Erzurum Olayları; Kılıçdaroğlu: Sorumlusu Sarayda Oturan Kişidir

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırıyı değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Erdoğan Erzurum’u tanımadan ben Erzurum’u bilirim. Erzurum Dadaşlar kentidir. Yaşanan tabloyu, Ekrem Bey’e yapılanı, bir Erzurumlunun kabul edeceğini hiç düşünmüyorum. Erzurumlular böyle değil. Son derece sıcakkanlı, sevecen insanlar” dedi ve ekledi:

“Bazıları tahrik ettiler. Büyük bir olasılıkla elinde taş olan kişiler bir anlamda bunu güvenlik güçlerinin gözetiminde yapıyorlar. Fotoğrafları var. Ellerinde taş, atıyorlar. Niye atıyorsun kardeşim? Hangi gerekçeyle atıyorsun? Temel sorumlusu kimdir? Bütün bu olayların temel sorumlusu sarayda oturan kişidir. Toplumu bu kadar germenin mantığı var mı? Bu seçim sürecinde bir kez dahi adını ağzıma almadım. Artık kutuplaşmadan bıkmadı mı? Ülkenin bu kadar sorunu varken nedir bu kutuplaşma, nedir bu kavga, nedir bu alıp veremediğimiz?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Bir soruyu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, seçimin ilk turda biteceğini, seçim meydanlarında bunu gördüğünü ifade etti.

Kılıçdaroğlu, seçim meydanlarının ekonominin düzelmesini, mutfaktaki yangının durmasını, demokrasi ve umut istediğini, kendilerinin de seçmene neyi, nasıl yapacağını anlattıklarını belirtti. Türkiye’nin hiçbir dönem ekonomiden siyasete, yargıdan sağlığa kadar bu kadar kötü bir atmosferle karşı karşıya kalmadığını savunan Kılıçdaroğlu, “saray hariç toplumun her kesiminin büyük sorunlarının bulunduğunu, her kesimden şikayet aldıklarını” söyledi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum ziyareti sırasındaki olaylara ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, “Elinde Türk bayrağı olan 7-8 yaşındaki bir çocuğa kim, hangi gerekçeyle taş atar? Hangi vicdan sahibi buna ‘Evet’ der? O meydanda sadece Türk bayrakları var. O meydanda elinde Türk bayrağı taşıyan, dalgalandıran insanlara teröristçe saldırıyorsunuz. Aklın alacağı şey mi bu?” diye konuştu.

Olayların provokasyon olduğunu, bunu kimlerin teşvik ettiğini de bildiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Erdoğan Erzurum’u tanımadan ben Erzurum’u bilirim. Erzurum Dadaşlar kentidir. Yaşanan tabloyu, Ekrem Bey’e yapılanı, bir Erzurumlunun kabul edeceğini hiç düşünmüyorum. Erzurumlular böyle değil. Son derece sıcakkanlı, sevecen insanlar. Bazıları tahrik ettiler. Büyük bir olasılıkla elinde taş olan kişiler bir anlamda bunu güvenlik güçlerinin gözetiminde yapıyorlar. Fotoğrafları var. Ellerinde taş, atıyorlar.

Niye atıyorsun kardeşim? Hangi gerekçeyle atıyorsun? Temel sorumlusu kimdir? Bütün bu olayların temel sorumlusu sarayda oturan kişidir. Toplumu bu kadar germenin mantığı var mı? Bu seçim sürecinde bir kez dahi adını ağzıma almadım. Artık kutuplaşmadan bıkmadı mı? Ülkenin bu kadar sorunu varken nedir bu kutuplaşma, nedir bu kavga, nedir bu alıp veremediğimiz?”

“Küçük çocuklara nasıl taş atarsın?”

“Oraya gidenler olaylar çıksın diye birbirlerini taşlamışlar” iddiasının ortaya atıldığını belirten Kılıçdaroğlu, bunun şeytanın aklına gelmeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “O kadınlara sen nasıl taş atarsın, küçük çocuklara nasıl taş atarsın? Attığın taşın nereye gideceğini nasıl düşünmezsin? Bunu yapanlar insan değil.” ifadesini kullandı.

Erzurum Valisini eleştiren Kılıçdaroğlu, suçun ve suçlunun sabit olduğunu ifade etti ve taş atanlar kadar onlara taş attıranların da bulunmasını istedi. Tüm vatandaşlardan sakin olmasını isteyen Kılıçdaroğlu, savaşa değil, seçime gidildiğini, tüm görüş ve düşüncelere saygı duyulması gerektiğini ifade etti.

“İmamoğlu’nun mitinginin izinsiz ve İl Seçim Kurulunun gösterdiği yerin farklı olduğu” yönündeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, mitingin yapılacağı yerin otobüslerle kapatıldığını, başka yer gösterilmediğini söyledi.

Valinin yetersiz kaldığını, polisin de olaylara müdahale etmediğini, polise “dokunma” talimatı verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, olayın Erzurumlulara mal edilmemesini istedi.

“Sayın Engin Altay’ı Muharrem Bey’e gönderdim”

Cumhurbaşkanı adaylarından Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye ittifak teklifi yapılıp yapılmadığına ilişkin soru üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, İnce’ye teklifte bulunulduğunu belirterek, “Memleket Partisi’ni ziyaret ettikten sonra dönünce akşam bir arkadaşımı Muharrem Bey’e gönderdim, Sayın Engin Altay’ı Muharrem Bey’e gönderdim.” dedi.

Vatandaşın parasını cebine atanı affetme gibi bir yetkisinin bulunmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Sayın Davutoğlu da, Sayın Babacan da, kendi hayatlarına bakın, mal varlıklarına bakın. Yönetimde eksiği, kusuru olabilir, benim de eksiğim, kusurum olabilir ama temel ölçü ‘kişisel çıkar sağlamaya yönelik çabalar oldu mu, olmadı mı’? İkisi için de şunu rahatlıkla söyleyebilirim, hayır, öyle bir şeyleri yok.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde yoksulluğu 3 yıl içinde bitireceğini ve hiçbir ailenin “Ben yoksulum” demeyeceğini ifade etti.

“Millet İttifakı’nın işine mi yarar, Cumhur İttifakı’nın işine mi yarar?”

“Kandil’den, terör örgütü elebaşlarından net destek mesajları geliyor. Videolar yayınlanıyor. Kandil’den gelen bu açıklamalar sizi rahatsız ediyor mu?” sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Kandil’den Millet İttifakı’nı desteklemeye yönelik bir açıklama kimin işine yarar? Bir daha sorayım, Kandil’den yani terör örgütünden, ‘Biz Millet İttifakı’nı destekliyoruz.’ diye bir açıklama kimin işine yarar? Millet İttifakı’nın işine mi yarar, Cumhur İttifakı’nın işine mi yarar? Bizi mi destekliyorlar, onları mı destekliyorlar? Akıl var, mantık var. Terör örgütü kalkıp da ‘Ben seni destekliyorum.’ diyorsa aslında karşı tarafı destekliyorum demektir bu.”

Terörün insanlık suçu olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, nereden ve kimden gelirse gelsin terörle mücadele etmenin bir devletin en meşru görevi olduğunu vurguladı.

“Bir partiye ‘Size şu sözü veriyoruz.’ deme şansımız yok zaten”

Kılıçdaroğlu, “HDP ile Meclis’te yapılan görüşmede iktidarın söylediği gibi herhangi bir söz verildi mi? Eğer Mecliste ittifak olarak çoğunluğu sağlayamazsanız ve olur da HDP kilit bir konuma gelirse talepleri konusunda tutumunuz ne olur?” sorusuna karşılık, kimseye bir söz vermediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Bir partiye ‘Size şu sözü veriyoruz.’ deme şansımız yok zaten. Altı lider bir araya gelip hangi sözü vereceğiz? Bizim ortak mutabakat metnimiz var. Bizim tüm görüşlerimiz orada. Herhangi bir ödün vermek ya da sizin talebinizi aynen kabul ediyoruz gibi bir tablo hiç olmadı. Boşu boşuna, gereksiz bir tartışmadır gidiyor.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, TCG Anadolu gemisinin AK Parti’nin seçim otobüsü haline getirildiğini savundu.

“17-25’in tamamı doğrudur”

“Bir televizyon programında deep fake uygulaması üzerine konuşulurken bir ifadeniz oldu, ’17-25 Aralık sürecinde de benzer şeyler yaptılar.’ diye bir cümle kurdunuz. İktidar bunu bir itiraf olarak yorumladı.” ifadeleri üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“17-25’in tamamı doğrudur. Benim hakkımda davalar açıldı, ben o kasetlerin tümünün mahkemeye gelmesini ve incelenmesini istedim. Getirmediler, korktular. Çünkü gerçek ortaya çıkacak. Ben 17-25’i anlatıyorum, daha sonra benim sesimi kullanarak başka bir şey yaptılar, yine bunlar yaptılar deep fake… Bunun mümkün olduğunu söyledim ben. Ama o konuşmaların tamamı yüzde 100 artı yüzde 100 artı yüzde 100 doğrudur. Paraların, nerelerde evlerin alındığı, hepsi doğrudur. Nerelere gittiği paraların doğrudur. Hepsini biliyoruz.”

Durum ve hasar tespit komisyonu ile strateji ve planlama teşkilatı kuracaklarını aktaran Kılıçdaroğlu, bu kurumların planlama yapacağını ve 6 lidere sunacağını söyledi.

Sonrasında siyasi tercih yapacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bir kişinin iki dudağına bir devlet teslim edilemez. İstişare bizim temel hedeflerimizden birisidir.” dedi.

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş dışındaki cumhurbaşkanı yardımcılarının sorumlu olduğu bir alan ya da bakanlık olup olmayacağı sorulan Kılıçdaroğlu, bunu 6 liderin henüz konuşmadığını bildirdi ve “Önce şu seçimi bir alalım.” ifadesini kullandı.

Emekliye 15 bin lira bayram ikramiyesi, en düşük memur maaşını yükseltme gibi vaatleri nasıl hayata geçirecekleri sorusuna Kılıçdaroğlu, “AK Parti’nin penceresinden bakarsanız bunların hiçbirisi gerçekleşemez. Çünkü o tamamını alıp benim tabirimle beşli çetelere veriyor. Ben 27,5 yıl bu devlette çalıştım. Ve çok zor sınavları başararak devlet memurluğunu, yani hesap uzmanlığını kazandım. Siz kaynağı doğru ve yerinde kullanırsanız bir sorun yok.” yanıtını verdi.

Ülkede halkın fakirleştiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Bu ülkede halk soğana muhtaç olur muydu? Ülkeyi bu hale getirdiler. Afralarından, tafralarından geçilmiyor. Oturmuşlar ekonomi tartışılmasın, mutfak tartışılmasın diye falan terör örgütü, filan terör örgütü, yok masanın altı… Sen bırak bunları kardeşim. Terörist varsa sen gidip teröristi yakalamıyorsan, suç işliyorsun. Niye teröristi yakalamıyorsun? Elinden tutan mı var? Varsa birisi terör örgütüne mensupsa yakalarsın götürürsün, çıkarırsın savcıya, çıkarırsın mahkemeye. Faili meçhul düşmanlar, ne olduğu belli olmayan düşmanlar… Ondan sonra bunun üzerinden siyaset götürüyorlar. Akıllarını yitirdiler. Kaybedeceklerini biliyorlar ama kaybedecekler. Milletin tahammülü kalmadı.”

Kılıçdaroğlu’ndan KHK açıklaması

Kılıçdaroğlu, Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) ihraç edilenlerin geri döneceği yönündeki vaadinde kriterin ne olacağının sorulması üzerine, şunları kaydetti:

“Şimdi bakınız, diyelim ki af çıkarma. Kim affı kabul edecek? Ben mi? Hayır. Nereye gidecek? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne. Türkiye Büyük Millet Meclisi af varsa kabul edecek. Benim Türkiye Büyük Millet Meclisi adına konuşma hakkım var mı? Ben Meclis başkanı değilim. Ama benim söylediğim şu; adalet istiyorsanız yargıya güveneceksiniz. Şimdi kişiyi kamudan atmışsınız, FETÖ’cü veya başka bir nedenle, herhangi bir nedenle atmışsınız. Gitti savcıya, savcı dosyaya baktı dedi ki ‘Burada bir şey yok, takipsizlik’ kararı verdi.

Ne olması lazım? Görevine iade edilmesi lazım. Yasalar böyle. ‘Hayır ben seni göreve iade etmeyeceğim’ diyor. İkinci olay, yine atıyorsunuz savcıya gidiyor, savcı olayı ciddi buluyor ve soruşturma açıyor. Gidiyor mahkemede beraat ediyor. Ne yaparsınız? Göreve iade edersiniz. Bunlar göreve iade etmiyorlar. Ben onların tamamını görevlerine iade edeceğim. Ben mahkeme kararını uygulamıyorsam ben bu mahkemeleri tanımıyorum demektir. İşine geleni uygulayacaksın, işine gelmeyeni uygulamayacaksın, hukuk devletinde çifte standart olmaz.”

Kazanması halinde sevinç gösterileri konusundaki uyarısı hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Bazı unsurların seçim gecesi sokağa çıkıp taşkınlık yapacakları yönünde duyumlar geliyor bize. Sadece bana değil, diğer liderlere de böyle duyumlar geliyor. Herkesin sakin olmasını istiyorum.” dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, sandık güvenliğini yüzde 100 sağladıklarını belirterek, 1,5 yıldır bunun için çalıştıklarını aktardı. Hangi sandıkta kimlerin görevli olacağının belirlendiğini bildiren Kılıçdaroğlu, “Ayrıca her okulda, büyük metropollerin tümünde her okulda bir gönüllü avukat olacak. Bir sorun çıktığında hemen avukat müdahale edebilecek. Bütün bu konuda bütün vatandaşlarımın emin olmasını ve güven içinde sandığa gidip oy kullanmalarını istiyorum.” diye konuştu

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Alman Televizyonu ARD’ye Konuştu Sığınmacıları Yollayacağız

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye sığınan dört milyon Suriyeliyi evlerine geri göndermek istediğinizi açıkladınız. Peki AB ile mülteci anlaşmasını iptal mi edeceksiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Dört milyon Suriyeli mülteci var. Ve biz onlara yıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Ama hepsi Türkiye’de sigortasız çalışıyor. Peki yarın yaşlandıklarında ne olacak? Burada sadece bugüne değil, geleceğe de bakan bir politika oluşturmak gibi bir görevimiz var. Biz bunu şöyle yapmak istiyoruz: Öncelikle Suriye’nin meşru hükümetiyle bir anlaşma yapacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız.

Buradaki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri şartıyla can ve mal güvenliklerini garanti altına alacağız. Gerekirse Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi gerekecek. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeliler Suriye’ye döndüklerinde yollarını, köprülerini, okullarını, kreşlerini, her şeylerini yeniden inşa edeceğiz. Böylece hiçbir endişe duymadan ülkelerine dönebilecekler. Amacımız bu insanların kendi ülkelerinde özgürce yaşamaları.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Alman kamu televizyonu ARD’ye verdiği mülakatta, farklı bir Türkiye için planlarını anlattı, Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndermek için hazırladıkları taslakla ilgili ayrıntıları paylaştı.

Caren Miosga’nın sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 20 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) ülke demokrasisine kan kaybettirdiğini belirterek “Altılı ittifakımız bunu yeniden inşa etmek, demokrasiyi yeniden kurmak için bir araya geldi. Bizi bir araya getiren demokrasi özlemidir. Bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var. Türkiye, demokrasi olmadığı ve tüm gücün tek bir kişide toplanması nedeniyle canlılığından çok şey kaybetti” dedi.

Türkiye’nin büyük ekonomik sorunları olduğunu ifade eden CHP lideri, ekonomiyi düzeltmek ve demokrasiyi yeniden tesis etmek için güçlendirilmiş bir parlamenter sistem getireceklerini, anayasayı değiştireceklerini kaydetti.

AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeden, Avrupa Birliği’nin tüm demokratik standartlarını tam olarak uygulayacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde yatan kişilerin de özgürlüklerine kavuşacağını söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin siyasi tutuklularla ilgili kararları olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu kişilerin serbest bırakılmaları gerektiğini ancak Erdoğan’ın yargı üzerinde baskı kurarak bunu engellediğini kaydetti.

“Eğer bu Avrupa kararları uygulansaydı, zaten hepsi özgür olacaktı” diye konuşan Kılıçdaroğlu, “21. yüzyıl Türkiye’sinde hiç kimse fikrini ifade ettiği için hapse atılmamalı. İfade özgürlüğünün hapisle cezalandırıldığı bir Türkiye’yi kategorik olarak reddediyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriyeliler nasıl gönderilecek?

Kılıçdaroğlu, “Türkiye’ye sığınan dört milyon Suriyeliyi evlerine geri göndermek istediğinizi açıkladınız. Peki AB ile mülteci anlaşmasını iptal mi edeceksiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Dört milyon Suriyeli mülteci var. Ve biz onlara yıllardır ev sahipliği yapıyoruz. Ama hepsi Türkiye’de sigortasız çalışıyor. Peki yarın yaşlandıklarında ne olacak? Burada sadece bugüne değil, geleceğe de bakan bir politika oluşturmak gibi bir görevimiz var. Biz bunu şöyle yapmak istiyoruz: Öncelikle Suriye’nin meşru hükümetiyle bir anlaşma yapacağız. Karşılıklı büyükelçilikler açacağız.

Buradaki Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri şartıyla can ve mal güvenliklerini garanti altına alacağız. Gerekirse Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi gerekecek. Ayrıca Türkiye’de yaşayan Suriyeliler Suriye’ye döndüklerinde yollarını, köprülerini, okullarını, kreşlerini, her şeylerini yeniden inşa edeceğiz. Böylece hiçbir endişe duymadan ülkelerine dönebilecekler. Amacımız bu insanların kendi ülkelerinde özgürce yaşamaları.”

Suriyelilerin ülkelerine döndükten sonra orada işe de ihtiyaçları olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu konuda Gaziantepli sanayicilerin Suriye’de yatırım yapmaya hazır olduklarını belirterek, “Avrupalılar da bunu yapmak isterse çok mutlu oluruz” dedi.

ARD muhabirinin Türkiye’deki Suriyelilerin göç etmek zorunda kaldıklarında Suriye yerine Batı’ya gitmek isteyeceklerini, bu durumda da AB ile sorun yaşanabileceğini söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Buradaki Suriyelilerin kanaat önderleriyle konuştum. Bazı siyasi parti liderleriyle ve buradan yayın yapan ve meşru Suriye hükümetini eleştiren bazı gazetecilerle de görüştüm. Can ve mal güvenliğini garanti altına alırsak, orada istihdam olanakları yaratılırsa zaten kendi istekleriyle ülkelerine geri döneceklerini söylüyorlar.”

Olaf Scholz benzetmesi

Kılıçdaroğlu muhabirin, “Türkiye neredeyse 20 yıl boyunca kendisini büyük bir baba figürü olarak gösteren, büyük bir hatip, büyük bir demagog olarak kabul edilen bir adam tarafından yönetildi. Siz bunun tam tersisiniz, hatta bir finans gazetesi tarafından yılın bürokratı seçildiniz. Siz Türkiye’nin Olaf Scholz’u musunuz?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Olaf Scholz’a benzetilmek benim için bir onurdur. Aslında ben sakin bir insanım. Kolay kolay heyecanlanmam. Var olan soruna odaklanırım, onu çözmeye çalışırım. Ama bu sorunu çözme yöntemimi de insanlarla paylaşırım. Dolayısıyla insanların desteğini almak benim için önemli. Çünkü Türkiye’yi demokrat olmayan birinin yönettiği, otoriter bir yönetimin yönettiği artık sadece bizim değil bütün dünyanın gördüğü bir şey.

İşte bu yüzden biz altı muhalefet partisi Türkiye’yi otoriter bir yönetimden kurtarmak için bir araya geldik. Ve AB tarafından öngörülen tüm demokratik standartların hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz. Bu mücadele çok uzun sürmeyecek. Tam bir hafta sonra Türkiye yeni bir döneme girecek. Siyasi söylemimiz şu: Türkiye’ye bahar gelecek.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

MP Milletvekili Adayı Çağrı Ünsal İstifa Etti: Kılıçdaroğlu’nu Destekleyeceğim

Memleket Partisi’nden ve milletvekili adaylığından çekilen Çağrı Ünsal, “Gelinen noktada 20 yıllık AKP karanlığına karşı siyasi mücadele gösteren tüm muhalif kesimin iç tartışmaları bir kenara koyarak bu mücadeleyi birlikte sürdürmesi kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir” dedi ve ekledi:

“Bu nedenlerle, 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakını destekleyeceğimi bildiriyor; kuruluşundan bu yana bir neferi olduğum Memleket Partisi’nin politikası ile fikir ayrılığına düşmüş olduğumdan, Ankara milletvekili adaylığından, Genel Disiplin Kurulu üyeliğinden ve parti üyeliğinden derin bir üzüntüyle istifa ediyorum.”

Memleket Partisi Genel Disiplin Kurulu üyesi ve Ankara Milletvekili adayı Çağrı Ünsal, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek vereceğini belirterek adaylıktan çekildi.

Duvar’da yer alan haber göre Erzurum’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mitingine yönelik saldırıyı hatırlatan Ünsal, “Mücadeleyi birlikte sürdürmek kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir” dedi.

“Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nı destekleyeceğim”

Memleket Partisi’nden ve milletvekili adaylığından çekilen Ünsal, partisi ile fikir ayrılığına düştüğünü belirttiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Gelinen noktada 20 yıllık AKP karanlığına karşı siyasi mücadele gösteren tüm muhalif kesimin iç tartışmaları bir kenara koyarak bu mücadeleyi birlikte sürdürmesi kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir.

Bu nedenlerle, 14 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakını destekleyeceğimi bildiriyor; kuruluşundan bu yana bir neferi olduğum Memleket Partisi’nin politikası ile fikir ayrılığına düşmüş olduğumdan, Ankara milletvekili adaylığından, Genel Disiplin Kurulu üyeliğinden ve parti üyeliğinden derin bir üzüntüyle istifa ediyorum.”

Paylaşın

Kemal Kılıçdaroğlu TRT’de: TRT Gerçekleri Gizliyor

TRT’de propaganda konuşmasını yapan “Sevgili halkım, TRT siyasal iktidardan bağımsız kamu yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur. Halk doğru, tarafsız ve gerçek habere ulaşsın diye, halk için var. Ancak bugün TRT iktidar partisinin yayın organı haline geldi. Oysa haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “TRT her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikası ile suç işliyor. Halkın vergileri ile ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber almak hakkını ihlal ediyor. TRT gerçekleri halktan gizliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde, TRT’de propaganda konuşmasının ilkini gerçekleştirdi.

“Sevgili halkım, TRT siyasal iktidardan bağımsız kamu yayıncılığı yapmak üzere kurulmuştur. Halk doğru, tarafsız ve gerçek habere ulaşsın diye, halk için var. Ancak bugün TRT iktidar partisinin yayın organı haline geldi. Oysa haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar.

TRT her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikası ile suç işliyor. Halkın vergileri ile ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber almak hakkını ihlal ediyor. TRT gerçekleri halktan gizliyor”

Propaganda hakkını gerçekleri anlatmak için kullanacağını belirten CHP lideri “TRT size faturalarını ödeyemedikleri için, karanlığa mahkum edilen milyonlarca vatandaşımızı gösterdi mi? Göstermedi” dedi.

Bartın maden faciasına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Bartın maden faciasında hayatını kaybeden Rıdvan’ın ailesini ziyaret etmiştim. Oğlu Emrullah’ın keder dolu gözleri bıçak gibi kalbime saplandı. TRT hayatını kaybeden 41 maden işçisinin hikayelerini haber yaptı mı? Yapmadı. Tedbirsizliği, denetimsizliği, hesap verilmeyen aileleri, işçisinin can güvenliğini sağlayamayanları anlattı mı? Anlatmadı” şeklinde konuştu.

Şenyaşar Ailesinin yaşadıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şanlıurfa’da iktidar partisi adayının kardeş ve akrabaları tarafından eşi ve 2 evladı öldürülen, adalet aramak için yılladır nöbet tutan Emine Şenyaşar’a sarıldım. Emine Hanımın bitmeyen gözyaşlarını TRT halkımıza gösterdi mi? Göstermedi” ifadelerini kullandı.

‘TRT gerçekleri gizliyor’ Kılıçdaroğlu, TRT’nin gerçekleri gizlediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüdü:”8 Şubat’ta Hatay Samandağ’daydım. ‘İçeride annem, abim ve babam var. Ses veriyorlar. Termal kamerada ısı da var. Ama girecek ekipman yok’ diye bize feryat eden gencimizi TRT’nin ekranında gördüğünüz mü? Görmediniz.

‘Devlet nerede, AFAD nerede?’ diye bağıran vatandaşlarımızın görüntüleri yayınlandı mı? Hayır, yayınlanmadı.” “Ekmeğini çöpten çıkaran, ekmek teknesi gasbedilen kağıt işçilerinin deposuna gittim. Çaylarını içtim. Baver Bey, uğradığı haksızlığı bana anlattı. Çok üzüldüm. Bana ‘Üstümüz kirli olabilir ama içimiz gül bahçesi’ diyen kağıt işçilerinin yaşadıklarını TRT size anlattı mı? Anlatmadı.

“Ergenekon kumpası ile canına kastedilen Kuddusi Okkır’ın evine gittim. Beni metanetle karşılayan Sabriye Okkır hanımı gördüğünüz mü ekranlarınızda?

Görmediniz. ‘Süt veren ineğimi kestirip, kredi ödüyorum’ diyen Meliha Hanımı peki? Onu da görmediniz. TRT halkımıza 73 yaşında Kazdağları’nı savunan Hanife Hanımı, suyunu, toprağını yani yaşamı korumak için can ve başla mücadele eden vatandaşlarımızı gösterdi mi? Göstermedi” Kılıçdaroğlu, TRT’nin KPSS’de derece yapmasına rağmen atanamayan Salih Can’a da yer vermediğini kaydederek, “KPSS’de derece yapmasına rağmen atanamayan Salihcan’ın hikayesine yer verdi mi, sözde haberlerinde? Vermedi.

‘Sokakta uyuşturucu torbacıları tarafından ülkücü hareketin en değerli evlatlarından biri olan ve hunharca katledilen Sinan Ateş’in eşi ve bebeklerini gösterdi mi? Ateş ailesinin hikayesini dinlediniz mi hiç TRT’de? Dinleyemediniz. Gezi Parkı davasında haksız yere hapis yatan şehir plancısı Tayfun Kahraman tutuklandı. Cezaevine girmeden önce kızı Vera’ya son sarılışını gördünüz mü? Görmediniz. Göstermediler”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Ülkeye Değişim Getirmenin Bir Bedeli Vardır

Sosyal medya hesabından ‘Erzurum Olayları’ başlığıyla bir video paylaşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, itidal çağrısı yaptı ve seçmenin korkutulmaya çalıştığını savundu ve “14 Mayıs’a odaklanın, gerisi teferruattır” dedi.

Haber Merkezi / “Ekrem evladıma geçmiş olsun” diyen Kılıçdaroğlu, “Ülkeye değişim getirmenin bir bedeli vardır. Bunu da ödemeye hepimiz hazırız” dedi. Kılıçdaroğlu, Antalya mitinginde de saldırıyı değerlendirdi ve “Provokasyonlara karşı dikkatli olacağız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşanan taşlı saldırı sonrası, sosyal medya hesabından ‘Erzurum Olayları’ başlığıyla bir video paylaştı.

Kılıçdaroğlu, videoda şunları söyledi:

Mafyalar, militanlar, SADAT’çılardan, Sinan Ateş’i öldüren torbacılardan, beşli çetelerden, domuz bağcılardan oluşan bir militarist koalisyon var. Bugün Ekrem başkanımıza saldıranlar bunlar. Amaçları insanlarımızı korkutmaktır. Sandıktan uzak tutmaktır. Türkiye makul çoğunluğun ülkesi. Çoğunluk bu kötülüğü bitirecek.

Sevgili vatandaşlarım 14 Mayıs’a odaklanın. Başka her şey teferruattır. Sakın kızmayın, sakın küsmeyin. İnsanınızı sevin, bağrınıza basın. O terör gruplarını kahreden de tam olarak budur. Ekrem evladıma da geçmiş olsun. Ülkeye değişim getirmenin bir bedeli vardır bunu da ödemeye hepimiz hazırız.”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de sosyal medya hesabından, “Millet iradesini ne taşla ne de kurşunla durduramazsınız” paylaşımını yaptı. Millet İttifakı partilerinin liderleri mesajlarla İmamoğlu’na destek verdi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Ekrem İmamoğlu’nun maruz kaldığı saldırı, iktidarın kirli dilinin ürünüdür. ” mesajını verdi. Selahattin Demirtaş, Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşananlar sonrası yurttaşlara “Siz lütfen sakin olun, öfkenizi sandığa saklayın” çağrısında bulundu.

Paylaşın

Kemal Kılıçdaroğlu: Kul Hakkı Yiyenler Benden Çekiniyor

Kırşehir’de halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Benim cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var; biri beşli çeteler, ikincisi uyuşturucu baronları. Haktan yana oy kullanacaksınız, adaletten, vatandaştan yana oy kullanacaksın. Üstten sizi tehdit edenlere dur diyeceksiniz. 22 yıl oldu eyvallar kardeşim çekil! Bir değişim olsun, bir yeni insan gelsin, bir adaletli insan gelsin, bir kul hakkı yemeyen insan gelsin” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem. Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor. Kul hakkı yiyenden diyeceğim ki, götürdüğün paraları ver. Son kuruşuna kadar getireceğim. Bu milletin hakkını aldın götürdün çaldın, hepsini getireceğim. Emekliye 2015 yılından bu yana, asgari ücret kadar iki bayram ikramiyesi verin dedim. Vay efendim nereden bulacağız dediler.

Sonra verdiler, şimdi seçimler geldi artırdılar. Sözüm söz, asgari ücret kadar emekliye bayramlarda ikramiye verilmesi lazım. Bütün emekli kardeşlerim gidecekler bankadan para çekince orada 15 bin lira olacağını görecekler. Kurban Bayramı’nda emekli kardeşime 15 bin lira vereceği. 4-5 yerden maaş alanlara para var, yandaşlara para var… Emekliye gelince, garibana gelince para yok. Yer mi Bay Kemal.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim çalışmaları kapsamında Kırşehir’de halka seslendi. Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:

“Nasılsınız? Değişimden yana mısınız, alın terinden yana mısınız, hak, hukuk ve adaletten yana mısınız?

Size sözüm var; bu ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti getireceğim. Size sözüm var, alın teri dökenlerin hakkını teslim edeceğim. Size sözüm var; bu ülkeye huzuru, bu ülkeye barışı getireceğim. Size sözüm var, ayrışmayı değil kucaklaşmayı getireceğim. Size sözüm var, alın teri döküp kazananın hakkını teslim edeceğim. Size sözüm var, beşli çetelerin çaldıklarının tamamını bu memlekete getireceğim. Size sözüm var.

Gelmeden önce Neşet Ertaş’ın mezarını ziyaret ettim, babasının mezarını ziyaret ettim. Hocamızla beraber bir Fatiha okuduk. Babası ile yüz yüze hiç tanışmışlığımız yoktu ama Neşet Ertaş ile zaman zaman beraber olduk. Onun sazını, onun sözünü dinledim. Onun tezenesi kadar güzel, onun sesi kadar güzel bir ses yok gerçekten de. Güzel şey söylüyor, ‘Kadınlar insandır, biz de insanoğlu’ diye. Kadına ne kadar değer verdiğini hepimiz biliyoruz.

Bugünkü hayat pahalılığı içinde en büyük sorunu yaşayan kadındır. Bugün hayat pahalılığı içinde dertleri alıp derman üretmeye çalışan yine kadınlardır. Büyük sıkıntılar çeken kadınlardır. Pazara gidip mutfaktaki yangını gören kadınlardır. O nedenle benim kadınlara borcum var. Rahmetli annem okuma yazma bilmezdi. Ve dolayısıyla evdeki bütün sıkıntıları yaşardı. Rahmetli babam; 7 kardeşiz, 7 kardeşe bir bayramda ayakkabı aldığını hiç hatırlamam. Çünkü alacak gücü yoktu. Ama bizi okuttu. 7 kardeş içinde üniversiteye giden sadece benim.

Çünkü diğerlerini gönderecek parası, imkânı da yoktu. Ama benim şimdi pırıl pırıl üniversite mezunu 3 evladım var. 3 evladım; onların ne iş yaptığını kimse bilmez, ben Genel Başkanım diye asla ve asla gidip bir yerlerde üstten konuşmadılar. Her birisi kendi ekmeğini çıkardı. Çalışıyor, üretiyor, kazanıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor. İsterim ki her anne, baba evladını iyi bir okula gönderebilsin. Çünkü eğitim bizim en temel sorunlarımızdan birisidir ve onun için de hep birlikte mücadele etmek ve evlatlarımızı okutmak zorundayız. Evlatlarımız ne kadar iyi eğitim alırsa, Türkiye o kadar hızla büyür ve hızla kalkınır.

Sevgili anneler, size sözüm var. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa edeceğim. Hiçbir çocuğun. Aile Destekleri Sigortasıyla göreceksiniz, hiçbir ailede ‘Benim gelirim yoktur’ feryadını duymayacaksınız. Her ailenin en az asgari ücret düzeyinde geliri olacak. Ve bu gelir kadının banka hesabına yatacak. Dolayısıyla kadın bankaya gidecek, fakir ailedeki yoksul kadın bankaya gidecek, her ay düzenli bankadan parasını çekecek, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Onun fakir olduğunu, onun yoksul olduğunu sosyal devletten başka kimse bilmeyecek.

Çünkü benim felsefem, çünkü benim inancım şunu söylüyor: Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Nokta. Öyle fakir ailelerde çocukları getir, sıraya diz, yardım yap, bütün televizyonlar onu seyretsin, senin vicdanın rahatlasın. Hayır efendim. Hayır, hayır. Bunu kabul etmiyorum. Yoksulluğu afişe etmeyeceksin. Bir yerde yoksul varsa, o yoksulluk devleti yönetenlerin ayıbıdır. Yoksul olanın değil. Onun için bitireceğim yoksulluğu. Bu topraklarda hiç kimse ‘Ben fakirim, ben yoksulum’ diye yardım istemeyecek. Sosyal devlet, ona her türlü desteği ödünsüz, hiçbir şey beklemeden verecek. Göreceksiniz, bu topraklara baharı getireceğim, baharı. Huzuru getireceğim, huzuru.

Hiçbir yoksul ailenin elektriği asla ve asla kesilmeyecek, suyu asla ve asla kesilmeyecek, doğalgazı asla ve asla kesilmeyecek. Diğerleri nasıl yaşıyorsa, yoksul aileler de aynı şekilde huzur içinde yaşayacaklar. Ve beraber yaşayacağız ve huzur içinde yaşayacağız göreceksiniz.

Köylerde çalışan kadınlar var. Onları da biliyorum. Neredeyse günün 24 saati çalışıyorlar. Köylerde çalışan, tarlada çalışan, bağda çalışan, bahçede çalışan, ahırda çalışan. Bir anlamda hayatın her alanında çalışan, fedakârlık gösteren kadınlar var. Onları da biliyorum, onlara da sözüm var. Onların sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Yeter ki çalışsınlar. Yeri, zamanı gelince de emekli olacaklar, emekli aylıkları olacak. Gençler için de aynı şekilde. Köyde, tarlada çalışan, traktörde çalışan bütün gençlerin sosyal güvenlik primini de devlet ödeyecek. Böylece köy hareketlenecek. Köyde çalışmak cazip hale gelecek. Ayrıca bir sözüm daha var. Bütün köy okullarını açacağım ve öğrencilerimiz kendi köylerinde okullara gidecekler. 100 bin öğretmenin atamasını Cumhuriyetin 100’üncü yılında yapacağız, göreceksiniz. Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğretmenle öğrenciyi buluşturacağız, hiç endişe etmeyin.

Köylerde sadece öğretmen, sadece imam değil, ziraat teknisyeni de olacak, ziraat mühendisi de olacak, veteriner hekim de olacak. Bu bölgenin hayvancılık konusunda ne kadar önemli ve değerli olduğunu biliyorum. Bölge bu konuda olağanüstü avantajlara sahip bir bölge. Burada bir kesimhanenin kurulması… Et ve Balık Kurumu görevini yapsa aslında, burada üreticinin her türlü hakkını teslim etse hepimiz çok mutlu olacağız. Bölgeyi ayağa kaldırmak zorundayız. Bölgede herkesin ürettiği ve herkesin kazandığı bir ekonomik atmosferi yaratmak zorundayız.

Hızlı trenden söz ediliyor. Her seçim öncesi gelip söz veriyorlar. Seçim bitiyor, sizler oylarınızı veriyorsunuz, sonra onlar unutuyorlar. Bay Kemal unutmaz. Unutmayın; Bay Kemal unutmaz, Bay Kemal sözünün arkasında durur, sözünün eridir. Yapılacaksa yapılacak kardeşim, niye yapmıyorsun? Yapmıyorlar.

Hızlı trenin ötesini düşünüyorum ben. Bakın Anadolu’nun içi boşaldı. Anadolu’da insanlar büyük kentlerin varoşlarına gidiyorlar, acaba oralarda asgari ücretle iş bulabilir miyiz diye. Allah nasip eder Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığımda göreceksiniz; biz, orta Anadolu’yu, demiryollarıyla Mersin ve İskenderun limanına ve Karadeniz’e bağlayacağız. Buradaki fabrikalar ihracat yaptığı zaman, demiryoluyla taşıdıklarında bütün lojistik masraflarını devlet olarak biz karşılayacağız. Böylece fabrikanın Mersin’de olması, Adana’da olması çok cazip olmayacak. Kırşehir’de olması çok daha cazip, Kayseri’de olması çok daha cazip, Aksaray’da olması çok daha cazip olacak. Böylece herkesin kazandığı, herkesin ürettiği bir modeli inşallah inşa edeceğiz. Göreceksiniz, Türkiye için çalışacağız. Beşli çeteler için değil, sizin için çalışacağız. Sizin için emek harcayacağız, beşli çeteler için değil.

Ücret dengesizliği var kamuda. Bunu da gayet iyi biliyorum. Doktor kardeşlerimizin, sağlık çalışanlarımızın pandemi döneminde herkesin ortak talebi olarak onların aylıklarını artırdık. Ama devlette bir yapı var. Devlette; doktor, mimar, mühendis, bunlar birbirlerine yakın aylıklar alırlardı. Dolayısıyla şimdi kamuda çalışan mimarlar ve mühendisler diyorlar ki ‘Bizim de aylıklarımızın artırılması lazım, biraz yükseltilmesi lazım’. Onlara da söz verdim. Adaleti sağlayacağız, adaletli olacak. Adaletsiz bir dünyayı asla kabul etmiyorum. Çünkü devletin dini adalettir ve adaleti inşa edeceğiz. Bunu da herkesin bilmesini isterim.

Gelelim başka bir konuya. Türkiye yolgeçen hanına döndü. Bütün sınırlarımız delik, deşik. 3 milyon 600 bin Suriyeli var. Söz verdim, en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye uğurlayacağız. Benim evladım, sizin evladınız işsiz. Onlar asgari ücretin yarısı ile çalışıyorlar. Onlar da mağdur oluyorlar. Onları kendi ülkelerine götüreceğiz: Avrupa Birliğinden aldığımız fonlarla, alacağımız fonlarla onların yollarını, köprülerini, okullarını, hastanelerini bizim müteahhitler yapacak. Can ve mal güvenliklerini sağlayacağız ve onları en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız ve göndereceğiz. Emek sömürüsünün karşısındayız. İnsan insandır, Allah’ın yarattığı en değerli varlıktır ve onun döktüğü alın terinin karşılığının ödenmesi gerekiyor. Bunu yapacağım. Afganlar da var, onları da kendi ülkelerine Allah nasip ederse uğurlayacağız göreceksiniz.

‘2000’liler mezarda emekli olmak istemiyorlar’. Sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılanması lazım, herkesin hakkının teslim edilmesi lazım. Herkesin ödediği prim kadar aylık alması lazım. Altı yükselttiğiniz zaman, üst gelir gruplarını, aylık gruplarını da yükseltmeniz lazım. Yani eşitliğin olmadığı bir yerde, toplumda huzur olmaz. Huzuru sağlayacağız mutlaka.

‘Kemal Dedemin gölgesi yeter’ diyorsunuz, ‘Aç kapıyı Veysel efendi, Bay Kemal geliyor’ diyorsunuz. ‘Bir çocuk aç kalmayana kadar çalışacağız’ diyorsunuz. Hiç ama hiç endişe etmeyin. Ülkemi seviyorum. Ülkem için hizmet etmek benim boynumun borcudur. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği… Bu coğrafyanın neresinde yaşıyorsa yaşasın; Diyarbakır’da, Hakkari’de, Rize’de, Şanlıurfa’da, Trakya’da, Edirne’de, Kırklareli’nde, İzmir’de, Mersin’de, Antalya’da… Nerede yaşarsa yaşasın, bu coğrafyada her insanın mutlu olmasını istiyorum, huzurlu olmasını istiyorum. Bizi kavga ettiriyorlar ama o kavgaya girmeyeceğiz. Bir sürü şeyler söylüyorlar, onlara da inanmayın lütfen. Benim ağzımdan çıkana inanın. Ben, bu millete doğruları söylemeye yenim ettim. Doğruları söyleyeceğim, doğruların arkasından gideceğim.

Çok kamplaştık, çok kutuplaştık. Neredeyse birbirimizi düşman gibi görmeye başladık. Buradan Türkiye’yi çıkaracağım. 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Bir grubun değil, bir kesimin değil, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olarak görev yapacağım. Bunu göreceksiniz ve buna inanmanızı istiyorum, çünkü beraber olursak güçlü oluruz, birlikte olursak güçlü oluruz, adaleti getirirsek güçlü oluruz. Adaletin gelmesinin yollarından birisi de, gelir dağılımının hakça bölüşülmesidir yani gelirin hakça bölüşülmesidir. Bizim güzel bir sözümüz var, atalarımız söyler, ‘Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.’ Herkesin karnının doyduğu bir Türkiye’yi özlüyoruz ve bunu yapmak için zaten mücadele ediyoruz.

“Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor, benden korkuyorlar”

Benim Cumhurbaşkanı Adayı olmamı istemeyen, hatta Cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var. Biri beşli çeteler, ikincisi uyuşturucu baronları. Yuh çekmeyin. Sandığa gideceksiniz ve oy kullanacaksınız. Haktan yana oy kullanacaksınız, adaletten yana oy kullanacaksınız, vatandaştan yana oy kullanacaksınız. Üstten konuşan, üstten sizi tehdit edenlere ‘Artık dur’ diyeceksiniz. 22 yıl oldu. Eyvallah kardeşim. Çekil, bir değişim olsun. Diğer insan gelsin. Bir adaletli insan gelsin. Bir kul hakkı yemeyen insan gelsin. Söyledim, kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem; bu kadar net.

Kul hakkı yiyenler benden çekiniyor, benden korkuyorlar. ‘Ya gelirse…’ Gelirsem ne yapacağım belli. Kul hakkı yiyene diyeceğim ki ‘Ver kardeşim, götürdüğün paraları ver.’ Götüreceksin ABD’ye, 35 katlı gökdelenler yapacaksın, Bay Kemal seyredecek! Manhattan’a götüreceksin gökdelenler yapacaksın, Bay Kemal seyredecek! İngiltere’ye dolarlarını, avrolarını götüreceksin Bay Kemal seyredecek! Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alacaksın, Bay Kemal seyredecek! Yerler mi? Yemezler, yemezler. Son kuruşuna kadar getireceğim. Bu milletin alın terinin karşılığını aldın, götürdün, çaldın. Alacağım, getireceğim Türkiye’ye, millete vereceğim. Sizlere vereceğim, sizin hakkınız bu.

Şimdi… Ben, 2015 yılından bu yana ‘Emekliye 2 bayram ikramiyesi verin. Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı asgari ücret kadar emekli ikramiyesi verin’ dedim. Önce bağırdılar ‘Vay efendim, emekli ikramiyesi diyorsun, parayı nereden bulacaksın?’ Üsteledim, söyledim, ‘Ben maliyeciyim, ben hesap uzmanıyım. Devlette para var. Parayı adaletli kullanırsan olur.’ Sonra verdiler, şimdi seçimler geldi, 1000 lirayı biraz artırdılar. Benim sözüm söz; asgari ücret kadar emekliye Ramazan ve Kurban bayramlarında ikramiye verilmesi lazım. Son bayramda vermediler. Allah nasip eder, Kurban Bayramında bütün emekli kardeşlerim gidecekler, bankadan para çekince, orada 15 bin liraları olduğunu görecekler. 15 bin lirayı, Kurban Bayramında emekli kardeşlerime ikramiye olarak vereceğim. Hiç endişe etmeyin.

Bağırıyorlar hemen ‘Parayı nereden bulacaksın?’. Var efendim, beşli çeteye gelince para var. 4 yerden, 5 yerden, 6 yerden maaş alanlar için paralar var. Yandaşlar için paralar var. Senin beşli çetelerin dolarla ve avroyla ihale alıyorlar. Onlara para var. Emekliye gelince, garibana gelince para yok. Yer mi bunu Bay Kemal? Yemez. O paraları söke söke alacağım. Tamamını emekliye vereceğim, işçiye vereceğim, memura vereceğim, garibana vereceğim, çiftçiye vereceğim. Kim alın teri döküyorsa, kim çalışıyorsa, kim üretiyorsa ona vereceğiz.

Bakınız, dışarıdan canlı hayvan getiriyorlar, dışarıdan et getiriyorlar, dışarıdan buğday getiriyorlar, dışarıdan fasulye getiriyorlar; her şey dışarıdan geliyor. Her şey Türkiye’de üretilecek. Her şey Türkiye’de üretilince her şey çok güzel olacak, inanın; çalışan, alın teri döken için.

Esnaf kardeşimiz de sıkıntıda. Sattığı malı, yeniden gidip satın aldığında parasını ödeyemiyor, bakıyor zam gelmiş.

Zam konusunda en dertli olanlar aileler. Kira bedelleri giderek yükseldi. Pazarda yangın var. Mutfakta yangın var. Oturuyor, aybaşında hesap yapacak; masraf nereye gidecek, nasıl gidecek, bunun hesabı. Yol parası, okul parası, beslenme parası, elektrik parası; bütün bunların hepsi üst üste geldiğinde her aile ‘Acaba biz ay sonunu nasıl getiririz?’ diye, bunun için uğraşıyorlar. Ay sonunu, Bay Kemal’in iktidarında göreceksiniz, çok güzel getireceksiniz ay sonunu. Onlardan alacağım, size vereceğim. Öyle her hafta, her gün, her saat hesap yapmayacaksınız. Hele bir de düğüne davetiye gelirse ‘Eyvah’ diyorsunuz.

Düğüne gideceğiz ama parayı nereden bulacağız, altını nasıl takacağız diye. Ben, bu kardeşiniz, bunların hepsini hesapladı. Niçin? Bu kardeşiniz hesap uzmanı, neyi nasıl yapacağını, devlette tam 27,5 yıl çalışarak bunların hepsini ortaya çıkardı. Şimdi diyorlar ya, ‘Kılıçdaroğlu bunları nasıl yapacak?’ 27,5 yıl bu işler için çalıştım. 27,5 yıllık devlet hayatımı incelediler, ‘Acaba Bay Kemal ile ilgili bir şey bulabilir miyiz? Bulursak da getirir miyiz?’ diye. Toplu iğne ucu kadar bir şey bulamadılar ve bulamazlar. Çünkü kul hakkı yemedim ve kul hakkı yedirmeyeceğim. Ben kul hakkı yemedim, yedirmeyeceğim diyorum. Onlar böyle bir şey söylemiyorlar.

Mesela çıkıp ‘Biz kul hakkı yemedik, yedirmeyeceğiz’ diyemiyorlar. Niye diyemiyorlar? AK Partili veya MHP’li bir kardeşinizle karşılaştığınızda Allah için bunu sorun, deyin ki ‘Siz bu Bay Kemal’e kızıyorsunuz. Bay Kemal diyor ki, kul hakkı yemem, yedirmem. Sizin Genel Başkanlarınız da söylesin. Kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem desin.’ Diyebiliyorlar mı? Niye diyemiyorlar? Kul hakkı yiyene devlet teslim edilir mi? Özellikle MHP’li kardeşlerime sesleniyorum. Kul hakkı yiyene devlet teslim edilir mi? Sınırları yolgeçen hanına döndüren birine devlet teslim edilir mi?

Devlet akılla yönetilir, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir, irfanla yönetilir. Devlet bir kişiye teslim edilmez. Bizim tarihimize baktığınız zaman ta Mete Han’dan bu yana hiçbir zaman bir devlet, bir kişinin iki dudağına teslim edilmemiştir. Bunu çözeceğiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getireceğiz ve daha güzel bir devlet inşa edeceğiz. Huzur içinde, hakça üreten ve bölüşen bir devleti inşa edeceğiz. Rahmetli Ecevit’in güzel bir sözü vardı, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ diye. Aynı şeyi yapacağız; ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen.

Sağlık çalışanlarını biliyorum. 10 bin atamayı biliyorum. Bakın bir devlet sağlık, güvenlik ve eğitim alanında asla boş kadro bırakmaz. Dünyanın neresine giderseniz sağlık personelinde asla boş kadro olmaz. Engelli kadrosunda asla boş kadro olmaz. Güvenlikte asla boş kadro olmaz. Çünkü bunlar bir devleti ayakta tutan temel kolonlardır.

Efendim şimdi bir şey daha söyleyeyim. Bizim böylesine güzel bir toplantı yapmamızın ve bizim güvenliğimizi sağlamamızın aktörleri de burada. Yani polis kardeşlerimiz de burada. Onlara da yürekten teşekkür ederiz. Onların da dünya kadar sorunu var biliyorum. Sizin sorununuz var, mutfaklarda yangın var. Onların da mutfağında yangın var, onların da sorunları var. Onlar günün 12 saati, 13 saati, 14 saati nöbet tutuyorlar, onu da gayet iyi biliyorum. Bazen 24 saat çalışıyorlar, onu da gayet iyi biliyorum. Polis intiharlarının hangi noktalara ulaştığını, onu da gayet iyi biliyorum. Onlara güveniyoruz ve onlar bizim can ve mal güvenliğimizi sağlayan temel aktörler. O nedenle polis arkadaşlarımıza da hepinizin huzurunda teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir şey daha. Benim saray merakım yok. Saraylarda gidip oturma gibi bir merakım da yok. Ben sizler gibi yaşıyorum, mütevazı bir evim var. Mutfağımı da hepiniz biliyorsunuz zaten. Huzur içinde evimizde yaşıyoruz. Saraylara asla gidip oturmayacağım, o sarayda da oturmayacağım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mütevazı Çankaya’sına gideceğim. Bizim saraylarda oturmak gibi bir merakımız yok. Halka üstten bakmak, halkı küçümsemek, hele hele kadınlara hakaret etmek, kadınlara yaptığı hakareti ve küfrü belli noktalarda bütün Türkiye’ye duyurmak asla ve asla doğru değil. Kadınlar hiç endişe etmeyiniz, sizin Bay Kemal’iniz var. Sizi başımızın üstünde taşıyacağız. Unutmayın, Sevgili Peygamberimiz, ‘Cennet’in anahtarı kadınların ayakları altındadır’ diyor. Bunu unutmayın.

Efendim hepinize şükranlarımı sunuyorum. Bugün iki yere daha gideceğim. Hepiniz sağ olun, hepiniz var olun.

Ekrem Başkanımız şunu söyler, her şey çok güzel olacak diye. O zaman bende sorayım sizlere. Her şey çok güzel olacak. Vallahi de, billahi de her şey çok güzel olacak. Hiç endişe etmeyin, her şey çok güzel olacak. Bu memlekete huzuru getireceğim, huzuru; bereketi getireceğim, bereketi; alın terinin değerini vereceğim, alın terinin değerini.

Hepinize en içten sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Yerimiz Saray Değil Çankaya Olacak

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, “Devleti bir kişiye teslim etmeyeceğiz” dedi. Cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda Çankaya Köşkü’ne yerleşeceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Yerimiz saray değil Çankaya olacak. Her hakkı teslim edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını sorgulamadan 85 milyon insanın Cumhurbaşkanı olacağım. Ve 85 milyon insana hakkıyla hukukuyla ve adalet içinde hizmet etmeye ben de size söz veriyorum” dedi.

Kılıçdaroğlu, “800 bini aşkın genç, İstanbul’da ilk kez gidip sandıkta oy kullanacak. Ve sizler otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz; sadece bizim siyasi tarihimize değil dünya siyasi tarihine de önemli bir armağan bırakacaksınız. Bu onur size yeter.” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Ortak akılla yola çıktık ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini bir kişiye teslim etmeyeceğiz, bir kişinin iki dudağından çıkan bir sözü hiç kimse kabul etmeyecek. Beraber ve birlikte, akılla, bilgiyle, birikimle, ahlakla, erdemle yöneteceğiz. Hiçbir ayrımcılık yapmayacağız. Herkesi kucaklayacağız, herkesi. Hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz.” dedi.

“Benim Cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var. Onları bilmenizi isterim. Birincisi beşli çeteler. İkinci bir grup daha var, uyuşturucu baronları.” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beşli çetelerin yurtdışına kaçırdıkları paraları biliyorum. Nerelere götürdüklerini biliyorum. Amerika’da Manhattan’da gökdelenler yaptığını biliyorum. Muhammed Ali Clay’in çiftliğini nasıl satın aldıklarını biliyorum. Londra’da paraları nerelere yatırdıklarını biliyorum. Tamamını, ama tamamını son sentine kadar getireceğim ve bu millete vereceğim.”

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun mitinginde yaptığı konuşma şöyle:

“Değişime hazır mısınız? Türkiye’ye demokrasiyi getirmeye hazır mısınız? Alın terine değer vermeye hazır mısınız? Bu ülkede hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmeye hazır mısınız? Söz mü?

Ben de size söz veriyorum. Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Bu ülkede hiçbir yoksul ailenin elektriği kesilmeyecek, hiçbir yoksul ailenin suyu kesilmeyecek, hiçbir yoksul ailenin doğalgazı kesilmeyecek. Bu ülkeyi cennet gibi yapacağız ve birlikte huzur içinde yaşayacağız.

Şundan emin olmanızı istiyorum. 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiç kimsenin kimliğini, inancını, yaşam tarzını sorgulamadan 85 milyon insanın Cumhurbaşkanı olacağım. Ve 85 milyon insana hakkıyla hukukuyla ve adalet içinde hizmet etmeye ben de size söz veriyorum.

Ülkeyi huzura kavuşturmamız lazım. Çok kamplaştırdılar. Komşumuzun kimliğini sorgular hale getirdiler. İnsanların inançlarını sorgular hale getirdiler. Türkiye’yi buradan çekip çıkaracağız. Bunun için en büyük güç sizsiniz. Sizlerle beraber yola çıkacağız.

Ve gençler, burada mısınız? Yaklaşık 800 bini aşkın genç, İstanbul’da ilk kez gidip sandıkta oy kullanacak. Ve sizler otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz; sadece bizim siyasi tarihimize değil dünya siyasi tarihine de önemli bir armağan bırakacaksınız. Bu onur size yeter.

Birlikte mücadele ettiğimiz zaman Türkiye’nin çözülmeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunlar çözülebilir. Az önce Genel Başkanlarımızı dinlediniz. Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızı dinlediniz. Birlikte yola çıktık, beraber yola çıktık. Ortak akılla yola çıktık ve Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kişiye teslim etmeyeceğiz, bir kişinin iki dudağından çıkan bir sözü hiç kimse kabul etmeyecek.

Beraber ve birlikte yöneteceğiz. Akılla yöneteceğiz, bilgiyle yöneteceğiz, birikimle yöneteceğiz, ahlakla yöneteceğiz, erdemle yöneteceğiz, hiçbir ayrımcılık yapmayacağız. Ve bu ülkeye sözüm söz; baharı getireceğim baharı, bu ülkeye huzuru getireceğim huzuru, göreceksiniz bunu. Herkesi kucaklayacağız, herkesi. Hiç kimseyi mağdur etmeyeceğiz.

‘KHK’lılara bahar gelecek mi, haydi’. Evet, haydi bahar gelecek hiç endişe etmeyin.

Bu kardeşiniz bu meydana Adalet Yürüyüşünden sonra da gelmişti. Adalet Yürüyüşünü yapmıştım. Adalet, devletin temelidir. Devletin dini adalettir. Adaleti her yerde ve her ortamda savunmak zorundayız. Sadi şöyle söyler; “Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez”. Hepimiz adalete susadık, hepimiz adaleti istiyoruz.

Adalet sadece mahkeme salonlarında gerçekleşmez. Eğer bir çocuk yatağa aç giriyorsa, 85 milyonumuz aç demektir. Bir çocuk eğer soğukta kaldıysa, 85 milyonumuz soğukta kalmış demektir. Dolayısıyla biz, beraber ve birlikte Türkiye’yi yeniden aydınlığa çıkaracağız. En büyük gücümüz sizsiniz ve kendinize güvenin.

Türkiye’nin bütün sorunları çözülebilir. Benim saray merakım yok, 6 liderin de öyle, bir saray merakı yok. Ben sizler gibi yaşıyorum. Sizler gibi mütevazı bir hayatım var. Sizler gibi yaşamaktan da onur duyuyorum. Saraya gitmeyeceğiz, Allah nasip eder sizlerin oyuyla Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğumda, yerimiz Çankaya olacak, Gazi Mustafa Kemal’in mütevazı mekânı olacak.

Bir şey daha. Söz verdim, en geç iki yıl içerisinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi, Afganlı kardeşlerimizi ülkelerine uğurlayacağım.

‘Staj ve çıraklık’. Meraklanmayın onu gayet iyi biliyorum ve çözeceğim. Çalıştınız, kazandınız, prim yatırtmadılar Borçlanma imkânı getireceğim, hiç meraklanmayın.

Bakınız, her hakkı teslim edeceğim, her hukuku uygulayacağız. Asla ve asla birilerinden yana tavır almayacağız.

Benim Cumhurbaşkanı olmamı istemeyen iki kesim var. Onları bilmenizi isterim. Birincisi beşli çeteler. Beşli çeteler istemiyorlar. Yuh çekmeyin, sandığa gidip oy kullanın. Ben sizden onu bekliyorum. Yuh çekmek bu işin en kolayı, zor olanı sandığa gitmek. Ama sandığa giderken bir arkadaşını beraber götürmek.

Özellikle AK Parti’ye veya MHP’ye veya Cumhur İttifakı’ndan birisine geçen seçimlerde oy veren bir kişiyi ikna edeceksiniz, beraber sandığa götüreceksiniz ve oy kullanacak. O zaman gerçek anlamda her bir birey görevini yapmış olacak. Bunun sözünü istiyorum. Söz mü? Yüz binlerin sözünü dinledik. Yüz binlerden söz aldım.

Onu da biliyorum. Beşli çetelerin yurtdışına kaçırdıkları paraları biliyorum. Nerelere götürdüklerini biliyorum. Amerika’da Manhattan’da gökdelenler yaptığını biliyorum. Muhammed Ali Clay’in çiftliğini nasıl satın aldıklarını biliyorum. Londra’da paraları nerelere yatırdıklarını biliyorum. Tamamını, ama tamamını son sentine kadar getireceğim ve bu millete vereceğim.

418 milyar doları götürdüler. Az önce Meral Hanım söyledi, sadece bir işlemden 1 milyarın nasıl götürüldüğünü söyledi. Onların tamamını, 418 milyar doları, kuruşu kuruşuna getireceğim ve size vereceğim, bu halka vereceğim.

Söyledim, bir daha ifade edeyim; kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem. Bakınız hiç onlar diyorlar mı biz kul hakkı yemeyeceğiz diye. Demiyorlar, söyleyemiyorlar. Ben onların neler yediğini biliyorum. Kul hakkı yiyenin burnundan fitil fitil getireceğim. Hiç kimse endişe etmesin.

İki; beni istemeyen ikinci bir grup daha var. Uyuşturucu baronları… Söz veriyorum, uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım. Uyuşturucu baronlarına da bir şey diyemiyorlar. Neredeyse kucaklaşacaklar. Ama bu ülkenin çıkarı için ne gerekiyorsa yapacağız. Bu ülkeyi aydınlığa çıkaracağız. Beraber, birlikte bunu sağlayacağız. Bundan emin olmanızı isterim.

Son söz; çünkü uzun süre beklediniz. Ekrem Başkanımızın mitingleri bitirirken söylediği bir şey var, güzel bir cümle var, onu kullanarak izin verirseniz bu mitingimizi bitirmiş olalım. Her şey çok güzel olacak.

Bütün sorunları biliyorum, emin olun. Bütün sorunları çözmeye ahdettim, emin olun. Ve ben, bu ülkeye arkadaşlarımla birlikte baharı getireceğim, huzuru getireceğim. Kim olursa olsun bu topraklarda yaşıyorsa herkesin sorunuyla ilgileneceğiz. Asla ayrımcılık yapmayacağız. Ondandır, bundandır diye bir şey söylemeyeceğiz ve 85 milyonu kucaklayacağız.

Ve benim de size sözüm, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. 85 milyona hizmet edeceğim. Hiçbir ayrım yapmayacağım ve herkesi kucaklayacağım.

Sağ olun, var olun. Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan 418 Milyar Dolar Açıklaması: Son Kuruşuna Kadar Getireceğim

Muğla’da halka seslenen Kılıçdaroğlu, “22 yıldır yiye yiye doyamadılar. Beş yerden maaş, altı yerden maaş alanlar var. Bütün hepsini uzmanlara çıkarttım. 22 yılda yurt dışına götürdükleri para 418 milyar dolar. Son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete vereceğim” dedi ve ekledi:

“Sanıyorlar ki bay Kemal bunu seyredecek. Yemezler. Sizin o paraları dışarıda hangi bankaya yatırdığınızı biliyorum. Ben değil bütün dünya biliyor ama o istenmiyor, biz isteyeceğiz. Hiçbir uluslararası mahkeme, bir devletin soyulmasına evet dememiştir. Bütün kararlara baktık, bütün kararları inceledik.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Muğla’da miting düzenledi. Mitinge; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da katıldı.

ANKA’nın aktardığına göre Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Sandıklara giderken; geçen dönem AK Parti’ye veya MHP’ye oy veren bir arkadaşımızı da ikna edip götürecek miyiz? Bu en zoru biliyorum, ama önemli olan zoru başarmaktır. Çünkü, Türkiye’nin değişime ihtiyacı var; Türkiye’nin huzura ihtiyacı var. Türkiye’nin kucaklaşmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin ayrışmaya değil beraber olmaya ihtiyacı var.

Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle, engellisiyle; hep beraber bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Benim 85 milyona söz var: 85 milyonun cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmayacağım. Herkesi kucaklayacağım. Bunlar gibi olmayacağız. Toplumu ayrıştırmayacağız. Toplumu kutuplaştırmayacağız. Ahlakı egemen kılacağız, devlette adaleti egemen kılacağız. Kadın erkek eşitliğini sağlayacağız. Kadına yönelik şiddeti en sert şekilde, koşullar ne olursa olsun engelleyeceğiz.

Şunu da bilmenizi isterim: İlk sözüm kadınlardan olsun. Hayat pahalılığını en acı ve derinden yaşayan kadındır. Pazara gittiği zaman, pazardaki yangını görür ve yangını mutfağına taşır. Dolayısıyla kadın evladını okula götürürken beslenme çantasına ne koyacağım diye düşünür. Çünkü, beslenme çantasına diğer arkadaşlarının da rahatlıkla tükettikleri ürünü bir şekliyle veremez. İnanın ben somun ekmeğinin arasına salça sürüp, beslenme çantasının içine koyduğunu da biliyorum.

Dolayısıyla kadın ne kadar güçlüyse toplum da o kadar güçlüdür. Kadın ne kadar eğitimliyse, toplum da o kadar eğitimlidir. O nedenle kadına gerekli önemi vereceğiz. Şimdi yapmamız gereken şu: Eğer değişim istiyorsak sandığa gideceğiz. Hiçbir evde, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Eğer bir çocuk açsa, unutmayın; 85 milyon açız demektir.

Bir çocuk kışın karanlıkta veya soğukta kalıyorsa unutmayın hepimiz karanlıkta ve soğukta kalıyoruz demektir. O nedenle biz, Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz. Bütün kadınların sosyal güvencesi, devlet olacak. Bütün kadın tıpkı memur, işçi, emekli gibi düzenli olarak bankadan aylığını alacak ve çoluğunun çocuğunun rızkını sağlayacak. Hiçbir yoksul aile ben yoksulum diye bana yardım edin diye bir cümle kullanmayacak. Çünkü, onun yardımını sosyal devlet zaten sağlayacak. Şunu unutmayın: Sosyal devlet, güvenceniz olacak.

Tarlada, bağda, bahçede çalışan kadınlar ve gençler… Onların da bütün sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek ve zamanı geldiğinde de kadınların tamamı emeklilik haklarının tamamına kavuşmuş olacak. Böylece kırsal boşalmayacak. Köyler boşalmamış olacak.

İşsizlik var biliyorum. Öğretmeneler atama bekliyorlar. Bütün köy okullarını açacağız. Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız. Böylece kırsalda; ‘çocuğumu okula götüreceğim’ diye kentin merkezine gelmeyecek, öğretmen orada olacak. Beslenme çantası derdi olmayacak.

Gençler… Hazır mısınız? Gençler… Benim umudum da sizsiniz. 5 milyon 300 bin genç ilk kez sandıkta oy kullanacak, demokrasiyi bu ülkeye getirecek. O yüzden oyunuzun, Millet İttifakı’na oyunuzun ne kadar değerli olduğunu asla ve asla unutmayın. Demokrasiyi sizler getireceksiniz, bu ülkeye. Milli Kurtuluş Savaşı sonrası verdiğimiz demokrasi mücadelesini inşallah sizler mayıs ayında pekiştireceksiniz. Sizlere güveniyorum.

Kırsalda sadece öğretmen mi olacak? Hayır. Öğretmen olacak, veteriner olacak, ziraat teknisyeni olacak. Köyler gerçek anlamda üretim merkezi olacak. Hiçbir üreticiyi toprağa küstürmeyeceğiz. Hiçbir üretici zarar etmeyecek. Buğday, et, canlı hayvan, mısır dışarıdan geliyor. Sudan’da arazi kiraladılar. Orada ekecekler Türkiye’ye getireceklermiş. Yahu Türkiye cennet gibi bir ülke. Çalışkan insanlarımız var. Her şeyimiz var ama çiftçiyi toprağa küstürdükleri için ekip biçemiyorlar. Zarar ediyorlar. Zarar ettirmeyeceğiz. Buna emin olun. Yine baharlar gelecek. Köydeki de kentteki de mutlu olacak.

Biliyorsunuz 3 milyon 600 bin göçmenimiz, sığınmacımız var. Sizler yetki verdiğiniz zaman en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye göndereceğiz. Yani uğurlayacağız Suriye’ye. Şundan emin olun: Kaç yıldır ev sahipliği yapıyoruz eyvallah, ama artık yeter. Kendi ülkelerinde daha mutlu olurlar. Irkçılık yapmadan, onların köylerini, okullarını, evlerini Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız, bizim müteahhitlerimiz yapacak ve götüreceğiz, yerleştireceğiz oraya. Dolayısıyla bizim gençlerimiz iş güç sahibi olacak. Bundan da emin olmanızı isterim.

22 yıldır yiye yiye doyamadılar. Beş yerden maaş, altı yerden maaş alanlar var. Bütün hepsini uzmanlara çıkarttım. 22 yılda yurt dışına götürdükleri para 418 milyar dolar. Son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete vereceğim. Sanıyorlar ki bay Kemal bunu seyredecek. Yemezler. Sizin o paraları dışarıda hangi bankaya yatırdığınızı biliyorum. Ben değil bütün dünya biliyor ama o istenmiyor, biz isteyeceğiz. Hiçbir uluslararası mahkeme, bir devletin soyulmasına evet dememiştir. Bütün kararlara baktık, bütün kararları inceledik.

Var ya Amerika… Amerika’da en pahalı yer Manhattan Adası. 35 katlı gökdelen yapmışlar. Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın almışlar. Londra’da Chelsea’de villaları var. Bunları benim bilmediğimi sanıyorlar. Ya attığınız her adımı biliyorum. O binaları da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mülkiyeti olarak Türkiye’ye kazandıracağım. Sen malı götüreceksin, bay Kemal seyredecek. Açık ve net söylüyorum, kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem. Ben bunu söylüyorum, kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem. Ama onlar böyle bir cümle kullanamıyorlar.

“Siyasetçi topluma örnek olmak zorundadır”

Benim saraylarda oturma gibi bir merakım yok. Ne sarayı Allah aşkına ya. Ben sizler gibi mütevazi yaşıyorum. Bir evim var, ee mutfağımı da hepimiz biliyorsunuz zaten. Ne kadar görkemli bir mutfağımın olduğunu. Bizim mutlu bir evimiz var. Huzur içinde yaşıyoruz. Ne sarayı Allah aşkına ya. Millet açlıktan kıvrılırken, mutfaklarda yangınlar olurken saraylarda mı oturulur Allah aşkına. Sizler nasıl yaşıyorsanız inanın Bay Kemal de öyle yaşayacak. Mütevazi yaşayacak. Siyasetçi topluma örnek olmak zorundadır.

Allah nasip eder sizlerin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiğimde saraya değil, Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya’sına gideceğim. Beraber gideceğiz. O Çankaya, halkın, sizlerin Çankaya’sıdır orası. Efendim diyor ki ‘ampul ışık vermiyor, söndürelim.’ Gayet güzel. Söndürmenin yolu sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız, ampulü söndüreceğiz beraber.

Kendi tarihimize uygun olarak, bu ülkenin şanını, şerefini koruyarak… Cumhurbaşkanı koltuğunda oturduğunuzda bu ülkenin itibarını korumak zorundasınız. Bakınız, beka sorunu diyorlar, zaman zaman dillendiriyorlar ve bunun üzerinden CHP’yi suçluyorlar. Beka nedir biliyor musunuz? Asıl beka sorunu? Eğer devleti yöneten bir numara, mal varlığı nedeniyle tehdit ediliyorsa ve Trump, ‘Bak beni kızdırma, senin mal varlığını açıklarım, dünyaya söylerim’ diye söylediğinde tek bir cümle kullanılmıyor ise o irade teslim alınmış demektir.

Ben eğer öyle bir pozisyonda olsaydım ve bana deselerdi ki ‘Bak Bay Kemal, beni kızdırma, senin mal varlığını açıklarız, inceleriz.’ Şunu söylerdim, ‘Benim mal varlığımı incelemezseniz, açıklamazsanız namertsiniz’ derdim. Bunu söylerdim. Ne mal varlığı ya, alın teriyle kazandık, mesele bitti. Ama malı götürürsen ve o parayı da dışarıya götürürsen dışarıdakiler seni teslim alırlar.

Terör dolayısıyla da bizi suçluyorlar. Ne zaman bir şey olsa, sıkışsalar doğru Kılıçdaroğlu. Her şeyde Kılıçdaroğlu. Ya arkadaş, terör örgütünün saldırdığı kişi benim ve bir askerimiz şehit oldu. Sen oğlunu, çocuklarını paralı askerliğe gönderirken garibanın oğlu gibi oğlunu askere gönderen de benim. Vatanseverlikse sen benim yanımda vatanseverlik edebiyatı yapamazsınız. Hele hele milliyetçilikse benim yanımda milliyetçilik hiç yapamazsın. Kuzey Irak’ta askerin kafasına çuval geçirilirken niye sesin çıkmadı? Niye konuşmadın? Yuh çekmeye gerek yok, sandığa gideceğiz, oy kullanacağız. Sandık sandık.

Suriye’de 34 askerimiz şehit edildi. Nerede nefes aldılar? Putin’in sarayında, kapısında. Putin ne yaptı? Kronometreyi çalıştırdı. Koridorda oturttu. Sonra içeriye gel dedi, aldı koltuğa oturtturdu. Ne konuştular bilmiyorum. Ya arkadaş, şehit olan bizim askerimiz. Özür dilenecekse bizden özür dilemeleri lazım. Sen oraya niye gittin, o kapıra niye bekledin? O kapıda niye bekledin? Niye seni beklettiler? Bunun hesabı verildi mi, verilmedi. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı böyle yerlerde sürünür.

Türk lirası şu anda değerini kaybetmiş durumda. Gelecek endişesi taşıyan herkes ya avro ya dolar veya altın tutmaya çalışıyor. O nedenle bize milliyetçilik dersi vermesinler. Milliyetçi olan kendi ülkesi için çalışır. Milliyetçi olan kendi ülkesinde hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa eder. Milliyetçi olan Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmaz. Milliyetçi olan bayrağına saygılı olur.

Bizim iki kırmızı çizgimiz var: Vatanımız ve bayrağımız. Bu kadar. Nokta. Bunu yaptığınız, söylediğiniz andan itibaren her şey bitmiştir. Dolayısıyla bizler çalışırken, üretirken ne kadar güçlü olursak dünyaya karşı da o kadar güçlü oluruz. Göreceksiniz, beş yıl içinde Akdeniz Havzası’nın en güçlü devleti olacağız. Beş yıl içinde İstanbul’un nüfusu 2 buçuk milyon azalacak.

Beş yıl içinde Samandağ’dan başlayıp Mersin’e kadar olan havza Akdeniz’in en büyük üretim merkezi haline dönüşecek. Beş yıl içerisinde göreceksiniz Kayseri’yi, Çankırı’yı, Yozgat’ı demir ağlarla İskenderun, Mersin limanlarına bağlayacağız. Oradaki fabrikalar demiryoluyla malı taşıdıkları zaman ihracat için lojistik masrafların tümünü devlet olarak biz ödeyeceğiz.

Boşalan Anadolu’nun içinde, fabrikalar olacak. İnsanlar çalışacak, üretecek. En önemlisi katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz. Bütün üniversiteler bilgi üretecek. Herkesin düşüncesine saygı duyacağız, aykırı düşüncelerin tamamına saygı duyacağız. Düşünmek, sorgulamak kadar önemli bir şey yoktur. Eğitimin özü nedir biliyor musunuz? Çocuğun merak duygusunu ne kadar büyütürseniz eğitim o kadar başarılı olur. Çocuğun merak duygusu büyüyecek. Eğitim de büyüyecek. Bizim öğretmenlerimiz bunu yapacaklar. Ve bizim üniversitelerimiz bilgi üretecek. Biz bunların tamamını yapacağız. Hiçbir endişe duymayın.

Benim böyle ünlü olmak gibi bir düşüncem yok. Siyasette kalıcı olmak gibi bir düşüncem de yok. Bu ülkeyi ayağa kaldıracağız, bu ülke büyüyecek, huzur içinde olacak, bu ülkede göreceksiniz kardeşlik, barış, huzur her şey gelecek, devletin bozulan kolonlarını yeniden inşa edeceğiz ve ben de torunlarımla beraber gideceğim, bir yerde hayatımı onlarla beraber sürdüreceğim. En büyük arzum bu. Herkes için de böyle olmasını isterim.

Bizim böyle bir ortamda güzel bir miting yapmamızı sağlayan polis arkadaşlarımız… Onlara da minnet duyuyoruz. Bizler akşam evimizde huzur içinde yatarken onlar sabaha kadar çalışıyorlar. Ben polislerin ne kadar zor koşullarda görev yaptıklarını biliyorum… Polis arkadaşlar belli yerlerde, belli kişiler geçtikleri zaman her 100 metreye bir polis koyuyorlar. Demiyorlar ya bu polis de insan kardeşim. Bunun da yemeğe, tuvalete ihtiyacı var. Bunun da çaya ihtiyacı var. Onu robot gibi görüyorlar. Biz öyle görmeyeceğiz. Devletine hizmet eden insan olarak göreceğiz. Çünkü, sokakta polisle karşılaştığımızda devletimizle karşılaşmış oluyoruz. O nedenle onların da sorunlarını biliyorum.

“Devlet, saygın bir devlet olacak ve halkına hizmet edecek”

Öğretmenlerin de sorunlarını biliyorum. Sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen… Böyle bir garabet olur mu? Birisi 50, birisi 100, birisi 2000 alıyor. Ya devlet böyle çalışır mı? Öğretmen öğretmendir. Taşeron işçileri de biliyorum. Onların da sorununu çözeceğiz. Devlet, saygın bir devlet olacak ve halkına hizmet edecek.

Benim cumhurbaşkanlığıma engel olmak isteyen iki grup var. Bunlardan biri beşli çeteler. Beşli çetelerin yapmadıkları rezalet kalmadı. Geleceğim, geleceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını burnunuzdan fitil fitil getireceğim. Kimsenin endişesi olmasın. İkincisi uyuşturucu baronları. Dünyanın parasını kazanıyorlar. Onlara vatandaşlık veriyorlar.

Sonra milyar dolarlar kazanıyorsun ve Türkiye’de bu kara para aklanıyor. Uyuşturucu çetelerinin ne iş yaptığını en iyi bizim polislerimiz bilir. Siyasi otorite polisin elini kolunu bağladığı için bunlarla yeteri kadar mücadele edemiyor. Allah nasip eder cumhurbaşkanı olduğumda şunu söyleyeceğim: Uyuşturucu çetelerinin kökünü kazıyacaksınız. Kim size müdahale ederse bana söyleyeceksiniz. Sorun var ama çözüm de var.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Bir Otoriter Yönetimi Demokratik Yollarla Değiştireceğiz

Mersin’de halka hitap eden Kılıçdaroğlu, “Birlikte değiştireceğiz. Birleşe birleşe değişeceğiz. Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz. 5 milyon 300 bin genç gidecek, otoriter yönetimi değiştirecek. Dünya siyaset tarihi bunu yazacak. Dünya gençliği için de örnek olacaksınız” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Bütçeyi siyasi otorite yapar. Siyasi otorite parayı kime uygun görürse ona verir. Onlar beşli çetelere, Bay Kemal vatandaşa, emekliye, işçiye, çiftçiye çalışacak. Üç dört yerden maaş alanların tamamını keseceğim. Bu dönemi bitireceğiz” ifadelerini kullandı.

Konuşmasının sonunda, 418 milyar dolara göndermede bulunan Kılıçdaroğlu, Parayı alacaksın New York’ta 35 katlı bina yapacaksın, Bay Kemal de bunu seyredecek. Yemezler, o paraların tamamını getireceğim.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, Mersin’de düzenlenen mitingde konuştular.

“Kim milli kim gayri milli”

İlk olarak kürsüye çıkan Mansur Yavaş, konuşmasında şunları söyledi:

“2019 yılında Ankara’da çok iftira attılar. Siyaseti sürekli olarak çirkinleştirdiler. Seçime girerken mutlaka biraz milliyetçilik, biraz da muhafazakarlık sosuna ihtiyaç duyuyorlar. Lüks villaların, lüks hayatların konuşulmasını istemiyorlar. Bunun için aynı iftiraları atıyorlar.  Propagandaya özel uçaklarla gidiyorlar.

TRT gibi devletin bir kurumunda sayın Genel Başkanımız 32 dakika konuşuyor, Cumhurbaşkanı 32 saat konuşuyor. Hani adalet! PKK ile aynı görüşleri savunan HÜDA Par’ı el üstünde tutuyorlar. Dün akşam eski başbakan ‘HÜDAPAR bizim ittifakımızda değil’ dedi. Kendilerini milli, bizi gayri milli ilan etti. Oğlunuzun olduğu iddia edilen Hollanda’daki serveti getirin Türkiye’ye, kim milli kim gayri milli belli olur.

En son 85 yaşındaki Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nu LGBT’ci ilan ettiler. Sürekli ‘Bunlar LGBT’ci’ diyorlar. Aslında kötü bir şey söylemek istiyorlar. Anlıyorsunuz ne demek istediğimi değil mi? Ben bunların LGBT karnesini açıyorum. Sayın İçişleri Bakanı, ‘Bunlar gelirse erkekle erkek, insanla hayvan evlenecek’ diye sürekli fantezilerini anlatıyor.

Maşallah çok zengin fantezileri var. Türkiye’de 2002’den sonra bir sürü LGBT derneği kurulmuş, bu hükümet zamanında. Bunlardan 7’si Soylu döneminde kurulmuş. LGBT oteli açılmış, Müslüman eşcinseller derneğine de izin vermişler. Kimsenin cinsel hayatına devlet karışmaz ama bunu bizlere hakaret etmek amacıyla söylüyorlar.”

“Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz”

Yavaş’ın ardından kürsüye gelen Kemal Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Birlikte değiştireceğiz. Birleşe birleşe değişeceğiz. Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz. 5 milyon 300 bin genç gidecek, otoriter yönetimi değiştirecek. Dünya siyaset tarihi bunu yazacak. Dünya gençliği için de örnek olacaksınız.

Depremzedelere en çok kucak açan il Mersin. 350 bin depremzedeyi kucakladınız. Dünyaya dayanışma örneği sergilediniz. Ben bütün depremzedelere söz verdim. Evleri yıkılan, dükkanları yıkılan bütün depremzedelerin evlerini, işyerlerini yapacağım ve 5 kuruş almadan teslim edeceğim. 20 yıl borçlanma olmayacak. Aslında Anayasa bunu diyor.

Emekliye de söz verdim. Kurban Bayramı’nda emekli bankadan 15 bin lira parasını çekecek. Diyorlar ki ‘Parayı nerden bulacaksın?’ Bay Kemal tam 27.5 yıl devlette çalıştı, Maliye Bakanlığı’nda. Bütçe nasıl yapılır, paralar nerelere harcanır, planlama nasıl olur bütün hayatı bununla geçti.

Bütçeyi siyasi otorite yapar. Siyasi otorite parayı kime uygun görürse ona verir. Onlar beşli çetelere, Bay Kemal vatandaşa, emekliye, işçiye, çiftçiye çalışacak. Üç dört yerden maaş alanların tamamını keseceğim. Bu dönemi bitireceğiz.

Benim saraylarda gözüm yok. Ben sizler gibi yaşamaya alışkınım, mütevazı yaşamak istiyorum. Allah nasip ederse Cumhurbaşkanı seçildiğimde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  Çankaya’sına çıkacağım. Yeteri kadar kamplaştırıldık. Sinir küpü olduk. Komşu komşunun kimliğini, inancını sorgulamaya başladı. Buradan çıkmamız lazım. Herkesin kimliği, inancı, yaşam tarzı Bay Kemal’in başının üstüne.

Köylerde sadece öğretmen ve imam olmayacak. Tarım yapılıyorsa ziraat mühendisi, teknisyeni olacak. Hayvancılık yapılıyorsa veteriner hekim olacak. Çiftçinin toprak analizlerine bakılacak. Bu söylediğim kişiler üreticinin emrinde olacak.

Suriyeli kardeşlerimizi en geç iki yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız. Asla ırkçılık yapmayacağız. Onların okullarını, kreşlerini, yollarını Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Gidecekler kendi ülkelerine ve ata toprağında rahat etmelerini sağlayacağız. Meşru hükümetle karşılıklı büyükelçilikleri hemen açacağız. Buradan gidenlerin can ve mal güvenliklerini tamamen sağlayacağız.

Parayı alacaksın New York’ta 35 katlı bina yapacaksın, Bay Kemal de bunu seyredecek. Yemezler, o paraların tamamını getireceğim.”

Paylaşın

Der Spiegel: Erdoğan İlk Defa İktidarı İçin Korkmalı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi 20 yıldan bu yana, önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiğini hatırlatan Der Spiegel, “O, insanlara refah, ama aynı zamanda baskı getirdi. Atatürk’ten bu yana neredeyse hiçbir siyasetçi ülkeyi bu kadar şekillendirip kendi izini bırakmamıştı. Fakat şimdi ilk defa ciddi olarak iktidarı için korkmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomik kriz ve 6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden sonra acil durum yardımları konusunda yapılan hataların da Erdoğan’ın popülaritesine zarar verdiğini kaydeden Der Spiegel, Erdoğan’ın sağlığının son dönemde iyi olmadığını ve geçirdiği açıklanan gastroenterit sebebiyle pek çok etkinliği iptal ettiğini hatırlattı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya’nın Der Spiegel dergisinden Şebnem Arsu, Maximilian Popp ve Özlem Topçu’nun 14 Mayıs seçimlerine ilişkin sorularını yanıtladı.

Dergi, “Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu: Erdoğan’ın korkması gereken adam” başlıklı haberini okurlarına, “Destekçileri ona Türk Gandi diyor: Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zaman hafife alındı. Şimdi ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na son verme şansı yüksek. 74 yaşındaki siyasetçiyi diğerlerinden ayıran ne? Bir görüşme” sözleriyle tanıttı.

Üç gazeteci, Kemal Kılıçdaroğlu ile başkent Ankara’daki CHP Genel Merkezi’nde yaptıkları söyleşiye yer verdikleri haberlerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi 20 yıldan bu yana, önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiğini hatırlatarak, “O, insanlara refah, ama aynı zamanda baskı getirdi. Atatürk’ten bu yana neredeyse hiçbir siyasetçi ülkeyi bu kadar şekillendirip kendi izini bırakmamıştı. Fakat şimdi ilk defa ciddi olarak iktidarı için korkmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomik kriz ve 6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden sonra acil durum yardımları konusunda yapılan hataların da Erdoğan’ın popülaritesine zarar verdiğini kaydeden dergi, Erdoğan’ın sağlığının son dönemde iyi olmadığını ve geçirdiği açıklanan gastroenterit sebebiyle pek çok etkinliği iptal ettiğini hatırlattı.

Yaklaşık 1 saat süren söyleşi sırasında Kılıçdaroğlu’nun bir kez bile arkasına yaslanmadığını yazan Der Spiegel, kendisinin “Artık üçüncü sınıf bir demokrasi olmak istemiyoruz” sözlerini aktardı. İttifakının seçimleri kazanması durumunda ne olacağı sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, “O zaman nihayet bahar gelecek” yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu’nun Türkiye kamuoyu için yeni bir siyasi figür olmadığını hatırlatan Der Spiegel, siyasetçinin hayat hikayesinden ve siyasi kariyerinden de bahsederek abisi Yusuf Ziya Kılıçdaroğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘akıllı ve utangaç’ bir çocuk olarak nitelediğini, futbol oynarken kavga edildiğinde kendisinin arabuluculuk yaptığını söylediğini yazdı.

“Öyle veya böyle, tavizler siyaset sanatının emaresidir, güçsüzlüğün değil”

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Dede imajlı siyasetçi’ sözleriyle bahseden ve bazı destekçilerinin kendisine ‘Gandi Kemal’ dediğini aktaran dergi, Kılıçdaroğlu’nun ‘gerektiği yerde durumu çabuk kavrayan, sert’ biri olduğu izlenimini paylaştı.

Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayını açıklaması öncesi İYİ Parti lideri Meral Akşener’in itirazını ve yaptığı konuşmayı da hatırlatan Der Spiegel, Kemal Kılıçdaroğlu’nun söz konusu krize yaklaşımını kendisi ve yönetiminin nasıl görüneceği hakkında çok şey söylediğini yazdı. Dergi, “Gücünün oldukça farkında, ama güç kazanmanın ve onu elde etmenin taviz vermeden mümkün olmayacağını biliyor gibi görünüyor. Öyle veya böyle, tavizler siyaset sanatının emaresidir, güçsüzlüğün değil” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasından da bahseden dergi, Kılıçdaroğlu’nun ‘umut yarattığını’ yazdı. Erdoğan’ın sarayına karşı video mesajlarını evinin mutfağında çektiğini, konuşmalarında kutuplaştırıcı bir dil kullanmadığını ve kimseye hakaret etmediğini aktaran Der Spiegel, “Farklı bir Türk erkekliğini temsil ediyor” yorumunda bulundu.

Derginin aktardığına göre, Erdoğan hakkında da yorum yapan Kılıçdaroğlu, “Artık Erdoğan’ın söyleyecek başka bir şeyi yok. Düzgün bir şekilde yönetme yetisini kaybetti” dedi.

“Bizim gibi düşünmeyen insanlar da demokrasi istiyor”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabından ‘Alevi.’ notuyla paylaştığı video mesajı da hatırlatan Der Spiegel, Kılıçdaroğlu’nun videoda “Evet, ben Aleviyim’ diyerek bir tabuyu yıktığı değerlendirmesinde bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilirse ilk olarak ülke bütçesini inceleyeceğini ve bir dizi tasarrufa gideceğini yazan dergi, Kılıçdaroğlu’nun şu sözlerini de aktardı: “Erdoğan’ın 16 uçağı var. Biz bu 16 uçağı hemen satacağız.”

Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş planından bahseden Der Spiegel’e göre, Kılıçdaroğlu, “Bizim gibi düşünmeyen insanlar da demokrasi istiyor. Kim elinde sopa olan bir lideri koruyup kollar?” diye sordu. Dergi, Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda belki de en büyük işinin topluma barış ve huzur getirmek olduğu yorumunu da yaptı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın