ABD Ve G-7’den İran’a Rusya Uyarısı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve G-7 grubundaki müttefikleri, İran’ı Rusya’ya balistik füzeler ve ilgili teknolojileri sağlamaması konusunda uyardı. ABD ve Avrupa, halihazırda İran’a karşı kapsamlı yaptırımlar uyguluyor.

İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar, binlerce kişi ve finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörleri hedef alıyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Joe Biden yönetimi, Ukrayna ile savaş halindeki Rusya’nın azalan silah stoklarını yenilemek için çaba harcadığını ve bu çerçevede İran’dan yakın menzilli balistik füzeler talep ettiğini iddia ediyor.

Washington, henüz füzelerin İran’dan Rusya’ya geçtiğini teyit etmedi. Ancak ABD’li yetkililer İran makamlarının bir anlaşmanın yakın olduğu yönündeki açıklamalarından endişe duyduklarını dile getiriyor.

Biden yönetiminden üst düzey bir yetkiliye göre, G-7 ülkelerinin üzerinde düşündüğü yaptırım eylemlerinden biri, İran’ın ulusal havayolu şirketi Iran Air’in Avrupa’ya uçuşlarını yasaklamak.

Aralarında ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’nın bulunduğu G-7 grubu ülkelerinin liderleri, yaptıkları ortak açıklamada, “İran’ın Rusya’ya balistik füze veya ilgili teknolojileri teslim etmeye başlaması durumunda, önemli yeni yaptırımlar da dahil olmak üzere hızlı ve koordineli bir şekilde karşılık vereceğiz.” dedi.

İran’ın BM Misyonu ise geçen ay yaptığı açıklamada balistik füze satışını engelleyecek herhangi bir yasal kısıtlama bulunmadığını ancak “Rusya-Ukrayna çatışması sırasında savaşı körüklememek için silah ticaretinden kaçınmanın ahlaki bir yükümlülük olduğunu” belirtmişti.

ABD ve Avrupa halihazırda İran’a karşı bireyleri hedef alan ve Tahran’ın ticaret, finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörlere erişimini sınırlayan kapsamlı yaptırımlar uyguluyor. İran’a yönelik yaptırımlar, ABD’nin şu ana kadar herhangi bir ülkeye uyguladığı en geniş ve kapsamlı yaptırımlar olup binlerce kişi ve kuruluşu hedef alıyor.

Biden yönetimi, ocak ayında yaptığı açıklamada, ABD istihbarat yetkililerinin Rusya-İran anlaşmasının tamamlanmadığını tespit ettiklerini ancak Rusya’nın İran’dan füze almak için yürüttüğü müzakerelerin aktif bir şekilde ilerlediğinden endişe duyduklarını kaydetmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bugün Viyana’da düzenlenen bir basın toplantısında “İran’a bunu yapmaması için çok net mesajlar gönderdik, bu konu birçok ülke arasında önemli bir tartışma konusu” diye konuştu.

Biden yönetimi Kremlin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşta ihtiyaç duyduğu silahlar için İran ve Kuzey Kore’ye bağımlı hale geldiğini öne sürüyor. Bu iddialarını istihbarat raporları ile kanıtlamaya çalışıyor.

Rusya, Kuzey Kore’den balistik füzeler satın aldı ve Ukrayna’ya karşı kullandı. Ukraynalı yetkililer ise, Rus güçleri tarafından konuşlandırılan Kuzey Kore füzelerinin sık sık hedefi ıskaladığını öne sürüyor.

İran önce Rusya’ya insansız hava aracı tedarik ettiğini reddetti. Daha sonra Rusya’nın Ukrayna işgali başlamadan kısa bir süre önce az sayıda sattığını kabul etti.

Paylaşın

Avrupa Ülkelerinden Radikal Karar: 50 Bin Türkiye Vatandaşı Sınır Dışı Edilecek

İngiltere ve Almanya’nın aldığı yeni kararlar doğrultusunda, bu ülkelerde bulunan yaklaşık 50 bin Türkiye vatandaşı sınır dışı edilecek. İki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Avrupa kaçak insanlarla ilgili harekete geçti. Özellikle Almanya ve İngiltere’den bu konuyla ilgili keskin bir karar geldi. Bu ülkeler kaçak gelen ve ‘iltica hakkı olmayanların’ hızlıca sınır dışı edilmesini öngören yasalarını meclislerinden geçirdi.

Karara göre, İngiltere’ye kaçak giden Türkiye vatandaşı, ilticaları reddedildikten sonra eğer ülkesi geri almazsa, Ruanda’da kurulacak kampa gönderilecek ve sınır dışı edilen diğer ülke vatandaşları ile birlikte kalacak.

Sözcü’de yer alan habere göre, Almanya, ‘hızlı ve kolay sınır dışı’ durumuyla yasa değişikliğini onayladı. İngiltere ile birlikte ilk etapta toplam 50 bin Türkiye vatandaşının sınır dışı edilmesi bekleniyor.

Türkiye vatandaşları yüzde 87 oranıyla ilticaları en çok kabul edilmeyen kişiler ve şu anda iki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Almanya’nın Ruanda veya Doğu Avrupa kampları ise AB ile varılan anlaşma gereği, 2026’da kurulacak.

Alman Federal Meclisi’nden dün geçip yasalaşan ve İltica Yasası ile sınır dışı etme durumlarını düzenleyen değişiklik, şimdiye kadarki uygulamaları önemli ölçüde değiştiriyor. Değişiklikler, polisin karşılaştığı sorunlara çözüm olarak öngörüldü.

İşte ülkeye kaçak giren ya da suç işleyenlerin daha kolay sınır dışı öngören kararlar:

İltica yurtlarında ya da evlerde kalan yabancıların kimliğini tespit edebilmek için polis, şüphelendiği başka kişileri de arayabilecek. Polislere ayrıca gece baskınları ve başkalarının odalarını arama yetkisi verildi.

Kaçaklar, en fazla 10 gün gözaltında tutulabiliyordu. Bu süre 28 güne çıkarıldı. Böylece kolluğa, uzun süre inceleme ve araştırma yapabilme süresi tanındı. Aynı zamanda, sınır dışı edilecek kişinin kısa sürede bırakılınca kaçması da önlenecek.

Bir kaçak ya da ilticacı soruşturması sırasında polise bilgi vermeyen ya da zorluk çıkaran 3’üncü bir şahıs, gözaltına alınabilecek ve bilgi vermeye zorlanabilecek. Bilgi vermekten kaçınma, gözaltı sebebi olacak.

İnsan tacirliği yapan ya da kaçağı ülkeye sokan kişilere cezalar ağırlaştırıldı. Bu kişilere bir yıllık hapis cezası verilecek ve tekrarı halinde sınır dışı edilecek.

Birçok suça karışmış kaçak göçmen daha hızlı bir şekilde sınır dışı edilecek. Ayrıca çete kuranlar ya da suç örgütü üyeleri de benzer şekilde sınır dışı edilebilecek.

Yahudi düşmanlığı ya da bu amaçla davrananlar sınır dışı tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Yahudi karşıtları ülkeden atılacak.

Bu kararların sınır dışı durumlarını büyük oranda artırmayacağı tahmin ediliyor. Bu durum için, yasa dışı göçmen ihraç eden ülkelerle daha sıkı görüşmeler yapılacak. Çünkü birçok ülke, suçlu vatandaşını geri almak istemiyor ve ülkelerce bunun yolu aranacak.

Paylaşın

ABD Ve İngiltere’den Türkiye’ye Hamas Uyarısı

Filistin – İsrail savaşını başlatan Hamas’a yönelik dördüncü yaptırım paketini açıklayan ABD ve İngiltere, üçü Türkiye’de olmak üzere Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da faaliyet gösteren toplam sekiz Hamas yetkilisini yaptırım listesine aldı.

Bu kararın, batılı başkentler tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan Hamas’ı “direniş hareketi” olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tutumunu nasıl etkileyeceği, bu kişilerin hesaplarının bulunduğu Türk bankaların nasıl bir tutum takınacağı ise henüz bilinmiyor.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; ABD ve İngiltere, yaptırım listesine alınan üç ismin Türkiye’deki bu faaliyetlerinin odağında olduklarının belirlendiğine işaret etti.

ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi (OFAC) tarafından yayımlanan açıklamada, yaptırım listesine dahil edilen isimlerin “Hamas’ın şiddete dayalı faaliyetlerini idame ettiren ve finansmanını yöneten kilit yetkililer” oldukları belirtildi, ayrıca bu kişilerin İngiltere ile yakın koordinasyon halinde yürütülen çalışmalar sonucunda tespit edildiğine dikkat çekildi.

Türkiye’deki faaliyetleri sonucunda yaptırım listesine dahil edilen bu isimler Mansur Yakup Nasır el Din (Haroun Mansour Yaqoub Nasser Al-Din, Harun Naser el-Din), Cihad Yağmur (Jihad Muhammad Shaker Yaghmour) ve Mehmet Kaya.

ABD’nin Terörizm ve Mali İstihbarattan Sorumlu Hazine Müsteşarı Brian E. Nelson, yeni yaptırım kararı hakkında yaptığı açıklamada, Hamas’ın bu faaliyetlerine olanak tanınmasını da eleştirmesi dikkat çekti.

Hamas’ın Gazze’deki askeri faaliyetlerini desteklemek için bağış kampanyası yürüttüğünü ve yasa dışı yollardan gelir topladığına işaret eden Nelson, örgütün “bu faaliyetlerine gösterilen müsamahakârlıktan istifade ettiğine” vurgu yaptı.

Nelson ayrıca “Müttefiklerimiz ve ortaklarımız gibi biz de Hamas’ın yeni saldırıları finanse etme yetkinliğini azaltmak ve bölgeyi daha da istikrarsızlaştırmasını engellemek için kollektif araçlarımıza ve yetkimize odaklanmaya devam ediyoruz” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller de son yaptırım kararı ile “Hamas’ın mali kaynaklarını besleyen ağları çökertmeyi” hedeflediklerini, bunun “Hamas’ın terörist faaliyetlerini önleme ve caydırmaya yönelik çabanın bir parçası olduğunu” kaydetti.

ABD tarafından yapılan açıklamada yaptırım listesine alınan Mansur Yakup Nasır el Din’in Hamas’ın Türkiye’deki finansal faaliyetlerini yöneten kilit isimler arasında yer aldığı, ayrıca Türkiye ve Gazze’den Batı Şeria’daki Hamas komuta merkezine mali kaynakları transfer eden ağın da bir üyesi olduğu belirtiliyor.

Cihad Yağmur’un ise Hamas’ın Türkiye’deki resmi temsilcisi olduğu aktarılıyor. Yağmur’un üst düzey Hamas liderlerinin oluşturduğu delegasyonları organize ettiğine ve bu delegasyonların içinde de bizzat yer aldığına, ayrıca “örgütün gizli terör faaliyetlerinin yürütülmesinde rol oynadığına” işaret ediliyor.

Cihad Yağmur, İsrailli asker Gilad Şalit’in kaçırılmasıyla bağlantılı olduğu gerekçesiyle İsrail tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış, 2011 yılında Şalit’in serbest bırakılması karşılığında serbest bırakılan bini aşkın Hamas mahkûmu ile serbest kalmış, Türkiye’ye sürgün edilmişti. Açıklamada, Yağmur’un Türkiye’de yasal kültürel faaliyetler kisvesi altında Hamas’a hizmet eden faaliyetler yürüttüğü belirtiliyor.

Yaptırıma dahil edilen üçüncü isim de Mehmet Kaya. Kaya’nın yıllar boyunca Hamas adına çok sayıda para transferinde rol aldığı, “Hamas için on milyonlarca dolarlık finansal hizmet sağladığı” kaydediliyor.

Yaptırım kararı Türkiye’yi de etkileyebilir mi?

Yaptırım listesine dahil edilen bu kişilerin ABD’de bulunan veya ABD’lilerin denetimi altında bulunan mülkleri ve mülklerinden yararlandıkları menfaatleri bloke edildi.

Yaptırım kararının, Türkiye’deki kişileri ve banka gibi finansal kuruluşları da ilgilendiren bir boyutu var. Çünkü açıklamanın “Yaptırımların etkileri” alt başlığı altında şu uyarı yer alıyor:

“ABD’li olmayan finans kuruluşları ve kişiler de haklarında yaptırım kararı alının kurum ve kişilerle belirli işlem ve faaliyetlere girişmeleri durumunda, yaptırım riski ya da haciz işlemi ile karşı karşıya kalabilir.”

Washington’dan Hamas’ın terör faaliyetlerine imkan sağladığı gerekçesiyle Türk hükümetine de yaptırım uygulanması yönünde çağrılar yükseliyor.

Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (FDD) Araştırmadan Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan Schanzer, yaptığı açıklamada Hamas’ın uluslararası bir terör örgütü olduğunu, son ilan edilen yaptırımların da bunun altını çizdiğini vurguladı.

Hamas’ın Türkiye’deki varlığının özellikle dikkat çekici olduğuna işaret eden Schanzer, şunları kaydetti: “NATO üyesi olan bu ülke on yılı aşkın bir süredir Hamas’ın İstanbul’da kurduğu karargâh üzerinden faaliyet göstermesine izin vermiştir. Bu durum artık Washington ya da NATO tarafından daha fazla tolere edilemez.

Bir sonraki adımda Ankara’daki hükümete karşı yaptırımlar ilan edilmelidir. Türk bankalarının ABD öncülüğündeki finans sistemiyle bağlantısı kesilmelidir. Türkiye, Terörizmin Devlet Sponsoru olarak bile ilan edilebilir. Bu noktada hiçbir seçenek masadan kaldırılmamalıdır.”

Paylaşın

Altı Ülkeden İsrail’e Destek: Meşru Müdafaa Hakkı

Her geçen gün daha da şiddetlenen ve bölgesel bir çatışmaya dönüşme ihtimalinin tartışıldığı Filistin – İsrail savaşının 17. gününde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere liderleri ortak açıklama yaparak bir kez daha İsrail’e ve İsrail’in meşru müdafaa hakkına desteklerini bildirdiler.

Haber Merkezi / ABD Başkanı Joe Biden, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak imzalarıyla yayımlanan ortak açıklamada, iki rehinenin serbest bırakılmasının memnuniyetle karşılandığı, diğer rehinelerin de derhal serbest bırakılması istendi. Açıklamada İsrail’den de uluslararası hukuka saygı göstermesi istendi, İsrail sivilleri korumaya davet edildi.

Beyaz Saray’ın internet sayfasında yer alan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Liderler İsrail’e ve terörizme karşı kendini savunma hakkına desteklerini yinelerken sivillerin korunması da dâhil olmak üzere uluslararası insan hukukuna saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Liderler iki rehinenin serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladı ve kalan tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Başta Gazze’den ayrılmak isteyenler olmak üzere bölgedeki vatandaşlarına yardım konusunda yakın koordinasyon içinde olacaklarını taahhüt ettiler.

Liderler Gazze Şeridi’nde ihtiyaç sahibi Filistinlilere ilk insani yardım konvoylarının ulaşmasını memnuniyetle karşıladı ve insani ihtiyaçların karşılanması için gerekli gıda, su, tıbbi malzeme ve diğer yardımlara sürekli ve güvenli erişimin sağlanması amacıyla bölgedeki ortaklarıyla koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundular.

Liderler, çatışmanın yayılmasını önlemek, Ortadoğu’da istikrarı korumak, siyasi bir çözüm ve kalıcı barış için çalışmak üzere bölgedeki kilit ortaklar da dâhil olmak üzere yakın diplomatik koordinasyonu sürdürme taahhüdünde bulundu.”

Gazze’de 320 nokta vuruldu

Öte yandan İsrail ordusunun yaptığı açıklamaya göre son bir günde Gazze’deki 320 nokta vuruldu. İsrail, Hamas altyapısının hedef alındığını, tünel ve operasyon merkezlerinin vurulduğunu iddia etti. Gece boyunca ve sabah erken saatlerde devam eden saldırılarda uyarı yapılmadan evlerin de vurulduğu öne sürüldü.

Hamas’ın liderlik yaptığı Gazze’deki içişleri bakanlığı ise gece düzenlenen saldırılarda çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini ve yaralandığını aktardı. Hamas daha sonra yaptığı açıklamada 60 kişinin öldüğünü belirtti.

Sabah erken saatlerde Gazze’deki hastanelerin yakınlarında da patlamaların yaşandığı kaydedildi. Filistin İçişleri Bakanlığı ise İsrail’in Gazze’de düzenlediği iki ayrı hava saldırısında 27 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.

İsrail, Gazze’nin etrafına tank ve asker yığdı

İsrail, Hamas’ı “yok etmeyi” amaçlayan kara harekâtı için Gazze’nin etrafına tanklar ve askerler yığdı.

Hafta sonu Washington, bölgedeki ABD çıkarları için önemli bir risk uyarısı yaptı ve gelişmiş hava savunma sistemlerinin yeni bir konuşlandırmasını duyurdu. Bu adım İsrail-Hamas savaşının daha geniş bir Orta Doğu çatışmasına dönüşebileceği korkusuna neden oldu.

Pentagon, İran’a bağlı güçlerin saldırılarını caydırmaya yardımcı olmak için iki uçak gemisi, destek gemileri ve yaklaşık 2,000 deniz piyadesi de dahil olmak üzere önemli miktarda deniz gücünü Orta Doğu’ya gönderdi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, “Gördüğümüz şey bölgedeki birliklerimize ve halkımıza yönelik saldırıların önemli ölçüde artma ihtimalidir” dedi.

Bölgeyi ziyaret eden Çin’in Orta Doğu özel temsilcisi Zhai Jun, geniş çaplı bir kara çatışması riskinin arttığını ve bölgedeki çatışmaların yayılmasının “endişe verici” olduğu kaydetti.

Reuters’a konuşan İranlı güvenlik yetkilileri İran’ın stratejisinin Tahran’ı da içine çekecek büyük bir tırmanıştan kaçınmak olduğunu söyledi.

Suriye devlet medyası, İsrail füzelerinin pazar günü Şam ve Halep uluslararası havaalanlarını vurduğunu, her ikisinin de hizmet dışı kaldığını ve iki çalışanın öldüğünü duyurdu.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Gazze harekatıyla ilgili “Bir ay, iki ay ya da üç ay sürebilir ama sonunda Hamas kalmayacak” dedi. Kara harekatına “yakında” başlayacaklarını belirten Gallant, “Bu Gazze içindeki son harekatımız olacak, sonrasında Hamas olmayacak” diye konuştu.

Paylaşın

İngiltere Hükümeti, Wagner’i ‘Terör Örgütü’ İlan Etmek İçin Harekete Geçti

İngiltere hükümeti, paralı asker şirketi Wagner’i “terör örgütü” ilan etmek için yasa tasarısı hazırladı. Tasarı parlamentoda kabul edildiği takdirde El Kaide ve IŞİD gibi yasaklı bir örgüt haline gelecek olan Wagner Grubu’nun varlıkları da “terör örgütü varlıkları” kapsamına girecek ve bu varlıklara el konulabilecek.

Haber Merkezi / Wagner lideri Yevgeny Prigojin, Kremlin’e karşı ayaklandıktan sonra Belarus Lideri Lukaşenko’nun araya girmesi ile geri çekilmiş ancak daha sonra şüpheli bir uçak kazasında hayatını kaybetmişti. Yevgeni Prigojin ve diğer üst düzey komutanlarla birlikte, 2020’de İngiltere tarafından yaptırım kapsamına alınmıştı.

İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, İngiliz basınına yaptığı açıklamada# Wagner”i yasaklamak için attıkları adımın nedenlerini sıraladı.

“Putin Rusyası’nın ülke sınırları dışında kullandığı askeri bir araç” olarak tanımladığı Rus paralı asker şirketini “vahşi” ve “yıkıcı” olarak nitelendiren Braverman, “Putin rejimi kendi yarattığı canavarla ne yapacağı konusunda karar verirken, Wagner’in devam eden istikrarsızlaştırıcı faaliyetleri sadece Kremlin’in siyasi hedeflerine hizmet etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Wagner’in Ukrayna, Orta Doğu ve Afrika’daki operasyonlarına işaret ederek, “Küresel güvenliğe tehdit oluşturuyorlar” ifadelerini kullanan İngiliz Bakan, “Bu nedenle onları terör örgütü olarak yasaklıyoruz ve Rusya’ya karşı yürüttüğü mücadelesinde de Ukrayna’ya elimizden gelen yardımı yapıyoruz” diye konuştu.

İngiltere’de ana muhalefetteki İşçi Partisi de bir süredir Wagner’in “terör örgütü” ilan edilmesini talep ediyordu. Dışişleri Bakanlığı ise Wagner’e karşı çeşitli yaptırımlar uygulamış, şirket yöneticilerinin varlıklarının dondurulmasına karar vermişti.

Wagner, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yanı sıra Suriye ve Libya ile Mali gibi Afrika ülkelerinde de kritik roller oynadı. Wagner savaşçılarına, cinayet ve işkence gibi suçlamalar yöneltildi.

ABD, 2020’de Wagner’in Libya başkenti Trablus etrafına mayın döşediğini açıklamıştı. Temmuz’da ise İngiltere Wagner’in Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde işkence ve infazlardan sorumlu olduğunu belirtmişti.

Paylaşın

İspanya, FIFA Kadınlar Dünya Kupası’nda Şampiyonluğa Uzandı

1991 yılından itibaren düzenlenmeye başlayan FİFA Kadınlar Dünya Kupası’nda ilk kez finale yükselen İspanya, İngiltere’yi 1-0 yenerek, şampiyonluğa ulaştı. Karşılaşmanın tel golü Olga Carmona’dan geldi.

Haber Merkezi / İspanya, 69’uncu dakikada Jenifer Hermoso’nun ayağından bir de penaltı atışından faydalanamadı. Maç sonunda göz yaşları içinde duygularını dile getiren İspanya’nın orta saha oyuncusu Hermoso, “Hayatımdaki en güzel his. İstediğimiz futbolu oynadık” diye konuştu.

Kadınlar Dünya Kupası’nı en çok kazanan takım 4 şampiyonlukla ABD; onu 2 şampiyonlukla Almanya takip ediyor. Norveç ve Japonya da bu kupayı birer kez kazanma başarısını gösteren diğer ülkeler.

ki takım geçen yaz İngiltere’de yapılan Avrupa Şampiyonası’nda karşı karşıya gelmiş, maç İngiltere’nin 2-1 üstünlüğü ile sona ermişti. Bu galibiyetle yarı finale kalan İngilizler, turnuvayı da kazanmıştı. Bu galibiyetle İspanya İngiltere’den büyük bir rövanşı da aldı.

İngiltere Kadın Ulusal Takımı kaptanı Millie Bright, maç sonu yaptığı basın toplantısında takımın ‘büyük hayalkırıklığı’ yaşadığını söyledi.

C Grubu’nu 2 galibiyet, 1 mağlubiyetle 2. sırada tamamlayan İspanya, son 16 turunda İsviçre’yi farklı (5-1) yenerken, çeyrek finalde de Hollanda’yı 2-1 mağlup etti. Yarı finalde İsveç’i 2-1’lik skorla mağlup eden İspanyollar, finale adını yazdırdı.

İngilizler ise finale namağlup geldi; D Grubu’nda 3’te 3 yapan İngiltere, son 16 turunda Nijerya’yı penaltı atışları sonrasında saf dışı bırakırken, çeyrek finalde Kolombiya’yı 2-1, yarı finalde ise Avustralya’yı 3-1’lik skorla elemeyi başardı.

İsveç 3. oldu

9. Fifa Kadınlar Dünya Kupası’ndaki 3.’lük maçı, Avustralya’nın Brisbane kentinde oynandı. İsveç’in gollerini ilk yarıda penaltıdan Fridolina Rolfo ve ikinci yarıda Kosovare Asllani attı.

Bu İsveç’in Dünya Kupası’ndaki dördüncü 3’lüğü oldu. En büyük başarısı ise 2003 yılında oynadığı ancak Almanya’ya karşı kaybettiği final maçıydı. Avustralya yenilmiş olsa da, 4.’lükle şu ana kadar Dünya Kupası’nda elde ettiği en iyi sonucu aldı.

Paylaşın

İngiltere İle Türkiye Arasında “Yasa Dışı Göçü Yavaşlatma” Anlaşması

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak’ın ülkeye gelen yasa dışı göçü azaltma sözü verdiği bir dönemde, İngiltere ile Türkiye arasında ülkeye yasa dışı göçün yavaşlatılması amacıyla iki ülke arasında yeni bir anlaşma imzalandığı duyuruldu.

Haber Merkezi / İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, “Yakın bir dost ve müttefik olan Türkiye ile ortaklığımız, güvenlik güçlerinin bu uluslararası sorun üzerinde birlikte çalışmasını ve küçük tekne tedarik zinciri sorununu çözmesini sağlayacak” dedi.

Göç Bakanı Robert Jenrick de açıklamasında anlaşmaya dair ayrıntıları paylaştı. Jenrick, “İnsan kaçakçılığı çetelerini dağıtmak ve küçük tekne geçişlerini sağlayan malzemelerin imalatı ile tedarikini engellemek için istihbarat, insan kaynağı ve teknolojiyi yoğun şekilde paylaşacağız” dedi.

Anlaşma İngiltere Göç Bakanı Jenrick’in geçen ay Türkiye’ye düzenlediği ziyaretin ardından geldi. Jenrick, ziyareti sırasında Türkiye-Bulgaristan Sınır Kontrol Noktası’na da gitmişti.

Anlaşmanın, insan kaçakçılığı şebekelerinin çökertilmesi ve tekne ticaretinin engellenmesi amacıyla kolluk kuvvetleri arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesini kapsadığı açıklandı. Anlaşma kapsamında söz konusu işbirliğinin güçlendirilmesi için Türkiye’de Emniyet Müdürülüğü bünyesinde yeni bir operasyonel birimin oluşturulması da öngörülüyor.

İngiltere hükümetinin açıklamasında, anlaşma sayesinde gümrük verilerinin, istihbaratın ve bilgilerin daha hızlı paylaşılacağı ifade edildi.

İngiltere’deki Muhafazakar Parti hükümeti, muhalefetteki İşçi Partisi tarafından göçmen politikaları konusunda çok sert bir şekilde eleştiriliyor ve muhtemelen gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde yasadışı göç, en ciddi tartışmalardan biri olacağa benziyor.

Hükümetin sığınmacıları tartışmalı bir şekilde Bibby Stockholm adlı dev gemiye taşıma planları, hukuki itirazlar ve yasal engellerle karşı karşıya. Güneyde Portland Limanı’na demirli gemiye gecikmeli olarak Pazartesi günü yerleştirilmesi planlanan ilk 50 kişilik gruptan yalnızca 15 kişinin sevki yapılabildi.

Daha önce Telegraph, insan kaçakçılarının kullandığı teknelerin yaklaşık yüzde 90’ının Türkiye’de üretildiğini öne sürdü. Haberde, Türkiye’de kaçak üretilen teknelere Çin’den getirtilen motorların takıldığı, daha sonra da bunların depolanması için Bulgaristan üzerinden Almanya’ya gönderildiği savunuldu.

İnsan kaçakçılarının daha sonra bu tekneleri Almanya’dan Fransa’ya götürdüğü, buradan da Manş Denizi’ni geçerek BK’ye girdiği yazıldı. Gazete, söz konusu iddiaların kaynağını paylaşmadı. Telegraph, bu teknelere el konması için Almanya’yla bir anlaşma imzalanmasının da planlandığını aktardı.

Haberde, bu yılın başından beri Türkiye’den yola çıkıp Manş Denizi’ni geçerek Britanya topraklarına yasadışı şekilde giren göçmen sayısının en az 1300’e ulaştığı aktarıldı. Gazete, bunun geçen yıla kıyasla 10 kattan fazla artışa denk geldiğini ve BK’nin söz konusu düzensiz göçmenlerin sınır dışı işlemlerinin hızlandırılması için de Türkiye’yle ayrı bir anlaşma üzerinde çalıştığını yazdı.

Paylaşın

İngiltere’den Türkiye Merkezli İki Şirkete “Rusya” Yaptırımı

İngiltere, Rusya’nın askeri teçhizata erişimini engellemek için 25 şirket ve bireye yeni yaptırım uygulayacağını duyurdu. Türkiye merkezli mikroelektronik ithalatçısı Azu International ve Turkik Union yaptırım listesinde yer aldı.

İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugünkü dönüm noktası niteliğindeki yaptırımlar, Rusya’nın cephaneliğini daha da azaltacak ve Putin’in halihazırda zor durumda olan savunma sanayisine arka çıkacak tedarik zinciri ağını kapatacak” ifadelerini kullandı.

Bakan Cleverly, açıklamasının devamında, Türkiye merkezli iki şirketin Rusya’nın Ukrayna’daki askeri faaliyetleri için elzem olan mikroelektronikleri bu ülkeye ihraç etmede rol oynadığını söyledi.

Açıklanan son yaptırımların Ukrayna savaşının başlamasından bu yana bin 600’den fazla şahıs ve şirkete yaptırım uygulayan İngiliz hükümetinin askeri teçhizat tedarikçisi üçüncü ülkelere yönelik en büyük yaptırımları olduğu belirtiliyor.

Söz konusu yaptırımlara maruz kalanların İngiltere’deki varlıkları dondurulmasının yanı sıra, İngiliz kurumlarının yaptırım listesinde yer alanlara tröst hizmeti vermesi de yasaklanıyor.

İngiltere, Avrupa Birliği (AB) ve ABD, Ukrayna’yı işgalinden bu yana Rusya’ya çeşitli yaptırımlar uyguluyor. Yaptırımlar, Rusya’nın askeri teçhizata erişimini kısıtlamayı ve Rusya’nın savunmasını zayıflatmayı hedefliyor.

Ancak teçhizat, Batı ülkelerinden önemli askeri ürünler Çin, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil çeşitli ülkeler aracılığıyla Rusya’ya ulaşmaya devam ediyor.

Türkiye merkezli şirketler

İngiltere’nin yaptırım uygulayacağını duyurduğu Azu International, Aralık ayında bir Reuters araştırmasına konu olmuştu. Araştırmaya göre Mart 2022’de kurulan şirket, bir hafta içinde ABD yapımı bilgisayar parçalarını Rusya’ya göndermeye başladı.

Rus gümrük kayıtlarının incelendiği araştırmada şirket faaliyetlerinin kısa sürede hız kazandığı belirtiliyor. Tam bu sıralarda ABD ve AB, Rusya’ya teknolojik ürün satışlarını kısıtlamıştı.

Birçok teknoloji şirketi Moskova ile tüm anlaşmalarını askıya almıştı. Azu International’ın 7 ay boyunca, ABD tarafından üretilen çipler dahil Rusya’ya en az 20 milyon dolar değerinde ürün ihraç ettiği düşünülüyor.

Reuters’a göre şirketin kurucu ortaklarından Göktürk Agvaz, Almanya’da Smart Impex GmbH adlı bilişim ürünleri satan bir başka şirketi de yönetiyor. Rus gümrük kayıtlarına göre Alman şirket, Ukrayna işgalinden önce Moskovalı bir müşteriye ABD yapımı ürünler ihraç ediyordu.

Bu müşteri yakın zamanda Azu International’dan da mal satın aldı. Aralık ayında Reuters’a konuşan Agvaz, Smart Impex’in yaptırımlara uymak için Rusya’ya ihracatı durdurduğunu, ancak yaptırımları uygulamayan Türkiye’ye satış yaptığını söyledi.

Agvaz, “Rusya’ya ihraç edemiyoruz, o yüzden sadece Türkiye’ye satış yapıyoruz” dedi. Azu International’ın Rusya’ya satışları sorulduğunda ise Agvaz, “Bu bizim ticari sırrımız” yanıtını verdi.

Putin 30’dan fazla ülke ile vergi anlaşmasını askıya aldı

Öte yandan Putin, Rusya’nın “dost olmayan” olarak sınıflandırdığı 30’dan fazla ülke ile vergi anlaşmalarını askıya aldı. İlgili karar, Salı günü Rus hukuk portalında yayınlandı. Karardan, Amerika Birleşik Devletleri ile Almanya ve İsviçre’nin de aralarında olduğu bazı Avrupa ülkeleri ile Rusya arasında imzalanan çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları etkileniyor.

Moskova’dan yapılan açıklamada, “Rusya Federasyonu’nun yasal ekonomik ve diğer çıkarlarına aykırı eylemler yapıldığı” gerekçesiyle ilgili ülkelerle yapılan vergi anlaşmalarının askıya alındığı ifade edildi. Putin, hükümete ilgili yasa tasarısını hazırlama ve parlamentoya sunma talimatı verdi.

Moskova ile Batı arasındaki ilişkiler, Rusya’nın komşusu Ukrayna’ya geçen yılın Şubat ayında saldırması ile bozuldu. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği savaş nedeniyle Rusya’ya ağır ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Rusya, kendisine yaptırım uygulayan ülkeleri “dost olmayan ülkeler” kategorisine aldığını duyurmuştu.

Paylaşın

İngiltere’den Tarihi Karar: Ezidi Soykırımı’nı Resmen Tanıdı

İngiltere, Ezidi Soykırımı’nı tanıdığını açıkladı. İngiltere’nin Ezidi Soykırımı’ndan önce Yahudi Soykırımı’nı, Ruanda Soykırımı’nı, Kamboçya Soykırımı’nı ve Srebrenitsa Soykırımı’nı tanıdığı da açıklamanın devamında yer aldı.

Şu ana dek Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra ABD, Fransa, Kanada, Avustralya, İskoçya, İrlanda, Ermenistan, Portekiz, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un da aralarında olduğu çok sayıda ülke Ezidi Soykırımı’nı tanıdı.

İngiltere, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 3 Ağustos 2014 tarihinde yaptığı Ezidi Soykırımı’nı resmen tanıdı.

Ezidi Soykırımı’nın 9’uncu yıldönümü öncesinde İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, “İngiltere bugün resmen, Êzidî halkına 2014’te IŞİD tarafından soykırım eylemi gerçekleştirildiğini tanımıştır” ifadeleri kullanıldı.

Ortadoğu’dan Sorumlu Devlet Bakanı Lord Ahmad, duyuruyu IŞİD’in Êzidî halkına karşı işlediği zulmün dokuzuncu yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikler öncesinde yaptı.

Ezidi halkının dokuz yıl önce IŞİD’in elinde çok büyük acılar çektiğini ve bunun yansımalarının bugüne kadar hissedildiğini söyleyen Ahmad, “Adalet ve hesap verebilirlik, hayatları mahvolanlar için kilit önemde” dedi.

Ezidi halkına karşı soykırım eylemi gerçekleştirildiğini tanıma yönünde tarihi bir karar aldıklarına vurgu yapan Ahmad sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kararlılık, yalnızca onların alacakları tazminatı almalarını ve anlamlı adalete erişebilmelerini sağlama taahhüdümüzü güçlendiriyor. Birleşik Krallık, terörizminden etkilenen toplulukları yeniden inşa etmek ve onun zehirli propagandasına karşı küresel çabalara öncülük etmek de dahil olmak üzere, IŞİD’in kökünün kazınmasında öncü bir rol oynamaya devam edecek.”

Açıklamada kararın Almanya Federal Adalet Divanı’nın bu yılın başlarında eski bir IŞİD’linin Irak’ta işlenen soykırım eylemleri ve insanlığa karşı suçlardan suçlu bulmasının ardından verildiği hatırlatıldı.

İngiltere’nin Ezidi Soykırımı’ndan önce Yahudi Soykırımı’nı, Ruanda Soykırımı’nı, Kamboçya Soykırımı’nı ve Srebrenitsa Soykırımı’nı tanıdığı da açıklamanın devamında yer aldı.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapılacak anma töreninde, İngiltere’nin Irak Büyükelçisi Stephen​​​​​​​ Hitchen’ın ülkesinin soykırımı tanıdığını açıklayacağı duyuruldu.

Ezidi Soykırımı’nı tanıyan ülkeler

Şu ana dek Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra ABD, Fransa, Kanada, Avustralya, İskoçya, İrlanda, Ermenistan, Portekiz, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un da aralarında olduğu çok sayıda ülke Ezidi Soykırımı’nı tanıdı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Güvenlik Garantisi; Rusya Ve İran’dan Tepki

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, İtalya ve İngiltere’den oluşan G7, Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik garantileri öngören bir ortak deklarasyon yayınladı.

Haber Merkezi / Deklarasyona Rusya ve İran’dan tepki geldi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyururken, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı.

G7 deklarasyonunda, “Her birimiz, Ukrayna ile uzun vadeli güvenlik taahhütleri üzerinde çalışacağız” denilerek Ukrayna’nın NATO müttefikleriyle ihtiyaçları konusunda ikili görüşmeler yürütmesinin önü açıldı.

Bunlar arasında kara, hava ve deniz alanlarında güvenlik yardımı ve modern askeri teçhizat sağlanması, hava savunması, topçu ve uzun menzilli silahlar, zırhlı araçlar ve hava muharebesi gibi diğer temel yeteneklerin arttırılması yer aldı.

Ayrıca Ukrayna’nın endüstriyel altyapısının kalkınmasına destek, Ukrayna güçlerinin eğitimi ve eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı ve işbirliği, siber savunma, güvenlik, güçlenme girişimleri, hibrid tehditlerle mücadele, yeniden yapılandırma ve ayağa kaldırma çalışmalarıyla Ukrayna’nın ekonomik istikrarını ve dayanıklılığını arttırma, Ukrayna ekonomisinin refahını ve enerji güvenliğini sağlayacak koşulları oluşturma yer alıyor.

Rusya’nın açtığı savaştan kaynaklanan ihtiyaçları karşılayacak teknik ve mali desteğin sağlanması, Kiev’in Avrupa-Atlantik hedeflerine ulaşması için gerekli yönetim reformlarının etkili şekilde uygulanmasını sağlamak için destek sözü de verildi.

Metinde, “Gelecekte Rusya tarafından düzenlenecek bir silahlı saldırıda derhal Ukrayna ile görüşülerek uygun adımlar belirlenecek” denildi. Ayrıca deklarasyonda Rusya’ya ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanması ve Ukrayna ile BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi çerçevesinde kendini savunma hakkını kullanırken doğacak ihtiyaçları için görüşmeler yapılması yer aldı.

Bu kapsamda, “Ukrayna ile topraklarını bir kez daha savunma zorunda kalması durumunda güvenlik garantileri ve düzenlemeleri paketi üzerinde çalışacağız” denildi. Bunlara ek olarak Rusya’dan yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarıyla hesap sorulmaya devam edeceği belirtildi, savaş suçlularının ve Ukrayna’ya karşı işlenen hassas sivil altyapıya saldırı gibi uluslararası suçların hesabının sorulmaya devam edeceği kaydedildi.

“Savaş suçları cezasız kalamaz” denilen deklarasyonda “Sorumluların uluslararası hukuka uygun şekilde cezalandırılmasına olan bağlılığımızı yineliyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mekanizmaların çalışmalarına desteği sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’da neden olduğu zararı karşılayıncaya kadar mal varlıkları üstündeki kısıtlamaların süreceği belirtildi. Rus saldırganlığının neden olduğu zarar, kayıp veya yaralanmaların tazminine yönelik uluslararası bir mekanizmanın kurulması gereğine vurgu yapılan açıklamada uygun mekanizmaların geliştirilmesi için çalışılacağı belirtildi.

Ukrayna’dan beklentiler

Deklarasyonda Ukrayna’dan beklentiler de yer aldı.

Bunlar, “Ortakların güvenliğine pozitif katkı sağlamak ve ortakların desteğiyle şeffaflıkla hesapverirlik ölçütlerini güçlendirmek, ordunun demokratik sivil kontrolunu güçlendirmek ve Ukrayna’nın savunma kurumları ve sanayisinde verimliliği ve şeffaflığı arttıracak savunma reformları ve modernizasyonda ilerleme sağlamak” olarak sıralandı.

Metinde “Bu çaba, Ukrayna gelecekte Avrupa-Atlantik topluluğuna üyelik yolunda ilerlemeye devam ederken ileriye götürülecektir” denildi.

“Rusya’nın güvenliği ihlal ediliyor”

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyurdu. Peskov, “Ukrayna’ya güvenlik garantileri vererek Rusya’nın güvenliğini ihlal etmiş oluyorlar” dedi. Batı’nın “bilgelik göstereceğine” dair umutlarını koruduklarını belirten Peskov, bunun olmaması halinde Avrupa ülkelerinin “çok uzun yıllar boyunca daha da tehlikeli” hale geleceğini söyledi.

“Silah şirketleri ceplerini dolduruyor”

G7 ülkelerine bir tepki de İran’dan geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı. Batılı ülkelerin “Ukrayna halkını cepheye sürerek Amerikan silah şirketlerinin ceplerini doldurduğunu” belirten Hamaney, Batı ülkelerinin “yağmacı” ve “sömürgeci” güdülerinin Ukraynalıları savaşmaya ve Batı silah üretim ve satış şirketlerinin çıkarlarına hizmet için ölmeye ittiğini ileri sürdü.

“Güvenlik zaferiyle dönüyoruz”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise deklarasyonu ülkesi açısından “anlamlı bir güvenlik zaferi” olarak niteledi. Zelenskiy, “Ukrayna delegasyonu evine Ukrayna için, ülkemiz için, halkımız için, çocuklarımız için anlamlı bir güvenlik zaferi götürüyor” ifadelerini kullandı.

“Varlığımızı sürdüreceğiz”

ABD Başkanı Joe Biden da G7 deklarasyonuyla ilgili olarak, “Bunun, Ukrayna’ya olan bağlılığımızı ifade eden güçlü bir açıklama olduğunu düşünüyorum. (Ukrayna) bugün özgürlüğünü savunurken geleceğini de yeniden kuruyor. Ne kadar sürerse sürsün yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Batılı ülkeler şimdiye kadar Ukrayna kara kuvvetlerini modern silahlarla teçhizatlandırmış ancak Rusya ile savaş halindeki ülkeye savaş jeti ya da savaş gemisi tedariğinde bulunmamıştı.

Paylaşın