Her Dört Gençten Biri Ne Eğitimde Ne İstihdamda!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerini kullanarak 19 Mayıs’a özel Türkiye’de genç işsizliğine yer verdi.

Haber Merkezi / Bültene göre genç işsizliği AKP döneminde yaklaşık 5 puan arttı, her dört gençten biri ne eğitimde ne istihdamda. Ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı yüzde 32,4. “Türkiye’de genç işsizliği dünyada ön sıralarda” ifadelerinin yer aldığı bültende yükseköğrenim mezunu gençlerin asgari ücretli çalıştırıldığı vurgulandı.

Bültende “İş aramaktan vazgeçen, iş bulmaktan ümidini kesen ve işgücü dışına çıkan gençlerde hem dar hem geniş tanımlı işsizlik oranı artmaya devam ediyor” denildi. DİSK-AR’ın raporunda şu ifadeler yer aldı:

  • 2,3 milyon genç işsiz.
  • Türkiye’de her iki genç kadından biri işsiz.
  • Yükseköğrenim mezunu gençler asgari ücretli. Gençlerin birçoğu iş bulamazken yükseköğrenim mezunu gençlerin giriş ücretleri ise asgari ücret civarında kalmakta.

Ne eğitimde ne de istihdamdalar

Eğitim Sen de “Türkiye’de Gençliğin Durumu Raporu”nu yayımladı. Raporda eğitimini yarıda bırakıp okulu terk eden gençlerin sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekildi. Raporda şu ifadeler yer aldı:

“Ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı 2021 yılında yüzde 24,7 olmuştur. Bu oran 2021 yılında genç erkeklerde yüzde 17,5, genç kadınlarda ise yüzde 32,4 olmuştur. Lise altı eğitimlilerin 405 bini (yüzde 12,3), lise mezunlarının 227 bini (yüzde 18,9), yükseköğretim mezunlarının da 152 bini ne eğitimde ne istihdamda yer almakta. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında okulu erken bırakma alanında ilk sırada.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde okulu terk edenlerin oranı diğer bölgelere oranla daha fazla. Eğitimde sınav odaklı uygulamalar, gelecek kaygısı, öğrenci özerkliğinin sınırlılığı, okul güvenliğine ilişkin fiziki-psikolojik tartışmalar ile katı disiplin uygulamaları okullarda algılanan stresi ve devamsızlığı artırmakta. Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce MEB verilerine göre, açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken 2020/21 eğitim öğretim yılı sonu itibarıyla 1 milyon 254 bin 420’ye yükseldi.

İmam hatip nedeniyle açıköğretime yöneldi

Son yıllarda MEB’in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden oldu. 2002’de KYK’ye bağlı 191 yurt varken, 2020’de bu sayı 793’e çıktı. Devlet üniversitelerinde yaklaşık 7,5 milyon öğrenci öğrenim görürken, 3,8 milyon öğrenci örgün eğitim kapsamında.Bunun anlamı her 5 öğrenciden dördünün açıkta olması.”

Paylaşın

Bu Düzen Böyle Gitmez!

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ortak bir basın toplantısıyla 1 Mayıs programını açıkladı. 

Kurumların genel başkanları ve yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla DİSK Genel Merkezi’nde yapılan basın açıklamasının gündemi ekonomik krizdi. Toplantıda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Ekonomik kriz, işsizlik, zamlar, pandemi, borçlanma derken ülkemizde insanca yaşamak bir yana hayatta kalmak bile her gün zorlaşıyor” dedi.

Bu düzen toplumun işini, aşını, geçimini ve sağlığını korumuyot aksine tehdit ediyor” diyen Çerkezoğlu, “Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları ezdikçe eziyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.

Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla, salgınla mücadele ederken 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber etti, etmeye devam ediyor.

Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasi, adalet ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.

Halkın gerçeği ile bir avuç ayrıcalıklı kesimin gerçeği arasındaki fark, tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla perdelenmek isteniyor. Üstü örtülemeyen hakikate dair çığlıklar, baskı ile, şiddet ile, sansür ile, zor ile bastırılmak isteniyor. Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor.

“Bu düzen böyle gitmez”

Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür.

20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.

Gün şikâyet etme günü değildir. Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 82 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.

1 Mayıs, İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü ülkenin dört bir yanında gücümüzü ve coşkumuzu meydanlara taşıdığımız bir gün olacaktır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de işçilerin ve emekçilerin, bu günü kendi belirledikleri, kentin en merkezi meydanlarında, İstanbul’da da Taksim 1 Mayıs alanında coşkuyla kutlama hakkı vardır.

Ulusal ve uluslararası mahkemelerce de kabul edilen bu hakkın 2013’ten beri keyfi biçimde gasp edilmesini, Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve Taksim 1 Mayıs meydanı yasağı başta olmak üzere, yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı buradan bir kere daha ifade etmek isteriz.

Biz 1 Mayıs Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününe giderken birlikte değiştirme irademizi işyeri işyeri, sokak sokak, meydan meydan örgütleyeceğimizi, Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs meydanlarında omuz omuza olacağımızı ilan ediyor, emekten, barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan herkesi 1 Mayıs meydanlarında buluşmaya çağırıyoruz.

Paylaşın

Dar Gelirlinin Gıda Enflasyonu Yüzde Yüzü Aştı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) mart ayı enflasyon verilerini açıklamasının ardından Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), dar gelirlilerin gıda enflasyonunu açıkladı.

Haber Merkezi / TÜİK gıda enflasyonunu yüzde 70 olarak belirtirken, DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre, emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 89,6 oldu. Düşük gelirli ikinci yüzde 20’nin gıda enflasyonu yüzde 90,6 olurken, düşük gelirli ilk yüzde 20’nin gıda enflasyonu ise yüzde 103,8 olarak belirtildi.

“Resmi enflasyonun yüzde 60’ı gıda enflasyonunun yüzde 70’i aştığı Mart 2022’de asgari ücret zammı erimiş oldu” diyen DİSK-Ar, “Yılın ilk üç ayında enflasyona yenilen asgari ücret acilen yeniden belirlenmelidir!” çağrısını yaptı.

AKP’nin enflasyonda rekor kırmaya devam ettiğini belirten DİSK-AR, “AKP Aralık 2002’de yüzde 29,7 ile devraldığı enflasyonu 20 yıl sonra yüzde 60’ın üstüne yükseltti” bilgisini paylaştı.

Fiyat artışlarının devam edeceğini vurgulayan DİSK-AR, şunları söyledi: “TÜFE yüzde 61,14 olarak açıklanırken, yurt içi ÜFE yüzde 114,97 olarak açıklandı. TÜFE ile ÜFE farkı 54 puana ulaştı. Bunun anlamı ÜFE’nin önümüzdeki aylarda da artmaya devam edecek olmasıdır. Üretici fiyatları tüketici fiyatlarına da yansıyacak.”

DİSK-AR’ın sosyal medya paylaşımında, “Metodolojik not: Dar gelirlilerin ve emeklilerin gıda enflasyonu hesabında, TÜİK’in gelire göre tüketim harcamasının ve temel gelir kaynağının hanehalkı tüketim harcamasının türlerine göre dağılımı (2019) verileri ile ana harcama gruplarına göre TÜFE verileri esas alındı” bilgisine yer verildi.

ENAG’a göre enflasyon üç haneli

Öte yandan TÜİK’in açıkladığı mart ayı enflasyon verileri öncesi Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), kendi verilerini yayımladı. ENAG’a göre, Tüketici Fiyat Fiyat Endeksi (E-TÜFE) mart ayında yüzde 11.93 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 142.63 olarak gerçekleşti.

ENAG-özellikli ürün grubu enflasyon hesaplamasına göre, TÜİK alt grupları gösterge olarak alındığında en fazla aylık düşüş eksi yüzde 1,41 ile Lokanta ve Oteller en fazla yükseliş ise yüzde 78,44 ile sağlık kaleminde gerçekleşmiştir.

ENAG şubst ayı enflasyon rakamlarını yıllık yüzde 123.80 oranında olduğunu duyurmuştu. Bağımsız akademisyen ve ekonomistlerden oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), her ay kendi hesapladığı enflasyon oranıyla kamuoyunun karşısına çıkıyor.

TÜİK’e göre enflasyon yüzde 61,14

TÜİK’e göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5,46, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 22,81, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,14 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde  29,88 artış gerçekleşti.

Paylaşın

Kovid 19 Salgını İşçileri Daha Da Yoksullaştırdı

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından hazırlanan “2. Yılında Salgının İşçilere Etkisi” başlıklı araştırma raporu bugün DİSK Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen bir bastın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

Açıklamaya DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu üyesi Seyit Arslan, DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Nevzat Karataş katıldı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu burada yaptığı açıklamada pandeminin ağır bir insani tahribatın yanı sıra, önemli sosyoekonomik sorunlar da yarattığını, geçtiğimiz iki yılda pandeminin ekonomik bedelini ve yükünü işçilerin ödediğini ve ödemeye devam ettiğini vurguladı.

Pandeminin işçiler ve çalışanlar için yarattığı olumsuz sonuçlara dair DİSK-AR’ın başka çalışmalarının geçmişte kamuoyu ile paylaşıldığını hatırlatan Çerkezoğlu “Bu çalışma ile ilk kez ülke çapında pandeminin işçiler üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri ortaya konmaktadır” dedi.

Friedrich Ebert Stiftung (FES) Türkiye Temsilciliğinin katkılarıyla yapılan çalışmanın alan çalışmasını Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi yürüttü. Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü: Ekonomik Krizin ve Kovid 19 Salgınının ve İşçiler Üzerindeki Etkileri Araştırması adıyla yürütülen çalışmanın kapsamlı sonuçları önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.

Araştırmanın sonuçları şöyle özetlendi:

Pandemiyle birlikte işçilerin çalışma biçimleri değişti, gelir kayıpları yaşandı. 2017’de ortalama ücretler ile asgari ücret arasında yüzde 35 fark varken bu fark 2021’de yüzde 27,5’e geriledi. Böylece pandemi döneminde ortalama ücretler asgari ücrete doğru düşmeye devam etmiş ve makas daralmıştır. Bunun en önemli nedeni pandemi döneminde yapılan kısa çalışma ve nakdi ücret desteklerinin işçilerin asıl ücretlerinin altında kalmasıdır.

İşçiler çalışma hayatında işsizliği en önemli sorun olarak görüyor. İşçilerin yüzde 72’si “çalışma hayatındaki en önemli sorun nedir” sorusuna “işsizlik” yanıtını verdi. İkinci en önemli sorun ise yüzde 65 ile “düşük ücret” olmuştur. Bu sonuçlar pandemi döneminde yaşanan iş ve gelir kaybının etkisini ortaya koyması açısından önemlidir. Araştırmaya katılan işçilerin çalışma hayatına ilişkin belirtikleri en önemli üçüncü sorun yüzde 44,8 ile sigortasız çalıştırılma/kayıtdışı istihdam, dördüncü sorun yüzde 43 uzun çalışma saatleri olmuştur.

Araştırma kapsamında uzaktan çalışan işçilere pandemi döneminde ev masraflarının artıp artmadığı soruldu. İşçilerin yüzde 58’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylerken, yüzde 26,2’si bu görüşe kısmen katıldığını söyledi. İşçilerin sadece yüzde 14,5’i pandemi döneminde ev masraflarının artmadığını söyledi. Böylece masrafların tamamen veya kısmen arttığını söyleyenler birlikte ele alındığında uzaktan çalışan işçilerin yüzde 85,5’i pandemi döneminde ev masraflarının arttığını söylemiştir.

Borçlanmanın artışı pandemide işçilerin yaşadığı en büyük sorun olarak öne çıkıyor. İşçilerin yüzde 55’i pandemi döneminde borçlarının arttığını, yüzde 27’si faturalarını ödemekte zorlandığını, yüzde 25’i kredi kartı borcunu ödeyemediğini söylemiştir.

Pandemide artan geçinme, yaşam zorluğu ve borçlanma ile baş edebilmek için işçilerin yüzde 66,4’ü harcamalarını azalttığını, yüzde 49,6’sı ise daha ucuz besinlere yöneldiğini belirtmiştir. Araştırmaya katılan işçilerin yüzde 32,4’ü kredi kartlarını daha fazla kullandıklarını ifade etmişlerdir.

İşçilerin pandemide aldıkları yardımın ana kaynağı aileleri oldu. İşçilerin yüzde 39’u ailesinden yardım aldığını beyan etmiştir. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği alanların toplam oranı yüzde 32,5 olmuştur.

Araştırma Kovid 19’un aynı zamanda bir işçi hastalığını olduğunu ve işçilerin hastalığa yakalanma oranının yüksek olduğunu gösteriyor. İşçilerin yüzde 54,4’ü hastalığa yakalanmadığını belirtirken yüzde 46’sı ise kendilerinin ve/veya çalışma arkadaşlarının Kovid 19’a yakalandığını beyan etmektedir.

İşçilerin yüzde 30’u işyerinde Kovid 19 vakası görülmesine rağmen işlerin durdurulmadığını, üretimin devam ettiğini belirtmiştir. İşçilerin Kovid 19’a yakalanma oranın yüksek olmasında salgının en yoğun döneminde bile üretimi sürdürme yaklaşımının rol oynadığını söylemek mümkündür.

Salgında yaşanan kapanmalar ve işe ara vermeler ile diğer düzenlemeler nedeniyle işçilerin çalışma biçiminde önemli değişiklikler oldu. Kısa çalışma, ücretsiz izin, evden çalışma gibi yeni istihdam biçimleri ortaya çıktı. İşçilerin yüzde 25,8’i “bir değişme olmadı, eskisi gibi çalışmaya devam ediyorum” derken yüzde 74,2’si ise pandemi döneminde çalışma biçiminin değiştiğini belirtmiştir.

Evden çalışan işçilerin yüzde 57’si pandemi sırasında her an ulaşılabilir durumda olduklarını belirtmiştir. İşçilerin yüzde 29,7’si bu görüşe kısmen katıldığı belirtirken, sadece yüzde 10,5’i bu görüşe katılmadığını beyan etmiştir. Bu durum pandemi koşullarında iş saatleri dışında da çalışanların erişilebilir hale geldiğini ortaya koymaktadır.

Evden çalışan işçilerin yüzde 48,8’i ev işleri ve bakım yükünün arttığını belirtmiştir. Bu oran erkeklerde yüzde 44,8 iken, kadınlarda yüzde 52,9 düzeyindedir. Araştırmaya katılan ve evden uzaktan çalışan işçilerin yüzde 50,6’sı salgın döneminde iş ve iş dışı (özel) yaşam sınırlarının kaybolduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 30,7’i ise bu ifadeye kısmen katıldığını ifade etmiştir.

Ev işlerine ve bakıma ayrılan zaman arttıkça kadın ve erkeklerin buraya ayırdıkları süre arasındaki makasın açıldığı görülmektedir. Ev işlerine ve bakıma 3-6 saat ayıran kadınların oranı yüzde 23,7, erkeklerin oranı ise yüzde 9,7’dir. Ev ve bakım işlerine zaman ayırmayan kadınların oranı yüzde 7,6 ile sınırlı kalırken erkeklerin oranı yüzde 29’a yükselmektedir.

İşçilerin yüzde 43,5’i verilen sosyal destekleri yetersiz bulduklarını belirtmektedir. Katılımcıların yalnızca yüzde 28,5’i destekleri yeterli bulmaktadır. Destekleri ne yeterli ne yetersiz bulanların oranı ise yüzde 24,5’tir. İşçilerin yüzde 36,1’i hükümetin sağlık politikasını başarılı bulurken yüzde 35,4’ü başarısız bulduğunu belirtmiştir. İşçilerin yüzde 26’sı ise Hükümeti ne başarılı ne başarısız bulduğunu belirtmiştir.

Paylaşın

DİSK, KESK, TMMOB Ve TTB’den ‘Savaşa Hayır’ Eylemi

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Kadıköy İskele Meydanı’nda savaşa karşı ortak basın açıklaması düzenledi.

Açıklamada savaşın acı ve ölüm getirmesinin yanı sıra emekçinin ekmeğinin küçülmesi, zenginlerin kasalarını doldurması anlamına geldiği vurgulandı, mücadele çağrısı yapıldı. HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu’nun yanı sıra çeşitli siyasi partiler de eyleme destek verdi.

Kadıköy İskele Meydanı’nda gerçekleşen açıklamayı DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu okudu. Çerkezoğlu’nun okudu basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Bir süredir Rusya ile Ukrayna arasında yapay olarak körüklenen gerilim bir haftadır savaşa dönüştü. Rusya’nın saldırılarıyla beraber ağır bir insani yıkımla karşı karşıyayız. Bu çatışmanın kaybedeni Rusya ve Ukrayna emekçileri başta olmak üzere bölge halkları olacaktır.

  • Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
  • Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
  • Savaş, emekçilerin ekmeği küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
  • Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
  • Savaş, iktidarların baskı politikalarına kılıf uydurulması demektir. İnsan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
  • Savaş üzerinde yaşadığımız gezegenin, ekosistemin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
  • Savaş daha fazla, açlık, yoksulluk, göç ve dolayısıyla tüm boyutlarıyla sağlıksızlık demektir!
  • Savaş artan ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılık demektir

Öncelikle sivillerin can güvenliğini tehdit eden ağır saldırılar sürerken, Ukrayna’yı terk etmek isteyen herkese tüm komşu ülkeler sınırlarını açmalıdır. Mültecilere sınırları kapatmak veya ırkına, kökenine, inancına göre mülteci seçmek insanlık suçudur.

Savaşı durdurmak için geç değildir.

Rusya kendi halkının sokaklardan yükselen barış taleplerine kulak vermeli, saldırılarını derhal durdurmalıdır.

Ukrayna’daki tüm yabancı güçler geri çekilmeli, Ukrayna’daki tüm halklar kendi gelecekleri hakkında silahların gölgesinden uzak bir biçimde karar verebilmelidir.

Dünya ölçeğinde de tüm askeri paktlar dağıtılmalı, başka ülkelerdeki askeri varlıklar sonlandırılmalıdır.

Silahlanmayı ve yayılmayı esas alan politikalarından vazgeçilmelidir.

Bu talepler doğrultusunda ülkemizi yöneten iktidarın NATO’da genişlemeye yönelik yaklaşımına itiraz ediyoruz. Savaşı değil yaşamı ve barışı savunan bizler Rusya ile nükleer anlaşmalara son verilmesini istiyoruz. Ülke kaynaklarının savaş politikaları için kullanılmasını, saldırgan devletleri vergilerimizle beslemek istemiyoruz.

Farklı emperyalist projelerin ve yayılmacı hayallerin çatışması emekçilere yıkım getirmekte, dünyayı ve halkları felakete sürüklemektedir. Bizler farklı emperyalist kampların yayılmacı tezlerini, savaş gerekçelerini reddediyor, savaşsız, sömürüsüz “başka bir dünya mümkün” diyoruz.

Biz Türkiye’nin emek ve demokrasi güçleri için dünyadaki tüm dostlarımızı savaşa karşı barış, silahlanmaya karşı sosyal haklar, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı halkların kardeşliği, baskıcı iktidarlara karşı demokrasi, emeğin sömürüsüne karşı eşitlik için, “başka bir dünya için” ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Paylaşın

“Türkiye Kadın İşsizlik Oranının En Yüksek Olduğu Ülkeler Arasında”

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) / Genel-İş Araştırma Dairesi her yıl hazırladığı Kadın Emeği Raporu’nu paylaştı. Sendikanın Araştırma Dairesi Emar’ın (Emek Araştırma) her yıl 8 Mart’ta hazırladığı Kadın Emeği Raporu, eşitsizlikle mücadele etmek zorunda bırakılan kadınların iş yaşamını mercek altına alıyor.

Kadın Emeği Raporunda şu ifadeler yer alıyor:

“Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, AB ve OECD ülkelerinin oldukça altındadır. Yıllar içerisinde birçok ülkede kadınların istihdama katılımını artırmaya dönük politikaların etkisi ile kadın istihdamı artarken, ülkemizde bu oran oldukça sınırlı bir artış göstermiştir. Türkiye istihdamda cinsiyet açığının en yüksek olduğu ülkelerin başında gelmektedir.

Cinsiyete göre ülkelerin işsizlik oranına bakıldığında; Türkiye’nin kadın işsizlik oranının, birçok ülkeye göre yüksek olduğu görülmektedir. Yıllar içerisinde dar tanımlı kadın işsizlik oranına bakıldığında kadınların işsizlik oranlarının daha da yükseldiği ve kadın erkek işsizlik farkının kadınlar aleyhine daha da açıldığı görülmektedir.

İşsizlikten en fazla genç kadınlar etkileniyor. TÜİK 2021 yılı 4. çeyrek verilerine göre, 15-24 yaş arası genç kadın işsizliği 493 bin kişi ile yüzde 27,2’dir. Oysaki geniş tanımlı genç kadın işsizliği 943 bin kişi ile yüzde 42,7’dir ve dar tanımlı işsizliğin iki katıdır.”

Bazı veriler şöyle sıralandı:

  • OECD ülkeleri ortalamasında istihdamda cinsiyet açığı yüzde 14,5; AB ülkeleri ortalamasında yüzde 10 iken,
  • Türkiye’de yüzde 39,1.
  • Türkiye kadın işsizlik oranının en yüksek olduğu ülkelerden biri.
  • İşsiz kadın sayısı her geçen gün artıyor: 2020 yılında geniş tanımlı kadın işsiz oranı yüzde 36,6 oldu.
  • Genç kadın işsizliği resmi verilerin 2 katı.
  • 13,3 milyon kadın ücretsiz bakım emeği verdiği için çalışma hayatına katılamıyor.
  • Her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılıyor. 1,2 milyondan fazla kadın ise hem yarı zamanlı hem de kayıt dışı çalıştırılıyor.
  • Erkekler, kadınlardan yüzde 27,4 daha fazla kazanıyor.
  • Her 10 kadın işçiden sadece biri sendikalı: Kadın işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 10 iken, erkeklerin yüzde 15,7’dir.
  • Kadınların en çok sendikalı olduğu işkolu: Sağlık ve sosyal hizmetler.
  • Genel işler işkolunda sendikalı kadın işçi oranı yüzde 34,5.
  • Kamu görevlileri sendikalarında kadınların sendikalaşma oranı yüzde 56,6’dır.

Raporun tamamı için burayı TIKLAYIN

Paylaşın

Açlık Sınırı 4 Bin 131, Yoksulluk Sınırı 14 Bin 288 TL’ye Yükseldi

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı yani açlık sınırı 4 bin 131, eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte yapılması gereken harcama tutarı yani yoksulluk sınırı 14 bin 288 liraya yükseldi.

Haber Merkezi / Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Birleşik Metal-iş Sendikası Araştırma Merkezi tarafından Açlık ve Yoksulluk Sınırı Ocak 2022 Raporu hazırlandı. Buna göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 4 bin 131 lira, yoksulluk sınırı ise 14 bin 288 lira olarak gerçekleşti.

Sendikanın araştırma merkezinden yapılan açıklama şöyle:

Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı Ocak 2022 için 4 bin 131 liradır. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hanehalkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 14 bin 288 lira olarak gerçekleşmiştir.

Sağlıklı beslenmek için her aile ferdinin alması gereken kalori miktarı farklılık göstermektedir. Yetişkin bir erkeğin sağlıklı bir biçimde beslenmesi için tüketmesi gereken gıdaların aylık karşılığı 1.108 liradır. Bu değer yetişkin bir kadın için 1.064, 15-18 yaş bir genç için 1.179, 4-6 yaş arası bir çocuk için 780 liradır. Sağlıklı bir biçimde beslenmenin toplam aile bütçesine maliyeti ise 4 bin 131 lira olarak tespit edilmiştir. Bu tutar söz konusu ailenin sadece gıda için yapması gereken zorunlu harcama tutardır. Eğitim, sağlık, barınma, eğlence, ısınma, ulaşım gibi giderler ile birlikte bir ailenin yapması gereken harcama tutarı 14 bin 288 liraya ulaşmaktadır.

Günlük harcamalarda Ocak 2022’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 49.08 liralık harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 26.74 liradır. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 18.69 lira, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 10.18 liradır. Katı yağ ve sıvı yağ ise 10.18 liralık masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 2.68, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 7.02 lira harcama yapılması gerekmektedir.

Günlük harcamalarda Ocak 2022’de en yüksek maliyet grubunu süt ve süt ürünleri grubu 35.41 liralık harcama gereksinimi ile oluşturmaktadır. Et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 19.92 liradır. Sebze ve meyve için yapılması gereken harcama miktarı 14.28 lira, ekmek için yapılması gereken harcama tutarı günlük 6.80 liradır. Katı yağ ve sıvı yağ ise 7.13 liralık masraf yapılması gereken ürün gruplarıdır. Yumurta için 1.86, şeker, bal, reçel ve pekmez için ise 4,95 lira harcama yapılması gerekmektedir.

Daha dar bir gruplandırmaya göre harcamalarda süt ve süt ürünlerinin payı yüzde 35.6 ile en yüksek paya sahiptir. Et, yumurta ve kurubaklagil grubunun payı yüzde 28 ile ikinci sıradadır. Sebze ve meyvenin harcamalar içindeki payı yüzde 13.6’dır. Ekmek, makarna vb. için ise pay yüzde 10.3’tür. Diğer gıda hacamalarının toplam içindeki payı ise yüzde 12.5’dir.

Paylaşın

DİSK-AR, TÜİK’i Yalanladı: Gerçek İşsiz Sayısı 8 Milyon 365 Bin

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Aralık 2021’de geniş tanımlı işsiz sayısının bir önceki aya göre 314 bin arttığını, geniş tanımlı işsizlik oranının ise yüzde 22,6 olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Aralık 2021’e ilişkin işgücü istatistiklerini açıklamasının ardından DİSK-AR’ın İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu da yayımlandı.

Rapora göre geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 22,6, gerçek işsiz sayısı 8 milyon 365 bin oldu. DİSK-AR, dar tanımlı genç işsizliğinin yüzde 20,8, dar tanımlı genç kadın işsizliğinin yüzde 26,1, geniş tanımlı kadın işsizliğinin de yüzde 29,6 olduğunu açıkladı.

TÜİK’e göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 11,2, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) ise yüzde 22,6 seviyesinde gerçekleşti.

TÜİK’e göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı (mevsim etkisinden arındırılmış) 2021 Aralık ayında bir önceki aya göre 2 bin kişi artarak 3 milyon 794 bin kişi oldu.

DİSK-AR tarafından hesaplamaya göre mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Aralık 2021’de 8 milyon 365 bin kişi olarak gerçekleşti.

Raporda, cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliğinin tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ettiği vurgulandı.

Erkek işsizliği 159 bin azaldı

Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 9,9 iken kadınlarda yüzde 13,8’e yükseldi. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, erkek işsizliği 159 bin azaldı.

Geniş tanımlı işsizlik (âtıl işgücü) ise erkeklerde yüzde 18, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 30 oldu. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark ise 10,8 puan.

İŞKUR verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı Aralık 2020 ve Aralık 2021 arası bir yıllık dönemde 2 milyon 959 binden 3 milyon 171 bine yükselerek 212 bin kişi arttı. TÜİK’e göre ise son bir yılda dar tanımlı işsiz sayısı bu dönemler arası 159 bin azaldı. Böylece iki veri arasındaki işsizlik sayısı farkı 371 bin oldu.

DİSK-AR buna dair “Ancak TÜİK yıllık işsizlik verilerinde bu eğilim yer almadı. TÜİK’in yıllık işsizlik verilerinin salgın dönemindeki işten çıkarma yasağı nedeniyle karşılaştırılabilir olmadığını ve yıllık karşılaştırmada ciddi sorunlar olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

Metal İşçileri İle MESS Arasında Anlaşma Sağlandı

Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş sendikaları ile işveren sendikası Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde gece 02.30 itibariyle anlaşma sağlandı ve imzalar atıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; 130 bin işçiyi ilgilendiren, iki yıl geçerli olacak özel sektörün en büyük toplu sözleşmesiyle işçi maaşlarına ilk 6 ay için yüzde 27,44 zam yapıldı.

Anlaşmanın ayrıntıları

İmzaların atılmasının ardından 3 sendikanın yaptığı ortak açıklamada sözleşmenin detaylarına ilişkin şu bilgiler verildi:

“Toplu Sözleşme müzakerelerimiz 12 Ocak 2022 Çarşamba sabaha karşı 02.30’da başarıyla sonuçlanmıştır. MESS ücret ortalamasına yıllık yüzde 65,67 oranında zam alınmıştır. Bunun açılımı şöyledir:

Birinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 10, bunun üzerine 3 lira 70 kuruş seyyanen zam alınmıştır. Bunun karşılığı yüzde 27,44’tür.

İkinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 30 oranında zam yapılacaktır. Bu oran enflasyon korumalıdır.

Sözleşmenin üçüncü ve dördüncü 6 aylarında ise enflasyon oranında artış yapılacaktır.

Sosyal haklara; birinci yıl yüzde 35 artış, ikinci yıl ise enflasyon oranında zam alınmıştır. Kurban Bayramı yardımı birinci yıl için bütün gruplara yüzde 75 oranında arttırılmıştır. İlki bu ocak ayında olmak üzere herkese net 400 TL’lik erzak çeki, 2023 Ocak ayında yine net 400 TL’lik erzak çeki verilecektir.”

Grev kararı alınmıştı

Eylül ayında başlayan görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle Türk Metal Sendikası grev kararı almış, taraflar, 10 Ocak Pazartesi günü yeniden görüşmelere başlamıştı.

Paylaşın

Arzu Çerkezoğlu: TÜİK Felaketi Gizleyemiyor

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon rakamları ile ilgili olarak açıklama yaptı.

Çerkezoğlu, “Aylardır Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı enflasyon verileri ülkemizin karşı karşıya olduğu ekonomik felaketi ortaya koydu. Emekçilerin yaşadığı reel gelir kaybı ve yoksullaşma gerçeklikten uzak olduğu için eleştirilen TÜİK’in verilerinde dahi gizlenemedi” dedi.

Çerkezoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

2021 yılı enflasyonu TÜİK tarafından yüzde 36,08 olarak açıklanırken, emekçilerin harcamalarının ağırlıklı bir bölümünü oluşturan gıdadaki enflasyon ise çok daha yüksek oranlarda tespit edildi. TÜİK’e göre 2005’te yüzde 4,9 olan gıda enflasyonu 2021’e gelindiğinde yüzde 43,8’e yükseldi.

TÜİK verileri esas alınarak DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamalara göre, gelir düzeyi düştükçe gıda enflasyonunun da arttığı görüldü. En düşük gelirli yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 64,6, ikinci en düşük gelirli yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 56,4, emeklilerin gıda enflasyonu ise yüzde 55,8 olarak hesaplandı.

TÜİK’in resmi verileri esas alındığında dahi 2022 yılı için verilen asgari ücret artışı daha işçilerin eline geçmeden eridi. Son dört yılda da Aralık 2016 ile 2020 arasındaki resmi enflasyon yüzde 72,6 oranında artarken ortalama brüt işçi ücretleri 4 yılda yüzde 30,4 artmış, yani işçiler enflasyona ezdirilmişti. Bu “gelenek” 2021 yılında da bozulmadı. 2021 yılının TÜİK verilerine göre bile işçiler enflasyonun altında bir kez daha ezildi.

“Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma tehdidi ile karşı karşıyayız”

Yeni yılda yapılan zamlara da değinen Çerkezoğlu, şöyle konuştu:

2022’nin ilk saatlerinde elektrik ve doğalgaza yapılan, bu nedenle 2021 enflasyon rakamlarına yansımayan ve yüzde 125’leri bulan fahiş zamlar göz önüne alındığında, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma tehdidi ile karşı karşıyayız.

Devleti yönetenler medyayı karşılarına alıp ‘negatif enflasyon’ gibi akıl dışı vaatlerde bulunurken, devletin resmi kurumlarının verileri ve faturalarımıza yapılan resmi zamlar onları her gün yalanlıyor.

‘Faiz düşürme’ iddiası ile propagandası yapılan ekonomi politikaları sonucunda hem faizler hem döviz kuru hem de enflasyon artmaya devam ediyor. Başkanlık rejimi Türkiye’yi ekonomik bir felakete sürüklerken, fatura yine emekçilere kesiliyor.
İktidar bu ağır ekonomik koşullarda geçim mücadelesi veren halkı korumak yerine, zenginleri, sermayeyi ve bankaları koruyor. ‘Kur Korumalı Vadeli Mevduat Hesabı’ gibi icatlarla bankalara ve zenginlere kaynak aktarılırken en ağır faturayı işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirli halkımız ödüyor.

“İnsanca yaşamak için acil tedbirler istiyoruz”

“Bizler, bu ülkenin tüm değerlerini üretenler olarak bu faturayı ödemeye mecbur değiliz” diyen Çerkezoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Defalarca ifade ettiğimiz gibi bu ülkenin kaynakları bu ülkenin halkını insanca yaşatmaya yeterlidir. Yeter ki bu ülkenin kaynakları zengini zengin etmek için değil sosyal politikalar için kullanılsın.

İşçi sınıfını karakışta ağır bir geçim mücadelesine sokanlara bir kez daha sesleniyoruz. Soframızdaki ekmeği küçültmemizi, kışı titreyerek geçirmemizi tavsiye edenleri önümüze sürüp durmayın. Önlem alın! Geçinmek için, insanca yaşamak için acil tedbirler istiyoruz.

DİSK’in önerileri şöyle sıralandı:

Bütün ücretlere asgari ücret artış oranı kadar zam, bütün hanelere asgari gelir desteği.

İşçilerin vergi yükü azaltılsın. Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimi oranı yüzde 10’a indirilsin. Vergiye esas tarife dilimleri en az yüzde 50 artırılsın.

Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına son 3 ayda yapılan tüm zamlar geri alınsın. Faturalar vergi ve kesintiden muaf tutulsun.

Gıda ucuzlasın, tüm gıda ürünlerinde ve temel tüketim mallarında KDV sıfırlansın.

En düşük emekli aylığı asgari ücretten az olmamak üzere emekli aylıklarına asgari ücret artış oranı kadar zam yapılmalı ve EYT’lilerin emeklilik hakkı verilsin.

Paylaşın