‘Ortalama Ücretle İle Asgari Ücret’ Arasındaki Makas Kapanıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın araştırmasına göre 2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıyken, 2020’de bu oran 1,4 kata geriledi.

DİSK-AR, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2020 İşgücü Maliyeti İstatistikleri’ni değerlendirdi.

2012-2020 arasındaki 8 yılda tüketici fiyatlarının (TÜFE) yüzde 221 arttığını belirten DİSK-AR buna karşılık aylık ortalama brüt ücretteki artışın yüzde 197’de kaldığını aktardı.

Üstelik 2021’deki döviz krizi, temel yaşamsal ihtiyaçlardaki artış ve yüksek enflasyon henüz bu ortalamaya dahil edilmemiş durumda.

Asgari ücret ortalama ücret haline geliyor

Ortalama ücretlerin asgari ücrete giderek yaklaştığının bir kez daha doğrulandığını belirten DİSK-AR, şu verileri paylaştı:

“2012’de aylık ortalama 2 bin 53 TL olan brüt ücret 2016’da 3 bin 106 TL ve 2020’de 4 bin 50 TL oldu. 2012’de 887 TL olan brüt asgari ücret ise 2016’da 1.647 TL ve 2020’de 2 bin 943 TL oldu.

2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıydı. 2016’da 1,9’a, 2020’de ise 1,4 kata geriledi. Başka bir deyişle asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki fark azaldı.

2012 ile 2020 arasındaki 8 yıllık dönemde ortalama aylık brüt ücret yüzde 197 ve brüt asgari ücret ise yüzde 332 oranında arttı. Ortalama ücret artışları asgari ücret artışının oldukça altında kaldı. Diğer ücretlerin asgari ücretten daha az artırılması asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki makasın daralmasına sebep oluyor. Böylece asgari ücret en az ücret değil, ortalama ücret haline geliyor.”

Ortalama ücret bazı sektörlerde asgari ücretin altında

Bazı sektörlerde ortalama brüt ücretlerin brüt asgari ücretin altında kaldığını da belirten DİSK-AR bunları şöyle sıraladı:

“2020 verilerine göre finans ve sigorta sektörü çalışanlarının ortalama aylık brüt ücreti 10 bin 164 TL iken konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinde çalışan işçilerin aylık ortalama brüt ücreti 2 bin 109 TL’de kalıyor. Böylece konaklama ve yiyecek hizmeti işçilerinin aylık ortalama brüt ücreti asgari ücretin 834 TL altına geriliyor.

Bu fark inşaatta 623 TL, gayrimenkul faaliyetlerinde 71 TL ve diğer hizmet faaliyetlerinde 13 TL’dir. Toptan ve perakende sektöründeki ortalama brüt ücretler asgari ücretten sadece 286 TL daha fazladır.”

Sendikalı ve toplu sözleşmeli işçi ücretleri daha yüksek

TÜİK’in paylaştığı verilere göre toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında olanların aylık ortalama brüt kazançlarının diğer işçilere göre daha yüksek olduğunu belirten DİSK-AR, “Toplu iş sözleşmesi olmayan işçilerin aylık ortalama brüt kazancı 4 bin 412 TL iken TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazançları 7 bin 124 TL’yi bulmaktadır” dedi.

TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazancının TİS kapsamında olmayan işçilerinkinden yüzde 61,5 fazla olduğuna vurgu yapan DİSK AR, “Bu durum sendikalaşmanın yararını açık biçimde ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

DİSK Basın-İş’ten Muharrem Sarıkaya Protestosu

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Basın-İş, dün akşam İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri Ahmet Demir’e tokat atan gazeteci Muharrem Sarıkaya’yı protesto etmek için Habertürk’ün İstanbul Taksim’deki binası önündeydi.

Burada “Basın emekçisine atılan tokada sessiz kalmıyoruz” pankartı açan haber emekçileri meslektaşlarının yanında olduğunu gösterdi. Eylemde konuşan DİSK Basın-İş Başkanı Faruk Eren de “Emekçilere atılan tokat affedilemez” dedi.

“Hepimize yıllardır yapılan görünür hale geldi”

Eren, “O tokat, sırtını güce dayayarak kendisini dev aynasında görmeyi normal sanan anormal egoların hepimize yıllardır yaptığının görünür hale gelmesidir” diye konuştu.

Sarıkaya’nın attığı tokadı, gazetecileri geçim sıkıntısıyla terbiye etmeye çalışan anlayışın ete ve kemiğe bürünmüş hali olarak niteleyen Eren şöyle devam etti:

“O tokat gazetecileri hapisle, para cezalarıyla yıldırmaya çalışan iktidarların uygulamalarının devamıdır, tekrarıdır. Birçok gazeteci, Sarıkaya’nın kendilerine de kötü davrandığını açıkladı.

“Muktedirlere ve yöneticilere sırtlarını dayayanlar çalışanlara, basın emekçilerine açıkça eziyet ediyor ve bu eziyetlere iş kaybetme kaygısı nedeniyle çoğunlukla sessiz kalınıyor.”

Üye olduğu meslek kuruluşlarına çağrı

Muharrem Sarıkaya’nın Habertürk Ankara Temsilciliği’nden istifa ettiğini ancak gazete ve televizyondaki görevlerine devam edip etmediğinin net olmadığını söyleyen Eren Habertürk yönetimine, Sarıkaya’nın bütün görevlerinin sona erdirilmesi çağrısı yaptı.

Sarıkaya’nın üye olduğu tüm meslek örgütlerine de çağrı yapan Eren “Onlardan beklentimiz bu lümpen tavrı hoş görmemeleri, tüm üyeliklerinin sonlandırılmasıdır” dedi.

Şiddete uğrayıp sesini duyuramayan gazetecilerin de olduğunu belirten Eren sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bundan sonra kimse sessiz kalmasın, birlikte ses çıkaralım. Örgütlü ses çıkaralım. Türkiye yeni bir dönemi konuşuyor. Bunun etkisini medya üzerinde de görüyoruz. Unutmayalım, yeni medya eskinin alışkanlıklarıyla yürümemeli. Tüm medyada gazetecilerin, basın emekçilerinin örgütlü olması gerekiyor. Basın emekçileri, tüm emek güçleri ve demokrasi isteyen halk, buna engel olmaya kalkanları da yıkıp geçecektir.”

Ne olmuştu?

Pazar akşamı Habertürk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya’nın, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’le röportaj yaptığı sırada İhlas Haber Ajansı (İHA) Gaziantep Muhabiri Ahmet Demir’e tokat attığı görüntüler ortaya çıkmış, görüntülerin Cuma günkü canlı yayından olduğu anlaşılmıştı.

Görüntülerde Sarıkaya’nın yayın esnasında yanına eğilerek telefon ve kablolardaki sorunu çözmeye çalışan muhabir Demir’e tokat attığı görülüyordu. Görüntülerin yayılmasının ardından basın örgütleri ve çeşitli gazetecilerden Sarıkaya’ya tepki yağmıştı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Emekçiler Meydanlara İndi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), “Geçinemiyoruz” mitinglerinin ilkini İzmir Gündoğdu ve Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda düzenledi. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Haber Merkezi / İzmir Gündoğdu Meydanı’nda toplanan binlerce memur ve işçi sloganlar atarak AK Parti hükümetine tepki gösterdi. Balıkesir, Aydın, Muğla ve Manisa gibi çevre illerden de yoğun katılımın olduğu mitinge CHP, HDP, Sol Parti ve Emek Partisi’nin temsilcilerinin yanı sıra sendikalar ile sivil toplum kuruluşları da destek verdi. Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Artık bıçak kemiğe dayandı. Dayanacak gücümüz kalmadı. Sırtını sermayeye yaslayan emeğe ve emekçilere düşman bu düzen böyle gitmez” dedi.

Bozgeyik,  “AKP, MHP iktidar bloğunun milletvekilleri tarafından kabul edilen bütçede emekçiler, işçiler, gençler yok. Sermayeden yana oluşturulan bütçe nedeniyle geçinememe, barınamama, kiramızı ödeyememe sorunu ile karşı karşıyayız.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Diyarbakır’ın İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde ilk konuşmayı yapan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, bu meydanlara daha güçlü bağırmaya geldiklerini söyledi. İktidarın, baskı, yasak ve yeni cezaevleri açma tehditleriyle korkutmaya, kendilerini sokaktan çekmeye çalıştığını ifade eden Yeşil, “Biz her gün biraz daha yoksullaşırken, borçlarımızı kapatmak için biraz daha borçlanırken bazıları servetlerine servet katıyor. Biz buraya yılmadan korkmadan ‘hükümet istifa’ demeye geldik” dedi.

Mitingde konuşan KESK Dönem Eş Sözcüsü Nasır Demirkıran da, geçtiğimiz günlerde Eğitim Sen üyelerinin ihraç edilmesine tepki gösterdi. Ülkede ekonominin yanı sıra hukuk ve adalet krizlerinin olduğunu söyleyen Demirkıran, iktidarın tüm bu krizler karşısında özellikle salgın sürecinde algıyla ‘bir şeyler yapıyormuş’ gibi davrandığını ifade etti.

Sık sık hükümete karşı sloganların atıldığı mitinglerde ana gündem ekonomik gelişmeler ve artan hayat pahalılığıydı. Mitinglere katılan herkes, hükümetin çalışanları enflasyona ezdirdiğini ve kısa vadeli politikalarla günü kurtarmaya çalıştığını ifade etti.

Mitinglerde Türkiye Tabipler Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) adına da konuşmalar yapıldı. KESK’in organize ettiği “Geçinemiyoruz” mitingleri yarın da İstanbul ve Ankara’da devam edecek.

Paylaşın

DİSK’ten Asgari Ücret Tepkisi: Türkiye Ucuz Emek Ülkesi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretin 4 bin 250 liraya çıkartılmasıyla ilgili “Bu mudur son 45 yılın en yüksek asgari ücret artışı! Türkiye bu zamlı asgari ücretle de ucuz emek ülkesi olmaya devam edecektir” dedi.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu 2022 için belirlenen 4 bin 250 liralık asgari ücretle ilgili konuştu. DİSK Yönetim Kurulu adına yazılı bir açıklama yapan Çerkezoğlu günlük 47,5 TL’ye denk gelen zammın ‘bu korkunç pahalılıkta’ emekçilerin derdine derman olmayacağını söyledi.

Çerkezoğlu “Önemli olan asgari ücrette ne kadar artış olduğu, yüzde kaç arttığı değil asgari ücretin bugünkü geçim şartları içinde işçinin ve ailesinin geçimini karşılamaya yetip yetmediğidir” dedi.

Çerkezoğlu açıklamasının devamında şunları söyledi:

İçinden geçtiğimiz derin ekonomik kriz, TL’de yaşanan büyük değer kaybı ve yaşanan korkunç pahalılık dikkate alınmadan asgari ücret artış oranını konuşmak anlamlı değildir.

Açıklanan asgari ücretle geçinmek mümkün değildir. 2022 için belirlenen asgari ücret geçinmeye yetecek düzeyde değildir. Yapılan asgari ücret zammının büyük bölümü yaşanan pahalılık nedeniyle zaten çoktan yok olup gitti. Kalanı da birkaç ay içinde eriyip gidecek. Ortada gerçek anlamda zam yoktur. Asgari ücret artışı, pahalılıkla yaşanan alım gücü kaybını dahi telafi etmekten uzaktır.

Bu pahalılıkta 4250 TL asgari ücreti işçileri ‘enflasyona ezdirmedik’ diye böbürlenerek ilan edenleri bu asgari ücretle bir ay yaşamaya davet ediyoruz.

Yaptığımız hesaplamaya göre Kasım 2021 için dört kişilik bir ailenin asgari geçim tutarı 10 bin 700 TL civarındadır. Bu fiyatlara Aralık 2021’deki fiyat artışları ve döviz krizinin etkisiyle 2020’de yaşanacak pahalılık dahil değildir. 2022 içinde de yoksulluk sınırının çok daha yükseleceği, pahalılığın dayanılmaz hale geleceği sır değildir.

Ocak 2021’de asgari ücret 386 dolara karşılık geliyordu. Bugün açıklanan zamlı 2022 asgari ücreti (15,5 TL dolar kuru üzerinden) 275 dolara karşılık geliyor. Emekçiler zamlı asgari ücretle bile 110 dolar civarında kayba uğramıştır. Asgari ücretin 2022’de ne kadar eriyeceği belli değil. Zamlı haliyle bile Türkiye’de asgari ücret Avrupa’nın en düşük iki asgari ücretinden biri durumundadır. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in altındadır.

“Türkiye ucuz emek ülkesi”

Bu mudur son 45 yılın en yüksek asgari ücret artışı! Türkiye bu zamlı asgari ücretle de ucuz emek ülkesi olmaya devam edecektir.

Bu asgari ücret artışını yeterli görmüyoruz ancak bu artışın bütün emekçilere yansıması için Ocak 2022’de tüm işçi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları da en az asgari ücret artışı oranında artmalıdır. Aksi durumda asgari ücrete gelen zam oranı diğer emek gelirlerine yansımadığı sürece bir anlam ifade etmeyecektir. Eşitlik ve adalet bunu gerektirir.

Emeklinin 1.500 TL aldığı, işçilerin ve memurların resmi enflasyonun yarısı kadar zam aldığı bir ortamda Türkiye hızla asgari ücretliler ülkesi haline gelecektir. Bu asgari ücret zammı büyük ölçüde eridi, kalanı da birkaç ayda eriyecektir.

Çerkezoğlu açıklamasının ardından da şu dört talebi sıraladı:

  • Talebimiz 2022 bahar aylarında Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yeniden toplanması ve asgari ücretin yeniden belirlenmesidir.
  • Talebimiz bütün emek gelirlerinin, ücretlerin, maaşların ve emekli aylıklarının asgari ücret kadar artırılmasıdır.
  • Talebimiz en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine çıkarılmasıdır.
  • Türkiye işçi sınıfının asgari ücrete mahkûm edilmemesi için sendikal hakların kullanımının önündeki engellerin kaldırılmalı, toplu iş sözleşmesi kapsamı genişlemelidir.
Paylaşın

DİSK’ten ‘Asgari Ücret’ Mitingi: En Az 5200 TL Olsun

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), İstanbul Kartal’da büyük bir miting düzenledi. Asgari ücretin net 5 bin 200 lira olması talebiyle ve ‘geçinmek istiyoruz’ şiarıyla yapılan mitinge toplumun her kesiminden yurttaşlar katıldı.

Sadece asgari ücretliler değil emeklilikte yaşa takılanlar, öğrenciler, kamu emekçileri, emekliler, sağlık çalışanları ve gazeteciler de mitingdeki yerini aldı. Mitinge Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) ile çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve emek örgütü de destek verdi.

Miting öncesinde Marmaray’ın Başak Metro İstasyonu önünde toplanan işçiler kortej halinde bir yürüyüş gerçekleştirdi. Buradan Kartal Meydanı’na kadar yürüyen işçiler sık sık ‘iş, emek, özgürlük’ sloganları attı. “Gelirde adalet, vergide adalet” istedi.

Böylelikle işçiler 2022’de uygulanacak asgari ücretin en az 5200 TL olması talebi de yineledi. İşçilerin Kartal Meydanı’nı doldurmasının ardından da İlkay Akkaya konseri başladı. DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, 20 bin kişilik katılım sağlandığının tahmin edildiğini açıkladı.

“Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz”

İlkay Akkaya’nın konserinin ardından DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu bir konuşma yaptı. Çerkezoğlu konuşmasında, “Patronundan daha fazla vergi ödemeye yeter diyenler, memleketine emeğine sahip çıkanlar bugün Kartal Meydanı’nda toplandık. Geçinemeyenler adına, barınamayanlar adına bu meydanı doldurduk. TÜİK enflasyon sadece yüzde 21 diyor. Biz geçinemiyoruz diyoruz, onlar ‘ekonomi şahlanıyor’ diyorlar. Kardeşlerim bu meydan yanıtlasın, enflasyonun yüzde 21 olduğuna inanan var mı?” dedi.

Çerkezoğlu ayrıca, “Biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz. Türkiye büyüdüyse hakkımızı istiyoruz. Hakkımızı alana kadar da mücadele edeceğiz” diye konuştu. Çerkezoğlu konuşmasında “Bize yaşatmaya çalıştıkları kara kışa karşı işçi baharını getireceğiz. Sadece emeğimiz, ekmeğimiz için değil; adalet için, özgürlük için, demokrasi için ayağa kalkıyoruz işçi sınıfı olarak.  Bu adaletsiz sistemi değiştirmek boynumuzun borcudur. Türkiye’deki en büyük adaletsizlik de asgari ücrettir. Buradan hep birlikte söyleyelim; işçi sınıfının asgari ücretle ilgili kırmızı çizgisi en az 5 bin 200 TL’dir.” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

15 Demokratik Kitle Örgütü, ‘Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu Kurdu

15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu. Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)İç Anadolu Bölge Temsilciliği, Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunları Derneği, Demokrasi İçin Birlik (DİB), Doğu ve Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu, Hak ve Adalet Platformu, Antikapitalist Müslümanlar, Diyalog Grubu, Düşünce Suçuna Karşı Girişim ile Yurttaş Girişimi bir araya gelerek Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu’nu kurduklarını açıkladı.

Bu 15 demokratik kitle örgütü, sivil inisiyatif, emek ve meslek örgütü adil ve güvenli bir seçim ortamının sağlanması, halk iradesinin her türlü şaibeden uzak şekilde sandığa yansıması için güçlerini birleştirdiklerini duyurdu.

Temel hedef olaraksa “yaklaşan seçimlerde sandığa gidecek olan ve hangi partiye oy verirse versin her seçmenin oyunun kullandığı gibi çıkması, seçimin adaletli bir şekilde, güvenlikle sonuçlanması” olduğunu deklare etti.

Yaptıkları açıklamada “Yaklaşık 60 milyon seçmenin her birinin isteği olduğuna inandığımız bu hedefe ulaşmak için bir araya geldik” dedi.

“Seçim güvenliği endişeleri giderilmeli”

Adil bir seçimin herkes için ne kadar hayati önemde olduğunu bilerek çalışacağını açıklayan platform şu açıklamayı yaptı:

“Seçimlerin ifade, gösteri, basın, serbest propaganda ve halkın kanaat oluşturma özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, antidemokratik koşullarda yapılmasına heves edenlerin olduğunu biliyoruz.

Seçim ve siyasi partiler yasasında iktidar lehine değişiklikler planlanmakta. Seçimlerin güven içinde yapılmasından sorumlu kamu kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) güvenilirliğini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Kamu kanalları başta olmak üzere medya ezici ağırlıkla iktidarın elinde.

Öncelikle seçmenlerin seçim güvenliği ile ilgili haklı endişelerini gidermek amacıyla alınması gereken önlemleri, tüm kamuoyuna ilan ediyoruz:

  • Tüm siyasi partiler, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve sivil inisiyatifler vakit kaybetmeden seçim süreci ile ilgili çalışmaları başlatmalı ve birlikte nelerin yapılması gerektiğini belirlemelidirler.
  • Geçmişteki benzer çalışmaların başarılı ve başarısız yönleri araştırılmalı, çalışmalarda dikkate alınmalıdır.
  • Seçim güvenliği yalnızca sandık güvenliği ile sağlanamaz. Seçim sürecinin her aşaması dikkatlice planlanmalı, tüm süreci kapsayacak ayrıntılı bir ‘eylem planı’ hazırlanmalı, ilan edilmeli ve yurttaşlar göreve çağırılmalıdır.
  • YSK, İl ve İlçe Seçim Kurulu kararlarını, uygulamalarını takip edecek ‘izleme heyetleri’ oluşturulmalı, bunlar aynı zamanda idarenin karar ve uygulamalarını da izlemelidir. Propaganda hakkı ve eşit uygulama seçim sürecinin her alanında talep edilmeli, gereken durumlarda hukuki süreç başlatılmalıdır.
  • Sandık kurulu görevlisi ve müşahit görevlendirmelerini, ‘tek bir sandıkta eksik kalmayacak şekilde’ hep birlikte yapmalıyız. Seçim öncesi eğitim alan ve alacak yüz binlerce görevli ve gözlemcinin sandıkların başında hazır bulunmalarını sağlamalıyız.
  • Yasanın tanıdığı bütün gözetim, denetim yetkileri ile donanmış, sandık kurulu üyeleri ve müşahitlerle bütün sandıklarda görev almalı, yasaların verdiği yetkilerimizi sükûnet ve kararlılıkla kullanmalıyız.
  • Bu organizasyonda görev alacak bireyler, gözlemciler ortaklaştırılacak teknolojik imkanlar ve lojistik altyapı ile görevlerini eksiksiz yerine getirebilir. İmkanlarımızı seferber etmeliyiz.
  • Seçme hakkı, sadece oy kullanmakla başlayan ve biten bir hak değildir. Oyuna sahip çıkmak da seçmen olmanın gereği ve seçmenlerin hakkıdır. Tüm seçmenleri seçme haklarını tam olarak kullanmaya, sandıklara sahip çıkmak üzere yola çıkanlara destek olmaya çağırıyoruz.”

(Kaynak: bianet.org)

Paylaşın

DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’ten Ortak ‘Asgari Ücret’ Açıklaması

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş) asgari ücrete ilişkin talep ve beklentilerin sıralandığı ortak bir açıklama yaptı.

Haber Merkezi / “Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir” ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle;

“Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Hâlbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir.

Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Özellikle sendikasız işçilerin önemli bir bölümünün temel sorunu olan asgari ücretin, belirlediğimiz ve savunduğumuz ilkeler doğrultusunda karara bağlanması büyük önem taşımaktadır.

Ücretli çalışanların yarıya yakını asgari ücret ve civarında bir gelir elde etmektedir. Sosyal güvenlik primine esas ortalama kazanç da asgari ücretin biraz üzerindedir. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece ücretli kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Sadece asgari ücret alanlar değil; asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır.

Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir.

Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.

Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir.

Üç İşçi Konfederasyonu “aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini yineleyerek bir kez daha bir araya gelmiştir.

Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde “çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denilmektedir.

‘Düşük belirlenmesi kabul edilemez’

Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.

Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi tüm ülkelerin gerisine düşmüştür. Küresel pazarlar ile rekabet edebilmek adına emek kesiminin talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.

Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz kalınmaktadır.

Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir. Evli, üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yılsonunda alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.

Ücretli çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmalıdır. 2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 17,1 katı iken, günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır.

‘Asgari ücret, açıklanan net ücretin altına düşmemeli’

Bu çerçevede; işçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:

Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.

Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.

Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.

Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır.

Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.

Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.

Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak;

İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.

“Sosyal Devlet” ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için ödenen “aile yardımı” işçiler için de uygulamaya konulmalıdır.

Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır.”

Paylaşın

DİSK, Asgari Ücret Talebini Açıkladı: Net 5 Bin 200 TL

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 2022 yılı için asgari ücret talebini Genel İş Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu. DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, “Asgari ücretin 1936’da yasalaşmasından bu yana 85 yıl geçti. 1974’te asgari ücretin ulusal düzeyde saptanmasının üzerinden ise 47 yıl geçti. Türkiye oldukça uzun bir asgari ücret geleneğine sahiptir. Asgari ücret için verilen mücadele ülkemiz işçi hareketinde önemli bir yer tutmaktadır.” dedi.

Haber Merkezi / “DİSK asgari ücretin saptandığı Asgari Ücret Tespit Komisyonunda maalesef temsil edilmiyor. Bunu önemli bir eksiklik olarak görmemize rağmen asgari ücretin sadece masa başında belirlenemeyeceğinin bilincinde olarak yıllardır asgari ücret tespit sürecine aktif biçimde müdahale etmeye, asgari ücret konusunda üyelerimizin ve çalışanların farkındalığını artırmaya ve mücadeleyi yükseltmeye devam ediyoruz.” diyen Çerkezoğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;

“Her yıl kapsamlı asgari ücret raporları ile asgari ücret taleplerimizin bilimsel temellerini ortaya koyuyoruz. Daha önemlisi asgari ücret belirleme sürecini sadece masa başı müzakere sürecinden bir mücadele sürecine dönüştürmeye çalışıyoruz.

Önümüzdeki günlerde asgari ücrete ilişkin kapsamlı bir araştırma yayımlayacağız ancak asgari ücretin henüz müzakereler başlamadan çok önemli bir gündem haline gelmesi nedeniyle DİSK olarak temel görüşlerimizi ve taleplerimizi bir an önce kamuoyu ile paylaşmak istedik.

Asgari ücret sürecinde bütün emek örgütlerinin ortak bir tutum alması ve ortak politikalarla asgari ücret mücadelesi yürütmesinin son derece önemli olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede geçmiş yıllarda DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ tarafından açıklanan asgari ücrete ilişkin politikaların arkasında olduğumuzu bir kez daha açıklıyor ve bu yıl da benzer bir ortak tutumun son derece yararlı olacağını düşünüyoruz.

Asgari ücretin milyonların meselesi olduğunun farkında olarak aşağıdaki tespit ile talepleri kamuoyu ile paylaşıyor ve önümüzdeki günlerde bunlar için mücadeleyi yükselteceğimizi ilan ediyoruz.”

Talepler

DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Çerkezoğlu, DİSK’in taleplerini maddeler halinde şu ifadelerle paylaştı:

  • Gerek 2018’den bu yana devam eden ekonomik kriz gerek Covid-19’un yaratmış olduğu iş ve gelir kayıpları, gerekse son aylarda giderek tırmanan fiyat artışları geniş emekçi kesimlerin alım gücünü düşürmüş ve pahalılığı en önemli toplumsal sorunlardan biri haline getirmiştir. Bugün Türkiye’de geçinebilmek emekçilerin en temel sorundur.
  • Pahalılığın panzehiri ücretlerin ve emek gelirlerinin artırılmasıdır. Bu nedenle 2022 asgari ücreti için oldukça güçlü bir beklenti oluşmuştur. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir düzeye yükseltilmesi için güçlü bir toplumsal talep var. Bu talep sonuna kadar haklıdır ve insanca bir yaşamı olanaklı kılan asgari ücret artışı mümkündür.
  • İşçi sınıfı, emekçiler uzun çalışma saatleriyle ve ağır koşullar altında çalışarak, üreterek değer yaratmakta, ekonomiyi büyütmektedir. İşçilerin bunun karşılığından adil ve insanca yaşayacak bir ücrete hakkı vardır. Ancak bütün ekonomik göstergeler, emekçilerin ülkenin büyümesinden ve artan üretimden payını alamadığını; tersine yoksullaştığını ve sömürünün arttığını ortaya koymaktadır.
  • Asgari ücret düzeyi şu anda açlık sınırının altındadır. 10 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasında ise büyük bir uçurum vardır.
  • TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle asgari ücret dolar cinsinden son 15 yılın en düşük düzeyine gerilemiştir. Böylece Türkiye işgücü maliyeti açısından tekrar bir “ucuz emek cenneti” haline gelmiştir.
  • Asgari ücret genel ücret düzeyi açısından önemli bir göstergedir. Ücretlerin alt sınırı olan asgari ücretin diğer ücret ve emek gelirlerini de yukarı çekmesi gerekir. Bu nedenle asgari ücret gelir bölüşümü açısından kritik bir öneme sahiptir.
  • Ancak asgari ücret ülkemizde ücretlerin alt sınırı olmaktan çıkmış ve son yıllarda giderek ortalama ücret haline gelmeye başlamıştır. Avrupa ülkeleri içinde asgari ücret civarında ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir.
  • Asgari ücrette yaşanan artışlar diğer emek gelirlerine yansımadığı için (özel sektördeki diğer ücretler, kamu işçisi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları asgari ücretten çok daha düşük arttığı için) ortalama ücretlerle asgari ücret arasında makas kapanmakta ve giderek daha fazla işçi asgari ücret civarında ücretlerle çalışmaya mahkûm olmaktadır.
  • Bugün asgari ücret dediğimizde sınırlı bir işçi kesiminin değil milyonların ücretini konuşuyoruz. Asgari ücret memleket ücreti haline gelmiştir.
  • Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu haline gelmesinin temel sebebi sendikalaşmanın ve toplu iş sözleşmesi kapsamının son derece düşük olması ve mevzuatta var olmasına rağmen işverenlerin istememesi nedeniyle teşmil sisteminin uygulanmamasıdır. Öte yandan AKP hükümetleri asgari ücretteki artış oranlarını memur maaşlarına, emekli aylıklarına ve kamu işçisinin ücretlerine yansıtmaktan kaçınmaktadır. Tüm bunların sonucunda Türkiye, giderek bir asgari ücretliler toplumu haline gelmektedir.
  • Bu kadar geniş kesimleri kapsayan asgari ücret üzerinde oldukça ağır bir vergi ve kesinti yükü söz konusudur. 2021 yılında brüt asgari ücretten 750 TL’den fazla vergi ve kesinti yapılmaktadır. Emekçiler tarafından ödenen dolaylı vergilerle asgari ücretin net harcanabilir kısmı daha da azalmaktadır.
  • Asgari ücret ülkemizde uluslararası standartların aksine işçinin ailesi hesaba katılmadan sadece kendisi için hesaplanmaktadır.

DİSK’in asgari ücret talepleri ise şu ifadelerle açıklandı:

  • Asgari ücret ülkemizde en düşük ücret değil ortalama ücret haline gelmiştir. Asgari ücret tespitinde bu gerçek dikkate alınmalıdır.
  • Asgari ücret sadece işçinin kendisinin değil ailesinin de geçim şartları dikkate alınarak adil bir düzeyde saptanmalıdır.
  • Asgari ücret baskılanmış ve güdümlü resmi enflasyona göre değil geçim şartlarına ve ekonomik büyümeye göre saptanmalıdır. Dar gelirlilerin gıda enflasyonu ile kişi başına ekonomik büyüme asgari ücret artışında esas alınmalıdır.
  • Asgari ücret net ödenmelidir. Ücretlerin asgari ücret kadar kısmından vergi alınmamalı ve asgari ücretliye bütçeden sosyal güvenlik pirim desteği sağlanmalıdır.
  • Asgari ücret sonrası ücretlere uygulanacak vergi dilimi yüzde 10 olmalıdır. Vergi dilimlerine uygulanacak tarife enflasyon, ekonomik büyüme ve yeniden değerleme oranları dikkate alınarak saptanmalıdır.
  • Asgari ücret artışında yoksulluk sınırı bir kriter olarak dikkate alınmalı ve hanede iki çalışan olması varsayımından hareketle asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı civarında olmalıdır.
  • Asgari ücret saptanırken bütün ücretlerde iyileşme sağlayacak vergi ve pirim desteği sağlanmalıdır.
  • En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
  • Diğer emek gelirlerindeki artışlar (ücretler, maaşlar, yevmiyeler ve emekli aylık ve gelirleri) asgari ücret artışının altında kalmamalıdır.
  • Yasada yer alan teşmil mekanizması (toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işyerlerine ve işçilere genişletilmesi) etkin biçimde uygulanmalıdır.
  • Sendikalaşma ve toplu pazarlık önündeki engeller kaldırılmalı ve böylece Türkiye bir asgari ücretliler toplumu olmaktan çıkarılmalıdır.

Bütün ücretlere 1.000 TL iyileştirme yapılmalıdır!

  • Ücretlerin asgari ücret kadar kısmı için 1.000 TL tutarında vergi ve pirim indirimi sağlanmalıdır. Bu destek Hazine tarafından karşılanmalıdır. Böylece bütün çalışanların ücretlerinde 1.000 TL iyileştirme mümkün olacaktır.

Asgari ücret net 5.200 TL olmalıdır!

  • Gerek yoksulluk sınırı gerek gıda fiyatları artışı ve gerekse ekonomik büyüme dikkate alındığında 2022 yılında asgari ücreti en az net 5.200 TL olmalıdır. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim şartlarını belirleyen yoksulluk sınırının Kasım 2021 itibarıyla 10 bin 200 TL’yi aştığını, Aralık 2021’de ve 2022 yılında daha da yükseleceğini dikkate alarak (bir hanede iki asgari ücretli çalışan olduğu varsayımı ile) asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısından az olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle 2022 yılı asgari ücreti 5.200 TL olmalıdır.

En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir!

  • 2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Yasa’dan önce asgari ücretten düşük emekli aylığı söz konusu değildi. Günümüzde emekli aylıkları Hazine tarafından karşılanan farkla 1.500 TL’ye tamamlanmaktadır. Emekli aylıklarında alt sınır asgari ücret olmalıdır.
Paylaşın

DİSK: Ücret Mücadelesi Demokrasi Mücadelesidir

Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiğine, milyonların asgari ücrete mahkum hale getirildiğine dikkat çeken DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, bir ülkede sendikalaşma oranı ne kadar düşükse asgari ücretli sayısı o kadar yüksek olur. Bu nedenle ücret mücadelesinin demokrasi mücadelesi olduğunun altını çizdi.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) geçtiğimiz hafta işyerlerinde başlattığı “Gelirde adalet, vergide adalet” kampanyasını meydanlara taşıdı.

İstanbul, Ankara, Adana, Antep, Diyarbakır, Edirne ve Eskişehir’de eylem yaptı. İstanbul’daki eylemin merkezi Beşiktaş’taki Barbaros Meydanı’ydı. Buradaki eyleme DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Aslan ve DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş da katıldı.

Burada konuşan Çerkezoğlu, siyasi iktidarın emeği ucuzlattığını, TL’nin değersizleşmesi üzerine kurulu bir büyüme politikası izlediğini söyledi.

Çerkezoğlu, “Yaşadığımız karakış, beceriksizlikten değil iktidarın tercihlerinden kaynaklanıyor” dedi. DİSK’in yıllardır sürdürdüğü asgari ücret tutarının vergi dışı bırakılması ve kesinti yükünün Hazine’den karşılanması mücadelesini anlatan Çerkezoğlu “Vergide adalet olmadan gelirde adalet olmaz” diye konuştu.

DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu özetle şöyle konuştu:

“Ülkeyi yönetenler şahlanan Türkiye’den bahsediyor. Bir avuç sermayedar için, yandaş şirketler için dedikleri doğru olabilir. Ama emekçiler için halk için işsizlik büyüyor, pahalılık artıyor, borçlar kabarıyor, faturalar şahlanıyor. Alım gücümüzün düştüğünü her gün çarşıda, pazarda, markette yaşadıklarımızla biliyoruz.

Devletin bir kurumu TÜİK ‘işsizlik azaldı’ derken, diğer kurumu İŞKUR ‘işsizlik arttı’ diyor. Tüm istatistik oyunlarına rağmen işsiz sayısı 8 milyona yaklaştı. İşsizlik rakamlarla gizlenemiyor. Biz işsizliğin arttığını artık hemen her evde olan işsizlerden, özellikle genç ve kadın işsizlerden görüyoruz.

Her gece yarın nelere zam gelecek, eriyen ücretlerimizle nasıl geçineceğiz, kapıya dayanan kara kışı nasıl atlatacağız endişesiyle uykularımız kaçıyor.  Her sabah paramızın döviz ve zamlar karşısında adeta pula döndüğü, yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Televizyonları, gazeteleri, istatistik kurumları ne derse desin gerçeği biz yaşıyoruz. Ülkenin dört bir yanında ‘iş bulamıyoruz’, ‘barınamıyoruz’, ‘geçinemiyoruz’ çığlıkları yükseliyor.”

“Asgari ücrette vergi sıfırlansın”

Çerkezoğlu konuşmasının sonunda, ülkenin dört bir yanındaki basın açıklamalarında ve işyerlerindeki eylemlerde ifade ettikleri talepleri bir kez daha şu şekilde sıraladı:

  • Asgari ücret ve bütün ücretlerin asgari ücret kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın ve net ödensin. Böylece tüm ücretler yaklaşık 750 lira artırılsın.
  • Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimine uygulanan tarife oranı yüzde 10’a indirilsin. Vergiye esas gelir dilimleri milli gelire göre artırılsın.
  • En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilsin.
  • Elektrik, su,  doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun.
  • Tüm gıda ürünlerinde KDV sıfırlansın.

“Ücret mücadelesi demokrasi mücadelesidir”

Sosyal devletin bir gereği olan bu önlemlerin TBMM’de devam eden bütçe sürecinde ve asgari ücret sürecinde hayata geçirilmesinin şart olduğunu ifade eden Çerkezoğlu, asgari ücret sürecine dair de değerlendirmelerde bulundu.

Asgari ücretin ortalama ücret haline geldiğine, milyonların asgari ücrete mahkum hale getirildiğine dikkat çeken Arzu Çerkezoğlu “Bir ülkede sendikalaşma oranı ne kadar düşükse asgari ücretli sayısı o kadar yüksek olur” dedi ve bu nedenle ücret mücadelesinin demokrasi mücadelesi olduğunun altını çizdi.

Paylaşın

Açlık sınırı 2 bin 681, yoksulluk sınır, 9 bin 274 TL

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna (DİSK) bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası’nın yayınladığı, Açlık ve Yoksulluk Sınırı Şubat Raporu’na göre açlık sınırı 2 bin 681, yoksulluk sınır: 9 bin 274 TL. Açıklanan rapora göre, açlık sınırındaki artış genel enflasyonda yaşanan artıştan daha fazla oldu.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna (DİSK) bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ‘Şubat Ayı Açlık ve Yoksulluk Sınırı Raporu’nu yayınladı.

“Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2 bin 681 TL’dir. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 9 bin 274 TL olarak gerçekleşmiştir.” ifadelerinin yer aldığı raporda özetle şu bilgiler yer almıştır;

“Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 693 TL’dir. Bu değer yetişkin bir kadın için 669 TL, 15-18 yaş bir genç için 735 TL, 4-6 yaş arası bir çocuk için 486 TL’dir. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 2 bin 584 TL olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda harcamaları için yapması gereken zorunlu tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 9 bin 274 TL’ye ulaşmaktadır.

18 yılda açlık sınırı 6.6 kat arttı

2003 yılının şubat ayında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 13,47 TL’ye sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 89.37 TL’ye sağlıklı beslenebilmektedir. Buna göre 18 yıllık zaman zarfında açlık sınırı 6.63 kat arttı. Aynı dönemde enflasyondaki artış ise 5.38 kat oldu. Açlık sınırındaki artış genel enflasyonda yaşanan artıştan daha fazla oldu.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi dört kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için, günlük en az 89.37 TL, aylık 2 bin 681 TL’lik harcama yapması gerekiyor.

Buna göre yetişkin bir kadının sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük harcama tutarı 23.13 TL, yetişkin bir erkeğin 23.94 TL, 15-18 yaş arası bir gencin 25.47 TL, 4-6 yaş arası bir çocuğun ise 16.84 TL’dir.

İstanbul’da açlık sınırı 2 bin 850 TL

Araştırma kapsamında üç büyük ile ait Şubat 2021 dönemi açlık ve yoksulluk sınırı verileri de hesaplanmıştır. Buna göre İzmir’de açlık sınırı 2 bin 910 lira olarak belirlenmiştir. İzmir’i, İstanbul 2 bin 850 liralık açlık sınırı ile takip etmektedir. Ankara’da ise açlık sınırı 2 bin 631 lira olarak tespit edilmiştir.

Araştırma kapsamında önemli sanayi merkezlerindeki açlık sınırları da belirlenmiştir. Buna göre Bursa, Eskişehir ve Bilecik bölgesinde açlık sınırı 2 bin 684, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu ve Yalova bölgesinde açlık sınırı 2 bin 739, Zonguldak, Bartın ve Karabük bölgesinde açlık sınırı 2 bin 683, Adana ve Mersin bölgesinde açlık sınırı 2 bin 546 lira olarak belirlenmiştir. Ayrıca açlık sınırı Gaziantep, Kilis, Adıyaman bölgesinde 2 bin 486, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bölgesinde 2 bin 491, Şanlıurfa ve Diyarbakır bölgesinde 2 bin 506, Trabzon, Ordu, Rize, Artvin, Gümüşhane, Giresun bölgesinde 2 bin 693 liradır.”

Daha geniş bilgi için TIKLAYIN

Paylaşın