Dünya, 5 Ağustos Salı günü normalden 1,33 milisaniye daha erken bir dönüşle tamamlandı. Bu, 86.399,99867 saniyelik uzunluğuyla 2025 yılının en kısa günlerinden biri oldu.
Haber Merkezi / Dünya, fiziksel olarak ortalama 23 saat, 56 dakika, 4 saniye ve 90,5 milisaniyede döner; buna yıldız günü denir. Bu, Dünya’nın uzaydaki yıldızlar gibi uzak nesnelere göre “gerçek” dönüşüdür.
Ancak çoğu insanın geçirdiği gün 24 saattir ve buna güneş günü denir; iki gün doğumu veya ardışık öğlenler arasındaki zamandır. Bu ekstra 4 dakika, Güneş’in tekrar aynı yerde görünmesi için Dünya’nın 1 derece daha, yani 361 derece dönmesi gerektiğinden gelir.
Dünya’nın dönüş hızının artması ve günlerin kısalması, son yıllarda bilim insanlarının dikkatini çeken bir fenomendir. Bu durum, Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş süresinde (bir günün uzunluğu) küçük ama ölçülebilir değişikliklerle kendini gösteriyor.
Dünya’nın dönüş hızındaki artış
Dünya’nın dönüş hızının artması, bir günün 86.400 saniyeden (24 saat) biraz daha kısa sürmesine neden oluyor. Örneğin, 2020 yılında kaydedilen en kısa gün, normalden yaklaşık 1.4 milisaniye daha kısaydı. Bu, bilimsel ölçümlerde kullanılan atom saatleriyle tespit ediliyor.
Nedenleri:
Kütle dağılımı: Dünya’nın kütle dağılımındaki değişiklikler, dönüş hızını etkileyebilir. Örneğin, buzulların erimesi ve okyanuslardaki su kütlesinin yeniden dağılımı, Dünya’nın kütle merkezini değiştiriyor. Buzullar eridikçe, kütle ekvatora doğru kayabilir, bu da bir patencinin kollarını içeri çektiğinde daha hızlı dönmesine benzer şekilde Dünya’nın dönüşünü hızlandırıyor (açısal momentumun korunumu).
Depremler: Büyük depremler, Dünya’nın kütle dağılımını hafifçe değiştirerek dönüş hızını etkileyebilir. Örneğin, 2004 Sumatra depremi, Dünya’nın dönüşünü birkaç mikrosaniye hızlandırdığı tahmin ediliyor.
Atmosferik ve okyanusal akıntılar: Atmosferdeki güçlü rüzgar desenleri (örneğin, jet akımları), Dünya’nın dönüş hızını etkileyebilir. Rüzgarların yönü ve hızı, Dünya’nın açısal momentumuna küçük katkılar yapar.
El Niño ve La Niña gibi okyanus akımları, su kütlesinin hareketiyle Dünya’nın dönüş hızını etkileyebilir. Örneğin, 2020’deki güçlü La Niña, dönüş hızının artmasında rol oynamış olabilir.
Çekirdek ve manto dinamikleri: Dünya’nın çekirdeği ile mantosu arasındaki etkileşimler, dönüş hızında dalgalanmalara neden olabilir. Çekirdekteki sıvı metal akımları (manyetik alanın kaynağı), zaman zaman yüzeydeki dönüş hızını etkileyebilir. Bu, uzun vadeli bir etki olsa da, kısa süreli hızlanmalara katkıda bulunabilir.
Ay’ın çekim etkisi ve gelgitler: Ay’ın çekim gücü, Dünya’nın dönüşünü uzun vadede yavaşlatır (gelgit sürtünmesi nedeniyle). Ancak kısa vadeli dalgalanmalarda, gelgitlerin belirli konfigürasyonları dönüş hızını geçici olarak artırabilir.
Günlerin kısalmasının anlamı
Günlerin “kısalması”, bir tam dönüşün (sidereal gün) süresinin milisaniye düzeyinde azalması anlamına gelir. Bu, insan hayatında hissedilir bir değişiklik yaratmaz, ancak hassas teknolojiler (örneğin, GPS, iletişim ağları) için önemlidir.
Örneğin, 2020’de 28 gün, 1960’tan beri ölçülen en kısa günler olarak kaydedildi. Ancak bu değişiklikler, saniyenin milyonda biri kadar küçük ölçeklerde gerçekleşiyor.
2025 itibarıyla, Dünya’nın dönüş hızındaki artışın devam ettiği gözlemleniyor, ancak bu hızlanma dalgalı bir seyir izliyor.
2023 ve 2024’te yapılan bazı çalışmalar, iklim değişikliğinin (buzul erimesi ve deniz seviyesi yükselmesi) ve atmosferik olayların bu hızlanmada önemli bir rol oynadığını öne sürüyor. Örneğin, Nature Geoscience’ta yayımlanan bir makale, iklim değişikliğinin kütle dağılımını nasıl etkilediğini detaylandırıyor.
Ancak, uzun vadede Dünya’nın dönüşü, Ay’ın gelgit etkisi nedeniyle yavaşlamaya devam edecek. Şu anki hızlanma, bu uzun vadeli eğilime kıyasla geçici bir dalgalanma olarak görülüyor.
Sonuç olarak; Dünya’nın daha hızlı dönmesi ve günlerin kısalması, kütle dağılımındaki değişiklikler (buzul erimesi, okyanus akımları), atmosferik etkiler (rüzgarlar, jet akımları) ve jeofiziksel dinamikler (depremler, çekirdek-manto etkileşimleri) gibi faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanıyor.
Bu fenomen, insan hayatını doğrudan etkilemese de, hassas zaman ölçüm sistemleri ve bilimsel araştırmalar için önemli. İklim değişikliğinin bu süreçteki rolü, 2025 itibarıyla daha fazla dikkat çekiyor ve gelecekte bu hızlanmanın devam edip etmeyeceği veya tersine dönüp dönmeyeceği hâlâ araştırılıyor.