Denizli’nin Tarihi Pazar Yeri: Kaleiçi Çarşısı
Denizli gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor… Kaleiçi adı verilen bir iç kale olan alışveriş yeri; Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesinde karşımıza çıkmaktadır.
Elimizde en eski belge olarak bulunan ve 1926-30’lu yıllarda bir Fransız topograf tarafından 1/200 ölçeğinde çizilen kale, yaklaşık 280m uzunluğunda ve 160m genişliğindeki bir alanı kaplamaktadır.
Bu plana göre; Kaleiçi Kalesi’nde güney kısım hariç, dükkânların kale duvarına bitişik tek sıra halinde yapıldığı görülür. Güney tarafta; Bayramyeri Kapısı ve buna bağlı olarak yapılan en yoğun alışveriş alanının bulunduğu Tuhafiyeciler Caddesi, Başbanbaşı Sokak, Hasırcılar Sokağı ve Yemişçiler Sokağı yer alır.
Sur dışında Merkez Efendi Sokağı ve Sarayköy Caddesi takip edildiğinde, Dörtçeşme Kapısı ve buna bağlı olarak solda Kadın Pazarı, karşısında Keten Pazarı ve Bostanpazar Sokağı bulunur. Dörtçeşme Cami geçilince batı tarafta tek sıra dükkânların yer aldığı Başbanbaşı Sokağı’nın devamı yer alır.
Kuzey tarafta Hal Kapısı ve bu kapıdan girildiğinde kuzeydoğu yöne ilerlenirse Çilingirciler Sokağı’nın yer aldığı dükkân sıraları bulunur. Doğu tarafta Demirciler Kapısı ve buna bağlı Zahire Pazarı Sokağı, güney tarafta ise Çilingirciler Sokağı’nın devamı yer alır.
Sur dışından Belediye Caddesi güneye doğru takip edildiğinde Küçük Kapı ve Çuhacılar Meydanı’na ulaşılır. Bu planda kalenin iç kısımlarında herhangi bir yapı çizilmemiştir.
Günümüzde Dört Çeşme tarafında, Eski Marangoz atölyelerinin bulunduğu kısımdan katlı hal-pazar binasına kadar olan 50m’lik bir alanın önü açılmış ve buradaki sur duvarları açığa çıkarılmıştır . Buradaki sur duvarları yer yer 3-4m ayaktadır.
Duvarlar traverten taşlardan kireç harçlı örülmüş her iri taş sırasının aralarına daha küçük taşlar ve tuğla parçaları yerleştirilmiştir. Taş sıralarının yüksekliği 25-30cm arasında değişmektedir. Bu duvarlarda yer yer mermer mimari bloklar ve lahit kapağı parçası gibi devşirme malzemeler kullanılmıştır.
Özellikle buradaki surlarda iri traverten blokların kırılarak daha küçük parçalara ayrılıp ikinci kez kullanıldığı görülmektedir. Sur duvarlarında kullanılan travertenlerin tipi ve gözenekleri tamamen Laodikeia’daki mimari yapılarda kullanılanlara benzemektedir.
Sur duvarları yer yer planda da görüldüğü gibi üçgen çıkıntılı istinat ayaklarla sağlamlaştırılmıştır. Burada zaman zaman yapılan çalışmalarda Bizans Dönemi sırlı seramik parçaları da çıkmaktadır.
Diğer taraftan Saraylar Mahallesi’nde Selçuklu sikkelerinin çıktığı parselde yapılan hafriyat çalışmalarında Kaleiçi’ne, Başpınar’dan su sağlayan pişmiş toprak künkler ile Bizans pithos ve seramik parçaları da ele geçmiştir.
Yine Kaleiçi’nde bulunan ve olasılıkla pencere lentosu olabilecek kabartmalı mermer parça, buradaki Bizans yerleşimlerinin diğer mimari kalıntısıdır.
Bu mermer pencere lentosunun ön yüzünde yer alan bitkisel bezemelerin yaprak uçlarının kıvrımlı volüt şeklinde döndürülerek verilmesi, üç basamaklı kaide üzerinde yer alan ve uçları ikişerli yuvarlak gözlü sona eren görünüm M.S.10. ve 11 y.y.larda çok kullanılan bir süsleme biçimidir.
Denizli’de gezilecek yerler
Denizli gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Başlangıcı Kalkolitik Çağa kadar uzanan Denizli, bereketli bir bölge olarak, Luvia, Frig, Pers, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerin merkezi olmuştur.
Eski kent, modern şehrin 6 kilometre kuzeyindedir ve Antiokos tarafından inşa edilmiş ve eşi Laodikea’nın adını almıştır. Şehirden, Hristiyanların Vahiy Kitabında yedi kiliseden biri olarak bahsedilmektedir. Yakındaki Triopolis şehri ise, piskoposların merkezi olarak biliniyordu.
Denizli’deki tarihi kalıntılardan en önemlisi, diğerlerinden daha iyi korunmuş olan Roma ve Bizans kalıntılarıdır. Daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar, İslam mimarisinin güzelliklerini Denizli’ye eklemiştir.
Kısaca Denizli
Denizli’nin eski adı “Ladik” ya da “Lazik” idi. Bu kelime Laodikeia kelimesinden gelmektedir ve Türkçe’de bir anlam ifade etmemektedir. Yukarı Menderes Vadisinde (bugünkü Denizli şehrinin 6 km kuzeyinde) bulunan Laodikeia şehrinin Türklere geçişi sırasında “Ladik” ismi de miras kalmıştır. Aynı mıntıkada bulunan Khonae-Honas, Khoma-Homa, Tabae-Tavas da bulunduğu gibi Laodikeia’da bu kaideye uygun olarak Ladik ismini almış ve Selçuklu kayıtlarına öyle geçmiştir.
Ancak Selçuklu hakimiyeti ile birlikte şehrin bugünkü yerine taşınması neticesinde “Ladik” adının yanında “Toğuzlu” adı da kullanılmaya başlamıştır. “Toğuzlu” adının “Ladik” adıyla birlikte kullanılmasıyla bu kelimelere “Tonuzlu” ve“Tonguzlu” adları da eklenmiştir.
Ünlü Seyyah İbn-i Batuta 1333 yılında ziyaret ettiği Ladik şehrine aynı zamanda “Donguzlu” dendiğini söylemektedir. Aşağı yukarı aynı yılları kaydeden Mesalik Ül-Ebsar’da “Tonguzlu” ifadesini kullanmıstır. 1350 yıllarına ait bir İlhanlı vergi kaydı ise “Tonğuzlu” diye yazar. Yine 1372 tarihli bir takvimde de “Tonguzlu” yazılışı görülmektedir. Timur’un resmi tarihçileri de “Donguzluğ” ve “Tenguzluğ” diye kayıtlar tutmuşlardır. Bu tarihlerden sonra bu ifadelerin yerine “Tonuzlu” ifadesinin kullanıldığını kesin olarak görmekteyiz. Nitekim erken dönem Osmanlı tarihçilerinden Nesri ve Aşıkpaşazade eserlerinde “Tonuzlu” imlasını kullanmışlardır.
“Tonuzlu” veya “Tunuzlu” isminin “Denizli” sekline dönüşmesi XVI. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. 1510 tarihli bir Osmanlı kaydında “Dinuzlu” kullanımına rastlamaktayız. Bu dönemde kente uğrayan gezginler eserlerinde “Denyzely”, “Denizley”, “Denisli”, “Degnisli”, “Denizli” adlarını kullanmışlardır.
Ancak XVI ve XVII. yüzyıllarda Laodikeia – Ladik – Lazik çizgisinin Osmanlı Dönemindeki devamı olan “Lazikkiye” ismi de kullanılmıstır. “Denizli” adı ancak 1675 yıllarından sonra “Lazikkiye” ile birlikte yaygın olarak kullanılmış en nihayetinde 1700 yıllarından sonra bu kullanım kesin şekliyle yerleşmiş ve bölgeyi günümüze kadar ifade eden isim hüviyetini kazanmıştır.
Denizli yöresinin ilk ve en önemli yerleşim yeri Beycesultan Höyüğü ’dür. (Günümüzde Beycesultan, Çivril ilçesinin 5 km. kadar güneyinde Çivril –Denizli karayolunun hemen sağında yer alır.) Yerleşimin günümüzden 6000 yıl önce M.Ö. 4000 yıllarında Kalkolitik dönemle başladığı öngörülmektedir.
Tarihi dönemlere gelindiğinde Denizli yöresinin bilinen ilk sakinleri Arzawalılar olmuştur. M.Ö 1200-1700 arası süren Karanlık Çağ’dan sonra yöreye Frigler hakim olmuşlardır. Xenephon’a göre Frigya’nın batı sınırlarındaki en önemli yerleşimlerinden biri Collosai (bugün Honaz) şehri idi. Friglerin yıkılmasının ardından bölge Lidyalıların eline geçmişti. Lidya Devletinin doğu sınırı ünlü Yunanlı tarihçi Heredot’a göre Karura adlı yerleşimdir. Karura şehri bugün Denizli’ye bağlı Sarayköy ilçesinde bulunmaktadır.
Batı Anadolu bölgesi ve dolayısıyla Denizli yöresi M.Ö 129 yılında Romalılarca Asya eyaletine bağlanarak prokonsüllerce yönetilmeye başlanmıştır. Romalılar Asya eyaletindeki mevcut yolları ıslah edip yol akışını Bergama yönünden Efes ve Milet yönüne çevirdiler. Denizli Bölgesi doğu-batı yönünde önemli nokta haline gelmiştir.
Roma Devleti’nin M. S 395 yılında ikiye ayrılması sonucu Anadolu Doğu Roma yani Bizans idaresi altında kalmıştır. Bizans Devleti zamanında Denizli yöresi Helenistik ve Roma dönemlerindeki önemini kaybetmiş ve bir süre sonra bölgeye gelen Türklerin eline geçmiştir.
Türklerin Denizli ile ilk ilişkileri 1070 yılında başlar. Büyük Selçuklu Beyi Afşin Bey yörenin en gelişmiş kentlerinden Honaz’ı aldıktan sonra Laodikeia’yı da yağma ederek istila hareketini Ege kıyılarına değin ilerletmiştir. Ancak bu istila hareketi geçici olmuştur.1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu baştanbaşa zapt edilmiş, bu arada Denizli çevresi de Kutalmışoğlu Süleyman’ın maiyetindeki Beyler tarafından fethedilmiştir.
Denizli ve yakın çevresi 12. Yüzyılın sonlarına kadar Türklerle Bizanslılar arasında sürekli el değiştirir ve sonunda Selçuklu Sultanı I. Giyaseddin Keyhüsrev’in ikinci kez tahta çıkışıyla birlikte, 1206-1207’de tamamen Türklerin eline geçer.
1176 Miryokefalon (Myriokephalon) Savaşı ile Selçuklu Ordusu Bizans Ordusunu yenmeyi başarmıştır. (Myriokephalon geçidinin Denizli’nin Çivril ilçesi yakınlarında olduğu ve savaşın burada cereyan ettiği görüşü birçok taraftar bulmuştur.) Bu tarihten sonra Türkmenler kitleler halinde Denizli il sınırına yığılmıştır.
Denizli toprakları XIII. yüzyıl başlarından itibaren Selçukluların “uc” diye tanımladıkları sınır bölgesinin güneybatı kanadını oluştuyordu. Denizli toprakları bu dönemde çok büyük bir Türkmen nüfusuna sahiptir. Bu dönemde sadece Denizli bölgesinde 200.000 çadır (hane) Türkmen nüfusunun bulunması bize bu konuda fikir vermeye yeterlidir. Denizli Bölgesi bu yönüyle en yoğun Türkmen nüfusunun bulunduğu yer durumundadır.
Beylikler Döneminde Denizli’de ilk Türk Beyliği 1260 tarihinde kurulmuş olup uzun ömürlü olamamıştır. Sahip Ataoğulları, Germiyanoğulları ve İnançoğulları Beylikleri yörede hâkimiyet kurmuşlardır.
Denizli ilk defa 1391 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak 1402 yılında Ankara savasında Osmanlı Devleti’nin Timur tarafından mağlup edilmesi sonucu Denizli yeniden Germiyanoğlu Beyliği’ne verilmiştir. 1429 yılında Denizli tüm Germiyan topraklarıyla birlikte Osmanlıların eline geçmiştir.
Denizli Osmanlı yönetimine geçtikten sonra yöre ahalisinin büyük çoğunluğu kırsal kesimde yasamaya devam etmiştir. Kırsal nüfusun önemli bir bölümü aşiretler halinde göçebe olarak yasıyorlardı. Bunlara ait yer adları günümüze değin varlığını devam ettirmiştir (Avşar, Bayat gibi). Yerleşik olan kent nüfusu ise esnaf loncalarına bağlı olarak ticari faaliyetlerle uğraşmaktaydılar.
İbni- Battuta seyahatnamesinde 1332 yılında uğradığı Denizli’de Ahi Sinan ve Ahi Tuman adlı iki ahi reisinden bahseder. Hatta bazı kaynaklara göre Ahi teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran bir süre Denizli’de kalıp burada bahçıvanlık yapmıştır. Sosyal yönden Denizli 14. ve 15. yüzyıllarda doruk noktasını yaşamıştır.
Osmanlı Devleti idari bakımdan eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar, kazalara, kazalar nahiyelere taksim edilmiştir. Denizli yöresi 1429 yılında hakimiyetine girdiği Osmanlılar tarafından kazalar halinde coğrafi durumuna göre üçe bölünerek, üç ayrı sancağa bağlanmıştır.
Asi Karaağaç’ın Hamid, Tavas’ın ise Menteşe sancaklarına bağlanmasına rağmen, bugünkü Denizli’nin büyük kısmını teşkil eden Homa, Işıklı, Çal, Baklan, Denizli, Honaz, Sarayköy ve Buldan Kütahya sancağına bağlanmıştır.
Denizli kazasının idari yapısı ufak tefek değişiklerle 17. yüzyıla kadar devam etmiş, ancak bu yüzyılda Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyliği dağıtılınca Denizli toprakları Aydın Eyaleti topraklarına dahil edilerek bir değişim yaşamıştır.
Denizli’de 1876 yılında ilk Belediye Teşkilatı kurulmuştur. 1883’te Sarayköy, Buldan ve Tavas İlçelerinin bağlanmasıyla “Sancak” haline getirilen Denizli, 1884’te Çal, 1888’de Acıpayam ilçelerinin katılımıyla Aydın’a bağlı mutasarrıflık, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla da 1923’te il olmuştur.





























