Kovid 19 Salgınında Yaklaşık 15 Milyon Kişi Hayatını Kaybetti

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Kovid 19 hastalığına yol açan koronavirüsten ya da salgın nedeniyle yoğun baskı altında kalan sağlık sistemleri nedeniyle son iki yılda yaşanan can kaybının 15 milyona yakın olduğunu açıkladı.

Bu rakam 6 milyon olarak açıklanan resmi can kaybı sayısının iki katından fazla. Ölümler en fazla Güneydoğu Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında yaşandı.

Birleşmiş Milletler’e bağlı bir kurum olan DSÖ’nün son yayımladığı raporu kmuoyuyla paylaşan Genel Direktör Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu rakamın gelecekteki acil sağlık durumlarının önüne geçilebilmesi için kapasitelerini geliştirmek üzere yatırıma yönlendirilmek için ülkelerin “aklını başına getrirmesi” gerektiğini belirtti.

DSÖ’nün Kovid 19 kaynaklı asıl can kaybı sayısını hesaplamakla görevlendirdiği bilim insanları, Ocak 2020 ile 2021 yılı sonuna kadarlık sürede 13, 3 milyon ila 16,6 milyon kişinin yaşamını yitirdiği tahmininde bulunuyor.

Bu ölümlerin ya koronavirüsten ya da örneğin kanserli hastaların Kovid hastalarıyla dolu hastanelerde tedaviye erişim güçlüğü yaşaması gibi salgının sağlık sistemi üzerinde yarattığı etkilerden dolayı yaşandığı bildiriliyor.

Bu rakamlar ülkelerin rapor ettiği veriler ve istatistik modellemelerinden elde edildi. DSÖ henüz bu rakamın kaçının doğrudan koronavirüs kaynaklı, kaçının ise pandeminin etkisinden dolayı olduğuna dair ayrıntılı döküm yapmadı.

Güney Kore örneği

Amerika Birleşik Devletleri’ndek Yale Halk Sağlığı Okulu’ndan bulaçıcı hastalıklar uzmanı Albert Ko “Bu çalışma fasulye saymaya benziyor ama DSÖ’nün bu rakamları elde etmesi pandemiyi anlamak ve bu salgınla mücadeleyi sürdürürken gelecekteki pandemilerle savaşmak için çok kritik önem taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.

DSÖ’nün çalışmasında yer almayan Ko, örnek olarak Güney Kore’deki halk sağlığına yoğun yatırım yapılması kararının MERS salgınından ağır şekilde etkilenmesi üzerine aldığını belirtti.

Ko’ya göre Güney Kore bu sayede Kovid 19’u kişi başına ölüm oranında ABD’den 20 kat az şekilde etkilenerek atlattı.

Kesin rakam hiç hesalanamayabilir

Pandemi devam ederken Kovid 19 kaynaklı ölümlere ait kesin rakamların hesaplanmasından bazı zorluklar yaşandı.

Örneğin test kapasitesinin sınırlı olması ve ülkelerin Kovid 19 kaynaklı ölümleri farklı hesaplamasından kaynaklanan sebeplerle rakamlar virüsün yaratığı yıkımın yalnızca bir bölümünü gösterdi.

DSÖ’ye bildirilen ve John Hopkins Üniversitesi tarafından ayrı şekilde sayılan resmi hükümet verilerine göre bugüne kadar  6 milyondan fazla koronavirüsten dolayı can kaybı yaşandı.

Öte yandan Washington Üniversitesi’ndeki Sağlıık Ölçüm ve Değerlendirme Enstitüsü’nden bilim insanları  Ocak 2020-Aralık 2021 aralığındaki Kovid 19 ölümlerinin 18 milyonun üzerinde olduğunu hesapladı. Kanadalı araştırmacıların öncülüğünde yürütülen ve Lancet bilimsel dergisinde yayımlanan çalışmaya göre sadece Hindistan’da sayılmayan koronavirüs ölümleri 3 milyondan fazla.

Hindistan ise ölü sayısının resmi açıklanandan daha fazla olduğu iddialarını reddederek DSÖ’nün Kovid 19 ölümlerini sayma metodunu tartışmaya açtı.

Hint hükümetinin bu hafta başında açıkladığı yeni veriler 2020’de bir önceki yıla kıyasla 474 bin daha fazla ölüm yaşandığını gösterdi, ancak hükümet bu durumun salgınla bağlantılı olmadığını belirtti. Hindistan bulaşıcılık derecesi yüksek delta varyantı ülkeyi kasıp kavurduğu ve binlerce kişinin ölümüne neden olduğu dönemde 2021 için hiç bir ölü sayısı tahmini açıklamamıştı.

Yale Üniversitesi’nden Albert Ko, DSÖ’nün çalışmasının pandemiye dair örneği Afrika’nın düşük aşılanma oranına rağmen virüsten en az etkilenen kıta olması gibi bazı gizemleri açıklayabilmek için daha iyi verilere ihtiyaç olduğu görüşünde.

Ko ayrıca İngiltere ve ABD gibi zengin ülkelerde yaşanan yüksek ölümlerin pandemiyle mücadelede kaynağa sahip olmanın tek başına yetmeyeceğini de açığa çıkardı.

İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nden halk sağlığı uzmanı Dr Bharat Pankhania ise Kovid 19’dan kaynaklı gerçek can kaybı sayısının belki de hiç bilinemeyecğine dikkat çekti.

Dr Pankhania “Böylesine büyük bir salgında insanlar oksijensizlikten sokaklarda ölürken, cesetler terkedilirken ya da kültürel inanışlara göre derhal yakılır veya gömülürken kaçkişinin öldüğünü hiç öğrenemeyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

İspanyol gribiyle kıyaslama

1918’de patlak veren İspanyol gribinde can kaybının 100 milyonu bulduğunu tahmin ediyor. Bu salgınla kıyasla Kovid 19 kaynaklı ölümler az görünse de Dr Pankhania modern tıp ve özellikle aşıların son derece hızla geliştirildiği bir çağda bu kadar çok ölümün utanç verici olduğu görüşünde.

İspanyol gribiyle bir diğer kıyaslamanın uzun Kovid olduğuna dikkat çeken uzman “İspanyol gribinde grip vardı ve bazı akciğer hastalıkları yaşanıyordu ama bu kadardı. Oysa Kovid 19’da halen dirençli bir bağışıklık sorunu ile karşı karşıyayız” uyarısında bulundu.

“Uzun Covid’in insanları hangi ölçüde etkilediğinin tam bilinmediğinin altını çizen Dr Pankhania bu kişilerin tekrar eden enfeksiyonlar durumunda ömürlerinin kısalabileceği ya da başka problemlerle karşılacabileceğinin de altını çizdi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Nedeni Belirsiz Hepatit Vakaları 228’e Yükseldi

Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ), İngiltere’de ortaya çıkan ve daha sonra birçok ülkede tespit edilen nedeni belirsiz hepatit görülen çocuk sayısının dünyada en az 228’e yükseldiğini açıkladı.

DSÖ’nün Küresel HIV, Hepatit ve Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar Programı Araştırmacısı Dr. Philippa Easterbrook, örgütün Cenevre merkezindeki basın toplantısında gazetecilerin hepatit vakalarına dair sorularını cevapladı.

Şimdiye kadar 20 ülkeden en az 228 hepatit vakasının doğrulandığını aktaran Easterbrook, merkeze raporlanan 50 vakanın ise araştırıldığını bildirdi.

Easterbrook, nedeni belirsiz hepatit kaynaklı 1 can kaybı bulunduğunu yineleyerek, ülkelerden gelen hepatit kaynaklı can kaybı iddialarının incelendiğini vurguladı.

Endonezya Sağlık Bakanlığı ise 2 Mayıs’ta, nedeni belirsiz hepatit virüsü saptanan 3 çocuğun hastanede hayatını kaybettiğini açıklamıştı.

Şimdiye kadar virüsün görüldüğü 18 çocuğun karaciğer iflasına uğradığı ve karaciğer nakli yaptırdığı bilgisini paylaşan Easterbrook, “Virüsün kaynağına dair bulaşıcı veya bulaşıcı olmayan bütün sebepleri araştırıyoruz. Şimdiye kadar bu virüsün herhangi bir bölge, gıda veya zehirden kaynaklandığına dair bulgu elde edilmedi” dedi.

Easterbrook, vakaların hiçbirisinde yaygın hepatit virüsleri olan Hepatit A, B, C, D ile E’ye rastlanmadığını ve Kovid 19 aşılamasının virüsle alakası olduğuna dair tezlerin doğru olmadığını yineledi.

DSÖ, 16 Nisan’da yaptığı yazılı açıklamada, İngiltere’de 74 çocukta sebebi belirsiz hepatit virüsü tespit edildiğini duyurmuştu. Nisanın sonlarına doğru hepatit virüsü İspanya, Almanya, Polonya, Danimarka, Japonya, ABD, Kanada ve İsrail’de de görülmüştü.

Virüsün tespit edildiği çocuklarda son bir aydır sarılık, ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerin görüldüğü, bazı vakaların ağır karaciğer iltihabı geçirmeleri nedeniyle karaciğer nakli yapılarak tedavi edildiği bildirilmişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Üç Çocuk Açıklanamayan Karaciğer Sorunu Nedeniyle Öldü!

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), şu ana kadar 16 ülkede görülen nedeni belirsiz hepatit virüsünün belirtileriyle ilgili uyarılarını yinelerken, Endonezya’da 3 çocuğun nisan ayında açıklanamayan karaciğer sorunu yüzünden öldüğü açıklandı.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, Endonezya Bağlık Bakanlığı’nın, pazartesi günü yaptığı açıklamayla dünyada gizemli hepatitten ölen çocuk sayısı Avrupa’daki vakayla birlikte 4’e çıktı.

Endonezya Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Jakarta’da hayatını kaybeden çocukların hastaneye kaldırıldığında mide bulantısı, ateş, kusma, sarılık, ishal, bilinç kaybı gibi belirtiler gösterdiğini aktardı.

Karaciğer iltihaplanması ve ciddi hepatit sorunlarının küçük yaşta çocuklarda çok fazla görülmemesi, sağlık yetkililerini bu konuda endişelendiren konuların başında geliyor.

DSÖ’ye göre, gizemli hepatit salgını yüzünden şu ana kadar 16 yaş altı 17 hastaya karaciğer nakli yapıldı. DSÖ, bir başka açıklamasında çocuklarda görülen ve nedeni açıklanamayan hepatit vakalarının sayısının 200’e çıktığını duyurdu.

Avrupa Hastalıkları Önleme Merkezi Direktörü Andrea Ammon, İngiltere’de gizemli hepatit yüzünden hastalanan çocuk sayısının 111’e çıktığını açıkladı. AB ülkeleri içindeyse 55 vaka şu ana kadar kayıtlara geçerken, ABD ve İsrail de gizemli hepatit vakası örülen ülkeler içinde yer alıyor.

DSÖ, İngiltere’de ortaya çıkan ve daha sonra 16 ülkede görülen nedeni belirsiz hepatit virüsünün belirtilerini taşıyanlar için standart hijyen kurallarını uygulama tavsiyesinde bulunuyor.

DSÖ Araştırmacısı Dr. Philippa Easterbrook, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisinin basın toplantısında, virüs bulaşan çok az çocuğun Kovid 19 aşısı yaptırdığı bilgisini paylaşarak, vakaların Kovid 19 aşılamalarıyla bir bağlantısı olmadığını vurgulamıştı.

Hastalığın “gizemli” veya “nedeni belirsiz” olarak tanımlanması, akıllara Kovid 19 virüsünü getirirken, yeni bir “küresel salgın” ihtimalini de gündeme taşıdı. Kovid 19, henüz adı konulmadan önce “gizemli bir akciğer rahatsızlığı” olarak tanımlanıyordu.

Paylaşın

Kızamık Vakalarında Yüzde 80’lik Artış

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2022’nin ilk iki ayında küresel çapta kızamık vakalarının, geçen yılın aynı dönemine oranla yaklaşık yüzde 80 arttığını bildirdi. Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı DSÖ‘nün, bir başka BM örgütü olan UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) ile Cenevre’de yaptığı ortak açıklamada, bu yıl Ocak ve Şubat aylarında 17 bin 338 kızamık vakasının tespit edildiği, geçen senenin ilk iki ayında ise bu rakamın 9 bin 665 olduğu duyuruldu.

Yetkililer, kızamık vakalarının daha da artabileceğini ve koronavirüs pandemisinin bu olumsuz gidişatı tetiklediğini dile getirdi. Çok sayıda ülkede koronavirüsle mücadele öncelendiği için kızamığa karşı aşılamaların iptal edildiği ifade edilirken, pandeminin gücünü yitimeye başlamasıyla beraber sosyal temasların arttığı ve bu durumun da kızamık ve benzeri hastalıkların daha hızlı yayılmasına olanak sağladığı vurgulandı.

Şiddet olayları da kızamığın yayılmasında etkili

DSÖ ve UNICEF yetkilileri, Ukrayna, Etiyopya, Somali ve Afganistan gibi ülkelerde yaşanan şiddet, çatışma ve tehcir olaylarının da kızamığın yayılmasına uygun bir ortam oluşturduğunu belirtti. Ayrıca temiz suya ulaşma sıkıntısı ile asgari hijyen standartlarında banyo/tuvalet ve benzeri sıhhi mekanların eksikliğinin de hastalıkla mücadeleyi zorlaştırdığı kaydedildi.

Özellikle çocukların kızamığa yakalanma riskinin çok daha yüksek olduğunu belirten DSÖ, son 20 yılda bu hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayısının ise büyük oranda düştüğünü, bunun da aşılamalar sayesinde başarıldığını bildirdi. Buna göre 2000 senesinde dünya çapında bir milyondan fazla insan kızamıktan yaşamını yitirirken, bu rakam 2020’de 60 bin 700 olarak kayıtlara geçti.

Bir yılda 21 kızamık salgını

DSÖ ile UNICEF’in açıklamasına göre 2021 yılının Nisan ayından bugüne dek geçen bir yılda, dünya üzerinde 21 büyük kızamık salgını yaşandı. Bunların büyük bölümünün Afrika ve Doğu Akdeniz ülkelerinde görüldüğü kaydedilirken, tespit edilen rakamların, söz konusu ülkelerdeki iletişim sistemlerinin zaman zaman kesintiye uğraması nedeniyle bilinenden çok daha yüksek olabileceği vurgulandı.

Gerekli hijyen koşullarının olmadığı ortamlarda süratle yayılabilen kızamık hapşırma, öksürme ve konuşma esnasında ağızdan çıkan damlacıklarla bulaşıyor. Hastalığa yakalananlarda önce grip hastalığına benzer semptomlar görülürken, daha sonra ciltteki tipik döküntüler ve artan ateş, kızamığın başlıca belirtileri olarak biliniyor. Orta kulak ve akciğer iltihabına yol açabilen kızamık, nadir durumlarda beyin iltihaplanmasına da neden olabiliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Çocuklardaki Gizemli Virüs Küresel Salgın Şüphesi Uyandırıyor

İlk olarak İngiltere’de görülen ve daha sonra 11 ülkeye yayılan gizemli hepatit virüsünün oluşum nedeninin saptanamaması yeni bir küresel salgın endişesini tetikliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) nedeni belirsiz hepatit virüsünün şimdiye kadar en az 169 çocuğa bulaştığını ve bir kişinin yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Hepatit virüsünün genellikle 1 ay ile 16 yaş aralığındaki çocuklarda görüldüğü, virüsün şiddetli etkileri nedeniyle karaciğeri iflas eden 17 çocuğa karaciğer nakli yapıldığı kaydedildi. Virüsün genel belirtilerinin karın ağrısı, ishal ve kusma olduğu, çoğu vakada yüksek ateş görülmediği belirtildi. Vakaların hiçbirinde bilinen hepatit virüsleri olan hepatit A, B, C, D ve E’ye rastlanmaması dikkat çekti.

Kovid 19 ve adenovirüs ile bağlantılı olma ihtimali var mı?

Vakaların görüldüğü ülkelerdeki bilim insanları gizemli hepatitin Kovid 19 ve üst solunum yolunu etkileyen adenovirüs ile bağlantısı ihtimali üzerinde duruyor. Adenovirüsler, genellikle soğuk algınlığı, kusma ve ishal gibi bir dizi yaygın hastalığa neden olan bir tür virüs.

DSÖ’nün verilerine göre şimdiye kadarki vakaların 74’ünde adenovirüs, 20’sinde Kovid 19, 19 vakada ise hem adenovirüs hem Kovid 19’a rastlandı. DSÖ, hepatit virüsünün Kovid 19 ve adenovirüs bağlantısı ihtimalinin netlik kazanması için vakalardan alınan örnekleri laboratuvarda inceliyor. Şimdiye kadar vakalarda bu iki virüse dair doğrudan bir bağlantı tespit edilemedi.

“Çocuklarda adenovirüs kaynaklı hepatit görülmesi alışılmadık bir durum”

Uzmanlar açıklanamayan hastalığın olası sebeplerinden birinin adenovirüsle bağlantılı olabileceği tezi üzerinde duruyor. İngiltere’deki Sağlık Güvenliği Kurumu’ndan yetkililer Kovid 19 da dahil diğer enfeskiyonlar ve çevresel faktörleri de değerlendirdiklerinin altını çiziyor.

Uzmanların bir kısmı ise Kovid 19’a karşı uygulanan karantina süresince çocukların virüslerle temasının azalması sonucu bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı ve bu nedenle normalde görülenden daha şiddetli belirtiler gösterdiği ihtimalini değerlendiriyor.

İngiltere’de yayınlanan inews gazetesine konuşan Birmingham Üniversitesi Karaciğer ve Gastrointestinal Araştırma Merkezi’nde viral bağışıklık üzerine çalışan Doç Dr Zania Stamataki hepatit olarak bilinen adenovirüs kaynaklı karaciğer iltihaplanlamasının bağışıklık yetersizliği bulunmayan gençlerde görülmesinin alışılmadık bir durum olduğuna dikkat çekti.

Stamataki “Çocuklarda aniden hepatit salgının ortaya çıkması olağan dışı ve endişe verici. Eğer sorumlusu adenovirüs ise bu bağışıklık sistemi gelişmemiş çocuklarda karaciğer rahatsızlığına neden olan yeni bir tür adenvirüs varyantı olabilir, ama bundan emin olmamız lazım” diye konuştu. Dr Stamataki adenovirüsün çocuklardaki hepatitlerin sebebi olduğunun anlaşılması halinde adenoviral enfeksiyonları ağırlaştıracak diğer enfeksiyon ve çevresel faktörlere de bakılması gerektiğinin altını çizdi.

Hijyen kurallarına dikkat

Uzmanlar el yıkama başta olmak üzere genel hijyen ve temizlik kurallarına özellikle çocuklarda daha fazla dikkat edilmesi konusunda uyarırken, ebeveynlere hepatit ya da sarılık hastalığının belirtileri konusunda bilgi sahibi olunması ve endişelenmeleri halinde derhal sağlık kurumlarıyla temasa geçilmesi uyarısında bulunuyor.

DSÖ’ye göre ilk olarak 5 Nisan’da İskoçya’da 10 yaş altı 10 çocukta tespit edilen hepatit virüsü, 8 Nisan’da İngiltere genelinde yayılarak 64 çocuğa daha bulaştı. Hepatit vakaları daha sonra bazı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere İsrail ve ABD’ye de yayıldı. 21 Nisan itibarıyla DSÖ’ye İngiltere’den 114, İspanya’dan 13, İsrail’den 12, ABD’den dokuz, Danimarka’dan altı, İrlanda’dan iki, Hollanda ve İtalya’dan dörder, Norveç ile Fransa’dan ikişer ve Belçika’dan bir hepatit vakası rapor edildi.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

Dünyanın Yüzde 99’u Sağlıksız Hava Soluyor

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünya nüfusunun neredeyse tamamının insan sağlığını tehdit eder nitelikte hava soluduğunu açıkladı. Örgütün 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesi yayımladığı raporda, 117 ülke ve 6 binin üzerinde şehirde hava kalitesine dair veriler ve bulgular paylaşıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Raporda dünya nüfusunun yüzde 99’unun, DSÖ’nün kaliteli hava standartlarının gerisinde ve insan sağlığını tehdit edici hava şartlarında yaşadığı vurgulandı.

İncelenen ülke ve şehirlerin hepsinde havanın, vücuda zarar verici oranda ince parçacıklı madde ve azot dioksit içerdiği, bu elementlerin en fazla orta ve düşük gelirli ülkelerdeki havada bulunduğu bilgisi paylaşıldı.

Önlenebilir çevre sorunlarının dünyada yılda 13 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı verisi paylaşılarak, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü öncesinde uluslararası camiaya “insanların ve evrenin sağlığını koruma” çağrısı yapıldı.

Fosil yakıt kullanımının etkisi

Dünya Sağlık Örgütü’nün güncellenen hava kalitesi veri tabanı, havadaki zararlı partikül madde miktarını gösteren PM2,5 ve PM10 ölçümlerini de içeriyor ve veri tabanının 2011’de yayınlanmasından bu yana yaklaşık iki bin şehirde neredeyse 6 kat bir artışa işaret ediyor.

Partikül madde, özellikle PM2.5, akciğerlerin derinliklerine nüfuz edebiliyor ve kan dolaşımına girerek kardiyovasküler, serebrovasküler (felç) ve solunumsal etkilere neden olabiliyor. DSÖ ayrıca söz konusu partikül maddenin diğer organları etkilediğine ve başka hastalıklara da neden olduğuna dair kanıtların da olduğunu kaydediyor.

Rapor bulgularını işaret eden DSÖ fosil yakıt kullanımını kısıtlamanın ve hava kirliliği seviyesini azaltmak için somut adımlar atmanın önemini vurguladı.

“Fosil yakıtlara daha az bağımlı dünya”

Dünya Sağlık Örgütü, hava kalite yönergesini geçen yıl güncelleyerek ülkelerin hava kalitelerinde değerlendirme yapmaları için yönergeleri daha katı hale getirmişti.

Rapor sonuçlarını değerlendiren DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Mevcut enerji endişeleri, daha temiz, daha sağlıklı enerji sistemlerine geçişi hızlandırmanın önemini vurguluyor” dedi.

Ghebreyesus, iklim değişikliği ve hava kirliliği gibi sorunların fosil yakıtlara çok daha az bağımlı bir dünyaya doğru daha hızlı ilerleme ihtiyacının altını çizdiğini ifade etti.

Ülkelerin gelirlerine göre hava kaliteleri

DSÖ verilerine göre; hava kalitesini izleyen 117 ülke içerisinde, yüksek gelirli ülkelerdeki şehirlerin yüzde 17’sindeki hava kalitesi, DSÖ’nün PM2.5 veya PM 10 için Hava Kalite Yönergesinin altında kaldı.

Öte yandan düşük ve orta gelirli ülkelerde, şehirlerin yüzde 1’inden daha azında hava kalitesi DSÖ tarafından önerilen eşik değerlere uygun bulundu.

74 ülkedeki yaklaşık dört bin şehirde ise zemin seviyesinde azot dioksit verisi toplanıyor. Bu verilere göre; bu yerlerdeki insanların yalnızca yüzde 23’ü, DSÖ’nün Hava Kalite Yönergesinin güncellenen versiyonundaki seviyeleri karşılayan yıllık ortalama azot dioksit konsantrasyonlarını soluyor.

DSÖ’den hükümetlere hava kalitesi önerileri

Hükümetlerin hava kalitesini ve sağlığını iyileştirmek için atabileceği adımlara da değinen DSÖ hükümetlere çağrıda bulunarak şu maddeleri sıraladı:

  • En son DSÖ Hava Kalite Yönergesi’ne göre ulusal hava kalitesi standartlarını kabul edin veya gözden geçirin ve uygulayın
  • Hava kalitesini izleyin ve hava kirliliği kaynaklarını belirleyin
  • Pişirme, ısıtma ve aydınlatma alanlarında kullanılan eve ait temiz enerjinin özel kullanımına geçişi destekleyin
  • Güvenli ve uygun fiyatlı toplu taşıma sistemleri ile yaya ve bisiklet dostu ağlar oluşturun
  • Daha katı araç emisyonları ve verimlilik standartları uygulayın ve araç için zorunlu denetimi ve bakım uygulayın
  • Enerji tasarruflu konut ve elektrik üretimine yatırım yapın
  • Sanayi ve belediye atık yönetimini geliştirin
  • Tarımsal atıkların yakılmasını, orman yangınlarını ve belirli tarımsal ormancılık faaliyetlerini azaltın
  • Sağlık profesyonellerinin müfredatlarına hava kirliliğini dahil edin ve sağlık sektörünün katılımı için araçlar sağlayın.

Hava kirliliği ve dünya

Çapı 2,5 mikrometreden küçük olan (PM2.5) ince parçacıklar akciğerlere derinlemesine nüfuz ederek zamanından erken ölüme sebep oluyor. Ayrıca arabalardan, kamyonlardan ve kömür santrallerinden yayılan nitrojen dioksit ve yeryüzündeki ozon seviyesi de hava kirliliğine bağlı erken ölümlere sebep oluyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya çapında hava kirliğinden dolayı yılda yedi milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu rakam sigara ve zayıf beslenme alışkanlıkları nedeniyle hayatını kaybedenlerle aynı düzeyde.

Ayrıca dünya nüfusunun yüzde 91’i hava kalitesinin DSÖ’nün belirlediği sınırların üzerindeki yerlerde yaşıyor. DSÖ, her yıl dünya genelinde dış ortam hava kirliliği nedeniyle 4,2 milyon ölüm yaşandığını söylüyor. 3,8 milyon ölüm, evlerde kullanılan ve kirli yakıtlarla çalışan ocaklara maruz kalmasından kaynaklanıyor.

Temiz Hava Fonu’nun (CAF) bir analizine göre, hava kirliliğine küresel kalkınma yardımlarının yalnızca yüzde 1’i ayrılıyor. Dünyanın dört bir yanından hükümetler, 2019 ve 2020’de denizaşırı fosil yakıt projesi fonlarına, neden oldukları hava kirliliğini azaltma projelerine kıyasla yüzde 20 daha fazla kaynak sağladı.

Raporda, hava kirliliğinin HIV/AIDS, sıtma ve tüberkülozun toplamından daha fazla insanı öldürdüğü, ancak bu tür sağlık sorunlarının çok daha fazla fon aldığı tespit edildi.

Hava kalitesi projeleri için finansman yoğunluklu olarak orta gelirli Asya ülkelerine yönelikken Afrika ve Latin Amerika ülkeleri, çok sayıda yoğun kirli şehre sahip olmalarına rağmen toplam fonun sadece yüzde 15’ini alıyor.

Örneğin, 2019’da hava kirliliği ile ilgili tahmini 2260 kaybı olan Moğolistan, 2015-2020 yılları arasında 437 milyon dolar alırken, hava kirliliği nedeniyle 70 bin 150 erken ölüm yaşayan Nijerya sadece 250 bin dolar aldı.

Paylaşın

DSÖ’den Kovid 19’la Mücadelede Üç Senaryo

Salgının evrimine dair üç olasılığın bulunduğunu belirten Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “En iyi senaryoda, bundan sonra hatırlatma dozlarını gerekli kılmayacak şekilde az varyant göreceğiz” dedi. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Kovid 19’a karşı Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı’nı güncelleyerek, pandeminin seyriyle ilgili üç senaryo ortaya koydu.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, bugün Cenevre’de strateji belgesi niteliğindeki planı kamuoyuna duyurduğu basın toplantısında, Kovid 19 ile mücadele araçlarının verimli şekilde kullanılarak salgının kontrol altına alınabileceğini belirtti. Ghebreyesus, “Aşı ve tedaviye adil ulaşımı sağlayarak çok sayıda hayat kurtarabiliriz” ifadesini kullandı.

Koronavirüs salgınının başlamasından bu yana dünya genelinde vaka sayısı 485 milyonu bulurken, koronovirüse bağlı ölümlerin sayısı da 6 milyonu aştı.

En iyi senaryo: Hatırlatma dozlarına gerek kalmayacak

Salgının evrimine dair üç olasılığın bulunduğunu belirten DSÖ Genel Direktörü, “En iyi senaryoda, bundan sonra hatırlatma dozlarını gerekli kılmayacak şekilde az varyant göreceğiz” dedi. Ghebreyesus, eldeki mevcut verilere göre bu senaryoda koronavirüsün gelişmeye devam edeceğini, ancak virüsün yol açtığı hastalığın şiddetinin artan bağışıklıklar nedeniyle zamanla azalacağını öngördüklerini söyledi.

Bununla birlikte vaka sayılarında görülen dönemsel ani artışlar olabileceği uyarısı yapan Ghebreyesus, bağışıklığın azalmasıyla enfeksiyonların artacağı ve ölümler meydana gelebileceği öngörüsünde bulundu. DSÖ Genel Direktörü, özellikle virüsün daha ağır hastalık seyrine yol açabileceği risk gruplarında düzenli hatırlatma aşılarının yapılmasının gerekliliğini vurguladı.

En olası ve en kötü senaryolar

İkinci senaryoya göre ise virüs evrim geçirmeye devam edecek, ancak geçirilen enfeksiyonlar ve aşılamalar sayesinde gelişen bağışıklık sayesinde ağır hastalık oranı azalacak. Ghebreyesus, bu senaryoda “daha az şiddetli varyantların ortaya çıkabileceğini, hatırlatma dozu ya da aşıların yeni virüs yapısına uygun şekilde güncellenmesine gerek olmayacağını” belirtti.

DSÖ’nün planında yer alan en kötü senaryo ise virüsün hızla bulaşan ölümcül bir tehdide dönüşmesi. Bu senaryoda aşıların etkisinin azalacağı, ölüm ve ağır hastalığa karşı bağışıklığın hızla kaybedileceği öngörülüyor. Ghebreyesus, “Böyle bir tehdide karşı hiçbir aşının işe yaramadığını görebiliriz” dedi.

DSÖ’den ülkelere tavsiyeler

DSÖ Genel Direktörü söz konusu senaryolar ışığında, ülkelerin virüs takibi, aşılama, Kovid 19’a karşı güçlü sağlık sistemi, virüsle mücadele araçlarına eşit ulaşımın sağlanması ve küresel iş birliği konularına önem vermesi gerektiği konusunda uyardı.

DSÖ’nün güncellediği Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı Kovid 19’un yayılmasını önlemek, teşhis ve tedavi  amacıyla ülkelerin yapması gereken stratejik ayarlamaları belirleme amacını taşıyor.

Stratejik Hazırlık ve Müdahale Planı’nı üçüncü kez güncellediklerini belirten DSÖ Genel Direktörü, bunun da muhtemelen sonuncu güncelleme olacağını belirtti. İlk rapor, Şubat 2020’de yayınlanmıştı.

Paylaşın

DSÖ: Kovid 19 Vakaları Dünya Genelinde Yüzde 8 Arttı

Dünya Sağlık Örgütü, (DSÖ) bir ay süren düşüşün ardından tekrar artmaya başlayan Kovid 19 vakalarının ‘buzdağının görünen kısmı’ olduğunu söyleyerek, salgın karşısında ‘uyanık’ olunması için çağrı yaptı.

Euronews’ta yer alan habere göre; DSÖ, 7-13 Mart arasında haftalık vaka sayısının küresel çapta yüzde 8 arttığını açıkladı. Örgüt, bazı ülkelerin test sayılarını düşürmesine karşın 11 milyon vaka ve 43 bin can kaybının görüldüğü martın ikinci haftasının ocak ayından sonra ilk artışı işaret ettiğini vurguladı.

Bulaşın yayılmasında Omicron varyantının etkili olduğu vurgulandı ve bazı ülkelerdeki düşük aşılama oranı ise yanlış bilgilenmeye bağlandı.

DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Vakalardaki artış, bazı ülkelerde testlerin azaltılmasına rağmen gerçekleşiyor, bu da gördüğümüz vakaların buzdağının sadece görünen kısmı olduğu anlamına geliyor” dedi.

Son dönemde özellikle Çin’de artan vakaların ardından sert karantina kuralları uygulanmaya başladı. Binlerce kişinin yaşadığı kentler tamamen kapatıldı.

Bir dizi uzman ise Avusturya, Almanya, İsviçre, Hollanda ve Birleşik Krallık’ta mart ayının başından bu yana artan vakalarla Avrupa’nın başka bir koronavirüs dalgasıyla karşı karşıya olduğuna dair endişelerini dile getirdi.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok Avrupa ülkesi, hastaneye yatış oranlarının azaldığı gerekçesiyle kısıtlamaları gevşetme kararı almıştı. Bu kapsamda dışarıda maska takılması ve izolasyon kuralları yeniden düzenlendi.

Paylaşın

Anksiyete Ve Depresyon Vakaları Yüzde 25 Arttı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemisinin başladığı 2020 yılında dünya çapında anksiyete bozukluğu ve depresyon vakalarında yüzde 25’lik artış kaydedildiğini bildirdi.

DSÖ Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, eldeki rakamların muhtemelen buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu belirterek “Bu tüm ülkeler için, ruhsal sağlık konusuna dikkat etmeleri yönünde bir alarmdır” diye konuştu.

DSÖ raporunda, artan anksiyete bozukluğu ve depresyon vakalarının temel nedenlerinden birinin, pandemiye karşı alınan kısıtlayıcı önlemler ve sosyal izolasyonun getirdiği yoğun stres olduğu belirtildi.

Raporda, iş yerindeki kısıtlamalar ile insanların aile içinden daha az destek aramaları ve çevrelerindeki dernek ve gruplardaki faaliyetlerinin azalması da etkili faktörler olarak sayıldı.

Rapora göre yalnızlık hissi ile kişinin kendisi ya da yakınlarıyla ilgili duyduğu enfeksiyon, hastalık ya da ölüm korkusu, ölüm vakaları karşısındaki üzüntü ve mali endişeler de insanların sağlığını olumsuz etkileyen stres faktörleri arasında yer aldı.

Raporda sağlık personelinde tükenmişlik nedeniyle intihar eğilimleri oluştuğuna, bu durumun daha çok gençler ve kadınlarda etkili olduğuna da işaret edildi.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron’un BA.2 Alt Varyantı’ Uyarısı: Daha Bulaşıcı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO), Kovid 19’un Omicron’un giderek yayılan alt türlerinden BA.2 varyantına ilişkin yaptığı açıklamada, varyantın diğer alt varyantlara göre daha bulaşıcı olduğunu belirtti.

DSÖ’ye bağlı COVID-19 Virüsünün Evrimine dair Teknik Danışma Grubu’nun (TAG-VE) toplantısından sonra yapılan yazılı açıklamada, Omicron’un dünyada en çok yayılan BA.1 ve BA.2 alt varyantlarına dair son veriler değerlendirildi.

Yayılma hızından ötürü BA.2 alt varyantının “endişe verici varyant” olarak tanımlanmayı sürdürmesi gerektiği belirtildi.

Enflüanza Verilerinin Paylaşımı Küresel İnisiyatifi’ne (GISAID) gönderilen vaka örneklerinde Omicron’un en yaygın küresel COVID-19 varyantı olarak görüldüğü kaydedildi ve dünyadaki vaka düşüşlerine rağmen son haftalarda BA.2 alt varyantının BA.1’e kıyasla daha fazla enfeksiyon gösterdiği bilgisi paylaşıldı.

Açıklamada, “Araştırmalar, BA.2’nin büyüme avantajının BA.1’den daha yüksek olduğunu gösterdi. Bunun sebepleri araştırılıyor, fakat ilk veriler bu büyüme avantajının, BA.2’nin diğer alt varyantlara göre daha bulaşıcı olmasından geldiğine işaret ediyor” denildi.

Omicron’a karşı ilk iki doz aşının etkinliğinin hâlâ sürdüğü, güçlendirici dozun etki oranının netleşmesi için daha fazla veriye ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

Öte yandan DSÖ’nün yayımladığı Haftalık COVID-19 Güncellemesi raporunda, 14-20 Şubat’ta Kovid-19 vaka ve ölüm artış oranının bir önceki haftaya göre sırasıyla yüzde 21 ve yüzde 8 düşüş gösterdiği bildirildi.

Son bir haftada dünya genelinde 12 milyon yeni vaka görülürken virüs nedeniyle 67 bin kişinin yaşamını yitirdiği kaydedildi.

Paylaşın