Özgür Özel’den Devlet Bahçeli’ye “Soysuz” Yanıtı

MHP Lideri Bahçeli’nin açıklamalarına yanıt veren CHP Lideri Özgür Özel, “Bugün Devlet Bey de ‘Kürtlerden Başbakan olmadı mı geçmişte’ dedi. Benim dediğim; Devlet Bey, benim memleketim Manisa’da MHP’li bir başkan seçebiliyorlar mazbatasını alıyor. Sizin memleketiniz Osmaniye’de AKP seçtiler görev yaptı, MHP’yi seçtiler görev yaptı” dedi ve ekledi:

“Ama Diyabarkır’da, Batman’da, Mardin’de Kürtler belediye başkanı seçiyor ama siz kayyum atıyorsunuz. Manisalılar, Rizeliler, Osmaniyeliler eşittir ama sizin bu uygulamanız yüzünden Kürtler daha az eşittir. Camiler dini kurum kabul ediliyor ama Cemevleri kabul edilmiyor.”

Özel konuşmasının devamında, “Siz isteyin yarın Ülkü Ocakları sokağa çıkabilirler, Tayyip bey istesin Osmanlı Ocakları sokağa çıkabilir ama 1 Mayıs olur, sendikalar sokağa çıkamazlar. Bu ülkede muhalifler daha az eşittir Devlet Bey. Kendisi nazikçe telefon etti. Bugün diyor ki bu soysuz iddia, o arkadaşları, o metni yazan arkadaşları Sinan Ateş’in de arkadaşları da çok iyi biliyor.

O arkadaşlar bana soysuz demeye kalkıyorlarsa, Devlet bey, benim soyum Selanik’tir. Ayıptır söylemesi babamın babası üzerinden soyumuz 1880’lerde Üsküp’tedir. Soyumuz, Osmanlı’ya hizmet eden Makedonya’dır. Ben bu cümleyi ona yakıştıramadım. Devlet Bey’in çocuğu yok diye Tayyip Bey, “zürriyetsiz” demişti. Ben bunu hiç yakıştıramamıştım. Devlet Bey’in prompterina o ifadeyi yazanı, Devlet beye bizzat havale ediyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Ali Mahir Başarır ve çok sayıda partili hukukçu arkadaşımız Diyarbakır’dalar. Tahir Elçi davasını sürüncemede bırakıyorlar. Dinlenmesi gereken tanıklar dinlenmiyor. Deliller karartılması için bir el devreye girmişti. Tahir Elçi davasının yargılaması içimize sinmiyor. Sevgili Türkan Elçinin içinde yanan ateş elbette sönmeyecek. Ama sonuna kadar takipçisi olacağız. O eller yargılanana kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Geçtiğimiz hafta İBB altyapı yatırımlarından örnekler vermiştim. İBB gibi CHPli belediye başkanları sosyal belediyeciliğin adeta kitabını yazmaya devam ediyorlar. Bugünkü örneğim ABB’den. Neler yapmış sosyal belediyecilikle ilgili, neler gördük neler.

Çocuklar üşümesin diye bir kampanya var 3 yıldır devam ediyor. Tam 200 bin aileye doğalgaz ve kömür desteği veriyorlar. Kışın en soğuk 3 ayında 500’er lira yatıyor, 600 lira gelecekse fatura 100 lira ödüyorlar. Evinde doğalgazı olmayana birer ton kömür veriliyor. Çocuklar protein alsın diye 2 yıldır süren 200 bin yoksul aileye bir kilo et veriliyor.

Mansur Yavaş, 200 bin aileye yani koca bir koçu boynuzundan tutup götürüp, çocukları yesin diye verdi. 918 köye, beldeye Ankara Büyükşehir Belediyesi internet desteği veriyor. 12 bin 500 öğrenciye otobüs abonmanı, 105 bin çocuğa bayram harçlığı veriyor.

Eğer CHP’li belediye seçerseniz 2 yılda bir kurbanlık koç kadar etten, karne hediyesinden, ödeyemediğiniz sınav parasını ödemeye koşacak sıcacık bir sosyal belediyecilik yapan belediye başkanınız olacak. Bunu Türkiye’nin dört bir yanında yaptığımızda CHP’li adayları seçtiğinizde bu sıcak el sizlere de uzanacak.

Seçimde sosyal belediyecilik nedir diye gösteren CHP’li belediyelere oy atmaya davet ediyorum. Ankara’yı parsel parsel satanlar değil güzel iyi dürüst insanlar yönetsin diye destek aldık. Mansur Yavaş bir de kurs açtı. Sosyal belediyecilik kursu. Sayın Erdoğan, başkanlarını gönderirsen onlara çok faydası olur.

Biz bu belediyeleri sadece CHP’lilerin oyuyla kazanmadık. İstanbul’da, İstanbul İttifakı’yla, Ankara’da dürüst insanlar Başkent’i yönetsin diye destek aldık ve kazandık. Biz işbirliğine tüm siyasi partileri, güç birliğine davet ediyoruz

Gazze’de 4 günlük ateşkes sona erdi, sonra 2 gün uzatma geldi. Biz CHP olarak kalıcı ateşkes istiyoruz. Yine CHP doğru yerde duruyor, Türkiye doğru yerde duruyor ama Bosna Hersek’te susanlar bugün yine susuyor. Dünyadaki tüm kardeşlerimize sesleniyorum; Filistin’deki zulmü durdurmak bütün solcuların, sosyal demokratların, sosyalistlerin görevidir. Hepinizi davet ediyoruz.

Çok yerli ve millisiniz ya; Türkiye’deki bütün siyasi partilerin genel başkanlarını alarak sınır kapısına kol kola gidelim; Türkiye’nin tavrını tüm dünyaya gösterelim. Çağrım sanadır Erdoğan.

Emekliler açlıkla sınanıyorlar. En düşük emekli maaşı mutlaka asgari ücret düzeyine çıkarılmalı. Plan Bütçe Komisyonu bugün önergemizi oylayacak. O eller havaya kalktığında göreceğiz. Grubumuz en düşük emekli maaşı asgari ücret olsun diye el kaldıracak. Göreceğiz kim emekliyi seçim olan pazara kadar, kim hak baki olana kadar savunuyor, göreceğiz. Herkesi AKP ve MHP’nin tavrını izlemeye davet ediyorum.

Bugün Devlet Bey de ‘Kürtlerden Başbakan olmadı mı geçmişte’ dedi. Benim dediğim; Devlet Bey, benim memleketim Manisa’da MHP’li bir başkan seçebiliyorlar mazbatasını alıyor. Sizin memleketiniz Osmaniye’de AKP seçtiler görev yaptı, MHP’yi seçtiler görev yaptı.

Ama Diyabarkır’da, Batman’da, Mardin’de Kürtler belediye başkanı seçiyor ama siz kayyum atıyorsunuz. Manisalılar, Rizeliler, Osmaniyeliler eşittir ama sizin bu uygulamanız yüzünden Kürtler daha az eşittir. Camiler dini kurum kabul ediliyor ama Cemevleri kabul edilmiyor.

Siz isteyin yarın Ülkü Ocakları sokağa çıkabilirler, Tayyip bey istesin Osmanlı Ocakları sokağa çıkabilir ama 1 Mayıs olur, sendikalar sokağa çıkamazlar. Bu ülkede muhalifler daha az eşittir Devlet Bey. Kendisi nazikçe telefon etti. Bugün diyor ki bu soysuz iddia, o arkadaşları, o metni yazan arkadaşları Sinan Ateş’in de arkadaşları da çok iyi biliyor.

O arkadaşlar bana soysuz demeye kalkıyorlarsa, Devlet bey, benim soyum Selanik’tir. Ayıptır söylemesi babamın babası üzerinden soyumuz 1880’lerde Üsküp’tedir. Soyumuz, Osmanlı’ya hizmet eden Makedonya’dır. Ben bu cümleyi ona yakıştıramadım. Devlet Bey’in çocuğu yok diye Tayyip Bey, “zürriyetsiz” demişti. Ben bunu hiç yakıştıramamıştım. Devlet Bey’in prompterina o ifadeyi yazanı, Devlet beye bizzat havale ediyorum.

Üye sayısında ciddi bir artış yaşıyoruz, tüm milletimizi baba evine, tapusu Mustafa Kemal Atatürk’te olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye olmaya davet ediyorum.”

Paylaşın

Bahçeli’den Özgür Özel’e Sert Sözler: Bu Sefil İddia…

CHP Lideri Özgür Özel’in “Türkiye’de herkes eşittir ama Kürtler daha az eşittir” sözlerine tepki gösteren MHP Lideri Bahçeli, “CHP Genel Başkanının ‘Türkiye’de herkes eşittir ama daha az eşittir’ açıklaması bölücü lügatın tıpkısının aynısıyla yansımasıdır. Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate kast etmektir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu sefil iddia devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne saldırıdır. Kürk kökenli kardeşlerim eşit haklara sahip vatandaşlarımızdır ve bizim can beraberimizdir. Kürt kökenli kardeşlerim kaymakam, diplomat, vali, milletvekili ve hatta Cumhurbaşkanı olmadı mı? İş adamı, medya mensubu, bürokrat dahası CHP’ye genel başkan olarak toplum önüne çıkmadılar mı?”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimler öncesinde CHP’nin acemi genel başkanı sözüm ona HEDEP’i tava getirmek niyetiyle gemiyi azıya almıştır. CHP Genel Başkanına tavsiyem, uydur kaydır bir kurultay yapıp ya HEDEP’i içlerine almaları ya da derhal HEDEP’e katılmalarıdır. CHP demek HEDEP demektir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

Cumhur İttifakı olarak Cumhuriyeti’n yeni yüzyılında insanüstü bir gayretle çalışıyoruz. 14 ve 28 Mayıs seçimlerindeki başarımıza yeni bir halka eklemek istiyoruz. Merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında denge ve uyum olsun istiyoruz.

Iğdır’dan Aras’ın Aydın’dan Menderes’in Tunceli’den Munzur’un Manisa’dan Gediz’in Sakarya’dan Sapanca’nın çağıltısını dinledik. Muş’tan Alparslan’ın Antalya’dan Keykubat’ın Bursa’dan Orhan Gazi’nin Edirne’den Sinan’ın Çanakkale’den Mehmetçiğin Kahramanmaraş’tan Sütçü İmam’ın Kütahya’dan Dumlupınar’ın şanlıyla şerefiyle kenetledik. Biz, horon kadar Karadeniz, zeybek kadar Ege’yiz. Biz Türkiye’yiz, Türk milletiyiz. Hiç kimseyi ayırmadık, ayırmayacağız. Hiç kimseyi yabancı görmedik, asla da görmeyeceğiz.

Türk milleti onuruna düşkün bir millettir, sözde ve bölücü bir sanatçının hürmetle elini öpüp ardından ‘onurum, gururum’ diyen CHP Genel Başkanına hatırlatırım ki bizim onurumuz da gururumuz da Türk milletidir. Bir muamma olan CHP Genel Başkanının ‘Türkiye’de herkes eşittir ama daha az eşittir’ açıklaması bölücü lügatın tıpkısının aynısıyla yansımasıdır.

Kürt kökenli kardeşlerimizin daha az eşit olduğunu söylemek hakikate kast etmektir. Bu sefil iddia devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne saldırıdır. Kürk kökenli kardeşlerim eşit haklara sahip vatandaşlarımızdır ve bizim can beraberimizdir. Kürt kökenli kardeşlerim kaymakam, diplomat, vali, milletvekili ve hatta Cumhurbaşkanı olmadı mı? İş adamı, medya mensubu, bürokrat dahası CHP’ye genel başkan olarak toplum önüne çıkmadılar mı?

“CHP demek HEDEP demektir”

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçimler öncesinde CHP’nin acemi genel başkanı sözüm ona HEDEP’i tava getirmek niyetiyle gemiyi azıya almıştır. CHP Genel Başkanına tavsiyem, uydur kaydır bir kurultay yapıp ya HEDEP’i içlerine almaları ya da derhal HEDEP’e katılmalarıdır. CHP demek HEDEP demektir. Cumhur İttifakı, İstanbul’da Zillet’i sallayıp devirecektir. Ankara’da savurup indirecektir. Cumhur İttifakı yerel yönetimlerdeki makus hale son verecektir. CHP Genel Başkanı kulağını Kandil’e ve yeminli Türkiye düşmanlarına verdikçe hüsran ve hezimetten kurtaramayacaktır. Türkiye, 31 Mart seçimlerinde bir kez daha Türk bayrağında buluşacak, Cumhur İttifakı’nda uzlaşacaktır.

Bizim doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlarla buluşmaktaki muradımız buydu. Doğru zamanda uygulayacağımız yanlış bir siyasetin bizleri ve bizlere umut bağlamış milletimizi felakete sürükleyeceğini biliyoruz. Yanlış zamanda uygulayacağımız doğru siyasetin bize ve bize inanlara bir yarar sağlamayacağının da farkındayız. Bizim siyaseten ilerleyişimizin yol haritasında sabır vardır, akıl vardır, ahlak, adanmışlık, şuur, denge vardır. Dibi görünmeyen kuyulardan su içmemekten anladığımız da budur.

Ayrılıklara karşı birleşmenin, dağılmaya karşı güç birliğinin peşinden koşmalıyız. Çürümeye karşı öze dönmenin arayışında olmalıyız. Er ya da geç kötü gün yüzüne çıkar. Hiç kimse ettiklerinden, çektiklerinden kaçamaz. Bir teröristin, bölücünün insan haklarından, soysuz bir özgürlükten bahsetmesi bal gibi kavramların infazıdır. ‘İyiyim, cesurum, güneşim’ diyenlerin kötülükleri lağım gibi patladıkça bedeli ödeyen evvela failler değil kavramın mana zenginliği olmaktadır.

Siyaset, insanın nasıl yaşayacağı, ailesini nasıl geçindireceği, nasıl yönetileceği, hangi hakları talep edeceği gibi çağdaş talepler üzerine şekillenmelidir. Niyeti kötü olanların, namerde el avuç açanların, birbirinin kuyusunu kazanların, fitne saçanların, adı ne olursa olsun akıbetleri korkunçtur. Türk ve Türkiye Yüzyılı cebini ve cüzdanını haksız şekilde doldurmak için el ovuşturan bu çağın mühterisleri aracılıyla değil, faziletin ehli olan millet sevdalıları eliyle inşa edilecektir.

“TikTok rezaleti salgın gibi yayılmaktadır”

Daha çok faiz geliri elde etmek için tertip edilmiş fon ve finans oyunları, doymayan kursakların tahriki ile milyon dolarlarını bu fonlara bağlayan tanınmış simalar, bunlara çanak tutan sahtekar bankacılar, kurulan saadet zincirleri, saçlarına dolardan bukleler yapan şaibeli soytarılar gerçekten de milletimizde haklı bir öfkeye neden olmaktadır. TikTok rezaleti salgın gibi yayılmaktadır. Milli değerlerimize ve toplumsal ahlakımıza yönelik tehditlere karşı dik ve kararlı duruş sergileyen yegane siyasi irade MHP ve Cumhur İttifakı’dır.

Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu bugünkü hassas dönemde sergilediğimiz tutum, yüksek sorumluluk ve sağduyulu anlayış hem partimizi hem de Cumhur İttifakı’nın milli ve manevi değerlerinin zırhı, milletimizin varlık ve birlik umudu haline getirmiştir. Ne CHP, ne HEDEP, ne de diğerleri karşımızda tutunamayacaktır. Önce ülkem ve milletim anlayışıyla huzur, ufuk, teselli, kudret, kuvvet, çözüm, şifa olacağız.

CHP Genel Başkanı ‘Ekrem bey İstanbul’a mühürlü’ demiş. Biz o paslı mühürü kazıyarak söküp atmayı başaracağız. MHP ve Cumhur İttifakı bu şerefli misyona gene taliptir. 31 Mart 2024’te yeni bir zafere imza atmak için seferberlik ruhuyla sahadadır.

Demokrasiye yürekten bağlıyız. İnsan hak ve hürriyetine ön şartsız saygı duyuyoruz. Hukukun üstünlüğüne kararlılıkla inanıyoruz. Laiklik ile din ve vicdan hürriyetini bir arada korumanın azmindeyiz. İsrail ile Filistin arasında geçici değil, kalıcı barışın ve adil çözümün yanındayız. Geçici ateşkes kararının ve rehine takasının ümit verici olduğunu değerlendiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif diplomasiyle, akıl ve ahlak temelli girişimleriyle insani yardım koridorunun açılmasından, geçici ateşkes kararının alınmasından şüphesiz bahtiyarız.

“Filistinli masumların çığlığına hiç kimse bigâne kalamaz”

Ve haklı mücadelesinin arkasındayız. İki devletli çözüm vasatı dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 sınırlarına haiz bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından başka seçeneği de tanımıyoruz. İspanya ve Belçika Başbakanlarının gündeme yansıyan değerli açıklamaları uyanan küresel vicdana daha fazla sessiz kalınamayacağını göstermiştir. Filistinli masumların çığlığına hiç kimse bigâne kalamaz. Bir halkın toplu katliamına Müslümanım, insanım diyen hiç kimse seyirci duramaz. Milliyetçi Hareket Partisi Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi’nin alacağı her kararın, uygulayacağı her politikanın samimiyetle ve sonu ne olursa olsun yanındadır.

Çalışmayan emeklilerimize verilen 5 bin liralık ikramiyenin aynısıyla çalışan emeklilerimize de yansıtılma kararı memnuniyet vericidir ve desteğimiz tamdır. İnanıyorum ki, emeklilerimizin ekonomik şartları daha da iyileştirilecektir. Türkiye ekonomisinin derlenme toparlanma ve tam bir istikrara kavuşma sürecinde toplumun her kesimi hak ettiği payı muhakkak alacaktır.

Kaldı ki 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin içeriği buna işaret etmektedir. Bildiğiniz üzere, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmeleri 20 Ekim 2023 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonu’nda başlamış ve geçtiğimiz Cuma günü de tamamlanmıştır. Cumhurbaşkanlığı Bütçesi’nin yanı sıra 17 bakanlığın bütçesi ve Kalkınma Planı ilgili komisyonda müzakere edilerek kabul edilmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonu 21 birleşim, 70 oturum ve 218 saat mesai yapmıştır.

Huzurlarınızda komisyon üyelerimize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. 11 Aralık 2023 tarihinden 24 Aralık 2023 tarihine kadar Bütçe Kanun Teklifi Genel Kurul’da değerlendirilip oylanacaktır. Bu hususta lazım gelen hazırlıkları dikkat ve titizlikle yapmanızı özellikle istiyor hepinize başarılar diliyorum. Ayrıca Pençe Kilit Harekat Bölgesi’nde şehit düşen kahramanlarımıza Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, başımız sağ olsun diyorum. Sözlerime son verirken yüksek heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.”

Paylaşın

Bahçeli’den Erdoğan’a 50+1 Yanıtı: Muhtar Seçmiyoruz

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ’50+1 değişmeli’ sözlerine yönelik olarak, daha önce yaptığı bir açıklamadan alıntı yaparak yanıt verdi ve aynı noktada olduklarını belirtti: 

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi milletimizin bir başarısı, geleceğinin müjdesi, milli bekanın güvencesi, milli birlik ve dayanışmanın zırhı, devlet yönetiminin milli hedeflerle birleşmesidir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50 +1’dir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM’den güvenoyu almadığı için ‘yönetimde istikrar’ ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir.

Bu itibarla yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir. Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Milliyetçi Hareket Partisi de bu vatanın, bu milletin daima hizmetkarı ve sevdalı yüreği olmaya karlık beklemeksizin yeminlidir. Türkiye’nin muhafazası, milli güvenliğimizin savunması vatan topraklarından değil; gönül, kültür ve kardeşlik bağlarımızın ilmik ilmik vicdanlara dokunduğu coğrafyalardan yapılmalıdır, bugüne kadar yapılan da bundan farklı bir şey değildir.

Filistin’in huzuru Türkiye’nin huzurudur. Suriye’nin istikrarı Türkiye’nin istikrarıdır. Irak’ın esenliği Türkiye’nin esenliğidir. Asırlar içinde pek çok çatışmaya sahne olan Filistin 16’ıncı yüzyıldan itibaren egemenlik şemsiyemiz altına girmiştir. Filistinli masumların gözyaşları ve dökülen kanları kesilmeden, hak kayıpları telafi edilmeden Ortadoğu’da kalıcı barış ve huzur ortamının inşası hayal ötesi bir beklentidir.

Gazze meselesi; güvenlik, inanç, insan, kültür ve tarih boyutlarıyla Türkiye’nin meselesidir. Bizim için bu konuda tarafsızlık diye bir şey söz konusu olamaz. Haksızlık karşısında suskun kalmak dilsiz şeytanlıktır. İsrail ile Filistin arasında acil ve insani ateşkesin olması için daha kaç çocuğun, kaç masumun ölmesi lazımdır?

Okullar, hastaneler, sivil yerleşim alanları, camiler, kiliseler, fırınlar, ambulanslar, su şebekeleri, elektrik santralleri, yollar, köprüler, mezarlıklar, son tahlilde insana dair ne varsa bombalanıyorken, Almanya Başbakanı’nın çıkıp da “İsrail’in yaptığı nefsi müdafaa” demesinin ahlaki, hukuki ve vicdani bir karşılığından bahsetmek mümkün müdür? İsrail vandallığının sözde nefsini savunanların, mazlumların nefsini konuşacak şerefli duruşu göstermeleri için daha başka neyin ve nelerin olması gerekmektedir? Bu nasıl bir nefistir ki, katilde olup da maktulde yoktur.

İsrail; orantısız, onursuz ve ahlaksız saldırılarına derhal son vermelidir. Uluslararası toplum İsrail üzerindeki baskıyı artırmalıdır. Son günlerde yoğunlaşan protesto gösterileri, uyanışa geçen küresel vicdan, İsrail halkı arasındaki keskin bölünmeler, bu ülke siyasetindeki sert çalkantılar Netenyahu’nun elini günbegün zayıflatmakta, yalnızlığa itmektedir.

Çıkmaza sürüklenen, kafası ve kalbi rehin altında olan İsrail Başbakanı’nın siyasetten silinip gideceği günler uzak değildir. İsrail ile Filistin arasında çok acil ve kalıcı ateşkes sağlanmalıdır. Sürdürülebilir bir barış ortamı muhakkak surette tesis edilmelidir. İsrail’in kontrolündeki nükleer başlıklı silahların araştırılması uluslararası gözlemciler vasıtasıyla derhal yapılmalıdır. Rehinelerin kurtarılması maksadıyla diyalog ve diplomatik kanallar oluşturulmalı, atılan adımlar karşılık bulmalı, insani yardımların önü açılmalıdır.

Filistin’in yutulmasına, Siyonizm masasında menü olmasına göz yummayacağız. Mücadeleyse mücadele edeceğiz; milli güvenliğimizi, tarihi çıkarlarımızı, egemenlik hukukumuzu, mazlum kardeşlerimizin tartışılmaz haklarını korumak için elimizden ne geliyorsa, gücümüz neye yetiyorsa bihakkın yapacağız.

Erdoğan’a 50+1 yanıtı

(Erdoğan’ın Almanya ziyareti sonrası yaptığı ’50+1 şartının değişmesi isabetli olur’ açıklamasına yönelik) Cumhuriyet’in yeni yüzyılında, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin temin sürecinin başında en büyük kozumuz, en müstesna kuvvetimiz 16 Nisan Halkoylamasıyla yönetim sistemimizde yapılan zamanlar üstü reformdur. Bu reformun mimarbaşı Türk milletidir ve onun ruh kökünden doğan Cumhur İttifakı’dır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin hem üçüncü evreye geçişini sağlamış hem de yeni yüzyılı kavrayan ve kuşatan demokratik ve dinamik nitelikli sistemsel başarısını somutlaştırmıştır. Milli iradenin takdir ve tercihiyle kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin üzerine gölge düşürmek, bilhassa “ucube sistem, tek adam rejimi” iddialarıyla çamur atmak yalnızca haksızlık değil bizatihi milletimize saldırıdır. Şayet cumhur ile Cumhuriyet kucaklaşmışsa, devlet ve millet arasında uyum tam manasıyla sağlanmışsa, bunun ana kaynağı, yegane sebebi, altın hissesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne aittir.

Devlet hayatında çatlak sesler dinmiş, karar alma süreçleri seriye bağlanmış, kuvvetler ayrımı billurlaşmış, çok başlılık devri kapanmış, bürokratik oligarşinin suyu kesilmiştir. Yeni sistemin gerekli, yeterli siyasi, stratejik ve fikri demlenme süreci devam etmekte olup kurum ve kurallarıyla olgunlaşması, ilke ve esaslarıyla oturması Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın güvencesi olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelip geçici bir heves değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işi bitince buruşturulup bir köşeye atılacak tek kullanımlık konjoktürel reçete hiç değildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbal haysiyeti, milli bekasının habitatı; Türk milletinin huzur, barış ve kardeşlik iradesinin temel harcıdır.

Elbette Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aksayan, tekleyen ve arıza sinyali veren yönleri varsa mutabakatla ele alınıp düzeltilmelidir. Bu da son derece doğal ve doğru bir seçenektir. Ancak her yönetim sisteminin bir özü, hukuki ve ahlaki meşruiyetini sağlayan demokratik bir özelliği vardır ve bunun tartışılması da öngörülemez sorun ve sıkıntılara yol açma riski taşımaktadır.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem hedefiyle milletimizin huzuruna çıkan zillet ittifakı amaçladığı icazet ve ruhsatı alamamış, milli irade Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni mevcut ve mahut haliyle tasdik ve teyit etmiştir. Lağvolunan bir kurum veya sistemin tekrar ihyası diye bir şey zaten makul ve mantıklı bir şey değildir.

İster iyileştirilsin, isterse de güçlendirilsin, eğer Parlamenter Sistem her şeye rağmen ihya edilseydi; dejenere olması, kaosa hizmet etmesi, kutuplaşma ve kamplaşmayı körüklemesi, devlet yönetimini krize sokması mukadder bir siyaset ve hayat gerçeği haline gelirdi. Bu ise 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü kadar vahim gelişmelere neden olabilirdi. Hamd olsun aziz milletimiz kötürüm ve köhne siyasetin ayak oyunlarına, yönetilemeyen Türkiye önerisine müsaade etmemiş, buna fırsat vermemiştir.

Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımız Almanya ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ana omurgası, can evi, demokratik güvenliği olan yüzde 50+1 oy nisabıyla ilgili açıklamalarda bulunmuş ve şöyle demiştir: ‘Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil.’ Sayın Cumhurbaşkanımızın tespit ve değerlendirmeleri siyasetin ve kurulan ittifakların parçalı yapısına bakıldığında tutarlı ve anlamlıdır.

Fakat bu konuda bizim geçmişten bugüne söylediğimiz sözler, yaptığımız açıklamalar, paylaştığımız görüşler de bellidir ve esasen hiç değişme göstermemiştir. 7 Haziran 2018 tarihinde, Kayseri Merkezli Bölge İstişare Toplantısında yapmış olduğum konuşmada şöyle demiştim: ‘Çok partili siyaset hayatımızda bu haliyle 16 Nisan Halkoylaması bir milat, hatta demokratik bir misak olmuştur. Yeni sistemde kutuplaşma ihtimali en aza çekilmiştir. Barajın fiilen yüzde 50+1’e çıktığı göz önüne alındığında siyasi partilerin uzlaşmaktan, ahlaki bir ittifak kurmaktan başka seçeneği de kalmamıştır.

Türkiye’nin beka düzeyinde tehditlerle boğuştuğu bir dönemde, siyasetin kavgaya sapmasını mantıki göremez, makul karşılayamazdık. İstiklalimize saldırılırken, istikbalimizle ilgili oyunlar tezgâhlanırken cumhurun emanetini daha fazla sahiplenmeli, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini yüksek bir şuurla müdafaa etmeliydik.’

2 Temmuz 2019 tarihli Meclis grup toplantımızdaki sözlerim de aynen şu şekildeydi: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşama azminin, payidarlık iradesinin, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün aynen tecellisi ve tescilidir. İlaveten siyasi istikrarın teminatıdır. Yeni sistemle beraber barajın yüzde 50+1’e çıkması muhkem bir sayısal çoğunluktan daha çok müstesna bir uzlaşmayı, muazzam bir kucaklaşmayı sağlamıştır. Türkiye aradığı parlak yönetim sistemini pek çok badireye uğraya uğraya, birçok sorunla boğuşa boğuşa sonunda bulmuş ve benimsemiştir.”

Yine 16 Kasım 2021 tarihinde yaptığımız Meclis Grup Toplantımızda ise şunları söylemiştim: ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi milletimizin bir başarısı, geleceğinin müjdesi, milli bekanın güvencesi, milli birlik ve dayanışmanın zırhı, devlet yönetiminin milli hedeflerle birleşmesidir. Bu sistemin demokratik meşruiyet temeli yüzde 50 +1’dir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçildiği ve hükümet TBMM’den güvenoyu almadığı için ‘yönetimde istikrar’ ilkesi kendiliğinden gerçekleşmiştir.

Bu itibarla yüzde 50+1 oyla Cumhurbaşkanı seçilmesi çoğulcu demokrasinin dünyaya emsal teşkil edecek, model olacak bir şeklidir. Dikkat buyurunuz, milletvekili seçmiyoruz, belediye başkanı seçmiyoruz, muhtar seçmiyoruz, cumhurun bütününü temsil edecek Cumhurbaşkanı seçiyoruz.’ Milliyetçi Hareket Partisi olarak, dün ne demişsek bugün aynı çizgide, aynı düşüncede, aynı görüşteyiz.”

Paylaşın

Bahçeli, Anayasa Mahkemesi’ni Hedef Aldı: Ya Kapatılsın…

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, “Nerede bir suçlu varsa, Türkiye’ye nefret kusan, ihanet eden bir hain varsa AYM tarafından hak ihlali kararıyla ödüllendirilmektedir. Bu olacak iş midir? AYM, zulmün yanında, milletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir” dedi ve ekledi:

“PKK’ya para aktarılmasının önünü açan AYM’dir. Terörist Demirtaş hakkında hak ihlali kararı veren AYM’dir. Dağda, ovada başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan AYM’dir. Bu mahkeme böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan’a da hak ihlali ile kucak açacaktır. Bize göre Yargıtay 3. Dairesi, görevinin gereğini eksiksiz yapmıştır. Sorun yumağının merkezinde AYM’nin lekeli kararları bulunmaktadır.”

Bahçeli konuşmasının devamında ise, “Kafası zehirlenmiş AYM Başkanına hatırlatırım ki Türkiye’de kuvvetler ayrılığı netleştirilmiştir. AYM Başkanı, zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil’e git. Mahkeme başkanı objektifliğini kaybetmiş, milli birlik ve kardeşliğe cephe almıştır. Karşımıza iki seçenek çıkmaktadır; ya AYM kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin haftalık grup toplantısında gündeme yönelik açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“MHP nefes alır gibi dur durak bilmeden çalışıyor. 31 Mart’ta yapılacak seçimlere hazırlık sürecini dolu dolu geçireceğiz. Hiçbir şeyi şansa bırakmayacağız. Sömürü çarkında öğütülen, iktidara değil Türkiye’ye muhalefet eden partilere meydanın boş olmadığını öğreteceğiz. Vakti yeterse İstanbul’a uğrayan belediye başkanını evine göndereceğiz. CHP ve HDP yönetimindeki belediyeleri cumhurun yönetimi ile birleştireceğiz. Kayıp yıllar Allah’ın izni ile son bulacak. Merkezi yönetim ile yerel yönetimler tek ses olacak. Belediye kaynaklarını bölücülere sevk edenlerden milletimiz hesap soracak.

“Netanyahu savaş suçlarından Lahey’de yargılanmalıdır”

Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü toplandı. Riyad’daki görüşleri saygı görüp öne çıkan Sayın Cumhurbaşkanımız kadar dürüst, ilkeli ve samimi fikir belirten hiç kimse olmamıştır. Peki Gazzeli bebeklerin canlarına ne zaman sahip çıkılacaktır? Bu ataletin kaynağı nedir? Gazzeli mazlumlar kirli su için hayatta kalma mücadelesi verirken kaymak tabakanın vicdanı yerinde midir? Netanyahu Arap ülkelerine “Çıkarlarınız için sessiz kalın” demiş.

Türkiye Cumhuriyeti’nin hiç kimseye eyvallahı yoktur. Zulme sessiz kalmak ortak olmak demektir. Herkes sussa da biz susmayacağız. Emperyalizme, faşizme ve Siyonizme kategorik olarak sonuna kadar tepki göstereceğiz. Netanyahu savaş suçlarından Lahey’de yargılanmalıdır.

Hukuk, adalete yönelmiş toplumsal hayatın denge ve düzenidir. Hukuksuz devlet olamaz. Asıl olan adalettir. AYM ile Yargıtay arasındaki anlaşmazlık hukuk devleti açısından arzu etmediğimiz bir durumdur. Bir kahırdan ümit ediyorum birçok hayır da doğacaktır. Yaşanan süreç bir devlet ve ya rejim krizi değil, siyasi partilerin uydurması ve kuruntusudur. Kriz bekleyenlere açıkça söylüyorum ki avuçlarını yaşayacaklar.

AYM, adalet ve hukuk düzeninin safrası ve sancısıdır. AYM’nin bireysel başvurularda hukuku tahrip edici kararlar alması, vakayı adliyeden sayılamayacak bir sapmadır. Bu mahkeme, TİP’ten vekil seçilen ve Gezi Davası’ndan 18 yıl kesinleşmiş hükmü bulunan Can Atalay için hak ihlali vermiştir. 3 ay gibi kısa bir sürede karar vermesi ister istemez HDP’nin kapatılması davasında neden hala karar vermediğini akıllara getirmektedir.

AYM’nin millet vicdanına ve hukuk normlarına aykırı ihlal kararları diğer mahkeme kararları için yeniden yargılama sebebidir. Daha vahimi, AYM, TBMM’ye karşı kanun yapılıncaya kadar ihlal kararı vereceğini ilan etmektedir. Bu mahkemenin yetkileri arasında yasal düzenleme denetlemek yoktur.

“Milletin üstünde bir güç olamaz”

Gazi Meclis, AYM’nin vesayeti altında hiç değildir. Milletin üstünde bir güç olamaz. TBMM’de oturma eylemi yapan güruhun Yargıtay’a laf etmesi küstahlıktır, seviyesizliktir. Sokak çağrısı yapanlar ilkesizlerdir. Siz oturmaya devam edin, Türk milleti size Osmanlı şamarı vura vura kaldırmasını da bilecektir. Ortalıkta bal gibi AYM’nin yetkisini asarak yargısal aktivizmi vardır. AYM, TBMM’ye parmak sallamaktadır.

Nerede bir suçlu varsa, Türkiye’ye nefret kusan, ihanet eden bir hain varsa AYM tarafından hak ihlali kararıyla ödüllendirilmektedir. Bu olacak iş midir? AYM, zulmün yanında, milletin karşısında bir mihrak olarak sivrilmiştir. PKK’ya para aktarılmasının önünü açan AYM’dir. Terörist Demirtaş hakkında hak ihlali kararı veren AYM’dir.

Dağda, ovada başını ezdiğimiz hainlerin sırtını sıvazlayan AYM’dir. Bu mahkeme böyle giderse Fetullah Gülen ile Murat Karayılan’a da hak ihlali ile kucak açacaktır. Bize göre Yargıtay 3. Dairesi, görevinin gereğini eksiksiz yapmıştır. Sorun yumağının merkezinde AYM’nin lekeli kararları bulunmaktadır.

Kafası zehirlenmiş AYM Başkanına hatırlatırım ki Türkiye’de kuvvetler ayrılığı netleştirilmiştir. AYM Başkanı, zillet ittifakının yüksek yargıya yuvalanmış hastalıklı koludur. Bu kişinin haddini ve hududunu çok açık şekilde aştığını düşünüyoruz. Türk devleti ile uğraşma, cesaretin varsa Kandil’e git. Mahkeme başkanı objektifliğini kaybetmiş, milli birlik ve kardeşliğe cephe almıştır. Karşımıza iki seçenek çıkmaktadır; ya AYM kapatılmalı ya da yeniden yapılandırılmalıdır.

“İYİ Parti’yle ilgili hiçbir düşüncemi söylemem”

Grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeli, “CHP bir gölge kabine oluşturdu, ne diyorsunuz buna?” sorusuna “Gölgeden ne istiyorlar, asli yolu tercih etseler daha iyi olur” cevabını verdi. “İYİ Parti’de birtakım gelişmeler yaşanıyor, iddialar var. Ne diyorsunuz bu konuya?” sorusunu ise Bahçeli, “İYİ Parti’yle ilgili hiçbir düşüncemi söylemem. Çünkü zamanında söyledik, aynen devam ediyor” diyerek yanıtladı.

Paylaşın

Bahçeli’den CHP Yorumu: Bu Tiplerden Millete Hayır Gelmez

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, CHP’deki genel başkan değişimi bizim konumuz ve gündemimiz değildir. Bize ‘hayırlı olsun’ demek düşer. Üzüldüğümüz husus Atatürk’ün kurduğu partide şehitlere rahmet dilemek yerine casuslara mesaj gönderilmesidir” dedi ve ekledi:

“Kurultayda terörist başını selamlamaları PKK’yi selamlamaktır. Bu tiplerden millete ve ülkeye hayır gelmez. CHP yönetimine diyorum ki Selahattin Demirtaş teröristtir, HEDEP bölücüdür. Osman Kavala suçludur, Soros’çudur ve cezasını çekecektir.”

Bahçeli, konuşmasının devamında Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına da değinerek, “Bir halkın imhasına göz yumamayız. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışı bozuk bir anlayıştır. Küresel vicdan buzlu ve sislidir. İsrail’e nefret ve lanet yağmaktadır. Buna rağmen Gazze havadan ve karadan yine abluka altındadır.

Hastaneler, çocuk parkları bombalanmaktadır. Silahlar derhal susmalı ve ateşkes sağlanmalıdır. Kalıcı barış için yarın bile geçtir. İsrail terörüne karşı Türkiye’nin duruşu sağlamdır. Duamız ve desteğimiz Filistinli kardeşlerimize yöneliktir. MHP’nin Sayın cumhurbaşkanımızın alacağı her karar ve politikanın sonuna kadar yanındadır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Değerli vekil arkadaşlarım, muhterem misafirler, basınımızın değerli temsilcileri grup toplantımız münasebetiyle hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Toplantımızı takip eden yurttaşlarımıza en kalbi selamlarımı gönderiyorum.

Siyaset soğuk tandırdan sıcak ekmek alma hesabı yapanların, yalanı kana kana içenlerin harcı olamaz. Kabuk bağlamış yaraları deşerek siyaset yapılamaz. Türk siyasetinin bir ahlak reformuna yeni bir kalkınma hamlesine ihtiyacı var. Buna da Milliyetçi Hareket Partisi muktedirdir.

Ülkemize gönül verdik. Gönül kazanmak gönüller almak istiyoruz. Bugün hepimizin dünyada yaşananları kavramak ve sağ duyulu teklifler getirmektir. Daha müreffeh bir Türkiye önceliğimizdir.

Önümüze çıkan engelleri aşıyor, değişim dinamiklerini eklemleyerek dengeli ilerleme kaydediyoruz. Günübirlik siyaset yapmıyoruz. Kuru gürültüden ibaret siyasete kulak vermiyoruz. Boş söyleyene aldırmıyoruz. Esaret ile özgürlük arasında mekik dokuyanların kime özdeşleştiği bellidir. Bizim de nereden doğduğumuz bariz bir gerçektir. Gönül kazanmak, gönül almak istiyoruz.

Siyasi devşirmeler de hiç ara vermeden buradan oraya savrulup duracak. Kendi evindeki dolu testiyi görmeyip başkasının avucundan su içmeye kalkanların ne kandığı ne da doyduğu bakidir.

Daha müreffeh bir Türkiye önceliğimizdir. Orhun Kitabeleri baştan aşağı milli şuur ve cihan hakimiyeti ülküsü ile dolu bir eserdir. Bir hilal gibi parlayıp çıkan MHP, dar görüşlü, kısa menzilli olmamıştır.

Hiçbir zaman çorak yere tohum ekmedik. İlkelerimizden ödün vermedik. Tutarlılığımızdan şaşmadık. Birileri gibi ülkü sevdamızı bahis konusu yapmadık, pazarlık malzemesi yapacak kadar alçalmadık. Fildişi kulelerde milliyetçilik taslamadık milletimiz ile iç içe olduk. Siyasette sürekli göçenlerle ne işimiz olmuştur ne de olacaktır. Biz bakacak yüze basmayız, bastığımız yüze de asla bakmayız.

“Bu tiplerden millete ve ülkeye hayır gelmez”

Kılıçdaroğlu’nun ‘sırtımdaki hançerle seçime girmek zorunda kaldım’ açıklamaları, gecikmiş bir itiraf, beyhude bir sızlanmadır. O hançer tutan ellerin yanına yöresine geldiğinde iyilik meleği olmadığını bilmesi gerekiyordu.

CHP’deki genel başkan değişimi bizim konumuz ve gündemimiz değildir. Bize ‘hayırlı olsun’ demek düşer. Üzüldüğümüz husus Atatürk’ün kurduğu partide şehitlere rahmet dilemek yerine casuslara mesaj gönderilmesidir. Kurultayda terörist başını selamlamaları PKK’yi selamlamaktır. Bu tiplerden millete ve ülkeye hayır gelmez. CHP yönetimine diyorum ki Selahattin Demirtaş teröristtir, HEDEP bölücüdür. Osman Kavala suçludur, Soros’çudur ve cezasını çekecektir.

Bir halkın imhasına göz yumamayız. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın anlayışı bozuk bir anlayıştır. Küresel vicdan buzlu ve sislidir. İsrail’e nefret ve lanet yağmaktadır. Buna rağmen Gazze havadan ve karadan yine abluka altındadır.

Hastaneler, çocuk parkları bombalanmaktadır. Silahlar derhal susmalı ve ateşkes sağlanmalıdır. Kalıcı barış için yarın bile geçtir. İsrail terörüne karşı Türkiye’nin duruşu sağlamdır. Duamız ve desteğimiz Filistinli kardeşlerimize yöneliktir. MHP’nin Sayın cumhurbaşkanımızın alacağı her karar ve politikanın sonuna kadar yanındadır.

Katılaşan sosyal ilişkileri gözden geçirdiğimizde milli bekamızı can pahasına koruma sorumluluğumuz daha iyi anlaşılacaktır. Köprünün altından artık çok su geçmiştir. Devir artık Türk devridir.

Dünyanın kalbi Türk kuşağında atmaktadır. Barış, Türk kuşağının müjdesidir. Türk devletleri zirvesi 3 Kasım’da Kazakistan’da yapılmıştır. Zirve dünyaya bir mesaj vermiştir. Türk dünyasını beraberlik ruhu her alanda gerçekleşmiştir. Önümüzdeki yüzyıl ikinci Türk yüzyılı olacaktır. Haksızlıklar karşısında susmak Türklüğe yabancıdır.

10 Kasım’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete iştigal edişini anacağız. Atatürk fani bir insandır. Ancak bıraktığı eserleri, hizmetleri bizimle ebediyen yaşayacaktır.”

Paylaşın

HEDEP’li Bakırhan’dan Devlet Bahçeli’ye Yanıt: Haddinizi Bilin

TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın HEDEP Milletvekili Sırrı Sakık’a ettiği küfre sahip çıkan MHP lideri Devlet Bahçeli’ye yanıt veren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Biz özür beklerken Bahçeli o sözlere sahip çıktı. MHP Genel Başkanı aslında kendi vekiline sahip çıkarak bize gerçekliği bir kez daha gösterdi” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bunların küfürden ve antidemoktatik uygulamaları savunmaktan başka amacı yok. Küfür ve hakaretleri konuşmalarından çıkarınca bunlardan geriye bir şey kalmıyor. Tehdit ediyor, yetmiyor Celal Adan’ı savunuyor. İnsanın ağzına alamayacağı sözler için Bahçeli ‘İsabetli sözlerdir’ diyor. Biz böyle bir grup başkanvekilini tanımıyoruz. Haddinizi bilin. Sizin arkanızda mafyalar olabilir, bizim arkamızda halk var.”

TBMM Genel Kurulu’nda HEDEP’li Sırrı Sakık ile tartışma yaşayan Celal Adan, mikrofonun kapalı olduğunu düşünerek küfür etmişti.

MHP lideri Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında Celal Adan’a sahip çıkarak, “Geçtiğimiz hafta TBMM’de haince konuşma yapan tescilli bir bölücüye hak ettiği cevabı yüreklice veren Meclis Başkanvekilimiz ve İstanbul Milletvekilimiz sayın Celal Adan’ın isabetli sözleri bizim sözümüzdür. Sayın Adan sahipsiz değildir, yalnız değildir, saldırılar, istifa çağrıları ve hakaretler ayaklarımızın altındadır” demişti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkanvekili Tuncer Bakırhanpartisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Konuşmasına toplantıya katılanları selamlayarak başlayan Bakırhan, “Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere bütün farklı etnik ve inanç gruplarının inkar ve imhaya maruz kaldığını, asimile edilmeye çalışıldığını ifade eden Bakırhan, “Cumhuriyetin yüzyılında yüzyıllardır devam eden Kürt-Türk kardeşliği aslında çok büyük darbeler yedi. Bu, Kürt-Türk ilişkilerinin zedelenmesi tüm ülkenin tamamının yaşamına acı, yokluk, savaş olarak yansıdı. Birçok yıkımlara yol açtı. Cumhuriyetin yüzyılı darbelerle geçti. Aynı zamanda büyük katliamlarla da geçti” dedi ve ekledi:

“Cumhuriyetin yüzyılı içerisinde başta Şeyh Sait, Koçgiri, Zilan, Dersim, Maraş, Gazi, Sivas, Roboski, Ankara Gar, Suruç ve en sonda Antep’te Beybahçe’de adını daha sayamadığımız onlarca katliamla geçti. Cumhuriyetin birinci yüzyılı maalesef farklılıkları tek tip vatandaş yapma dayatmasıyla geçti. Kürdün dilini, kimliğini inkarla geçti. Kürdün köyünü yakmakla, yaylalarını yasaklamakla geçti. Kürdü yerinden yurdundan etmekle geçti, ölümle, zindanla, ölümle, sürgünlerle geçti. On binlerce faili meçhul cinayetlerle darbelerle ve son yaşadığımız OHAL rejimi ve kayyımlarla geçti.”

Cumhuriyet boyunca Kürtçenin ve halayın yasak edildiğine işaret eden Bakırhan, Kürtçenin Meclis’te bilinmeyen dil olarak kayıtlara geçtiğini, düğünlerde Kürtçe şarkı ve türkü söylemenin, halay çekmenin yasaklandığını vurgulandı. Eskişehir’de Kürtçe şarkı nedeniyle gözaltına alınan 23 kişiyi örnek veren Bakırhan, şöyle konuştu:

“Cumhuriyetin yüzyılı Emin şahsında nasıl işlediğini en iyi şekilde ortaya koyuyor. Emin Soyal, 78 yaşında, yüzde 91 engelli ve kalbinde pil taşıyan yoksul bir Kürt emekçisidir. Onun tutuklanmasıyla geçti. Yine cumhuriyetin 100 yılı Sincan Cezaevinde tutuklular Kürtçe türkü söyledikleri ve halay çektikleri için disiplin cezaları verilmesiyle geçti. Bu disiplin cezaları aynı zamanda infazlarının yakılması için bir gerekçe yapıldı.

Cumhuriyetin 100 yılı annelere çocuklarının cenazelerinin kargoyla verilmesiyle geçti. Cumhuriyetin 100 yılında sadece barış istiyoruz dedikleri için onlarca akademisyenin görevine son verildi. Kadın hakları hiç olmadığı kadar kısıtlandı. Kadınların mücadele ile yaratmış olduğu başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere birçok hakları gasp edildi. Baskılara uğradılar. İşçilerin emekçilerin adil ücret talepleri baskıyla karşılandı. İşçiler ve emekçiler artık hakların aramak için bir araya gelemiyorlar. Tutuklamalarla, cezalarla, işten atılmalarla sonuçlanıyor” diye konuştu.

Yüzyıl boyunca yaşanan doğa talanına ve sermayeye peşkeş çekilmesine de işaret eden Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Halkın bütçesi olarak oluşturulan bütçeler, savaşlara bastırmaya inkara ve imhaya harcandı. Son olarak da bu ayrımcılığa, 100 yıldır yaşadığımızı bu durama en iyi örnek cumhuriyetin 100 yılında Şırnak sokaklarında askerlerin silahlarıyla dipçikleriyle yürümesi ile geçti. Giresun’da, Bolu’da, Samsun’da cumhuriyetin 100 yılı ile ilgili konser verenler, Şırnak’ta dipçikle, asker postallarıyla biz Kürtlere ve bölgeye nasıl yaklaşıldığının, nasıl ikili bir politika siyaset izlendiğinin en iyi göstergesidir. Bunları saya saya bitiremiyoruz.

Bu yüzyılın son 20 yılı AKP-MHP iktidarı döneminde geçti. AKP-MHP iktidarı geçen 80 yıldan daha farklı değildi, hatta daha ayrımcı, inkar politikalarını en üst seviyeye çıkaran ve bunları katmerleştiren katı bir siyaset izledi. AKP ve MHP iktidarı döneminde her alanda tekçilik dayatıldı ve bütün kamu kurumları buna göre dizayn edildi. Yüzyıllık cumhuriyet tekçi ve otoriterdir, demokratik olmayan bir cumhuriyet de biçimsel olmaktan öteye geçmedi, geçemez. Geride bıraktığımız yüzyılın muhasebesiyle elimizde kalan ne diye sorarsanız; demokrasiden uzak sözde bir cumhuriyet kaldı.

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu yüzyıldır çözümsüz. Bu iktidar Kürtlerin hiçbir coğrafyada kazanımlarına tahammül etmiyor. Türkiye’de demokrasi ve barışın hayata geçmesini engellemek için İmralı’da kendi anayasa ve yasalarını da hiçe sayarak mutlak bir tecrit uyguluyor. Tecridin bu ülkeye demokrasi ve barışa bir yarar sunmadığını defalarca dile getirdik, dile getirmeye çalışacağız. Tecrit daha fazla kavga, ölüm ve yoksulluk demektir. Biz bu mutlak tecride son vermek için arkadaşlarımızla elimizden gelen bütün çabayı ortaya koyarak hukuksuzluğu ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapacağımızın sözünü veriyoruz.”

Bakırhan, 7 yıllık azami tutukluluk süresi dolmasına rağmen tahliye edilmeyen Gültan Kışanak’tan bahsetti ve “Kışanak bu halkın iradesidir ve derhal serbest bırakılmalıdır” dedi. AYM’nin verdiği ‘hak ihlali’ kararına rağmen tahliye edilmeyen TİP Milletvekili Can Atalay’ın durumunu da değerlendiren Bakırhan, “Mevcut hukuk katledilmeye çalışılıyor” dedi.

Bahçeli’ye yanıt

Meclis’teki vekillere küfür eden Grup Başkanvekilini savunan MHP lideri Bahçeli’ye yanıt veren Bakırhan, şöyle konuştu: “Biz özür beklerken Bahçeli o sözlere sahip çıktı. MHP Genel Başkanı aslında kendi vekiline sahip çıkarak bize gerçekliği bir kez daha gösterdi. Bunların küfürden ve antidemoktatik uygulamaları savunmaktan başka amacı yok. Küfür ve hakaretleri konuşmalarından çıkarınca bunlardan geriye bir şey kalmıyor. Tehdit ediyor, yetmiyor Celal Adan’ı savunuyor. İnsanın ağzına alamayacağı sözler için Bahçeli ‘İsabetli sözlerdir’ diyor. Biz böyle bir grup başkanvekilini tanımıyoruz. Haddinizi bilin. Sizin arkanızda mafyalar olabilir, bizim arkamızda halk var.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli’den Küfür Eden Celal Adan’a Destek

Partisinin grup toplantısında konuşan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HEDEP Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık’ın konuşmasının ardından “p.venkler” dediği duyulan MHP’li Meclis Başkanvekili Celal Adan’a destek verdi:

Haber Merkezi / MHP Lideri Bahçeli, “İsabetli sözleri bizim sözümüzdür. Sayın Adan sahipsiz değildir yalnız değildir, saldırılar istifa çağrıları ve hakaretler ayaklarımızın altındadır ve hükümsüzdür. Meclis kürsüsüne gelip arkasına aldığı birtakım zırvalarla bize cesaret temsili olanlar aklını başına alsın, akıllarını alırım onların!” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bugün Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk grup toplantısını gerçekleştirme bahtiyarlığı içerisindeyiz. 3 yıl 2 ay 22 gün süren milli mücadelenin nihai sonucu tam bağımsız Türkiye devletidir. 29 Ekim 1923’e kolay gelinmemiştir. İlk Meclis binasında mekteplerden sıralar getirilmiş odun sobası kurulmuştu.

Dönemin mebusları 25 kişilik odalarla kalıyordu. Meclis tutanakları dilekçe kağıtlarının arkasına yazılıyordu. Türk tarihinin yeni bir eşiğindeyiz. Türk milleti Cumhuriyet’le bütünleşmiştir. Türk ve Türkiye Yüzyılı başlamıştır. Yeni yüzyılda zaman ve mekanda üstünlük Türkiye’ye geçecektir. Türk milleti yeni yüzyıla mührünü vuracaktır.

Demokrasinin en iyi uygulanabileceği sistem Cumhuriyet’tir. Muhalefet cenahında aynı anda demokrasi sorgulaması işitilmiştir. Eğer bu zevata alayına kulak verirseniz buram buram sahte Cumhuriyet sevdası duyarsınız. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hafta sonu yaptığı bir konuşmasında, yine çürük tahtaya çivi çakmanın gayretkeşliğine sürüklenerek demiş ki ‘Görevimiz Cumhuriyet’i, demokrasiyle taçlandırmaktır. İddiasını ispat edecek bir siyaset ve hayat gerçeğinden bahsetmek mümkün değildir.

Cumhuriyet, demokrasi olmadan nasıl ayakta duracaktır? Kılıçdaroğlu söylesin de öğrenelim. Halk egemenliğine dayanan Cumhuriyet’in demokrasiden mahrumiyeti hangi akla ve mantığa sığabilecek bir ifade sefaletidir? Kılıçdaroğlu açıklamalarıyla çelişkiler içinde bocalamıştır. İYİ Parti Genel Başkanı da ülkemizin demokrasi krizinde olduğunu söylemiştir. Kriz Cumhuriyet’te değil, kimlik kaybına uğramış partilerdedir.

Geçtiğimiz hafta TBMM’de haince konuşma yapan tescilli bir bölücüye yüreklice yanıt veren TBMM Başkanvekili Sayın Adan sahipsiz değildir, yalnız değildir. Saldırılar, istifa çağrıları ve hakaretler ayaklarımızın altındadır ve hükümsüzdür. Meclis kürsüsüne gelip arkasına aldığı zırvalarla bize cesaret temsili olan aklını başına alsın, onların aklını alırım. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Kürdistan diye bir yer yoktur. Var diyen alçakların doğrudan karşılarında bulacakları kudret büyük Türk milletidir ve onun sevdalısı olan Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında bölücülük ve terör sorunundan çok çektik. Bu kanlı ve hain emperyalist kurgunun badirelerine defalarca katlandık. Artık yeni yüzyıl bölücülüğün kökünü kurutma yüzyılıdır. Terörle mücadele devletin meşru güçlerinin bütün imkanları ile etkili ve amansız bir biçimde yürütülecektir. Başarı ise kesinlikle alınacaktır.”

Paylaşın

Bahçeli’den “24 saat” Açıklaması: Bizde Geri Adım Yoktur

“İsrail saldırıları 24 saat içinde bitmezse Türkiye gereğini yapmalıdır” açıklamasının arkasında olduğunu söyleyen MHP Lideri Bahçeli, “24 saat dolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti insanlık nam ve hesabına, barış ve çözüm iklimini yeşertmek, garantörlük mekanizmasını kurmak adına her türlü müdahale ve mücadeleye hazır ve kararlı olmalıdır. Bizde geri adım yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Birleşmiş Milletler etkisizdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Refah Sınır Kapısı’nda boy göstermekten başka bir şey yapamamıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan umut yoktur. “Gazze için Kahire Barış Zirvesi”nden bir sonuç çıkmamıştır. İslam ülkeleri atıl ve aciz şekilde Gazze’nin bombalanmasını izlemektedir. O halde Gazze’yi koruma ve kollama misyonu Türk milletinin üzerindedir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli, konuşmasında Filistin – İsrail savaşına değinerek şunları söyled:

“Bugün Gazze’de yaşanan felaketler bir insanlık suçudur. Kadim devlet aklımız ve irademizle devrede olmazsak, siyasi ve diplomatik temaslarımızı askeri caydırıcılıkla desteklemezsek, günü geldiğinde Gazze’deki dramların bir benzerine, Allah muhafaza ama, Anadolu’da da mahkum olmamız kaçınılmazdır.

Bu düşüncemin muhatapları zeka özürlüsü işbirlikçiler değildir. Bu düşüncemin muhatapları iç ihanet ve işgal cephesinde birleşen ciğeri beş para etmez soysuzlar hiç değildir.

21 Ekim 2023 akşamı sosyal medyadan yaptığım açıklamalar milletine, devletine, insanlık onuruna ve gelecek nesillere duymuş olduğum tartışılmaz sorumluluğun tanımı ve tavzihidir. O günden bugüne destek mesajları kadar haksız eleştiriler de tarafımca takip edilmiştir. Hatırlarsanız dediklerim şuydu:

‘Milliyetçi Hareket Partisi olarak çağrımız şudur: Eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır.’

Bazıları şahsıma yönelik “önden siz buyurun” diye alaycı bir üslupla karalama kampanyasına alet oldular. Hiç merak buyurmasınlar, bizim anlayış ve anılarımızda kimin arkadan geleceğine bakmadan önden gider şehit Önkuzular.

Devletim istesin, milletim destek versin, şartlar da öyle gerektirsin, şayet Gazze’deki çocuklara kol kanat germek, füzeye karşı sapan taşıyla insanlık mevziisine girmek için yola revan olmazsam namerdim.

Bu vatanın çocuklarını ateşe atmak istiyormuşuz. Gazze’yi ecdad mirası olarak göremezmişiz. Ne işimiz varmış Gazze’de. İsrail-Filistin çatışması bizim meselemiz de değilmiş. Bu ifade sahiplerinin hepsi birden vicdanen ve kalben yanmış ve küle dönmüş bir avuç çapulcudur.

Gazze’deki toplu katliamı ve soykırıma varan İsrail şiddetini idrak etmek için Filistinli olmaya gerek yoktur, birilerinin iddia ettiği gibi Arap olmaya gerek yoktur, hatta Müslüman olmaya da gerek yoktur, sadece insan olmak, insani değerleri savunmak kafidir.

Hastaneler bombalanıyor. Okullar, camiler, kiliseler vuruluyor. Ey vicdansız dünya, çocuklar Kelime-i Şehadet getirerek can veriyor. Ey suskun insanlık, hayatta kalan Filistinli çocuklar sırayla kefenlenmiş cansız bedenler arasında anne ve babalarını ağlayarak arıyor ve araştırıyor.

Mazlumların ahı yüreklerimizi yakıyor. ABD-İsrail işbirliğiyle hazırlanmış planlar Gazze’nin yutulmasına hizmet ediyor. Gazzelilerin Sina Yarımadası’na, Batı Şeria’da yaşayanların da Ürdün’e sürülmesi için hazırlık yapılıyor. Bugün Filistin, yarın tüm bölge ve nihayet Türkiye’nin kuşatılması amaçlanıyor. Zulüm karşısında tarafsızlık namussuzluktur.

Biz çok şükür namussuz değiliz, tarafız, haklının, masumun, insan onurunun, tarih ve inanç bağlarımız olan kardeşlerimizin tarafıyız. 24 saat dolmuştur. Türkiye Cumhuriyeti insanlık nam ve hesabına, barış ve çözüm iklimini yeşertmek, garantörlük mekanizmasını kurmak adına her türlü müdahale ve mücadeleye hazır ve kararlı olmalıdır. Bizde geri adım yoktur.

Birleşmiş Milletler etkisizdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Refah Sınır Kapısı’nda boy göstermekten başka bir şey yapamamıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan umut yoktur. “Gazze için Kahire Barış Zirvesi”nden bir sonuç çıkmamıştır. İslam ülkeleri atıl ve aciz şekilde Gazze’nin bombalanmasını izlemektedir. O halde Gazze’yi koruma ve kollama misyonu Türk milletinin üzerindedir.

Ya kalıcı barış ortamı sağlanarak iki devletli çözüm için taraflar masaya oturur ya da Gazze’nin imhasına Türkiye Cumhuriyeti her ihtimali dikkate alarak tepkisini üst düzeyde, en seri ve sert şekilde gösterir. Bizim tavrımız, tutumumuz ve duruşumuz budur.

Gazze’ye gitmek gerekirse de, hiç kimse meraklanmasın, Mescid-i Aksa’nın manevi ihtişamıyla, Allah’ın inayetiyle aranılan ve beklenilen her yerde şafak sökmeden olmasını da gayet iyi biliriz. Çocuklar ölmesin, bebekler ölmesin, kadınlar ölmesin, zalimler mahvolsun, caniler kahrolsun; huzur, barış ve istikrar derhal ve önşartsız çatışma bölgesine hakim olsun.”

Paylaşın

Bahçeli’nin “Gazze” Çağrısına İYİ Parti’den Yanıt: Mehmetçiğimizden Uzak Durun

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Gazze’ye müdahale” çağrısına isim vermeden yanıt veren İYİ Partili Bahadır Erdem, “Mehmetçiğimizden uzak durun! Ordumuz Misakı Milli’yi başarıyla koruyarak sözde değil özde Milliyetçiliğini fazlasıyla yapıyor 100 yıldır!” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Bahadır Erdem, Gazze’de İsrail-Filistin arasında olası ateşkesin 24 saat içinde olmaması durumunda Türkiye’nin ‘süratle devreye girmesi gerektiğini’ söyleyen  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye isim vermeden yanıt verdi.

Bahadır Erdem, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Siyasi populizm uğruna Türk askerinin canını, kanını Gazze’de akıtmak isteyen bir zihniyeti ne bu ülkenin devlet aklı kabul eder, ne de millet içine sindirir! Uygur Türkleri katledilirken susan sözde “Milliyetçi” zihniyet memleketimizi ortadoğu bataklığına sokmak istiyorsa buyursun en önden alalım kendilerini. Mehmetçiğimizden uzak durun! Ordumuz Misakı Milli’yi başarıyla koruyarak sözde değil özde Milliyetçiliğini fazlasıyla yapıyor 100 yıldır!”

MHP Lideri Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in Filistin’in Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına tepki göstererek şu ifadeleri kullanmıştı: “Eğer 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır.

Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların şehri, kardeşlerimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, muktedirdir.”

Davutoğlu ve Karamollaoğlu’ndan Bahçeli’ye destek

Bahçeli’nin “Gazze’ye müdahale” çağrısına Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’ndan destek gelmişti.

GP Lideri Davutoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Günlerdir algı yönetimi ve provokatif çıkışlar ile Gazze’de yaşanan katliamı perdelemeye çalışanlara rağmen, bu insanlık suçuna dur demek adına atılan her adımı ve yapılan her çağrıyı desteklediğimiz gibi; Sayın Devlet Bahçeli’nin Gazze ve Filistinli kardeşlerimiz için dile getirdiği ifadeleri de takdirle karşılıyor, destekliyorum” ifadelerini kullanmıştı.

SP Lideri Temel Karamollaoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Sayın Devlet Bahçeli’ye Filistin konusunda gösterdiği hassasiyetten dolayı teşekkür ediyorum. Tarihimizin, inancımızın ve insanlığımızın gereği olan çağrısını destekliyorum” demişti.

Paylaşın

GP Lideri Davutoğlu: Bahçeli’nin İfadelerini Destekliyorum

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Gazze’ye müdahale” çağrısına bir destekte Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’ndan geldi.

Haber Merkezi / GP Lideri Davutoğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Günlerdir algı yönetimi ve provokatif çıkışlar ile Gazze’de yaşanan katliamı perdelemeye çalışanlara rağmen, bu insanlık suçuna dur demek adına atılan her adımı ve yapılan her çağrıyı desteklediğimiz gibi; Sayın Devlet Bahçeli’nin Gazze ve Filistinli kardeşlerimiz için dile getirdiği ifadeleri de takdirle karşılıyor, destekliyorum” ifadelerini kullandı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail’in Filistin’in Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına tepki göstererek şu ifadeleri kullanmıştı:

“Eğer 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, Türkiye süratle devreye girmeli, tarihi, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır.

Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların şehri, kardeşlerimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, muktedirdir.”

4 bin 385 can kaybı

Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugaylarının Aksa Tufanı operasyonuyla başlattığı ve giderek şiddetlenen Filistin İsrail savaşının 15. gününde yaşamını yitiren Filistinli sayısının 4 bin 385’e çıktığı açıklandı.

Filistinli sağlık yetkilileri, 15. günde devam savaşta ölü ve yaralı sayısına ilişkin son verileri paylaştı. Buna göre İsrail bombardımanı altında bulunan Gazze’de 4 bin 385 Filistinli öldürüldü.

Ağır bombardımanda can verenlerin bin 756’sının çocuk ve 967’sinin kadın olduğu belirtildi. İsrail saldırılarında 13 bin 561 Filistinli de yaralandı. Öte yandan saldırılarda bin 400 İsrailli hayatını kaybederken, 205 kişi de Gazze’ye kaçırıldı.

Paylaşın