Cahit Ökmen Kimdir? Hayatı, Eserleri

1963 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Cahit Ökmen, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra uzun yıllar edebiyat öğretmenliği yaptı.

Haber Merkezi / Şiirleri çeşitli dergi ve seçkilerde yer alan Ökmen, 1990 Varlık Dergisi Gençlik Ödülleri Şiir Başarı Ödülü’ne, 1995 Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne ve 1998 Orhan Murat Arıburnu Şiir Ödülü’ne değer görüldü. İlk şiir kitabı Melankolik Masal 1998 yılında yayımlandı. Ankara Radyosu’nda, “Çocuklarla Başbaşa” ve “Tatil Sabahı” adlı programlar için metin yazdı ve seslendirdi.

1999 yılında, TRT-1’de yayınlanan “Güneşi Araladık” adlı televizyon programında şiirle ilgili bölümler hazırladı. Çocuklar için yazdığı şiirlerden oluşan ve Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan Portakal Yıldızı (2017) şairin ikinci şiir kitabı. ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları’nda Türkçe ve edebiyat dersleri koordinatörü görevini sürdüren Cahit Ökmen, Ankara’da yaşıyor ve bir kızı var.

Yapıtları;

Melankolik Masal
öteki

Ödülleri;

Varlık dergisinin Gençlik Ödülü (1990)
Behçet Aysan Şiir Ödülü (1995)

“O tenha arastada”

(iki)
hayatı hayra yorulan bir rüya
gibi hatırlarken… o tenha arastada…
tütsülenmiş kuşlar satardım… küçük ölüm çığlıkları…
kendi kanını alnına süren parmaklar satardım
uzun bir kış uykusunda doğurduğum ve boğduğum parsı
ki avuçlarımda hâlâ boynunun sıcaklığı
ikindi odalarına aynı rengiyle yağarken kar
içimize kırılan evcil yumurtalar satardım

loş arastanın tenhalarında… yağmur geçti
dolu geçti kar geçti hülyamızı satardım
ne gibiydik ölümün buruşuk kadehinde
sanırlar bir çocuğun ruhundaki su gibiydik
o mahur kadehi… o masum suyu satardım
yaralardan koparılmış kabukların kurutulduğu
“sırf unutmak için. unutmak ey kış!”
büyük yalnızlığın sarı sayfalarını satardım
mavi misketlerin cam odalarında bir kelebeği
sularken ölüm… çocuk kovalarındaki ıslak kuma
gömdüğüm gözlerimi satardım

o tenha arastada
camsız kapısız dükkânda

“Zaman çınlaması”

helvada
ölümün açıkmışlığı
susamışlığına
tuzlu gözyaşı

“siyah pelerin üşütüyor bu çocukları hocam”

bir tohumun canını
koklaya koklaya
izini kaybettirmek
kamaşan sularda

“badem ağızları kilitli dede korkut kadınlarının hocam”

ölünün
beşiği sallanıyor
uzun uzun yağıyor
yağmur kuşları

“şekersiz bir çay molası değil bu hocam”

vinçleri boşalan rüzgar
menekşeler dağıtıyor
bulut çarşısında

“ne sormuştunuz giderken hocam
ki yanıtlanmıyor hiç sınav kağıdında”

kulağınızda
güze batmış
körkütük bir
zaman çınlaması.

Paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir