“Meral Akşener HDP’ye İhtiyaç Olduğunu Biliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebileceği” açıklaması üzerine başlayan tartışmalar sürüyor. Tekin’in açıklamasına ilk yanıt İYİ Parti’den gelmişti. Genel Başkan Meral Akşener, “Bizim olduğumuz masada olamazlar” demişti. CHP ise Tekin’in kişisel değerlendirmesi olduğunu söyledi. 

HDP, bakanlık pazarlığı yapmadıklarını belirtirken, son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, Meral Akşener’e “Hiçbir HDP’li zaten senin olduğun masaya gelmez” diye seslendi. Günay, “Emek ve Özgürlük İttifakı dahil en geniş Demokrasi İttifakıyla seçimlere gireceğiz” diye de ekledi.

Tüm bu tartışmaların seçmenlere nasıl yansıdığını, seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat bianet’ten Derya Okatan’a konuştu.

“HDP kilit parti”

HDP için hep “kilit parti” tanımlaması yapılır. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar son olarak “anahtar parti” dedi. Siz önümüzdeki seçimlerde HDP’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?

HDP, bu seçimin kilit partisi, kesin. Elimizde son bir yılın araştırma sonuçları kabaca şöyle çıkmakta (Hata payı içerisinde ve birkaç puanlık artı eksi üzerinden): Cumhur İttifakı, yani Ak Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin toplamı şu anda 40 puan bandında. Hatta 1-2 puan altında seyrederken, Millet İttifakı’nın yani 6’lı masanın oy oranı yüzde 45 civarında. Burada da yine 1-2 puanlık hata payı var. Geriye 15 puan kalıyor.

Bu 15 puanın büyük kısmı HDP seçmeni. Diğerleri de Zafer Partisi, Yeniden Refah Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi gibi partilerden oluşuyor. Böyle olunca bu sistemde ilk turda 50+1 şart olduğu için HDP kilit parti.

Cumhur İttifakı HDP’yi yanına alsa seçimi kazanabilir, Millet İttifakı HDP’nin tümüyle olmasa bile biraz desteğini alsa seçimi kazanır. Şu anki fotoğraf bu ve bu fotoğraftan dolayı ben bu tartışmayı çok suni bir tartışma olarak görüyorum.

Yani, bu tür açıklamalara rağmen HDP ile görüşülür ya da müzakere yapılır mı?

Yapılıyor zaten, yapılmadığını söylemek doğru değil. Yani yapılıyor derken 6’lı masa karşısına alıp HDP ile görüşmüyor. Bu insanlar aynı parlamentoda, karşılaştıkları zaman siyaset konuşuyorlar, zaman zaman bir birlerini ziyaret ediyorlar.

Ama bu tür konular ayaküstü sohbetlerle mi konuşuluyor?

Şüphesiz, ayaküstü sohbetlerin ötesindedir ama sadece orayla mı görüşüyor. Acaba Cumhur İttifakı’ndan birileriyle görüşmüyorlar mı?

Bu konuda bir bilginiz mi var?

Kurumsal bir görüşmeden bahsetmiyorum ama görüşme oluyordur. Görüşmeler her zaman siyasette iki kişinin bir masanın karşısına oturup konuşması şeklinde olmaz.

Muhtemeldir ki, bazı HDP’liler ile bazı Ak Partililer görüşüyordur. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Ak Parti 50+1’e ihtiyaç duyuyor, bu şu an Cumhur İttifakı’nın bulabildiği bir rakam değil.

Bunu Ak Parti’nin kendi yaptırdığı anketlerde de göremiyoruz. Siz 50+1’i biri bulabilmek adına yasal bütün paydaşlarla görüşmeler yaparsınız ya da yaptınız ya da yapmayı düşünürsünüz. Bugün yapıp sonuç alamadıklarınızla seçim günü sandık milletin önüne konuluncaya kadar bu şansınızı denersiniz.

“Her iki ittifakın da HDP ile temas etmesi gerekiyor”

İYİ Parti’nin dile getirdiği gibi “Bizim olduğumuz masada olamazlar” yaklaşımı Millet İttifakı seçmeninde nasıl bir etki yaratıyor? HDP’ye, HDP ile seçim ittifakı ya da işbirliğine nasıl bakıyor?

Millet İttifakı’nın bütün bileşenleri aynı düşünmüyordur, zaten 6 ayrı partiden oluşuyor. Dünyaya bakışları farklı. HDP’ye bakışları da farklı. İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi’nden ayrılmış, sonra kendini biraz daha merkez sağa konumlandırmış bir parti. Ama ana arterde milliyetçi refleksleri yüksek bir parti.

Doğal olarak farklı duruşlar bekliyoruz. 6’lı masadaki liderlerin farklı görüşleri var, onlar da kendi parti tabanından gelen reflekslere uygun davranış sergiliyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu bir yere gittiğinde onun tabanı Kemal Bey’in cumhurbaşkanı adayı olmasını yüksek sesle ifade ediyor. Ben şahit olduğum bir şeyi söyleyeyim. Urfa’da, Gaziantep’de Meral Hanım’a insanlar aday olmayacağını deklare ettiği için ‘Biz Mansur Bey’i istiyoruz’ dediler. Meral Hanım, Mansur Bey’i ister istemez ama siyasetçidir, kulağını buna kapatamaz.

Ama siyasette sizin birbirinize katlanma zorunluluğunuzu oluşturan şartlar doğar bazen. İşte şimdi bu yaşanıyor. İlk turda seçimin bitebilmesi için her iki ittifakın da HDP ile doğrudan ya da dolaylı temas kurması gerekiyor ya da HDP tabanı ile kurması gerekiyor.

“Akşener HDP’ye ihtiyaç olduğunu biliyor”

Akşener’in bu çıkışını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? İYİ Parti, oyları sürekli artan bir parti. Akşener, bu açıklama ile kime ne mesaj veriyor?

Kendi tabanına. Kendi tabanının büyük kısmını oluşturan milliyetçi Türk seçmene mesaj verdi. Bundan daha normal bir şey yok. Meral Hanım, sadece tabanın hoşuna gitmesi için söylediği bir cümle de değil, gerçekten böyle inanıyor.

Ama şunu da biliyor, HDP’ye, HDP tabanına ihtiyaç var. Ama 6’lı masada görev taksimi yapılır, HDP ile CHP görüşür, DEVA görüşür, birileri görüşür, o diyalog öyle kurulur. Masanın diğer bileşenlerinin illa bu işin içinde olması gerekmez.

Herkesin kaçırdığı bir şey daha var: İttifak dışı bazı partiler de bu 6’lı masadaki partilerin alt bileşenleri olabilir. Mesela Bağımsız Türkiye Partisi’nin, önümüzdeki seçimde İYİ Parti listelerinden seçime gireceğini duyuyorum. Belki Yeniden Refah Partisi başka partinin listesinden seçime girer.

Ama Gürsel Tekin’in söylediği bu ifadenin zamanlaması yanlış bana göre. Olabilirlik üzerinden bir değerlendirmeyi herkes yapabilir. 7 Haziran’dan sonra ülkede HDP’li bakan oldu.

Diyelim ki, biz anketlerde yanıldık, HDP yarın yüzde 40 oy aldı. Yani hükümet yaptırmayacak mısınız, darbe mi yapacaksınız HDP’ye! Anayasal olarak bu millet tercih ettiyse ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız. Yasal bir yapıdan bahsediyoruz. Ben onları sevmiyorum, tanımıyorum deyince bir şey olmuyor ki… Sen yok saymaya devam et, karşında duruyor, var olmaya devam ediyor.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Ekonomi Odaklı Seçmen AK Parti’den Koptu

MAK Danışmanlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, AK Parti hükümetinin ekonomi yönetiminin de anketlere göre çok başarısız olduğuna dikkat çekti.

Haber Merkezi / Son seçim anketleri sonuçlarında hayat pahalılığı meselesinin uzak ara en ciddi şikâyet konusu olduğunu vurgulayan Mehmet Ali Kulat, oy tercihlerinin değişimi noktasında aynı oranda olmadığını söyledi.

Mehmet Ali Kulat’ın sosyal medya hesabından paylaşımları şöyle:

“Hayat pahalılığı yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında uzak ara en ciddi şikayet konusu ve ülkenin birinci çözülmesi gereken konusu olarak çıkmaktadır. Hükümetin ekonomi yönetimi de anketlere göre çok başarısız çıkmaktadır.

Ancak bu durumun oy tercihlerini değiştirmeye etkisi bu konudaki şikayetler oranında olmamaktadır. Çünkü bu anlamda ekonomi odaklı seçmen zaten Ak Parti’den önemli oranda koptu. Şimdi çekirdek seçmen kaldı, bu seçmen %25 bandında.

Seçmenin oy tercih değişimi için olması gereken kötü yönetim eleştirisi kadar muhalefetin daha iyi yöneteceğine inanmasıdır. İktidar şu an biz kötü yönetiyoruz ama muhalefet çok daha kötü yönetir tezini işlemektedir.

Kötüyü bilmekle tercih değişse; zararı kutusunun üzerinde yazan sigara tüketiminin bitmesi gerekirdi. Demek ki sadece bilmek tercih değişimi için yeterli olmuyor. Ülke sorunlarını daha hızlı çözeceği, gerçekten alternatif olduğu konusunda muhalefet halkı inandırmalıdır.”

Paylaşın

Vatandaşın En Önemli Sorunu ‘Hayat Pahalılığı’

Mehmet Ali Kulat’ın başkanı olduğu MAK Araştırma Şubat ayı içerisinde yapılan son seçim anketi sonuçlarını kamuoyuna duyurdu. Ankette, vatandaşın en önemli sorunu yüzde 54’le hayat pahalılığı.

5 bin 750 kişinin katıldığı anket sonuçlarına göre Millet İttifakı seçim yarışını önde götürürken, Cumhur İttifakı’nda oy kaybının devam ettiği gözlemleniyor.

Ankete katılanlara “Yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” sorusu sorulurken verilen cevaplara göre AK Parti’nin oy oranı yüzde 31,1, CHP’nin oy oranı yüzde 25,5, İYİ Parti’nin oy oranı yüzde 14,8 gözüken MHP’nin oy oranı ise yüzde 7,2 olarak hesaplandı.

Ankette en dikkat çeken unsurlardan birisi de önceki anketlerde yüzde 8-12 aralığında olan kararsızların yüzde 5’e (287 kişi) kadar gerilemesi oldu.

Son 6 ayda iktidara karşı bakış açışı ankete katılanların yüzde 46’sında olumsuz yönde değişirken, yüzde 44’ünde herhangi bir değişiklik göstermemiş. Son 6 ayda iktidara karşı görüşü olumlu yönde değişenlerin oranı ise yüzde 2.

Yarın bir seçim olsa son seçimde oy verdiği partiye tekrar oy vereceğini söyleyenlerin oranı yüzde 45 çıkarken, aynı partiye oy vermeyeceğini söyleyenler yüzde 48 oldu.

İlk seçimde hangi ittifakın cumhurbaşkanı adayına oy vereceği sorulan katılımcıların yüzde 38’i Millet İttifakı, yüzde 36’sı ise Cumhur İttifakı cevabı verdi. Adaya göre tavrını belirleyecek olanların oranı ise yüzde 12 çıktı.

Paylaşın

‘Türkiye Mart’ta Baskın Seçim Görebilir’ İddiası

Düşük faiz ve yüksek kura endeksli yeni ekonomik modelde ısrar eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Lirası günden güne dolar karşısında eridiği süreçte ekonomik darboğazdan kurtuluşun tek reçetesi olarak erken seçimi savunan muhalefete “Kur korumalı TL Vadeli Mevduat” açıklamasıyla karşılık verdi.

DW Türkçe’den Hilal Köylü’nün haberine göre; Erdoğan, yeni düzenlemeyi “yeni bir finansal alternatif” olarak niteleyip, Türk lirasını döviz karşısında koruyacaklarını duyurdu. Öyle ki bu ürün, Türk Lirası mevduat hesaplarının getirisinin, döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödeneceğini öngörüyor.

Erdoğan’ın açıklamasının ardından Türk Lirası hızla değer kazandı ve 18,36’ya kadar yükselen Dolar /TL kuru 12,30 seviyesinin altını gördü. Dolar/TL kurunun hangi seviyede, ne kadar süreyle kalacağı bilinmezliğini korurken Erdoğan’ın bu çıkışının arkasında bir seçim planı olup olmadığı, Türkiye’nin Haziran 2023’ten önce bir seçime gidip gidemeyeceği tartışması yeniden alevlendi.

Erdoğan’ın yeni paket çıkışını bir çeşit seçim yatırımı olarak gören siyaset bilimciler ve kamuoyu araştırmacıları, Türkiye’nin bir erken seçime gideceği öngörülerini kuvvetlendirdi. MAK Danışmanlık Şirketi sahibi, kamuoyu araştırmacısı Mehmet Ali Kulat bu öngörüyü daha ileri bir noktaya, “baskın seçim”e taşıdı.

Erdoğan’ın çıkışlarının siyasi boyutlarını değerlendiren Kulat, Türk Lirası mevduatlarının döviz kurları karşısında korunmasına dönük yeni ekonomik kararların muhalefetin yüksek döviz kurlarını işaret edip “Türkiye yönetilemiyor” eleştirilerinin yükseldiği bir döneme denk geldiğine dikkat çekiyor.

Kulat, “Uzunca bir süredir tamamen kontrolsüz gelişen döviz fiyatları ve piyasanın sahipsiz görünümü muhalefete ciddi bir alan açmıştı. Muhalefet sahada ciddi bir şekilde ‘Türkiye’de yönetici yok. Yönetim yok. Ekonomi tamamen başıboş’ izlemini oluşturuyordu. Bu algı da ciddi şekilde toplumda karşılık bulmuştu” diyor.

“Ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı yaratabilir”

Son dönemde sadece MAK tarafından değil Metropol, KONDA, PİAR başta olmak üzere tüm kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anketlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oyları ortalama yüzde 35’e, AKP’nin oy oranı da yüzde 30’lara kadar gerilemiş olarak gösterildi. Araştırma şirketleri bu gerilemenin nedenini de ekonomide yaşanan krize bağladı.

Doların ateşinin bir türlü düşürülemediğini siyasette, ekonomide, sokakta doların 25 lirayı bulacağına dair hesaplar yapıldığını hatırlatan Kulat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hesaplardan etkilenip de yeni finansal alternatif açıklamak durumunda kaldığını düşünüyor. Kulat, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomiyi doğrudan yönetiyor ve belli ki bu süreçte boş durmamış, Türk Lirası mevduatlarını döviz karşısında nasıl koruruz diye bir sistem geliştirmiş” diyor.

Kulat’a göre Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemi açılımını Türkiye’yi bir baskın seçime götürmek için kullanma ihtimali var. Kulat, “Erdoğan, üç-beş ay süren bir istikrar çıkartabilirse buradan, emeklilere ve memurlara enflasyonun üstünde bir maaş zammı verebilirse tıpkı 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu, 15 Temmuz darbe girişimini savuşturmasını topluma bir başarı olarak lanse ettiği gibi şimdi de ekonomik kurtuluş savaşını kazandığı imajı verebilir. Türkiye; baskından da baskın Mart’ta bir seçim görebilir” öngörüsünde bulunabiliyor.

“Döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil”

Peki Erdoğan’ın dövize çevrili mevduat sistemiyle ekonomide istikrar yakalaması mümkün mü?

Kulat, bunun zamanla anlaşılacağını söylese de, bu kez Türkiye’de bambaşka bir sorun yaşandığına dikkat çekiyor:

“Türk Lirası eriyordu. İnsanlar, tabiri caizse kefen parası olarak biriktirdiği parayı, emekli maaşını, üç-beş kuruş harçlığını dövize yatırdı. Şimdi mağdurlar. Zannedildiği gibi döviz düştü diye toplum mutlu olmuş değil. Toplumu mutlu eden, istikrardır. -Siz paranızı TL’de tutun, paranızı çekmek istediğiniz zaman reel dövizin karşılığı para veririm size- diyen bir sistem var karşımızda. Bu sürdürülebilir bir durum değil. Türkiye adı konmamış bir seçim ortamına girdi zaten. Bütün kamuoyu anketleri AKP’nin kaybetme ihtimalinden söz ediyordu ki, Erdoğan kritik bir hamle yaptı.”

Paylaşın