifade edebilecek.

TİGEM işletmelerimizdeki gebe büyükbaş hayvanları uygun maliyetle üreticilerimize vereceğiz. Ziraat Bankası’ndan 2 yıl ödemesiz subvansiyonlu kredi kullanabilecek. Üreticilerimiz hayvanlarını TARSİM’den 1 yıl sigortalı olarak alacak, bunun da bedeli devletimiz tarafından ödenecek. Deprem bölgesindeki üreticilerimize bu projemizde de öncelik vereceğiz. Hayvancılıkta yerli üretime ciddi katkı sunacak projenin hayırlı olmasını diliyorum. Kabine toplantımızın ve alınan kararların hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”

Paylaşın

Erdoğan’dan Ana Muhalefet İçin “Sirk Çadırı” Benzetmesi

AK Parti Kadın Kolları Kongresi’nde konuşan Erdoğan, “Karşımızda ana muhalefet mi sirk çadırı mı var belli değil. Genel başkanları kırmızı kartla ortada dolanıyor. Eski genel başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. Sorun kırmızı kart sarı kart ne işe yarar bilmez” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kadın Kolları Kongresi’nde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

AK Parti olarak hanelere ağırlıklı olarak kadın üzerinden girerek seçimlerde yüzde 50’leri bulan oy oranlarını yakaladık. Şayet bugün oylarımız istediğimiz seviyelerde değilse, kadınlara istediğimiz gibi ulaşamıyor, haneleri fethedemiyoruz demektir. Çünkü bu fethi ancak kadınlarımız yapabilir. Partimizi hak ettiği yere kadınlar taşıyabilir.

2028’de yeniden yüzde 50 oy oranına ulaşmak istiyoruz. Siyasette her şeyin bir parça etkisi vardır ama en büyük amil çalışmaktır. Bakmayın muhalefetin çalışmadan armut piş ağzıma düş mantığı ile iktidar beklediğine. Bu kafa ile daha 22 yıl da beklerler 222 yıl da beklerler. Kendi aralarında tepişmekten fırsat bulup ülke meselelerine kafa yormadıkça bunlar ancak 23 nisan müsameresi tadında iktidarcılık oynar.

Biz bu günlere çok çalışarak, her zeminde mücadeleyi diri tutarak geldik. Yarın da aynı dinamizm ile milletimizin huzuruna çıkmalıyız. Aksi takdirde geçen mahalli seçimlerdeki gibi bu muhterislere mahkum ettiğimiz için milletimiz bizi affetmez.  Bizi yarı yolda bırakmayan kadınlarımıza inanıyor ve güveniyoruz. İstanbul’un her alanda olduğu gibi diğer vilayetlerimize örnek olacağına inanıyorum.

Bizde kadın daima ailenin temeli, ayrılmaz parçası olarak kabul edilmiş, daima kadına hürmet edilmiştir. Türkçemizdeki adam ve kadın kavramları da sadece cinsiyet ayrımı belirtir. Küresel rüzgarlara kapılarak erkek kadın arasındaki çizgiyi ortadan kaldırmak bizi çağdaş yapmaz, emperyalistlerin küreselcilerin oyuncağı yapar.

“Aile kurumu için yeni politikaları devreye alacağız”

Evlilik sayıları düşerken boşanma sayıları artıyor. Bu tür akımlara yol veren ülkeler tehlikeyi gördükleri için tedbir almaya başladı. Evlatlarımızın doğumundan, evliliğine kadar hayatlarının her safhasında desteklerimiz ile yanlarında olacağız. Çocuklarımızın zihin ve beden sağlığı için tavizsiz mücadele yürüteceğiz. Aile kurumu için yeni politikaları devreye alacağız.

Toplumun her bir ferdini küresel ahlaki tehditlere karşı korumasız, yalnız, çaresiz bırakmayacağız. Bakanlığımızın adındaki aile ifadesinden rahatsız olan marjinaller bizi ve gayretlerimizi hedef alacaklardır. Kadın haklarını dile getirenler, Gazze’deki katliamlara sessiz kalanlar aileye kadına çocuğa sahip çıktığımız için bizi eleştirecektir.

Ellerindeki tüm okları bize yönelteceklerdir. Kesinlikle geri adım atmayacağız. Yüzlerindeki maskeyi indirmeye kararlılıkla devam edeceğiz. Kadın aile ve nüfus politikalarımızın milletin değerleri ile kopmuş sesi çok çıkan marjinal yapılar tarafından sabote edilmesine izin vermeyeceğiz. En az 3 çocuk çağrımızdaki gibi burada da ülkemiz ve milletimiz için en doğrusunu yapmaktan geri durmayacağız.

Türkiye’nin kadınlarını şer odakları karşısında muhafaza edeceğiz. Türkiye’nin, dünyanın dört bir yanındaki yeminli düşmanları bunların en büyük destekçisi. Amaçları bizi devirmek. Muhalefet ve beraberinde yol yürüdüğü kimliksiz kesimler küçük hesapları için milletten beklediği desteği alamıyorlar.

Seviyeyi her defasında daha da aşağı çekiyorlar. Bizimle boy ölçüşemeyince kamu görevlilerine, milletin kendisine saldırmaya hakaret etmeye başladılar. Kurumları şovlarının malzemesi haline getirdiler. Hırslarını artık gizlemekte zorlanıyorlar. Ayak oyunlarını Türkiye meselesi gibi gösterecek kadar gerçeklerden kopmuş haldeler. Karşımızda ana muhalefet mi sirk çadırı mı var belli değil.

Genel başkanları kırmızı kartla ortada dolanıyor. Eski genel başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. Sorun kırmızı kart sarı kart ne işe yarar bilmez. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifa kaybeden başkanlar ortada fol yok, yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor. Kokuşma ayyuka çıkmış durumda ama sorsanız etkili muhalefet yapıyorlar.

Biz seçimlerin ne zaman yapılacağını gayet iyi bilenlerdeniz. Gerektiğinde kendi özeleştirimizi yapmaktan çekinmeyeceğiz. Önemli olan tökezlemek değil hemen güçlü şekilde yoluna devam edebilmektir. İlk safhayı atlattık biz, şimdi vites yükseltme vakti.

Paylaşın