Komintern’in Siyasi Önemi Neydi?
1919 – 1943 yılları arasında faaliyet gösteren Komintern (Komünist Enternasyonal), dünya genelinde komünist partileri bir araya getiren bir uluslararası örgütlenmeydi.
Kurtuluş Aladağ / Komintern’in siyasi önemini, hem tarihsel bağlamda hem de siyasete etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Komünizmin Yayılması: Komintern, Bolşevik Devrimi’nin (1917) ardından Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) liderliğinde, komünist ideolojiyi dünya geneline yaymayı amaçlamıştır. Farklı ülkelerdeki komünist partileri koordine ederek, kapitalizme karşı sosyalist devrimleri teşvik etmiştir.
Anti-Kapitalist ve Anti-Emperyalist Mücadele: Komintern, kapitalist sistemlere ve emperyalist güçlere karşı birleşik bir mücadele platformu oluşturmuştur. Özellikle 1920’ler ve 1930’larda, sömürge ülkelerdeki bağımsızlık hareketlerini destekleyerek anti-emperyalist bir çizgi izlemiştir.
Faşizme Karşı Birleşik Cephe: 1930’larda, özellikle Nazi Almanyası’nın yükselişiyle, Komintern faşizme karşı “Halk Cephesi” stratejisini benimsemiştir. Bu strateji, komünist partilerin sosyal demokratlar ve diğer sol gruplarla iş birliği yapmasını teşvik ederek faşist hareketlere karşı direnişi güçlendirmiştir.
Komintern, 1943’te, II. Dünya Savaşı sırasında Müttefiklerle ilişkileri yumuşatmak isteyen SSCB Lideri Josef Stalin tarafından feshedilmiştir. Ancak Komintern’in etkisi, Soğuk Savaş döneminde Kominform (1947 – 1956) gibi oluşumlarla devam etmiştir.
Komintern’in Oluşumuna Hangi Koşullar Yol Açtı?
Komintern’in kurulmasına yol açan koşullar, hem tarihsel hem de ideolojik bağlamda bir dizi siyasi, ekonomik ve sosyal faktörün birleşimiyle şekillenmiştir.
Bolşevik Devrimi’nin Başarısı (1917): Rusya’daki Bolşevik Devrimi, sosyalist bir devletin kurulmasıyla sonuçlanmıştı ve bu gelişme dünya genelindeki diğer sosyalist hareketler için bir ilham kaynağı olmuştu. Vladimir Lenin ve Bolşevikler, devrimin başarısını dünya geneline taşımak için uluslararası bir komünist örgütlenmeye ihtiyaç duymuştu. Komintern, bu koşullarda kurulmuştu.
I. Dünya veya Emperyalist Bölüşüm Savaşı: 1914 – 1918 arasındaki I. Dünya Savaşı, Avrupa’da büyük bir ekonomik ve sosyal yıkım yaratmıştı. Savaş, işçi sınıfı arasında hoşnutsuzluğu artırmış, yoksulluk ve eşitsizlik derinleşmişti. Bu koşullar, kapitalizme karşı sosyalist ve komünist fikirlerin yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştı.
Savaş sırasında II. Enternasyonal’in (sosyalist partilerin birliği) çökmesi, birçok sosyalist partinin kendi hükümetlerini desteklemesi nedeniyle hayal kırıklığı yaratmıştı. Lenin, bu “ihanet” karşısında yeni bir enternasyonal örgütlenme gerekliliğini savunmuştu.
Kapitalizme Karşı Artan Tepki: Savaş sonrası ekonomik krizler, işsizlik ve emekçi sınıfların sömürülmesi, kapitalist sisteme karşı öfkeyi artırmıştı. Komintern, bu hoşnutsuzluğu organize ederek işçi sınıfını devrimci bir hareket etrafında birleştirmeyi hedeflemişti.
Uluslararası Devrim İdeali: Lenin ve Bolşevikler, sosyalist devrimin yalnızca Rusya ile sınırlı kalmaması gerektiğine inanıyorlardı. “Dünya devrimi” fikri, Komintern’in temel motivasyonuydu. Avrupa’daki devrimci hareketler (örneğin, 1919 Macaristan ve Almanya’daki kısa ömürlü sosyalist girişimler) bu umudu güçlendirmişti.
Sovyetler Birliği’nin İzolasyonu: Bolşevik Devrimi sonrası SSCB, Batılı güçler tarafından diplomatik ve askeri olarak izole edilmişti. Komintern, bu izolasyona karşı bir savunma mekanizması olarak, SSCB’yi destekleyecek uluslararası bir komünist ağ oluşturmayı amaçlamıştı.
İdeolojik Ayrışmalar: Sosyalist hareket içinde reformist (sosyal demokrat) ve devrimci (komünist) kanatlar arasında derin bir bölünme yaşanıyordu. Komintern, reformist sosyalistlerden ayrılarak devrimci komünist hareketleri birleştirme hedefiyle kurulmuştu. Lenin’in “21 Koşul”u, Komintern’e katılacak partilere sıkı bir ideolojik disiplin getirmişti.
Sömürgecilik Karşıtlığı: Savaş sonrası dönemde sömürge ülkelerde bağımsızlık hareketleri güç kazanmıştı. Komintern, bu hareketleri destekleyerek anti-emperyalist bir çizgi izledi ve sosyalist ideolojiyi Asya, Afrika ve Latin Amerika’ya yaymayı hedeflemişti.
Komintern, Mart 1919’da Moskova’da, Lenin’in liderliğinde resmi olarak kurulmuştu. İlk kongresi, farklı ülkelerden komünist ve sosyalist temsilcileri bir araya getirmişti. Örgüt, Sovyetler Birliği’nin liderliğinde merkezi bir yapıya sahip olsa da, dünya çapındaki işçi hareketlerini koordine etmeyi amaçlamıştı.





























