Merkez Bankası Başkanı: Sıkı Para Politikamızı Koruyacağız

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Enflasyon orta vadeli hedefimiz olan yüzde 5’in çok üzerinde ama patikamız çok açık. Yüzde 5 hedefine ulaşana kadar programımızı uygulamaya devam edeceğiz” dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, Washington’da düzenlenen Atlantik Konseyi Panelinde konuştu. BloombergHT’nin aktardığına göre; Karahan, dezenflasyonun son aylarda biraz hız kestiğini ancak durumu yakından takip ettiklerini belirtti. Karahan enflasyon yüzde 5’lik hedefe ulaşana kadar sıkı para politikasını koruyacaklarını dile getirdi.

TCMB olarak parasal sıkılaşmaya başladıklarını ve o dönemden beri enflasyonda aşağı yönlü hareket olduğunu kaydeden Karahan “Bu aşağı yönlü hareket son dönemde biraz hız kesti ama yakından takip ediyoruz. Enflasyon orta vadeli hedefimiz olan yüzde 5’in çok üzerinde ama patikamız çok açık. Yüzde 5 hedefine ulaşana kadar programımızı uygulamaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Güven konusunda yol kat ettiklerini kaydeden Karahan “Ama hala daha fazla yola ihtiyacımız var” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Hedefi Değişmedi

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini, 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik” dedi.

Haber Merkezi / Fatih Karahan, “Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Finans Merkezi’nde “Enflasyon Raporu 2025-III Bilgilendirme Toplantısı”nda konuştu. Karahan’ın açıklamalarında öne çıkan bölümler şu şekilde:

“Sıkı para politikamızın sonuçlarını kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz. Yurt içi talep yavaşlama seyrini sürdürdü ve talep koşullarının dezenflasyonist etkisi arttı. 2024 yılı haziran ayından bu yana enflasyondaki düşüş kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler de bu durumu destekliyor.

Fiyat istikrarının sağlanması yolunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Bu amaç doğrultusunda, önümüzdeki dönemde de tüm para politikası araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.

Sunumumda ilk olarak küresel ekonomi, makroekonomik görünüm ve para politikasına ilişkin değerlendirmelerimizi paylaşacağım. Daha sonra orta vadeli tahminlerimizi sunacağım. Sunum sonrasında ise Başkan Yardımcılarımızla birlikte sizlerin sorularını yanıtlayacağız.

Her zaman olduğu gibi, bu Raporumuzda da öne çıkan konulara ve tematik analizlerimize kutu çalışmalarıyla yer verdiğimizi hatırlatmak isterim.

Konuşmamda, öncelikle son dönemde öne çıkan küresel ekonomik gelişmelere değinmek istiyorum. Küresel ticaret politikalarındaki son dönem belirsizlik ikili anlaşmalar ile bir miktar azalsa da yüksek düzeyini koruyor.

Bilindiği gibi, anlaşmalar önceki açıklamalara kıyasla daha düşük tarife oranları üzerinden yapıldı. Bununla birlikte, sektörel ölçekte açıklanan yüksek tarifeler yürürlükte kalmaya devam ediyor.

Birçok ülke ve sektöre ilişkin belirsizlik ise sürüyor. Ayrıca, jeopolitik riskler de küresel ekonomik görünüm üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Söz konusu belirsizlik ve risklerin küresel iktisadi faaliyete dair beklentiler üzerindeki olumsuz etkileri de hala hissediliyor.

Belirsizliğin son dönemde bir miktar azalması, küresel büyüme görünümünde sınırlı bir iyileşmeye neden oldu. Bununla birlikte, büyüme beklentilerinin halen ocak ayı değerlerinin altında kaldığını görüyoruz.

Enerji emtia fiyatları, geçtiğimiz rapor dönemine göre jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak bir miktar arttı. Zayıf talep koşulları ve üretim artışları ise bu dönemdeki yukarı yönlü hareketi sınırlayan faktörler oldu.

Enerji hariç tarafta ise, endüstriyel metal fiyatlarında gümrük tarifelerinin etkileri ile artışlar gözlemledik. Ekonomilere göre farklılaşan dinamiklere rağmen, faiz indirim süreçleri nisan ayı sonrasında da ülkeler genelinde devam etti.

Bununla birlikte, enflasyon ve büyüme görünümlerine bağlı olarak indirim hızları değişebiliyor. Bu bağlamda, politika faizi beklentileri ve fiyatlamalarında da her iki yönde hareketler görebiliyoruz.

Yüksek borçluluk nedeniyle, son dönemde tahvil getirileri ile ilgili risk algısı göreli olarak arttı. Diğer taraftan, hisse senedi piyasaları küresel ölçekte olumlu bir performans gösteriyor.

Bu çerçevede, portföy tercihlerinin hisse senetlerine yöneldiğini görmekteyiz. Yurt içi görünüme geçmeden önce özetlemek gerekirse, küresel belirsizlik bir miktar azalmakla birlikte küresel ekonomik görünüm ve finansal piyasalar üzerinde etkili olmaya devam ediyor.

Şimdi sizlerle, yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. Sıkı para politikamızın hedeflenen bir sonucu olarak, talep kompozisyonundaki dengeli seyir devam ediyor. 2025 yılının ilk çeyreğinde özel tüketimin yıllık büyümesi yavaşladı.

Sıkılaştırma öncesi döneme kıyasla bakıldığında, özel tüketimin büyümeye katkısının belirgin olarak gerilediği görülüyor. Keza net ihracatın yıllık katkısı da artık daha dengeli bir resim sergiliyor.

Talep kompozisyonundaki normalleşme, büyüme verileri çeyreklik bazda incelendiğinde de açıkça görülüyor. İlk çeyrekte özel tüketim gerilerken, ihracatın artması ve ithalatın düşmesi sonucunda net ihracatın büyümeye katkısı pozitif oldu.

Bu çerçevede, yılın ilk çeyreğinde finansal koşullardaki sıkılığın devamı ile yurt içi talep zayıfladı, dış denge ise iyileşti. İkinci çeyreğe ilişkin verilere baktığımızda ise, sanayi üretim endeksindeki artışın yavaşladığını görüyoruz.

Tipik oynaklık sergileyen sektörler dışlandığında ise, sanayi üretimi çeyreklik bazda sınırlı olarak geriledi. Hizmet üretim endeksi de ilk çeyrekteki yükselişi sonrasında mayıs ayı verilerine göre ikinci çeyrekte sınırlı olarak azaldı.

Benzer bir eğilimi, inşaat üretim endeksinde de görüyoruz. Özetle, ikinci çeyrekte üretim göstergeleri genel olarak ılımlı seyretti.

İlgili bir gösterge olarak, imalat sanayiinde kapasite kullanım oranı da ikinci çeyrekte yataya yakın seyretti. Oran, temmuz ayında ise bir önceki aya ve önceki çeyrek ortalamasına göre geriledi. Buna göre, sanayide kapasite kullanımı son bir yıldır geçmiş dönem ortalamasının altında seyrediyor.

İşgücü piyasasına bakıldığında, manşet işsizlik oranı ikinci çeyrekte bir miktar artmakla birlikte halen geçmiş dönem ortalamalarının oldukça altında.

Öte yandan, geniş tanımlı göstergeler içerdikleri farklı dinamiklere bağlı olarak yüksek seviyesini koruyor. Bu çerçevede, ilan başına başvurulara dair derlediğimiz veriler de bir artışa işaret ediyor. Burada, 2018 yılındaki sıkılaştırma dönemine yaklaşan bir görünüm mevcut.

İşgücü piyasasını değerlendirirken, bahsettiğim göstergeleri de kapsayan ve daha geniş kapsamlı olan bir veri setine bakmak önemli. Nitekim işsizlik oranı gibi temel göstergelerle diğer işgücü göstergeleri zaman zaman farklı sinyaller verebiliyor.

Grafikte, birçok işgücü piyasası göstergesinden yararlanılarak oluşturulan ve bütüncül bir görünüm sunan Bileşik İşgücü Piyasası Endeksini görüyorsunuz.

Endekste görülen bir artış yıllık bazda işgücü piyasasında sıkılaşmaya, azalış ise gevşemeye işaret ediyor. Buna göre endeks, işgücü piyasasında sıkılığın, işsizlik oranının ima ettiğinden daha az olduğunu gösteriyor. Endekse dair detaylar için, ilgili kutu çalışmamızı inceleyebilirsiniz.

İkinci çeyrekte, yurt içi talepte ivme kaybı sürdü. Perakende satışlar, altın hariç tutulduğunda daha ılımlı seyrediyor. Nitekim, endeksin altın hariç artışı ikinci çeyrekte önceki çeyreğe kıyasla yavaşladı. Bu grafikte ise hem perakende satış hacmine hem de hanehalkı nihai tüketimi içinde mallara yapılan harcamalara, trendden arındırıp bakıyoruz.

Öncelikle, bu serilerde 2024 sonrasında gözlenen ayrışmanın, kapsam farklılıkları ve fiyat etkisinden arındırmada kullanılan deflatör farklılaşması gibi nedenlerden kaynaklandığını not düşmek isterim. Grafiği incelediğimizde ise, sıkılaştırma sonrasında mal tüketiminin, trendinin altına gerilediğini görüyoruz. Perakende satışlarda da ivme kaybı devam ediyor. Altın hariç olarak ise bu görünüm daha da belirgin.

Kartla yapılan harcamalar ikinci çeyrekte artıktan sonra temmuz ayında da sınırlı olarak yükseldi. Trendden sapma olarak baktığımızda da veriler, kartla yapılan harcamalardaki söz konusu ivme kaybını teyit ediyor.

Blog sayfamızda paylaştığımız gibi, son yıllarda tüketicilerin ödeme tercihlerindeki dönüşüm dikkate alınarak kart kullanım eğilimine göre düzeltilmiş veriler özel tüketimin seyriyle daha uyumlu. Bu verileri kullandığımızda, tüketim harcamalarındaki ivme kaybını daha net görüyoruz.

İktisadi Yönelim Anketi verileri de parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu. Nitekim, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin, geçmiş dönem ortalaması etrafında seyrettiğini görüyoruz.

Talebe ilişkin veriler bir bütün olarak, ikinci çeyrekte talep koşullarının enflasyonu düşürücü etkisinin arttığını gösteriyor. Farklı yöntemlerle hesapladığımız çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, yılın ilk çeyreğinde nötre yakın negatif bir seviye ima ediyor.

Yılın ikinci çeyreğinde de negatif bölgede ilerleyen bir çıktı açığı görünümü var. Dolayısıyla, finansal koşullardaki sıkılığın devamı ile talep koşullarının, bu dönemde dezenflasyonist patikayla daha uyumlu hareket ettiğini görüyoruz. Yılın geri kalanında da bu görünümün korunacağını öngörüyoruz.

İktisadi faaliyet kapsamında, son olarak cari açığa da kısaca değinmek isterim. Cari açık ikinci çeyrekte bir miktar artmakla birlikte iç talep görünümü ile uyumlu bir şekilde ılımlı seyretti.

Detaylara bakılacak olursa; son dönemde ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklere ve zayıf seyreden küresel talebe rağmen, ihracat artışını sürdürdü.

İlk çeyrekte gerileyen ithalat ise ikinci çeyrekte arttı. Bu gelişmede, söz konusu belirsizliklere bağlı olarak öne çekilen talebin de etkisi oldu. Euro-dolar paritesindeki yükseliş ise, dış ticaret ve hizmetler dengesine olumlu yansıdı.

Temmuz ayına ilişkin geçici veriler, dış ticaret dengesinde iyileşmeye işaret ediyor. Bu görünüm altında, cari açığın millî gelire oranının ikinci çeyrekte yüzde 1,3 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.

2025 yılında bu oranın uzun dönem ortalamalarının altında kalmaya devam edeceğini öngörüyoruz. Diğer taraftan, cari açık üzerinde enerji fiyatları ve küresel ticaret politikaları kaynaklı yukarı yönlü riskler canlılığını koruyor.

Yurt içi iktisadi faaliyete ilişkin özet değerlendirmemin ardından, şimdi dikkatlerinizi enflasyon gelişmelerine çekmek istiyorum. 2024 haziran ayında başlayan dezenflasyon süreci, finansal piyasalardaki oynaklıklara ve jeopolitik gelişmelere karşın kesintisiz bir şekilde devam ediyor.

Tüketici enflasyonu temmuz ayında yüzde 33,5’e gerileyerek 2024 mayıs ayındaki zirveye kıyasla 42 puanlık önemli bir düşüş kaydetti. Ağustos öncü verileri de bu eğilimin devam ettiğine işaret ediyor. Son Rapor döneminden bu yana enflasyon, tahmin ettiğimiz orta noktanın üzerinde olmakla birlikte, öngördüğümüz tahmin aralığında gerçekleşti.

Enflasyon son 3 ayda üst üste piyasa beklentilerinden düşük gerçekleşse de, hizmet sektöründeki atalet öngördüğümüzden yüksek seyrederek, tahminler üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor. Ana eğilim göstergeleri, nisan ayında finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle kısmi bir yükseliş kaydetmişti. Takip eden aylarda ise göstergelerde ılımlı bir seyir izledik.

Ana eğilim temmuz ayında öngörülerimizle uyumlu olarak döneme özgü unsurlarla geçici olarak yükseldi. Bu gelişmede, zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek hizmet kalemlerindeki fiyat artışları öne çıktı. Grafikte gördüğünüz üç aylık hareketli ortalamaları incelediğimizde ise, kademeli yavaşlama eğiliminin sürdüğünü görüyoruz.

Öte yandan, yıllıklandırılmış ana eğilimi hesapladığımızda, takip ettiğimiz altı göstergenin ortalaması, yüzde 27’nin altına işaret ediyor. Tahmin performansı görece daha iyi olan medyan enflasyon ise ana eğilimin yüzde 25 civarında olduğunu ima ediyor. Bu seviyeler tüketici enflasyonu olan yüzde 33,5 ile karşılaştırıldığında, bize dezenflasyonun süreceğini gösteriyor.

Daha önce belirttiğim gibi, ağustos ayı öncü verileri de ana eğilimde kademeli yavaşlamanın devamına işaret ediyor. Alt gruplar bazında baktığımızda, kademeli bir yavaşlama sergileyen hizmet enflasyonu, temmuz ayında haberleşme, sağlık, kira gibi zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek alt kalemlerin etkisiyle bir miktar yükseldi.

Temel mal enflasyonu ise, nisan sonrası dönemde kur gelişmelerinin etkisiyle bir miktar yükselse de bu durum geçici oldu.

Gıda grubunda, zirai don hadisesine rağmen enflasyonda yavaşlama görüyoruz. Zirai don, meyve fiyatlarını yılın ilk yarısında olumsuz yönde etkilese de sebze fiyatlarındaki olumlu seyir bu durumu kısmen dengeledi. Bu dönemde diğer gıda grubundaki yavaşlama da destekleyici oldu.

Enerji grubunda ise son dönemde maktu vergi ve yönetilen fiyat gelişmelerinin yanı sıra jeopolitik gelişmelerle yükselen küresel enerji fiyatlarının etkilerini izledik.

Bu bağlamda ana gruplara dair detaylara bakacak olursak; hatırlayacağınız üzere, emtia fiyatları küresel ticaret ve büyümeye yönelik beklentilerle mart ayında gerileme eğilimine girmişti. Dolayısıyla yılın ikinci Enflasyon Raporu’nda ham petrol başta olmak üzere emtia fiyat varsayımlarımızı aşağı yönlü güncellemiştik.

Ancak, haziran ayında gerçekleşen jeopolitik gelişmeler bu görünümü tersine çevirdi. Sunumumun ilk kısmında da belirttiğim gibi, uluslararası emtia fiyatları, petrol başta olmak üzere enerji grubu öncülüğünde yükseldi.

Gıda fiyatlarında ise iklim koşulları etkili olmaya devam ediyor. Son aylarda artan sıcaklıklara paralel olarak bazı bölgelerde kuraklığın belirginleştiğini görmekteyiz.

Bitkisel üretim tahminleri gerek zirai don hadisesi gerekse artan sıcaklıklara bağlı olarak rekolte kayıplarına işaret etmekte. Belirginleşen kuraklığın önümüzdeki dönemde gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını değerlendiriyoruz.

Alt gruplar karşılaştırıldığında, en yüksek yıllık enflasyon hizmet grubunda. Diğer taraftan, son bir yıllık dönemde hizmet enflasyonunun belirgin bir azalış gösterdiğini de eklemek gerekir.

Bu gruptaki dinamikleri incelediğimizde, zamana bağlı fiyat belirleme ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek olan kalemlerin hizmet enflasyonunun ataletini artırdığını görüyoruz.

Nitekim, ilk 7 aydaki birikimli enflasyona baktığımızda; eğitim ve kira kalemleri öne çıkıyor. Eğitim hizmetleri enflasyonu, yılın ilk 7 ayında özel okul ücret gelişmelerine istinaden güçlü seyretti. Önümüzdeki iki ayda da özel üniversite ücretlerine bağlı gelişmelerin etkisini takip edeceğiz.

Eğitim grubunu kira kalemi takip ederken, talep koşullarına duyarlı hizmet kalemlerinde daha ılımlı bir seyir kaydedilmekte. Lokanta ve oteller buna bir örnek teşkil ediyor. Bu noktada, kira enflasyonu üzerinde ayrıca durmak istiyorum.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış veriler, aylık kira enflasyonunda son dönemde yüzde 4 civarında yatay bir seyre işaret ediyor.

Sağdaki grafikten görüldüğü üzere, yıllıklandırılmış yakın dönem eğilim, yüzde 63,6 ile mevcut yıllık kira enflasyonunun yaklaşık 15 puan altında bir seyir ima ediyor. Bu durum, bize kira enflasyonunun gerilemeye devam edeceğini gösteriyor.

Gerek Perakende Ödeme Sistemi mikro verileri gerekse konut değerleme raporları üzerinden takip edilen verilerin işaret ettiği kira artış oranları bu aşağı yönlü görünümü teyit ediyor.

Bununla beraber, kira enflasyonunun, deprem ve kentsel dönüşüm gibi konut sektörüne özgü arz yönlü unsurların da etkisiyle, öngördüğümüzden daha dirençli bir seyir gösterdiğini not etmemiz gerekiyor.

Kiralardaki dirençli seyir, hizmetlere kira ve kira dışı olarak bakıldığında da net bir biçimde görülüyor. Kira dışında kalan hizmetlerde, yıllık enflasyon aşağı yönlü belirgin ayrışırken ana eğilim de kademeli bir yavaşlama eğilimi içerisinde.

Bu grupta yıllıklandırılmış yakın dönem eğilim ise yüzde 37’ler seviyesinde. Her zaman vurguladığımız gibi, dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentilerinin seyri de büyük önem arz ediyor.

Yılın ilk iki Enflasyon Raporu dönemiyle kıyasladığımızda, enflasyon beklentilerinin tüm sektörlerde gerilediğini izliyoruz. Yansıda, piyasa katılımcılarının farklı vadelerdeki enflasyon beklentilerine de yer veriyoruz. Buna göre, enflasyondaki düşüşün kademeli bir şekilde sürmesi bekleniyor.

Ancak beklentiler iyileşse de halen enflasyon tahminlerimizin üzerinde seyrediyor. Bu yönüyle beklentiler, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam ediyor. Bu görünüm ise para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor.

Para politikası

Şu ana kadar özetlediğim verilerin ve gelişmelerin verdiği net bir mesaj var: Sıkı para politikamızı sürdürmeye ve sonuçlarını da kademeli bir şekilde almaya devam ediyoruz. Dolayısıyla konuşmamın bu bölümünde, para politikası duruşumuz hakkında bilgiler sunacağım.

Sunumda belirttiğim gibi enflasyon görünümünde bir iyileşme kaydettik. Bu görünüm altında temmuz ayında, para politikasında gerekli sıkılığı koruyacak şekilde, politika faizini 3 puanlık bir indirimle yüzde 43 düzeyine çektik.

Sıkı para politikası duruşumuz, dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacak. Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımı makroihtiyati tedbirlerle destekliyoruz.

Bunun yanında likidite koşullarına göre etkin bir likidite yönetimi uygulamaya da devam ediyoruz. Bildiğiniz gibi, sıkı parasal duruşumuzu desteklemek üzere kullandığımız araçlar 3 ana grupta toplanıyor:

Mevduata yönelik düzenlemeler ile TL mevduatın payını artırmayı ve KKM’yi kademeli olarak sona erdirmeyi hedefliyoruz. Kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçiyoruz.

Ve likiditeye ilişkin adımlarımız ile sistemdeki fazla Türk lirası likiditeyi yönetiyoruz. Son dönemde, rezerv pozisyonumuzdaki iyileşme ile birlikte TL likidite seviyesi arttı. Bu dönemde, oluşan fazla likiditeyi depo alım ihaleleri ve ters swap işlemleri ile sterilize ediyoruz.

Diğer taraftan, para piyasaları faizlerindeki oynaklıkları sınırlandırmak amacıyla, likidite dağılımını göz önünde bulundurarak repo ihaleleriyle fonlama da sağlıyoruz. Uyguladığımız likidite yönetimiyle para piyasalarında faizler, son dönemde politika faizine yakın seviyelerde gerçekleşiyor.

Bu noktada sizlerle, para politikamızın aktarımında kritik rol oynayan finansal koşullara dair son gelişmeleri paylaşmak isterim. Son verilere göre, bileşik bazda mevduat ve ticari kredi faizleri yüzde 53, tüketici kredisi faizleri yüzde 62 civarında oluşuyor.

Bu bağlamda, politika faiz indiriminin, mevduat ve kredi fiyatlamalarına beklentilerimizle uyumlu ölçüde yansıdığını söyleyebilirim. Temmuz PPK kararı sonrasında, temmuz ayının ilk haftasına göre tüketici kredisi faizleri 5,3 ve ticari kredi faizleri yaklaşık 5,5 puan geriledi.

Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve sayesinde; mevduat faizlerinin seviyesi, TL’ye geçişi ve tasarrufları desteklemeye devam ediyor. Bireysel kredi büyümesi, ikinci çeyrekten itibaren ivmelenen kredi kartı harcamaları kaynaklı olarak hızlandı.

Daha önce belirttiğim gibi, kredi kartı bakiye gelişmelerinde, tüketicilerin nakitle ödeme yönteminden kartla ödemeye geçmesinin de etkisi bulunuyor. Bireysel kredilere kredi kartı hariç bakıldığında ise daha ılımlı bir büyüme patikası gözlenmekte.

Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi destekleyecek bir seyirde devam etmesi büyük önem taşımakta. Ticari tarafta ise; TL kredi büyümesi, istisna krediler hariç bakıldığında aylık büyüme sınırları ve kredi talebiyle uyumlu bir seyir izliyor.

TL ticari kredi büyümesinin yaklaşık yarısı istisna tutulan alanlardan geliyor. Bilindiği üzere, yabancı para kredilerdeki aylık büyüme sınırını da, parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla yüzde 0,5’e indirmiştik.

YP kredi büyümesindeki yavaşlama, bununla uyumlu olarak belirginleşmiş durumda. KKM tarafında ise, şubat ayında tüzel kişi hesapları için yeni açılış ve yenilemeleri sonlandırmıştık. Mevcut durumda, kalan gerçek kişi bakiyesi 12 milyar dolar seviyesinde.

Bakiyenin azalması ile birlikte KKM hesaplarının yenileme ve açılma işlemlerini bu yıl sonlandırabileceğiz. Son dönemde TL mevduata olan talep güçlü olup TL payı finansal piyasalardaki oynaklık öncesindeki değerinin üzerinde seyrediyor.

Nitekim TL mevduatın payı yüzde 60 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmiyor. KKM bakiyesinin azalmış olması da Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor.

Tarife belirsizliğinin azalmasıyla birlikte, diğer gelişmekte olan ülkelere benzer şekilde mayıs ayında ülkemize sermaye girişleri tekrar başladı.

Yurt dışı yerleşiklerin pozisyonlanmalarına baktığımızda nisan ayından sonraki iyileşmenin özellikle temmuz ayında belirginleştiğini görüyoruz.

Brüt rezervler, 2024 yılı mart ayındaki 124 milyar dolar seviyesinden 50 milyar dolar artışla 8 Ağustos’ta 174 milyar dolara ulaştı. Swap hariç net rezervler ise bu dönemde 114 milyar dolar artışla 50 milyar dolara yükseldi.

Sergilediğimiz kararlı sıkı para politikası duruşu, piyasalardaki risk ve oynaklık göstergelerinde de iyileşmeye katkı sağladı. Bu duruşumuzu, enflasyonu ve enflasyona dair belirsizlikleri azaltacak şekilde sürdürdükçe risk göstergelerindeki olumlu eğilimin devam edeceğini düşünüyoruz.

Orta vadeli tahminler ve ara hedefler

Özetlediğim ve tahminlerimizin arka planını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından şimdi de sizlerle yeni orta vadeli tahmin iletişim stratejimizi paylaşmak isterim. Bu Enflasyon Raporu itibarıyla, orta vadeli tahminlerin sunulmasına ilişkin çerçevede bir değişikliğe gitme kararı aldık.

Detaylara girmeden önce, yeni yaklaşımımızda kullanacağımız iki ana kavramın altını çizmek isterim: Enflasyon Raporlarımızda açıklayacağımız “tahminler” ile taahhüt ve çıpa işlevi görecek olan “yıl sonu odaklı ara hedeflerimiz”.

Bir diğer ifadeyle, bundan böyle, veri akışına bağlı olarak revize edebileceğimiz “enflasyon tahminlerimizin” yanı sıra, rapor dönemleri arasında olağanüstü gelişmeler olmadığı sürece değiştirmeyeceğimiz “ara hedeflerimizle” karşınıza çıkacağız.

Bu ara hedefler, orta vadede enflasyonun yüzde 5’e gittiği dezenflasyon sürecinde, daha kısa bir vadede ulaşılması taahhüt edilen yıl sonu enflasyon düzeyleridir. Bu bağlamda, ara hedefler içsel para politikası patikasını belirlerken referans olarak alınacaktır. Böylece, kontrol ufku içerisinde enflasyonun ara hedeflere yakınsaması sağlanacaktır.

Bu noktada para politikası kararlarının enflasyona nihai etkisinin en yüksek seviyeye ulaştığı döneme işaret eden ‘kontrol ufku’ kavramının önemini de hatırlamakta fayda var. Para politikasının gecikmeli etkileri de düşünüldüğünde Türkiye için kontrol ufkunun şu andan itibaren 12 ila 24 ay arasındaki dönem olarak tanımlayabiliriz.

Bu ve benzeri detaylar eşliğinde ele aldığımız yeni çerçevemizi, Raporumuz’da yer alan ilgili Mercek Altı’nda detaylarıyla inceleyebilirsiniz. Enflasyon tahminlerimizin ve ara hedeflerimizin detaylarına geçmeden önce, tahminlerimize baz oluşturan temel varsayımlarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Konuşmamın başında da belirttiğim gibi, son dönemde küresel ticarette tarife oranlarının açıklanmasıyla azalan belirsizlik, küresel büyüme beklentilerini sınırlı bir miktar iyileştirdi. Bu nedenle, dış talebe ilişkin varsayımlarımızı yukarı yönlü güncelledik.

Jeopolitik gerilimlerle tırmanan emtia fiyatlarına bağlı olarak, ham petrol ve ithalat fiyatlarına dair varsayımlarımızı ise yukarı yönlü güncelledik. Öte yandan gıda fiyatları varsayımımız bir önceki Rapor’a kıyasla 2025 yılı için sabit kaldı. 2026 yılı için ise yukarı güncellendi.

Tahminlerimizi ve ara hedeflerimizi oluştururken, fiyat istikrarı sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de devam edeceği varsayımını yansıttık.

Bu çerçevede, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. 2026 sonu için ise tahminlerimiz, enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ediyor. Küresel belirsizliklerin azalmasının ve enflasyonun daha düşük seviyelere gelmesinin etkisiyle tahmin aralığını önceki Rapor dönemine göre daralttık.

Biraz önce bahsettiğim gibi, bu değerler daha önce de sizlerle paylaşmakta olduğumuz enflasyon tahminlerimizi ve ilgili aralıkları yansıtıyor. Bu Rapor’da farklı olarak, enflasyon ara hedeflerimizi de sizlerle paylaşacağım.

Önceki raporlarda 2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini, 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon ara hedeflerimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik.

Enflasyonun 2027 yılında yüzde 9’a geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını öngörüyoruz. Geçtiğimiz dönemde enflasyon tahminlerimizde bir değişim olması durumunda güncellemenin kaynaklarını sizlerle paylaşıyorduk.

Bu Rapor’dan itibaren ise, bu iletişimi yıl sonu enflasyon gerçekleşmesinin “ara hedeften farklılaşması” durumunda yapacağız. Bir farklılaşma olması halinde sapmanın kaynaklarını, takip eden yılın ilk Enflasyon Raporunda sizlerle paylaşacağız.

Öte yandan geçtiğimiz Raporda, 2026 yılı ‘enflasyon tahminini’ yüzde 12 olarak paylaşmıştık.  Yeni yaklaşımımız çerçevesinde, 2026 yılı “enflasyon ara hedefini” yüzde 16 olarak belirledik.

Aradaki 4 puanlık farkın detaylarına baktığımızda, daha yüksek gıda fiyatları varsayımının ara hedefi 0,9 puan yukarı çektiğini görüyoruz. Ara hedef üzerinde, enflasyon ana eğilimi ve ataleti 1,9 puan; büyük oranda petrol fiyatı varsayımındaki güncellemeye bağlı olarak da TL cinsi ithalat fiyatları 1,2 puan yukarı yönlü etki yaptı.

Dezenflasyon sürecinde, ara hedeflerimize ulaşmak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Para politikasında aldığımız önlemler ile yurt içi talebin dezenflasyonist seviyelerde seyretmesi, bizim için en kritik hususlardan biri. Atılacak adımları; enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimini ve beklentilerini göz önünde bulundurarak ara hedeflerin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleyeceğiz.

Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Nitekim para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini desteklemeye devam edecek.

Beklentilerin düşüş eğilimini sürdürmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün de devam etmesiyle birlikte, enflasyonun ana eğilimindeki gerileme 2025 yılının geri kalanında da sürecek. Maliye politikalarının eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.

Özetlemek gerekirse; para politikasındaki sıkı duruşumuzu, fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.  Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz.

Politika faizine ilişkin atılacak adımları ve bunların büyüklüğünü, enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla aldığımızın altını bu vesileyle çizmek isterim. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, tüm para politikası araçlarını etkili bir şekilde kullanacağız.

Bu toplantımızda da yeniden vurgulamak isterim ki; fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan Dört Yıl Sonra Bir İlk: 1,1 Milyar Dolarlık Satış

Merkez Bankası (TCMB), dört yıl sonra ilk kez piyasaya doğrudan satış yaptı. Banka, 24 ve 28 Mart tarihlerinde toplam 1,13 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart’ta gözaltına alınmasının ardından döviz piyasalarında yaşanan sert dalgalanmaya müdahalede bulundu.

Yaklaşık dört yıl aradan sonra ilk kez doğrudan satış yapan Merkez Bankası (TCMB), 24 ve 28 Mart tarihlerinde toplam 1 milyar 134 milyon dolarlık döviz satışı gerçekleştirdi.

Merkez Bankası’nın (TCMB) yayımladığı verilere göre, 24 Mart’taki ilk müdahalede 295 milyon dolar, 28 Mart’ta ise 839 milyon dolar satıldı. Bu iki işlem, Merkez Bankası’nın son yıllarda piyasaya yaptığı en büyük müdahaleler arasında yer aldı.

Ekonomim’in haberine göre, dalgalı kur rejimi çerçevesinde belirli dönemlerde doğrudan alım veya satım işlemleriyle piyasaya müdahale eden Merkez Bankası (TCMB), mart ayı öncesindeki son müdahalesini 17 Aralık 2021 tarihinde gerçekleştirmişti. Alım yönlü en son müdahale ise 15 Şubat 2006’da yapılmıştı.

Merkez Bankası (TCMB), doğrudan müdahale bilgilerini, müdahalenin gerçekleştiği tarihten itibaren üç ay sonra, ilgili ayın ilk iş gününde kamuoyuna açıklıyor. Mart ayı müdahaleleri de bu kapsamda temmuz ayı itibarıyla resmi kayıtlara yansıdı.

Bu gelişme, siyasi belirsizliklerin finansal piyasalarda yarattığı tedirginliğin Merkez Bankası nezdinde önemli bir karşılık bulduğuna işaret ederken, Merkez Bankası’nın (TCMB) kur istikrarını sağlama yönündeki reflekslerini de bir kez daha gözler önüne serdi.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan “Sıkı Duruşumuzu Sürdüreceğiz” Mesajı

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz. Her zaman vurguladığımız gibi, enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz” dedi.

Yüksek seyreden enflasyona ilişkin de değerlendirmede bulunan Karahan, “İç talep yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında iyileşme eğilimi görüyoruz. Beklentilerin seyrini ve fiyatlama davranışlarını yakından izliyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin kasım ayı olağan toplantısında konuştu. Ekonomim’in aktardığına göre; Karahan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Dezenflasyon sürecinin devamı ve ardından fiyat istikrarının tesis edilmesi ile öngörülebilirlik artacak. Böylece yatırım, üretim ve tüketim kararları daha uzun vadeli bir bakış açısı ile alınabilecek. Tüketici enflasyonu ekim ayında yüzde 48,6 oranına gerileyerek, mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli miktarda düştü. Yılsonunda enflasyonun yüzde 44’e düşmesini bekliyoruz.

Enflasyonun ana eğilimi öngördüğümüzden yavaş olsa da iyileşiyor. Bu gelişmede düşük seyreden temel mal enflasyonu yanında iyileşme sinyallerinin belirginleştiği hizmetler sektörü enflasyonu da rol oynuyor. Yaz aylarında baz etkisi ile hızlı düşen enflasyon, önümüzdeki dönemde aylık enflasyondaki iyileşmeyle düşmeye devam edecek.

Makroekonomik göstergeler dezenflasyon süreciyle uyumlu ilerliyor. İç talep yavaşlamaya devam ederek enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldi. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında iyileşme eğilimi görüyoruz. Beklentilerin seyrini ve fiyatlama davranışlarını yakından izliyoruz.

Para politikasındaki sıkı duruşumuzu, dezenflasyonun devamını sağlayacak şekilde sürdüreceğiz. Her zaman vurguladığımız gibi, enflasyonun ana eğilimini yakından takip ediyoruz.

Merkez Bankası bünyesinde takip ettiğimiz göstergeleri bir bütün olarak incelediğimizde, ekim ayında enflasyonun ana eğiliminde düşüş görüyoruz. Kira dışındaki kısımda daha belirgin olmak üzere, kademeli bir iyileşme izliyoruz. Öte yandan, çekirdek dışında kalan gruplara baktığımızda, üçüncü çeyrekte enerji fiyat artışının güçlendiğini gördük. Bu gelişmede, yönetilen enerji kalemlerindeki fiyat gelişmelerinin yanı sıra maktu vergi güncellemelerinin etkileri öne çıktı.

Gıda tarafında ise üçüncü çeyrekteki iyileşmenin ardından, geçici arz koşullarına bağlı olarak işlenmemiş gıda grubunda ekim ayında yüksek fiyat artışları gördük. Bu görünüm kasım ayında da devam ediyor. Hizmet enflasyonuna daha yakından bakacak olursak, üçüncü çeyrekteki yüksek seyir, dönemsel fiyatlama ile geçmişe endeksleme davranışı güçlü olan ve fiyat artış sınırlamalarına tabi olan kira ve eğitim öncülüğünde sürdü.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürmeye devam edecek. Ayrıca, maliye politikasının artan eşgüdümünün de bu sürece önemli katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz.

Büyümedeki talep kompozisyonu daha dengeli bir görünüm sergiledi. Cuma günü açıklanacak üçüncü çeyrek verilerinde de bu görünümün sürmesini bekliyoruz.

Üçüncü çeyreğe ilişkin mevcut veriler, yurt içi talepte ılımlı seyrin devam ettiğini gösteriyor. Dördüncü çeyreğe ilişkin talep göstergeleri, talep koşullarının enflasyondaki düşüşü destekleyici seviyelere geldiğini ima ediyor. Bu noktada altını çizmek isterim ki; sıkı para politikamız sonucunda iç talepteki dengelenme sürecek.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz yanında manşet enflasyondaki düşüşün de etkisi ile beklentilerdeki iyileşmenin devam etmesini bekliyoruz.

İSO Başkanı Bahçıvan, sanayicinin TCMB’den 8 talebini sıraladı

Öte yandan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, toplantının açılış konuşmasını yaptı. Bahçıvan konuşmasında, “en yumuşak karnımız” olarak nitelediği enflasyonda Merkez Bankası’nın çok net olarak enflasyonu düşürme hedefi koyduğunu ancak enflasyonun direnç gösterdiğini vurgulayarak “Enflasyonun ana eğilimindeki iyileşme halen istenen düzeyde değil. Benzer bir durum enflasyon beklentileri için de geçerli. Özellikle de hane halkı ile reel sektörün öngörüleri, sağlıklı fiyatlamayı son derece zorlaştıran seviyelerde” dedi.

Bahçıvan şöyle devam etti: “Şu bir gerçek ki toplumun düşük enflasyona olan güvenini yeniden kazanmak oldukça zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Bugün ekonomide yaşanılan sıkıntıların, rasyonel bir yol haritasıyla aşılması noktasında çok ciddi ve değerli bir süreçten geçiyoruz. Herkes için her günün kıymeti var. Burada disiplini elden bırakmamalıyız.

Eğer, toplumun tüm kesimleri olarak ağır bedeller ödediğimiz ve sabırla beklediğimiz bu tedaviyi, diyeti, somut verilere dayanmadan ve erken bozarsak; bütün bu fedakarlıklarımızın heba olma riski var. Yani kredibilitemizi gün be gün, sabırla toplanmaya başlamışken bunun değerini bilmeliyiz. Son bir buçuk yıldır adım adım kaybolan kredinin toplanıyor olması hafife alınmamalı. Ve değeri bilinmeli. Yani veri bazlı olmayan heyecana dayalı hareketlere geçmemek lazım.”

Ülkemizin orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasının yolunun eğitimden altyapıya, vergi mevzuatından hukuk sistemine kadar tüm unsurlarıyla, nitelikli bir üretim hayatı için seferber olmasından geçtiğini söyleyen Bahçıvan şu ifadeleri kullandı: “Ülkemizin koşullar ne olursa olsun üretimden ve yatırımdan vazgeçme gibi bir lüksü yok. Sınırlı mali kaynaklarımızı en etkin şekilde kullanarak, üretime, teknolojiye, dijitalleşmeye ve yeşil dönüşüme odaklanmak zorundayız.

Bütün sanayi sektörlerimizde bu sürece ilişkin önemli eksikler olduğu kadar, kısa sürede önemli kazanımlar sağlayabilecek fırsatlar var. Ekonomimizde devam eden dengelenme sürecini aksatmaksızın, yüksek katma değerli bir üretim ekosistemini önceliklendiren, teknolojik dönüşümü ve yenilikçiliği ödüllendiren, nitelikli finansman kanallarını genişletmemiz gerektiğinin de altını çizmek istiyorum.”

1. Reeskont kredilerinin doğrudan Eximbank üzerinden kullandırılmasının faydalı olacağını düşünüyoruz.
2. Reeskont kredilerinde teminat mektubu şartı kaldırılmalı veya bu konuda bankalara bir üst limit getirilmelidir.
3. Reeskont kredilerine uygulanan faiz düşürülerek TL kredileri daha cazip hale getirilmelidir.
4. Uzun zamandır gündemden kaldırılan döviz bazlı reeskont kredilerinin tekrar kullandırılmaya başlaması için uygun zaman olduğunu değerlendiriyoruz.
5. Bağımsız denetime tabi şirketlerin TL cinsinden nakdi ticari kredi kullanımlarında uygulanan, “10 milyon TL üzerinde döviz bulundurmama ve döviz varlıklarının aktiflerine oranının yüzde 5’i aşmama” kısıtlamaları esnetilmelidir.

6. İhracatçı firmalara halen yüzde 30 olan döviz bozdurulma zorunluluğu artık kaldırılmalı veya kademeli olarak azaltılmalıdır.
7. Kredi kullanımını kısıtlayıcı uygulamalar nedeniyle bugün sanayicilerimiz cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu tür düzenlemelerin büyük bir bölümü kaldırılmış olmakla birlikte halen bir kısmı geçerliliğini korumaktadır. Bu düzenlemelerin tümüyle kaldırılması gerektiği görüşündeyiz.
8. İhracat amacı dışında talep edilen döviz bazlı uzun vadeli krediler bankalar tarafından güçlü projelere verilmektedir. Bu doğrultuda, kredi büyümesindeki kısıtlama döviz bazlı uzun vadeli krediler için esnetilmelidir.

Paylaşın

Merkez Bankası Yıl Sonu Enflasyon Tahminini Değiştirmedi: Yüzde 38

Merkez Bankası (TCMB), yıl sonu için enflasyon tahminini yüzde 38’de sabit tuttu. Banka, 2025 ve 2026 enflasyon tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korudu.

Merkez Bankası (TCMB), yılın 2. Enflasyon Raporu toplantısında 2024 yıl sonu enflasyon tahminini iki puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çekmiş, 2025 ve 2026 tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korumuştu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, yılın üçüncü enflasyon raporunun sunumu için kameraların karşısına geçti. Karahan 2024, 2025 ve 2026 yıl sonu enflasyon tahminlerini değiştirmediklerini belirtti.

Fatih Karahan, mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngördüklerini sözlerine ekledi.

Haziran 2023’ten itibaren “sıkılaşma döngüsünü” başlattıklarını ve politika faizini yüzde 8,5’ten Mart 2024 itibarıyla yüzde 50’ye çıkardıklarını hatırlatan Fatih Karahan, “para politikasındaki sıkı duruşu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceklerini” açıkladı.

“Para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesiyle, enflasyonun yılın kalanında da istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Ayrıca, finansal koşullardaki sıkılaşmayla beraber talep koşullarında görülen dengelenmenin önümüzdeki dönemde daha da belirginleşeceğini tahmin ediyoruz” diyen Karahan şu öngörüde bulundu:

“Sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecek. Para ve maliye politikalarının eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.”

TCMB, yılın 2. Enflasyon Raporu toplantısında 2024 yıl sonu enflasyon tahminini iki puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çekmiş, 2025 ve 2026 tahminlerini ise sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde korumuştu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Yıl Sonu Enflasyon Tahminini Yüzde 38’e Yükseltti

Merkez Bankası (TCMB), yüzde 36 olan yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 38’e çıkardı. Banka, 2025 ve 2026 enflasyon tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde sabit bıraktı.

Haber Merkezi / Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız” şeklinde konuştu.

Parasal sıkılaştırmanın iç talebe etkilerini çeşitli göstergeler üzerinden yakından takip ettiklerini belirten Karahan, “Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir. 2024 yılının ikinci yarısında, parasal aktarımın gecikmeli etkisiyle, iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.

Karahan “Haziran’dan itibaren yaşayacağımız dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Enflasyonun ana eğilimi gerilemekle birlikte, yılın ilk Enflasyon Raporu’nda öngördükleri patikanın üzerinde seyrettiğini kaydeden Karahan, son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu gördüklerini söyledi. Karahan, “Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir. Ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla, makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, yılın ikinci enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi’ndeki bilgilendirme toplantısında konuşma yaptı. Karahan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Merkez Bankamızın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Bu amaçla, 2023 yılı haziran ayından itibaren güçlü bir parasal sıkılaşma yapmaktayız. Fiyatlama davranışlarını ve enflasyon beklentilerini yakından takip ediyoruz. Enflasyon, hedeflerimizle uyumlu seviyelere gerileyene kadar sıkı para politikası duruşumuzu korumakta kararlıyız.

Enflasyon görünümünde kalıcı bir bozulmaya kesinlikle izin vermeyeceğimizi de konuşmamın hemen başında tekrar vurgulamak isterim. Toplantımıza küresel ve yurt içi makroekonomik görünüm, para politikası duruşumuza dair değerlendirmelerimiz ile enflasyon tahminlerimizi içeren bir sunumla başlayacağım. Ardından, sizlerin sorularını yanıtlayacağım.

Değerlendirmelerime başlamadan önce, Enflasyon Raporumuzda, gündemde öne çıkan konulara ilişkin yer verdiğimiz kutu çalışmalarına dikkatinizi çekmek isterim. Rapordaki kutular, hizmet enflasyonu, beklentiler ve TL mevduatlar gibi farklı konuları ele alıyor. İlgilenenler için burada özellikle not düşmek isterim.

Değerlendirmelerime, son dönemde öne çıkan küresel ekonomik gelişmeler ile başlayacağım. Küresel finansal koşullar büyümeyi baskılamaya devam etmektedir. Jeopolitik gelişmeler ve sıkı para politikalarının sürdürülmesi, küresel iktisadi faaliyetin seyri açısından öne çıkan risk faktörleridir.

Bununla birlikte, gerek ihracat ağırlıklı küresel büyüme görünümü, gerekse öncü göstergeler, küresel iktisadi faaliyette geçtiğimiz Rapor dönemine göre, daha çok hizmetler sektörü kaynaklı sınırlı bir iyileşmeye işaret etmektedir.

Son dönemde ABD ekonomisi büyüme görünümü, Euro Bölgesi ve diğer gelişmiş ülke ekonomilerinden olumlu ayrışmış ve ABD’de iktisadi faaliyetin görece güçlü seyrettiği görülmüştür. Küresel büyüme görünümü ve kompozisyonu, jeopolitik riskler, finansal koşullar ile arz yönlü faktörler, emtia fiyatları üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir.

Önceki Rapor döneminden bu yana emtia fiyatlarında genele yayılan artışlar görülmektedir. Arz yönlü faktörlerin yanında, özellikle Çin’in büyümesi ile uyumlu bir seyir izleyen, bazı endüstriyel emtia fiyatlarındaki artışlar dikkat çekmektedir.

Jeopolitik gerilimlerin artması ile değerli metal ve petrol fiyatları da bir önceki Rapor dönemine kıyasla, önemli miktarda yükselmiştir. Küresel dezenflasyon devam etmekle birlikte, enflasyon birçok ekonomide hedeflerin üzerinde kalmıştır.

Hizmet enflasyonunda gözlenen katılık ve jeopolitik gelişmeler, enflasyondaki düşüşü yavaşlatmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde manşet enflasyon bazı ülkelerde hedeflere yakın düzeylere gerilerken, diğerlerinde hedefin belirgin şekilde üzerinde kalmıştır.

Gelişmiş ekonomilerde ise manşet enflasyondaki düşüş, yerini daha yatay bir seyre bırakmış, çekirdek enflasyon gerilemeye devam etmiştir. Bu görünüme bağlı olarak, gelişmiş ülke merkez bankalarının, geçtiğimiz Rapor dönemine göre, daha geç ve daha yavaş faiz indirimine gideceklerine yönelik beklentiler güçlenmiştir.

Grafikte de görüldüğü üzere vadeli işlemlerin ima ettiği politika faiz patikasındaki düzleşme, Fed için daha belirgin olmuştur. Bu ayrışma, küresel belirsizliği artırmakta ve gelişmekte olan ülkelerin para birimleri üzerinde de baskı yaratmaktadır.

Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankalarının da faiz indirimleri konusunda daha temkinli olacaklarını değerlendiriyoruz. Bu gelişmeler, küresel risk iştahının azalmasına neden olmuş ve son dönemde gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarına yol açmıştır.

Makroekonomik görünüm

Ülkemizdeki makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. 2023 yılının son çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyete iç talebin yıllık bazdaki katkısının azalmakta olduğunu göstermiştir. Bu dönemde net ihracatın negatif katkısı ise azalmıştır.

2024 yılının ilk çeyreğine geldiğimizde ise yurt içi talepteki dirençli seyrin sürdüğünü görmekteyiz. Perakende satış ve ticaret satış hacim endeksleri ile kartla yapılan harcamalar, ilk çeyrekte tüketimde ivmelenmeye işaret etmiştir.

Diğer taraftan, bayram tatili bir miktar belirsizlik oluşturmakla birlikte, ikinci çeyreğe ilişkin öncü göstergeler, iç talepte ilk çeyreğe kıyasla daha ılımlı bir görünüm ima etmektedir. Nitekim, nisan ayında kartla yapılan harcamalar reel bazda zayıflarken, imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik yurt içi sipariş beklentileri de, çeyreklik bazda gerilemeye devam etmiştir.

Benzer şekilde, nisan ayında yapılan firma görüşmeleri de bu görünümü teyit etmiştir. Öte yandan, tüketim malları ithalatı nisan ayında artış kaydederek bu görünümden ayrışmıştır. Bu çerçevede, parasal sıkılaştırmanın iç talebe etkilerini çeşitli göstergeler üzerinden yakından takip etmekteyiz.

İç talebe ilişkin özetlediğim görünüme kıyasla, yurt içi üretim daha ılımlı bir seyir izlemektedir. Sanayi üretimi, şubat ayı itibarıyla çeyreklik bazda artış kaydederken, yüksek oynaklık sergileyen sektörler dışlandığında, artışın daha sınırlı olduğu görülmektedir.

Mart ayı itibarıyla açıklanmaya başlanan Hizmet Üretim Endeksi ise ilk çeyrekte nispeten yatay seyretmiştir. Söz konusu endeksin hizmet tüketimi ve katma değeri ile ilişkisini inceleyen kutu çalışmamızı da dikkatlerinize sunuyorum.

İlk çeyrekte artış gösteren PMI verileri, nisan ayı itibarıyla ikinci çeyrekte üretimde ılımlı bir zayıflama ima etmektedir. Kapasite kullanım oranı ise yılın ilk çeyreğindeki ılımlı düşüşün ardından, nisan ayı itibarıyla tarihsel ortalamalarının sınırlı miktar üzerindeki seyrini sürdürmüştür.

İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir.

Bir önceki Raporumuzda, TCMB bünyesinde takip edilen sekiz farklı çıktı açığı göstergesini tanıtan bir kutuya yer vermiştik. Söz konusu göstergelerin ortalaması çerçevesinde çıktı açığı tahminimiz, 2023 yılının ikinci yarısında zayıflama eğilimi sergiledikten sonra, 2024 yılı ilk çeyreği itibarıyla tekrar yükseliş kaydetmiştir.

Bu noktada altını çizmek isterim ki; sıkı para politikamız talebi dengeleyecek, tasarrufları teşvik edecektir. Bunun sonucunda negatif düzeylere düşecek olan çıktı açığı, dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır.2023 yılının ikinci yarısında reel olarak ihracat artarken, ithalat azalmış, dış ticaret dengesi iyileşmiştir.

Bu dengelenmenin 2024 yılının ilk çeyreğinde devam ettiğini ve cari açığın millî gelire oranının yüzde 3’ün altına gerilediğini tahmin ediyoruz. Sağ panelde gördüğünüz grafikteki taralı alanlar, yakın dönemdeki parasal sıkılaştırma döngülerini göstermektedir.

Bu dönemlerde, talebin zayıflaması ve beklentilerin iyileşmesiyle birlikte, cari dengede düzelme gerçekleşmiştir. 2024 yılı ikinci yarısında, parasal aktarımın gecikmeli etkisiyle, iç talepte zayıflama olacağını ve bu sayede grafikte gördüğünüz cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğini öngörüyoruz.

Şimdi sizlerle, enflasyona ilişkin yakın dönem gelişmeleri ve enflasyon üzerinde etkili olacak unsurlar hakkındaki değerlendirmelerimizi paylaşmak istiyorum. Tüketici enflasyonu, 2023 yılı son çeyreğinde ve 2024 yılı ocak ayında tahmin aralığının orta noktasına yakın seyretmişti.

Yıllık enflasyon, son dönemde yukarı yönlü bir seyir izlemiştir. Enflasyonun, 2024 yılının ilk yarısına kadar artmasını öngördüğümüzü tüm politika metinlerimizde, sunumlarımızda ve Enflasyon Raporlarımızda sizlerle paylaşmıştık.

Ancak, son üç ayda, enflasyonun öngörülerimizden de yüksek bir seyir izlediğini görüyoruz. Nitekim, tüketici enflasyonu nisan ayını yüzde 69,8 ile bir önceki Enflasyon Raporu’nda sunduğumuz tahmin aralığının 0,9 puan üzerinde tamamlamıştır.

Daha önceki iletişimimizde enflasyon gelişmelerini takip ederken sadece yıllık göstergeleri değil, aylık enflasyonun ana eğilimini de yakından takip ettiğimizi vurgulamıştım.

Şimdi sizlerle çeşitli ana eğilim göstergelerinin yakın dönem seyrini paylaşmak isterim. Eylül ayından itibaren azalan enflasyon ana eğilimi, geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yanı sıra, ücret güncellemelerinin de etkisiyle ocak ayında artışa dönmüştü.

Ana eğilim, takip eden aylarda zayıflayarak aralık ayındaki seviyesine dönmüş, ancak yılın ilk Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüz patikanın üzerinde seyretmiştir. B ve C endekslerinin tahminlerimizin üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Şimdi sizlere buna neden olan ekonomik görünümü özetlemek istiyorum.

Sunumun başında belirttiğim gibi, küresel emtia fiyatları Rapor döneminde enerji grubu öncülüğünde yükselmiştir. Son üç aylık dönemde gıda fiyatlarında güçlü artışlar gerçekleşmiş, özellikle kırmızı et fiyatları bu gelişmede öne çıkmıştır.

12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentileri gerilerken, yıl sonu beklentileri, Enflasyon Raporu tahminlerimizin üzerinde seyretmiştir. Öngörülerimizin aksine, yılın ilk çeyreğinde toplam talep koşulları güçlü seyretmiş, kredi kullanımında artış gerçekleşmiştir. Reel ücretlerdeki artış yurt içi talep koşullarını destekleyen bir unsur olmuştur.

Geçmiş enflasyona endeksleme davranışı, hizmet enflasyonunda ataletin korunmasını beraberinde getirmiş, kira alt grubu bu bağlamda öne çıkmıştır. Enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak, politika faizinde güçlü bir artış ve parasal koşullarda ek sıkılaşma yaptığımızı hatırlatmak isterim.

Ana gruplar bazında incelediğimizde, son dönemde hizmetler grubundaki fiyat artışlarının, diğer gruplara kıyasla daha güçlü olduğunu görüyoruz.

Nisan ayı itibarıyla yıllık enflasyon temel mal grubunda yüzde 57 civarındayken, hizmet grubunda yüzde 97’dir. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi tarihsel eğiliminin üzerinde seyrederek, fiyat artışlarının sektör geneline yayılmaya devam ettiğine işaret etmektedir.

Sektörün emek-yoğun yapısı kısmen bu gelişmeyi açıklarken, geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkisi, özellikle yönetilen-yönlendirilen kalemler, kira, sağlık ve eğitim hizmetleri üzerinde hissedilmiştir. Bu hizmet kalemleri, şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir süreye yayılmasına neden olmaktadır.

Ayrıca, başta kırmızı et olmak üzere, gıda fiyatlarında süregelen yüksek artışlar da lokanta-otel fiyatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu doğrultuda, hizmet enflasyonu aylık bazda yavaşlamakla birlikte, yüksek bir seyir izlemektedir.

Hizmet enflasyonu, ataleti yüksek ve görece düşük olmak üzere ikiye ayrıştırıldığında, yüksek seyri sürükleyen bileşenin “ataleti yüksek olan kalemler” olduğu görülmektedir. Diğer taraftan, bu kalemlerdeki enflasyonun son dönemde yavaşlıyor olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.

Küresel gelişmelere baktığımızda da kompozisyon olarak benzer bir eğilim görmekteyiz. Zira, hizmet enflasyonundaki katılık, gelişmiş ülkelerde manşet enflasyonun hedeflere yaklaşmasını yavaşlatan önemli bir faktör olmuştur.

Gerek ABD gerekse Euro Bölgesi’nde hizmet enflasyonu; manşet enflasyonun ve hedeflerin belirgin şekilde üzerindedir. Türkiye’de hizmet enflasyonundaki yüksek seyrin önemli bir bileşeni de kiralardır. Bu doğrultuda, konut piyasasındaki gelişmeleri öncü gösterge olarak yakından takip ediyoruz.

Enflasyondan korunma saiki ile artan talep ve depremin yol açtığı arz-talep dengesizlikleri konut fiyatlarında yüksek oranlı artışlara sebep olmuştu. Söz konusu gelişmelerin etkileri, kiralara gecikmeli ve belirgin bir şekilde yansımaktadır.

Parasal sıkılaştırma sonrasında ise, konut fiyatlarındaki artış hızı önemli ölçüde yavaşlamıştır. Konut fiyatlarının artış eğilimi tüketici enflasyonundaki eğilimin altında seyretmektedir. TCMB bünyesinde yapılan çalışmalar, diğer unsurların yanı sıra konut fiyatları değişiminin, kira enflasyonunu aynı yönde etkilediğine işaret etmektedir.

Dolayısıyla, konut fiyatlarındaki yavaşlamanın, ilerleyen dönemde gecikmeli olarak kira artışını sınırlayabileceğini değerlendiriyoruz. Öte yandan, parasal sıkılaştırmanın, kısa vadede, mal enflasyonu üzerindeki etkisi daha belirgindir. Ayrıca, döviz kurunun dayanıklı tüketim malı fiyatlarına geçişkenliği yüksektir.

Türk lirasındaki istikrarlı seyir, finansal koşullardaki sıkılaşma ve iç talebin zayıflaması, önümüzdeki dönemde dayanıklı tüketim malları başta olmak üzere mal grubunda fiyat artışlarının yavaşlamasına neden olacaktır. Enflasyon beklentilerinin tahmin aralığına yakınsaması, dezenflasyon açısından kritik önemdedir.

Enflasyonda yaşanan yukarı yönlü sürprizlerin de etkisiyle beklenti eğrisinin şubat ve mart aylarında yukarıya kaydığı gözlenmiştir. Mart ayındaki parasal sıkılaştırma sonrasında ise bu eğilim sona ermiştir. Birinci çeyrekte anket katılımcıları 3,8 puanlık yukarı yönlü enflasyon sürprizi yaşamış, ancak yıl sonu enflasyon beklentilerini 2,1 puan ile daha sınırlı bir oranda güncellemiştir.

Mevcut durumda, beklentiler, bir önceki Enflasyon Raporundaki yıl sonu enflasyon tahminimize üç ay gecikmeyle gelineceğine işaret etmektedir. Ayrıca tüketici eğilim anketi mikro verileri, tüketicilerin enflasyon beklentilerinin de seviyesi yüksek olmakla birlikte, son dönemde bir miktar düşüş kaydettiğini göstermektedir. Bu konuya dair daha detaylı bilgi için ilgili kutu çalışmamızı inceleyebilirsiniz.

Kararlarımızın enflasyon beklentilerinde iyileşme sağlayacağını ve piyasa beklentileriyle ara hedeflerimiz arasındaki farkın kapanacağını öngörüyoruz.

Para politikası

Bildiğiniz gibi, 2023 yılı haziran ayında dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini başlattık. Bu çerçevede, politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 50 düzeyine çıkardık.

Mart ayında, teknik bir ayarlama olarak faiz koridorunu genişlettik. Ayrıca, ekonomik birimlerin beklentilerindeki ayrışma ve olası oynaklıklara karşı, parasal aktarımın etkinliğini artırmak amacıyla, makroihtiyati politikaları uygulamaya devam ediyoruz.

Bu kapsamda, iç talepteki dengelenmeyi desteklemek amacıyla, Türk lirası ticari ve ihtiyaç kredisi büyüme sınırlarını yüzde 2’ye düşürürken, kredi büyümesine dayalı zorunlu karşılık tesisi uygulaması getirdik ve menkul kıymet tesisini kaldırdık. Ayrıca kredi kartı azami faiz oranlarını yükselttik.

Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve Türk lirası mevduatın payının artırılması için hedeflere bağlı olarak, Türk lirası zorunlu karşılıklara faiz ödemesine başlarken, TL mevduat payı artış hedeflerini güncelledik.

Diğer yandan, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde menkul kıymet tesis uygulamasını bugün itibarıyla tamamen sonlandırdık. Böylece, tahvil piyasasının işlevselliğinin artmasını, getiri eğrisinin normalleşmesini ve parasal aktarımın güçlenmesini sağladık.

KKM kur farkı ödemelerinin ve 2023 son çeyreğinde artan TCMB taraflı swap bakiyesinin yol açtığı likidite fazlasını sterilize ettik. Zorunlu karşılıklarda yaptığımız artışlarla piyasadan 1 trilyon TL’den fazla likidite çektik. Likidite fazlasının sterilizasyonu için aralık ayında TL depo alım ihalelerine başladık.

Sistemde ortaya çıkan geçici likidite fazlasını depo alım işlemleriyle sterilize ediyoruz. Likidite gelişmelerini yakından takip ederek, sterilizasyon araçlarını gerektiğinde etkin bir şekilde kullanacağız. Parasal sıkılaştırmamız finansal piyasalara hızlı ve güçlü şekilde yansımaktadır. Konuşmamın bu bölümünde, politikalarımızın finansal koşullar üzerindeki etkilerinden bahsedeceğim.

Mart ayındaki faiz artışı ve makroihtiyati düzenlemeler sonrasında, ticari kredi faizi yaklaşık 14 puan, tüketici kredisi faizi 18 puan ve mevduat faizi 15 puan artmıştır. Kredi faizlerinin geldiği seviye, kredi büyümesinin yavaşlamasına ve iç talebin dengelenmesine katkı verecektir.

Türk lirası mevduat faizlerinin seviyesi ise, sistemde TL mevduat payı artışını desteklemektedir. Nitekim son veriler, yabancı para mevduattan Türk lirası mevduata geçişin hızlandığına işaret etmektedir. Para politikası duruşumuz ve makroihtiyati çerçeve, mevduat faizlerinin Türk lirasına geçişi destekleyecek seviyelerde kalmasını ve tasarrufların artmasını sağlayacaktır.

Tüketici kredilerinin, iç talepteki dengelenmeyi tesis edecek bir hızda seyretmesi kritik önemdedir. 2024 yılının ilk çeyreğinde artan belirsizlik algısı nedeniyle kredi talebinin hızlanması, tüketici kredi büyümesinin, kredi kartı ve ihtiyaç kredisi kaynaklı artmasına neden olmuştu.

Attığımız sıkılaştırıcı adımlarla, nisan ayında tüketici kredisi büyümesi zayıflayarak, 2023 yılı son çeyrek ortalamasının da altına gerilemiştir. Ticari krediler ise şubat ayına kadar istikrarlı seyretmekteydi. Ancak, mart ayında öngörülerin üstünde bir kredi talebi görülmesiyle birlikte kısa sürede ticari kredi büyümesi güçlendi.

Beklentilerin de etkisiyle oluşan bu talebi dengelemek amacıyla, faiz artışının yanı sıra, ihtiyaç kredisinde olduğu gibi kredi büyüme sınırını aşağı çektik ve zorunlu karşılık tesisi uygulamasını başlattık. Bu adımlar sonrasında TL ticari kredi büyümesi gerilerken, son dönemde yabancı para kredilerin arttığını gözlemliyoruz.

Şubat ve mart aylarındaki yabancı para mevduata yönelik güçlü talep, mart ayında alınan kararlarla, hızlı bir şekilde ortadan kalkmıştır. Nisan ayında TL mevduat 539 milyar TL artarken, parite etkisinden arındırılmış yabancı para mevduat ve kur korumalı mevduat, sırasıyla 6,2 milyar dolar ve 19 milyar TL azalmıştır.

Böylece, son 8 ayda, Türk lirası mevduat payı yaklaşık yüzde 32’den yüzde 44’e yükselirken, Kur Korumalı Mevduatın payı yüzde 26’dan yüzde 14’e gerilemiştir. Para politikası duruşumuz ve uygulamakta olduğumuz makroihtiyati çerçeve, TL mevduata geçiş eğilimine katkı vermeye devam edecektir.

Parasal sıkılaşma ile uyumlu olarak getiri eğrisinin negatif eğimi, son Rapor döneminden bu yana, belirginleşmiştir. Menkul kıymet tesisinin kaldırılması da sağlıklı fiyat oluşumunu destekleyecektir. Mevcut politika bileşimi, Türkiye’ye yönelik risk algısının iyileşmesini ve risk priminin düşmesini sağlamıştır.

Türkiye’nin risk primindeki iyileşme, yılbaşından itibaren yavaşlamıştır. Artan döviz kuru oynaklığı ve rezerv görünümündeki bozulma, mart ayında risk algısını zayıflatmıştır.

Mart ayı içerisinde aldığımız kararlar ile sıkı para politikası duruşumuz pekiştirilmiş, uyguladığımız politikalara olan güven artmış ve rezerv görünümü iyileşmiştir. Bu gelişmelerle risk primi, yeniden 300 baz puan seviyesinin altına gerilemiştir.

Tüm bu görünüm, Türkiye’ye yönelik portföy akımlarını desteklemiştir. Jeopolitik risklerin yükseldiği ve küresel risk iştahının azaldığı nisan ayında, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışları gözlenirken, Türkiye’ye giriş gerçekleşmiştir. Portföy girişleri, DİBS piyasasında yoğunlaşırken offshore swap kanalıyla da girişler artmaktadır.

Son Rapor döneminden mart ayı PPK toplantısına kadar olan süreçte, rezervlerde bir düşüş yaşanmıştı. Mart toplantısında yaptığımız ilave parasal sıkılaştırma, yurt içi ve yurt dışı yerleşiklerin Türk lirasına güvenini artırmış ve rezervlere olumlu yansımıştır.

Nitekim, 22 Mart – 26 Nisan döneminde, yabancı para cinsi mevduat 7 milyar dolar gerilerken, rezerv yönetimi kapsamında, TCMB taraflı swap bakiyesi önemli ölçüde azaltılmıştır. Bu dönemde, brüt rezervler yatay seyrederken, swap hariç net rezerv 16,4 milyar dolar iyileşmiştir.

Swap hariç net rezervlere bugün itibarıyla baktığımızda ise son iki haftada 18 milyar dolarlık bir ek iyileşme görmekteyiz. Böylece, ilgili dönemde swap hariç net rezervler toplam 34 milyar dolar artmıştır.

Orta vadeli tahminler

Şimdiye kadar özetlediğim ve tahminlerimizin başlangıç noktasını ortaya koyan iktisadi görünümün ardından sizlerle orta vadeli tahminlerimizi paylaşacağım. Dış talebe ilişkin varsayımlarımızı 2024 yılı için sınırlı bir miktar yukarı yönlü güncelledik, 2025 yılı için ise sabit tuttuk.

Konuşmamın başında bahsettiğim petrol ve emtia fiyatlarındaki görünüm çerçevesinde, 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin ham petrol ve ithalat fiyatları varsayımımızı yukarı yönlü güncelledik. Son dönemde gıda fiyatlarındaki görünümü göz önünde bulundurarak, gıda fiyatları varsayımımızı 2024 yılı için yaklaşık 1 puan artırdık.

Orta vadeli tahminler oluşturulurken, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ve ekonomi politikalarındaki eşgüdümün korunacağı bir görünüm esas alınmıştır.

Bu çerçevede, 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarı güncelleyerek yüzde 38’e çektik. 2025 ve 2026 tahminlerini sırasıyla yüzde 14 ve yüzde 9 seviyesinde koruduk. Orta vadede ise enflasyonun yüzde 5’te istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktaları da 2024 yılı için yüzde 34 ve 42, 2025 yılı için ise yüzde 7 ve 21’e tekabül etmektedir.

25 m3 bedelsiz doğal gaz kullanımı düzenlemesinin sona ermesi, mayıs ayında aylık enflasyonu 0,7 puan yukarı yönlü etkileyecektir. Bunun yanı sıra, olumsuz baz etkisiyle enflasyon mayıs ayında zirveye ulaşacaktır. Böylece, politika iletişiminde sıklıkla vurguladığımız geçiş döneminin sonuna gelmiş olacağız.

Para politikasındaki kararlı duruşumuz, yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla aylık enflasyonun ana eğilimini düşürecektir. Böylelikle, yılın geri kalanında enflasyonun istikrarlı olarak gerileyeceği dezenflasyon dönemine gireceğiz.

Bu dönemde, olumlu yöndeki baz etkileri ve daha önemlisi enflasyonun ana eğilimindeki düşüşün devamı etkili olacaktır. Mevsimsellikten arındırılmış ortalama aylık enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 2,5 civarına, son çeyrekte ise yüzde 1,5’in bir miktar altına gerileyeceğini öngörüyoruz.

Sıkı parasal duruşun sürdürülmesi ve hizmet enflasyonundaki katılığın zayıflamasıyla, enflasyonun ana eğiliminde gerileme 2025 yılında da devam edecektir. 2024 yılı tahmin güncellemesinin nedenlerine bakacak olursak, yılın ilk çeyreğindeki makroekonomik gelişmelerin belirleyici olduğunu görüyoruz.

Dirençli seyreden talep koşulları nedeniyle yılın ilk yarısında çıktı açığının önceki rapor öngörülerine göre daha yukarıda olacağını tahmin ediyoruz. Sıkı para politikası ve maliye politikasının eşgüdümünün katkısıyla, iç talepteki dengelenme süreci devam edecektir.

Bu görünüm altında, çıktı açığı tahmini güncellememiz 2024 yılı enflasyon tahminimizi 0,4 puan artırıcı yönde etkilemiştir. Türk lirası cinsi ithalat fiyatları, gıda enflasyonu ve yönetilen yönlendirilen fiyat varsayımlarımızdan gelen toplam etkiyi -0,2 puan olarak hesaplıyoruz. Son dönemde, enflasyonun ana eğilimi öngörülerimizden daha yüksek gerçekleşmiştir.

Sıkı para politikası duruşu ve politika eşgüdümü başlangıç koşullarındaki bu bozulmayı kısmen telafi edecektir. Bu sayede, ana eğilimin yıl sonu enflasyonuna etkisinin 1,8 puan ile sınırlı kalacağını tahmin ediyoruz. Para politikasındaki sıkı duruşumuzu fiyat istikrarı sağlanana kadar kararlılıkla sürdüreceğiz.

Bu süreçte iki ana koşul gözeteceğiz: Birincisi, aylık enflasyonun ana eğiliminin, belirgin ve kalıcı bir düşüş göstermesidir. Bu kapsamda, ana eğilim, iç talep, ithalat ve finansal koşullara ilişkin göstergeleri yakından izliyoruz.

İkincisi ise, enflasyon beklentilerinin öngörülen tahmin aralığına yakınsamasıdır. Bu çerçevede, geniş kapsamlı enflasyon beklentisi göstergelerini takip ediyoruz. Mart ayında attığımız adımların etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaşmıştır. Bu durumun etkisini krediler üzerinde görmekteyiz.

Önümüzdeki dönemde bunun talebi zayıflatacağını, fiyatlama davranışlarına olumlu yansıyacağını ve dezenflasyon sürecini güçlendireceğini öngörüyoruz. Bu süreçte, maliye politikalarının katkısı ve yönetilen-yönlendirilen fiyatların eşgüdüm halinde belirlenecek olması, dezenflasyon sürecini destekleyecektir.

Aylık enflasyonun ana eğiliminde, belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri, öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise, para politikası duruşumuzu sıkılaştıracağız.

Konuşmama son vermeden önce altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı; sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Merkez bankaları, bu unsurlara en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak yaparlar. Bu bilinçle, TCMB olarak önemli adımlar attık. Kalıcı fiyat istikrarını sağlayana kadar, sıkı para politikası duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz.

Haziran’dan itibaren yaşayacağımız dezenflasyon sürecinde, enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı: Enflasyon Tahminleri Beklentilerle Uyumlu

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, 2025 yıl sonu için belirlenen enflasyon tahmininin ve belirsizlik aralığının mevcut beklentilerle uyumlu olduğunu vurguladı.

Fatih Karahan, her enflasyon raporu öncesi güncel veriler ışığında tahminlerini değerlendirdiklerini söyledi. “Şu anki değerlendirmelere göre ciddi bir bozulma olmadığını düşünüyoruz” diyen Karahan, tahminlerinde herhangi bir güncelleme yapılmadığını belirtti.

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı. CHP’li milletvekilleri, geçtiğimiz bir buçuk ay içerisinde yaklaşık 57 milyar dolarlık bir rezerv kaybı yaşandığını ifade etmişti.

Ancak Karahan, bu eleştirilerle ilgili olarak yalnızca düşüşe odaklanmanın doğru olmayacağını belirterek futbol maçı örneği verdi. “5-2 biten bir maçta size ‘Maç nasıl geçti?’ denildiğinde, ‘2 gol yedik’ demezsiniz; ‘5 gol attık, 2 gol yedik, net olarak 3 farkla kazandık’ dersiniz” ifadelerini kullandı.

Ekonomim’in haberine göre Karahan, rezervlerin durumunu değerlendirirken, mevcut seviyelerin yeterli olmadığını ve önümüzdeki dönemde piyasa koşulları uygun oldukça rezerv biriktirmeleri gerektiğini vurguladı. “Rezerv yeterliliği konusunda açıkçası tam anlamıyla yeterli değiliz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde piyasa koşullarına göre rezerv biriktirmeye devam etmemiz gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

Muhalefet milletvekillerinin, Merkez Bankası’nın altın satışı yaptığına dair soruları üzerine Karahan, 2024 yılında ne yurt içi ne de yurt dışında altın satışı yapılmadığını belirtti. 2024 yılı faaliyet raporlarında da bu durumun açıkça yer alacağını ifade eden Karahan, Merkez Bankası sahipliğindeki altın miktarının 50 ton arttığını söyledi.

Karahan, daha önce yaptıkları swap işlemleri nedeniyle altın miktarındaki bazı değişikliklerin görüldüğünü belirterek, “Geçen sene swap işlemlerini kapattık, bu nedenle emanet tuttuğumuz altın 65 ton azaldı. Ancak, sahipliğimizdeki altın 50 ton arttı” dedi. Böylece, Merkez Bankası’nın sahip olduğu altın miktarının şu anda 508,9 ton olduğunu belirten Karahan, geçen yıl ile kıyaslandığında bu miktarın 50 ton arttığını açıkladı.

“Enflasyon tahminleri beklentilerle uyumlu”

Karahan, milletvekillerinin enflasyon tahminlerinin güncellenmesi ile ilgili sorularına da yanıt verdi. 2025 yıl sonu için belirlenen enflasyon tahmininin ve belirsizlik aralığının mevcut beklentilerle uyumlu olduğunu vurgulayan Karahan, her enflasyon raporu öncesi güncel veriler ışığında tahminlerini değerlendirdiklerini söyledi. “Şu anki değerlendirmelere göre ciddi bir bozulma olmadığını düşünüyoruz” diyen Karahan, tahminlerinde herhangi bir güncelleme yapılmadığını belirtti.

Paylaşın

Merkez Bankası Başkanı: Sıkı Para Politikası Sürecek

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşunu sıkılaştıracağız.”

Karahan, “Para politikasını enflasyonu önce tek haneli rakamlara, orta vadede ise yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, TCMB 92. hesap dönemi olağan genel kurul toplantısında konuştu. Fatih Karahan’ın konuşması şöyle:

“Cumhuriyetimizin 100. yılını gururla kutladığımız 2023 yılı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB), toplumsal refaha en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak sunacağının bilinciyle faaliyetlerini yürüttüğü ve bu yönde kararlı adımlar attığı bir yıl olmuştur.

Genel Kurul’da görüşeceğimiz gündem maddelerine geçmeden önce 2023 yılından bu yana makroekonomik gelişmelere dair değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak ve uygulamakta olduğumuz para politikası hakkında bilgi vermek istiyorum. Konuşmamın son bölümünde ise kısaca 2023 yılı faaliyetlerimize değineceğim.

2023 yılı küresel iktisadi faaliyetin zayıf seyrettiği bir yıl olmuştur. Özellikle ihracat yaptığımız ülkelerde kademeli olarak azalan büyüme oranları, 2023 yılında da gerilemesini sürdürmüştür. Küresel enflasyon ise bir önceki yılda ulaştığı yüksek seviyelere kıyasla belirgin şekilde gerilemekle birlikte, merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde kalmayı sürdürmüştür. Bu dönemde enflasyonun hedefin üzerinde seyrettiği ülkelerde parasal sıkılaştırma devam etmiştir.

Ülkemizde ise 2023 yılının ilk yarısında iç talep kaynaklı güçlü seyreden iktisadi faaliyet, yılın ikinci yarısında ivme kaybetse de gücünü korumuştur. Üretim tarafında hizmetler sektörü büyümenin temel sürükleyicisi olarak öne çıkmıştır. Sanayi sektörü deprem kaynaklı etkiler ve dış talepteki zayıf seyir nedeniyle yılın ilk yarısında büyümeye negatif katkı vermiş, ikinci yarıda ise katkısı pozitife dönmüştür.

Harcamalar tarafında nihai yurt içi talebin katkısı yüksek seviyesini korumakla birlikte, özel tüketim büyümesindeki yavaşlamanın da etkisiyle yılın ikinci yarısında gerilemiştir. Net ihracatımız ise küresel iktisadi faaliyetteki zayıf seyir nedeniyle yıl boyunca yıllık büyümeye negatif katkı vermiştir. Ancak sıkı para politikasının da etkisiyle ithalat yılın ikinci yarısında azalırken ihracatımız görece güçlü kalmıştır.

Cari işlemler dengesi 2023 yılında 45,4 milyar ABD doları açık vermiştir. Cari işlemler açığına en yüksek negatif katkı enerji dengesinden gelmiştir. Altın ve enerji hariç dış ticaret dengesi ise güçlü iç talebin de etkisiyle cari dengeye negatif katkı verirken, hizmet kalemlerinin cari dengeye pozitif katkısı artarak sürmüştür.

Yıllık tüketici enflasyonu, 2023 yılında yüzde 64,8 olarak gerçekleşmiştir. Enflasyon yılın ilk yarısında baz etkilerine ek olarak, döviz kurundaki yatay seyir, yabancı para cinsi ithalat fiyatlarındaki düşüş ve enerji sübvansiyonlarının etkisiyle gerilemiştir. Böylece, haziran ayında yıllık enflasyon yüzde 38,2 olmuştur. Parasal koşulların etkisiyle kredi büyümesinde gözlenen yüksek oranlı artışlar, ücret güncellemeleri ve hane halkına yapılan transferler yılın ilk yarısında enflasyon üzerinde talep yönlü etkileri belirgin hale getirmiştir.

Şubat ayında yaşadığımız depremler nedeniyle oluşan arz-talep dengesizlikleri ile yeniden inşa faaliyetlerinin kamu maliyesi üzerindeki kısa ve orta vadeli etkileri enflasyon üzerindeki baskıları artırmıştır. Bu gelişmeler, fiyatlama davranışlarını olumsuz etkileyerek, yılın ilk yarısında gerileyen enflasyonun ikinci yarıda artmasına zemin oluşturmuştur.

2023 yılının üçüncü çeyreğinde, yurt içi talepte süregelen güçlü seyrin birikimli etkileri, vergi ayarlamaları, döviz kuru gelişmeleri, ücret artışları, hizmet enflasyonundaki katılık ve ham petrol fiyatlarındaki ani yükseliş enflasyon dinamiklerinde etkili olmuştur.

Ayrıca birden fazla sayıda tarihsel olarak yüksek boyutlarda olan şokların bir arada gerçekleşmesi, bu şokların fiyatlara geçişini hızlandırarak üçüncü çeyrekte enflasyonun belirgin şekilde yükselmesine neden olmuştur. Bu gelişmeler çerçevesinde enflasyon, haziran-eylül ayları arasında 23,3 puan artarak yüzde 61,5 seviyesine ulaşmıştır. Yılın dördüncü çeyreğinde, ana eğilimdeki iyileşme ile tüketici fiyatları yıllık enflasyonu yılı yüzde 64,8 ile tamamlamıştır.

Yılın ilk yarısında yurt içi talepteki güçlü seyrin cari işlemler dengesine ve finansman koşullarına olumsuz yansımalarını özetlemiştim. Bu sürece uluslararası rezervlerdeki azalışın da eşlik etmesi finansal piyasalarda oynaklıkları artırarak fiyatlama davranışlarında belirgin bir bozulmaya yol açmıştı.

Bu gelişmeler karşısında, 2023 yılı haziran ayında, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini başlattık. Bu çerçevede, yüzde 8,5 olan politika faizini, haziran ayında yüzde 15’e, temmuz ayında yüzde 17,5 ve ağustos ayında yüzde 25’e yükselterek parasal sıkılaştırma sürecinin enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar devam edeceği yönünde kamuoyu ile bir iletişim yaptık.

Enflasyonun yılın üçüncü çeyreğinde öngörülerimizin üzerinde gerçekleşmesi, hizmet fiyatlarındaki katılık ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam etmesi nedeniyle, eylül-aralık döneminde parasal sıkılaşmayı sürdürerek politika faizini yüzde 25’ten yüzde 42,5’e çıkardık.

Parasal sıkılaştırmayla eşanlı olarak, makroihtiyati çerçevede, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleşme sürecini yürüttük. Bu süreci ayrıca, seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma adımları ile de destekledik. Özetle, haziran-aralık döneminde politika faizini toplamda 34 puan artırarak yüzde 8,5 düzeyinden yüzde 42,5’e yükselttik.

2024 yılı ocak ayına geldiğimizde enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında başlayan dengelenmenin devam ettiğini değerlendirerek politika faizini yüzde 45’e yükselttik, şubat ayında ise parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini ve parasal aktarımı destekleyen diğer politika adımlarını da göz önünde bulundurarak sabit tuttuk.

Ancak, şubat ayında aylık enflasyonun ana eğilimi, hizmet enflasyonu öncülüğünde, öngörülenden yüksek gerçekleşti. Enflasyon üzerindeki riskler ve enflasyon görünümündeki bozulmayı dikkate alarak mart ayında politika faizini 5 puan artırarak yüzde 50 düzeyine yükselttik. Ayrıca, operasyonel çerçevede değişikliğe giderek, Merkez Bankası gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar verdik.

Burada birkez daha vurgulamak isterim ki, bu değişiklik, faiz oranlarının geldiği yüksek seviye göz önünde bulundurularak yapılan teknik bir düzeltmedir. Bir diğer ifade ile, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını temel politika faizi olarak kullanmaya devam edeceğiz.

Mart ayında aylık enflasyonun ana eğilimi, devam eden zayıflamaya rağmen öngörülerimizden yüksek gerçekleşti. Tüketim malı ve altın ithalatındaki seyir cari dengedeki iyileşmeye katkı verirken, yakın döneme ilişkin diğer göstergeler yurt içi talepte direncin sürdüğüne işaret etti. Diğer taraftan, mart ayındaki politika adımlarımızın etkisiyle finansal koşullar önemli ölçüde sıkılaştı.

Yaptığımız parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki etkilerini yakından izliyoruz. Bu doğrultuda, Nisan ayı toplantımızda parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizini sabit tutmakla birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşumuzu koruduğumuzun altını çizmek isterim.

Haziran ayından bu yana uygulamakta olduğumuz parasal sıkılaştırmanın etkileri finansal koşullar üzerinde gözlenmiş, kısmen talep koşullarına da yansımıştır. 2023 yılının ikinci yarısında dış finansman koşullarında belirgin bir iyileşme, rezervlerde artış, cari dengede iyileşme, Türk lirası mevduat payında yükselme ve Türk lirası varlıklara talepte güçlenme görülmüştür. Tüm bu gelişmeler Türk lirasında istikrarlı seyre ve para politikasının etkinliğine katkıda bulunmuştur.

Parasal sıkılaşmanın da desteğiyle 12 ve 24 ay sonrası enflasyon beklentilerinde eylül ayı itibarıyla başlayan iyileşmenin devam ettiğini, yıl sonu enflasyon beklentilerinin ise halen Enflasyon Raporlarında paylaştığımız tahminlerimizin üzerinde olduğunu görmekteyiz.

Sadeleşme kapsamında, attığımız kararlı adımların etkilerini, piyasa mekanizmasının işlevselliğinin artması ve parasal aktarım mekanizmasının güçlenmesi şeklinde gözlemlemekteyiz. Bu süreçte, finansal sistemde Türk lirası mevduatın payı artarken kur korumalı ve döviz cinsi mevduatın payının gerilemesi, finansal istikrarın yanında parasal aktarımı da güçlendirmektedir.

Bankacılık sisteminin aracılık fonksiyonunu azami etkinlikte yerine getirebilmesi, dezenflasyon sürecinin başarılı bir şekilde gerçekleşebilmesi için ön koşuldur. Bu çerçevede, bir taraftan sadeleşme adımları uygularken, diğer taraftan kredi büyümesi ve mevduat faizinde öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizmasını destekleyecek adımlar atıyoruz.

Uyguladığımız parasal ve miktarsal sıkılaştırıcı adımların etkisi ile mart ayından bu yana belirgin şekilde yavaşlayan toplam kredi büyümesinin yurt içi talepteki dirençli seyri zayıflatmasını bekliyoruz. Böylece iç talepte dengelenme ile birlikte sağlıklı bir dezenflasyon sürecine gireceğimizi değerlendiriyoruz.

Aylık fiyat gelişmelerini yakından takip ediyoruz. Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanıp, enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz.

Enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşunu sıkılaştıracağız. Para politikasındaki kararlı duruşumuzun; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile aylık enflasyonun ana eğilimini düşüreceği ve dezenflasyonun 2024 yılının ikinci yarısında tesis edileceğini öngörmekteyiz.

Konuşmamın son bölümünde 2023 yılındaki bazı önemli faaliyetlerimizi özetlemek istiyorum. Konuşmamın önceki bölümünde detaylı olarak açıkladığım üzere, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için 2023 yılının ikinci yarısından itibaren güçlü bir parasal sıkılaştırma yaptık.

Ancak, para politikaları uygulamalarımız kadar bu politikaların etkin iletişimi ve diğer paydaşlarla eşgüdümü de büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, fiyat istikrarını sağlama temel amacımız doğrultusunda aldığımız politika kararlarını tüm paydaşlara anlatmak ve etkin bir beklenti yönetimi sağlamak üzere yalın, şeffaf ve çift yönlü bir iletişim politikası yürüttük.

2023 yılında teknolojik ve finansal altyapıyı daha yoğun ve etkin kullanmaya yönelik adımlar attık. Bunlardan bazılarına kısaca değinmek istiyorum. Nakit işlemlerinde bilişim altyapısını güçlendirdik. Yaptığımız teknolojik yatırımlarla günlük banknot işleme kapasitemizi artırdık.

Bilişim teknolojileri alanında, üstün teknolojik altyapı vizyonumuzla uyumlu olarak ihtiyaç duyulan sistemlerin oluşturulmasına ve bu sistemlerin güvenliği ile sürekliliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalarımıza 2023 yılında da devam ettik.

FAST sistemine gösterilen yoğun ilgi ve ödemeler ekosisteminin dinamik gereksinimlerini göz önünde bulundurarak para transferlerinde FAST işlem tutar limitlerini yükselttik. Dijital Türk Lirası Projesi’nin birinci faz çalışmaları kapsamında elde edilen bulguları geniş kapsamlı bir değerlendirme raporu ile paylaştık.

Bir kez daha vurgulamak isterim ki, TCMB’nin temel amacı ve önceliği fiyat istikrarını sağlamaktır. Para politikasını bu amaç doğrultusunda, enflasyonu önce tek haneli rakamlara, orta vadede ise yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlemeye devam edeceğiz.”

Paylaşın

Kredi Kartı Limitlerine Ve Taksit Sayılarına Yeni Düzenleme Gelebilir

Geçen yıl 2,5 katına çıkan kredi kartı harcamalarına ilişkin konuşan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, “Aralık ayında kredi kartı harcamalarında yükselme oldu. Bunu not ettik, farkındayız” dedi ve ekledi:

“Bunun geçici olup olmadığı henüz çok net değil. Asgari ücretin artacağı bekleniyordu. Bu nedenle bazı harcamalar öne çekilmiş olabilir ama bundan bağımsız olarak kredi kartlarında düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda birkaç fikrimiz var, çalışmalarımız sürüyor. Belirli bir aşamaya geldiğinde kamuoyuyla paylaşacağız.”

Dünya gazetesi konuyla ilgili geçen ay yaptığı bir haberinde bankacıların kredi kartında yaşanan hızlı artışa yönelik tedbir alınması gerektiği konusunda uyarılar yaptığını aktarmıştı. Buna göre kredi kartı limitleri ve taksit sayılarına yönelik yeni düzenlemelerin gelebileceği düşünülüyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de kredi kartı borçlarıyla ilgili yaptığı bir açıklamada yeni bir düzenlemenin sinyalini vermiş, kredi kartı kullanımına ve kredilere sınırlama getirileceğinin mesajını vermişti.

Eylül ayında bu konuda bir açıklama yapan Şimşek, “Kredi kartları, bireysel kredi, taşıt kredisi ve ikinci konut kredisinde sadece faizleri artırarak değil, bankalar üzerinden kredi verme iştahını keserek de kredi büyümesini düşüreceğiz. Başkasının parasıyla, krediyle, kartla zenginlik olmaz” demişti.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre; Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, sosyal medya hesabında yaptığı yorumunda, “İnsanların zaruri ihtiyaçlarını kredi kartları üzerinden karşıladığını biliyoruz” dedi.

Prof. Dr. Emre Alkin ayrıca, “Kredi kartı harcamalarının artışının yükselen fiyatlar olduğunu idrak etmeden atılacak adımların büyük bir hata ve doğal olarak büyük bir hoşnutsuzluk yaratacağını söylemem lazım” dedi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) 31 Temmuz 2023’te aldığı kararla havayolları, seyahat acenteleri ile yurt dışı konaklama harcamalarında kredi kartı taksitlendirme seçeneğini kaldırmıştı. Önceki yıllarda da çok sayıda sektöre kredi kartlarıyla yapılan taksitlendirmelere sınırlama getirilmişti.

Beyaz eşya alışverişlerinde en fazla 9 ay, elektronik eşya alımlarında 4 ay, bilgisayar ürünlerinde en fazla 12 ay ve tablet alımlarında 6 ay taksit uygulanabiliyor. Kozmetik ürünlerinde taksitlendirme seçeneği ise tamamen kaldırılmıştı.

Eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Plan’da da kredi kartı kullanımının, parasal istikrarı etkilemeyecek ve tüketim talebini dengeleyecek şekilde uluslararası standartlarda yeniden düzenleneceği belirtilmişti. Karahan Perşembe günü düzenlediği toplantıda aynı zamanda kredi büyümesinde oluşabilecek aşırılıklara da izin vermeyeceklerini belirtti.

Ancak gelen son gelen veriler tüketici kredilerindeki hızlanmanın sürdüğünü gösteriyor. 2 Şubat haftasında 13 haftalık, kur etkisinden arındırılmış ve yıllıklandırılmış tüketici kredileri büyümesi yüzde 22 olarak kaydedildi.

Bloomberg HT’nin haberine göre böylece 1 Eylül haftasından bu yana tüketici kredilerindeki en hızlı büyüme kaydedildi. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları da yüzde 3,4 artışla 1 trilyon 247 milyar TL’ye yükseldi.

Paylaşın

Merkez Bankası’nın ‘Enflasyon Raporu’: Enflasyonla Mücadele Buraya Kadarmış

Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan’ın açıkladığı 2024 yılının ilk enflasyon raporunu değerlendiren ekonomist Tunç Şatıroğlu, “Enflasyonla mücadele buraya kadarmış. Negatif reel faize devam” diyerek tepki gösterdi.

Ekonomist Uğur Gürses, MB’nin enflasyon tahminini değiştirmediğini anımsatarak “Beklentileri çıpalamanın daha önemli olduğunu düşündükleri açık. İleride tahminlerin birkaç puan sapması göze alınmış” dedi.

Öte yandan Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay yüzde 36’lık hedefin değiştirilmemesinin nedenini şu şekilde açıkladı:

“İddialı ama erişilebilir bir hedef, enflasyon beklentilerini aşağı indirmekte ve düzeltmekte iddiasız ve rahat ulaşılabilir bir hedeften çok daha iyidir. Dolayısı ile yaptığımız şeyin doğruluğuna fena halde inanıyoruz.”

Ekonomistler, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) yeni başkanı Fatih Karahan’ın açıkladığı 2024 yılının ilk enflasyon raporunu değerlendirdi.

Tunç Şatıroğlu: “Ek bir faiz artışı gerektiğini şu an değerlendirmiyoruz.” Enflasyonla mücadele buraya kadarmış. Negatif reel faize devam.

Prof. Dr. Veysel Ulusoy: Doğru ölçülüp, yanlış sunulan enflasyonun raporu mu olur! TÜİK binasındaki 8. Kat denetime açılmadan, merkez bankası raporunun bir ekonomik anlamı yoktur.

Özgür Demirtaş: Merkez Bankasının olması gerekenden ERKEN faiz indirmesi bir çuval inciri berbat eder. Yapmamalarını diliyorum.

Hakan Kara: Merkez Bankasının bugün verdiği temel mesaj: Enflasyon eğilimi tahmin ettiğimizden daha iyi gidiyor. Faizi %45’te tutarak yıl sonu enflasyon hedefine ulaşacağımızı düşünüyoruz. Umarım haklı çıkarlar.

Uğur Gürses: Başkan Fatih Karahan’ın Enflasyon Raporu sunumu, içerik sıralaması ve bağlamı anlamında oldukça iyi.

Öte yandan Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay yüzde 36’lık hedefin değiştirilmemesinin nedenini şu şekilde açıkladı:

“Süreç doğru anlaşılmadığında yüzde 36’lık enflasyon tahmininin yukarı yönlü neden revize edilmediği gibi soruları geliyor. Bizim şu an içinde çalıştığımız sistemde, ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti mevduat faizi bağı kopmuş, politika faizi enflasyon bağı kopmuş, faiz kur bağı kopmuş durumdaydı.

Biz yedi aydır tekrar ihdas ediyoruz. Bu bağlar tekrar ihdas edilecek. Veriler birikecek. Alan verileri kullanacaksınız, modelleme yapacaksınız. Oradan sonra da 36’dan 38’e çıkma ihtiyacı duyacaksınız. Modelleme bilen arkadaşlar beni çok iyi anlayacaktır ki bu çok zor ve hatta imkânsıza yakın.

36 hedefini değiştirmekten ziyade o hedefe bizi sürekli yakınsatacak olan önlemleri devreye sokmak çok daha anlamlı. Öbür türlü yaptığınız işe olmayan bir önem atfediyor olursunuz. Bu normalleşme süreci aslında biriken veri ile bağların yeniden kurulması ile modellemede çalışan arkadaşlara uygun ortam sağlayacak. Daha o noktada bile değiliz.

36 hedefi iddialı; ama iddiasız hedef koyan merkez bankası bence oksimorondur. İddialı ama erişilebilir bir hedef, enflasyon beklentilerini aşağı indirmekte ve düzeltmekte iddiasız ve rahat ulaşılabilir bir hedeften çok daha iyidir. Dolayısı ile yaptığımız şeyin doğruluğuna fena halde inanıyoruz.”

Paylaşın