DEM Partili Tülay Hatimoğulları: Seçim Sonuçları Umudumuzu Büyüttü

DEM Parti Kadın Meclisi toplantısı öncesi konuşan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğlları, “Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.”

1 Mayıs’a ilişkinde konuşan Tülay Hatimoğlları, “8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, seçim sonuçlarını değerlendirmek ve politik mücadele hattını belirlemek üzere partinin genel merkezinde toplandı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, toplantı öncesi güncel gelişmelere dair konuştu:

“Seçimlerden sonra ilk Kadın Meclisi toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Bugün bizler bir yandan seçim değerlendirmemizi yapacağız, bir yandan da Türkiye’deki ve dünyadaki siyasal gelişmeleri kadın cephesi açısından değerlendireceğiz. Seçimlerin yeni dönemde kadın mücadelesi açısından yaratmış olduğu olanakları hep birlikte değerlendirecek, yol haritamızı çizeceğiz. Bu nedenle bugünkü toplantımız çok anlamlı ve kıymetli. Çünkü bu dönemde mücadelemizi daha da büyütecek yol haritamızı hep birlikte değerlendirecek ve bunu Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız.

Uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Yoğun ve yorucu bir süreci hep birlikte geçirdik. Ancak gittiğimiz her yerde kadınlarla gerçekleştirdiğimiz buluşmalarla, kadınlarla birlikte yaptığımız güçlü çalışmalarla büyük bir moral depoladık. Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler. Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.

Seçmen kaydırmayı, kayyım rejiminin başka bir versiyonu olarak gördük. O seçmenleri aynı zamanda kayyım seçmen olarak değerlendirdik. AKP bütün bu çabalarına rağmen bölgede istediği sonucu yine alamadı. Halklarımızla yürüttüğümüz aktif bir çalışmayla bunu ters yüz etmeyi başardık. 10 merkezi bu şekilde tırnak içinde kaybettik. Bu 10 merkez seçmen kaydırma ve kayyım seçmenle AKP tarafından kazanılmış gibi görünse de halkın vicdanında ve seçmenin gerçek listesinde AKP asla o belediyeleri kazanmadı. AKP’nin bu 10 merkezi bizden gaspla aldığını buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Gelen belediye başkanları, gelen yönetim meşru değildir.

Sadece Şırnak’a 8500’ün üzerinde asker kaydırmışlar. Şırnak’ta sadece bir okuldaki 6940 seçmenin -erkek seçmen, özellikle altını çiziyorum- hepsi asker ve AKP’ye oy kullanmışlar. Okulda silme 6940 oy AKP’ye çıkmıştır. Bu adeta bir gasptır, bir işgal politikasıdır. Bunu asla kabul etmedik, etmiyoruz. Şırnak halkının bu mücadeleyi en güçlü şekilde yürüttüğünü biliyoruz. “Konuş, sen kimsin?” diyen abimiz şahsında sembolleşen mücadele de aslında uygulanan özel politikaya Şırnak’ta başta kadınlar tarafından olmak üzere verilen en güçlü yanıtlardan biriydi. Şırnak halkına bu güçlü mücadeleyi yürüttükleri için, bu kayyım seçmeni bütün kamuoyu ve dünya nezdinde teşhir ettikleri için teşekkür ediyoruz.

“Seçim çalışmalarımızın lokomotif gücü kadınlardı”

Seçim çalışması çok yoğun bir tempoyla geçti. DEM Parti olarak yürüttüğümüz çalışmanın lokomotif gücü de Kadın Meclisimiz başta olmak üzere değerli kadınlardı. Analarımız gece gündüz çalıştı, yüreğini kattı bu çalışmaya. Analarımız Kürt halkının demokrasi ve hak mücadelesi için bütün duygusunu ve düşüncesini çözüm odaklı bir fikriyatla yürüttü. Kayyımcı rejime karşı başta Kürdistan’da olmak üzere Türkiye’nin tamamında kadınlar gece gündüz demeden çalıştı, her biri birer gizli kahraman gibi çalıştı. Gece gündüz yüreğini, umudunu ve duygusunu çalışmalara katan değerli analarımıza, tüm kadınlara buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Türkiye toplumuna ve Kürt halkına bu başarıyı hediye ettikleri için kendilerine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ülkede artan baskılar, otoriterleşme ve erkek egemen anlayışın hayatımızın her alanında yoğun bir biçimde olumsuz etkiler yarattığını görüyoruz. İktidarın İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinden sonra kadın cinayetlerindeki artışı hepimiz biliyoruz. İktidarın kadınların yaşam tarzlarına müdahale etmeye başlamış olması kadınlarda büyük bir rahatsızlık yaratmıştır. Bizler her daim söyledik; etek boyumuz, baş örtümüz üzerinden hiç kimse siyaset yapmaya kalkmasın, kadınların kılık kıyafeti üzerinden toplumu şekillendirmeye hiç kimse kalkmasın. Biz buradan bir kez daha uyarımızı yapıyoruz. Kadınlar dün tek adam rejimine biat etmedi ve mücadele etti. Ve bu tek adam rejimine, otoriter rejime, yaşam tarzımıza müdahale edenlere en güçlü yanıtı biz kadınlar bu seçimlerde verdik.

Daha önceki gün, 24 saat içinde 4 kadın katledildi. İstanbul Sancaktepe’de Çiğdem, Ağrı’da Esma, Balıkesir Manyas’ta Kübra, Antalya Manavgat’ta Türkan eşleri tarafından katledildi. 2024 yılının ilk 3 ayında 91 kadın erkekler tarafından katledildi. Ülkede kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve katliam tablosu bu şekilde devam ederken, aynı zamanda Kürt kadınları üzerinde yürütülen özel savaş politikalarını da çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Savaşın merkezi haline getirilmek istenen Şırnak’ta bir uzman çavuşun kadınları taciz etmesi de bu politikalardan bağımsız değildir.

Seçim kampanyası çerçevesinde Şırnak’a gittiğimizde gördük ki oradaki her iki kişiden biri asker. Bir kısmı zaten Şırnak’ta oturmadığı halde dışarıdan getirilmişti. Zaten yürütülen özel savaş politikaları kapsamında Şırnak’ta kadınlara dönük çok yoğun bir taciz var. Mardin Derik’te 22 yaşında bir kadına 1,5 yıl boyunca şantajla sistematik olarak tecavüz eden biri korucu 3 erkek, bu taciz ve tecavüzden hiçbir şekilde ceza almadan çıktı.

Kolluk eliyle yürütülen bu politikalarla kadın özgürlük mücadelemizi hedef alanlar şunu çok iyi bilsin ki Türkiye kadın hareketi, Kürt kadın özgürlük hareketi bunlara asla prim vermeyecek, bunların karşısında en güçlü şekilde politika üretmeye devam edecek. Kadın katillerinin, tacizcilerin, istismarcıların elini kolunu sallayarak dolaşmalarına artık yeter diyoruz. Bu cezasızlığın kadın katliamlarının ve çocuk istismarının önünü çok ciddi bir biçimde açtığının altını bir kez daha çiziyoruz. Buradan erkek yargıya uyarımızı bir kez daha yapıyoruz: Bu cezasızlık sisteminiz sonucunda kadınlar tacize tecavüze uğruyor, erkek egemen sistemin ekmeğine yağ sürmeniz sonucunda kadın katliamları devam ediyor.

Kadınların 100 yıldır verdikleri mücadele sonucu elde ettiği hakları tek tek ellerinden almaya çalışan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kadınların nafaka hakkının ellerinden alınmaya çalışılması, Medeni Kanunda elde edilmiş kazanımların tek tek elimizden alınmaya çalışılması, İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra bunu da gündeme getirmeleri kabul edilebilir değildir. Kadınları ve çocukları şiddetten korumak amacıyla yapılan 6284 Sayılı Kanunu bile tartışmaya açmalarını asla kabul etmiyoruz.

Bütün bu tablo içerisinde kadınlar bu seçimlerde bu erkek otoriter rejime, bu iktidara “İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını geri çek ve sözleşmeyi uygula. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelenin kanunu olan 6284’ün bütün maddelerini tek tek uygula” dedi. Katledilen her kadın isyanımızdır, onurumuzdur dedi. Kürt kadınları üzerinde uygulanan özel harp politikalarına karşı daha güçlü bir mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz dedi. Bu mesajı hep birlikte verdi kadınlar. Buradan selam olsun şiddetsiz, özgür, eşit, adil bir yaşam için mücadele veren kadınlara, selam olsun bu tavrı ortaya koyan Kürt ve Türkiyeli bütün kadınlara!

Gençlik Meclisimiz, 1566 gündür kayıp olan Gülistan Doku’ya atfederek bir futbol turnuvası başlattı. Bu turnuvayı hem gençlik üzerinde hem de genç kadınlar üzerinde uygulanan politikalara karşı bir tavır olarak ortaya koydular. Şovenist, cinsiyetçi, endüstriyel futbola karşı alternatif spor diye tanımladıkları kampanyayı destekliyoruz. “Gülistan Doku nerede?” kampanyasına destek veren DEM Parti gençliğine buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Turnuvada beraber olacağız.

“İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu”

Seçime giderken ülke çok derin bir açlık ve yoksullukla karşı karşıyaydı. Bu süreç gittikçe derinleşerek devam ediyor. Birleşik Metal İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmalara göre Türkiye’deki açlık sınırı 16 bin 646, yoksulluk sınırı 57 bin 578 TL. Açlık ve yoksulluk sınırlarının rakamları böyleyken asgari ücret 17 bin TL. Seçim kampanyamız boyunca nereye gittiysek bir dokunduk bin ah işittik. Türkiye ve Kürdistan’daki en temel gündemlerden biri ülkenin içinde bulunduğu yoksulluktur, derin ekonomik krizdir.

Açlık ve yoksulluk artık gerçekten dayanılmaz bir seviyeye gelmiştir. Zaten bu seçim sonuçlarını belirleyen en önemli etmenlerden biri de buydu. Halkın, işçinin, emekçinin, esnafın, gencin, kadının en çok dile getirdiği noktalar bunlardı. “Türkiye yüzyılında Türkiye’yi uçuruyoruz” diyenler, Türkiye’yi uçurumdan aşağı attı. İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu. Esnafın durumu ortada. 16 milyon emeklinin durumu ortada.

Yoksulun yoksulu olan kadınlar, mevsimlik işçi kadınlar, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda kalan kadınlar, güvencesiz çalışmak zorunda olan kadınlar ve bütün bu koşullara rağmen hane içinde tencere kaynatmaları, çocuklarının karnını doyurmaları beklenen kadınlar… Bu kadınlar gerçekten en güçlü şekilde seçimlerde tavrını ortaya koymuştur ve artık yeter demiştir.

Özellikle Kürdistan’da yürüttüğümüz seçim çalışmalarında Kürt halkına dönük uzun zamandır başlatılan ve kayyımcı rejimle yoğrulmuş olan Çöktürme Planının çöktüğüne tanıklık ettik. Kayyımcı rejime rağmen, devletin bütün olanaklarını seferber etmelerine rağmen Kürdistan’da elde ettiğimiz başarı çok önemli ve tarihidir. Yürüttüğümüz mücadeleyi daha da büyütme konusunda kararlı çıktık bu seçimlerden. Bu seçim döneminde kadın politikalarımıza, özellikle de eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimize karşı sistematik saldırıların çok ciddi bir biçimde açığa çıktığını gördük.

Ama çok güçlü bir kadın dayanışmasıyla, Kadın Meclisimizin öncülüğünde ve Türkiye ve Kürt kadın hareketinin ortak yürüttüğü mücadeleyle bu saldırıları bir kez daha boşa düşürdük. Kadın politikalarımızı, eş başkanlık ve eşit temsiliyet konusunda güncelleyerek ve güçlendirerek yolumuza devam ettik. Bu mücadeleyi yürüten bütün kadın arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza buradan teşekkürlerimizi sunuyorum. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesi bu tavırdan sonra öyle kolayca saldırıya uğramayacak. Bu seçimde kadınlar buna yönelik çok güçlü bir bariyer oluşturdu. Bu iradelerinden dolayı Kadın Meclisimizi ve bütün kadınları kutluyorum.

Kobanî Kumpas Davasında karar verilecekti ama 16 Mayıs’a ertelendi. 16 Mayıs’ta karar duruşması olmasını bekliyoruz. Bütün dünya ve Türkiye kamuoyu biliyor ki Kobanî Kumpas Davası IŞİD’in Sincan’daki yansımasının ürünüdür. Kobanî direnişi; Ortadoğu’da ve bütün dünyada IŞİD’in yenilebileceğine, geriletilebileceğine dair umutları yeşerten bir direnişti. IŞİD Kobanî’de yenildi ve bu sadece Suriye açısından, Kuzey ve Doğu Suriye açısından değil bütün dünya açısından çok önemliydi.

Kobanî direnişi bütün dünyada takdirle karşılanırken, Türkiye’de AKP iktidarının bir tweeti gerekçe göstererek yüzlerce klasörlük mesnetsiz suç iddiaları ortaya sürmesini bizler kabul etmedik, etmeyeceğiz. Arkadaşlarımız yıllardır devam eden bu davada ortaya koydukları savunmalarla erkek egemen zihniyete karşı, IŞİD zihniyetine karşı kadın özgürlükçü anlayışın, demokratik anlayışın nasıl zuhur etmesi gerektiğini, demokrasinin nasıl tesis edileceğini ders gibi anlattı. Bütün Türkiye ve dünyaya bu demokrasi dersini verdikleri için arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Biliyorsunuz Gültan Kışanak’ın tutukluluğu devam ediyor. Yasalara göre 7 yıllık tutukluluk süresi bittiği halde hala 6 aydır fuzuli bir şekilde cezaevinde esir tutuluyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayımız Kışanak için kadınlarla birlikte güçlü bir kampanya yürüttük. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu mesajlar bu kampanyada kadınlar tarafından verildi. Sevgili Gültan Kışanak’ın da özetlediği gibi Diyarbakır’dan Ankara’ya ortak yaşamı talep etmenin mesajıydı, kadın siyasetinin merkeze taşınmasının mesajıydı. Bu çalışmayı yürüten, gece gündüz demeden emek veren kadınlara teşekkür ediyoruz. Sevgili Gültan Kışanak şahsında Kobanî Kumpas Davasında esir tutulan bütün arkadaşlarımıza sevgilerimizi iletiyoruz.

Bugün sabaha karşı İsrail İran’ı bombaladı, füze attı. Bir süredir devam eden bu gerilimlerde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın savaşa sürüklendiği bu dönemde, savaşın etrafında oluşturulmak istenen bu kaosa karşı Türkiye, Kürdistan ve bölgedeki tüm kadınlar karşı durduk. Bugün bölge çok ciddi ve büyük bir savaşa sürüklenmek üzeredir. Kızıldeniz’de savaş gemileri konumlanmış. İsrail’in İran’a, İran’ın İsrail’e yaptığı saldırılar ve İsrail’in Filistin’e gerçekleştirdiği işgal ortada. Burada büyütülmek istenen savaşa karşı biz kadınlar barış istiyoruz, bunun altını çiziyoruz. Her daim ifade ettik, buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bölgenin iki temel kanayan yarası Kürt sorunu ve Filistin sorunudur. Kürt ve Filistin sorunu halkların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde çözülmesi gereken sorunlardır. Bu sorunlar çözülmediği sürece, savaş silsileleri bunların etrafında kümelenerek devam edecek. Biliyoruz ki küresel sermayenin bir savaşı var. Küresel sermaye, emperyalist güçler bölgede ve dünyada yeniden konumlanmak için Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı adete bir savaş üssü haline getirmek istiyor. Ortadoğulu kadınlar olarak, bu topraklarda yaşayan bütün farklı halklardan ve inançlardan kadınlar olarak bizler hep birlikte “Büyük Ortadoğu Barışı” için çalışacağımızın altını bir kez daha çiziyoruz.

Seçimlerde elde ettiğimiz başarılar görev ve sorumluluklarımızı daha da artırdı. Yerel yönetimler modelimizi hayata geçireceğiz. Şeffaf, ilkeli ve kadın özgürlükçü yönetim anlayışımızla kendimizi ve kentimizi halkla birlikte yöneteceğiz. Her bir arkadaşımız büyük bir sorumlulukla ve yoğun emek harcayarak bu sorumluluğu yerine getirecektir. Batıda kent uzlaşısı kapsamında önemli başarılara imza attık. Türkiye’de kadınlarla beraber rejimin sistematik baskılarına hep birlikte dur dedik. Biz kadınlar; özgürlükçü, ekolojik, demokratik anlayışımızı Kürdistan’da da batıda da yaşamın her alanında etkin bir biçimde ortaya koyacağız.

Yeri geldiği zaman yönetimlerle -batı için özellikle söylüyorum- birlikte çalışacağız, yeri geldiği zaman da toplumun ve kadınların yararına olan etkin muhalefeti hep birlikte yürüteceğiz. Siyasete hep birlikte kadının mor rengini vermek üzere çalışacağız. Yeni siyasal iklimin açabileceği mücadele olanaklarını hep birlikte bugün de değerlendireceğiz. Bu yeni dönemde demokratik cumhuriyetin inşası konusunda kapıları örgütlü bir mücadeleyle zorlamak ve demokratik cumhuriyetin inşası konusunda adım atmak gibi görev ve sorumluluklarımız var. Tecrit, savaş ve şiddet politikalarına karşı onurlu barışı ve bir arada ortak yaşamı hep beraber öreceğiz.

Kadın cinayetlerini tırmandıran erkek devlet şiddetine karşı kadın mücadelemizi hep beraber büyüteceğiz. Emine Şenyaşar’ın adalet arayışının sesi olmaya devam edeceğiz. Sedyeyle cezaevine götürülen 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması için mücadele edeceğiz. Baskı ve zulüm politikalarına karşı direndikleri için, “eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir” diyerek mücadele yürüttükleri için rehin alınan arkadaşlarımızın özgür yarınlara ulaşması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı kadın örgütlülüğünü daha fazla büyüteceğiz.

Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine karşı çıkan kadın isyanının başarıya ulaşması için çaba harcayacağız. Nafaka hakkı başta olmak üzere Medeni Kanun’da gerçekleştirilmek istenen hiçbir değişikliğe izin vermeyeceğiz. “Engelsiz bir yaşam mümkün” diyerek yola çıkan kadınlarla ortak mücadelemizi büyüteceğiz. İçinde kadının adının dahi olmadığı bir anayasal düzenlemeye hayır diyeceğiz. 31 Mart seçimlerinde kadınların ortaya koyduğu iradeye güvenerek gündemlerimizi tartışacak ve yol haritamızı belirleyeceğiz.

“1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz”

8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz. Şairin dediği gibi, “1 Mayıs’ta yan yana yürüyeceğiz güzel günler için. Herkes çalışsın, bölüşsün kardeşçe yaşamın sunduklarını. İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizde ekmek ve gül türküleri.” Ekmek ve gül demek için; bedenimiz, emeğimiz ve kimliğimiz için; özgürlük, eşitlik ve adalet için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. 1 Mayıs’ta alanlarda dayanışmayı daha da büyütmek üzere hep beraber buradan mesajımızı güçlü bir şekilde veriyoruz. Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın kadın örgütlülüğümüz!”

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir