CHP’nin Asgari Ücret Önerisi Belli Oldu: 10 Bin 128 TL

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, partisinin asgari ücret talebini 10 bin 128 lira olarak açıkladı. 7 Aralık’ta başlayan asgari ücret görüşmelerinin ikincisi 14 Aralık’ta olacak.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba partisinin asgari ücret talebini açıkladı. Ağbaba, partisinin 2023 asgari ücret talebini 10 bin 128 TL olarak açıkladı.

Ağbaba, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğünü inkar ettiğini, asgari ücretle çalışanların oranını yüzde 38 olarak açıkladığını söyledi.

Ağbaba “Merkez Bankası’nın araştırmalarına göre Türkiye’de asgari ücret ve asgari ücret civarında çalışanların oranı yüzde 50. Bizi kıskanan Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışanların ortalaması yüzde 9. Merkez Bankası’nın araştırmalarından açığa çıkan sonuç Türkiye, AKP iktidarı eliyle bir asgari ücret toplumuna dönüştürülmüştür” diye konuştu.

Asgari ücretin resmi enflasyon verilerine göre belirlendiğini hatırlatan Ağbaba, “Asgari ücret adı üstünde minimum ücrettir. Asgari ücret açlık ve yoksulluk ücreti değildir. Ülkenin ekonomik olarak büyüdüğünü iddia edenler, asgari ücretliyi bu büyümeden dışlayamazlar. İktidar asgari ücreti asla ve asla lütuf gibi sunamaz. Lütuf diye sundukları şey, açlık ve sefalet ücretidir” diyerek devam etti.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun etkisizleştirildiğini savunan Ağbaba, ayrıca “Asgari ücret belirlenirken resmi enflasyon dışında büyüme oranları göz önüne alınmalı, ekonomik büyümeden asgari ücretliye pay verilmelidir” dedi.

CHP’nin yanı sıra diğer siyasi partiler de asgari ücret taleplerini kamuoyuna açıklamıştı. HDP’nin asgari ücret önerisi 12 bin 500 lira olarak açıklanırken İYİ Parti ise asgari ücretin 9 bin 600 TL olması gerektiğini belirtmişti.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ikinci toplantısını 14 Aralık’ta yapacak. Türk-iş asgari ücret pazarlığına 7 bin 785 TL’den başlayacağını belirtmişti. Bu rakam sendikalar tarafından eleştirilmişti.

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, “Asgari ücret için pazarlık 7 bin 785 lira açlık sınırından başlayacak. İşçinin memnun olmadığı bir rakamın altına imza atmayız” demişti.

Türk-İş’e göre Kasım ayında dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 25 bin 365 TL oldu. Aynı ay için açlık sınırı ise 7 bin 785 lira olarak hesaplandı.

DİSK, asgari ücretin en az 13 bin 200 lira olması gerektiğini belirtirken, Türk-İş de pazarlığı 7 bin 785 liradan açacaklarını açıkladı.

Asgari ücret nasıl belirleniyor?

Asgari ücreti, yasa gereği 5’er işçi, işveren ve hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor.

Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp, oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.

Şu an için brüt 6 bin 471 TL, net 5 bin 500,35 TL

Paylaşın

TÜRK-İŞ, Asgari Ücret Pazarlığına ‘Açlık Sınırı’ndan Başlayacak

TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, konfederasyonun genel başkanı Ergün Atalay’ın açlık sınırı vurgusunu tekrarlayarak, asgari ücret pazarlığına 7 bin 786 TL’den başlayacaklarını ve de içine sinmeyen bir teklif masaya gelirse imzalamayacaklarını söyledi.

Son 20 yılda asgari ücretin 30 kat artmasına rağmen Türkiye’nin asgari ücreti konuşmaya devam ettiğine işaret eden Kavlak, “Türkiye, asgari ücret ülkesi haline geldi. Asgari ücretle çalışanların sayısı düşürülmeli” dedi.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, asgari ücrette yapılacak zamma ilişkin bir basın toplantısı düzenledi. Kavlak, açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Anayasamızın 73. Maddesi gereğince yapılması gereken az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Türkiye’de verginin 3’te 2’si ücretliler tarafından ödenmektedir. Dolaylı vergilerin ağırlığı Türkiye’deki vergi sistemini daha adaletsiz hale getirmektedir. Toplam vergi içerisinde yüzde 70’e ulaşan dolaylı vergiler çalışanların yükünü artırmaktadır.

Ülkemizde sendikalaşmanın geliştirilmesi zorunludur. Ücretli çalışanlar sendika üyesi ise ve toplu iş sözleşmesi kapsamındaysa enflasyona karşı daha korunaklı olmaktadır.

OECD ülkelerinde bu oran yüzde 30 düzeyindir. Türkiye’de genel oran yüzde 7.5 civarındadır. Özel sektörde yüzde 6’ların altındadır. Türkiye asgari ücret ülkesi haline gelmiştir. Araştırmalar asgari ücret ve civarında çalışanların oranının yüzde 50’nin üzerinde gösteriyor. Asgari ücretle çalışanların sayısı düşürülmeli.

Sosyal adaletten, çalışma barışından söz edeceksek adil bölüşümden de söz etmeliyiz. Barıştan, özgürlükten söz edeceksek herkes için insan onuruna yakışacak bir yaşam isteyeceksek hakça bir paylaşımdan söz etmeliyiz.

Çarkların dönmesi olduğu kadar barış içerisinde mutlu insanların yaşadığı ülkede birlikte üretmek kazanmaktır. Alacağımız kararların asgari ücret için hayırlı olmasını diliyor hepinizi selamlıyorum.

Bugün ihracat rakamlarında bu rakamlara ulaştıysa bunda emekçinin büyük payı var. Asgari ücretle ilgili konuşmayan bir tek biziz. İhracatçılar Birliği ayrı konuşuyor. Herkes kendi yerini bilecek. Eğer onlar bugün ihracat şampiyonu oldularsa işletmelerde çalışan emekçiler sayesinde olmuştur. Bugün eğer asgari ücret 400-500 dolar olursa biz ihracat yapamayız diye bir tehdit savuruyorsa o kendine işçi değil köle arıyor demektir.

Bakanlığın anket çalışması: 20 yılda asgari ücrete 29.8 kat yani 30 kat zam yapılmış

Son 20 yılda asgari ücrete 29.8 kat yani 30 kat zam yapılmış. Aynı zaman diliminde ortalama memur maaşları 16 kat artmış, kamu işçisi maaşı 14 kat artmış, ortalama işçi emekli maaşları 16 kat artmış, memur emekli maaşları 13 kat artmış. Asgari ücreti çok artırmak, 30 kat artırmasına rağmen bugün Türkiye niye asgari ücreti konuşuyor. Yetmediği için konuşuyor.

Türkiye’de bu işin çözümü sendikalı olmaktır. Asgari ücreti artırıyorsunuz gelen zamlarla 2-3 sonra alım gücünü yitiriyor. Sendikalı örgütlerde böyle değil. TÜİK rakamlarının üzerine basılmasına rağmen bizim yaptığımız toplu sözleşmeyi biliyorsunuz. Bir yıl içerisinde yüzde 139 zam aldılar.

Vergi ücretleri hakkında

Vergi düzenlemesi yaklaşık 14 milyonu ilgilendiriyor. Biz geçen yıl asgari ücret kadar olanı vergi dışında bıraktık. Bunu bu sene hissedebildiniz mi? Hissedemediniz verginin birinci matrahı gerektiği kadar yükselmediği için hissedilmedi. Bu sene ortalama bir ücretten bahsedelim saatlik ücreti 50 lira brüt 16 bin lira olan birinin ücreti.

Yılbaşında 13 bin 544 lira net alıyor. 12. Ayda 12 bin 100 liraya düşüyor 1400 lira kaybı oluyor. Netten bahsediyorum.
Üstelik 6. ayda asgari ücrete düzenleme yapıldığı için bu kadar düşük. Asgari ücrete düzenleme yapılmamış olsaydı bu 1450 lira 1800 lira net olacaktı. Brütü 2 bin 700 liradır. 14 milyon insan 1. ayda aldığı ile yılsonunda aldığı arasında 1500 lira fark ediyor.

Vergi çalışanların üzerinde inanılmaz bir yük. Çalışan vergi ödüyor birde pazarda vergi ödüyor, taşıt vergisi ödüyor. Bunun mutlaka düzenlenmesi gerekir. Bu vergi yükü sürdürülebilir değildir. Ergün başkanın söylemek istediği budur. Bunu TÜRK İŞ yönetim kurulu olarak gündeme getirdik. Meclis’teki tüm yetkililere kapsamlı bir mektup yazacağız. Dar ve sabit gelirli kesimlerin beklentisi, ücretliler lehine vergi diliminde ayrım yapılmasıdır.

TÜRK-İŞ: Biz masaya açlık sınırı olan rakamla oturacağız

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay da önceki gün yaptığı basın toplantısında asgari ücret pazarlığına “açlık sınırı olan rakamla” oturacaklarını söylemişti.

Konfederasyon, düzenli olarak her ay açlık ve yoksulluk sınırı araştırmalarına dair hazırladıkları raporu kamuoyuyla paylaşıyor. Son olarak Kasım ayında paylaşılan bilgilere göre açlık sınırı 7 bin 786 TL olarak açıklandı. Yoksulluk sınırı ise 25 bin 364 TL düzeyinde.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Asgari ücretin net 13 bin 200 TL olması gerekir” demişti.

İlk toplantı dün yapıldı

2023 yılında asgari ücrete yapılacak zammı görüşmek üzere kurulan Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını dün yaptı. Komisyona Çalışma Genel Müdürü Sadettin Akyıl başkanlık etti.

Toplantıda TÜRK-İŞ’i Genel Sekreter Pevrul Kavlak, TİSK’i ise Genel Sekreter Akansel Koç temsil etti. Komisyon, ikinci toplantısını 14 Aralık’ta yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının ev sahipliğinde yapacak.

İşveren ne diyor?

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, asgari ücretin “500-600 dolar” olması durumunda üretici ve ihracatçıların rekabette kayıp yaşayacağını savunmuştu.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Mahmut Asmalı da asgari ücret için bu yılki enflasyon oranına göre değil, ‘beklenen enflasyona göre’ zam yapılması gerektiğini savunmuştu.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, asgari ücret ile ilgili “enflasyonun üzerinde bir artışın olabileceğini” söylemişti.

Paylaşın

Çalışanların Yaklaşık Yüzde 23, İşyerinde Şiddet Mağduru

Dünya genelinde çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23)  işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıklıyor.

İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında,  “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), bağımsız küresel yardım kuruluşu Lloyd’s Register Foundation (LRF) ve kamuoyu araştırma ve çözümleme kuruluşu Gallup’ın birlikte yürüttükleri dünya çapındaki araştırmanın sonuçlarına göre, çalışan her beş kişiden biri (yaklaşık yüzde 23)  işyerinde bedensel, psikolojik veya cinsel şiddet ve tacize uğruyor.

ILO-LRF-Gallup araştırması, LRF’nin Dünya Risk Anketi kapsamında 2021’de 121 ülke ve bölgede 15 yaş ve üzeri  yaklaşık 75 bin çalışanla yapılan anketlere dayanıyor.

ILO Pazartesi günü yayınladığı basın açıklamasıyla işyerinde şiddet ve taciz deneyimlerine odaklanan bu ilk küresel anketin, kökleri karmaşık ekonomik, sosyal ve kültürel etmenlerde yatan sorunun daha iyi anlaşılmasını ve farkındalık yaratılmasını amaçladığını söyledi.

“İş Yerinde Şiddet ve Taciz Deneyimleri: İlk Küresel anket” başlığıyla yayımlanan rapor, sorunun boyutunu değerlendiriyor ve başlarından böylesi deneyimler geçenlerin sorunu dillendirmemesinin utanç, suçluluk ya da kurumlara güven eksikliği veya bu tür kabul edilemez davranışların “normal” addedilmesinden kaynaklandığını saptıyor.

İfşadan kaçınma

İş yerinde şiddet ve tacizi ölçmenin güçlüğüne değinen rapor, dünya çapındaki mağdurların yalnızca yarısının deneyimlerini başka bir kişiye ve çoğunlukla da ancak tekrar tekrar benzer davranışlara uğradıktan sonra açıkladıklarını ortaya koydu.

İfşadan kaçınmanın en yaygın gerekçeleri arasında,  “zaman kaybı” olarak görülmesi ve istismara uğramış insanların itibar yitimine uğrama kaygıları sayılıyor. Rapor, kadınların deneyimlerini paylaşma ihtimalinin (yüzde 50,1) erkeklere göre daha yüksek (yüzde 60,7)  olduğunu saptıyor.

Küresel ölçekte, çalışan erkek ve kadınların yüzde 17,9’u çalışma hayatlarının bir anında psikolojik şiddet ve tacize uğradıklarını,  yüzde 8,5’iyse bedensel şiddet ve tacize uğradıklarını söylediler. Erkekler kadınlardan daha çok, başlarından böyle bir deneyim geçtiğini bildirdiler.

BM çalışma ajansı, anketi yanıtlayanların yüzde 6,3’ünün, “özellikle kadınların” cinsel şiddet ve tacize uğradıklarını bildirdi.

En çok risk altında olanlar

UNNews’ın haberine göre rapor şiddete en çok gençler, göçmen işçiler ve ücretli çalışan kadın ve erkeklerin uğradığını saptıyor.

Genç kadınların cinsel şiddet ve tacize maruz kalma olasılığı genç erkeklere göre iki kat daha çokken, göçmen kadınların cinsel şiddet ve tacizden şikayet olasılığı göçmen olmayanlara göre iki kat daha yüksek.

Beş mağdurda üçten çoğu, birden çok kez şiddet ve tacize uğradıklarını ve çoğunluğunun başından böyle bir deneyimin en son, son beş yıl içinde gerçekleştiğini söylediler.

ILO Yönetişim, Haklar ve Diyalogdan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Manuela Tomei, “İnsanların çalışma hayatlarında yalnızca bir kez değil, birçok kez şiddet ve tacizle karşı karşıya kaldıklarını öğrenmek acı verici” dedi.

Bekleyen zorlu görevler

Tomel, “Psikolojik şiddet ve taciz bütün ülkelerde en yaygın olan taciz biçimi, ve özellikle kadınlar cinsel şiddet ve tacize uğruyor. Rapor bize, iş dünyasında şiddet ve tacizi sona erdirmek açısından karşımızdaki görevin ürkütücülüğünü dile getiriyor.” diyor. “Umarım sahada ve ILO Sözleşmesi 190’ın onaylanması ve uygulanmasına yönelik çabaları hızlandırır.”

ILO’nun Şiddet ve Taciz Sözleşmesi, 2019 (veya 190) ve Tavsiye Kararı (No. 206), toplumsal cinsiyete dayalı taciz ve şiddet dahil, iş dünyasında şiddet ve tacizi önlemek, gidermek ve ortadan kaldırmak üzere ortak bir çerçeve sunan ilk uluslararası çalışma standardı.

Sözleşme, uluslararası hukukta ilk kez herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma hayatına sahip olma hakkının özel olarak tanınmasını içeriyor ve sözleşmeye taraf olanların bu amaca yönelik yükümlülüklerini ana hatlarıyla belirtiyor.

Örtüyü kaldırmak 

Gallup’la birlikte çalışan araştırmacı Andrew Rzepa,”Bu son derece hassas konuya ilişkin sağlam veriler toplamak zor ama gerekli” diyor.  “Bu rapor, dünya çapında her beş çalışandan birden fazlasının başına bela olan bu yaygın sorunun üzerindeki örtüyü ilk kez kaldırıyor.

“Uzun zamandır şirketler ve kuruluşlar işyerinde şiddet ve tacizle mücadele konusunda bilgisizler veya isteksiz davranıyorlar” diye ekliyor. “Bu veri seti, bu hayati güvenlik konusunda çok gerekli ilerlemeyi izlemek açısından hepimizin yararlanabileceği bir temel sağlıyor.”

Lloyd’s Register Foundation’un Kanıt ve Öngörü Direktörü Sarah Cumbers, “iş yerinde şiddet ve taciz gibi zor ve köklü küresel güvenlik sorunlarının üstesinden gelmek açısından, özellikle elde çok az güvenilir verinin bulunduğu yerlerde, sorunun boyutunu anlamak ve en çok risk altında olanları belirlemekte nitelikli veriye sahip olmak çok önemli” diyor.

Raporun önerileri

Raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:

Düzenli olarak sağlam veri toplayın. Önleme ve iyileştirme yasa ve mekanizmalarını, politikalarını ve programlarına bilgi aktarmak üzere düzenli bir biçimde iş yerinde ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde şiddet ve tacize ilişkin sağlam veri toplanması çok önemli.

Mekanizmaları yaygınlaştırın ve güncelleyin. İş teftiş sistemleri ve iş sağlığı ve güvenliği politikaları ve programları da dahil olmak üzere şiddet ve tacizi etkili bir şekilde önleyecek ve yönetecek mekanizmaların mek için mekanizmaların yaygınlaştırılması ve güncellenmesi.

İşyerinde şiddet ve tacize ilişkin farkındalığı arttırın. Özellikle ayrımcılığa dayalı olanlar başta olmak üzere şiddet ve tacizi sürdürmeye yönelik algıları, damgalamaları, tutum -ve davranışları değiştirmek amacıyla, farklı dışavurumları da kapsayacak şekilde işyerinde şiddet ve taciz konusunda farkındalığın arttırılması.

Kurumların kapasitelerini geliştirin. Etkili önleme, iyileştirme ve destek sunmak, insanların adalete güvenini sağlamak ve mağdurları  desteklemek üzere her düzeyde kurum kapasitelerinin geliştirilmesi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

DİSK Asgari Ücret Talebini Açıkladı: Net 13 Bin 200 TL Olmalı

DİSK Genel Başkanı Çerkezoğlu, “Yaşadığımız yüksek enflasyon koşullarında enflasyon tek haneye düşene kadar asgari ücret yılda 4 kez güncellenmelidir. Asgari ücret uluslararası standartlara göre hesaplanmalıdır. Asgari ücret bir geçim ücreti olmalıdır.” dedi ve ekledi:

“Asgari ücret belirlenirken yoksulluk sınırı kriter olarak dikkate alınmalıdır. Yoksulluk sınırını gözden kaçıran bir asgari ücret tespiti Türkiye’deki milyonlarca işçinin yoksulluğa mahkum edilmesi anlamına gelmektedir. Gerek yüksek gıda enflasyonu gerekse de ekonomik büyüme dikkate alındığında asgari ücret net 13 bin 200 lira olmalıdır.”

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında asgari ücret taleplerini açıkladı.

“Asgari değil, insanca yaşam” başlığıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Çerkezoğlu, asgari ücretin geçim ücreti olması gerektiğine dikkat çekerken “Asgari ücret net 13 bin 200 lira olmalıdır” dedi.

Türkiye’de milyonlarca emekçinin asgari ücretle yaşamaya mahkum edildiğini söyleyen DİSK Genel Başkanı, “Yüksek enflasyonla beraber işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirliler ve milyonlar açısından geçinmek mucizeye dönüştü” dedi.

AKP iktidarının politikaları nedeniyle işçilerin gelirlerinin eridiğini ve alım gücünün giderek düştüğünü ifade eden Arzu Çerkezoğlu, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon rakamlarının ‘baskılandığını’ belirtti. Çerkezoğlu, şunları kaydetti:

“TÜİK’in eksik hesaplanmış rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 84, gıda enflasyonu ise yüzde 100’ün üzerine çıktı artık, yüzde 103… Emekliler ve düşük gelirlilerde ise gıda enflasyonu yüzde 130-150 bandında. Bu yüksek enflasyon bölüşüm ilişkilerini olumsuz yönde etkiliyor ve gelir dağılımı adaletsizliği giderek artıyor. Son yıllarda iş gücünün milli gelirden aldığı pay gerilerken sermayenin aldığı pay giderek artıyor. Yoksuldan alıp zengine, ücretliden alıp sermayeye veren bu düzen ücretlerin baskı altına alınması üzerinden şekilleniyor. Emeği ucuzlatmaya dayalı bu politikaların sonucu olarak açlık sınırının bile altındaki asgari ücret bir ortalama ücret haline geldi. Türkiye’de asgari ücretle çalışanların oranı giderek yükseliyor. Avrupa Birliği ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 4’ler seviyesindeyken Türkiye’de bu oran yüzde 50’yi çoktan aştı.

‘Asgari ücret ortalama ücret haline geliyor’

Diğer taraftan asgari ücrete dahi erişemeyen kayıt dışı çalışanları da düşünürsek milyonlar var. Sendikalaşma engellendikçe, toplu pazarlık yasaklandıkça, grevler yasaklandıkça asgari ücretle çalışanların sayısı artmaya devam ediyor. Öte yandan asgari ücretteki artışın diğer ücretlere yansıtılmaması nedeniyle asgari ücret ortalama ücret haline geliyor. Ülkemiz bir asgari ücretliler toplamı haline gelirken, alım gücü her geçen gün daha fazla geriliyor. Bugün asgari ücreti konuşurken ortalama ücret, konuşuyoruz. Bu koşullar altında asgari ücretin insanca yaşanacak bir ücret olarak belirlenmesi ülkemiz açısından son derece yaşamsal bir önem taşıyor.

Bu çarpıcı tabloya rağmen Türkiye’de asgari ücretin belirlenmesinde uluslararası standartlar dikkate alınmıyor. İşçinin ailesinin geçimi hesaba katılmıyor ve asgari ücret tek bir işçinin üzerinden hesaplanıyor. Asgari ücret tartışmaları resmi enflasyona hapsedilmek isteniyor. Bugünlerde bol bol duyacağımız ‘Asgari ücreti enflasyona ezdirmedik’ ifadesi o nedenle hakikati yansıtmıyor. Gerek resmi verilerin baskılanması gerekse düşük gelir gruplarına ait enflasyon hesaplamalarının yapılmıyor olması asgari ücrette çok ciddi bir kayba yol açıyor.

‘Türkiye büyüyorsa payımızı istiyoruz’

Asgari ücret belirlenirken sadece enflasyon değil geçim koşulları ve ülke ekonomisinin büyümesi de esas alınmalıdır. DİSK olarak meydanlarda sık sık ifade ettiğimiz gibi biz çalışıyoruz, biz üretiyoruz Türkiye büyüyorsa payımızı istiyoruz. Türkiye milyonlarca emekçinin alın teriyle büyüyor ama bu büyümeden payımızı alamıyoruz. O nedenle sadece enflasyona hapsedilmiş asgari ücret tartışması, emeğin milli gelirden aldığı payın sürekli olarak düşmesine yol açıyor. Biliyoruz ki vergide adalet olmadan gelirde adalet olmaz. Adaletsiz vergi sistemi yoluyla yılın ilk aylarında bir üst vergi dilimine giriyoruz ve yıl içinde elimize geçen net ücret önemli ölçüde azalıyor.”

‘Asgari ücret 13 bin 200 TL olmalı’

Konuşmasının devamında yüksek enflasyon koşullarında asgari ücretin yıl içerisinde 4 kez güncellenmesi gerektiğini belirten Arzu Çerkezoğlu, DİSK’in asgari ücret talebinin 13 bin 200 lira olduğunu açıkladı. Çerkezoğlu şunları söyledi:

“Asgari ücretin tespitinde, asgari ücretin bir ortalama ücret olduğu asla unutulmamalı ve asgari ücret bu gerçek dikkate alınarak belirlenmelidir. Asgari baskılanmış ve gerçeği yansıtmayan resmi rakamlara göre değil, geçim şartlarına ve ekonomik büyümeye göre saptanmalıdır. Dar gelirlilerin gıda enflasyonu ve kişi başına düşen milli gelir esas alınmalı, böylelikle asgari ücretin gerçek enflasyon karşısındaki kayıpları giderilerek büyümeden payını alması sağlanmalıdır.

Yaşadığımız yüksek enflasyon koşullarında enflasyon tek haneye düşene kadar asgari ücret yılda 4 kez güncellenmelidir. Asgari ücret uluslararası standartlara göre hesaplanmalıdır. Asgari ücret bir geçim ücreti olmalıdır. Asgari ücret belirlenirken yoksulluk sınırı kriter olarak dikkate alınmalıdır. Yoksulluk sınırını gözden kaçıran bir asgari ücret tespiti Türkiye’deki milyonlarca işçinin yoksulluğa mahkum edilmesi anlamına gelmektedir. Gerek yüksek gıda enflasyonu gerekse de ekonomik büyüme dikkate alındığında asgari ücret net 13 bin 200 lira olmalıdır.”

Paylaşın

TÜRK-İŞ Başkanı Atalay’ın Asgari Ücrette Kırmızı Çizgisi: Açlık Sınırı

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Başkanı Ergün Atalay, başkanı olduğu sendikanın 30 Kasım’da açıkladıkları verilerden yola çıkarak 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı olan 7 bin 786 TL’nin ‘kırmızı çizgileri’ olduğunu söyledi.

Atalay “Bunun altında bir rakamı kabul etmemiz mümkün değil. Bu rakamın altında bir konuyla ilgili masada olmayız” diye konuştu.

Gıda fiyatlarındaki yüzde 138’lik artışı hatırlatan Atalay “7 bin 785 liranın altındaki bir rakamı kabul etmemiz sıfır. Neyin ne olduğunu biz A’dan Z’ye biliyoruz. Bunlar göz önünde bulundurulmalı ve öyle bir rakam bize getirilmeli” dedi.

TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay asgari ücrette dün belirlenen yol haritasının ardından akşam TRT Haber’e konuk oldu.

Burada açıklamalarda bulunan Atalay, 30 Kasım’da açıkladıkları verilerden yola çıkarak 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı olan 7 bin 786 TL’nin ‘kırmızı çizgileri’ olduğunu söyledi.

Atalay “Bunun altında bir rakamı kabul etmemiz mümkün değil. Bu rakamın altında bir konuyla ilgili masada olmayız” diye konuştu. Gıda fiyatlarındaki yüzde 138’lik artışı hatırlatan Atalay “7 bin 785 liranın altındaki bir rakamı kabul etmemiz sıfır. Neyin ne olduğunu biz A’dan Z’ye biliyoruz. Bunlar göz önünde bulundurulmalı ve öyle bir rakam bize getirilmeli” dedi.

Atalay, “İnsan odaklı bir çalışma olması lazım. Sendikalar, STK’lar, işverenler insan odaklı bir çalışma yapmak mecburiyetinde” diye de ekledi.

Gündemde işçinin birçok sorunu olduğunu ifade eden Atalay, “EYT var bizim sorunumuz, geçici işçi var bizim sorunumuz, vergi var bizim sorunumuz, iş kazaları var bizim sorunumuz. Bunlar asgari ücret kadar önemli sorunlar” şeklinde konuştu.

Gelir vergisi sisteminde düzenlenme yapılması gerektiğini de ifade eden Atalay, “Biz geçmişte aralık ayının sonunda giriyorduk yüzde 27’ye, şimdi haziran ayının başında giriyoruz. Bu, adil bir sistem değil. Sürdürülebilir bir şey değil” açıklaması yaptı.

Yoksulluk sınırı 25 bin TL

Türk-İş’in 30 Kasım’da açıkladığı verilere göre yoksulluk sınırı 25 bin 365 liraya, açlık sınırı da 7 bin 785 liraya ulaştı. Bekâr bir çalışanın yaşam maliyeti ise 10 bin 107 lira olarak açıklandı.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını 7 Aralık’ta, ikinci toplantısının ise 14 Aralık’ta yapacak.

Paylaşın

Asgari Ücret Görüşmeleri: İşveren 8 Bin, Sendikalar 13 Bin Lira

İşçi sendikaları asgari ücret müzakerelerine 10-13 bin TL ile başlamayı planlıyor. İşveren dünyası ise refah payını da kapsayan artışla asgari ücretin 8 bin -8 bin 500 TL arasında belirlenmesini istiyor.

Yüzde 40 oranında zam yapılması halinde asgari ücret 5 bin 500 TL’den 7 bin 700 TL’ye, yüzde 50 oranında artışla ise 8 bin 250 TL’ye çıkacak. Genel öngörü 8 bin TL’nin altında kalmayacağı yönünde.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun çalışma takvimini belirlemek üzere  Perşembe günü Türk-İş Başkanı Ergün Atalay ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol ile bir araya gelecek.

Bilgin Çarşamba günü habercilere yaptığı açıklamada Atalay ve Akkol ile komisyon toplantısıyla başlayacak sürecin şartlarını müzakere edeceklerini vurguladı. Bakan, asgari ücret başta olmak üzere çalışma yaşamını ilgilendiren konularda HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile de görüşeceğini söyledi.

Bakan Bilgin: İşçileri enflasyona ezdirmeyeceğiz

Bakanlık olarak asgari ücretle ilgili anket çalışması yaptırdıklarını anımsatan Bilgin, bu çalışmada küçük, orta ve büyük işletmelerde çalışan işçiler ile işverenlerin yanı sıra diğer vatandaşların asgari ücretle ilgili beklentilerini ortaya çıkarmaya çalışacaklarını kaydetti.

Asgari ücret müzakerelerinde “hayat pahalılığı, genel ekonomik durum, mevcut enflasyon ve enflasyon beklentisi, ve refah payı” ölçütleri belirleyici olacak.

Açlık sınırı 7 bin 785 Tl, yoksulluk sınırı 25 bin 365 TL 

Kasım 2022 açlık ve yoksulluk sınırı rakamları Çarşamba günü TÜRK-İŞ tarafından açıklandı. Buna göre gıda enflasyonu yüzde 137’nin üzerinde artarken Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı -açlık sınırı 7 bin 785 liraya dayandı. Yoksulluk sınırı 25 bin 365 liraya yükseldi. Evli olmayan ve çocuksuz bir kişinin yaşam maliyeti ise 10 bin 171,17 TL’ye vardı.

Asgari Ücret Komisyonu’nun ilk toplantısını gelecek hafta yapması bekleniyor. Sürecin sonunda, 2023 asgari ücret düzeyi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ve işçi ve işveren sendikaları konfederasyonları temsilcilerince belirlenecek.

Bakan Bilgin habercilere yaptığı açıklamada “İşçileri […] enflasyona ezdirmeyeceğiz.” dedi. Geçen sene […] kümülatif olarak yüzde 94 küsur zam verdik ama enflasyonun tahribatı devam ediyor […] Bunu dikkate alan bir düzenleme yapacağız.” dedi.

Patronlar 8 bin TL, işçiler 13 bin TL diyor 

Sendikalar müzakerelere 10-13 bin TL ile başlamayı planlıyor. İşveren dünyasında ise refah payını da kapsayan artışla asgari ücretin 8 bin -8 bin 500 TL olarak belirlenmesi eğilimi var.

Türk-İş evli olmayan ve çocuksuz bir çalışanın hayat pahalılığına10 bin 171,17 TL’lik bir ücretle karşı koyabileceğini savunuyor. Tespit Komisyonu’nda olmayan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ise, yoksulluk sınırının 26 bin 123 lira olduğundan hareketle, asgari ücretin en az 13 bin olmasını istiyor.

Yüzde 40 oranında zam yapılması halinde asgari ücret 5 bin 500 TL’den 7 bin 700 TL’ye, yüzde 50 oranında artışla ise 8 bin 250 TL’ye çıkacak. Genel öngörü 8 bin TL’nin altında kalmayacağı yönünde.

Asgari ücret nasıl artabilir?

Asgari Ücretin hangi süre için belirleneceğini tayin eden bir yasa ya da kural yok. Bakanlığın teklifiyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun her hangi bir zamanda bir araya gelip yeni asgari ücreti yıllık ya da aylık dilimler için belirlemesi mümkün. Asgari ücretin artışı ücretlinin kıdem ve ihbar tazminatı tutarlarının da artmasına temel oluşturuyor.

Asgari ücretin belirlenmesinde işverenin işçiye ödediği ek ücretler ve sosyal yardımlar dikkate alınmıyor. Ücret belirlenirken genel toplumsal ve ekonomik durum, ücretlilerin geçinme indeksleri, geçim şartlarını da göz önünde bulunduruluyor.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Açlık Sınırı 7 Bin 786, Yoksulluk Sınırı 25 Bin 365 Liraya Yükseldi

Dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması yani açlık sınırı 7 bin 786 TL’ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplamı yani yoksulluk sınırı 25 bin 365 TL’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Yılbaşında açlık sınırı 4 bin 249 TL, yoksulluk sınırı 13 bin 843 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ 5 bin 587 TL’ydi.

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) ‘geçim şartlarını’ ortaya koymak için her ay düzenli olarak yaptığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın Kasım sonuçlarını yayımladı.

Araştırmaya göre;

  • Dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını (açlık sınırı) 7 bin 786 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 25 bin 365 TL’ye,
  • Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 10 bin 171 TL’ye yükseldi.

Yılbaşında açlık sınırı 4 bin 249 TL, yoksulluk sınırı 13 bin 843 TL, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ 5 bin 587 TL’ydi.

Ayrıca Kasım 2022 itibariyle asgari ücret 5 bin 500 lira. Asgari ücretle çalışan bekar birisinin geçinebilmek için 4 bin 671 TL daha bulması gerekiyor. Eve asgari ücret giren dört kişilik bir hanenin ise açlık sınırını yakalayabilmesi için 2 bin 286 TL daha gerekiyor.

Ankara’da yaşayan 4 kişilik ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 4,87 artarken, son 12 ay itibarıyla artış oranı yüzde 137 oldu.

En çok zamlanan ürün siyah zeytin

Araştırmaya göre, Kasım’da süt, peynir ve yoğurt fiyatları arttı. Dana kıyma eti, kuşbaşı ve kuzu eti fiyatları yükseldi. Balık ve tavuk eti fiyatları geriledi.

Kuru fasulye, yeşil mercimek, nohut fiyatı zamlandı. Kırmızı mercimek fiyatı düşerken, yumurtanın fiyatı sabit kaldı. Pirinç ve bulgurun fiyatı arttı. Makarnanın fiyatı düşerken, un ve irmik fiyatları yükseldi. Ekmeğin fiyatı aynı kaldı.

Ayçiçek yağının fiyatı gerilerken, zeytinyağı, tereyağı ve margarin fiyatları arttı. Ihlamur ve bal fiyatı sabit kaldı, reçel fiyatı arttı. Bu ayın en çok zamlanan ürünü yüzde 31 ile siyah zeytin oldu.

Baharatlar, yeşil zeytin ve şeker zamlandı. Bu ay fiyatı en çok düşen ürün yüzde 15 ile pekmez oldu. Salça ve çay fiyatı geriledi.

Semt pazarlarında yeşil soğan, kıvırcık gibi salata yeşilliklerinin fiyatları artarken pırasa, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları düştü. Patates yüzde 25 zamlandı, brokoli, karnabahar, yeşil lahana, limon fiyatları düştü, domates, salatalık, biberin fiyatı arttı.

Paylaşın

İşverenden Öteleme Ve Taksitlendirme Talebi: EYT’ye ‘Kıdem’ Formülü

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinde, kıdem tazminatı haklarının netleştirilmesi için çalışmalar devam ediyor. İşverenin taleplerini alan Çalışma Bakanlığı’nın alternatif formüller üzerinde çalıştığı aktarıldı.

Milyonlarca vatandaşın merakla beklediği, emeklilikte yaşa takılanların (EYT) durumunu netleştirmeye yönelik mevzuat çalışmalarına kıdem tazminatına çözüm arayışının da eklendiği bildirildi.

EYT düzenlemesiyle birlikte halen 400 bin olan yıllık emekliye ayrılan kişi sayısının 2023’te 2 milyona, sonraki yıllarda da 1.5 milyona çıkacağı, bunun da hem kıdem tazminatına hak kazanan emekçiler hem de kıdemi ödeyecek işverenler yönünden çeşitli mağduriyetlere yol açacağı belirtiliyor.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre; işverenler emeklilikten sonra aynı işyerinde çalışmaya devam edenlere kıdem tazminatlarının EYT’den emekli oldukları gün değil, çalışmaya devam ederken ayrılmak istedikleri gün ödenmesi ile ani ve yüklü ödemelere kolaylık getirilmesi talebinde bulundu. Talepleri alan Çalışma Bakanlığı’nın alternatif formüller üzerinde çalıştığı aktarıldı.

Halen yürürlükte olan İş Kanunu’na göre, yasal süreyi tamamlayıp emekliliğe hak kazanan çalışanlara, aynı işyerinde işine devam etse dahi birikmiş kıdem tazminatının tamamının ödenmesi gerekiyor. Yapılan hesaplamalar, ülke genelinde 49 yaş ve üzerinde ortalama kıdem tazminatı maliyetinin 330 bin TL olduğunu ve her yıl ortalama 400 bin civarında çalışanın emekliye ayrıldığını işaret ediyor.

Ancak EYT ile birlikte sadece 2023 yılında 400 bin emekliye 1.6 milyon kişinin daha ekleneceği ve kıdem tazminatı alacağının 132 milyardan bir anda 660 milyar liraya çıkacağı hesaplanıyor. İşverenler, geçici bir düzenlemeyle kıdem tazminatının emeklilik sonrası ikinci döneme ötelenmesi ile taksitlendirilmesi gibi kolaylıklar talep etti.

Bazı işverenler fırsat kolluyor

Yeni yasanın çıkmasıyla birlikte çalışmaya devam edecek EYT’liler hayat pahalılığı karşısında çifte maaş imkanına kavuşacak. Ancak, birçok işverenin emekliye ayrılıp aynı işyerinde çalışmaya devam etmek isteyen EYT’liyi daha düşük ücretle çalıştırmak için fırsat aradığı öğrenildi.

Bazı işverenlerin, ‘Nasıl olsa emekli aylığın da oldu. Bu maaş sana yeter. Biz de zaten zor durumdayız’ diyerek yeni sözleşmeyi asgari ücretten imzalatacağı ifade edildi. Bazı patronların da emeklilik sonrası yollarını ayıracağı EYT’lilerin listesini şimdiden belirlediği belirtildi.

Paylaşın

Türkiye’de Çalışanların Yaklaşık Yarısı ‘Mutsuz’

SOMDER tarafından yapılan ankete göre, Türkiye’de tüm meslek gruplarında mutsuz olanların oranı neredeyse çalışanların yarısına tekabül ediyor. Ankete göre, kadın çalışanlar erkek çalışanlara göre daha mutlu, ( yüzde 53,1) “mutsuz olduğunu” söyleyen erkek çalışanların oranı ise yüzde 60,9’a ulaşıyor…

Ankette yer alan “Türkiye’nin acil çözülmesi gereken en önemli üç sorunu nedir? sorusuna ise; katılımcıların yüzde 20,3’ü ilk sırada “ekonomi”, yüzde 18,1 ile ikinci sırada “adalet”, yüzde 15,7 ile “eğitim” olduğunu söyledi.

Sosyoloji Mezunları Derneği  (SOMDER), “Farklı Toplumsal Kesimlerden Gençlerin Aktif Vatandaşlık Algıları ve Politikaya Katılım Mekanizmalarına Bakışı” başlıklı araştırmasının sonucunu açıkladı.

Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) Türkiye Temsilciliği tarafından desteklenen Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin saha çalışmasını yaptığı araştırmada 534’ü kadın ve 533’ü erkek toplam 1067 kişiyle görüşüldü.

10 Eylül ile 10 Ekim tarihlerinde yapılan araştırmaya katılanların, yüzde 10’u özel sağlık kuruluşunda, yüzde 10’u nitelikli uzman olarak plazalarda, yüzde 11’i motor-kurye, yüzde 7’si hizmet sektöründe, yüzde 9’u market-mağazalarda, yüzde 8’i depo işçisi, yüzde 12’si ise özel eğitim kurumlarında çalışıyor. Yüzde 20’si öğrenci, yüzde 13’ü işsiz gençlerden oluşuyor.

18-35 yaş aralığındaki öğrenci, çalışan ve işsizlerle yapılan araştırmada görüşmecilere; “Sizce Türkiye’de insanlar mutlu mu” diye soruldu. Katılımcıların; yüzde 96,3’ü “Türkiye’nin mutsuz olduğunu” söyledi.

Tüm meslek gruplarında mutsuz olanların oranı neredeyse çalışanların yarısına tekabül ediyor. Ankete göre; kadın çalışanlar erkek çalışanlara göre daha mutlu, ( yüzde 53,1) “mutsuz olduğunu” söyleyen erkek çalışanların oranı ise yüzde 60,9’a ulaşıyor..

Araştırmaya göre; yaptıkları işten mutsuz olanlar çoğunlukta, çalışanlara “yaptıkları işe devam edip etmeyeceklerini” sorulduğunda ise; yüzde 54,8’i “Evet”, yüzde 41,8’i ise “Hayır” cevabını verdi.

“Türkiye’nin acil çözülmesi gereken en önemli üç sorunu nedir? sorusuna ise; katılımcıların yüzde 20,3’ü ilk sırada “ekonomi”, yüzde 18,1 ile ikinci sırada “adalet”, yüzde 15,7 ile “eğitim” olduğunu söyledi.

Görüşmeciler, devamında yoksulluk (yüzde 12,5), işsizlik (yüzde 12,4), sığınmacılar (yüzde 11,5), sağlık (yüzde 8,9) yanıtlarını verdiler

Katılımcılara “Yaşam Standardınızı ve beklentilerinizi düşündüğünüzde bir yıl öncesine göre durumunuz daha mı iyi oldu?” diye soruldu, yüzde 82,4’i “daha kötü oldu” yüzde 8,6’sı “aynı kaldı” cevabını verirken, daha iyi oldu diyenlerin oranı sadece yüzde 9,0 olarak ölçüldü.

Görüşmecilerin yüzde 65’i “Sizce durumunuz önümüzdeki yıl daha mı iyi olacak” sorusuna “daha kötü olacak” yanıtını verirken, yüzde 13’ü “aynı kalacak” dedi. “Daha iyi olacağına inancı olanların” oranı yüzde 20,1 olarak tespit edildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Açlık Sınırı 8 Bin 657, Yoksulluk Sınırı 25 Bin 422 Liraya Yükseldi

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da açıklanan veriler gerçeğin öyle olmadığını gözler önüne seriyor. Kasım ayında, açlık sınırı 8 bin 657 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi.

Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Merkezi (BİSAM), Kasım 2022’ye ait açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını açıkladı. Buna göre açlık sınırı kasım ayında 8 bin 657 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi.

Ekonomik kriz ve yoksulluk hızla derinleşirken, BİSAM’ın yayımladığı kasım ayına ilişkin “Açlık-Yoksulluk Araştırması” raporu, ücretler ile açlık ve yoksulluk sınırı arasındaki uçurumun daha da büyüdüğünü gözler önüne serdi.

‘Açlık sınırı 8 bin 657 lira’

BİSAM’ın raporuna göre Kasım 2022’de dört kişilik bir ailenin yalnızca dengeli beslenmek için yapması gereken aylık harcama, yani açlık sınırı 8 bin 657 liraya ulaştı. Söz konusu miktar ekim ayına göre 434 lira artış gösterdi.

‘Yoksulluk sınırı 25 bin 422 lira’

Verilere göre, dört kişilik bir ailenin tüm ihtiyaçları insan onuruna yaraşır biçimde ve yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken harcama, yani yoksulluk sınırı ise 25 bin 422 lira olarak belirlendi. Söz konusu veri, bir önceki ayda 24 bin 513 lira olarak açıklanmıştı.

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı gereksinimlerin fiyat artışları esas alınarak yapılan araştırmada, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için yapması gereken harcama tutarı ise kasım ayına göre 475 liralık artış göstererek 16 bin 765 lira olarak belirlendi.

‘Süt ürünleri için gereken harcama 2 bin 400 lira’

Kasım 2022’de temel gıda ürünlerinden olan süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama bir önceki aya göre 231 lira artarak 2 bin 400 liraya yükseldi. Söz konusu ürünlerde son bir yıllık dönemdeki artış ise bin 514 liraya ulaştı.

Meyve için harcanması gereken tutar kasımda 1 lira azalırken, Kasım 2021’e göre ise 318 lira artarak 620 lira oldu. Sebze harcaması da önceki aya göre 29 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 772 lira artarak bin 112 lira olarak belirlendi.

Kasım ayında bir önceki aya göre 19 lira artarak 883 liraya yükselen ekmek, un ve makarna gibi ürünler için yapılması gereken harcama, son bir yılda 289 lira artış gösterdi. Pirinç ve bulgur harcamaları ekim ayına göre 84 lira artarken son bir yılda ise 357 lira zamlanarak 445 liraya yükseldi. Yağ için yapılması gereken harcama ise 13 lira daha artarak 250 liraya ulaştı.

‘Ulaşım giderleri 4 bin 655 lira’

Ulaştırma harcamaları kasım ayında 4 bin 655 liraya yükselirken, haberleşme harcamaları 687 liraya, eğlence ve kültür harcamaları 593 liraya, eğitim harcamaları 378 liraya, tatil-otel harcamaları bin 504 liraya, çeşitli mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar ise bin 34 liraya yükseldi.

Kasım 2022’de dört kişinin giyim ve ayakkabı harcamaları bin 39 lira, kira dahil barınma harcamaları 3 bin 820 lira, ev eşyası harcamaları 2 bin 265 lira, sağlık harcamaları ise 669 lira olarak belirlendi.

Paylaşın