Dünyanın Üçüncü Büyük Ekonomisi Artık ‘Almanya’

Geçen yılın sonunda beklenmedik bir şekilde resesyona giren Japonya, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma unvanını Almanya’ya kaptırdı. Hindistan’ın 2026 yılında hem Japonya’yı hem de Almanya’yı geçmesi bekleniyor.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; Japonya’nın 2023 yılı gayrisafi yurtiçi hasılası dolar bazında yüzde 1,9 büyümesine rağmen 4,2 trilyon dolar olurken, Almanya’nın 4,5 trilyon dolar oldu.

Ekonomistlere göre pozisyonlardaki değişim, 2023 yılında yüzde 0,3 daralan Alman ekonomisinin Japonya’dan daha iyi performans göstermesinden ziyade, Japon para birimi yenin dolar karşısındaki keskin düşüşünü yansıtıyor.

Japon para birimi ABD para birimi karşısında 2022 ve 2023 yıllarında neredeyse beşte bir oranında, geçen yıl ise yaklaşık yüzde yedi oranında değer kaybetti.

Bunun nedeni kısmen, yükselen enflasyonla mücadele etmek için borçlanma maliyetlerini artıran diğer büyük merkez bankalarının aksine, Japonya Merkez Bankası’nın fiyatları artırmak amacıyla negatif faiz oranlarını sürdürmesiydi.

Almanya’nın büyük ölçüde ihracata bağımlı üreticileri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından yükselen enerji fiyatlarından özellikle olumsuz etkilendi.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi, Avrupa Merkez Bankası’nın Euro Bölgesi’nde faiz oranlarını yükseltmesinin yanı sıra bütçe konusundaki belirsizlik ve kalifiye işgücündeki kronik sıkıntılar nedeniyle de sekteye uğradı.

Her ne kadar zayıf yen ihracatı daha ucuz hale getirse de Toyota gibi büyük firmaların Çin gibi kilit pazarlardaki zayıflığı dengelemesine yardımcı oldu.

Perşembe günü açıklanan veriler Japonya ekonomisinin 2023’ün son üç ayında bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında küçüldüğünü ve yüzde 0,2’lik büyüme beklentisinin altında kaldığını gösterdi.

Üçüncü çeyrek büyümesi de aşağı yönlü revize edilerek negatif yüzde 0,8 olarak açıklandı ve bu da Japonya’nın 2023’ün ikinci yarısında teknik resesyonda olduğu anlamına geliyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan Avrupa Birliği Açıklaması: 50 Yıldır Türkiye’yi Oyalıyor

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sonrası basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine şöyle konuştu:

Haber Merkezi / “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hâlâ oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sonrası basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fas’ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm Fas halkına “geçmiş olsun” dileğinde bulunarak, “Daha 6 ay önce asrın felaketini yaşamış bir ülke olarak tüm imkânlarımızla Faslı kardeşlerimize yardıma hazırız. 18’inci G20 Liderler Zirvesi’ni Hindistan’ın ev sahipliğinde tamamlamış bulunuyoruz. Bu vesileyle dönem başkanlığı görevini başarıyla icra eden Hindistan’ı, şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. Şahsıma, eşime ve heyetime gösterdikleri misafirperverlik için Başbakan Sayın Modi başta olmak üzere emeği geçen herkese müteşekkirim” diye konuştu.

Bu seneki zirvenin temasının “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve oturumlarının ilkinde gezegenin karşılaştığı çevre sorunlarını istişare ettiklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve üçlü gezegen krizinin etkisini daha fazla hissettirdiğini anlatarak, orman yangınlarından, sel felaketlerine, kuraklıktan ısınmaya kadar geniş bir yelpazede bunun yıkıcı sonuçlarını gördüklerini söyledi.

Türkiye’nin özellikle sera gazı salınımlarında sorumluluğunun oldukça düşük olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna rağmen Türkiye olarak dünyanın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren bu hayati meselede elini taşın altına koyduklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris İklim Anlaşması’na “2053 net sıfır emisyon” ve “yeşil kalkınma” hedefleriyle en anlamlı katkıyı yapan ülkeler arasında olduklarını belirterek, şunları kaydetti: “Hem yenilenebilir enerji hem de nükleer ve hidrojen yatırımlarında önemli adımlar atıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa 5’incisi dünya 12’ncisiyiz. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında attığımız adımlar, yıllık 90 milyon ton karbon eş değeri sera gazı emisyonunu engelledi. ‘2053 yılı net sıfır emisyon’ hedefimiz doğrultusunda 2030 senesine kadarki emisyon azaltma hedefimizi iki katına çıkardık. Çölleşme ve erozyonla mücadelede dünyanın lider ülkelerinden biriyiz. Geniş bir alanda hayata geçirdiğimiz projelerle daha yeşil, daha temiz, daha yaşanabilir bir Türkiye ve dünya için çalışıyoruz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi’nin bu süreçte bir dönüm noktası olduğunu anlatarak, “Dünya Ortak Evimiz” sloganıyla yürütülen projenin üçü Birleşmiş Milletler ofis ve programlarından olmak üzere beş uluslararası ödüle layık görüldüğünü söyledi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla Sıfır Atık Projesi’nin küresel bir harekete dönüştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kararla 30 Mart ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ olarak ilan edildi. Önerimiz sayesinde G20 bildirgesinde sıfır atık girişimlerinin önemine dikkat çekildi. Zirvenin ilk oturumunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki yük paylaşımının adil bir şekilde yapılmasının önemini vurguladık. Ayrıca gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman ve teknoloji transferinin arttırılmasının ehemmiyetine dikkat çektik” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra da dünyanın korunması için çalışmaya devam edeceklerini dile getirerek, “Tek Aile başlıklı ikinci oturumda hiç kimsenin geride bırakılmaması, buradan hareketle küresel dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çabalarımızı aktardık. Mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin kendi ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşleri için yapılması gerekenleri ifade ettik” şeklinde konuştu.

Bir hususun altını özellikle çizmek istediğini belirterek, “İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir parça ekmek ve su bulamadıkları için çocukların öldüğü, her yıl on binlerce umut yolcusunun çöllerde hayatını kaybettiği, denizlerimizin hızla devasa bir mülteci mezarlığına dönüştüğü, savaşlar ve çatışmalar dolayısıyla milyonların evlerini terk ettiği, onca retoriğe rağmen insan hayatının giderek değersizleştiği, ezcümle hemen yanı başımızda yürek parçalayıcı trajedilerin yaşandığı bir dünyada, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelinen noktada Afrika’dan Asya’ya milyarlarca insanın bir avuç elitin keyfi ve refahı için çok kötü şartlarda çalıştığını ve ter döktüğünü kaydederek, “Bu ne adildir ne insanidir ne de vicdanidir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değildir, merhamet eksikliğidir” dedi.

Türkiye olarak bu adaletsizliklere itiraz ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Millî gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Ülkemize sığınan dört milyonu aşkın mazlum ve mağdura sahip çıkıyoruz. Suriye’nin kuzeyini terör örgütlerinden temizleyerek, bu bölgede kardeş ülkelerin desteğiyle kalıcı konutlar inşa ederek, eğitimden güvenliğe her alanda ihtiyaçları gidererek, insanları göçe zorlayan asıl nedenleri kaynağında ortadan kaldırıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiye kadar 600 bine yakın Suriyelinin güvenli, gönüllü, insan onuruna yakışan bir şekilde vatanına geri döndüğünü, projelerinin hayata geçmesiyle de bu sayının daha da artacağını dile getirdi.

“33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1,5 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcadıklarını söyledi.

Tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul Süreci’nden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi’ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadeniz Girişimi çerçevesinde, 33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı. Girişim sayesinde gıda krizinin daha fazla derinleşmesinin önüne geçtik. Şahsi temaslarımız sonucunda, girişim üç kez uzatıldı. Hafta başında, pazartesi günü Sayın Putin’in daveti üzerine Soçi’ye yaptığım ziyarette bu meseleyi kendisiyle bir kez daha enine boynuna konuştuk” değerlendirmesinde bulundu.

Rusya-Katar ve Türkiye olarak gıda sıkıntısı çeken Afrika ülkelerine yönelik bir milyon ton tahılın işlenerek, ulaştırılmasına önem verdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “El ele vererek bunu gerçekleştireceğiz. Tahıl meselesinde Rusya’yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür. Karadeniz’de sükûneti bozacak, bölgede gerilimi tırmandıracak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz.

Bugüne kadar Montrö’yü titizlikle uygulayarak ve taraflarla sürekli diyalog hâlinde kalarak, böyle bir duruma mahâl vermedik. Küresel gıda güvenliğine katkı için yakın zamanda Gıda Güvenliği Çalışma Grubu’nu toplayacağız. Gerek Rusya gerek Ukrayna gerekse Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumla yakın temas içinde olmayı sürdüreceğiz. Zirve bildirgesinde ülkemizin tüm bu çabalarından hakkıyla bahsedildi.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede ayrıca Afrika Birliği’nin G20’ye daimi üyelik talebinin Türkiye’nin de güçlü desteğiyle karara bağlandığını ifade ederek, “Afrika Birliği’nin şahsında tüm Afrikalı kardeşlerimizin G20 üyeliğinin hayırlı olmasını diliyor, kendilerine aramıza hoş geldiniz diyorum” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” idealine en büyük zararı tıpkı bir veba gibi yayılan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının verdiğini belirtti.

Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırıların kimi Batı ülkelerinde artık tahammül sınırlarını aştığını, bazı yerlerde de nefret furyasına dönüştüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğu bu barbarlık karşısında maalesef üç maymunu oynamaktır. Polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakılması fikir özgürlüğü değil, çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez.

İnsanlığın ortak geleceği adına İslam düşmanlığının yükseldiği tüm ülkelerin, bu konuda artık daha kararlı politikalar izlemesi gerektiğine inanıyorum. Mevzuatla ilgili bir açık varsa giderilmelidir. Kanun gerekiyorsa süratle yapılmalıdır. Uluslararası camianın sorumlu bir üyesi olarak, ‘Dost acı söyler’ prensibinden hareketle hakikatleri tüm açıklığıyla söylemeyi görev biliyoruz. Bununla birlikte başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üyesi bulunduğumuz platformlarda bu konuyu gündeme getiriyoruz.”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 15 Mart’ın “İslamofobi ile Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabul edilmesine katkı sağladıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek İnsan Hakları Konseyi’nin gerekse Genel Kurul’un, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarla ilgili kararları bu minvalde önemlidir. Kimi ülkelerin, bu eylemler karşısında çeşitli idari ve hukuki tedbirler aldığını görüyor, bundan da memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizin teklif ve gayretleriyle, kutsal kitaplara saldırı G20 bildirisinde de kınanmıştır” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani değerleri savunan, insan hak ve hürriyetlerine önem veren, farklı inanç mensuplarının barış içinde yaşayabileceğine inanan herkesi, Türkiye’nin çabalarına destek vermeye çağırdığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl MIKTA’nın 10. kuruluş yıl dönümünün idrak edildiğini belirterek, “Endonezya’nın dönem başkanlığında liderler olarak, MIKTA’nın son 10 yılını ve geleceğe dair planlarımızı gözden geçirdik. Ziyaretim çerçevesinde Sayın Hindistan Başbakanı Modi ile ikili bir görüşmemiz oldu. Güney Asya’daki en büyük ticaret ortağımız olan Hindistan ile başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda ciddi bir potansiyele sahibiz” dedi.

Özellikle seçim belirsizliğinin geride kalmasıyla birlikte bu potansiyeli en üst seviyede hayata geçirebilecek imkâna kavuşulduğuna inandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 90’ları bulan rekor katılımla gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimleri, hem Türk demokrasisinin gücünü hem de milletimizin iktidarımıza olan güvenini teyit etti. Attığımız her adımla bu güveni daha da perçinliyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günü kamuoyuyla paylaştıkları Orta Vadeli Program’ın, hem içeride hem yurt dışında takdirle karşılandığını gördüklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “Dünya Bankası tarafından yapılan açıklama, Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Dünya Bankası Grubu 17 milyar dolarlık yatırım paketinin üzerine, 18 milyar dolarlık yeni bir yatırım paketi daha ekledi. Böylece bankanın, Türkiye’de önümüzdeki üç yıl içinde planladığı yatırımların büyüklüğü 35 milyar dolara ulaşacak. Ülkemize yönelik önyargılar kırıldıkça, Dünya Bankası’na yeni kurumlar eklenecektir. Ekonomimizdeki başarılarla birlikte uluslararası yatırımların daha da arttığını hep birlikte göreceğiz.”

Bir taraftan 6 Şubat depremlerinin yaralarını süratle sararken, diğer taraftan da Türkiye Yüzyılı hedeflerinden asla kopmayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin, diğer hususların yanında, büyüyen ve güçlenen Türkiye gerçeğinin daha iyi anlaşılmasına vesile olduğu kanaatine vardığını söyledi.

Zirvenin ev sahibi Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yanı sıra iki günlük zirve boyunca pek çok ikili görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda Japonya Başbakanı Kişida Fumio, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva,  Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Almanya Federal Cumhuriyeti Başbakanı Olaf Scholz, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz El Suud, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Dünya Bankası Başkanı Ajay Banga ile son derece verimli görüşmeleri olduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün boyunca gerçekleştirdikleri tüm istişarelerin hayırlı olmasını temenni etti. Hindistan Dönem Başkanlığına teşekkürlerini sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi devralan Brezilya’ya da başarılar diledi.

Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’yla ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu: “Her şeyden önce bu koridorla ilgili çalışmamızda, Körfez ülkeleri buna dâhil, Irak buna dâhil ve Türkiye üzerinden böyle bir koridorun açılmasıyla Körfezi, Basra’dan Avrupa’ya bağlayan bir koridor. Bu koridorla ilgili özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Türkiye burada hassas davranıyoruz ve süratle de bu projeyi hayata geçirmenin gayreti içerisindeyiz. Şu an itibarıyla Dışişleri Bakanlarımız, Ulaştırma Bakanlarımız müşterek bir çalışmanın içerisine girerek, bunu birkaç ay içerisinde uygulamaya geçirmenin gayreti içinde olacağız.”

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ağırlıklı olarak Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin yarınlarına yönelik ne gibi adımlar atılacağının üzerinde durduklarını; siyasi, ekonomik, kültürel birçok konuyu aralarında görüştüklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki son duruma ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu: “Bununla ilgili bugün Sayın İlham Aliyev’le de görüşme yaptım. Bu görüşmeden sonra da yarın büyük ihtimalle Sayın Paşinyan’la da bir görüşmem olacak. Bölgeyi sükûnete davet etmekten başka çaremiz yok. Fakat burada özellikle Hankendi’de, Karabağ’da şu anda atılan bu adımlar, doğru adımlar değil. Bunu kabullenmek, mümkün de değil. Nitekim Avrupa Birliği üyesi ülkeler de bunu kabullenmiyor.

Charles Michel’le de yaptığım görüşmede, onlar da bu gelişmelere olumlu yaklaşmıyorlar. Tabii biz de buna olumlu bakmıyoruz. Nitekim yarın yapacağımız görüşmede, Sayın Paşinyan’a da bu konuda uyarı yapmalarını ve kesinlikle böyle bir seçimi kabullenmenin mümkün olmadığını onlara da ifade edeceğiz. Şu ana kadar görüştüğümüz tüm dost, Batılı ülkeler vesaire böyle bir şeyi zaten seçimi kabullenmiyorlar. ‘Bu olacak bir iş değil. Kabul edilebilecek bir seçim değil’ diyorlar.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’dan tahıl sevkiyatına yönelik eleştirilerle ilgili bir soruya şöyle cevap verdi: “Doğrusu ben bu eleştirilere katılmıyorum. Çünkü 33 milyon ton, Rusya şu ana kadar Karadeniz koridorundan tahıl ithali yaptı. Fakat burada bir gerçek var, yani bunun yüzde 44’ünü Batı aldı, yüzde 14’ü bize geldi. Bunun yüzde 14’ü Afrika ülkelerine gitti. Sayın Putin’in buradaki ısrarı, ‘Batı bize verdiği sözleri tutmadı’ diyor. ‘Biz ücretsiz olarak bilabedel bu tahılı verelim. Türkiye olarak siz bunu una çevirin. Katar’ı da yanımıza alalım. Bu şekilde fakir Afrika ülkelerine biz bu tahılı gönderelim’ diyor. Sayın Putin’in en son pazartesi günü yaptığımız görüşmede de ısrarla üzerinde durduğu, ‘Fakir ülkelere bu tahılı göndermeye ben varım bilabedel’ Biz de aynı şekilde düşünüyoruz.

Katar aynı şekilde düşünüyor. Bu şekilde bu süreci işletmekten yanayız. Bu konuda Sayın Putin şimdilik bir milyon tonu kabullendi. Burada da Sayın Lavrov’la yaptığım görüşmede yine ifade ettim, ‘Bunu, bir milyon tonu bu şekilde bırakmayalım. Yeniden bunu arttırmanın gayreti içerisinde olalım. Çünkü gerçekten fakir Afrika ülkeleri buraya bakıyor. Acaba Rusya’dan ne kadar tahıl gelir?’ ‘Bunun üzerinde düşünelim’ dediler. Biz de telefon diplomasisiyle de olsa çalışmaya devam edeceğiz. Dışişleri Bakanım aynı şekilde bu süreci takip edecek. Çünkü biz fakirlikle mücadelede özellikle Afrika ülkelerine yönelik bu adımlarımızı atmaya devam edeceğiz.”

Soçi ziyareti hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Putin’in tahıl anlaşması için iki isteğinden bahsetmiştiniz. Bununla ilgili olarak BM’nin çalışma yürüteceğini ifade ettiniz. Söz konusu çalışmalara ilişkin Sayın Guterres ile burada görüşme imkânınız oldu mu? Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu: “Tahıl koridorunun yeniden işlevsel hâle gelmesinde ümitsiz değilim, yine bu süreç başlayabilir. Ancak Guterres’in bir mektubu var. Kendisinden bu mektubu güncelleyen ikinci bir mektubun gönderilmesi noktasında bir talebimiz olacak. Bu gerek sigorta gerekse swiftle ilgili olarak bunu güncellemesiyle burada yeni bir gelişme olabilir. Bunun da takipçisi olacağız.”

Afrika Birliği’nin G20’ye üye olduğunun hatırlatılması ve “Bunu adil dünya için bir adım olarak değerlendiriyor musunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu bu gelişmeler bana göre olumlu, güzel bir gelişme. Hele hele Afrika’nın buraya bu şekilde üye olması bu süreci daha da bana göre canlandırdı diye düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olarak kabul büyük bir alkışla karşılık buldu. Bu da tabii bizi ayrıca heyecanlandırdı” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonraki süreçte ilgili ülkelerin Afrika’yla olan münasebetlerini çok daha dikkatli, çok daha hassas yürüteceğini düşündüğünü belirterek, temennilerinin ise ilişkileri daha da canlı hâle getirmek ve bu süreci canlı tutmak olduğunu ifade etti.

“Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım”

Zirvede, ABD Başkanı Joe Biden ile F-16 konusuyla ilgili bir teması olup olmadığı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Burada da Sayın Biden’la bir görüşmemiz ayaküstü de olsa oldu. Orada F-16 konusunu da görüştük. Tabii F-16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar, ‘İsveç de İsveç’ diyorlar. Şimdi bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir. Böyle dendiği zaman benim vereceğim bir cevap var. Siz her şeyi kongre kongre diyorsunuz. Benim de kongrem var.

Benim kongrem neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu tür bir karar geçmediği sürece benim ‘evet’ demem mümkün değil. Tek başıma karar verecek noktada değilim. Meclisimden geçmesi lazım. İsveç’in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. O da üstüne düşen görevleri yerine getirmediği sürece tabii ki ben Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım.”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye katılmaması hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İkili görüşmelerde bu konu gündeme geldi mi? İki liderin yokluğu zirveye nasıl yansıdı? Sizce gelecek G20 Zirvesi’nde bu iki lideri görebilecek miyiz?” şeklindeki soruyu da her iki lideri de temsilen Dışişleri Bakanlarının zirvede bulunduğu cevabını verdi.

Çin Başbakanı Li Çiang ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmediğini ama Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la uzun uzadıya bir görüşme yaptığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Konuyla ilgili gerek Rusya’nın buradaki duruşuyla ilgili zaten pazartesi günü Soçi’de de görüşmelerimiz olmuştu. Burada da bu görüşmeleri yaptık. Tabii ki Şi Cinping’in de burada olması isabetli olurdu ama kendilerini temsilen başbakanı gönderdiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bizler bulunacağız. Orada birçok liderler şüphesiz ki yine bulunacak. Onlardan da gelenlerle orada görüşmelerimiz muhakkak etraflıca olacaktır” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin boşluk kabul etmeyeceğini, kendilerinin siyasette bu boşluklara fırsat vermeyeceklerini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelinen aşamada Türkiye-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? BAE, Orta Doğu, Avrupa ve Hindistan arasındaki ekonomik koridorun geliştirilmesine nasıl katkıda bulundu?” sorusu üzerine, özellikle Orta Doğu’yla ilgili koridor çalışmasında BAE dâhil, Suudi Arabistan, Irak, Türkiye birlikte bu çalışmayı yürüteceklerini dile getirdi.

Bunun için de zaman kaybına tahammülleri olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hızla bunu devam ettireceklerini aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Körfez seyahatinde 50 milyar doların üzerinde tutarı olan 13 anlaşma imzaladıklarını anımsatarak, “Bu 13 anlaşmayla özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasındaki iş birliği çok daha güçlü bir noktaya taşındı, çok daha farklı bir konuma geldi. Burada da Muhammed Bin Zayed’le yine etraflıca bir ikili görüşmemiz oldu. Bundan sonraki süreçte de bu görüşmelerimizi gerek Bakan arkadaşlarımız, gerekse şahsım devam ettireceğiz. Şu anda ilişkilerimiz güçlü bir konumdadır” ifadelerini kullandı.

Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerdeki son durumla ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle deprem bölgesine yönelik depremzedelerin bir an önce konutlarına kavuşabilmesi için çalışmalarımızı çok yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz ve hedefimiz köy evleri, normal konutlar, bunları bir yıl ile iki yıl içerisinde tamamlamak. Şu anda ilgili Bakan arkadaşım ekipleriyle TOKİ, bu çalışmaları sürdürüyor. Dikey mimari değil daha çok yatay mimariyle bu konutları yapacağız” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na ilişkin soru üzerine şunları söyledi: “‘Tek Kuşak Tek Yol’, biliyorsunuz Çin’in bir projesiydi. Bu projeyi Çin takip ediyor, devam ediyor ama diğeri ise daha çok Körfez ülkelerinin sahiplendiği, bizim de içinde olduğumuz, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, hep birlikte attığımız bir adım. Temenni ediyorum ki bütün bunlar tarihteki İpek Yolu’yla koordineli bir adım. En güzel şekilde bunun neticesini almak için kararlı olmamız lazım, çalışmamız lazım. Gerek altyapı gerek üstyapı çalışmalarını da sürdürmemiz gerekiyor. Bunları yaptığımız takdirde kısa zamanda netice alacağımıza inanıyorum.”

Ev sahibi ülke Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barışı sağlama adına attığı adımlara ilişkin soruyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin gayretinin karşılığını alacağını, Hindistan’ın Başbakanı Modi’nin de kendisine göre bu alanda attığı bazı adımların olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de bu alanda attığı adımların olduğunu hatırlatarak, “Pazartesi günü Soçi’de olduğumu söyledim ve Soçi’de heyetler arası görüşmeler yaptık, Sayın Putin’le benim ikili görüşmem oldu. Bütün bunların hepsi acaba Rusya ile Ukrayna arasındaki bu savaşı nasıl durdururuz? Nasıl buna noktayı koyarız ve bölgeyi bir barış bölgesi hâline yeniden getiririz? Derdimiz bu” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hâlâ oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”

Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oleg Nikolenko’nun G20 Sonuç Bildirgesi’nden memnun olmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu yine kendisine sormak lazım. Biz gurur duyulacak bir deklarasyon olduğuna inandık ve altına imzalarımızı koyduk, hayırlı olsun” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) hedefiyle ilgili soru üzerine de şunları söyledi: “Hindistan gibi bir ülkenin orada bulunmasından iftihar ederiz ama biliyorsunuz dünya 5’ten büyüktür. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken burada sadece ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa, 5 ülke olsun istemiyoruz.

Şu anda gerek daimi üyeler gerekse geçici üyeler, mademki bunlar 5+15, biz diyoruz ki tamamı burada daimi üye olsun, dönüşümlü olsun ve dünyada şu anda mevcut Birleşmiş Milletler’deki 195 üyenin hepsini daimi üye yapacak hâle gelelim, dönüşümlü olarak. Mademki dünya beşten büyüktür, burada hepsi de daimi üye olmak suretiyle bunun tadını alsın. 5 tane üyenin iki dudağının arasına dünyayı sıkıştırmayalım. Tüm dünyada Birleşmiş Milletler’de şu anda bulunan ülkeler, daimi-geçici ayrımına tabi olmadan, burada daimi üye olursa inanıyorum ki tüm dünya bundan mutluluk duyacaktır.”

Paylaşın

G20’den Ortak Bildiri: İklim Krizi Ve Ekonomi Vurgusu

G20 Liderleri ortak bir bildiri yayınlandı. G20 liderleri, ortak bildiride küresel ekonomik istikrarı tesis etmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için tebdirler alınmasını talep etti. Liderler, “gıda ve enerji piyasalarındaki dalgalanmalara” karşı uyarırken, “gıda ve enerji güvenliğinin sürdürülmesinin önemini” vurguladılar.

Liderler, “fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması” taahhüdünde bulunmadı. Birleşmiş Milletler, Cuma günü yayınladığı iklim raporunda ise, bu adımın küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlı tutabilmek için sera etkisine neden olan gazların net sıfıra indirilmesi hedefinde “zorunlu” olduğunu açıklamıştı.

G20 ülkelerinin liderleri iki günlük zirve için bugün Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de bir araya geldi. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin liderlerinin katıldığı iki gün sürecek olan zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.

Küresel ekonomik üretimin yüzde 85’ini ve dünya ticaretinin yüzde 75’ini temsil eden G20 ülkelerinin liderleri, üç oturumluk toplantıda kapsamlı küresel ekonomik reformları ele alıyor.

Cumartesi günü gerçekleştirilen görüşmelerin sonrasında, ABD, Suudi Arabistan, Avrupa Birliği, Birleşik Arap Emirlikleri’nin diğer ülkelerle oluşturacakları, Hindistan’dan Avrupa’ya Ortadoğu aracılığıyla ticaret faaliyetlerinin kolaylaştırılmasını hedefleyen modern bir “baharat yolu” planları açıklandı.

Ülkelerin demiryolları, limanlar, veri ağları ve hidrojen boru hatları aracılığıyla birleştirilmesi hedefleniyor. Özellikle ticaret odaklı olan bu projenin İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirebilecek geniş sonuçlar doğurması bekleniyor. İmzacı ülkeler, söz konusu proje ile ayrıca Hindistan’ın 1,4 milyar dolarlık pazarını batıdaki ülkelere entegre etmeyi ve Çin’in aşırı altyapı harcamalarına bir denge oluşturmayı ve Ortadoğu ekonomilerini canlandırmayı hedefliyor.

ABD Başkanı Joe Biden, girişim için “tarihi” ifadesini kullandı ve “Bu büyük bir olay” dedi. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise Hindistan- Ortadoğu- Avrupa hattı için, “bir kablodan ya da demiryolundan çok daha fazlası. Kıtalar ve medeniyetler arası kurulan yeşil ve dijital bir köprü” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan G20’de temaslarda bulundu

Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18’inci G20 Liderler Zirvesi kapsamında Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-Yeol ile görüştü.Türkiye-Güney Kore ikili ilişkilerinin ele alındığı görüşmede, mevcut ilişkileri geliştirecek adımlar ile iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve küresel meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.

Reuters haber ajansının haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 liderler zirvesinde Japon Başbakanı Fumio Kishida ile Karadeniz tahıl anlaşmasını canlandırma konusunda görüşmeler yaptı. Erdoğan ayrıca zirvede Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan ile de bir araya geldi.

Ukrayna – Rusya Savaşı , ekonomi ve iklim değişikliği ana gündem maddeleri

Rusya- Ukrayna Savaşı da zirvenin ana gündem maddelerinden birini oluşturdu. Tarafların Ukrayna’daki savaşa ilişkin ulusal tutumlarının ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi ile BM Genel Kurulunda alınan kararların yinelendiği kaydedilen bildiride, tüm devletlerin BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine bütünüyle uyumlu davranması gerektiğinin altı çizildi.

Bildiride, “BM Şartı uyarınca, tüm devletler herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne, egemenliğine veya siyasi bağımsızlığına karşı toprak edinimi için güç kullanma tehdidinden veya güç kullanımından kaçınmalıdır. Nükleer silahların kullanılması veya kullanma tehdidi kabul edilemez” ifadelerine yer verildi.

G20 liderleri, ortak bildiride küresel ekonomik istikrarı tesis etmek ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için tebdirler alınmasını talep etti. Liderler, “gıda ve enerji piyasalarındaki dalgalanmalara” karşı uyarırken, “gıda ve enerji güvenliğinin sürdürülmesinin önemini” vurguladılar.

Liderler, “fosil yakıtların aşamalı olarak kaldırılması” taahhüdünde bulunmadı. Birleşmiş Milletler, Cuma günü yayınladığı iklim raporunda ise, bu adımın küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlı tutabilmek için sera etkisine neden olan gazların net sıfıra indirilmesi hedefinde “zorunlu” olduğunu açıklamıştı.

Ev sahibi Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi, “Afrika Birliği’nin de artık G20 grubunun daimi bir üyesi olacağı” duyurusuyla zirvenin açılışını yaptı. Modi, başkent Yeni Delhi’de düzenlenen zirvenin açılış konuşmasında, “Afrika Birliği temsilcisini G20’nin daimi üyesi olarak yerini almaya davet ediyorum” ifadelerine yer verdi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin zirveye katılmadı, Çin’i Başbakan Li Çiang, Rusya’yı ise Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov temsil ediyor.

G20’nin bir diğer blok üyesi Avrupa Birliği (AB) ise Yeni Delhi’de Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından temsil ediliyor. İklim değişikliği konusu da zirvenin ana gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı von der Leyen, Cumartesi günü G20 liderlerine küresel karbon fiyatlandırma sistemi oluşturulmasına yönelik öneriye katılma çağrısında bulundu.

G20 nedir?

G20 ülkeleri, küresel ekonomik üretimin yüzde 85’ini ve dünya ticaretinin yüzde 75’ini temsil ediyor. Dünya nüfusunun da üçte ikisini bu ülkeler kapsıyor. G20, Avrupa Birliği ve 19 ülkeden oluşuyor. Bu ülkeler, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere ve ABD.

Bu ülkeler arasında dünyanın en zengin sanayileşmiş yedi ülkesi G7 grubunda temsil ediliyor. İlk 20 ekonomi arasında olmasına rağmen G20’de yer almayan İspanya görüşmelere misafir olarak davet ediliyor.

Bazı G20 üyeleri ise BRICS grubunu oluşturdu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan bu grup, bu yılki zirvesinde altı yeni üyeyle genişlemeye karar verdi. Bu ülkeler Arjantin, Mısır, İran, Etiyopya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri oldu.

Zirvede neler konuşuluyor?

G20 liderlerinin ekonomiyi konuşmak üzere bir araya geldiği toplantılarda bugün iklim değişikliğinden sürdürülebilir enerjiye, uluslararası borç affından çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesine daha geniş kapsamda konular gündeme alınıyor. Her yıl bir başka ülke G20 başkanlığını devralıyor ve toplantı gündemini belirliyor.

Bu yılki zirveye ev sahipliği yapan Hindistan bu yıl şu konulara odaklanmaya öncelik veriyor: Sürdürülebilir kalkınma, dünyada herkes için adil ve eşit büyüme için mücadele, gelişmekte olan ülkeler için borç affı.

Geçen yıl başkanlığı devralan Endonezya, Bali’deki zirvede küresel sağlık önlemleri ve pandemi sonrası ekonomik toparlanma konularını gündeme getirmişti. Zirve, ülke liderlerinin birebir müzakerelerde bulunması için imkan da sunuyor.

Beyaz Saray, Joe Biden’ın da liderlerle iklim değişikliği, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini ve Dünya Bankası gibi kurumların yoksullukla mücadeleye katkısını artırma konularını görüşmek istediğini açıklamıştı.

G20 hedeflerini başardı mı?

2008 ve 2009’daki finansal kriz döneminde düzenlenen liderler zirvelerinde, küresel mali sistemi kurtarmak için bir dizi önlem üzerinde anlaşmaya varılmıştı. Ancak müteakip zirvelerin daha az yapıcı olduğu ileri sürüldü çünkü bunlar rakip dünya güçleri arasındaki gerilimlerle gölgelendi.

G20 maliye bakanları ve merkez bankası yöneticilerinin bu yılki toplantısında, Rusya ile Batılı güçler arasında Ukrayna’nın işgali konusundaki tartışmalar nedeniyle çok az anlaşma sağlandı. Bununla birlikte, liderler zirvede yan görüşmelerde bir araya gelerek anlaşma sağlıyor.

2019’da Osaka’da düzenlenen zirvede, dönemin ABD başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, büyük bir ticaret anlaşmazlığını çözmek için müzakerelere devam etme konusunda anlaştılar.

Zirve neden protesto ediliyor?

Lider zirveleri sıklıkla büyük protestolarla karşılanıyor. 2018 Buenos Aires zirvesinde G20’nin ekonomi politikalarını protesto eden binlerce kişinin katıldığı bir yürüyüş yapılmıştı.

2017’de Hamburg’da yapılan zirvede kapitalizme karşı yürüyüşler yapılmış; binlerce gösterici 2018’de Rio de Janeiro’da ve 2010’da Toronto’daki G20 zirvelerinde yürümüştü. 2009’da gazete satıcısı Ian Tomlinson, Londra’daki G20 zirvesine karşı protesto gösterilerinde bir polisin darbesi ardından hayatını kaybetmişti.

(Kaynak: DW Türkçe, BBC Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den G20’ye İklim Kriziyle Mücadele Çağrısı

Hindistan’ın başkenti Delhi’de düzenlenecek G20 Zirvesi öncesi açıklamalarda bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, iklim değişikliğiyle etkili bir şekilde mücadele etmek için “1,5 santigrat derece hedefinin” korunmasının hayati önemini vurguladı.

Haber Merkezi / BM Genel Sekreteri Guterres, dünya GSYİH’sının yüzde 85’ini ve küresel emisyonların yüzde 80’ini oluşturan G20 ülkelerinin, 1,5 santigrat derece küresel ısınma hedefinin tutturulmasında öncülük etmesi gerektiğini belirtti.

1,5 santigrat derece hedefi, iklim değişikliğinin yıkıcı ve muhtemelen geri döndürülemez sonuçlarından kaçınmak için küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere (1850-1900) kıyasla 1,5 santigrat derece ile sınırlamayı amaçlayan 2015’teki Paris iklim görüşmelerinde kabul edildi.

İklim krizinin hızla tırmandığını ancak G20 ülkelerinin krizin gidişatını etkileme gücünün bulunduğunu söyleyen Guterres, “bu ülkeler küresel emisyonların yüzde 80’inden sorumludur” dedi.  Guterres, alınan önlemlerin iklim çöküşünü önlemek için yeterli olmayacağı konusunda uyardı.

BM Genel Sekreteri Guterres, G20 liderlerini, 1,5 santigrat derece hedefini desteklemeye, iklim adaletini vurgulayarak güveni yeniden inşa etmeye ve yeşil ekonomiye adil, eşitlikçi bir geçişi ilerletmeye çağırdı.

Guterres, büyük emisyon salınım yapan ülkelerin emisyon salınımlarını azaltmak için ekstra çaba sarf etmeleri ve gelişmekte olan ekonomilere bu emisyon salınım azaltımları konusunda da destek vermeleri gerektiğini vurguladı.

Guterres ayrıca G20 içindeki gelişmiş ülkelere, gelişmekte olan ülkelere yönelik taahhütlerini yerine getirerek liderlik etmeleri çağrısında bulundu.

Bu, 100 milyar dolar tutarındaki iklim finansmanı hedefinin tutturulmasını, uyum finansmanının iki katına çıkarılmasını, Yeşil İklim Fonu’nun yenilenmesini ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) son Taraflar Konferansı’nda oluşturulan kayıp ve hasar fonunun faaliyete geçirilmesini içermektedir.

Guterres, gelişmiş ülkelerin 2040 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı taahhüt ettiğini, gelişmekte olan ekonomilerin ise 2050 yılına kadar bu hedefi hedeflemesi gerektiğini söyledi.

Guterres ayrıca, OECD ülkelerinin 2030 yılına kadar kömürü aşamalı olarak bırakmalarını, diğer ülkelerin de 2040 yılına kadar aynı şeyi yapmalarını önerdi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, G20 ülkelerini iki öncelikli alana odaklanmaya çağırdı: iklim bozulmasını önlemek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak.

Paylaşın

Ay’a Yumuşak İniş Yapan Dördüncü Ülke “Hindistan”

Hindistan’ın Chandrayaan-3 adlı insansız uzay aracı, Ay’ın güney kutbunun yakınlarına  başarılı bir şekilde indi. Böylelikle Hindistan; eski Sovyetler Birliği, Amerika ve Çin’in ardından Ay’a başarılı iniş yapan dördüncü ülke oldu.

Haber Merkezi / Hindistan’ın Ay’a seyahati 2009’da Chandrayaan-1 isimli uzay aracı ile birlikte başladı. Hindistan’ın 2019’da Chandrayaan-2 misyonunu güney kutbu yakınına indirme girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı ve araç Ay’ın yüzeyine düşmüştü.

Hindistan’ın uzay aracının yolculuğu, 14 Temmuz’da başladı. Bu yolculuk, Ay’ın pek bilinmeyen güney kutbunun daha iyi araştırılmasına olanak sağlaması açasından önem taşıyor.

Chandrayaan-3, ileride istasyon kurulmasını destekleyebilecek buz kütlelerinin varlığı nedeniyle uzay ajansları ve özel şirketler için özel önem taşıyan Ay’ın güney kutbuna iniş gerçekleştiren ilk uzay aracı oldu.

Chandrayaan-3, Ay’da gelecekte yapılacak araştırmalar, Ay’da olası yaşam için oksijen, yakıt ve su kaynağı olabilecek buzulları güney kutbunda kapsamlı bir şekilde incelemeyi hedefliyor. Chandrayaan-3 iniş aracı yaklaşık 2 metre boyunda ve 1.700 kg’ın biraz üzerinde bir ağırlığa sahip.

Chandrayaan-3’ün Ay’a inişini BRICS zirvesi için bulunduğu Güney Afrika’da izleyen Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “Bu, yeni Hindistan’ın zafer çığlığı” ifadesini kullandı.

Başbakan Narendra Modi’nin hükümeti ayrıca özel uzay teknolojisiyle ilgili yatırımlara önem veren bir siyasetçi olarak tanınıyor. Başbakan Modi, özellikle Hindistan özel uzay şirketlerinin önümüzdeki on yıl içinde küresel fırlatma pazarındaki paylarını beş misli artırmalarını hedefliyor.

Uzay sektöründe danışmanlık hizmetleri veren SpaceTec Partners şirketinden Carla Filotico, “Ay’ın güney kutbuna iniş, Hindistan’a Ay’da su buzu olup olmadığını keşfetme şansı tanıyacak. Bu, Ay jeolojisine ilişkin toplu veri ve bilimsel çalışmalar açısından çok önemli” dedi.

Ay’a yapılması planlanan bazı inişler başarısızlıkla sonuçlandı. Son olarak Rusya’nın Ay’ın güney kutbuna inmesi için geliştirdiği Luna-25 adlı aracı Pazar günü Ay yüzeyine yaklaştığında kontrolden çıkarak yüzeye çarptı.

Daha önceki Ay misyonlarının hedeflediği ekvator bölgesinden uzak olan güney kutup bölgesi, çok sayıda krater ve derin hendeklerle kaptı. Amerika ve Çin’in de Ay’ın güney kutbuna planladığı misyonları bulunuyor.

ABD Ulusal Uzay Ajansı (NASA) yöneticisi Bill Nelson Reuters’e yaptığı açıklamada, NASA’nın Hindistan’ın araştırmalarından elde edeceği verileri “dört gözle beklediğini” belirterek, bu yolculuğun kendileri için de taşıdığı öneme işaret etti.

Paylaşın

Hindistan’da İki Yolcu Treni Raydan Çıktı: 288 Ölü, 900 Yaralı

Hindistan’ın doğusundaki Odisha eyaletinde üç trenin karıştığı kazada hayatını kaybedenlerin sayısı 288’e çıktı. Kazada 900’den fazla kişi de yaralandı. Kurtarma ekiplerinin kaza yerindeki çalışmaları devam ediyor.

Haber Merkezi / Üç trenin karıştığı kazanın nedeni araştırılıyor. Bu olay ülke tarihinin en ölümcül tren kazalarından biri olarak kayıtlara geçti.

Kaza yerel saatle Cuma akşamı 19:00 sıralarında yaşandı. Kalküta’dan Chennai’ye gitmekte olan Coromandel Express raydan çıkarak, park halindeki yük trenini çarptı.

Trenin bazı vagonları da bitişikteki rayın üstüne düştü ve “Asya’nın Silikon Vadisi” olarak da adlandırılan Bangalore kentinden Howrah’a giden hızlı trenle çarpıştı.

Odisha eyaletinin üst düzey yetkililerinden Pradeep Jena, bölgeye 200 ambulans, 50 otobüs, 45 mobil klinik ve 1200’ü aşkın polis ve kurtarma ekibinin sevk edildiğini söyledi.

Kurtarma faaliyetlerine odaklandıklarını ve kazanın sebebinin araştırıldığını belirten Jena, “Kan bağışında bulunan tüm gönüllülere minnettarım. Takviye olarak doktorlar, ambulanslar, otobüsler göndermeye çalışıyoruz” dedi.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi de kazaya ilişkin Demir Yolu Bakanı ile görüştüğünü belirtti.

Kaza nedeniyle eyalette bir günlük yas ilan edildi.

1995’teki tren kazasında 358 kişi hayatını kaybetmişti

Hindistan demiryollarında her yıl yüzlerce kaza meydana geliyor. Ağustos 1995’te Yeni Delhi yakınlarında iki tren çarpışmış ve ülke tarihinin en ağır tren kazasında 358 kişi hayatını kaybetmişti.

Tren kazalarına insan hatalarının ya da eski sinyalizasyon ekipmanlarının neden olduğu belirtiliyor.

Hindistan’da her gün yaklaşık 12 milyondan fazla insan trenle seyahat ediyor.

Dışişleri Bakanlığı’ndan Hindistan’a başsağlığı mesajı

Dışişleri Bakanlığı, Hindistan’da dün meydana gelen tren kazasında yaralananlara acil şifa, hayatını kaybedenlerin ailelerine, Hint halkına ve hükümetine başsağlığı dileğinde bulundu.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, Hindistan’ın Odisha eyaletinde dün gece meydana gelen tren kazasında 300’e yakın kişinin hayatını kaybettiği ve 1000’e yakın kişinin yaralanmasından ötürü derin üzüntü duyulduğu belirtildi.

Paylaşın

Çin, Tüm Dünyadan Daha Fazla Çelik Üretiyor

Gelişmişliğin bir göstergesi olan, ekonomik ve endüstriyel açıdan önemli kabul edilen çelik, dünya genelinde, köprü, bina ve diğer altyapı inşasında kullanılan önemli bir bileşendir.

Haber Merkezi / Çelik, aynı zamanda araç imalatı, gemi yapımı, makine imalatı, gübre imalatı gibi çeşitli sektörlerde de kullanılmaktadır.

Dünyanın en büyük çelik üreticisinin hangi ülke olduğunu biliyor musunuz? 

İlginç bir şekilde, dünyanın en büyük çelik üreticisi olan ülke, tek başına o kadar çok çelik üretiyor ki, tüm dünya bu kadarını üretemiyor.

World of Statistics, sosyal medya platformu Twitter’da maksimum çelik üretilen ülkelerin bir listesini yayınladı.

Bu liste Çin, Hindistan, Japonya, Amerika, Rusya, Güney Kore, Almanya, Türkiye, Brezilya ve İran gibi ülkeleri içeriyor.

Yayınlanan listeye göre Çin, çelik üretiminde ilk sırada yer alıyor. Çin, dünyadaki toplam çelik üretiminin yüzde 53,9’unu oluşturuyor.

Hindistan, listede ikinci sırada yer alıyor. Hindistan, çelik üretiminin yüzde 6,6’sı oluşturuyor.

ABD dördüncü sırada

Japonya yüzde 4,8 çelik üretimiyle üçüncü sırada yer alırken Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yüzde 4.3 çelik üretimiyle listede dördüncü sırada kendisine yer buluyor.

Rusya, dünyanın toplam çelik üretiminin yüzde 3,8’inin yapıldığı beşinci sırada yer alıyor.

Çelik nedir ve özellikleri?

Çeliğin en önemli özellikleri; şekillendirilebilirlik ve dayanıklılık, iyi bir akma ve çekme dayanımına sahip olması ve iyi bir ısıl iletkenliğinin olmasıdır.

Bu önemli özellikler kadar, paslanmaz çeliğin yüksek korozyon dayanımı, en önemli karakteristik özelliğidir.

Çelik Nasıl Yapılır?

En basit haliyle çelik, karbon ve demirin çok yüksek sıcaklıklarda (2600 ° F’nin üzerinde) karıştırılmasıyla yapılır. Birincil çelik üretimi , “pik demir” adı verilen bir üründen çelik oluşturur.

Pik demir, çelik için doğru olandan daha fazla karbon içeren cevherden elde edilen eritilmiş demirdir.

Çelik nasıl bir metaldir?

Çelik, demir elementi ile genellikle yüzde 0,02 ila yüzde 2,1 oranlarında değişen karbon miktarının bileşiminden meydana gelen bir alaşımdır. Çelik alaşımındaki karbon miktarları çeliğin sınıflandırılmasında etkin rol oynar.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler, 2023 Yılı Ortasında Hindistan’ın Nüfusu Çin’i Geçecek

Dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini barındıran Hindistan’ın Haziran ayı sonunda Çin’i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi olması bekleniyor. Hindistan’ın nüfusu Avrupa, Afrika ya da Amerika kıtası ülkelerinin toplam nüfusundan daha fazla.

Nüfusunun yarısı 30 yaşın altında olan Hindistan, önümüzdeki yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olmaya aday. Hindistan’da tarımla uğraşanların sayısı giderek azalıyor.

İşgücüne katılan milyonlarca insana istihdam yaratma ihtiyacı, hükümetin en önemli sorunlardan biri.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) “8 Milyar Yaşam, Sonsuz Olasılıklar: Haklar ve Tercihler Meselesi” başlıklı “2023 Dünya Nüfusu Durum Raporu” bugün yayımlandı.

UNFPA, Hindistan’ın bu yıl ortasında nüfusunun 1 milyar 428 milyon 600 bin, Çin’in nüfusunun ise 1 milyar 425 milyon 700 bin civarında olacağı tahmininde bulundu.

Dünyanın üçüncü kalabalık ülkesi ABD’nin nüfusunun ise şubat ayı verilerine göre 340 milyona ulaştığı bildirildi.

Çin’in nüfusu 2050’de 1 milyar 317 milyona gerilemesi bekleniyor. Çin Ulusal İstatistik Bürosu, ülke nüfusunun 62 yıl sonra ilk kez 2022’de 850 bin azaldığını açıklamıştı.

Çin’de 2022’de 1000 kişi başına düşen doğum sayısı 6,77’de kalarak, 1961’den bu yana en düşük düzeye geriledi. Bu sayı önceki yıl 7,52’ydi.

UNFPA tarafından 2023 raporu için yaptırılan bir kamuoyu araştırması, Hindistan’ın yanı sıra Brezilya, Mısır ve Nijerya gibi ülkelerde nüfusun “çok büyük ve doğurganlık oranlarının çok yüksek” olduğu yönünde yaygın bir görüşün olduğunu ortaya koydu.

Bu arada bugün yayımlanan UNFPA raporunda, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Mısır, Etiyopya, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Filipinler ve Tanzanya olmak üzere toplam 8 ülkenin 2050’ye kadar öngörülen küresel nüfus artışının yarısını oluşturacağı aktarıldı.

Paylaşın

“Dünyanın En Kalabalık Ülkesi” Ne Zaman Hindistan Olacak?

Anketler ve doğum ve ölüm raporları gibi verilerden elde edilen matematiksel hesaplamalar, Hindistan’ın bu ayın ortasında Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olacağını öngörüyor.

Ancak demografi uzmanları, verilerin belirsiz olduğu ve güncellenebileceği uyarısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler nüfus tahminleri sorumlusu Patrick Gerland, “Bu kaba bir tahmin” diyor.

Demografi uzmanları, Hindistan’ın dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin’i ne zaman geçeceğini tam olarak bilmiyor. Bunun nedeni, uzmanların bu değerlendirmeyi yapmak için tahminlerden dayanak alması. Ancak Hindistan’ın çok yakında artık dünyanın en kalabalık ülkesi olacağına kesin gözüyle bakıyor ya da hatta belki de çoktan bu unvanı ele geçirdiğini düşünüyor.

Çin, Birleşmiş Milletler nüfus verilerinin tutulmaya başlandığı yıl olan 1950’den bu yana dünyanın en kalabalık ülkesi olarak biliniyor. Hem Çin hem de Hindistan, 1 milyar 400 milyondan fazla nüfusa sahip. Bu iki ülkenin toplam nüfusu, dünyadaki 8 milyar kişinin üçte birinden fazlasını oluşturuyor.

Belçika’daki Louvain Katolik Üniversitesi’nden demografi uzmanı Bruno Schoumaker, “Hindistan’ın dünyanın en kalabalık ülkesi olarak Çin’i ne zaman geçeceğini tam olarak bilmemiz imkansız. Sadece Hindistan’ın değil, Çin’in nüfusuyla ilgili belirsizlik var” dedi.

Anketler ve doğum ve ölüm raporları gibi verilerden elde edilen matematiksel hesaplamalar,, Hindistan’ın bu ayın ortasında Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olacağını öngörüyor. Ancak demografi uzmanları, verilerin belirsiz olduğu ve güncellenebileceği uyarısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler nüfus tahminleri sorumlusu Patrick Gerland, “Bu kaba bir tahmin” diyor.

Hindistan’ın bu on yılın sonlarına kadar dünyanın en kalabalık ülkesi olacağı tahmin edilmiyordu. Ancak Çin’in doğurganlık oranındaki düşüş, Hindistan’ın dünyanın en kalabalık ülkesi olma yolundaki zamanlamayı hızlandırdı.

Hesaplamalar nasıl yapılıyor?

BM Nüfus Bölümü’nden demografi uzmanları, en güncel olduğuna inandıkları nüfus sayılarını elde etmek için, geniş kapsamlı veri kaynaklarına dayanan tahminler yürütüyor. Bu hesaplamalar için kullanılan verilerin son güncellemesi hem Hindistan hem de Çin için 2022 yılı Temmuz ayına ait.

Abu Dabi’deki Halife Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör Stuart Gietel-Basten, nüfus uzmanlarının daha sonra Hindistan nüfusunun Çin nüfusunu ne zaman geçtiği sonucuna varmak için Stuart Gietel-Basten, “Elbette gerçek olan, bunların sadece birer tahmin olmasıdır. Ama en azından görece somut ve tutarlı metodolojiye dayanıyor” dedi.

Hem Hindistan hem de Çin’in nüfus verilerinin temelinde, her on yılda bir yapılan nüfus sayımları yatıyor. Çin’de son nüfus sayımı 2020 yılında yapıldı. Nüfus uzmanları, 2020’den bu yana Çin nüfusundaki artışı hesaplamak için doğum ve ölüm raporlarıyla diğer idari verileri kullandı.

Hindistan’daysa son nüfus sayımı 2011’de yapıldı. Ülkede 2021’de yapılması öngörülen son sayım, COVID-19 pandemisi nedeniyle ertelenmişti. Merkezi Yeni Delhi’de bulunan Hindistan Nüfus Vakfı’ndan Alok Vajpeyi, kapıdan kapıya sayımın on yıldan uzun süredir yapılmamış olduğunu, bunun yerine anketlerin boşluğu doldurması için devreye girdiğini söyledi.

Bu anketlerin en önemlisi, Hindistan’da doğum, ölüm, doğurganlık ve diğer verileri içeren geniş kapsamlı nüfus anketi olan Örnek Kayıt Sistemi.

BM Nüfus Fonu’nun Hindistan temsilcisi Andrea Wojnar, anketteki sayıların doğruluğundan emin olduklarını “çünkü anketin çok sağlam bir metodoloji kullandığını” kaydetti.

Hindistan neden öne geçiyor?

Çin hükümetinin yedi yıl önce tek çocuk politikasından geri adım atmasına rağmen ülke nüfusu yaşlanıyor ve nüfus büyümesinde durgunluk yaşanıyor. Hükümet, iki yıl önce de çiftlerin üç çocuk sahibi olabileceğini açıklamıştı.

Hindistan ise son 30 yıldır daha genç nüfusa ve daha yüksek doğurganlık oranına sahip. Ülkedeki bebek ölümleri oranıysa geriliyor.

Hindistan’da her yıl doğan bebek sayısı tüm ülkelerden daha fazla. Texas A&M Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Dudley Poston, Jr., Çin’deki demografik eğilimin ise her yıl ölenlerin sayısının doğanların sayısından fazla olduğu Avrupa ülkeleriyle benzerlik gösterdiğini söylüyor.

Dünyanın en kalabalık ülkesi olmak, bazı sosyal ve ekonomik sonuçları da beraberinde getiriyor. Hindistan için bu, ekonomik faaliyetleri körükleyen büyüyen bir işgücü anlamına geliyor. Çin içinse bu, yaşlanan nüfusu destekleyecek çalışma yaşındaki yetişkin sayısının azalması demek.

Washington’daki Nüfus Referans Bürosu’ndan Toshiko Kaneda’ya göre bir ülkede düşük doğum oranı kaydedildiğinde hükümetin daha fazla doğumu teşvik edici uygulamalara gitmesine rağmen nüfus büyümesini yeniden sağlamak genellikle zor oluyor.

Halife Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Profesör Stuart Gietel-Basten, “Psikolojik olarak Hindistan’la diğer alanlardaki rekabet de göz önünde bulundurulduğunda dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olmak, Çin için zor olacak. Dünyanın en kalabalık ülkesi unvanının Hindistan’a geçmesi, insanlık tarihi açısından önemli bir dönüm noktası” dedi.

(Kaynak: Eurnews Türkçe)

Paylaşın

Dehşet: 10 Yaşındaki Çocuk Kurban Ritüelinde Akrabaları Tarafından Katledildi

Hindistan’ın kuzeyindeki Uttar Pradeş eyaletine bağlı Bahreyç’te 10 yaşındaki bir çocuğun kurban ritüelinde akrabaları tarafından katledildiği düşünülüyor. Olaya ilişkin tutuklanan üç zanlı cinayetle suçlanıyor.

Hindistan’da insan kurban etme Narabali diye biliniyor. Hinduizm’de zaman ve kıyametin tanrıçası olduğuna inanılan Kali’ye tapan Thugge tarikatı, Hint Yarımadası’nda yüzyıllar boyunca ilmikle yakaladıkları insanları soymuş ve cesetlerini gömmüştü.

1822 ile 1891 arasında yaşayan tarihçi Rajendralal Mitra insan kurban etmenin Vedalalar’a kadar uzanan geleneklerin bir devamı olduğunu yazmıştı. Hinduizm’in kutsal metinleri olan Vedalar’ın tarihi milattan önce 1500’e kadar ulaşıyor.

Yetkililer Vivek Verma adlı çocuğun kaybolduğu ihbarının 23 Mart’ta polise ulaştığını bildirdi. Aynı gece çocuğun cansız bedeni boğazı kesilmiş halde bir tarlada bulundu.

Başlatılan soruşturmanın ardından ipuçları, Verma’nın kuzeni Anoop Verma’yı gösterdi. Yetkililer, Anoop Verma’nın 2,5 yaşındaki oğlunun hasta olduğunu ve hiçbir tedaviye yanıt vermediğini kaydetti. Anoop Verma’nın bunun ardından yakınlardaki bir büyücüye danıştığı belirlendi.

Yetkililer, büyücünün adama bir insan kurban etmesi gerektiğini söylediğini ve Anoop Verma’nın, Vivek Verma’nın amcası Chintaram Vivek’le saldırıyı planladığını belirtti. Polisler, Chintaram Vivek’in yeğenini bir kürekle öldürdüğünü düşünüyor.

Hindistan Ulusal Suç Kayıtları Bürosu verilerine göre 2014’le 2021 arasında kurban ritüellerinde 103 kişi öldürüldü. Bunların çoğu para, çocuk sahibi olmak ve iyileşmek için yapıldı.

Ülkede batıl inançlara karşı çalışmalar yürüten aktivist Sanal Edamaruku ise gerçek sayının çok daha fazla olduğunu savundu: Bu sayı çok eksik sayılıyor. Asıl sayının bunun 10 hatta 20 katı olabileceğini düşünüyorum.

Edamaruku kolluk kuvvetlerinin bu tür olaylara karşı daha dikkatli olması gerektiğini ifade etti: Bu inançla ilgili değil. Bu tehlikeli bir suç.

Paylaşın