Gazze’de Her Üç Kişiden Biri Günlerdir Yemek Yemedi

Birleşmiş Milletler (BM), Gazze Şeridi’nde her üç kişiden birinin günlerdir yemek yemediğini belirterek, insani yardımların hızla ulaştırılması ve kalıcı ateşkesin sağlanması çağrısı yaptı.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 59 bin 821 Filistinli hayatını kaybetti, 144 bin 851 kişi de yaralandı.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Tom Fletcher, Gazze’de her 3 kişiden birinin günlerdir yemek yemediğini belirterek, insani yardımların hızla ulaştırılması ve kalıcı ateşkesin sağlanması çağrısı yaptı.

Fletcher, İsrail’in saldırıları ve ablukası altındaki Gazze Şeridi’ndeki duruma ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gazze’de dünyanın gözleri önünde insani kriz yaşandığının altını çizen Fletcher, gıda yardımına ulaşmaya çalışan halkın vurulduğunu ve çocukların açıktan “eriyip gittiğini” ifade etti.

Fletcher, Gazze’de her 3 kişiden birinin günlerdir yemek yemediğini bildirerek “Yardımlar engellenmemeli, geciktirilmemeli veya saldırı altında dağıtılmamalıdır.” ifadelerini kullandı.

Yardım konvoylarının sınırdan hızlı geçiş izni alması ve gıda yardımı için toplanan insanlara yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini belirten Fletcher, kalıcı ateşkesin sağlanmasının zorunluluğunu hatırlattı.

Fletcher, İsrail’in Gazze’ye insani yardım girişi için bazı adımlar atma kararına ilişkin, kıtlığı ve felaket boyutlarına ulaşan sağlık krizini önlemek için çok büyük miktarda yardıma ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

İsrail ordusu, uyguladığı ablukayla insanlık felaketine yol açtığı ve açlıktan ölümlere neden olduğu Gazze Şeridi’nde, uluslararası baskı nedeniyle insani yardım girişi için bazı adımlar atacağını öne sürmüştü.

İsrail’in saldırıları ve insani yardım girişini kısıtlayan sıkı kuşatması altındaki Gazze Şeridi, açlığın yayıldığı, su, ilaç, tıbbi gereçler ve hijyen malzemesinin bulunamadığı insani felaketi yaşıyor.

Başta çocuklar olmak üzere, Gazze Şeridi’nde açlık nedeniyle ölümler artıyor.

Yerel ve uluslararası çevreler İsrail’in “açlığı ve susuzluğu silah olarak” kullandığını belirtiyor.

Sivil altyapıyı da tahrip ederek Gazze’nin yüzde 88’ini yıkan İsrail ordusu, sürgün emirleriyle yerinden ettiği Filistinlileri sık sık barındıkları bölgelerde hedef alıyor.

Nüfusu yaklaşık 2,3 milyon olan Gazze’de İsrail saldırıları ve sürgün emirleriyle yerinden edilenlerin sayısının 2 milyona ulaştığı, çok sayıda kişinin defalarca yerinden edildiği belirtiliyor.

Temel malzemelerden yoksun bir şekilde yerinden edilen Filistinliler, derme çatma çadırlarda veya aşırı kalabalıklar içinde hijyen malzemelerinin eksikliğinde lavaboların bile yetersiz olduğu, bulaşıcı hastalıkların yayıldığı okullarda hayatta kalmaya çalışıyor.

İsrail ordusu ise günlük düzenlediği saldırılarla yerinden edilenlerin çadırları ve barındığı sivil noktaları bombalıyor.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 59 bin 821 Filistinli hayatını kaybetti, 144 bin 851 kişi de yaralandı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

İsrail, Suriye’de Neyi Hedefliyor?

Suriye’nin güneyinde yer alan Süveyda da Dürziler ile Şam yönetimi ve Şam yönetimine destek veren Sünni Bedevi aşiretleri arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi hayatın kaybetti.

Kurtuluş Aladağ / İsrail’in de Dürzileri korumak adına dahil olduğu çatışmalar, başta ABD olmak üzere, bölgede etkili olan güçlerin araya girmesiyle şimdilik ateşkesle sonlanmış görünüyor.

Peki İsrail, çatışmalara neden dahil oldu ve Suriye’de ne yapmak istiyor?

Güvenlik ve stratejik kontrol: İsrail, özellikle Golan Tepeleri ve çevresindeki tampon bölgenin kontrolünü elinde tutarak sınır güvenliğini sağlamayı hedefliyor.

1967 Altı Gün Savaşı’ndan bu yana işgal ettiği Golan Tepeleri’ni 1981’de ilhak eden İsrail, bu bölgedeki varlığını güçlendirmek ve Suriye’deki yeni yönetimden gelebilecek tehditleri önlemek istiyor.

Esad rejiminin devrilmesiyle (8 Aralık 2024) 1974 Ateşkes Anlaşması’nın çöktüğünü savunan İsrail, tampon bölgeyi işgal ederek “radikal unsurların” sınırlarına yaklaşmasını engellemeyi amaçlıyor.

Suriye’nin askeri kapasitesini zayıflatma: İsrail, Suriye ordusunun altyapısını hedef alan hava saldırılarıyla (örneğin, Şam, Hama, Humus’taki askeri üsler ve T4 hava üssü) Suriye’nin askeri gücünü sınırlamak istiyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, İsrail, 8 Aralık 2024’ten bu yana Suriye’ye 470’ten fazla hava saldırısı düzenlendi. Bu saldırılarda, Suriye ordusunun savaş uçakları, mühimmat depoları, hava savunma sistemleri ve donanma üsleri hedef alındı.

İran etkisini azaltma: İsrail, Suriye üzerinden İran’ın Lübnan’daki Hizbullah’a silah sevkiyatını engellemeyi hedefliyor.

Dürzi topluluğunu koruma ve kullanma: İsrail, Suriye’deki Dürzi azınlığı (nüfusun yüzde 3’ü, çoğunlukla Süveyda ve Golan’da) koruma gerekçesiyle Suriye’ye müdahalelerde bulunuyor.

İsrail, Dürzileri Şam yönetimine karşı mobilize ederek Suriye içinde istikrarsızlık oluşturmak istiyor.

Türkiye’nin nüfuzuna karşı mesaj: İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını (örneğin, T4 üssüne hava savunma sistemleri konuşlandırma planları) kendine tehdit olarak görüyor.

2 Nisan 2025’te Şam, Hama ve Humus’ta askeri üslere yönelik İsrail saldırıları, Türkiye’ye verilmiş bir “mesaj” olarak yorumlanıyor.

Bölgesel istikrarsızlığı sürdürme: İsrail’in Suriye’yi zayıf ve bölünmüş bir şekilde tutarak bölgesel rakiplerinin güçlenmesini önlemek istiyor.

Suriye’nin yeniden inşasını engellemek, azınlıklar arasında gerilim oluşturmak (örneğin, Dürziler ve Sünniler arasında) ve federal bir yapı önererek merkezi otoriteyi zayıflatmak, İsrail’in Suriye’de uzun vadeli stratejileri arasında yer alıyor.

Golan Tepeleri’nde kalıcı kontrol: İsrail, Golan Tepeleri’ni (jeostratejik konum ve su kaynakları) “sonsuza kadar” elinde tutmayı planlıyor.

Sonuç olarak, İsrail, Suriye’de, bölgesel hegemonyasını koruma, rakiplerini (İran ve Türkiye) zayıflatma ve Golan Tepeleri’ni kalıcı olarak kontrol etme odaklı bir stratejiyi yansıtıyor.

Paylaşın

İsrail, Suriye Savunma Bakanlığı’nı Hedef Aldı

İsrail, Suriye Savunma Bakanlığı’nın girişine insansız hava aracı (İHA) ile saldırı düzenlediğini açıkladı. İsrail, Dürzilere zarar verilmesi durumunda “askeri caydırıcılığı” devreye sokacağını açıklamıştı.

Haber Merkezi / İsrail ordusu (IDF) tarafından yapılan açıklamada, “İsrail Savunma Kuvvetleri, kısa süre önce Şam’da Suriye askeri karargâhının girişine bir drone saldırısı gerçekleştirdi. Güney Suriye’de Dürzî sivillere karşı gelişmeleri izlemeye devam ediyoruz. Siyasi otoritenin direktifleri doğrultusunda bölgeye yönelik saldırılar sürecek ve farklı senaryolara karşı hazırlıklıyız” denildi.

Öte yandan Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde Dürziler ve Bedevi Arap aşiretler arasında iki gündür devam eden çatışmalarda ateşkes sağlandı. Şam hükümetine bağlı güçlerin asayişi sağlamak üzere gece saatlerinden itibaren bölgeye konuşlandırılmasının ardından Suriye Savunma Bakanlığı tarafların ateşkesi kabul ettiğini duyurdu. Bakanlıktan yapılan açıklamada “Şehrin ileri gelenleri arasında varılan uzlaşının ardından Süveyda’daki tüm gruplar ateşkes ilan etti” denildi.

Dürzi azınlığın dinî liderleri bir açıklama yaparak hükümet birliklerinin bölgeye girmesine onay vermiş ve silahlı gruplara ateşkes çağrısı yapmıştı.

Suriye İçişleri Bakanlığı, iki gündür devam eden çatışmalarda 30 kişinin öldüğünü açıklarken Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi yerel kaynak ağına dayanarak ölü sayısının 99’a yükseldiğini, 200’den fazla kişinin yaralandığını bildirdi. Çatışmalarda ikisi çocuk, ikisi kadın toplam 60 Dürzi’nin, 18 Bedevi milis, 14 asker ve askerî üniformalı kimliği bilinmeyen yedi savaşçının öldüğü kaydedildi.

Paylaşın

İran: İsrail İle 12 Gün Süren Savaşta 935 Kayıp Verdik

İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine ve askeri yapılanmasına yönelik başlattığı saldırının ardından başlayan savaşta, İran, 38’i çocuk, 132’si kadın olmak üzere 935 kayıp verdiklerini açıkladı.

Bu, 1980’lerdeki İran-Irak Savaşı’ndan bu yana İran’a yönelik en ağır kayıpların yaşandığı askeri saldırı olarak kayıtlara geçti.

İran Yargı Erki, İsrail ile 12 gün süren savaşta İran topraklarında hayatını kaybedenlerin sayısının 935’e yükseldiğini açıkladı. İran devlet medyasına konuşan Yargı Erki Sözcüsü Asgar Cihangir, son adli tıp verilerine göre ölenler arasında 38 çocuk ve 132 kadının da bulunduğunu bildirdi.

Yeni açıklanan rakam, daha önce İran Sağlık Bakanlığı tarafından duyurulan 610 kişilik ölü sayısına kıyasla ciddi bir artışa işaret ediyor. Ateşkes geçen hafta Salı günü yürürlüğe girmişti.

Cihangir ayrıca, İsrail’in Tahran’daki Evin Hapishanesi’ne düzenlediği saldırıda ölenlerin sayısının da önceki açıklamalara göre yükseltilerek 79 olarak güncellendiğini duyurdu. Daha önce 71 kişinin bu saldırıda öldürüldüğü belirtilmişti.

İsrail, 13 Haziran’da başlattığı hava saldırılarında İran’ın nükleer tesislerini ve üst düzey askeri hedeflerini vurmuş, saldırılarda çok sayıda sivilin de hayatını kaybettiği belirtilmişti. Bu saldırılar, 1980’lerdeki İran-Irak Savaşı’ndan bu yana İran’a yönelik en ağır kayıpların yaşandığı askeri harekât olarak kayıtlara geçti.

İran buna yanıt olarak İsrail’in askeri altyapılarına, üslerine ve kentlerine füze saldırıları düzenledi. Gerilimin büyümesi üzerine ABD 22 Haziran’da devreye girerek İran’ın nükleer altyapısını hedef alan hava saldırıları gerçekleştirdi.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekai, başkentte düzenlediği basın toplantısında, İsrail’in “gerekçesiz ve sebepsiz” saldırılarla çok sayıda savaş suçu işlediğini savundu.

Bekai, “Siyonist rejimin bu eylemi hiçbir neden ya da gerekçeye dayanmıyor. Bu nedenle biz askeri ve sivil kayıplar arasında bir ayrım yapılmasını doğru bulmuyoruz” dedi.

İran’ın, İsrail’e ilişkin savaş suçu iddialarını içeren delilleri uluslararası kuruluşlara sunacağını vurgulayan Bekai, “Her bir şehit ya da yıkılan her bina bir savaş suçunun örneğidir” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

“Şam, Golan Tepeleri’ni İsrail’e Verecek” İddiası

Şam yönetiminin, İsrail’in kendilerini tanıması karşılığında Golan Tepeleri’nin işgal edilen kısımlarını resmen vermeye razı geldiği öne sürüldü. ABD dışında bu bölgeleri İsrail toprağı olarak tanıyan yok.

Lübnan’daki özel bir TV kanalı, pazar günkü haberinde Suriye-İsrail müzakerelerine dair önemli bir iddiaya yer verdi.

LBCI’daki Toni Mrad imzalı haberde, “Bir zamanlar hayal bile edilemeyecek bir manşet gerçek olabilir: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla Şam’da görüşüyor” ifadesi kullanıldı.

Yeni Şam yönetiminin, İsrail’in kendilerini tanıması karşılığında Golan Tepeleri’nin 1967’de işgal edilen kısımlarını resmen vermeye razı geldiği öne sürüldü. Suriye’nin, Beşar Esad’ın düşüşü sırasında ve sonrasında kaybettiği topraklarıysa Tel Aviv’den geri istediği iddia edildi.

Önceden Suriye, İsrail’in Golan Tepeleri’nden tamamen çekilmesini isterken Tel Aviv bu talebi barış anlaşmasının önünde bir engel olarak görülüyordu. İki ülke, 1948’den beri teknik olarak savaş halinde.

Ahmed Şara önderliğindeki rejimin diğer talepleri şöyle sıralandı: Ülkenin güneyindeki güvenlik düzenlemelerinin açıkça tanımlanması, Ürdün, Suriye ve İsrail’in sınırlarının netleştirilmesi, ABD’nin Suriye’ye destek vermesi.

İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi, Şam’la doğrudan temasta olduklarını geçen hafta açıklamıştı: “İsrail’le Suriye rejimi her gün her düzeyde doğrudan diyalog yürütüyor. Ben oradaki siyasi yetkililerle bu süreci yürütüyorum.”

İsrail, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’den beri işgal altında tutuyor. ABD dışında bu bölgeleri İsrail toprağı olarak tanıyan yok.

İsrail’le Suriye arasında 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması, tampon bölge ve silahtan arındırılmış bölgenin sınırlarını belirliyor. Ancak 8 Aralık 2024’te 61 yıllık Baas rejiminin çökmesiyle eş zamanlı olarak İsrail ordusunun Suriye’ye saldırıları arttı.

Ülkedeki askeri altyapıyı imha etmeye başlayan İsrail ordusu, Golan Tepeleri’ndeki işgalini genişleterek başkent Şam’ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den İran Ve İsrail’e “Barışa Fırsat Verin” Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İran ve İsrail gerilimine ilişkin, “Bölgeyi ve dünyamızı uçurumun kenarından kurtarmak için sorumlu bir şekilde ve birlikte hareket edelim” dedi.

İsrail ile İran’ın karşılıklı saldırıları devam ederken, uluslarası toplum tırmanan askeri ihtilafa diplomatik çözüm arayışını sürdürüyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), İsrail ile İran arasında çatışmaların ele alındığı özel bir oturum yapıldı.

Oturumda konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, sert uyarılarda bulunarak “barışa fırsat verme” çağrısı yaptı. Guterres, İsrail ile İran arasında tırmanacak ihtilafın kimsenin kontrol edemeyeceği bir ateşin alevlenmesine yol açabileceğini, dünyanın koşar adım ilerleyen bu tehlikeli süreci teyakkuz halinde izlemekte olduğunu söyledi.

İnsanlığın geleceği konusunda kritik bir karar anında bulunulduğunun altını çizen genel sekreter, “Öyle anlar vardır ki, izlenecek yol sadece ulusların kaderini değil, ortak geleceğimizi de şekillendirir. Bu öyle bir an” diye konuştu.

Diplomasinin önemine vurgu yapan Guterres, “Bölgeyi ve dünyamızı uçurumun kenarından kurtarmak için sorumlu bir şekilde ve birlikte hareket edelim” çağrısını yaptı.

Guterres bu mesajları New York’tan verirken, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi Cenevre’de Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ile bir araya geldi.

Bu görüşme öncesinde Cenevre’deki BM İnsan Hakları Konseyi’nde konuşan İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İsrail’e sert suçlamalar yöneltti.

Arakçi, İsrail’i “ABD’nin diplomatik çabalarına ihanet etmekle suçladı. İranlı bakan, İsrail’in İran’a ABD ile İran arasında “çok umut verici bir anlaşma için” yapılacak görüşmelerden hemen önce saldırdığını söyleyerek, “Bu diplomasiye ihanettir ve uluslararası hukukun temellerine eşi benzeri görülmemiş bir saldırıdır” diye konuştu.

İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini hedef alan saldırılarını “ağır savaş suçu” olarak nitelendiren Arakçi, uluslararası topluma İsrail’in saldırılarını kınama çağrısı yaptı, “Bu haksız ve suç teşkil eden savaşın herhangi bir şekilde meşrulaştırılması suç ortaklığı ile eşdeğer olacaktır” sözlerini kaydetti.

İran Dışişleri Bakanı Arakçi, saldırıların “son iki yıldır Filistin’de korkunç bir soykırım gerçekleştiren bir rejim tarafından yapılan çirkin bir saldırganlık eylemi” olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:

“Dünya, her devlet, BM’nin her mekanizması ve organı alarma geçmeli ve saldırganı durdurmak, cezasızlığa son vermek ve suçluları bölgemizdeki bitmek bilmeyen zulüm ve suçlarından sorumlu tutmak için hemen harekete geçmelidir.”

Bu arada İsrail, Arakçi’nin BM İnsan Hakları Konseyi’nde konuşmasına itiraz ederek önlemeye çalıştı. İsrail’in Cenevre’deki Büyükelçisi Daniel Meron, Konsey Başkanı Jurg Lauber’e hitaben yazdığı mektupta, “İran Dışişleri Bakanı’na bu organ önünde söz hakkı verilmesi, konseyin güvenilirliğini baltalar ve bu rejiminin dünya genelindeki pek çok kurbanına da açık bir ihanet teşkil eder” ifadelerine yer verdi.

Meron mektubunda İran’ı konseyi “rejimin despotik kampanyasını desteklemek için uluslararası bir sahne olarak kullanmakla” suçladı. Ancak İsrail’in yoğun itirazlarına rağmen Lauber, Arakçi’nin konuşmasına izin verdi.

İsrail ve ABD’ye uyarı

Bu arada Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, nükleer tesislere yönelik silahlı saldırıların, saldırıya uğrayan devletin sınırları içinde ve ötesinde büyük sonuçlar doğurabilecek radyoaktif salınımlara yol açabileceği konusunda uyardı.

Grossi, bugün BMGK’da yaptığı konuşmada, İsrail’in İran’ın Buşehr nükleer santralini hedef alacak bir saldırısının çok yüksek miktarda radyoaktivite salınımına neden olabileceğini, yüzlerce kilometre çapında tahliyelerin gerekebileceğini söyledi.

Rafael Grossi ayrıca İran ile yeni bir nükleer anlaşma yapılması durumunda, UAEA’nın Tahran’ın nükleer programının sağlam kontrollerini garanti edebileceğini söyledi.

“UAEA, İran’da nükleer silah geliştirilmediğini tartışılmaz bir kontrol sistemi ile garanti edebilir” diyen Grossi, İsrail’in İran’ın güneyindeki Buşehr nükleer santraline olası bir saldırısı durumunda nükleer bir felaket yaşanabileceğini kaydetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İsrail, İran’ın Nükleer Programına Ne Kadar Zarar Verdi?

Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın (UAEA) ölçütlerine göre, İran’ın dokuz nükleer silah üretmeye yetecek oranda yüzde 60’a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu tahmin ediliyor.

Haber Merkezi / Yetkililer, İran’ın zenginleştirilmiş uranyum stokunun çoğunun UAEA kontrolü altında İsfahan’da depolandığını söylüyor. IAEA, uranyumun nerede depolandığını bildirmiyor ve saldırılardan etkilenip etkilenmediğini de açıklamıyor.

İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırılar, İran’ın nükleer programına sınırlı ancak hedef odaklı hasar verdi. UAEA ve diğer kaynaklara göre, Natanz Nükleer Tesisi’nin yer üstü tesisleri ve elektrik altyapısı ciddi şekilde zarar gördü.

UAEA Başkanı Rafael Grossi, Natanz’daki tesisin bir bölümünün ve elektrik altyapısının imha edildiğini, bu durumun yer altındaki santrifüj odalarına güç sağlayan sistemlere zarar verebileceğini belirtti. Ancak, yer altındaki santrifüj odalarına doğrudan fiziksel bir saldırı olmadığı ve Natanz dışındaki Fordo, İsfahan ve Buşehr tesislerinde önemli bir hasar tespit edilmediği açıklandı.

İsfahan’daki Uranyum Dönüştürme Tesisi ve Yakıt Plakası Üretim Tesisi gibi bazı kritik binaların hasar gördüğü bildirilse de, saha dışı radyasyon sızıntısı olmadığı ve radyolojik risklerin kontrol altında olduğu belirtildi. İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, Fordo’daki hasarın sınırlı olduğunu ve önemli ekipmanların önceden taşındığını iddia etti, bu da hasarın etkisini azalttığını öne sürüyor.

İsrail, Natanz’daki tesislere “önemli ölçüde zarar verdiğini” ve nükleer programı birkaç yıl geriye ittiğini savunsa da, uzmanlar İran’ın yer altındaki güçlendirilmiş tesislerinin (özellikle Natanz ve Fordo) nükleer kapasitesinin büyük ölçüde korunduğunu belirtiyor. UAEA’ya göre, İran’ın elinde 9 nükleer bomba üretebilecek kadar zenginleştirilmiş uranyum bulunuyor, ancak bu kapasitenin doğrudan silah üretimine dönüştürülmediği biliniyor.

Saldırılar, Natanz’daki yer üstü altyapısına ve bazı İsfahan tesislerine zarar verse de, İran’ın nükleer programının temel unsurları olan yer altı tesisleri ve uranyum stokları büyük ölçüde sağlam kalmış durumda.

Paylaşın

İsrail’in Yeni Savunma Sistemi: Demir Işın

İsrail, “Demir Kubbe” sistemini yeni bir lazer savunma silahı olan “Demir Işın”, ile tamamlamak istiyor. Demir Işın, düşük maliyet ve yüksek etkinlik avantajıyla modern hava savunmasında çığır açmayı hedefliyor.

Haber Merkezi / Ancak, lazer sistemlerinin doğrudan görüş hattı gerektirmesi ve atmosferik koşullardan etkilenmesi gibi sınırlamaları bulunuyor.

Demir Işın (Iron Beam), İsrail merkezli Rafael Advanced Defense Systems tarafından geliştirilen ve 11 Şubat 2014’te Singapur Airshow’da tanıtılan bir yönlendirilmiş enerji silahı hava savunma sistemidir. Sistem, kısa menzilli roketler, topçu mermileri, havan topları ve insansız hava araçlarını (İHA) etkisiz hale getirmek için tasarlanmıştır.

7-10 km menzile sahip yüksek enerjili fiber optik lazerler kullanarak hedefleri imha eden Demir Işın, İsrail’in çok katmanlı füze savunma sisteminin bir parçası olarak Demir Kubbe (Iron Dome), Arrow 2, Arrow 3 ve Davud Sapanı (David’s Sling) ile entegre bir şekilde çalışır.

Sistemin özellikleri ve avantajları:

Lazer teknolojisi: İki yüksek enerjili fiber lazer, hedefe dört saniye gibi kısa bir sürede etki ederek imha sağlar. Lazer ışınları görünmez dalga boyunda çalışır, bu nedenle gökyüzünde iz bırakmaz.

Maliyet etkinliği: Her atışın maliyeti yaklaşık 2 bin dolar olup, Demir Kubbe’nin 20 bin ile 50 bin dolarlık füze başı maliyetine kıyasla çok daha düşüktür. Mühimmat yerine elektrik enerjisi kullanan sistem, sınırsız atış kapasitesi sunar.

Mobilite ve entegrasyon: Sistem başlangıçta mobil olarak tasarlanmış, ancak ağırlık ve güç gereksinimleri nedeniyle sabit platformlara entegre edilmiştir. Bir batarya, hava savunma radarı, komuta-kontrol (C2) birimi ve iki yüksek enerjili lazer (HEL) sisteminden oluşur.

Hedefler: Sistem, kısa menzilli roketler, İHA’lar, havan mermileri ve gemisavar füzelere karşı etkilidir.

Sistem, 14 yıllık katı hal lazer araştırmalarına dayanır ve 2016’dan itibaren İsrail Savunma Bakanlığı tarafından finanse edilmektedir. ABD de projeye mali destek sağlamakta, özellikle Rafael ve Lockheed Martin iş birliğiyle sistemin gücünü 300 kW’a çıkarma çalışmaları yapılmaktadır.

2023’te Gazze Şeridi’nde test için konuşlandırıldığı belirtilmiş, ancak sistemin tam operasyonel hale gelmesi için 2025 Ekim ayı hedeflenmektedir. İsrail, 2024’te sistem için 530 milyon dolar bütçe ayırmıştır.

Paylaşın

Nükleer Güçlerin Rekabeti Tırmanıyor

Nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

Dünyada nükleer silahlara sahip dokuz devletin nükleer silahlarını modernize etme ve cephanelerini arttırma yarışı yeni bir boyut kazanıyor.

Nükleer Silahların İmha Edilmesi Koalisyonu (ICAN) tarafından bugün Cenevre’de açıklanan rapor, nükleer güçlerin nükleer cephanelerini modernize etmek ve güçlendirmek için geçtiğimiz yıl harcamalarını dikkat çekici bir oranda artırdığına dikkat çekiyor.

ICAN raporuna göre nükleer güç olan ABD, Rusya, Kuzey Kore, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan ve İsrail’in 2024’te nükleer silahlar için harcamaları yüzde 11 oranında artarak 100 milyar 200 milyon dolara ulaştı.

Bu artışın nükleer silahların modernizasyonu ve nükleer silah cephaneliğinin güçlendirilmesi için yapılan yatırımları yansıttığı belirtiliyor. Beş yıl önce nükleer güçlerin nükleer silahlara toplam harcaması 68 milyar dolar tutarındaydı. Yani son beş yılda nükleer silahlara harcamalar yüzde 47’den fazla artmış olması dikkat çekiyor.

ABD, 2024’te 56 milyar 800 milyon dolara ulaşan tutar ile nükleer silahlara diğer tüm ülkelerin toplamından daha fazla harcama yapan ülke oldu. ABD’yi, 12 milyar 500 milyon dolar ile Çin, 10 milyar 400 milyon dolar ile İngiltere izledi.

Raporda, “Nükleer silaha sahip ülkelerin 2024’te nükleer silah geliştirmek ve bunları muhafaza etmek için harcadıkları para, neredeyse Birleşmiş Milletler bütçesinin 28 katına eşit” tespitine yer verildi. Bu verileri açıklayan ICAN, küresel çapta nükleer silahsızlanma için mücadele sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir koalisyon.

ICAN 2017’de Birleşmiş Milletler’de (BM) 122 ülke tarafından kabul edilen ve 2021’de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması’nın yolunun açılmasına öncülük etmişti. Bu başarısından dolayı 2017’de Nobel Barış Ödülü’nü layık görülmüştü.

ICAN’ın politika ve araştırma koordinatörü Alicia Sanders-Zakre, özellikle İngiltere ve Fransa’daki harcama artışının Ukrayna’daki savaş ve artan gerginliklerle ilişkili olabileceğini belirtti. Sanders-Zakre “İngiltere ve Fransa’daki harcama artışında, en azından siyasi liderlerin söylemlerinde, Ukrayna’daki devam eden savaşa ve gerginliklere atıfta bulunulduğunu gördük ve bu bir rol oynuyor olabilir” dedi.

İngiltere ve NATO’daki diğer müttefikler artık Rusya’yı Avrupa için en önemli tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Almanya gibi pek çok ülke savunma harcamalarını devasa boyutta artırarak silahlanmaya hız veren planlarını da uygulamaya başladı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İran, İsrail’i Füzelerle Vurdu

İran’ın İsrail’e yönelik misilleme saldırısı başlattığı duyurulurken, İsrail, İran’dan fırlatılan füzeleri tespit ettiklerini ve müdahale girişiminde bulunduklarını açıkladı.

Haber Merkezi / İsrail Savunma Kuvvetleri’nden (IDF) gelen açıklamada Tahran’ın İsrail’e “onlarca füze” fırlattığı ifade edildi. Başkent Tel Aviv’de dumanların yükseldiği görülürken, hem Tel Aviv’de hem de Kudüs’te patlama sesleri duyuldu.

İran devlet medyası ise Tahran’ın misilleme amacıyla İsrail’e “yüzlerce çeşitli balistik füze” fırlattığını bildirdi. İran’ın resmi haber ajansı IRNA, “Birkaç dakika önce işgal altındaki topraklara yüzlerce çeşitli balistik füzenin fırlatılmasıyla, siyonist rejimin vahşi saldırısına kararlı bir yanıt operasyonu başladı,” ifadelerini kullandı.

Bu arada İran devlet medyası İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait iki savaş uçağının düşürüldüğünü iddia etti. IRNA haber ajansı, “İran gökyüzünde en az iki İsrail uçağı düşürüldü” dedi. İranlı Tasnim haber ajansı ise İsrailli bir kadın savaş pilotunun esir alındığını duyurdu.

İran medyası akşam saatlerinde ülkenin orta kesimlerindeki İsfahan kentinde şiddetli bir patlama yaşandığını aktardı. Bölgede bir nükleer tesis bulunduğu belirtiliyor. İsrail ordu sözcüsü Effie Defrin, “İsfahan’daki nükleer tesisi vurduğumuzu teyit edebilirim. Operasyon devam ediyor” dedi. Gün boyunca devam eden saldırılarda 200’den fazla hedefin vurulduğunu kaydetti.

Bir video mesaj yayınlayan İran dini lideri Ali Hamaney İsrail saldırılarına yanıt vereceklerini söyledi, “İran ordusu, İsrail’i çaresiz bırakacak. İran silahlı kuvvetleri İsrail’e çok sert yanıt verecek” dedi. Hamaney’in bu açıklamasından kısa süre sonra İran’dan İsrail’e yüzlerce balistik füze fırlatıldığı duyuruldu. Hamaney’in mesajı yayınlandığı sırada İsrail’in İran’a yönelik saldırıları devam ediyordu.

İsrail’den karşılık sözü

İsrail Savunma Bakanı İsrael Katz, İran’ın “sivillerin yaşadığı merkezleri füzelerle vurarak çizgiyi aştığını” ve bunun “çok ağır bir bedeli” olacağını söyledi. Bir İsrailli yetkili de, ” İran, nüfus merkezlerine ateş açmanın bedelini ağır ödeyecek,” dedi.

İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi, başlattıkları saldırılarda İran lideri Ayetullah Ali Hamaney ve üst düzey siyasi isimleri hedef almayacaklarını belirtti. Kanal 12’ye konuşan Hanegbi, İsrail saldırılarının amacının nükleer programını tamamen rafa kaldırmaya zorlayarak İran’ı askeri baskı altına almak olduğunu aktardı.

Hanegbi, saldırılarla “İran’ın nükleer programı, balistik füze kabiliyetleri, karadan İsrail’i yok etme kapasitesine saldırmak ve İran’ın nükleer programının diplomatik yollarla uzun vadede engellenmesi için gerekli koşulları oluşturmak” olmak üzere dört hedefe odaklandıklarını kaydetti.

Ne olmuştu?

İsrail ordusu, haftalardır tırmanan gerilimin ardından, “nükleer programı hedef almak amacıyla” İran’a yönelik ‘Yükselen Aslan’ adıyla kapsamlı bir hava harekâtı başlattı.

İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait 200’den fazla savaş uçağı, gece boyunca İran genelinde 100’ün üzerinde hedefi vurdu. Saldırılarda askerî noktalar, nükleer tesisler ve sivil yerleşim yerleri vurulurken; üst düzey askerî yetkililer ile nükleer bilim insanlarına yönelik suikastlar da düzenlendi.

Bu saldırılar, bölgede daha geniş çaplı bir askerî çatışma ihtimaline yönelik endişeleri artırdı. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından İsrail’i “acı ve sarsıcı” bir sonucun beklediği konusunda uyardı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise “İsrail’in bekasına yönelik tehdidi bertaraf etme” gerekçesiyle başlattıkları saldırıların, “tehlike ortadan kalkana kadar” süreceğini söyledi. İsrail ordusunun İran’a yönelik saldırılarıyla ilgili bilinenleri derledik.

İsrail’in saldırıları başkent Tahran, Kirmanşah, Doğu Azerbaycan (Tebriz), Kum, Loristan, Hemedan ve İsfahan eyaletlerini kapsadı. Başkent Tahran ve çevresindeki askeri bölgelerin yanı sıra, sivil yerleşimler hedef alındı.

Hemedan’daki Subaşı Radar Merkezi, Kirmanşah’ta askeri kışlalar, radar sistemleri ve Hüsrevi Sınır Kapısı vuruldu. Loristan’da bir askeri tesis, Tebriz’de ise bir nükleer araştırma merkezi ile iki askeri üssün de aralarında olduğu beş ayrı nokta bombalandı.

İsfahan kentinde yer alan ve İran’ın nükleer programı açısından kritik önemdeki Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi de saldırının hedeflerinden biri oldu. İran Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığıyla bilinen yarı resmi Fars Haber Ajansı’na göre, İsrail saldırılarında en az 78 kişi hayatını kaybetti, 329 kişi yaralandı.

İran medyasına göre, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami ile Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İsrail saldırısında öldürülenler arasında yer alıyor.

Tesnim Haber Ajansı, Hatemü’l-Enbiya Karargâhı Komutanı Tümgeneral Gulamali Reşid’in de saldırılarda öldüğünü duyurdu. Devlet medyası Nour News, Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in danışmanı Ali Şemhani’nin ağır yaralandığını bildirdi. Tesnim Haber Ajansı, İsrail’in altı nükleer bilim insanını öldürdüğünü bildirdi.

Hayatını kaybedenler arasında, İslami Azad Üniversitesi Rektörü ve teorik fizikçi Muhammed Mehdi Tehrançi, İran Atom Enerjisi Kurumu’nun eski başkanı Feridun Abbasi, ayrıca Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi ve Halil Mutallibzade yer aldı.

Paylaşın