Gelir Artarken Refah Neden Artmıyor?
Eğer insanlar yarını bugünden daha iyi göremiyorsa, gelir artışının hiçbir anlamı yoktur. Çünkü refah, cebin doluluğundan çok hayatın taşınabilirliğiyle ilgilidir.
Haber Merkezi / Resmî rakamlar iyimser.
Milli gelir yükseliyor, kişi başına düşen gelir artıyor, büyüme oranları manşetleri süslüyor.
Peki o zaman sokaktaki vatandaş neden hâlâ geçinemiyor?
Market poşetleri hafifliyor, faturalar kabarıyor, maaşlar ise yerinde sayıyor. İşte tam bu noktada şu soru kaçınılmaz hale geliyor: Gelir artıyorsa, refah neden artmıyor?
Ekonomik büyüme çoğu zaman soyut bir kavram. Grafiklerde yukarı çıkan oklar, mutfakta kaynayan tencereye yansımıyor. Çünkü büyüme ile refah aynı şey değil.
Gelir artışı çoğu ülkede eşit dağılmıyor. En üst gelir grupları pastadan daha büyük pay alırken, geniş halk kesimleri için artan gelir; enflasyon, vergiler ve zorunlu harcamalar karşısında eriyip gidiyor.
Kısacası, kazandığımız artıyor ama elimizde kalan azalıyor.
Maaşlı çalışanlar için gelir artışı çoğu zaman daha yüksek vergi dilimi anlamına geliyor. Üstelik dolaylı vergiler — KDV, ÖTV gibi — gelir düzeyine bakmadan herkesi aynı oranda vuruyor.
Zengin için küçük bir kesinti olan vergi, dar gelirli için hayat pahalılığı demek. Böylece gelir artışı, daha cebe girmeden buharlaşıyor.
Enflasyon yalnızca fiyat artışı değildir; emeğin görünmez kaybıdır.
Ücretler yılda bir kez artarken, fiyatlar her gün değişiyor. Resmî zamlar daha hesaba yatmadan, pazarda ve markette eriyor. Bu yüzden insanlar daha çok çalışıyor ama daha az hissediyor.
Gelir var, alım gücü yok.
Bir zamanlar refahın taşıyıcısı olan orta sınıf, bugün sistemin en kırılgan halkası. Ne sosyal yardımlara erişebiliyor ne de birikim yapabiliyor.
Kredi kartları refahın değil, geçinememenin göstergesi haline geliyor. Artan gelir, artan borçla birlikte anılıyor.
Büyüme kimin için?
Asıl mesele şu soruda düğümleniyor: Ekonomik büyüme kimin hayatını kolaylaştırıyor?
Eğer büyümenin meyveleri adil paylaşılmıyorsa, gelir artışı yalnızca istatistiksel bir başarı olarak kalır. Refah; güvenli iş, ulaşılabilir konut, kaliteli eğitim ve sağlıkla ölçülür. Bunlar yoksa, rakamların yükselmesi kimseyi doyurmaz.
Refah, yalnızca maaş bordrosunda değil; mutfakta, sokakta, geleceğe dair umutlarda hissedilir.
Eğer insanlar yarını bugünden daha iyi göremiyorsa, gelir artışının hiçbir anlamı yoktur.
Çünkü refah, cebin doluluğundan çok hayatın taşınabilirliğiyle ilgilidir.
Ve bugün birçok insan için hayat, her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor.






























