Erdoğan’dan ‘İsrail İle Ticaret’ Çıkışı

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ile ortak basın toplantısında Erdoğan, kendisine yöneltilen, “Netanyahu’yu Nazi yöntemleri kullanmakla suçluyorsunuz, aynı zamanda yoğun ticari ilişkileri ayakta tutuyorsunuz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?” sorusuna, “Yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz, o iş bitti” şeklinde yanıt verdi.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ise İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve ülkesinin İsrail’e desteğine yönelik soruya şu yanıtı verdi: Mahkeme nezdinde bu konuda Almanya’nın desteğinin bir soykırıma katkı olduğu izlenimine karşı biz de tabii ki girişimde bulunuyoruz. Bu fikri paylaşmıyoruz. Hukukçularımızla uluslararası mahkemede bu konumumuzu savunuyoruz.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’i resmi törenle karşıladı.

Erdoğan ise Steinmeier’i Sarayın ana giriş kapısında karşıladı. Erdoğan ve Steinmeier’in tören alanındaki yerlerini almasının ardından iki ülkenin ulusal marşları çalındı. Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier, Muhafız Alayı Tören Kıtası’nı “Merhaba asker” diyerek selamladı. Törende, tarihte kurulan 16 Türk devletini temsil eden bayraklar ve askerler de yer aldı.

Erdoğan ve Steinmeier, merdivenlerde Türkiye ve Almanya bayrakları önünde tokalaşarak, gazetecilere poz verdi. Törende, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, Cumhurbaşkanı Güvenlik ve Dışpolitika Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ile Ankara Valisi Vasip Şahin de yer aldı.

İlk önce baş başa görüşen geçen Erdoğan ve Steinmeier, heyetlerarası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, basın toplantısında özetle şunları söyledi:

“Savunma sanayi alanındaki işbirliğimizi de ikili ilişkilerimize ve müttefiklik ruhuna uygun şekilde ilerletmek arzusundayız. Türkiye ve Almanya’nın savunma alanında ortak üretim projelerini konuşacağını ümit ediyoruz.

Turizm alanındaki işbirliğimiz her geçen gün gelişmektedir. 2023’te 6 milyon aşkın Alman turisti ülkemizde ağırladık. Almanya’yla ikili ilişkilerimizin en müstesna ortak paydası güçlü beşeri bağlarımızdır. 63 yıl önce Sirkeci Garı’ndan uğurladığımız insanlarımızın sayısı 3,5 milyona ulaştı. Türk toplumu gurbetçilikten çıkarak Almanya’nın sosyal, ekonomik, kültürel ve akademik hayatında kritik rolleri üstlenmeye başladı.

Vatandaşlarımızın kültürden sanata, siyasetten bilim ve ticarete kadar her alanda önemli başarılarına şahit oluyoruz. Alışılagelmiş kalıpları yıkan, önyargıları kıran Türkiye-Almanya arasında beşeri köprü vazifesi gören tüm vatandaşlarımızla gurur duyuyoruz.

Türk toplumunun eşit katılımlı entegrasyonuna önem veriyor teşvik ediyoruz. Yeni Alman vatandaşlığı yasasını kıymetli bir adım olarak görüyoruz. Avrupa’yla birlikte Almanya’da yükselen İslam düşmanı, yabancı karşıtlığına karşı endişelerimiz artıyor. 25 Mart tarihinde yaşayan menfur hadisenin tamamen aydınlatılması, sorumluların cezalandırılması konusunda düşüncelerimi paylaştım. PKK, YPG, FETÖ gibi terör örgütlerle mücadelede daha çok işbirliğine ihtiyacımız bulunuyor.

Alman makamlarından daha fazla destek ve dayanışma beklediğimizi ifade ettim. Türkiye-AB ilişkileri gündemimizde yer aldı. Gümrük Birliği, vize serbestisini ele aldık. Sayın Cumhurbaşkanıyla bölgesel ve küresel gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunduk.

Gazze’de yaşanan benzeri görülmemiş zulmün son bulması çağrısını yineledim. Netanyahu tüm bölgemizin güvenliğini tehlikeye atıyor. İsrail yönetiminin insanlık suçlarını, katliamlarını gündemden düşürme çabalarına prim verilmemesi gerekiyor.

İsrail’in saldırıları devam ettikçe bölgesel ve küresel tehditlerinin arttığının herkes bilincindedir. Masumların ölüm, açlık ve sefalete mahkum edilmesinin ıstırabının unutulmayacağını biliyoruz. Türkiye olarak kararlı, vicdanlı ve cesur bir duruş sergiledik. Ateşkesin sağlanması, kesintisiz ve yeterli insani yardımın Filistin halkına yönelik çabalarımızı artırarak sürdüreceğiz.

2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın finalleri Almanya’da düzenlenecek. Milli takımımız da bu turnuvada mücadele edecek. Turnuvada yer alacak tüm ekiplere ve takımlara şimdiden başarılar diliyorum.”

“Tarihi bağlılığımız önemli”

Erdoğan’ın ardından söz alan Steinmeier ise şunları söyledi: “Burada misafiriniz olmaktan çok mutluyum. Hemşehrilerinizin konukseverliğini birebir yaşadım. İstanbul, Gaziantep, Ankara’ya davetiniz için teşekkür ederim. Görüşmelerim son derece yararlı oldu. 2 yıl önce Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı savaşından çok kısa süre önce görüştük. İkinci görüşmemiz Berlin’de, kasım ayında, Hamas’ın saldırısından 1 ay sonraydı.

Bu iki olay tehlikeli bir zamanda yaşadığımızı gösteriyor. Bu gerçekler bizim siyasi hayatımızı ne kadar da etkilese ilişkilerimiz zengin ve uzun geçmişe dayanıyor. Benim için diplomatik ilişkilerimizin başlamasının 100. yılında Türkiye’ye gelmek çok önemliydi.

Özellikle insani ilişkiler bizim bağlarımızı özel kılıyor. Dünyadaki hiçbir ülkeyle Almanya’nın bu kadar yoğun, dostane, ailevi ilişkileri yoktur. Yaklaşık 3 milyon Türkiye kökenli insan, 4 kuşak önce işgücü anlaşmasının 1961’de imzalanmasından sonra Almanya’da yaşıyor. Onların öyküleri bizim ülkemizi şekillendiriyor. Siyasi hayattan, ekonomi ve kültür hayatında bu kuşakların temsilcileri bana ziyaretimde temsil ediyor.

100 yılı aşkın bir süre önce zanaatkârlar Almanya’daki yoksulluktan kaçarak Türkiye’ye gelmişlerdi. 20’li yıllarda Alman bilim adamları, mimarlar gelmişlerdi. Nazi Almanyasında baskıya uğrayan çoğu Yahudi olan aileler buraya geldiler. Bugün Ankara Üniversitesi’nde bu konuda yeni bilgiler edindim.

Tarihi bağlılığımız son derece güncel. 1 yıl önce güneydoğusunda yaşanan depremi yaşadık. İnsani yardım kuruluşları, doktorlar çok kısa sürede geldiler. Tabii ki Almanya’dan çok yoğun maddi destek de sağlandı.

Dün deprem bölgesini ziyaret ettim. Orada yeniden inşa çalışmalarının ne kadar takdire şayan olduğunu ifade ettim. Burada aynı zamanda Suriyeli göç menler de depremin mağdurları oldular. Onlarla da konuştum. Almanya olarak depremzedeleri unutmayacağız, desteklemeye devam edeceğiz.

Hep birlikte iki ülke arasındaki ticaretin 55 milyar Euro hacmiyle yeni rekor seviyeye ulaştığını söyledik. Türkiye’deki finans politikalarındaki reformlar Avrupa’da takdirle karşılanıyor. Bana refakat eden Maliye Bakanı da bilgi verdi. Ülkelerimiz zor dönemlerden geçiyor. Ekonomik ilişkilerimizi daha geliştirmek zorundayız.

Türkiye-AB arasındaki ilişkiler konusunda basın özgürlüğü, hukuk devleti ilkeleri son derece önemli. Almanya, AB zirvesi sırasında bu konuda somut ilerlemelerinin kaydedilmesi konusunda çaba harcamamız gerektiğini söyledik.

Türkiye’nin gayretli bir sivil toplumu var. Ülkelerin iyiliğini isteyen, çabalayan insanlar var. Türkiye’ye dinamik, demokratik Avrupa’ya yönelen gelişim diliyorum. Biraz önce söylediğim gibi dünyadaki gelişmeler hepimizi endişelendiriyor. Sayın Cumhurbaşkanıyla bunu da ele aldık. Özgüvenli yeni ülkeler ortaya çıkıyor. Türkiye ile Almanya aslında tek ortaklar değil. Biz özellikle iki ülke olarak birbirimiz için vazgeçilmeziz. Birbirimize ihtiyacımız var NATO’da, G20’de.

Ortak çıkarlarımızı ön plana çıkarmalı, ortak çözümler bulmalıyız. Kıbrıs konusunu ele aldık sayın Cumhurbaşkanıyla. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı savaşı da önemli konuydu. ABD’de uzun süredir beklenen siyasi kararların verilmiş olmasından memnuniyet duyduğumuzu ifade ettik.

Türkiye’nin de Ukrayna’yı desteklediğini biliyoruz biz de aynı şekilde bu desteği vermeye çalışıyoruz. Bu desteği askeri ve ekonomik açıdan sürdüreceğiz.

Hamas bu vahşice saldırıyla İsrail’e 1200 kadını, erkeği ve çocuğu öldürdü. 6 ayı süredir 300’ü aşkın rehineyi hala tutuyor. Bize göre 7 Ekim saldırısı olmasaydı Ortadoğu’daki bu savaş olmazdı. Aynı zamanda ortak hedeflerimizi tekrar vurguladık. Gazze’deki insani durumu düzeltmek zorundayız. Savaşın bölgeye yayılmasını engellemeliyiz. Bu konuda da Türkiye’nin önemli bir görevi var

Sayın Cumhurbaşkanı ile birlikte hepimizin bölgedeki ilişkilerimizi kullanmamız gerektiğini konuştuk. Özellikle rehinelerin serbest bırakılması için. Hemfikir olduğumuz bir konu Filistinliler için siyasi perspektif olmadan orta ve uzun vadede İsrail için güvenlik sağlanamaz. Bu siyasi perspektif iki devletli bir çözüm olabilir. Bu konuda adım atmalıyız.

Bu zor dönemlerde Türk-Alman ilişkilerine yeniden ivme kazandırmalıyız. Çok yoğun detaylı görüşmelerimiz sonrasında size tekrar davetiniz için tüm gönlümle teşekkür etmek istiyorum. Konukseverliğiniz ve açıksözlülüğünüz için teşekkürler.

“İsrail ile yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz”

Açıklamaların ardından iki lider soru-cevap bölümüne geçti. Erdoğan, kendisine yöneltilen, “Sık sık İsrail’e karşı sesinizi yükseltiyorsunuz, Netanyahu’yu Nazi yöntemleri kullanmakla suçluyorsunuz, aynı zamanda yoğun ticari ilişkileri ayakta tutuyorsunuz. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?” sorusuna, “Yoğun ticari ilişkileri artık ayakta tutmuyoruz, o iş bitti” şeklinde yanıt verdi.

Erdoğan, devamla şu ifadeleri kullandı: “Bunu kısa zaman önce Dışişleri Bakanım açıkladı. Fakat şunu bilmenizi istiyorum; şu anda İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılardaki ölüm sayısı ne yazık ki 45 bini buldu. Bu rakamı bir kenara koymamız söz konusu olamaz. Yaralılar 75 bini buldu.

Bu yaralılar içerisinde durumu ağır olanların bir kısmını ülkemizde tedavileri devam ediyor. Tabii çocuk, kadın, yaşlı büyük bir burada maalesef ağır manzara var.

Bu manzarayı Alman dostlarımızın görmesi lazım. Bu kadar Gazze-Filistin tamamiyle yerle yeksan olmuş, her taraf yıkılmış, böyle bir durumda. Kaldı ki, İsrail’le Gazze’nin silah, mühimmat, araç gereç bunlar zaten mukayese edilmez. Bunları görerek değerlendirmeyi yapmak lazım. Tüm Batı kimin yanında yer alıyor? İsrail’in yanında yer alıyor.

İsrail’in acımasız saldırıları karşısında Gazze’nin böyle bir imkanı var mı? Yok. İmkansızlıklar içerisinde şu anda rehinelerin takası noktasında bir gayretin içerisindeyiz, bir mücadelenin içerisindeyiz. Temenni ederiz ki bu takasta başarılı oluruz.”

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier ise İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve ülkesinin İsrail’e desteğine yönelik soruya şu yanıtı verdi: “Mahkeme nezdinde bu konuda Almanya’nın desteğinin bir soykırıma katkı olduğu izlenimine karşı biz de tabii ki girişimde bulunuyoruz. Bu fikri paylaşmıyoruz. Hukukçularımızla uluslararası mahkemede bu konumumuzu savunuyoruz.”

Paylaşın

Almanya, İsrail’le Silah Satışı Nedeniyle Soykırım Davasıyla Karşı Karşıya

Filistin – İsrail savaşının 185. günü geride kalırken, Almanya’nın Filistin’deki soykırıma ortak olduğu gerekçesiyle aleyhine açılan dava Uluslararası Adalet Divanı’nda başlıyor. 

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, “Almanya ne Soykırım Sözleşmesini ne de uluslararası insancıl hukuku ihlal etmiştir ve bunu Uluslararası Adalet Divanı önünde tüm açıklığıyla ortaya koyacağız” dedi.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölü sayısı 33 bin 175’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralı sayısı ise 75 bin 886’ya ulaştı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Orta Amerika ülkelerinden Nikaragua’nın, “Filistin’de soykırımın gerçekleştirilmesine kolaylık sağladığı” gerekçesiyle Almanya aleyhine açtığı dava, Uluslararası Adalet Divanı’nda bugün başlıyor. Lahey’de görülecek dava halka açık olacak.

İsrail’in 7 Ekim 2023’deki saldırıya Birleşmiş Milletler’e bağlı Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu (UNRWA) çalışanlarının da karıştığı iddiaları üzerine, Almanya’nın da aralarında olduğu bazı ülkeler yardım kuruluşuna mali yardımı kesmişti.

Mart ayı başında Uluslararası Adalet Divanı’na 43 sayfalık dilekçe ile başvuruda bulunan Nikaragua, Almanya’yı İsrail’e siyasi, mali ve askeri destek sağlayarak “Gazze’deki soykırıma suç ortaklığı” yapmakla suçladı. Başvuru dilekçesinde UNRWA’ya finansmanını kesen Almanya’nın “soykırımın işlenmesini kolaylaştırdığını” belirtildi.

Almanya’yı Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri ile “uluslararası insani hukukun ihlal edilemez ilkeleri” kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal etmekle suçlayan Nikaragua, dava sonuçlanana kadar, Uluslararası Adalet Divanı’nın, Gazze Şeridi’nde meydana gelen uluslararası hukuk ihlalleri ve Almanya’nın rolü konusunda acil geçici önlemler almasını istedi.

Almanya soykırım iddialarını reddediyor

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, duruşma öncesinde “Nikaragua’nın iddialarını reddediyoruz” dedi. Fischer, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Almanya ne Soykırım Sözleşmesini ne de uluslararası insancıl hukuku ihlal etmiştir ve bunu Uluslararası Adalet Divanı önünde tüm açıklığıyla ortaya koyacağız” dedi.

Davanın ilk gününde, Nikaragua sözlü savunma yapacak. Duruşmanın yarınki bölümünde ise Almanya, hakkındaki iddialara yanıt verecek. Mahkeme, sözlü savunmaların ardından, önümüzdeki günlerde davaya ilişkin kararını açıklayacak.

Bu dava, Uluslararası Adalet Divanı’nın baktığı, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine açtığı davadan sonra Gazze’deki gelişmelere ilişkin ikinci “soykırım davası” olacak. Güney Afrika hükümeti geçen yılın Aralık ayında Divan’a giderek İsrail’e Gazze’de soykırım suçlaması yöneltmişti.

Divan, Ocak ayı sonunda İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki operasyonlarında soykırımın işlenmesine karşı tüm önlemleri alarak, Filistin halkını koruması ve insani yardımların bölgeye ulaşmasını mümkün kılmasına hükmetmişti. Güney Afrika’nın İsrail’in Filistinlilerin sığındığı son nokta olan Refah’a operasyon düzenlemesine karşı verdiği dilekçe ise reddedilmişti.

(Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Paylaşın

Almanya’da Esrar Kullanımı Kısmen Yasallaştı: Muhalefet Tepkili

Almanya’da esrar kullanımı ve kenevir ekimini kısmen yasallaştı. Muhalefetteki muhafazakar Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ve aşırı sağcı AfD’nin yanı sıra SPD içinde de yasaya karşı çıkanlar bulunuyor.

Hükümet ise esrar kullanımını yasallaştırmanın uyuşturucuya karşı önlemleri güçlendireceği, kullanıcıları ceza kapsamının dışına çıkararak karaborsaya karşı daha etkin mücadeleyi mümkün kılacağı tezini savunuyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Almanya’da esrar kullanımını kısıtlı olarak yasallaştıran yasa tasarısı, geçtiğimiz Şubat ayında Federal Meclis’ten geçmesinin ardından bugün Federal Eyalet Temsilcileri Meclisi’nde oylamaya sunuldu.

Yapılan oylamada SPD’li Sağlık Bakanı Karl Lauterbach tarafından hazırlanan yasa tasarısı kabul edildi. 16 eyaletten sadece Bavyera, Baden-Württemberg ve Saarland‘ın temsilcileri yasanın ilgili komisyona geri gönderilmesi yönünde oy kullandı. Yasa 1 Nisan’da yürürlüğe girecek.

Federal Meclis’te Şubat ayında yapılan oylamada, esrar kullanımına kısmen izin veren yasa tasarısı hükümeti oluşturan Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratların oylarıyla kabul edilmişti. Oylamada 407 milletvekili evet, 226 milletvekili hayır oyu kullanmış, muhalefetteki Sol Partili milletvekilleri de yasa tasarısına destek vermişti.

Esrar kullanımını suç olmaktan çıkartan düzenlemelerin yasalaşması, bunun için yıllardır mücadele edenler için önemli bir dönüm noktası. Esrar kullanımının yasallaşmasına karşı olanlar ise yeni düzenlemelerin özellikle gençleri daha ağır uyuşturuculara yönelmesine yol açabileceği konusunda uyarıyor.

Yeni yasayla esrar, Uyuşturucu Maddeler Kanunu’ndaki yasaklı maddeler listesinden çıkarılacak, yetişkinlerin kişisel ihtiyaç için belli miktarlarda saksıda yetiştirmesine ve üzerinde bulundurmasına izin verilecek. Yasaya göre, Almanya’da yetişkinler üstünde 25 gram esrar taşıyabilecek. Bireyler ayrıca kendi evlerinde üç kenevir bitkisi yetiştirebilecek ve 50 gram esrar bulundurabilecek. Almanya’da esrar yasağı kararı yaklaşık 40 yıl önce alınmıştı.

Yasaya göre 1 Temmuz’dan itibaren toplu ekim için kulüpler açılmasına izin çıkıyor. Kişiler, ticari amaç gütmeyecek bu kulüplere üye olarak günde azami 25 gram olmak şartıyla esrar satın alabilecek. Kulüplerin üye sayısı 500 kişiyi geçmeyecek ve üyelere günde 25 gram, ayda 50 gramdan fazla esrar verilmeyecek. 18-21 yaş grubundakiler için bu miktar ayda 30 gramla sınırlı olacak, bu yaş grubundakilere satılan esrarın uyuşma etkisi yaratan tetrahidrokannabinol (THC) oranı düşürülmüş olacak. 18 yaşın altındakiler için ise esrar satın alma ve tüketme yasağı sürecek.

Koalisyon ortağı partilerin meclis grupları Kasım ayı sonunda yasa tasarısı üzerinde anlaşmış, ancak çocuk ve gençlerin uyuşturucudan korunması konusunda eleştiriler gelmesi üzerine bu konuda iyileştirmelere gitmek üzere çalışmalar başlatılmıştı. Kasım’daki uzlaşma üzerinde önemli değişikliklere gidilmedi, ancak yasanın etkinliğinin kontrolü konusunda değişiklik yapıldı.

İlk tasarıda yasanın yürürlüğe girdiği tarihten dört yıl sonra kontrol değerlendirmesi öngörülürken şimdi değerlendirmenin hemen başlayarak aşamalı olarak yapılması kararlaştırıldı. Tasarının son haline göre ilk değerlendirme bir yıl, ikinci değerlendirme ikinci yıl sonunda ve üçüncüsü dördüncü yılın sonunda yapılacak, çocuk ve gençlerin korunmasının yanı sıra organize suç üzerindeki etkileri de değerlendirilecek. Değerlendirme sürecinde Federal Emniyet Teşkilatının (BKA) uzmanlığından da yararlanılacak. BKA daha önce yasa tasarısına eleştirel yaklaşmıştı.

Muhalefet tepkili

Ancak muhalefetteki muhafazakar Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ve aşırı sağcı AfD’nin yanı sıra SPD içinde de yasaya karşı çıkanlar bulunduğu biliniyor. Hükümet ise esrar kullanımını yasallaştırmanın uyuşturucuya karşı önlemleri güçlendireceği, kullanıcıları ceza kapsamının dışına çıkararak karaborsaya karşı daha etkin mücadeleyi mümkün kılacağı tezini savunuyor.

Paylaşın

ABD Ve G-7’den İran’a Rusya Uyarısı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve G-7 grubundaki müttefikleri, İran’ı Rusya’ya balistik füzeler ve ilgili teknolojileri sağlamaması konusunda uyardı. ABD ve Avrupa, halihazırda İran’a karşı kapsamlı yaptırımlar uyguluyor.

İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar, binlerce kişi ve finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörleri hedef alıyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Joe Biden yönetimi, Ukrayna ile savaş halindeki Rusya’nın azalan silah stoklarını yenilemek için çaba harcadığını ve bu çerçevede İran’dan yakın menzilli balistik füzeler talep ettiğini iddia ediyor.

Washington, henüz füzelerin İran’dan Rusya’ya geçtiğini teyit etmedi. Ancak ABD’li yetkililer İran makamlarının bir anlaşmanın yakın olduğu yönündeki açıklamalarından endişe duyduklarını dile getiriyor.

Biden yönetiminden üst düzey bir yetkiliye göre, G-7 ülkelerinin üzerinde düşündüğü yaptırım eylemlerinden biri, İran’ın ulusal havayolu şirketi Iran Air’in Avrupa’ya uçuşlarını yasaklamak.

Aralarında ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Japonya’nın bulunduğu G-7 grubu ülkelerinin liderleri, yaptıkları ortak açıklamada, “İran’ın Rusya’ya balistik füze veya ilgili teknolojileri teslim etmeye başlaması durumunda, önemli yeni yaptırımlar da dahil olmak üzere hızlı ve koordineli bir şekilde karşılık vereceğiz.” dedi.

İran’ın BM Misyonu ise geçen ay yaptığı açıklamada balistik füze satışını engelleyecek herhangi bir yasal kısıtlama bulunmadığını ancak “Rusya-Ukrayna çatışması sırasında savaşı körüklememek için silah ticaretinden kaçınmanın ahlaki bir yükümlülük olduğunu” belirtmişti.

ABD ve Avrupa halihazırda İran’a karşı bireyleri hedef alan ve Tahran’ın ticaret, finansal hizmetler, enerji, teknoloji ve diğer sektörlere erişimini sınırlayan kapsamlı yaptırımlar uyguluyor. İran’a yönelik yaptırımlar, ABD’nin şu ana kadar herhangi bir ülkeye uyguladığı en geniş ve kapsamlı yaptırımlar olup binlerce kişi ve kuruluşu hedef alıyor.

Biden yönetimi, ocak ayında yaptığı açıklamada, ABD istihbarat yetkililerinin Rusya-İran anlaşmasının tamamlanmadığını tespit ettiklerini ancak Rusya’nın İran’dan füze almak için yürüttüğü müzakerelerin aktif bir şekilde ilerlediğinden endişe duyduklarını kaydetmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bugün Viyana’da düzenlenen bir basın toplantısında “İran’a bunu yapmaması için çok net mesajlar gönderdik, bu konu birçok ülke arasında önemli bir tartışma konusu” diye konuştu.

Biden yönetimi Kremlin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşta ihtiyaç duyduğu silahlar için İran ve Kuzey Kore’ye bağımlı hale geldiğini öne sürüyor. Bu iddialarını istihbarat raporları ile kanıtlamaya çalışıyor.

Rusya, Kuzey Kore’den balistik füzeler satın aldı ve Ukrayna’ya karşı kullandı. Ukraynalı yetkililer ise, Rus güçleri tarafından konuşlandırılan Kuzey Kore füzelerinin sık sık hedefi ıskaladığını öne sürüyor.

İran önce Rusya’ya insansız hava aracı tedarik ettiğini reddetti. Daha sonra Rusya’nın Ukrayna işgali başlamadan kısa bir süre önce az sayıda sattığını kabul etti.

Paylaşın

Türkiye’den 2 Bin 628 Doktor Almanya’da Görev Yapıyor

Almanya’da yabancı pasaportla çalışan doktorların geldiği ülkelere bakıldığında ilk sırada 6 bin 120 doktor ile Suriye yer alırken, ikinci sırada 4 bin 668 doktor ile Romanya yer aldı.

Avusturya’dan 2 bin 993 doktor Almanya’da görev yaparken, Yunanistan’dan 2 bin 943, Rusya’dan ise 2 bin 941 doktorun ülkede görev yaptığı bildirildi. Türkiye’den gelerek Alman sağlık sistemi bünyesinde doktorluk mesleğini ifa eden doktor sayısı ise 2 bin 628 olarak açıklandı.

Almanya’da pek çok sektöre kalifiye iş gücü sıkıntısı devam ederken sağlık sisteminde yabancı pasaportla çalışanların sayısı da giderek artıyor.

Funke Medya Grubu gazetelerinin Federal Doktorlar Odası istatistiklerine dayandırdığı, Pazar günü yayımlanan haberlerde, 31 Aralık 2023 itibariyle Almanya’da 63 bin 763 Alman pasaportu olmayan doktor çalıştığı bildirildi.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Veriler 2013 yılından bu yana sayının ikiye katlandığını gösteriyor. 2013 yılında ülkede 30 bin civarında Alman pasaportu olmayan doktor görev yapıyordu. 1993 yılında ise yabancı kökenli doktor sayısı 10 bin civarındaydı.

Almanya pasaportu olmayan doktorların geldiği ülkelerin başında 6 bin 120 doktor ile Suriye yer alırken, ikinci sırada 4 bin 668 doktor ile Romanya yer aldı. Avusturya’dan 2 bin 993 doktor Almanya’da görev yaparken, Yunanistan’dan 2 bin 943, Rusya’dan ise 2 bin 941 doktorun ülkede görev yaptığı bildirildi.

Türkiye’den gelerek Alman sağlık sistemi bünyesinde doktorluk mesleğini ifa eden doktor sayısı ise 2 bin 628 olarak açıklandı.

Rheinland-Pfalz Eyalet Doktorlar Odası Başkanı Jürgen Hoffart yabancı meslektaşlarının Almanca bilgisinin yeterli olmadığına değinerek bunun tehlike yaratabilecek yanlış anlaşmalara neden olabildiğini belirtti.

Hoffart, göğüs ve karın ağrısı terimlerinin karıştırılabildiğini ve doktor karın ağrısı için muayene yaparken kalp krizinin gözden kaçabildiğine işaret etti.

Hoffart’a göre gelecek yıllarda bu sorun daha da kötüleşecek zira Almanya’nın sağlık personeli ihtiyacını kendi mezunları ile kapatması mümkün görünmüyor. Almanya’da her yıl mezun olan yaklaşık 11 bin öğrenciden önemli bir kısmı mesleğini icra etmiyor.

Paylaşın

Dünyanın Üçüncü Büyük Ekonomisi Artık ‘Almanya’

Geçen yılın sonunda beklenmedik bir şekilde resesyona giren Japonya, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma unvanını Almanya’ya kaptırdı. Hindistan’ın 2026 yılında hem Japonya’yı hem de Almanya’yı geçmesi bekleniyor.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre; Japonya’nın 2023 yılı gayrisafi yurtiçi hasılası dolar bazında yüzde 1,9 büyümesine rağmen 4,2 trilyon dolar olurken, Almanya’nın 4,5 trilyon dolar oldu.

Ekonomistlere göre pozisyonlardaki değişim, 2023 yılında yüzde 0,3 daralan Alman ekonomisinin Japonya’dan daha iyi performans göstermesinden ziyade, Japon para birimi yenin dolar karşısındaki keskin düşüşünü yansıtıyor.

Japon para birimi ABD para birimi karşısında 2022 ve 2023 yıllarında neredeyse beşte bir oranında, geçen yıl ise yaklaşık yüzde yedi oranında değer kaybetti.

Bunun nedeni kısmen, yükselen enflasyonla mücadele etmek için borçlanma maliyetlerini artıran diğer büyük merkez bankalarının aksine, Japonya Merkez Bankası’nın fiyatları artırmak amacıyla negatif faiz oranlarını sürdürmesiydi.

Almanya’nın büyük ölçüde ihracata bağımlı üreticileri, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından yükselen enerji fiyatlarından özellikle olumsuz etkilendi.

Avrupa’nın en büyük ekonomisi, Avrupa Merkez Bankası’nın Euro Bölgesi’nde faiz oranlarını yükseltmesinin yanı sıra bütçe konusundaki belirsizlik ve kalifiye işgücündeki kronik sıkıntılar nedeniyle de sekteye uğradı.

Her ne kadar zayıf yen ihracatı daha ucuz hale getirse de Toyota gibi büyük firmaların Çin gibi kilit pazarlardaki zayıflığı dengelemesine yardımcı oldu.

Perşembe günü açıklanan veriler Japonya ekonomisinin 2023’ün son üç ayında bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 oranında küçüldüğünü ve yüzde 0,2’lik büyüme beklentisinin altında kaldığını gösterdi.

Üçüncü çeyrek büyümesi de aşağı yönlü revize edilerek negatif yüzde 0,8 olarak açıklandı ve bu da Japonya’nın 2023’ün ikinci yarısında teknik resesyonda olduğu anlamına geliyor.

Paylaşın

Türkiye Talep Etti; Almanya, Eurofighter Vermeyi İncelemeye Aldı

Almanya’nın Türkiye’nin talep ettiği Eurofighter konusunu incelemeye aldığı ifade edildi. İncelemenin hangi aşamada olduğu, bunun sonucunda nasıl bir kararın verileceği konusunda ise bir bilgi paylaşılmadı.

Ancak, konunun incelemeye alınması dahi Almanya’nın daha önce koyduğu vetoyu kaldırabileceğinin bir işareti olarak görülebilir. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da bir süre önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Eurofighterler konusundaki kararını gözden geçirmesini önerdiğini söylemişti.

Kasım ayında Türkiye, 23 milyar dolar değerinde 40 adet Typhoon satın almak için İngiltere ve İspanya ile görüştüğünü ancak Almanya’nın bu fikre karşı çıktığını açıklamıştı. Eurofighter Typhoon jetleri Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya’dan oluşan bir konsorsiyum tarafından üretiliyor.

Türkiye son birkaç yıldır askeri hava gücünü yenilemek ve güçlendirmek için yoğun bir çaba içerisinde. Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alınmasına tepki gösteren ABD, Türkiye’yi dahil olduğu F-35 projesinden çıkarmıştı. Bunun üzerine bölgesinde önemli bir askeri güç olmayı hedefleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın planları önemli ölçüde sekteye uğramıştı.

ABD’nin engelini aşmak için yapılan girişimler henüz ciddi bir sonuç vermiş değil. En son ABD yönetimi Türkiye’ye F-35 yerine F-16 savaş uçağı vermek için yeşil ışık yaktı. Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesine karşılık ABD tarafından yakılan bu yeşil ışık kapsamında Türkiye’de 40 adet yeni F-16 savaş uçağı ve Türkiye’nin halen kullandığı uçakların modernizasyonu için gerekli kitler verilecek.

Nihai kararı ABD Kongresi verecek. 10 Şubat’tan sonra konunun ele alınması bekleniyor. Türkiye’nin daha modern savaş uçakları olan F-35 projesine dönmesi için ise ABD’nin daha önce gündeme getirdiği S-400’lerin elden çıkarılması şartı devam ediyor.

ABD’nin F-35 konusunda geri adım atmaya yanaşmaması üzerine Türkiye bu kez yönünü Avrupa’ya çevirdi. 17 Kasım’da Berlin’i ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmi olarak 40 adet Eurofighter savaş uçağı almak istediklerini bildirdi.

ABD’nin vermediği F-35’lerin yerini doldurması beklenen Eurofighter savaş uçağını İngiltere, İspanya, İtalya ve Almanya birlikte üretiyor. Üç ülkenin uçağın Türkiye’ye verilmesine yeşil ışık yakmasına rağmen Almanya bölgesel gelişmeleri gerekçe göstererek karşı çıkmıştı.

Ancak kısa bir süre önce Suudi Arabistan’a, daha önce veto koyduğu 48 adet Eurofighter için yeşil ışık yakan Almanya, benzer bir adımı Türkiye için de atabilir.

Hükümete yakın kaynaklar tarafından Evrensel’den Yücel Özdemir’e verdiği bilgiye göre, hükümetin dış ve güvenlik politikalarını gözeterek silah satışına karar verdiği, buna göre hareket ettiği belirtilerek, Türkiye’nin talep ettiği Eurofighter konusunun incelemeye alındığı ifade edildi. İncelemenin hangi aşamada olduğu, bunun sonucunda nasıl bir kararın verileceği konusunda ise bir bilgi paylaşılmadı. Ancak, konunun incelemeye alınması dahi Almanya’nın daha önce koyduğu vetoyu kaldırabileceğinin bir işareti olarak görülebilir.

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da bir süre önce Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Eurofighterler konusundaki kararını gözden geçirmesini önerdiğini söylemişti. Eurofighterlerin diğer üreticisi olan ülkelerin de pazarı tek başına ABD’ye bırakma niyetinde olmadıkları hesaba katıldığında, son yıllarda silah satış rekorları kıran Almanya’nın da Türkiye konusunu yeniden gözden geçirme olasılığını güçlendiriyor.

Bu nedenle, hükümetin Türkiye’nin başvurusunu “İncelemeye alması” Suudi Arabistan için izlenen yolun bir benzerinin Türkiye için izlenebileceğini ileri sürüyor. Daha önce Suudi Arabistan’ın Yemen’deki savaşın parçası olduğu gerekçesiyle Eurofighterlerin satışına yanaşmayan Almanya, 7 Ekim’den sonra yaşanan gelişmelere bağlı olarak İsrail’in güvenliği için Suudi Arabistan’a Eurofighterlerin satışına yeşil ışık yakmıştı.

Türkiye’nin satın alacağı Eurofighterlerin asıl olarak Irak ve Suriye sahasında kullanacağı tahmin ediliyor. Bölgede Almanya’nın daha önceki vetosunu değiştirecek yeni bir gelişme yok. İyileşme yerine daha da olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Satış sözleşmesinde Yunanistan ve Akdeniz’de kullanmama gibi şartların olması da gündeme gelebilir.

Paylaşın

Avrupa Ülkelerinden Radikal Karar: 50 Bin Türkiye Vatandaşı Sınır Dışı Edilecek

İngiltere ve Almanya’nın aldığı yeni kararlar doğrultusunda, bu ülkelerde bulunan yaklaşık 50 bin Türkiye vatandaşı sınır dışı edilecek. İki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Avrupa kaçak insanlarla ilgili harekete geçti. Özellikle Almanya ve İngiltere’den bu konuyla ilgili keskin bir karar geldi. Bu ülkeler kaçak gelen ve ‘iltica hakkı olmayanların’ hızlıca sınır dışı edilmesini öngören yasalarını meclislerinden geçirdi.

Karara göre, İngiltere’ye kaçak giden Türkiye vatandaşı, ilticaları reddedildikten sonra eğer ülkesi geri almazsa, Ruanda’da kurulacak kampa gönderilecek ve sınır dışı edilen diğer ülke vatandaşları ile birlikte kalacak.

Sözcü’de yer alan habere göre, Almanya, ‘hızlı ve kolay sınır dışı’ durumuyla yasa değişikliğini onayladı. İngiltere ile birlikte ilk etapta toplam 50 bin Türkiye vatandaşının sınır dışı edilmesi bekleniyor.

Türkiye vatandaşları yüzde 87 oranıyla ilticaları en çok kabul edilmeyen kişiler ve şu anda iki ülkeden sınır dışı bekleyenlerin toplam sayısı ise 60 bini aşmış durumda.

Almanya’nın Ruanda veya Doğu Avrupa kampları ise AB ile varılan anlaşma gereği, 2026’da kurulacak.

Alman Federal Meclisi’nden dün geçip yasalaşan ve İltica Yasası ile sınır dışı etme durumlarını düzenleyen değişiklik, şimdiye kadarki uygulamaları önemli ölçüde değiştiriyor. Değişiklikler, polisin karşılaştığı sorunlara çözüm olarak öngörüldü.

İşte ülkeye kaçak giren ya da suç işleyenlerin daha kolay sınır dışı öngören kararlar:

İltica yurtlarında ya da evlerde kalan yabancıların kimliğini tespit edebilmek için polis, şüphelendiği başka kişileri de arayabilecek. Polislere ayrıca gece baskınları ve başkalarının odalarını arama yetkisi verildi.

Kaçaklar, en fazla 10 gün gözaltında tutulabiliyordu. Bu süre 28 güne çıkarıldı. Böylece kolluğa, uzun süre inceleme ve araştırma yapabilme süresi tanındı. Aynı zamanda, sınır dışı edilecek kişinin kısa sürede bırakılınca kaçması da önlenecek.

Bir kaçak ya da ilticacı soruşturması sırasında polise bilgi vermeyen ya da zorluk çıkaran 3’üncü bir şahıs, gözaltına alınabilecek ve bilgi vermeye zorlanabilecek. Bilgi vermekten kaçınma, gözaltı sebebi olacak.

İnsan tacirliği yapan ya da kaçağı ülkeye sokan kişilere cezalar ağırlaştırıldı. Bu kişilere bir yıllık hapis cezası verilecek ve tekrarı halinde sınır dışı edilecek.

Birçok suça karışmış kaçak göçmen daha hızlı bir şekilde sınır dışı edilecek. Ayrıca çete kuranlar ya da suç örgütü üyeleri de benzer şekilde sınır dışı edilebilecek.

Yahudi düşmanlığı ya da bu amaçla davrananlar sınır dışı tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Yahudi karşıtları ülkeden atılacak.

Bu kararların sınır dışı durumlarını büyük oranda artırmayacağı tahmin ediliyor. Bu durum için, yasa dışı göçmen ihraç eden ülkelerle daha sıkı görüşmeler yapılacak. Çünkü birçok ülke, suçlu vatandaşını geri almak istemiyor ve ülkelerce bunun yolu aranacak.

Paylaşın

Tesla’dan Üretime İki Hafta Ara!

ABD merkezli elektrikli otomobil üreticisi Tesla, Almanya’daki üretimi iki hafta süreyle durdurma kararı aldığını duyurdu. Tesla, kararın, Kızıldeniz’de gemilere yönelik saldırıların tedarik zincirini etkilemesi nedeniyle alındığını belirtti.

Husilerin İsrail’in Gazze’ye saldırılarına karşılık ticari gemilere yönelik eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz’deki seferlerini durdurma kararı almıştı.

Husi saldırıları, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayarak Avrupa ile Asya arasında en kısa rotayı sunan ve küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12’sinin yapıldığı Süveyş Kanalı’ndan geçişleri de tehlikeye atıyor.

Kızıldeniz’de ticari gemilerin uğradığı saldırılar ve şirketlerin peş peşe aldığı kararlar, küresel ekonomide yeni bir “tedarik zinciri krizinin” başlayacağına ilişkin endişeleri artırıyor.

Tesla, Berlin’deki fabrikasında üretimi iki hafta süreyle durdurma kararı aldığını duyurdu.

BloombergHT’nin aktardığına göre; Tesla’dan yapılan açıklamada, Kızıldeniz’deki silahlı çatışmaların ve buna bağlı olarak Ümit Burnu üzerinden Avrupa ve Asya arasındaki nakliye rotalarındaki kaymaların tedarik zincirine yansıdığı, bunun da gecikmeler nedeniyle Almanya’daki üretimi etkilediği belirtildi.

Uzayan nakliye sürelerinin tedarik zincirlerinde boşluk oluşturduğuna işaret edilen açıklamada, “Eksik bileşenler nedeniyle Berlin-Brandenburg’daki Gigafactory’de araç üretimini 29 Ocak-11 Şubat tarihlerinde birkaç bölge dışında askıya almak zorunda kalıyoruz. Üretim 12 Şubat’tan itibaren tam olarak devam edecek” ifadesi kullanıldı.

Yemen’deki Husiler, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılar düzenlemesinden sonra Hamas’a destek verdiğini duyurmuş, Kızıldeniz’deki ticari gemilere insansız hava araçları ve füzelerle çok sayıda saldırıda bulunmuştu. Bunun sonucunda ticari gemiler rotalarını değiştirip Kızıldeniz yerine taşımanın daha uzun sürdüğü Süveyş Kanalı’nı kullanmaya başlamıştı.

ABD ve İngiltere, Yemen’de Husilere ait hedefleri vururken, Amerikan ve İngiliz savaş uçakları, gece saatlerinde Yemen’in Sana, Hudeyde ve Taiz kentlerindeki bazı noktalara hava saldırısı yapmıştı.

ABD Başkanı Joe Biden, yaptığı yazılı açıklamada, Avustralya, Bahreyn, Kanada ve Hollanda’nın da saldırıya destek verdiğini bildirmişti. ABD medyasındaki haberlerde, ABD ve İngiltere ordu kuvvetlerinin en az 12 Husi hedefini vurduğu, saldırıların savaş uçakları ve Tomahawk füzeleriyle yapıldığı belirtilmişti.

Paylaşın

Türkiye İstemişti: Almanya’dan S. Arabistan’a Eurofighter Satışına Yeşil Işık

Suudi Arabistan’ın İsrail’in güvenliğine ve çatışmaların bölgede yayılmasının engellenmesine katkıda bulunduğunu söyleyen Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, hükümetin Suudi Arabistan’a Eurofighter satışını engellemeyeceğini söyledi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl 17 Kasım’daki Berlin ziyareti öncesinde Türkiye’nin Eurofighter satın alma niyetini açıklamıştı. Bakan Güler, Eurofighter satın almak istediklerini, İngiltere ve İspanya’nın bu talebe olumlu baktıklarını ancak Almanya’nın ikna edilmesi gerekeceğini söylemişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuyu Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile Berlin’deki ortak basın toplantısında da gündeme getirmiş ve Almanya’nın NATO müttefik olarak Türkiye’ye savunma sanayii ihracatında kısıtlama uygulamaması gerektiğini vurgulamıştı.

Almanya, Türkiye’nin 2019’da Suriye’nin kuzeyine başlattığı askeri operasyonlar ve 2020 yılında Doğu Akdeniz’de tırmanan gerilimlerle birlikte savunma sanayii ihracatını büyük ölçüde sınırlandırmıştı.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Kudüs’te İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Dışişleri Bakanı Israel Katz’le yaptığı görüşmeler sonrasında açıklama yapan Almanya Dışişleri Bakanı, Suudi Hava Kuvvetlerinin Yemen’deki Husi isyancıların İsrail’e karşı fırlattığı füzeleri etkisiz hale getirdiğini belirtti.

Suudi Arabistan’ın bu sayede İsrail’in güvenliğine ve çatışmaların bölgede yayılmasının engellenmesine katkıda bulunduğunu söyleyen Baerbock, “bu nedenle Alman hükümeti olarak İngiltere’nin Suudi Arabistan’a Eurofighter verme planlarının karşısında durmayacaklarını” belirtti.

Alman hükümeti Temmuz ayında İngiltere’nin Suudi Arabistan’a Eurofighter satışına izin vermemişti. Eurofighter Typhoon savaş uçakları Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya’nın oluşturduğu konsorsiyum tarafından üretiliyor. Bu nedenle bir ülkenin Eurofighter satın alma isteği dört ülkenin de onayına bağlı.

Suudi Arabistan hem insan hakları karnesi hem de Yemen’deki çatışmalara müdahil olması sebebiyle uzun süredir eleştiriliyor. Riyad Yemen’deki iç savaşta Husi isyancıların mücadele ettiği hükümeti destekliyor. Husiler, İsrail-Hamas savaşında Hamas’ı destekliyor. Yemen’in kuzeyini kontrol eden ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere destek olmayı amaçladığını duyuran Husi milisleri haftalardır Kızıldeniz’de İsrail’e giden ticari gemilere saldırılar düzenliyor.

Geçen yıl Aralık ayında Sol Parti’nin soru önergesine yanıt veren Alman Ekonomi Bakanlığının verilerine göre Alman hükümeti 2023 yılında Suudi Arabistan’a 7,41 milyonu muharebe silahı olmak üzere yaklaşık 13 milyon 260 bin euro değerinde silah ihracatına izin verdi.

Almanya, Yemen savaşındaki rolü, insan hakları karnesi ve Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle 2018’de Suudi Arabistan’a da ihracat kısıtlamaları getirmişti. Hükümet bu nedenle Suudi Arabistan’ın talep ettiği Eurofighter’ların satışına izin vermemişti.

Paylaşın