Bahçeli, Muhalefete “Yargılama” İddiaları Üzerinden Yüklendi

MHP Lideri Devlet Bahçeli, İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşülmeye ilişkin eleştirilere tepki göstererek, “Neymiş, bizi yargılayacaklarmış? Neymiş, bizden hesap soracaklarmış? Neymiş, anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız çantacı pespayeliğinizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında Cumhur İttifakı’nın “Terörsüz Türkiye” adını verdiği sürece ve TBMM’de kurulan komisyonun İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“İstiyorlar ki, birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki, evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım. Diyorlar ki, analarımız ağlasın, nasılsa ağlayanlar onlardan değil. Diliyorlar ki, eşkıya dağlarımızda gezsin, fidan gibi kınalı kuzularımız toprağın kara koyununa girsin. Tahakkümün zincirleri kırılıyor, bundan ürküyorlar. Bölücülüğün kaynağı kuruyor, bundan korkuyorlar.

Terörün bitişiyle eşzamanlı olarak barış ve huzur kuşağının iç cephemizi saracak olmasından da aşırı derecede rahatsızlık duyuyorlar. Türk ile Kürt’ü düşman etmek üzerine kurulmuş 1,5 asırlık Emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor, bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar. Tarih boyunca, ‘yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden’ bütün şehitlerimizle övünüyoruz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkışmasın.

Türk milletinin bağımsız ve onurlu yaşaması için, ‘bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmiş’ kahramanlarımıza minnet duyuyoruz. Hiç kimse minnet duygumuzla boy ölçüşmeye yeltenmesin. Terörsüz Türkiye, Türk milletinin ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır. Bu karar ve kararlılığı sekteye uğratmaya, sabote etmeye hiçbir hayasız hamakat ve hamaset siyasetçinin takati yetmeyecektir.

Türkiye’nin terörden arınması ve arındırılması beni alakadar etmez diyenlerin alayı birden suikastçıdır. Neymiş, bizi yargılayacaklarmış? Neymiş, bizden hesap soracaklarmış? Neymiş, anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz. Siz yargılasanız yargılasanız çantacı pespayeliğinizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Bakınız, şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum, yeter ki Türkiye ve Türk milleti barış, huzur ve sükûnet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın; bizim sonumuz da varsın darağacı olsun. Biz korkuyu korkutalı çok oldu. Bizim sahte korkuluklara eyvallah ettiğimiz de hiç duyulmadı, hiç görülmedi.

Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı’dır. TBMM’de kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” Komisyonu’nun geçtiğimiz Cuma günü İmralı’ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar, bu karar doğrultusunda MHP, AK Parti ve DEM Parti’den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihi bir gelişmedir. Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum. CHP ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı’ya gitmekten sarfınazar etmişler.

Varsın etsinler, hiç sorun değil, ondan bundan medet umarak ‘Terörsüz Türkiye’ hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık böylesi ağır bir sorunu bırakınız konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayamazdık. Korkarak yaşayanlar yalnızca hayatı seyreder.
Biz seyirci değiliz, hayatın yönünü değiştirme iradesi taşıyan zamanın ve zeminin müşahidi Milliyetçi-Ülkücü Hareketiz. Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık felaket götürür. Yüreğimizle, gönlümüzle Terörsüz Türkiye’nin yanındayız. Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak, Ortak geleceği kucaklamak, Milli değerler etrafında birleşmek, Türkiye’nin onurunu muhafaza etmek, Milli birliği, milli kimliği ve milli devleti korumak, Bin yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak amacıyla Terörsüz Türkiye’nin sonuna kadar müdafaasındayız. Siyasi, ahlaki ve vicdanı hiçbir ölçü tanımayan, ilkesi, iradesi ve heyecanı olmayan, yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan, yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış, sorunlara başka başkentlerden bakan, başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz.

Kalemi kiralanmış sözde yazarlara, üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklara, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketlerine, güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarına, ecdadımıza hakaret eden kadrolu sahte aydınlara, menfaat bağı ile göbeklerinden bağlanmış medya kanallarına, sözde sivil toplum işbirlikçilerine, ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasında kim varsa alayına birden teslim olursak, taviz verirsek, diyorum ki, kanımız kurusun.

Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız. Bizim çağrımız, Yesevi’nin, Dedem Korkut’un, Hacı Bektaş’ın tarihten gelen çağrısıdır. Bizim çağrımız; Kürşad’ın, Ulubatlı’nın, Sütçü İmam’ın, Kara Fatma’nın maziden ulaşan çağrısıdır. Bizim çağrımız; zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun çağrısıdır. Bizim çağrımız; Terörsüz Türkiye’nin, yeni yüzyılda hüküm veren, hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır. Nihayet bizim çağrımız Türkiye’nin kurtuluş çağrısıdır.

Geçmişte yaşanan her şey geride kalmıştır. Hayat devam etmekte ve ileriye doğru hızla ilerlemektedir. Bu nedenle geriye takılıp kalmak bizleri ileriye götürmeyecektir. Ancak bu, kusurlarımızı ve yanlışlarımızı örtmek demek de değildir. Ne var ki, hedeflerimiz geriye doğru değil, ileriye doğrudur. Gelecekte neler yapabileceğimizin arayışları şimdi önümüzdedir. Mücadelemiz, milletimizi esas alan büyük bir birlik, birleşme mücadelesi vermektedir. Vatanımızı temel alan büyük bir kucaklaşma ve kaynaşma mücadelesi vermektedir.

Bu kapsamda gün her zamankinden daha fazla birlik ve dayanışma günüdür. Elbette gündelik yaşayış ve yaklaşımlarınızda bir elin parmakları gibi ayrı ayrı düşüncelerimiz olabilir. Ancak eğer konu ülkemizin ali çıkarlarıysa bir yumruk gibi sıkılı olmaktan başka bir seçenekte tanınayız. Eğer mevzubahis olan Türkiye ise ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakıp birleşmek zorundayız. Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceğiz. İstismarcılara itibar etmeyeceğiz. Tahrik ve tertiplere ihtimam göstermeyeceğiz. Birlik olup kucaklaşacağız. Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız. Türkiye’mizi ve aziz milletimizi çağların ötesine taşıyabilmemizin başka bir yolu ve yöntemi olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız.

İsrail’in bölgemizdeki soykırım ve şiddete dayalı provokasyonları, 10 Ekim ateşkes kararını inatla ihlali, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ABD Başkanı’nın hazırladığı 28 maddelik planıyla sözde sona erdirme çabaları, Mücavir coğrafyalardaki kutuplaşma ve kamplaşmadaki sertlik, yeni bir küresel çatışma denkleminin kurulma çalışmaları bize iç cephemizi sağlam esaslara bağlamayı mecburi kılmaktadır. Biriz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türk milletiyiz. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur. Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız.”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir