Türk-İş Açıkladı: Açlık Sınırı 4 Bin 250 TL’ye Yükseldi

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) tarafından yayımlanan Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırmasına göre 4 bin 249 lira 95 kuruş olarak belirlenen dört kişilik bir ailenin açlık sınırı yılın ilk ayında asgari ücreti yakaladı.

Haber Merkezi / Rapora göre ocak ayında gıda enflasyonu yüzde 3,71 olurken yıllık bazda yüzde 59,67 oldu. TÜİK verilerine göre aralık ayında enflasyon yüzde 36 olarak hesaplanmıştı. Yılık ilk ayı ocak içinse enflasyonun yüzde 50’ye yakın olması bekleniyor. Türk-İş’e göre 20 Aralık sonrası yeniden değer kazanan Türk lirasının olumlu etkisi market ve pazarlara yansımadı.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) ‘geçim şartlarını’ ortaya koymak için her ay düzenli olarak yaptığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın Ocak sonuçlarını yayınladı.

Araştırmaya göre açlık sınırı, Ocak itibariyle 4250 lira olarak belirlenen asgari ücrete yetişti.

  • Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 4 bin 249 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 13 bin 843 TL’ye,
  • Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 5 bin 587 TL’ye yükseldi.

Aralık’ta açlık sınırı 4 bin 13 TL, yoksulluk sınırı 13 bin 72 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de 4 bin 926 TL’ydi.

Türk-İş raporda “Aralık’ta ‘kur korumalı TL vadeli mevduat’ programı ile dövizde sert bir düşüş yaşansa da haftalar içinde Türk lirası yeniden değer kaybetmeye başladı. Aralık itibariyle gıda sepetinin genelinde yüksek artış gözlemlenmişti. Ancak daha sonraki günlerde, takip edilen bazı ürünlerin fiyatında gerileme olurken bir kısmının fiyatı değişmedi. Döviz kurlarının son büyük zirvesinden sonra geçen ay yüzde 25’e yakın bir artış gören gıda fiyatlarında, yeniden değer kazanan Türk lirasının olumlu etkisi market ve pazarlara neredeyse hiç yansımadı. Ülkenin en önemli gündemi, bu ay da arka arkaya gelen fiyat artışları oldu. Akaryakıta, elektriğe, doğalgaza, toplu ulaşıma gelen zamlarla işçi ve ailesinin önemli ve çoğu zaman tek geliri olan asgari ücretle geçimi daha da zorlaştı” diye yazdı.

Türk-İş Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin ‘gıda için’ yapması gereken asgari harcama tutarının Ocak’ta bir önceki aya göre yüzde 3,71 arttığını, son 12 ayda artışın yüzde 59,67 olduğunu ortaya koydu. Sadece sütün litre fiyatının 12 TL’lere çıktığına vurgu yaptı.

Bununla birlikte yetişkin bir erkeğin gıda harcaması 1290 TL’ye, yetişkin kadın gıda harcaması 998 TL’ye, 15–19 yaş grubu çocuğun gıda harcaması 1273 TL’ye ve 4–6 yaş grubu çocuk gıda harcaması da 686 TL’ye yükseldi.

Paylaşın

Sağlık Çalışanları ‘Beyaz Nöbet’te

Sağlık çalışanları, şiddete karşı çözüm bulunmaması başta olmak üzere, sorunlarına dikkat çekmek amacıyla “Beyaz Nöbet” eylemi başlattı. Sağlık çalışanları tüm taleplerini TBMM önünde açıkladıktan sonra 8 Şubat’ta greve gidecek.

Türk Tabipleri Birliği’nin aldığı karar doğrultusunda Türkiye genelinde başlatılan “Beyaz Nöbet” eyleminin yapıldığı yerlerden biri de Diyarbakır. Diyarbakır’da eyleme aralarında diğer sağlık örgütlerinin de bulunduğu sağlık platformu da destek veriyor. Platform üyeleri her akşam mesaiden sonra bir hastaneyi ziyaret ediyor. Nöbetçi sağlık çalışanlarıyla bir araya gelen platform üyeleri, sorunları dinleyerek, not alıyor. Platform üyeleri ayrıca, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla siyah kurdele dağıtıyor.

Eylemle ilgili VOA Türkçe’ye bilgi veren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, platform üyelerine iletilen en önemli sorunun şiddet olduğunu söyledi. Son olarak iki arkadaşlarının bıçaklı saldırıya uğradığına dikkat çeken Turan, talepleri şöyle sıraladı; “Biz onların sesi olmak zorundayız. Bir talepleri varsa onları ileteceğiz. Meclis önünde bir basın açıklaması yapacağız. Taleplerimiz karşılanmazsa, 8 Şubat’ta grevde olacağız. Öncelikli talep, sağlıkta şiddet maalesef. Arkadaşlarımız sürekli beyaz kod (şiddet durumunda aranan numara) vermek zorunda kalıyor. Caydırıcı bir yasa olmadığı içim saldırganlar neredeyse karakola, ön kapıdan girip arka kapıdan çıkıyorlar başta gelen bu. Meselelerden biri de özlük haklarımız, emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Döner sermaye, performans denen, emekliliğe yansıyan ücret alamıyorlar. Emekliliğe yansıyacak tek ücret talebimiz var. Koşullarımızın ağır olması sorunu var. Daha öncede ağırdı ama pandemide daha da ağırlaştı. Güvenli çalışma alanlarımız yok ne yazık ki”

Turan’ın dikkat çektiği saldırı “Beyaz Nöbet” eyleminin başladığı gün Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nde meydana geldi. Bir hasta ve iki yakını, doktor, hemşire, personel ve güvenlik görevlilerine bıçakla saldırdı. Saldırıda yaralanan olmadı.

“En önemli sorun şiddet”

Eyleme destek veren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)’nın Şube Eş Başkanı Şiyar Güldiken , sağlık çalışanlarının en önemli sorununun şiddet olduğunu vurguladı. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Güldiken, Türkiye’de günde ortalama 40 sağlıkta şiddet vakası olduğunu belirtti.

Sağlık çalışanlarının sorunlarının dayanılmaz bir hal aldığını vurgulayan Güldiken “Sağlık emekçilerinin artık dayanamıyoruz dedikleri noktadayız. Buna dikkat çekmek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak, hem bakanlığı, hükümeti bu konuda adım atmaya zorlamak için bir nöbet başlattık. Türkiye genelinde günde ortalama 40 şiddet vakası var. Buna sözlü hakaret dahil değil. Çünkü birçok arkadaşımız artık bunu kanıksadı. Korkunç bir duruma gelmiş. Sağlık emekçileri buna yeter diyorlar. ‘Şiddet varsa biz yokuz’ demiştik, şiddet devam ediyor. Biz de var olmaya devam ediyoruz” dedi.

Güldiken, 8 Şubat’ta da uyarı grevi yapacaklarını hatırlatarak “8 Şubat son bir uyarı grevi yapacağız sonrasında gerçekten ayakta durmayı planlıyoruz. Bunu devam ettirilirse, sağlıktaki şiddet durdurulamazsa, yeterli ve gerekli önlemleri alınmazsa sağlık alanında durduracağız. Sağlıkçı döverek, şiddet uygulayarak, kurtulamayız. Tek bir çaremiz var dayanışmak” diye konuştu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Yoksulluk Sınırı 15 Bin Lirayı Aştı

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Ar-Ge Birimi’nin (Kamu-Ar) araştırmasına göre Türkiye’de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı ocakta 272 lira artışla, 4 bin 924 liraya, yoksulluk sınırı bin 415 lira artışla, 15 bin 13 liraya yükseldi. Açlık sınırı, yaşanan bu artışla birlikte bu ay 2022 yılı için belirlenen 4 bin 253 liralık asgari ücretin 670 lira üzerine çıktı.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın, dört kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda miktarlarını esas alarak belirlediği açlık sınırı ile gıdanın yanı sıra diğer ihtiyaçlarını da yoksunluk duygusu çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken gıda dışındaki harcamaları dikkate alarak hesapladığı yoksulluk sınırı araştırmasının Ocak 2022 sonuçları açıklandı.

Buna göre, açlık sınırı ocakta bir önceki aya göre 272 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 572 lira ve yoksulluk sınırı da bin 415 lira arttı. Geçen yıl ocak ayına göre ise açlık sınırı bin 657 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 2 bin 496 lira arttı.

Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da son bir yılda toplam 4 bin 126 liralık artışla 15 bin 13 lira oldu.

Açlık sınırı, yaşanan bu artışla birlikte bu ay 2022 yılı için belirlenen 4 bin 253 liralık asgari ücretin 670 lira üzerine çıkarken, kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine 2022 yılı başından itibaren yapılan yüzde 30,9 oranındaki zammı da anlamsız kıldı.

Açlık sınırı

Dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için alması gereken kaloriyi sağlayacak gıda maddelerinden oluşturulan bir sepete bir ay süreyle ödenmesi gereken para ocak ayında için 4 bin 924 lira olarak hesaplandı.

Ankara’da en fazla alış-veriş yapılan pazar ve marketlerden derlenen fiyatlara göre sağlıklı beslenebilmek için et- balık- yumurtaya aylık olarak harcanması gereken tutar bir önceki aya göre 110 lira, son bir yılda ise 478 lira artarak bin 406 liraya kadar çıktı.

Kuru bakliyat için yapılması gereken harcama önceki aya göre 12 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 70 liralık artışla 156 lira oldu.

Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama ocakta bir önceki aya göre 54 lira azalarak bin 157 liraya indi. Son bir yıllık dönemde ise 377 liralık artış oldu. Meyve için harcanması gereken para ocakta önceki aya göre değişmezken, geçen yılın aynı ayına göre ise 83 lira artarak 342 liraya çıktı. Sebze harcamasının parasal tutarı da ocakta önceki aya göre 145 lira arttı. Sebze için ödenmesi gereken para geçen yılın sonuna göre ise 157 lira artarak 512 lira oldu.

Ocakta 755 liraya yükselen ekmek, un ve makarna için yapılması gereken harcama son bir ayda 48 lira, son bir yıllık dönemde ise 301 lira arttı. Pirinç ve bulgur harcamaları ocakta 22 lira son bir yılda ise 41 lira artarak 128 lira oldu. Sıvı yağ ve margarin için yapılması gereken harcama ocakta değişmedi, yıllık olarak ise 47 lira artarak 114 liraya yükseldi. Şeker, bal, pekmez, reçel gibi gıda maddelerine yapılması gereken harcama da ocakta 33 lira azalarak 252 lira oldu. Aynı ailenin zeytin için yapması gereken harcama ise 27 lira daha artarak 103 liraya çıktı.

Ocakta açlık sınırı yetişkin bir erkek için bin 415 lira, yetişkin bir kadın için bin 132 lira, çocuk için 849 lira ve genç için de bin 528 lira oldu.

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı harcamaların fiyat artışları da esas alınarak yapılan araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için gereken harcama tutarı da ocakta 10 bin 89 liraya çıktı.

Ocakta giyim ve ayakkabı için yapılması gereken harcama 766 liraya çıktı. Barınma (kira dahil) harcamaları 2 bin144 liraya yükseldi. Ev eşyası harcamaları bin 323 lira, sağlık harcamaları 425 lira oldu. Ulaştırma harcamaları 2 bin 582 liraya çıktı, haberleşme harcamaları 548 lira, eğlence ve kültür harcamaları 410 lira oldu. Eğitim harcamaları 290 lirada kalırken, otel harcamaları 904 lira, diğer mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar 695 lira olarak hesaplandı.
Gıda dışı harcamalarda 2021 yılının tamamında bir önceki yıla göre 2 bin 469 liralık artış yaşandı.

Yoksulluk sınırı

Dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için yapması gereken zorunlu gıda ile gıda dışı harcamaların toplam tutarını gösteren yoksulluk sınırı (içki ve sigara harcamaları hariç) ise ocakta bin 415 lira artarak 15 bin 13 liraya yükseldi. Yoksulluk sınırında, son bir yılda toplam 4 bin 126 liralık artış oldu.

Paylaşın

Metal İşçileri İle MESS Arasında Anlaşma Sağlandı

Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş sendikaları ile işveren sendikası Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde gece 02.30 itibariyle anlaşma sağlandı ve imzalar atıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; 130 bin işçiyi ilgilendiren, iki yıl geçerli olacak özel sektörün en büyük toplu sözleşmesiyle işçi maaşlarına ilk 6 ay için yüzde 27,44 zam yapıldı.

Anlaşmanın ayrıntıları

İmzaların atılmasının ardından 3 sendikanın yaptığı ortak açıklamada sözleşmenin detaylarına ilişkin şu bilgiler verildi:

“Toplu Sözleşme müzakerelerimiz 12 Ocak 2022 Çarşamba sabaha karşı 02.30’da başarıyla sonuçlanmıştır. MESS ücret ortalamasına yıllık yüzde 65,67 oranında zam alınmıştır. Bunun açılımı şöyledir:

Birinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 10, bunun üzerine 3 lira 70 kuruş seyyanen zam alınmıştır. Bunun karşılığı yüzde 27,44’tür.

İkinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 30 oranında zam yapılacaktır. Bu oran enflasyon korumalıdır.

Sözleşmenin üçüncü ve dördüncü 6 aylarında ise enflasyon oranında artış yapılacaktır.

Sosyal haklara; birinci yıl yüzde 35 artış, ikinci yıl ise enflasyon oranında zam alınmıştır. Kurban Bayramı yardımı birinci yıl için bütün gruplara yüzde 75 oranında arttırılmıştır. İlki bu ocak ayında olmak üzere herkese net 400 TL’lik erzak çeki, 2023 Ocak ayında yine net 400 TL’lik erzak çeki verilecektir.”

Grev kararı alınmıştı

Eylül ayında başlayan görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle Türk Metal Sendikası grev kararı almış, taraflar, 10 Ocak Pazartesi günü yeniden görüşmelere başlamıştı.

Paylaşın

2021 Yılında En Az 2170 İşçi, İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybetti

2021 yılı içinde en az 2170 işçi, çalışırken hayatını kaybetti. Bunların yüzde 86’sını ücretliler, yüzde 14’ünü ise kendi hesabına çalışanlar oluşturdu. Ölüm nedenlerinin yüzde 29’unu Kovid 19 oluştururken, trafik-servis kazası, ezilme-göçük ve yüksekten düşme de başlıca nedenler arasında yer aldı. Ölenlerin 122’si (yüzde 5,62) sendikalı işçi, 2048’i ise (yüzde 94,38) sendikasız işçilerdi.

Haber Merkezi / İSİG, işverenlerin ek maliyet getireceği, gereksiz zaman kaybına yol açacağı düşüncesi ile yasaların emredici hükümlerini yerine getirmekten kaçındığı; işin yoğun ve ağır olduğu, çalışma süresinin uzun tutulduğu her işyerinde adeta kazaya davetiye çıkarıldığını vurgulayarak, işyerlerinde ölüm olaylarını “iş kazası” değil “iş cinayeti” olarak adlandırıyor.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2021 yılı raporunu yayımladı. İSİG verilerine göre 2021 yılında en az 2170 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 165 kadın, 2005 erkek ve 94’ü mülteci/göçmendi.

2021’de iş cinayetlerinin aylara göre dağılımı

Ocak ayında en az 205 işçi, şubat ayında en az 142 işçi, mart ayında en az 144 işçi, nisan ayında en az 258 işçi, mayıs ayında en az 240 işçi, haziran ayında en az 180 işçi, temmuz ayında en az 155 işçi, ağustos ayında en az 178 işçi, eylül ayında en az 189 işçi, ekim ayında en az 167 işçi, kasım ayında en az 177 işçi ve aralık ayında en az 135 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

2021’de iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımında; 1864 ücretli (işçi ve memur) ve 306 kendi nam ve hesabına çalışanlar (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 86’sını ücretliler yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor.

Ölümlerin işkollarına göre dağılımı

Ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 345 emekçi
Tarım, orman işkolunda 318 emekçi (161 çiftçi ve 157 işçi)
İnşaat, yol işkolunda 335 işçi
Sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 229 işçi
Taşımacılık işkolunda 186 işçi
Belediye, genel İşler işkolunda 113 işçi
Metal işkolunda 102 işçi
Konaklama, eğlence işkolunda 81 işçi
Savunma, güvenlik işkolunda 79 işçi
Madencilik işkolunda 70 işçi
Enerji işkolunda 44 işçi
Gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 39 işçi
Petro-kimya, lastik işkolunda 38 işçi
Tekstil, deri işkolunda 34 işçi
Gıda, şeker işkolunda 31 işçi
Ağaç, kâğıt işkolunda 25 işçi
Çimento, toprak, cam işkolunda 24 işçi
Basın, gazetecilik işkolunda 13 işçi
Banka, finans, sigorta işkolunda 7 işçi
İletişim işkolunda 4 işçi

İşkolunu belirlenemeyen ise 53 işçi hayatını kaybetti.

Ölümlerin nedenleri

COVID-19 nedeniyle 625 işçi
Trafik, servis kazası nedeniyle 342 işçi
Ezilme, göçük nedeniyle 296 işçi
Yüksekten düşme nedeniyle 254 işçi
Kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 156 işçi
İntihar nedeniyle 98 işçi
Zehirlenme, boğulma nedeniyle 77 işçi
Elektrik çarpması nedeniyle 74 işçi
Şiddet nedeniyle 72 işçi
Patlama, yanma nedeniyle 56 işçi
Nesne çarpması, düşmesi nedeniyle 23 işçi
Kesilme, kopma nedeniyle 22 işçi
Diğer nedenlerden dolayı 75 işçi hayatını kaybetti.

62 çocuk işçi öldü

14 yaş ve altı 21 çocuk işçi,
15-17 yaş arası 41 çocuk işçi,
18-27 yaş arası 222 işçi,
28-50 yaş arası 1091 işçi,
51-64 yaş arası 544 işçi,
65 yaş ve üstü 143 işçi hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren 108 işçinin ise yaşı belirlenemedi.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kamu Çalışanlarının Yoksulluğuna Dair Çarpıcı Rapor

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), kamu çalışanlarının yoksulluğuna dair bir rapor hazırladı. Rapor 18 Kasım-23 Aralık arasında elektronik anket yöntemiyle 3 bin 225 kişinin katıldığı araştırmanın sonuçlarını içerirken, KESK bunu bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.

Toplantıda KESK Eş Genel Başkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik bir sunum gerçekleştirdi. Araştırma kamu çalışanlarının yüzde 59’unun hane gelirinin yoksulluk sınırının (13 bin TL’den fazla) altında kaldığını ortaya koyuyor.

Çalışanlarının yüzde 85’i 7 bin 500 TL altında kazanıyor

Rapora göre kamu emekçilerinin maaş ortalaması 6 bin 614 lira (Bugün itibariyle 492 dolar) ve erkekler kadınlardan ortalama 419 lira daha fazla kazanıyor.

Kamuda çalışanların yüzde 16’sı 5 bin 500 TL’nin altında ücret alırken yüzde 23’ü 5 bin 501 ile 6 bin TL arasında, yüzde 22’si 6 bin 1 ile 6 bin 500 TL arasında, yüzde 21’i 6 bin 501 ile 7 bin TL arasında, yüzde 6’sı ise 7 bin 1 ile 7 bin 500 TL arasında ücret alıyor.

7 bin 500 TL altında maaş alanlar toplam kamu emekçilerinin yüzde 85’ini oluşturuyor. Bu oran kadınlarda yüzde 90’a çıkıyor. Ücret düzeyi yükseldikçe de kadın oranı azalıyor.

Ayrıca kamu emekçilerinin yüzde 75’inin kira ve barınma gideri mevcut. Bu oran kadınlarda yüzde 79’a çıkıyor. Kamu emekçilerinin yüzde 58’i aylık kira ve barınma giderinin 1.000 TL’den fazla olduğu söylüyor.

Kira ve barınma gideri 2.000 TL üzeri olan kamu emekçileri oranı Eskişehir’de yüzde 45, İstanbul’da yüzde 44, Gaziantep, Diyarbakır ve Adana’da yüzde 42, Urfa ve İzmir’de yüzde 39.

Kamu emekçilerinin yüzde 86’sının aylık fatura gideri 501 TL’nin üzerinde. Araştırmaya katılanların yüzde 54’ü 501 TL ila 1000 TL arasında olduğunu, yüzde 24’ü 1.001 TL ile 1.500 TL arasında aylık fatura ödediğini söylüyor.

Her 10 kişiden 8’i borç ödüyor

Her 10 kamu çalışanından 8’inin 10 yılda ödemek zorunda olduğu borcu var. Her iki kişiden biri, 10 yılda 50 bin lira ve üzerinde borç ödeyecek.

Kamu emekçilerinin yüzde 22’si de geçinmek amacıyla ek iş yaptığını söylüyor. Bu oran erkeklerde yüzde 25 iken kadınlarda yüzde 16. Yüzde 34’lük bir kısım da geçinmek için yakınlarından maddi destek aldığını ifade ediyor.

Yüzde 94’lük kesim de satın alma gücü düştüğü için kaliteli ürün alamıyor.

Çalışanların yüzde 67’si, 12 ay içinde sinema-tiyatro ve benzeri bir etkinliğe gitmediğini söylerken, son beş yılda tatile çıkmayanların oranı yüzde 47.

Buna ek olarak çalışanların yüzde 63’ünün kendisine ait bir otomobili yok.  Kamu emekçilerinin yüzde 98,4’ü, kamu çalışanlarının son 10 yılda yoksullaştığını düşünüyor.

En temel sorun ‘geçim sıkıntısı’

Kamu emekçilerinin yüzde 90’nı en temel sorunun “ekonomik geçim sıkıntısı” olduğunu ifade ederken yüzde 82’si “liyakatsizliğin” yüzde 73’ü “mülakat/kayırma sisteminin” yüzde 71’i “mobbing-baskı-sindirmeyi”, yüzde 60’ı güvencesizlik ve işten atılma korkusunun, yüzde 46’sı ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en temel sorun olduğunu ifade ediyor.

Paylaşın

KESK: Sadaka Değil Hakkımızı İstiyoruz

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı memur zamlarıyla ilgili değerlendirmede bulundu. Enflasyon oranına ilaveten yüzde 5 ve yüzde 2,5’luk zammın “müjde” olarak sunulacağını savunan Bozgeyik, “Elektrik doğal gaz zammı daha faturaya yansımadı” dedi.

Haber Merkezi / Sosyal medya hesabından paylaşım yapan KESK Eş Genel Başkanı Bozgeyik, “Milyonlarca emekli yine açlığa mahkum edildi” diye yazdı. KESK’ten yapılan açıklamada ise “Sadaka değil hakkımızı istiyoruz” ifadeleri yer aldı. KESK’ten yapılan açıklama şöyle;

“2021 yılını geride bıraktık.  Ancak ne yazık ki yaşadığımız sorunları geride bırakmadık. 2021’de aralıksız devam eden zam yağmuru 2022’nin ilk dakikalarından itibaren zam kasırgasına dönüşmüştür.

Elektrikten doğalgaza, akaryakıt ürünlerinden ulaşıma yapılan fahiş zamlar hepimizin üzerine kabus gibi çökmüştür. İktidarın döviz kurunun düşmesi ile övündüğü koşullarda yapılan bu zamlarla ekonomik krizin yükü yine halka, emeği ile geçim mücadelesi veren milyonlara yıkılmaktadır.

Elektrikte %127, doğalgazda %25, vergi, resim ve harçlarda %36, halkın vergileri ile yapılan ve normal koşullarda ücretsiz olması gereken köprülerin geçiş ücretlerinde %25 oranında yapılan fiyat artışlarının adı Zam Değil, Zulümdür.

Buna rağmen yıl boyunca yaşanan zam yağmuru TÜİK vasıtası ile açıklanan resmi enflasyon rakamlarına yansımamıştır.

Bugün açıklanan TÜİK verilerine göre Aralık’ta genel enflasyon %13,58 artmıştır. Buna göre yıllık genel enflasyon %36,08, altı aylık enflasyon %25,4 olmuştur.

Bilindiği üzere kamu emekçileri ve kamu emekçisi emeklilerinin maaşları “toplu sözleşme” gereğince 2021 yılının ikinci altı ayı için yüzde 3 artırılmıştır. Buna göre Temmuz-Aralık arasını kapsayan altı aylık enflasyonun yüzde 3’ü aşan kısmı yani %22,4 kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarına enflasyon farkı olarak yansıtılacaktır. Ardından söz konusu maaşlarda, 7. Dönem toplu sözleşme gereği Ocak ayından itibaren %5 artış yapılacaktır.

İktidar yanlısı medya hiç utanmadan, sıkılmadan “memura, memur emeklisine müjde, maaşlara %27,5 zam” manşetleri atmaya başlamıştır.

Evet, kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşları Ocak ayından itibaren enflasyon farkı ve “toplu sözleşme” zammı ile %27,5 artacaktır. Ancak iğneden ipliğe zam kasırgasının sürdüğü mevcut koşullarda TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon verilerinin kamu emekçileri, işçiler, emekliler başta olmak üzere halk nezdinde hiçbir karşılığı kalmamıştır.

Çünkü TÜİK çok uzun süredir emekçi kesimlerin maaşlarını, ücretlerini baskılamanın, düşük maaş-ücret politikasının aracı haline getirilmiştir.

Bir kez daha altını çiziyoruz. Bizi ezen suni rakamlardan ibaret TÜİK’in resmi enflasyonu değil hayatın gerçek enflasyonudur. Bizi ezen,  nefes almaz hale getiren iğneden ipliğe yapılan fahiş zamlardır.

Temel gıda maddelerinde sadece son bir ay içinde yaşanan artış 25’i aşmıştır. Son bir yılda yaşanan artış ise  %80’i bulmuştur.  Son bir yılda elektrik %155, doğalgaz %43 zamlanmıştır.

Dört kişilik bir ailenin hem açlık hem de yoksulluk sınırı son bir yılda yüzde 55 artmıştır. Açlık sınırı 4 bin TL’yi, yoksulluk sınırı 13 bin TL’yi aşmıştır.

Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) verilerine göre ise 2021 yılında tüketici enflasyonu yüzde 82,81 artmıştır.

Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti aralık ayı itibari ile 5 bin TL’ye dayanmıştır.  Sürekli övünülen asgari ücret zammı daha 20 gün geçmeden bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyetinin altında kalmıştır.

Merkez Bankası aracılığı ile piyasaya milyarlarca dolar aktarılmasına rağmen yılın başında 7,37 TL olan dolar kuru bugün 13 TL civarında seyretmeye devam etmektedir.

2021 yılı başında 3 bin 932 TL olan en düşük kamu emekçisi maaşı ile 533 Dolar alınabiliyor iken, vergi kesintileri ile Aralık ayında 4 bin 120 TL’ye düşen söz konusu maaş ile bugün alınan dolara 220 birim azalarak 313 dolara inmiştir.

Akaryakıt, elektrik ve doğalgaz fiyat artışları ile yapılan bu zulmün birkaç gün içinde iğneden ipliğe her şeye yansıması kaçınılmazdır. Nitekim TÜİK rakamları bile Üretici Enflasyonun yıllık yüzde 80’e dayandığını göstermektedir.

Milyonlarca çalışan gibi kamu emekçileri de TÜİK vasıtası ile açıklanan sanal rakamların enflasyon diye yutturulmasından  bıkmıştır. Buna rağmen kara kışın ortasında bu hayat pahalılığı ve zam kasırgası içinde, kamu emekçilerinden ve emeklilerden daha fazla fedakarlık beklemek tek kelime ile aymazlıktır.

Tüm çalışanlar gibi kamu emekçileri de bu süreçte daha fazla yoksullaşmıştır.

KESK olarak yarın yapacağımız basın toplantısıyla Kamu Emekçilerinin Yoksullaşmasına ilişkin olarak yürüttüğümüz ARAŞTIRMANIN SONUÇLARINI kamuoyu ile paylaşacağımızı buraya not düşmekte fayda görüyoruz.

Dolayısıyla bu koşullarda altı milyon kamu emekçisi ve emeklisinin sahte verilerden türetilen enflasyon farkı ile çoktan kadük hale gelmiş toplu sözleşme artışları ile yetinmesi beklenemez.

2022-2023 yıllarını kapsayan “toplu sözleşme”  gittikçe artan hayat pahalılığı karşısında çoktan kadük olmuştur.

Bunun için:

  • Öncelikle emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin biraz nefes almasını sağlamak için son yapılan fahiş zamlar geri alınmalıdır.
  • Temel tüketim maddelerinde KDV sıfırlanmalıdır.

Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yıllardır artan kayıplarını gidermek için iki adımlı bir plan hayata geçirilmelidir.

  • İlk adımda kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşları Ocak ayından itibaren en az asgari ücrete yapılan artış oranında, yani %50,4 oranında artırılmalıdır.
  • İkinci adımda mevcut “toplu sözleşme sistemi” derhal değiştirilmeli, grev hakkı ile tamamlanan evrensel gerçek toplu sözleşme sistemine geçilmelidir.
  • Bunun devamı olarak en geç üç ay sonra toplu sözleşme masası kurulmalıdır. Tüm tarafların ve bağımsız iktisatçıların katılımı ile dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı tespit edilmelidir.
  • En düşük maaşı alan, eşi çalışmayan, iki çocuklu kamu emekçisinin geliri maaş zammı, kira yardımı, ulaştırma yardımı, yemek yardımı gibi kalemlerde yapılan artışla tarafların birlikte belirlediği dört kişilik ailenin yoksulluk sınırı rakamının üzerine çıkarılmalıdır.
  • Tüm kamu emekçilerinin maaşları en düşük maaşı yoksulluk sınırı üzerine taşımak üzere yapılan artış oranında artırılmalıdır.

KESK olarak, tüm kamu emekçilerini insanca yaşamaya yetecek bir ücret talebine sahip çıkmaya, hayat pahalılığına,  adaletsiz vergi sistemine, yoksulluk, yolsuzluk ve israf düzenine karşı emeğin haklarını korumak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”

Paylaşın

Arzu Çerkezoğlu: TÜİK Felaketi Gizleyemiyor

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon rakamları ile ilgili olarak açıklama yaptı.

Çerkezoğlu, “Aylardır Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı enflasyon verileri ülkemizin karşı karşıya olduğu ekonomik felaketi ortaya koydu. Emekçilerin yaşadığı reel gelir kaybı ve yoksullaşma gerçeklikten uzak olduğu için eleştirilen TÜİK’in verilerinde dahi gizlenemedi” dedi.

Çerkezoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

2021 yılı enflasyonu TÜİK tarafından yüzde 36,08 olarak açıklanırken, emekçilerin harcamalarının ağırlıklı bir bölümünü oluşturan gıdadaki enflasyon ise çok daha yüksek oranlarda tespit edildi. TÜİK’e göre 2005’te yüzde 4,9 olan gıda enflasyonu 2021’e gelindiğinde yüzde 43,8’e yükseldi.

TÜİK verileri esas alınarak DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamalara göre, gelir düzeyi düştükçe gıda enflasyonunun da arttığı görüldü. En düşük gelirli yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 64,6, ikinci en düşük gelirli yüzde 20’lik grubun gıda enflasyonu yüzde 56,4, emeklilerin gıda enflasyonu ise yüzde 55,8 olarak hesaplandı.

TÜİK’in resmi verileri esas alındığında dahi 2022 yılı için verilen asgari ücret artışı daha işçilerin eline geçmeden eridi. Son dört yılda da Aralık 2016 ile 2020 arasındaki resmi enflasyon yüzde 72,6 oranında artarken ortalama brüt işçi ücretleri 4 yılda yüzde 30,4 artmış, yani işçiler enflasyona ezdirilmişti. Bu “gelenek” 2021 yılında da bozulmadı. 2021 yılının TÜİK verilerine göre bile işçiler enflasyonun altında bir kez daha ezildi.

“Tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma tehdidi ile karşı karşıyayız”

Yeni yılda yapılan zamlara da değinen Çerkezoğlu, şöyle konuştu:

2022’nin ilk saatlerinde elektrik ve doğalgaza yapılan, bu nedenle 2021 enflasyon rakamlarına yansımayan ve yüzde 125’leri bulan fahiş zamlar göz önüne alındığında, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir yoksullaşma tehdidi ile karşı karşıyayız.

Devleti yönetenler medyayı karşılarına alıp ‘negatif enflasyon’ gibi akıl dışı vaatlerde bulunurken, devletin resmi kurumlarının verileri ve faturalarımıza yapılan resmi zamlar onları her gün yalanlıyor.

‘Faiz düşürme’ iddiası ile propagandası yapılan ekonomi politikaları sonucunda hem faizler hem döviz kuru hem de enflasyon artmaya devam ediyor. Başkanlık rejimi Türkiye’yi ekonomik bir felakete sürüklerken, fatura yine emekçilere kesiliyor.
İktidar bu ağır ekonomik koşullarda geçim mücadelesi veren halkı korumak yerine, zenginleri, sermayeyi ve bankaları koruyor. ‘Kur Korumalı Vadeli Mevduat Hesabı’ gibi icatlarla bankalara ve zenginlere kaynak aktarılırken en ağır faturayı işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirli halkımız ödüyor.

“İnsanca yaşamak için acil tedbirler istiyoruz”

“Bizler, bu ülkenin tüm değerlerini üretenler olarak bu faturayı ödemeye mecbur değiliz” diyen Çerkezoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Defalarca ifade ettiğimiz gibi bu ülkenin kaynakları bu ülkenin halkını insanca yaşatmaya yeterlidir. Yeter ki bu ülkenin kaynakları zengini zengin etmek için değil sosyal politikalar için kullanılsın.

İşçi sınıfını karakışta ağır bir geçim mücadelesine sokanlara bir kez daha sesleniyoruz. Soframızdaki ekmeği küçültmemizi, kışı titreyerek geçirmemizi tavsiye edenleri önümüze sürüp durmayın. Önlem alın! Geçinmek için, insanca yaşamak için acil tedbirler istiyoruz.

DİSK’in önerileri şöyle sıralandı:

Bütün ücretlere asgari ücret artış oranı kadar zam, bütün hanelere asgari gelir desteği.

İşçilerin vergi yükü azaltılsın. Asgari ücret sonrası ilk vergi dilimi oranı yüzde 10’a indirilsin. Vergiye esas tarife dilimleri en az yüzde 50 artırılsın.

Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına son 3 ayda yapılan tüm zamlar geri alınsın. Faturalar vergi ve kesintiden muaf tutulsun.

Gıda ucuzlasın, tüm gıda ürünlerinde ve temel tüketim mallarında KDV sıfırlansın.

En düşük emekli aylığı asgari ücretten az olmamak üzere emekli aylıklarına asgari ücret artış oranı kadar zam yapılmalı ve EYT’lilerin emeklilik hakkı verilsin.

Paylaşın

İstanbul’da İnsani Geçim Ücreti 5.303 Lira

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) tarafından yapılan araştırma sonucunda İstanbul’da ortalama büyüklükte bir ailenin, insani şartlarda aylık geçimini sağlayabilmesi için İnsani Geçim Ücreti (İGÜ), 2022 yılı için 5.303 TL olarak belirlendi.

İGİAD tarafından yapılan açıklamada, asgari ücret anlayışı yerine bu ücretin kabul görmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamada, dünya genelinde ekonomik dalgalanmaların 2021’de hem sağlık hem de iktisadi gelişmeler açısından işveren ve çalışan tüm kesimleri derinden etkilediği bilgisinin yer aldı.

Açıklamada, 2004’ten bu yana her yıl aralık ayında yapılan bu araştırmayla Türkiye’nin 12 farklı bölgesinden aileler örneklem alınarak, geçinebilmeleri için gerekli İGÜ seviyesinin tespit edildiği belirtildi. İGİAD’ın açıklamasında, yürürlükte olan asgari ücret anlayışı yerine ise İGÜ yaklaşımının kabul görmesi gerektiği bilgisine de yer verildi.

İGÜ rakamının iki çocuklu dört kişilik bir ailenin refah bir yaşam sürebilmesi için aylık insani geçim maliyetinin hesaplanmasından hareketle belirlendiğine dikkat çeken İGİAD yaptığı açıklamada, ekonomide yaşanan dalgalanmalarla gıda fiyatlarındaki artışın asgari ücretle çalışan 7 milyon kişinin alım gücünün yarı yarıya düşmesine sebep olduğunu belirtiyor.

Konut, ulaşım ve diğer sektörlerdeki orantısız artışların gıda merkezli İGÜ hesaplamalarını da zorlaştırdığının altı çizilen bilgilerde, İstanbul dışındaki bölgelerde de uygulandığı takdirde İGÜ’nün yıl içerisinde ortalama alım gücünün korunmasına küçük de olsa bir destek sağlayabileceği de yer alıyor. Bu yıla özel olarak asgari ücretlerde güncellemenin sadece ocak ayında değil, haziran ayında da yapılmasını öneren İGİAD, ilk 6 aylık enflasyonun yol açtığı reel gelir kaybının haziran ayında değerlendirilerek ücretlerde tekrar değerleme yapılması gerektiğinin altını çiziyor.

12 farklı bölgede İGÜ araştırması 

İnsani Geçim Ücreti’nin toplumsal dayanışma ve refah seviyesi açısından önemli bir gösterge olduğuna değinilen İGİAD açıklaması, İGÜ’nün kapsamı ve yöntemine dair de detaylı bilgiler içeriyor. İstatistik Kurumu (TÜİK) İstatistiki Bölge Sınıflaması’nda yer alan 12 farklı bölgeye göre yapılan İGÜ araştırması; bir ailenin gıda, giyim, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar, mobilya, ev bakımı, sağlık, ulaşım, haberleşme, eğlence, eğitim hizmetleri harcamalarını içerirken, SGK, vergi ve devlet tarafından karşılanan eğitim giderlerini hesaba katmıyor.

TÜİK tarafından üretilen veriler kullanılarak yapılan hesaplamalara göre, işverenlerin İstanbul’daki bir çalışana ailesini geçindirebilmesi için aylık asgari 5.303 lira ödenmesi gerektiğini vurgulayan İGİAD, insani geçim ücretinin çalışanlara verilmesi için işverenlere harekete geçmelerini tavsiye ediyor.

Paylaşın

‘Ortalama Ücretle İle Asgari Ücret’ Arasındaki Makas Kapanıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın araştırmasına göre 2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıyken, 2020’de bu oran 1,4 kata geriledi.

DİSK-AR, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2020 İşgücü Maliyeti İstatistikleri’ni değerlendirdi.

2012-2020 arasındaki 8 yılda tüketici fiyatlarının (TÜFE) yüzde 221 arttığını belirten DİSK-AR buna karşılık aylık ortalama brüt ücretteki artışın yüzde 197’de kaldığını aktardı.

Üstelik 2021’deki döviz krizi, temel yaşamsal ihtiyaçlardaki artış ve yüksek enflasyon henüz bu ortalamaya dahil edilmemiş durumda.

Asgari ücret ortalama ücret haline geliyor

Ortalama ücretlerin asgari ücrete giderek yaklaştığının bir kez daha doğrulandığını belirten DİSK-AR, şu verileri paylaştı:

“2012’de aylık ortalama 2 bin 53 TL olan brüt ücret 2016’da 3 bin 106 TL ve 2020’de 4 bin 50 TL oldu. 2012’de 887 TL olan brüt asgari ücret ise 2016’da 1.647 TL ve 2020’de 2 bin 943 TL oldu.

2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıydı. 2016’da 1,9’a, 2020’de ise 1,4 kata geriledi. Başka bir deyişle asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki fark azaldı.

2012 ile 2020 arasındaki 8 yıllık dönemde ortalama aylık brüt ücret yüzde 197 ve brüt asgari ücret ise yüzde 332 oranında arttı. Ortalama ücret artışları asgari ücret artışının oldukça altında kaldı. Diğer ücretlerin asgari ücretten daha az artırılması asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki makasın daralmasına sebep oluyor. Böylece asgari ücret en az ücret değil, ortalama ücret haline geliyor.”

Ortalama ücret bazı sektörlerde asgari ücretin altında

Bazı sektörlerde ortalama brüt ücretlerin brüt asgari ücretin altında kaldığını da belirten DİSK-AR bunları şöyle sıraladı:

“2020 verilerine göre finans ve sigorta sektörü çalışanlarının ortalama aylık brüt ücreti 10 bin 164 TL iken konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinde çalışan işçilerin aylık ortalama brüt ücreti 2 bin 109 TL’de kalıyor. Böylece konaklama ve yiyecek hizmeti işçilerinin aylık ortalama brüt ücreti asgari ücretin 834 TL altına geriliyor.

Bu fark inşaatta 623 TL, gayrimenkul faaliyetlerinde 71 TL ve diğer hizmet faaliyetlerinde 13 TL’dir. Toptan ve perakende sektöründeki ortalama brüt ücretler asgari ücretten sadece 286 TL daha fazladır.”

Sendikalı ve toplu sözleşmeli işçi ücretleri daha yüksek

TÜİK’in paylaştığı verilere göre toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında olanların aylık ortalama brüt kazançlarının diğer işçilere göre daha yüksek olduğunu belirten DİSK-AR, “Toplu iş sözleşmesi olmayan işçilerin aylık ortalama brüt kazancı 4 bin 412 TL iken TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazançları 7 bin 124 TL’yi bulmaktadır” dedi.

TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazancının TİS kapsamında olmayan işçilerinkinden yüzde 61,5 fazla olduğuna vurgu yapan DİSK AR, “Bu durum sendikalaşmanın yararını açık biçimde ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın