İdeal Yönetim Nasıl Olmalı? Liberteryen Görüşler

“İdeal bir yönetim nasıl olmalı?” sorusu, bütün düşünürleri derinden etkilemiştir; Platon ve diğer antik dönem filozoflardan John Locke ve daha yakın tarihli düşünürlere kadar.

Kurtuluş Aladağ / İdeal bir yönetim arayışının izleri yüzyıllar boyu sürülebilir ve bu konuda birçok fikir düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Bu fikirlerden biri de “Liberteryenizm”dir.

Liberteryenizm, bireysel özgürlük ve kişisel sorumluluğu merkeze alan, devletin rolünü asgariye indirmeyi veya tamamen ortadan kaldırmayı savunan siyasi ve ekonomik bir görüştür. Liberteryenizm, bireyin kendi hayatı, bedeni ve mülkiyeti üzerinde tam egemenlik sahibi olması gerektiğini vurgular.

Liberteryen görüşe göre, ideal bir yönetim, bireysel özgürlükleri maksimize eden ve devlet müdahalesini asgariye indiren bir yönetim biçimidir. Liberteryenizm, bireyin kendi hayatı, bedeni ve mülkiyeti üzerinde tam egemenlik sahibi olması gerektiğini savunur.

Bu görüşe göre, yönetimin rolü, yalnızca bireylerin temel haklarını (hayat, özgürlük, mülkiyet) korumakla sınırlı olmalıdır. Devlet, bireylerin özel hayatına, ekonomik faaliyetlerine veya kişisel tercihlerine müdahale etmemelidir.

Liberteryenler, vergilendirmeyi bir tür “zorla el koyma” olarak görürler ve vergilerin mümkün olduğunca düşük tutulması gerektiğini savunurlar. Bu görüşe göre, yönetim hizmetleri gönüllü katkılar veya minimal vergilerle finanse edilmelidir.

Ekonomik faaliyetlerde laissez – faire (bırakınız yapsınlar) yaklaşımı benimseyen Liberteryenlere göre devlet, piyasalara müdahale etmemeli, düzenlemeleri ve sübvansiyonları kaldırılarak serbest piyasayı teşvik etmelidir.

Liberteryenler, bireylerin kendi eylemlerinden sorumlu olduğunu ve devletin sosyal yardım programları gibi paternalist politikalarla bireyleri “korumaya” çalışmaması gerektiğini savunur.

Yönetimin meşru güç kullanımının yalnızca bireylerin haklarını korumak için olduğunu savunan Liberteryenler, meşru güç kullanımında sıkı bir şekilde sınırlandırılmalı gerektiğini vurgularlar.

Farklı Liberteryen Yaklaşımlar:

Minarşizm: Minarşizm, devletin rolünü yalnızca bireylerin temel haklarını (hayat, özgürlük, mülkiyet) korumakla sınırlayan bir yönetim modelini savunur. Bu yaklaşım, devletin varlığını tamamen reddeden anarko – kapitalizmden farklı olarak, minimal bir devletin gerekliliğini kabul eder.

Robert Nozick, “Anarşi, Devlet ve Ütopya” adlı eserinde minarşist bir devleti savunur. Nozick, devletin temel koruyucu işlevlerini yerine getiren bir “gece bekçisi devlet” modelini önerir.

Serbest piyasa ekonomisini destekleyen Ludwig von Mises ve Friedrich Hayek, minarşist prensiplere yakın görüşleriyle bilinirler.

Anarko – Kapitalizm: Anarko – kapitalizm, liberteryen görüşün en uç yorumu olup, devletin tamamen ortadan kaldırılması ve tüm hizmetlerin (güvenlik, adalet, altyapı vb.) serbest piyasa tarafından sağlanması gerektiğini savunur.

Minarşizmden farklı olarak, anarko – kapitalizm devletin varlığını reddeder ve bireysel özgürlük ile özel mülkiyeti mutlak öncelik olarak görür.

Anarko – kapitalizmin kurucusu olarak kabul eden Murray Rothbard, “For a New Liberty” adlı eserinde devletsiz bir toplumun nasıl işleyebileceğini açıklar.

David Friedman, “The Machinery of Freedom” adlı kitabında, anarko – kapitalist bir toplumda hizmetlerin piyasa temelli organizasyonunu savunur. Hans – Hermann Hoppe ise, özel mülkiyet ve özgürlük merkezli bir toplum düzenini teorize eder.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir