TFF’den Seçim Tarihiyle İlgili Yeni Açıklama: Azınlık Çoğunluğa Tahakküm Edemez

18 Temmuz’da yapılacağı duyurulan seçimli genel kurul hakkında yeni bir açıklama yayımlayan TFF, açıklamasında, “Kongre için ilan edilen tarihin öne çekilmesi için TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerine, yakınlarına, TFF Genel Kurul Üyelerine, kulüplerin sponsorlarına tehdit mesajları gönderen, toplumsal huzura zarar verecek kavgacı bir tavır takınan bu azınlığın, çoğunluk üzerinde tahakküm kurma çabalarına asla izin verilmeyecektir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / TFF açıklamasının devamında, “Görev süremiz boyunca futbol camiası içerisinde hakim kılmaya çalıştığımız diyalog ve iş birliği ortamına zarar vermeye çalışanların kötü niyetli eylem ve girişimleri, bir kez daha sonuçsuz kalacaktır. Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avrupa Şampiyonu olacak Milli Takımın temellerini atan TFF Yönetim Kurulu olarak, 18 Temmuz 2024 tarihine kadar görevimizin başında olduğumuzu bir kez daha Türk Futbol Kamuoyuna saygıyla ilan ediyoruz” ifadelerine yer verdi.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), 18 Temmuz’da yapılacağı duyurulan seçimli genel kurul hakkında yeni bir açıklama yayımladı. TFF’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu; görev süresinin dolmasına 3 yıl kalmasına rağmen 18 Temmuz’da yapılacak TFF Mali Genel Kurulu’nun Seçimli Genel Kurul olarak yapılmasına karar vermiş ve bu kararı kamuoyuna ilan etmiştir.

Süreç içerisinde Süper Lig ve 1. Lig Yayın İhalesi kulüplerimize ciddi bir gelir getirecek şekilde tamamlanmış, harcama limitleri ve yabancı kuralı gibi düzenlemeler kulüp menfaatleri doğrultusunda yeniden belirlenmiştir. Mevcut durumda Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun yanı sıra kurulların da görev sürelerinin bitmesine üç yıl kala, 18 Temmuz’da yapılacak Seçimli Genel Kurul öncesinde yeni sezonla ilgili tüm hazırlıklar mevcut işleyişi aksatmayacak şekilde, eksiksiz hayata geçirilmiştir.

Buna rağmen, tarihinde ilk kez eleme grubunu lider tamamlayarak Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılma hakkı kazanan A Millî Takımımızın turnuva öncesi hazırlıklarını aksatma ihtimalini bile hiçe sayan bazı kulüp yöneticilerinin, tam da Avrupa Futbol Şampiyonası’nın başlayacağı tarihlerde Seçimli Genel Kurul yapma yönündeki ısrarlı çabalarını hayretle izliyoruz.

Gönül verdiği renkler ne kadar farklı olsa da, geçmişte ay-yıldızlı forma söz konusu olduğunda ortak bir paydada buluşmayı görev bilen bir anlayışın aksine, kamuoyunca malum bazı isimlerin kişisel hırs ve menfaatlerini millî menfaatlerin bile üstünde tuttuğuna ibretle şahit oluyoruz. Avrupa Futbol Şampiyonası hazırlıkları kapsamında 4 Haziran’da İtalya, 10 Haziran’da Polonya ile deplasmanda özel maçlar yapacak A Millî Takımımız, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda 18 Haziran’da Gürcistan, 22 Haziran’da Portekiz, 26 Haziran’da Çekya ile karşılaşacak. 14 Temmuz’da da Avrupa Futbol Şampiyonası sona erecek. Seçimli Genel Kurul’un 18 Temmuz’da yapılması kararı, millî takımın yoğun maç takvimi göz önünde bulundurularak alınmıştır. Bir büyük milletin tek yürek olacağı bu tarihlerde kişisel çıkarları uğruna TFF kongresi yapılmasını talep etmek abesle iştigalden daha fazlası değildir.

Turnuvanın başladığı tarihlerde seçim yapmak isteyenler unutmamalıdır ki; Türkiye Futbol Federasyonu olarak birincil önceliğimiz her koşulda ay-yıldızlı formadır. 85 milyonun gururla izleyeceği millî takımımızı Almanya’da yalnız bırakmak pahasına, oyuncularımızın ve teknik heyetimizin moral değerlerini aşağıya çekecek her türlü çabanın önüne geçmek, başlıca sorumluluğumuzdur.

TFF Yönetimi olarak tüm mesaimizi ve enerjimizi Türk Millî Futbol takımının başarısı için harcayacak ve bazı kulüplerimizin yöneticilerinin düştüğü hatalara düşmeyeceğiz. Almanya’da çalınacak ilk düdükten itibaren oyuncularımızın yanında olmak yerine, seçimi Avrupa Futbol Şampiyonası ile eş zamanlı yapma ısrarı, en hafif tabirle bu ülkenin değerlerine uzak düşmektir. Millî değerlerimizden uzak bu beyhude çabayı yüce Türk Milletinin takdirine bırakıyoruz.

Unutulmamalıdır ki; adil, şeffaf ve demokratik bir seçim ortamının tesis edilmesi için tüm adaylara seçime hazırlık için yeterli bir süre tanınması bir zorunluluktur. Aksi durumda aceleye getirilmiş bir seçim ortamı altında yarışacak adayların Türk Futbolunun menfaatlerini temsil edebilme çabaları sekteye uğrayacaktır.

Bizim tüm gayemiz, TFF’de demokratik bir seçimin yapılabilmesi için gerekli şartların sağlanması adına adil ve rekabetçi bir zemin oluşturabilmektir. Seçim sürecini oldu bittiye getirmeye çalışan az sayıda kulüp yöneticisinin bu tutumu tüm kulüplerimizi endişeye sevk etmiş ve bu yaklaşım Türk futbolunu iyiye götürme çabasından çok kaosla beslenenlerin başarısızlıklarını Türk futboluna sıçratma çabası olarak görülmüştür.

Görev süremizin 3 yıl daha devam ettiği bir ortamda bile seçim kararı alarak görev süremizi seçimle sınırlamamızın yegâne sebebi; Türk Futbol ailesinin uzun vadeli çıkarlarını bizden daha doğru şekilde temsil edeceğine inanan adaylara bu iradelerini gösterebilme imkanını sağlamaktır.

Açıkça ifade etmek isteriz ki; Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ve Yönetim Kurulu, 18 Temmuz’da yapılacak seçimli genel kurul öncesinde TFF Genel Kurul Üyelerinin büyük bir çoğunluğunun takdirini ve teveccühünü kazanmıştır.

Bu süreçte diyalog yolunu sürekli açık tutan, 18 Temmuz’da yapılacak seçimli genel kurulun Avrupa Şampiyonası sırasında yapılması için ısrarla çalışanlara imza vermeyen, bize teveccüh gösteren Büyük Türk Futbol Ailesine teşekkür ederiz. Adalet değil ayrıcalık bekleyen azınlığın değil, Türk Futbol Ailesi’nin takdirini önceleyen ve görev süresinin tamamlanmasına 3 yıl varken seçimli kongre kararı alan Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ve Yönetim Kurulu, çalışmalarına ara vermeden devam edecektir.

Yeni sezon öncesi Kulüpler Birliği Vakfı’nın talepleri ve kulüplerimizin menfaati doğrultusunda yayın ihalesi, harcama limitleri, yabancı kuralı gibi kritik tüm konularda hazırlıklarını tamamlamış, adayların sağlıklı hazırlanabilmesi için görev süresinin tamamlanmasına 3 yıl varken 18 Temmuz 2024 tarihinde yapılmak üzere seçimli genel kurul kararı almış ve A Millî Futbol Takımımıza tam konsantre olmuş Türkiye Futbol Federasyonu’na Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında ısrarla acele seçim yaptırmaya çalışılmasının hedefinin TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Yönetim Kurulu olmadığını düşünüyoruz. Tüm Türkiye’nin A Millî Futbol Takımımızla birlikte Avrupa Futbol Şampiyonası’na konsantre olacağı bir dönemde ısrarla acele seçim yapılmasını isteyen azınlığın asıl hedefi ve amacı nedir?

Seçimli Genel Kurul’da oy hakkı olan 324 delegeye sahip ve özerk bir kurum olan Türkiye Futbol Federasyonu’nda, statü gereği olağanüstü kongre çağrısı yapılabilmesi için toplam delege sayısının yüzde 40’ına karşılık gelen 130 delegenin noter onaylı, resmi imzayla TFF’ye çağrı yapması gerekmektedir. Bu durumda olağanüstü kongre kararı alma yetkisi TFF Yönetim Kurulu’ndadır.

TFF Yönetim Kurulu Olağanüstü kongre kararı alması durumunda karardan 30 gün sonra olağanüstü kongre toplanır. Toplanan kongrede seçim kararı alınması için delege sayısının yüzde 50’sinin 1 fazlası olan 163 delegenin onayı gerekir. 163 delege, seçimli olağanüstü genel kurul yapılması teklifini onaylarsa bu durumda özerk TFF statüsü gereği ancak 30 gün sonra bu kez seçimli olağanüstü genel kurul toplanmasına karar verilebilir.

Özetle 1 ayı aşkın bir süredir olağanüstü kongre kararı için yeterli imzayı toplayamamış azınlığın yeterli imzaları toplayabilmesi durumunda dahi seçimli olağanüstü genel kurul için 60 gün süre geçmesi gerekir.

“Azınlık çoğunluğa tahakküm edemez”

Kongre için ilan edilen tarihin öne çekilmesi için TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyelerine, yakınlarına, TFF Genel Kurul Üyelerine, kulüplerin sponsorlarına tehdit mesajları gönderen, toplumsal huzura zarar verecek kavgacı bir tavır takınan bu azınlığın, çoğunluk üzerinde tahakküm kurma çabalarına asla izin verilmeyecektir. Görev süremiz boyunca futbol camiası içerisinde hakim kılmaya çalıştığımız diyalog ve iş birliği ortamına zarar vermeye çalışanların kötü niyetli eylem ve girişimleri, bir kez daha sonuçsuz kalacaktır.

Günü değil geleceği kazanmak için çalışmalarını sürdüren, 2032’de ev sahipliği yapma hakkı kazandığımız Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avrupa Şampiyonu olacak Millî Takımın temellerini atan TFF Yönetim Kurulu olarak, 18 Temmuz 2024 tarihine kadar görevimizin başında olduğumuzu bir kez daha Türk Futbol Kamuoyuna saygıyla ilan ediyoruz.”

Paylaşın

1 Mayıs: Emekçiler, Meydanları Doldurdu

Başta İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Van ve Batman olmak üzere birçok ilde on binlerce kişi emeğin sesini yükseltmek için “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olan 1 Mayıs’ta meydanları doldurdu.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) öncülüğünde bir araya gelen işçi ve emekçiler, Taksim Meydanı’na yürümek üzere Saraçhane Parkı’nda toplandı.

İstanbul Valiliği kararıyla yasaklanan Taksim Meydanı’na çıkan tüm yollar polis tarafından kapatılırken, bazı güzergahlarda ise TOMA araçları bekletildi.

İstanbul’da Taksim’e Saraçhane yönünden çıkmaya çalışan gruplarla polis karşı karşıya geldi. Bozdoğan Su Kemeri girişine gelen kortej burada yolun iki yönü boyunca kurulan polis barikatına takıldı. Korteje önce biber gazıyla ardından da plastik mermi ile müdahale edildi.

Geriye çekilen kortej tekrar barikatlara doğru hareket etti. Polis ise gelen kitleyi ablukaya almak için çember kurdu. Ardından polis de önceki pozisyona geri çekildi. Korteje ikinci kez gazla müdahale edilmesinin ardından polis, ‘toplantınız kanunsuz, derhal dağılın’ yönünde anonsu yaptı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nden (TDB) oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi Saraçhane’deki 1 Mayıs eylemini sonlandırdığını duyurdu.

Ankara

Ankara’da sendikalar, dernekler, odalar, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve baro üyeleri ile yurttaşlar; 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla Ulus’taki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde toplanarak, yağmur altında, kutlamanın yapılacağı Tandoğan (Anadolu) Meydanı’na yürüyüşe geçti.

Yürüyüş esnasında kitle sık sık, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Kuruluş yok tek başına ya hep beraber hiç birimiz” sloganları atılırken, 1 Mayıs yürüyüşünün ana temasını ekonomik kriz oluşturdu.

Yürüyüş sonrası Tandoğan Meydanı’nda başlayan 1 Mayıs kutlamasına CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftçi, Suat Özçağdaş ile Grup Başkanvekili Murat Emir, milletvekilleri Cumhur Uzun, Deniz Demir, Talat Dinçer ve Mustafa Adıgüzel, DEM Parti milletvekilleri Sebahat Erdoğan Sarıtaş, Zeki İrmez, Ferit Şenyasar, Mithat Sancar, Yılmaz Hun ve Zeynep Oduncu da katıldı.

Emek ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşuyla başlayan kutlamalar, Adnan Yücel’in “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” şiirinin okunmasıyla devam etti.

Açılış konuşmalarının ardından DİSK, KESK, TTB, TMMOB tarafından hazırlanan ortak 1 Mayıs açıklaması Kürtçe, Türkçe ve Arapça okundu. Açıklamanın Türkçesini, DİSK İç Anadolu Temsilcisi Birgül Kaya okudu. Ortak basın metninde işçi ve emekçilerin talepleri 10 maddede sıralandı. Bu maddeler şöyle:

“Asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretler artırılmalı, en düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çekilmelidir.
Tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmeli, herkese güvenceli istihdam sağlanmalıdır.
Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalı, faturalar tüm vergilerden muaf tutulmalıdır.
Anayasal hakkımız olan örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Kamu varlıklarının özelleştirilmesinden vaz geçilmeli, eğitim, ulaşım, sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri devlet eliyle ücretsiz verilmelidir.

Sendikalı olma, grev gibi hak arama yolları açık olmadır.
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuk işçiliğine karşı ve çocuk istismarının ortadan kaldırılması için koruyucu tedbirler ivedilikle alınmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi, işyerinde şiddete ve tacize karşı ILO’nun 190 sayılı sözleşmesi derhal uygulanmalıdır.
Gazze’de sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz! Direnen Filistin halkının yanındayız!
Emperyalizme karşı barışı, faşizme karşı halkların kardeşliğini savunarak, Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.”

İzmir

İzmir’de siyasi partiler, belediye başkanları ile temsilcileri, sendikalar, meslek örgütleri Basmane, Liman, Konak, Kültürpark ve Cumhuriyet Meydanı yönünden Gündoğdu Meydanı’na kortejler halinde yürüyüş ile Gündoğdu Meydana’na geldi.

Pankartlar dövizler hazırlayan emekçiler sık sık “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Hak hukuk adalet”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Yaşasın 1 Mayıs alanlardayız”, “Direne direne kazanacağız”, “Taksim’de düşene dövüşene bin selam” sloganları attı.

Mitingde tertip komitesinin hazırladığı ortak metin TÜRK-İş 3’üncü Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak tarafından okundu. Haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı itirazlarını haykırdıklarını belirten Çakmak, “Ekmeğimizin her gün ama her gün küçüldüğü; gelirde, vergide ve ülkede adaletsizliği arttığı, hak ve özgürlüklerimizin alabildiğine kısıtlandığı bu süreçte, itirazlarımızı Cumhuriyetin ikinci yüzyılında buradan yani 1 Mayıs meydanlarından başlatıyoruz” dedi.

Ücretli çalışanların geçim ve yaşam şartlarının her geçen gün zorlaştığını vurgulayan Çakmakçı, daha yılın ilk aylarında vergi oranlarının yükseldiğini, asgari ücret artışlarının enflasyon karşısında etkisini yitirdiğini söyledi. Çakmakçı, kadın işsizliği, güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz, şiddet ve mobbingin her geçen gün arttığına dikkati çekti.

Sermaye düzeninin yarattığı ağır tahribata ses çıkarılmaması için baskı rejimlerin desteklendiğini dile getiren Çakmakçı, şunları belirtti: “Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Emperyalistlerin yürüttüğü savaşlar sonucu yerinden yurdundan edilen mültecilerle büyük bir insanlık krizi yaşanıyor. Gözümüzün önünde Çocuklar ölüyor, öldürülüyor, insanlar, doğa katlediliyor. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin işler hale gelmesi için eşitlik, demokrasi ve adalet için inatla, ısrarla ve kararlılıkla mücadeleyi sürdüreceğiz.”

Çakmakçı, daha sonra taleplerini şöyle sıraladı:

Emeğin sömürülmediği,
Sendikal hak ve özgürlüklerin engellenmediği,
Grev hakkının yasaklanmadığı,
Herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu,
KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği,
Ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halkımıza ve emekçilere kesilmediği,

Emperyalist güçlerin yarattığı savaşların hiç olmadığı,
Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, barış ve kardeşliğin hakim olduğu
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,
Çocuk istismarının ve çocuk işçiliğinin olmadığı,
Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak sayılmadığı,
Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.”

Miting, konuşmaların ardından grup Moğollar’ın konseriyle sona erdi.

Van

KESK, DİSK, Van Barosu, Van-Hakkari Tabip Odası, Diş Hekimleri Odası ile Türk Mimar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) öncülüğünde “Emek bizim söz bizim” şiarıyla düzenlenen 1 Mayıs Van Bölge Mitingi yürüyüş korteji ile başladı.

Binlerce emekçi sabah saatlerinde Günpaş AVM önünde bir araya geldi. “Biji Yeke Gulane/ Yaşasın 1 Mayıs” sloganları atan emekçiler, ardından mitingin yapılacağı Musa Anter Parkı’na doğru yola çıktı. Sendika, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı kortejin en önünde ise Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) yer aldı. “Susturamayacaksınız” pankartı ile yürüyen özgür basın emekçileri, “Özgür basın susturulamaz” sloganı attı.

Mitingde KESK EŞ Genel Başkanı Ahmet Karagöz, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Neslihan Şedal, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ile DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğullları birer konuşma yaptı.

DİSK Genel İş Van Şube Başkanı Ömer Tekin yaptı. Tekin, şunları söyledi: “On yıla yakındır irademiz gasp edildi. Bu süre içerisinde binlerce arkadaşımız işten atıldı. Sendikalara sahip çıkan halka teşekkür ederim. 1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin, yoksulların bir araya geldiği emek ve demokrasi taleplerini haykırdığı mücadele günüdür. Emek sömürüsüne ‘hayır’ deme günüdür. Yılmayacağımızı haykırıyoruz. İnsanca yaşam koşulları için taleplerimizi ısrarla haykırmaya devam edeceğiz. Daha iyi bir gelecek umuduna sarılacağız. Karanlığa karşı üzerimize düşeni yapacağız. Demokrasi ve emekten yana bir yönetime ihtiyacımız bar. 31 Mart bunun için bir fırsattı. Sendikal hak ve özgürlükler, demokrasi için mücadelemize devam edeceğiz.”

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Neslihan Şedal, “Özgür ve demokratik toplumlar emekle örüldü. Emeğimiz üzerine kirli politikalar yürütülüyor. En kutsak değer emekçilerin ve gençlerin emeğidir. Emek mücadelesini sürdüreceğiz. Kirli politikalarla birçok emekçi arkadaşımız işinden edildi. KHK’liler ve emek mücadelesi verenler kalacak, siz gideceksiniz. Kadınlar ve gençlerin emeğini gasp etmek istiyorlar ama 31 Mart’ta da gösterdik, emeğimize sahip çıkacağız, şehrimize sahip çıkacağız. Bu alanı emeğin direnişi alanına çevirelim ve direnişimizi emekle süsleyelim. Yaşasın 1 Mayıs” diye konuştu.

İstanbul’da Taksim Meydanı’na yürümek isteyen emekçilerin engellendiğini vurgulayan KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, şunları söyledi: “Taksim’e yürüyen, adalet ve barış diyen emekçilere etten bir duvar örüldü. Yoldaşlarımıza biber gazı ile saldırılıyor ve gözaltına alınıyor. Bunu Van’dan protesto ediyoruz” dedi. Karagöz’ün konuşması sırasında sık sık ‘Her yer Taksim her yer direniş’ sloganları atıldı.

Karagöz “İradesine sahip çıkan Van halkını saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, Aleviler, Kürtler, hepiniz hoş geldiniz. Ankara Gar Meydanı’nda katledilen , Suruç’ta, Diyarbakır’da katledilen barış güvercinlerini saygıyla anıyorum. Musa Anter, Uğur Mumcu, Deniz Poyraz’ı aramızdan aldılar. Berkin Elvan’ı, yeşil gözlü Veyselimizi, Ceylan Önkol’u katlettiler. Sürgünde hayatını kaybeden Ahmet Kaya, Yılmaz Güney ve Nazım Hikmet’i anıyorum” dedi.

Barış ve adalet vurgusu yapan Karagöz, şöyle devam etti: ‘En güzel şiirimiz barıştır. Savaşa karşı barışı , ölüme karşı yaşamı savunmak için buradan mesaj verelim. Barış Annelerine, Cumartesi Annelerine buradan selam olsun. KHK’lılar bizim onurumuzdur. Görevlerine iade edilene kadar yanlarında olacağız. Bir selam da Demirtaş’a, Yüksekdağ’a, Can Atalay’a, Osman Kavala’ya olsun. Halkın iradesini yok sayanlara yazıklar olsun diyoruz.

Kendi yarattığı kriz, emekçilere işçilere ödetiliyor. Bütün faturalar bizlere kesiliyor. Ülkenin kaynakları yandaşlara peşkeş çekiliyor. Emekçilere tasarruf tedbirleri uygulanıyor. 31 Mart’ta emekçiler ‘yeter’ dedi. Vanlılar iki defa ‘yeter’ dedi. Siz Van halkını kutluyorum. Bizi kapıkulu askeri olarak görenlere, yoksulluğu dayatanlara yazıklar olsun.

Örgütleneceğiz , büyüyeceğiz. Çocukların eğitimden mahrum bırakılmadığı, anadilde eğitim gördüğü bir Türkiye istiyoruz. Düşüncenin suç olmadığı bir Türkiye istiyoruz. Eşitlikçi özgürlükçü bir gelecek için bugün buradayız. ‘Jin, jiyan, azadi’ demek için bugün buradayız. Kürt sorunun çözümü için buradayız. Cezaevlerindeki antidemokratik uygulamalara karşı buradayız. Umudu, mücadeleyi, dayanışmayı büyütmek için buradayız. Yaşasın 1 Mayıs, Bijî 1 Gulan.”

İstanbul’da emekçilerin Taksim Meydanı’nda kutlama yapmasının engellenmesini eleştiren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır da “Serhat’tan, Van’dan Taksim’e selam gönderiyoruz. Alın teri ile mücadele eden insanlarla el ele vereceğiz, zulümlerini yeneceğiz. Emekçiler kimseye boyun eğmedi. 31 Mart’ta Türkiye ve Kürdistan’daki emekçiler bir mesaj verdi. İktidar için Kürtler, demokratlar düşman görüldüğü gibi emekçiler de öyle görülüyor.

Çare var. Çare; Kürt ve Türk halkının ittifakıdır, emekçilerin ittifakıdır. El ele vereceğiz haklarımızı alacağız, özgürlüğümüzü güçlendireceğiz. 31 Mart’ta Van halkı nasıl bu zulüm karşısında durduysa Türkiye’deki emekçiler bir araya geldiğinde bu zulüm yıkılacak. Birlik ve ittifakımızı yükselteceğiz. İktidarlar ve devletler sermayeye, çetelere destek veriyor, emekçilere düşman. Bir olursak bu talanı yeneceğiz” dedi.

Özgürlük ve barış vurgusu yapan Bayındır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan’da talan, derin bir düşmanlık var. Türkiye’de de var. Dünyada da böyle. Kürdistan doğası talan ediliyor, 3-5 sermayedara peşkeş çekiliyor. Bizim alın terinizden çaldılar. Bu zalimler karşısında köylü, emekçi, kadın, genç el ele vereceğiz, bu zulme son vereceğiz. AKP-MHP ittifakı, Ankara Meydanı’nda hakkı için bir araya gelen insanlara saldırdı ve 102 insan hayatını kaybetti.

Bu iktidar en büyük düşmanlığı işçi ve emekçilere yapıyor ama bu bizim kaderimiz değil. Ölümü, açlığı kabul etmiyoruz. Kalkacağız, emeğimiz ve hakkımız için. Kürt meselesi demokratik yollarla çözülmediği sürece talan ve kriz sürecek. Bu yüzden emekçiler ‘hayır’ diyor. Kürt sorununun çözümünü istiyorlar, tecridi kabul etmiyorlar. Bu ülkeye özgürlük gelsin istiyorlar. Kürt sorunu çözülmezse savaş politikaları sürecek. Bu kirli bir savaş. Emekçi ve işçiler olarak özgürlük ve barış için bir araya geleceğiz.”

Van’da düzenlenen 1 Mayıs bölge mitinginde son konuşmayı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yaptı. İstanbul’da Taksim Meydanı’na yürümek isteyenlere polisin gaz ve biber gazıyla engel olmasını hatırlatan Hatimoğulları şöyle konuştu:

“Haklarımız, işimiz, aşımız, ekmeğimiz ve barış için buradayız. Meydanlarda direnenlere selam olsun. Soma’da İliç’te iş kazalarında kaybettiğimiz işçi kardeşlerimize selam olsun. AKP başta Kürt halkına, halkalara, inançlara, işçilere, kadınlara hesap verecek. Bugün Taksim’de gazla müdahale etmişler. Van’dan Taksim’e direnişin köprüsünü kurmak için alkışlarla destek olalım. Türkiye’de 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. AKP, işçi ve emekçilere açlığı reva gördü. Grev hakkına göz diktiler” dedi.

31 Mart yerel seçimlerinde değinen Hatimoğulları, “Muhalefetin üzerindeki ölü toprağı bu seçimlerde biraz daha kalktı. Muhalefetin örgütleneceği, alana çıkacağı fırsatın kapısı açıldı. Özellikle Kürdistan’daa açlıktan dolayı gençlerin göç yolunu tuttuğunu biliyoruz. Mevsimlik işçilerin, kadınların çektiği acıları, emeklerinin nasıl sömürüldüğünü iyi biliyoruz. Ülkenin varlıkları beşli çeteye peşkeş çekildi. Herşeyi özelleştirdiler. Muhalif emekçileri ihraç ettiler. KHK’lıların direngen duruşlarını selamlıyoruz” diye konuştu.

İktidarın savaş politikalarını eleştiren Hatimoğulları, “Ekmeğimizin küçülmesinin en büyük nedenlerinden biri devam eden savaş politikalarıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü konusundaki taleplerimize silah ve tankla cevap verdi bu iktidar. Soğan pahalı diyen bir kadına, ‘merminin fiyatını biliyor musun?’ dedi cumhurbaşkanı. Biz mermi fiyatını bilmek istemiyoruz çünkü savaş istemiyoruz.

Kürt sorunu barışçıl yöntemlerle çözülürse devasa bütçeler işçiye, emekçiye kalır ve ekmeğimiz büyür. Türk ve Kürt işçileri birbirinden ayrılıyorlar. Oysa bütün halkların emeği eşit bir şekilde küçülüyor. İşçilerin, emekçilerin arasındaki dayanışmayı ortadan kaldıran bu iktidara karşı dayanışmayı daha da büyütmek lazım. Birlikte aç kalıyorsak birlikte mücade etmemiz lazım. Barış diyoruz. Bir kez daha haykırıyoruz. Yaşasın işçilerin birliği, direnişi” dedi.

Batman

Bölge illerden Batman mitingine katılan emek örgütleri ve siyasi parti temsilciler Turgut Özal Bulvarı’nda bir araya geldi. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Döne Gevher ve Petrol İş Batman Şube Başkanı Veysel Kartal’ın konuşmacı olarak yer aldığı miting için bir araya gelen binlerce kişi sloganlarla yürüyüşe geçti.

8 Mart Kadın Parkı’nda gerçekleşen mitinge Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Devrim Demir’in yanı sıra pek çok DEM Partili belediye başkanı da katıldı.

DEM Parti Milletvekilleri Halide Türkoğlu ve Beritan Güneş, Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ve Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Devrim Demir, Batman’da 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. DEM Partili kadınlar, ‘jin, jiyan, azadi’ (kadın, yaşam, özgürlük’ yazılı mor pankartla yürüdü.

Katılımcıların selamlanmasından sonra demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından tertip komitesi sahneye çıkarak emekçileri selamladı.

Tertip komitesi adına konuşan Petrol İş Şube başkanı Veysel Kartal, insanca yaşamak ve sömürüye karşı ses çıkarmak amacıyla bir araya geldiklerini vurguladı. Kartal, “Bugün emekli ücretine ve asgari ücrete gelen zamlar erimiştir. İşçiler ve kamu emekçileri için bıçak kemiğe dayanmıştır. Derhal yoksulluğa itilen işçileri koruyacak önlemler alınmalıdır. Ancak tam aksi yapılmakta ve ‘kemer sıkma politikası uygulayın’ denmektedir. Tüm emekçilere gittikçe güvencesiz koşullar dayatılıyor. Hiç olmadığı kadar beyin göçü yaşanıyor. İşçi ölümleri ile adeta katliamlar yaşanıyor. Hal böyleyken cebimize göz dikilmektedir. Bizler bodro mahkumu olmayı reddediyoruz. Vergiler az alandan az, çok alandan çok şekilde derhal düzenlenmelidir. Bizleri karanlıktan çıkaracak olan 1 Mayıs meydanlarında ortaya çıkan iradedir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç sayılmadığı, aydınlık bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kapitalizme ve yoksulluğa karşı direneceğiz” diye konuştu.

KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyun ise miting için kente emekçilerin Batman girişinde bekletilmesini eleştirdi. Koyun, şunları söyledi: “Tüm engellemelere rağmen Kürdistan’da bir araya gelen tüm emekçilere selamlarımı iletiyorum. Taksim’e selam olsun. Meydanları da alanları da özgürleştiren emekçilere selam olsun. Her sabah yoksulluğun artığı bir güne uyanıyoruz. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç çalışandan biri kayıtsız çalıştırılıyor. Çocuklarımızın geleceği ÇEDES projeleri ile karartılıyor.

Kürdistan’da tarımı bitiren güvenlikçi politikalar nedeniyle çiftçiler yine yollarda. Göçmenler asgari ücretin altında kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Bir gecede KHK’larla işimizden ediliyoruz. İşimizi, aşımızı, emeğimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Her gün ortalama beş canımız iş cinayetleri ile aramızdan ayrılıyor. En temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor. Hasta tutsaklar olmak üzere siyasi tutsaklar tahliye edilmiyor.

Cezaevleri yine direniş alanına dönüyor. Umut yine biziz. Yeter ki hep birlikte mücadeleye olan inancımızı daha da yükselterek barışın, demokrasinin hakim olduğu bir ülke için omuz omuza verelim. Umudunuzu kaybetmeyin, mücadeleyle kalın. Bijî tekoşîna kedkaran (yaşasın emekçilerin direnişi)” dedi.

DEM Parti Batman İl Eşbaşkanı Mustafa Mesut Tekik, iktidarın savaş politikalarını eleştirdi. Tekik, “Bazı sendikalar, yoksulluk ve açlık varsa ve Kürdistan’da hat safhadaysa bunu talanla gerekçelendiriyorlar. Evet bir nedeni elbette ki ülkeyi yönetenlerin talan ve gaspıdır ancak bunların en büyük sebebi ise 40 yıldır topraklarımızda yürütülen hegemonik ve militarist politikalardır. Demokrasinin rafa kaldırıldığı, tüm kaynakların savaşa harcandığı bir süreçte, tüm bu uğursuz politikaların karşısında direniyoruz, mücadele ediyoruz.

Bizler DEM Parti olarak sesimizi ülkeyi yönetenlere duyurmak istiyoruz. Savaş tamtamlarının çalınacağı bir sürecin arifesindeyiz. Bunu barışsevenler olarak asla istemiyoruz ve mücadelemizi bu uğursuz politikalar karşısında sürdüreceğiz. Türkiye’de mücadele eden emekçilere sesleniyorum. Yoksulluğu, açlığı zikrederken, bu savaş gerçekliğini unutmayın. Kaynakların nereye harcandığın vurgusunu yapın, Türkiye halklarını aydınlatın” dedi.

Batman’daki 1 Mayıs bölge mitinginde son konuşmayı DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar yaptı. Uçar, “1 Mayıs ahlaki politik toplumu yaşatmanın, özgür ve onurlu bir yaşamın adıdır. Bu ülkede yaşayan bütün işçiler, kadınlar, gençler karşılaştıkları baskıya karşı geri adım atmadılar. Bugün, bütün kolluk güçleri savaş varmış gibi İstanbul’a konumlandı. Karşısında işçiler, bu ülkeyi var edenler vardı. İşçilerin ve emekçilerin en büyük mücadelesi eşitlik talebidir. Bütün engellemelere rağmen Kurdistan’ın bütün illerinden işçiler, emekçiler, gençler ve onurlu yaşam isteyenler buraya geldi. Her birimiz kendi emeğimizle buralara geldi” dedi.

Ekonomik kriz ve yoksulluğa değinen Uçar, “Bu ülkede 3.5 milyon çocuk yatağa aç giriyor. Bunun sebebi kimdir? AKP-MHP iktidarıdır. Bu ülkedeki çözümsüzlük, AKP’nin tercihidir. 22 yıllık AKP iktidarında 33 bin işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Kiralık işçilik, mevsimlik işçilik diye işçinin emeğini sömüren iş alanları yarattılar. Türkiye çalışma süresinin en uzun olduğu bir ülke ve dünya sıralamasında ikinci. Peki bu işçiler ne kadar maaş alıyor? 17 bin 2 TL. Bu ülkenin emekçilerine, işçilerine hiçbir faydası olmayan sarayın, bir dakikalık gideri 17 bin 83 TL. Kendilerinin bir dakikalık giderlerini bu halka bir aylık gider olarak veriyorlar. Türkiye’de işçilerin sadece alın teri dökülmüyor, kanı dökülüyor. Güvencesiz koşullarda çalıştıkları için işçiler yaşamını yitiriyor” diye konuştu.

İktidarın savaş politikalarını eleştiren Uçar, “Ülke kaynakları savaşa aktarılıyor. Bu savaş işçilerin, emekçilerin savaşı değil. Ancak iktidar işçilerin, emekçilerin emeğini savaşla heba ediyor. Bugün yaşanan ekonomik kriz, insanların baş başa bırakıldığı açlık; savaş politikalarından ve bu iktidarın Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünden ayrı değildir. Kürt gerçekliği bu coğrafyanın en eski ve en değerli gerçekliğidir. Savaşarak değiştiremediniz, inkar ederek değiştiremediniz, bundan sonra da değiştiremezsiniz” diye konuştu.

İktidarın Kürt sorununu çözümsüzlüğe ittiğini vurgulayan Uçar, “15 gün boyunca Büyük Özgürlük Yürüyüşü düzenledik. Kürdistan’da kent kent, mahalle mahalle, sokak sokak ziyaret yaptık. Halkımızla demokratik çözüm imkanlarını konuştuk. Milyonlarca insan, Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununda irade olduğunu haykırdı. Demokratik çözüm noktasında Sayın Öcalan’ın ne kadar önemli bir rol üstlendiğini biliyorlar.

Ama çözümü değil, savaşı tercih ediyorlar. Mücadelemiz bir olursa, bu ülkeyi emeğin ve özgürlüğün ülkesi yapabiliriz. Savaş politikalarıyla ayakta durmaya çalışan, Kürt sorunun çözmeyen bu iktidara, ve kayyımlara 31 Mart’ta Kürdistan halkı seçimde çok güçlü bir cevap verdi. Bu mesaj hem muhalefete hem de iktidara. Önümüzdeki tek yol var. Bundan sonra tek ses olmalı ve ortak mücadele yürütmeliyiz” dedi.

Uçar’ın konuşmasından sonra Azad müzik grubun sahne almasıyla Batman’daki kutlamalar sona erdi.

Gaziantep

Gaziantep DİSK, KESK, TÜRK İŞ, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği, CHP, DEM Parti, EMEK Partisi, Türkiye İşçi Partisi, BİRTEK-SEN, SOL Parti’nin yer aldığı kutlamaya binlerce işçi katıldı. Kutlama, Eğitim Sen Öğretmen Grubu’nun müzik dinletisiyle ve halaylarla son buldu.

İşçiler adına konuşma yapan Başpınar Halı dokuma işçisi Mikail Kılıçalp şunları söyledi: “Bu kentin patronları, zenginleri çocuklarına daha reşit olmadan milyonluk lüks arabalar alırken, başka ülkelere tatillere gönderirken, biz çocuklarına oyuncak bir araba bile alamayan, oyun çağındaki, okul çağındaki çocuklarını işe gönderen Başpınar işçileriyiz.

Çünkü fabrikalarda sömürdükleri emeğimiz, alınterimiz bu kentin patronlarına yetmiyor. Çünkü çocuklarımızı okutacak, insanca yaşamaya yetecek bir ücret veremeyecek kadar çok paraya ihtiyaçları var. Çünkü doymak bilmiyorlar! Emeğimizi, etimizi, kanımızı, ömrümüzü yedikçe semiriyor, semirdikçe daha çok sömürmek istiyorlar. İşte bu yüzden, bizim emeğimiz, etimiz, kemiğimiz yetmediği için, çocuklarımızı da atölyelerde, adı okul olan MESEM’lerde etiyle kemiğiyle çocuk işçi olarak patronların hizmetine sunuyoruz.

Biz Başpınar işçileriyiz! Bu Marka şehrin, ihracat rekorları kıran bu şehrin bütün zenginliklerini üreten, taşında, toprağında emeği, alınteri ve kanı olan ama o zenginlikten payına sadece sefalet düşen işçileriz. Biz Başpınar işçileriyiz! Bizi bu şehrin lüks merkezlerinde, mekânlarında göremezsiniz bizi.”

EMEK Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ise şöyle konuştu: “Bu 1 Mayıs özellikle Şimşek Programı ile işçi ve emekçilere savaş açan iktidara karşı işçilerin, emekçilerin mücadele programını ortaya koyduğu bir 1 Mayıs oluyor. Enflasyon altında ezilen, işsizlik tehdidiyle karşı karşıya kalan, ağır çalışma koşullarıyla çok zorlu bir çalışma hayatının içinde, ekmek parası kazanmaya çalışan işçiler bugün 1 Mayıs alanında Şimşek Programı’nı kabul etmeyeceklerini ortaya koydular.

Elbette ki iş, ekmek ve özgürlüğün yanı sıra aynı zamanda Ortadoğu’daki savaşa karşı da burda sloganlar yükseldi. Antep’teyiz, Başpınar işçileri onlara sefalet ücreti dayatan patronlara 1 Mayıs alanında şu mesajı verdiler: ‘Biz buradayız, birlikteyiz, güçlüyüz.’ Önümüzdeki dönem bu birliği güçlendirmek için yan yana olmaya devam edeceğiz.”

Manisa

Manisa Emek, Barış ve Demokrasi Platformu, tarafından düzenlenen 1 Mayıs mitingi için yurttaşlar, Yunusemre ilçesi Sultan Cami önünde toplanarak Manisa Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş boyunca “Yeni bir başlangıç için emek için gelecek bizim”, “8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz” pankartları taşınırken sık sık “Savaşa hayır barış hemen şimdi” ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı.

Yüzlerce yurttaşın katılımıyla Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan mitingde Tertip Komitesi adına Eğitim Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet Ramazan konuştu. Ramazan, “Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürle, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor. Ülkemizde İşsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri, kadınlarda ise her üç kadından biri işsiz. Bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil. Bu düzene artık yeter diyoruz. Bizler; emeğin sömürülmediği, herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin olduğu ve eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu bir ülke istiyoruz” diye konuştu.

Muğla

Muğla 1 Mayıs Tertip Komitesi, tarafından kentte yapılan miting için yurttaşlar Muğla Akyol Pazar Yeri’nde toplanılarak, Sosyo Kültürel Alan’a yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşte “Yaşam: toprak, hava, su ve güneşle. İnsanca yaşam: Örgütlü mücadeleyle” ve “Özgür ve eşit bir yaşam kuracağız” pankartları taşınırken, sık sık “Yaşasın 1 Mayıs, Bijî Yek Gulan”, “Taksim’e bin selam mücadeleye devam” ve “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganları atıldı ve cezaevlerindeki siyasi tutsaklara selam yollandı.

Mitingde komite adına KESK Dönem Sözcüsü Abidin Çelik ve Genel İş işyeri temsilcisi Feriştah Kaşıkçı Atasever konuşma yaptı. Okunan metinde, “Şimdi meydanlarda olmanın, korku imparatorluğuna teslim olmayan milyonlar olduğumuzu, emeğimizin hakkını alacağımız günleri ellerimizle kuracağımızı, bugünden yarına yaşamı örgütlemenin kararlılığını haykırmanın zamanı. Yaşam alanlarını yok etmesine karşı doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağları’ndan Akbelen’e, Akkuyu’dan Deştin’e, Cerattepe’den Kızılcabük’e Munzur’dan Köyceğiz’e savunuyoruz. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme 86 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var” ifadeleri yer aldı.

Dersim

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu ve sendikaların öncülüğünde 1 Mayıs İşçi Bayramı Seyit Rıza Meydanı’nda kutlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren işçi, emekçi ve sendikacılardan oluşan yurttaşlar bayraklar ve flamalarla toplanma noktası olan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Kutlamalara Dersim Eş Başkanları Birsen Orhan ile Cevdet Konak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il ve ilçe yöneticileri katıldı. Alkış ve zılgıtlarla yürüyen kitle sık sık “Her yer direniş, her yer Taksim”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Jin Jiyan Azadi” sloganları attı. Yürüyüş, 1Mayıs’ın kutlanacağı Seyit Rıza Meydanı’nda son buldu.

Seyit Rıza Meydanı’nda program özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşu ile başladı. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Dersim Şube Başkanı Mehmet Aşkın, “Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyorlar. Her krizin faturası bizlere kesiliyor. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsizdir. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor” dedi.

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan EMEK Partisi Dersim İl Başkanı Ergin Tekin, Türkiye’nin dünyada işçi haklarında en kötü olan 10 ülkeden biri olduğunu hatırlattı. Kamu bütçelerinin eğitim ve sağlığa değil de, savaşa gittiğini vurgulayan Tekin, “Kapitalistler ve hükümetleri ücret artışını, sözde enflasyonu azdırır gerekçesiyle kabul etmiyor, kamu harcamalarını kısıp eğitim ve sağlığa giderek daha az bütçe ayırıyor. Ama iş silahlanmaya gelince kesenin ağzını açıyor. Silahlanmada sınır tanımıyor, savaş bütçelerini artırıyorlar. Bloklaşan emperyalistler arasındaki rekabet şiddetleniyor ve hegemonya çatışmaları silahla sürüyor. Üreticileri olan tekelleri zenginleştiren füze, tank ve uçaklar bizim vergilerimizle üretiliyor. Ukrayna savaşında olduğu gibi, savaş enerji ve tahıl fiyatlarını uçuruyor. Milyonlarca emekçi savaş, açlık ve yoksulluk nedeniyle göç yollarına düşüyor” şeklinde konuştu.

Bölgede yaşanan çatışmalar için tekrardan askeri üslerin kullanılmasının gündemde olduğunu söyleyen Tekin, şunları söyledi: “Kürt meselesinin çözümüne dair hiçbir adım atılmıyor. Halkların bir arada eşit bir şekilde yaşamasının önüne engeller konmaya ve inkârcı politikalar devam ettiriliyor. Başta işçi sınıfımız olmak üzere, her milliyetten halklarımız Kürt sorununun çözümü için mücadeleyi büyütmelidir. Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, göçün ve savaşın en çok yaşandığı bir ilde yaşıyoruz ve bütün bu saldırılara karşı başta Dêrsim olmak üzere, tüm ülkede ve dünyada barış, eşitlik, özgürlük, ekmek ve adalet mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz. Zamlara hayır demek, savaşa karşı barışı savunmak, kıdem tazminatımıza dokundurmamak, insanca yaşamak ve çalışmak için her günümüzü 1 Mayıs’a çevirme zamanıdır.”

Ardından söz alan Dersim Belediye Eş Başkanı Birsen Orhan, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamak için direnenlerin selamladı. Orhan, umudu yeniden yeşertmek için meydanlarda toplandıklarını iktidarında bundan koktuğunu söyleyerek, “Savaşa, sömürüye ve talana karşı yaşasın 1 Mayıs” dedi.

Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ise, şunları söyledi: “4 Mayıs 1937 Dersim Soykırımı’nın fermanının yazıldığı bir gündür. 40 bin insanımızın katledildiği, toprağa düşenlerimizin soykırıma uğradığı bir gündür. Mücadelemizde yaşayacakları anıların karşısında saygıyla eğiliyoruz. 1 Mayıs demokratik bir anayasanın, demokratik bir Türkiye’nin tüm halkların özgürce onurlu bir barış içerisinde yaşayacağı bir yaşama vesile olsun” dedi.

Konuşmaların ardından 1 Mayıs İşçi Bayramı, çekilen halaylarla kutlandı.

Paylaşın

Parry Romberg Sendromu Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Parry Romberg sendromu, yüzün yarısındaki cilt ve yumuşak dokuların yavaş yavaş ilerleyen büzülmesi (atrofi) (hemifasiyal atrofi) ile karakterize, nadir görülen, edinilmiş bir hastalıktır.

Haber Merkezi / Nadir durumlarda yüzün her iki tarafı da etkilenir. Bazı kişilerde atrofi, genellikle vücudun yüz atrofisi ile aynı tarafındaki uzuvları da etkileyebilir.

Parry Romberg sendromunun şiddeti ve spesifik semptomları kişiden kişiye oldukça değişkendir. Bazı kişilerde nörolojik anormallikler veya gözleri veya dişleri etkileyen anormallikler dahil olmak üzere ek semptomlar potansiyel olarak gelişebilir.

Parry Romberg sendromu genellikle yaşamın ilk on yılında veya ikinci on yılın başlarında ortaya çıkar, ancak yetişkinlikte de ortaya çıkar. Parry Romberg sendromlu bireylerin çoğunda semptomlar 20 yaşından önce görülür.

Parry Romberg sendromunun kesin nedeni bilinmemektedir ve bilinmeyen nedenlerle rastgele (ara sıra) ortaya çıktığı görülmektedir. Teşhis belirti ve semptomlara dayanmaktadır.

Şu anda herhangi bir tedavisi ya da spesifik bir tedavisi bulunmamaktadır. Parry Romberg sendromunun tedavisi, etkilenen her kişide görülen spesifik semptomlara yöneliktir.

Parry Romberg sendromunun semptomları, ilerlemesi ve ciddiyeti kişiden kişiye oldukça değişkendir ve hafif ila şiddetli arasında değişir. Etkilenen bireylerin aşağıda tartışılan semptomların tümüne sahip olmayacağını unutmamak önemlidir. Daha hafif semptomları olan bireylerin, ciddi şekilde etkilenen bireylerden çok daha yaygın olduğu görülmektedir. Etkilenen bireyler, doktorları ve sağlık ekibiyle kendilerine özgü vakalar ve ilgili semptomlar hakkında konuşmalıdır.

Parry-Romberg sendromunun karakteristik semptomu, yağ, deri, bağ dokuları, kas ve bazı kişilerde kemik dahil olmak üzere yüzün çeşitli dokularının incelmesi veya büzülmesidir (atrofi). Atrofinin derecesi, hafif, zar zor algılanabilen değişikliklerden, yüzün bir tarafının “içeriye çökmüş” göründüğü önemli asimetriye kadar geniş bir yelpazede değişebilir. Atrofik değişikliklerin ilerlemesi de değişebilir.

Yüz atrofisi, durmadan önce uzun yıllar boyunca yavaş yavaş ilerleyebilir. Atrofinin ilerlemesi durursa, yaşamın ilerleyen dönemlerinde ara sıra yeniden etkinleşebilir, ancak bu nadirdir. Diğer insanlarda atrofi süresiz olarak ilerleyebilir. Bazı insanlarda, Parry-Romberg sendromu erken yaşta başladığında, ilerlemenin, yaşamın ilerleyen dönemlerinde başladığı duruma göre daha hızlı hızlandığı görülmektedir.

Parry Romberg sendromuyla ilişkili ilk yüz değişiklikleri genellikle üst çene kemiğinin (maksilla) üzerindeki yanak bölgesi gibi yüzün orta kısmına yakın bir yerde veya burun ile dudağın üst köşesi arasında meydana gelir. Hastalık süreci devam ettikçe genellikle yüzün üst kısmı (örneğin göz çevresi, kaş ve kulak çevresi), ağız açısı ve alt çene kemiği (mandibula) etkilenir. Bazı kişilerde çenenin yarısı da etkilenebilir.

Pek çok kişinin alnında veya kafatasının üst kubbeli kısmında, gözü (yörünge) ve/veya alt çene kemiğini (mandibula) barındıran kemik boşluğunda olağandışı bir kemik çöküntüsü veya çukuru vardır.

Bazı kişilerde yüzün bir tarafındaki atrofik değişikliklerin yüzün diğer tarafındaki normal, etkilenmemiş ciltle buluştuğu bölgede bir “çizgi” oluşabilir. Bazı insanlarda bu “çizgi” çok belirgin olabilir ve alından aşağıya doğru dikey veya çapraz olarak uzanabilir. Anormal cilt kalınlaşır ve sertleşir (skleroz). Bu duruma lineer skleroderma “en coup de sabre” (LSCS – Fransızca’da ‘kılıç kesimi’ anlamına gelir) adı verilebilir ve izole bir bulgu olarak kendi kendine ortaya çıkabilir.

Tıbbi literatüre göre, LSCS ya Parry Romberg sendromuyla büyük ölçüde örtüşen ayrı bir bozukluktur ya da esasen aynı bozukluktur (yani bir hastalık sürecinin veya hastalık spektrumunun farklı ifadeleri).

LCSC ve Parry Romberg sendromunun kesin ilişkisi tam olarak anlaşılmamıştır ancak ikisinin sıklıkla birlikte ortaya çıktığı açıktır. Başında veya boynunda lineer skleroderma bulunan kişilerin yaklaşık üçte birinde Parry-Romberg sendromu vardır

Parry Romberg sendromunun nedeni bilinmemektedir ve bilinmeyen nedenlerle rastgele (ara sıra) ortaya çıktığı görülmektedir. Sempatik sinir sisteminin anormal gelişimi veya inflamasyonu da dahil olmak üzere bozukluğun gelişimini açıklamak için farklı teoriler öne sürülmüştür; viral enfeksiyonlar; beyin ve beyni kaplayan zarların (meninks) iltihaplanması (meningoensefalit); travma; kan damarı oluşumundaki anormallikler (anjiyogenez); veya otoimmünite.

Pek çok tıp uzmanı, Parry Romberg sendromunun, cildi ve yağı sağlayan sinirlerdeki iltihabın otoimmün reaksiyona neden olduğu otoimmün bir hastalık olduğunu düşünüyor. Otoimmün bozukluklar, vücudun bağışıklık sistemi yanlışlıkla sağlıklı dokuya saldırdığında ortaya çıkar.

Bağışıklık sistemi, yabancı maddeleri (örneğin bakteriler, virüsler, toksinler) yok eden, antikor adı verilen özel proteinler üretir. Antikorlar sağlıklı dokuya karşı reaksiyona girdiğinde bunlara otoantikorlar denir. Parry-Romberg sendromunda otoimmün inflamasyonun meydana geldiğine dair çeşitli kaynaklardan bazı kanıtlar vardır, ancak bunun ana neden olup olmadığı bilinmemektedir.

Parry Romberg sendromundan etkilenen bazı kişilerin yüzlerinde veya başlarında travma öyküsü vardır, ancak bu tesadüfi bir bulgu olabilir. Parry Romberg sendromunun gelişiminde travmanın ne gibi bir rol oynadığını belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor.

Nadiren Parry Romberg sendromlu bazı bireylerin yüz asimetrisi olan akrabaları da vardır. Ancak Parry Romberg sendromunun gelişiminde genetik bir bileşenin rol oynadığını gösteren spesifik bir kanıt yoktur. Parry Romberg sendromlu hastalarda yapılan genetik testler hastalığa neden olan gen değişikliklerini (varyantları) göstermedi. Çocuklara aktarılabileceğine dair hiçbir kanıt yoktur.

Yumuşak dokuları ve bazen de sinir sistemini etkileyen diğer hastalık türlerinde son yıllarda yapılan çalışmalar, genlerin ‘somatik varyantlarının’ hastalığa neden olan rolünü vurgulamıştır. Somatik varyantlar, spermin yumurtayı döllemesinden sonraki gelişimin çok erken döneminde, ancak gelişmekte olan bebek hala bir ‘hücre topu’ iken meydana gelen gen değişiklikleridir.

Bu çok erken aşamada, bu hücrelerden biri kendiliğinden bir gen varyantı geliştirebilir ve bu da daha sonra bu hücreden türeyen hücrelerde gen varyantlarına yol açar. Parry Romberg sendromunun somatik bir gen varyantından mı kaynaklandığı bilinmiyor ancak bu da başka bir hipotez. Somatik varyantların neden olduğu bozukluklar, Parry Romberg sendromunda beklenmeyen bir durum olan sperm veya yumurtada da varyant olmadığı sürece çocuklara aktarılmayacaktır.

Parry Romberg sendromunun altta yatan spesifik nedenlerini belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Hastalığın multifaktöriyel olması mümkündür, yani neden bir kişide diğerinden farklı olabilir ve bozukluğun gelişimi birden fazla farklı faktörün bir arada bulunmasını gerektirebilir.

Parry-Romberg sendromunun tanısı, karakteristik semptomların tanımlanması, ayrıntılı hasta öyküsü, kapsamlı bir klinik değerlendirme ve çeşitli özel testlere dayanarak konur.

Önerilen testler hangi semptomların mevcut olduğuna ve hangi semptomların ilk önce ortaya çıktığına bağlıdır. Örneğin nörolojik semptomları olan bireylerde manyetik rezonans görüntüleme (MRI) kullanılabilir. MRI, organların ve vücut dokularının kesitsel görüntülerini üretmek için manyetik alan ve radyo dalgalarını kullanır.

MRI, mevcut olduğunda yumuşak doku ve kemik değişikliklerinin daha iyi karakterizasyonuna olanak sağlar. Parry-Romberg sendromlu bireylerin %50’ye kadarında beyin MR taramalarında değişiklikler görülebilir; bu değişiklikler baş ağrısı ve/veya nöbet geçiren kişilerde daha sık görülür.

Bu değişiklikler, yüzdeki değişikliklerle aynı tarafta beynin atrofisini, beynin kendi içindeki kireçlenmeyi ve iltihaplanmayı (beyaz madde sinyal anormalliği) içerebilir. Etkilenen cilt dokusunun cerrahi olarak çıkarılması ve mikroskobik incelemesi (biyopsi), lineer skleroderma en coup sabre hastalarında kullanılabilir.

Parry Romberg sendromunun tedavisi, her birinde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Tedavi, uzmanlardan oluşan bir ekibin koordineli çabalarını gerektirebilir.

Çocuk doktorları veya dahiliye uzmanları, cerrahlar (özellikle plastik cerrahlar), diş hekimleri, göz doktorları, dermatologlar, nörologlar ve/veya diğer sağlık profesyonellerinin, etkilenen bireyin tedavisini sistematik ve kapsamlı bir şekilde planlaması gerekebilir. Örneğin migren, epilepsi veya üveit, diğer durumlarda olduğu gibi tedavi edilebilir.

Ana tedavi cerrahidir ve etkilenen bireylerde kozmetik görünümü iyileştirmek için çeşitli cerrahi teknikler kullanılmıştır. Bu cerrahi seçeneklerin başarı oranları oldukça değişkendir. Atrofik değişiklikler bitene ve sonuçta ortaya çıkan yüz deformitesinin boyutu bilinene kadar cerrahi tedavi genellikle önerilmez.

Bazı doktorlar, Parry Romberg sendromlu kişilere, kafatası ve yüz tamamen gelişene ve semptomlar en az bir yıl boyunca azalana kadar herhangi bir cerrahi işlemi ertelemelerini tavsiye ediyor. Karşılaştırma amacıyla kullanılmak üzere belirli bir süre boyunca tıbbi fotoğraflar çekilerek izleme yapılabilir. Ameliyat skar dokusu bırakabilir. Nihai sonuç için bu skar dokusunun sonraki ameliyatlara etkisi dikkate alınmalıdır.

Parry Romberg sendromlu bireyleri tedavi etmek için kullanılan cerrahi teknikler arasında yağ veya silikon enjeksiyonları, flep/pedikül greftleri veya kemik implantları yer alır. Bu prosedürler kozmetik iyileşmenin sağlanmasında etkili olabilir.

Bununla birlikte, yağ enjeksiyonlarının aktif hastalık aşamasında verildiğinde yeniden emilebileceği de unutulmamalıdır. Flep/pedikül prosedürü, yerinde iyileşirken sabit bir kan akışını sürdürmek için orijinal bölgesine geçici olarak bağlı bırakılan bir deri ve doku greftidir.

Bazı hastalarda ek önlemler, hastalık sürecinden kaynaklanan bazı anormalliklerin tedavisine yardımcı olabilir. İlişkili diş anormallikleri ek cerrahi ve/veya diğer düzeltici tekniklerle tedavi edilebilir. Ek cerrahi, düzeltici ve/veya destekleyici önlemler hemifasiyal atrofiden kaynaklanan görme sorunlarının iyileştirilmesine yardımcı olabilir.

Antikonvülsan ilaç tedavisi ile tedavi, bu bozuklukla ilişkili olarak meydana gelebilecek nöbetlerin önlenmesine, azaltılmasına veya kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Ayrıca trigeminal nevraljisi olan etkilenen bireylerde bazı ilaçlar ve/veya cerrahi tedaviler de faydalı olabilir. 

Paylaşın

Pars Planiti Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Teşhisi, Tedavisi

Pars planit genellikle iyi huylu olmasına rağmen aşırı durumlarda önemli görme kaybı olabilir. Uvea’nın bir kısmının, sklera ile retina arasındaki doku tabakasının ve göz küresini koruyan zarların iltihaplanması ile karakterize edilen, gözün immünolojik bir bozukluğudur.

Haber Merkezi / Uvea ise üç bölümden oluşur: iris, siliyer cisim ve koroid. Ayrıca uvea, gözü besleyen kan damarlarının çoğunu içerir.

Pars plana, siliyer cismin dar bir bölümüdür ve iltihaplanması pars planit olarak bilinir. İnflamasyon veya immünolojik yanıtla bağlantılı olarak sıvı ve hücreler, retina ve/veya pars plana yakınındaki göz küresinin berrak jelatin benzeri maddesine (vitröz mizah) sızar.

Sonuç olarak gözde veya gözlerde şişlik de meydana gelebilir, ancak daha da önemlisi bulanık görme ve görmede ilerleyici artış olan uçuşan cisimler, vitreus mizahının infiltrasyonu sonucu bu durumdan muzdarip hastalar tarafından ana semptomlar olarak bildirilmektedir.

Enflamasyon gözün orta bölgesinde meydana gelir; yani gözün ön kısmı (bölümleri) (iris) ile arka kısmı (bölümleri), retina ve/veya koroid arasındadır. Bu nedenle orta dereceli üveit ailesinin hastalıklarından biri olarak belirlenmiştir. Bazı durumlarda görme bozukluğu biraz ilerleyici olabilir.

Pars planitin semptomları arasında bulanık görme ve görüş netliğini engelleyen koyu renkli yüzen noktalar bulunur. Gözün içinde, özellikle periferik retina veya makulada şişme meydana gelebilir ve bu da görmenin azalmasına neden olabilir. Glokom da ortaya çıkabilir.

Klinik tablo katarakt, retina dekolmanı veya retina içindeki sıvı (makula ödemi) nedeniyle karmaşık hale gelebilir.

Muayeneyi yapan oftalmolog (göz hastalıkları uzmanı), daha sık olarak, kartopu adı verilen, göz küresinin içinde hapsolmuş beyaz kan hücresi kümelerini görecektir. Hekimlerin bunlar için kullanabileceği terim inflamatuar eksudadır. Bunlar göz küresinin içinde hapsolmuş beyaz kan hücresi kümeleridir. Bu kümeler pars planda yer alıyorsa kar kümeleri olarak bilinirler.

Pars planitinin otoimmün bir hastalık olduğu düşünülmektedir. Bir otoimmün reaksiyon, bu bozukluğun semptomlarına neden olduğu düşünülen iltihaplanmaya neden olur.

Otoimmün bozukluklar, vücudun yabancı veya istilacı organizmalara (örneğin antikorlar) karşı doğal savunmasının, bilinmeyen nedenlerle sağlıklı dokuya saldırmaya başlamasıyla ortaya çıkar. Nadir durumlarda aile içinde pars planit meydana gelmiştir; ancak henüz herhangi bir genetik kalıtım modeli tanımlanmamıştır.

Bazı klinisyenler immünolojik yanıtın iki olası nedenden birinin sonucu olabileceği fikrini öne sürmüşlerdir: (1) hastanın içinde izole edilmiş bir dizi olay (endojen) veya (2) başka bir bozuklukla ilişki (eksojen) ). Pars planitin ilişkili olduğu bozukluklar arasında diğerleri arasında multipl skleroz, Lyme hastalığı, Behçet hastalığı, sarkoidoz ve tüberküloz yer alır.

Pars planit tanısı genellikle kapsamlı bir fiziksel değerlendirme, ayrıntılı hasta öyküsü ve özel göz muayenesi yoluyla konur.

Pars planitinin herhangi bir dış nedeni bulunmazsa tedavi genellikle iltihabı kontrol altına almak için kortikosteroid ilaçlardan oluşur. Steroid kullanılıyorsa hasta dikkatle izlenmelidir. Pars planitin harici bir ilişkisi tespit edilirse, ilişkili bozukluğun tedavisi inflamasyonu önleyebilir.

Pars planitine, gözdeki yırtılmış küçük kan damarlarından kan sızması da eşlik edebilir. Bunlar genellikle ciddi değildir ve gerekirse kan damarlarını kapatmak ve sızıntıyı durdurmak için lazer veya kriyoterapi (doku dondurma) ile tedavi edilebilir.

Diğer tedaviler semptomatik ve destekleyici tedavilerin yanı sıra komplikasyonların (katarakt, glokom, kistoid makula ödemi vb.) tedavisidir.

Paylaşın

Parsonage Turner Sendromu Nedir? Bilinmesi Gerekenler

Parsonage Turner sendromu (PTS), omuz ve kolda hızla başlayan şiddetli ağrıyla karakterize, nadir görülen bir nörolojik hastalıktır. Bu akut faz birkaç saatten birkaç haftaya kadar sürebilir ve bunu, etkilenen bölgelerdeki kasların erimesi ve zayıflaması (amyotrofi) takip eder.

Haber Merkezi / PTS, esas olarak omurgadan boyuna, her koltuk altına ve kollardan aşağıya uzanan sinir ağları olan brakiyal pleksusu içerir. Bu sinirler omuzlar, kollar, dirsekler, eller ve bileklerdeki hareketleri ve duyuları kontrol eder. Koldaki ve hatta bacaktaki diğer sinirler de etkilenebilir. PTS’nin kesin nedeni bilinmemektedir, ancak bunun bağışıklık sistemindeki bir anormallikten (bağışıklık aracılı bozukluk) kaynaklandığı düşünülmektedir.

Bozukluğun ciddiyeti, kısmen ilgili sinirlere bağlı olarak kişiden kişiye büyük ölçüde değişebilir. Etkilenen bireyler tedavi gerektirmeden iyileşebilirler; bu da etkilenen kaslara gücün geri döndüğü ve ağrının ortadan kalktığı anlamına gelir. Ancak bireyler tekrarlayan ataklar yaşayabilir. Etkilenen bazı bireyler kalıcı ağrı ve potansiyel olarak önemli sakatlık yaşayabilir.

Bu bozukluğun tıp literatüründeki ilk tanımları 1800’lü yılların sonlarına kadar uzanmaktadır. 1948 yılında Dr. Parsonage ve Turner geniş bir hasta serisini tanımlayan ilk doktorlardı. Bu bozukluğa ‘amyotrofik nevralji’ adını verdiler. NORD’un ayrı bir raporuna sahip olduğu, kalıtsal nevraljik amyotrofi olarak bilinen son derece nadir, kalıtsal bir form vardır.

Bazen PTS’yi genetik formdan ayırmak ve nedeninin bilinmediğini belirtmek için idiyopatik nevraljik amyotrofi olarak da anılır. Bununla birlikte, genellikle PTS’ye basitçe nevraljik amyotrofi denir. PTS, genel olarak, merkezi sinir sistemi dışındaki sinirleri (yani beyin ve omurilik) etkileyen herhangi bir bozukluğu kapsayan, periferik nöropati veya periferik sinir sistemi bozukluğunun bir biçimi olarak sınıflandırılabilir.

Paylaşın

Sümer Tilmaç Kimdir? Hayatı, Filmleri

15 Temmuz 1948 yılında Malatya’da dünyaya gelen Sümer Tilmaç, 12 Haziran 2015 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Tam adı Sıtkı Kazım Sümer Tilmaç olan Sümer Tilmaç’ın naaşı Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

1964 yılında Arena Tiyatrosu’nda oyunculuğa başlayan Sümer Tilmaç, 1968’de İstanbul Belediye Konservatuvarı’ndan mezun oldu. Tilmaç, Münir Özkul ve Gazanfer Özcan gibi sanatçıların öğrencisi olarak yetişti. 210’dan fazla filmde rol alan Tilmaç, yaklaşık olarak 60 tiyatro oyununda oynadı.

Tiyatro çalışmalarının yanı sıra Meraklı Köfteci, Vatandaş Rıza, Ah Güzel İstanbul, Gırgıriye, Kılıbık, Damga, Acı Dünyalar, Reis Bey, Kahpe Bizans ve Hemşo gibi birçok sinema filminde ve Süper Baba ve Karaoğlan televizyon dizilerinde rol alan oyuncu, 2002 yılında Son filmindeki rolüyle en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Sadri Alışık ödülü kazandı ve son olarak “Çakallarla Dans” filminde oynadı.

Sümer Tilmaç’ın yer aldığı yapımlardan bazıları: Hoppala, Babacan Polis, Aşk Dediğin Laf Değildir, Eksik Etek, Gel Barışalım, Gülşah Küçük Anne, Meraklı Köfteci Selim, Saffet Beni Affet, Taşra Kızı, Örgüt, Evlilik Şirketi, Leş Kargaları, Benim Altı Sevgilim,

Uyanış, Gelin Kayası, Kadersizler, Küskün Çiçek, Otobüs Neriman, Süpermen Dönüyor, Vatandaş Rıza, Ben Topraktan Bir Canım, Beş Parasız Adam, Eşek Şakası, Kır Gönlünün Zincirini, Ah Güzel İstanbul, Aşk Adası, Beyaz Ölüm, Gırgıriyede Cümbüş Var, Kılıbık, Türkiyem, Küçük Ağa,

Çalsın Sazlar, Damga, Dertlerin Sahibi, Gecelerin Adamı, Sarhoş, Sıcak Yatak, Sülün Osman, Belalı Kaynana / Kaynanam Tatilde, Aile Namusu, Bir Düşmeye Gör, Alın Yazımız Bu, Beleşçiler, Kısmetin En Güzeli.

Paylaşın

Suna Selen Kimdir? Hayatı, Filmleri

1 Temmuz 1939 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Suna Selen, Lise öğrenimini Beşiktaş Atatürk Lisesi’nde tamamladı. Lise öğrencisi iken, bir yandan da Beşiktaş Belediye Konservatuvarı tiyatro bölümüne devam etti.

1956’da ailesinin isteği üzerine hukuk eğitimi almaya başladı Suna Selen, bir yandan da Dormen Tiyatrosu’nda çalışmaya başladı. Suna Selen, bir yıl sonra hukuk eğitimini yarıda bırakarak İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’de resim öğrenimine başladı.

Suna Selen, 1957’de ilk evliliğini ressam Cem Kabaağaç ile yaptı; bu evlilikten bir oğlu oldu. Evlendikten sonra akademiden ayrıldı ve Dormen Tiyatrosu’ndaki rolünü sahneye çıkmadan bıraktı.

Suna Selen, profesyonel tiyatro yaşamına daha sonra 1959-60 tiyatro mevsiminde Alexandro Casona’nın Şafakta Gelen Kadın piyesiyle başladı. Aynı sezon Alber Husson’un Gökteki Kaldırımlar komedisinde Nicole Cerusier rolüyle kısa bir zamanda ünlenen Suna Selen, Sizi Seviyorum Madam oyunuyla en iyi kadın oyuncu dalında İlhan İskender Ödülü’ne değer görüldü.

Suna Selen’in rol aldığı tiyatro oyunlarından bazıları: Budala, Sevgili Yalan, Kanlı Düğün, Tartuffe, Atçalı Kel Memet, Gel Evlenelim Yürü Boşanalım, Kanlı Düğün, Kırmızı Yorgunları, Yaban, Arıza, King Kong’un Kızları, Antigone: Sofokles, Kalpak, Vera Kissel.

Suna Selen’in rol aldığı film ve dizilerden bazıları: Gecelerin Ötesi, Izdırap Çocuğu, Dikenli Gül, Kalp Yarası, Kolsuz Bebek, Mahalle Arkadaşları, Sevimli Haydut, Kezban, Üç Çapkın Gelin, Suçlu Çocuklar, Silahları Ellerinde Öldüler, Sürtüğün Kızı, Fatoş Sokakların Meleği, İki Ruhlu Kadın, Bir Pınar Ki, Para, Ölüm Korkusu, Paprika Gaddarın Aşkı,

Yetimler Ahı, Dertli, Evlat Acısı, Hudutların Kartalı, Kaderim, Esir Hayat, İstek, Yüreğimde Yare Var, Oy Emine, Hınç, Sahte Kabadayı, Aşka Dönüş, At, Kan Bağı, Kürtaj, Faize Hücum, İffet, Can Kurban, Üç İstanbul, Çocuklar Çiçektir, Gecelerin Kadını, Fırtına Gönüller, Bugünün Saraylısı, Çalıkuşu, Oteldeki Cinayet, Ateşten Günler, Su da Yanar, Unutamadığım,

Bir Tren Yolculuğu, Benimle Evlenir Misin, Fidan Hanım’a Ne Oldu, Gönderilmemiş Mektuplar, Hızma, Bulutları Beklerken, Beş Kollu Avize, Büyü, Kısmet, Yadigar, Yağmur Zamanı, Cemalim, Nehir, Yeniden Çalıkuşu, Kızlar Yurdu, Sihirli Annem, Tutkunum Sana, Beyaz Melek, Zincirbozan, Kayıp Prenses, New York’ta Beş Minare, Devrimden Sonra, Hayat Devam Ediyor, Karadağlar, Güllerin Savaşı, Kadim Dostum.

Paylaşın

Şevket Altuğ Kimdir? Hayatı, Filmleri

13 Mart 1943 yılında Balıkesir’de dünyaya gelen Şevket Altuğ, aslen Trabzon, Sürmenelidir. Şevket Altuğ, Perihan Abla dizisindeki Şakir ve Süper Baba dizisindeki Fikret rolleri ile tanındı.

İlkokuldan itibaren öğrenim gördüğü Galatasaray Lisesi’nden 1960 yılında mezun olan Şevket Altuğ, aynı yıl girdiği İstanbul Üniversitesi Sinema ve Konservatuvarı’nda dört sene eğitim gördü.

Tiyatro hayatı 1962 yılında başlayan Şevket Altuğ, Dostlar Tiyatrosu ve Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyunculuk yaptı. Şevket Altuğ, 1971 yılında tiyatrocu Jale Erdoğdu ile evlendi, çiftin, Kezban ve Kerem adında iki çocukları oldu.

1975 yılından itibaren sinema ve televizyon filmlerinde oyunculuk yapan Şevket Altuğ, Atıf Yılmaz’ın yönettiği İşte Hayat, rol aldığı ilk sinema filmi oldu. Aile Şerefi, Gölge Oyunu, Şevket Altuğ’un rol aldığı sinema filmlerindendir.

Perihan Abla dizisinde Şakir ve Süper Baba dizisindeki Fikret rolleri ile tanınan Şevket Altuğ, 2003’ten sonra oyunculuğu bıraktı.

Şevket Altuğ’un rol aldığı tiyatro oyunlarından bazıları: Carmen, Hababam Sınıfı Müzikali, Hava Duruşması, Polisler, Yumurta, Gizli Ordu, Godot’u Beklerken, Mezarsız Ölüler, Ölü Canlar, Rosenbergler Ölmemeli.

Şevket Altuğ’un rol aldığı filmlerden bazıları: İşte Hayat, Aile Şerefi, Hababam Sınıfı Uyanıyor, Hasip ile Nasip, Kapıcılar Kralı, Mağlup Edilemeyenler, Meraklı Köfteci, Öyle Olsun, Gel Barışalım, Gülen Gözler, Şabanoğlu Şaban, Seyahatname, Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor, Düşman,

Hababam Sınıfı Güle Güle, Dolap Beygiri, Yedi Bela Hüsnü, Şekerpare, Tokatçı, Perihan Abla, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, İmdat ile Zarife, Gölge Oyunu, Süper Baba, Unutma Beni.

Paylaşın

Tanju Gürsu Kimdir? Hayatı, Filmleri

27 Ekim 1938 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Tanju Gürsu, 7 Haziran 2016 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Tanju Gürsu’nun naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Trabzon Lisesini bitiren Tanju Gürsu, 1962 yılında Ses dergisinin açtığı yarışmayı kazandı. Oyuncu olarak sinemaya başlayan Tanju Gürsu, birçok film ve dizide rol aldı. Anıt Film adlı bir şirket kurarak yapımcılık işine de giren Tanju Gürsu, ayrıca üç film senaryosu yazdı ve beş filmde yönetmenlik yaptı.

İlk kez 1988 yılında Kurtar Beni filmiyle Altın Portakal kazanan Gürsu, 1997 yılında tartışmalı biçimde Köpekler Adası filmiyle En İyi Erkek Oyuncu dalında bir kez daha ödüle layık görüldü. Gürsu, ayrıca 1998-99 yılları arasında yaklaşık bir yıl boyunca Trabzonspor’da İdari ve Teknik Konulardan Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

Tanju Gürsu’nun yer aldığı yapımlardan bazıları: Fosforlu Oyuna Gelmez, Hodri Meydan, Lekeli Kadın, Şehvet Uçurumları, Ver Elini İstanbul, Arka Sokaklar, Bütün Suçumuz Sevmek, İki Kocalı Kadın, Ölüm Pazarı, Ölüme Çeyrek Var, Üç Öfkeli Genç, Adalardan Bir Yar Gelir Bizlere, Ankara’ya Üç Bilet, Bitirim Fatma, Çanakkale Aslanları,

Duvarların Ötesi, Gurbet Kuşları, Hızlı Osman, Kara Dağlı Efe, Lafını Balla Kestim, On Korkusuz Kadın, Sevgili Öğretmenim, Tatlı Yumruk, Yıldıztepe, Arzunun Bedeli, Bu Şehrin Belalısı, Can Yoldaşları, Kadın Avcıları, Mezarını Hazırla, Ölmeyen Aşk, Sarı Gül, Silahlar Patlayınca, Üç Korkusuz Arkadaş, Yemin Ettim Bir Kere, Bir Annenin Gözyaşları,

Bizanslı Zorba, Bırakın Yaşayalım, Kokla Beni Melahat, Soysuzlar, Dağılın Kazımlar Geliyor, Deli Gibi Sevdim, Hedef, Kara Murat Devler Savaşıyor, Vahşi Gelin, Mücevher Hırsızları, Boynu Bükük, Tanrıya Feryat, Gülsüm Ana, Bir Sevgi İstiyorum, Taçsız Kraliçe, Bay Alkolü Takdimimdir, Ölüm Yolu, Gülümse Biraz, Büyük Buluşma, Kırık Kanatlar, Fantastiğin Sineması, Hakkını Helal Et, Hicran Sokağı.

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 78,81

Nisan ayında, İstanbul’da yıllık bazda perakende fiyatlar yüzde 78.81, toptan fiyatlar ise yüzde 65.94 arttı. Perakende fiyatlar nisan ayında bir önceki aya göre yüzde 4.89, toptan fiyatlar ise yüzde 4.87 arttı.

Haber Merkezi / İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2024 Nisan Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; 2024 Nisan ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 4.89, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 4.87 oranında arttı.

2023 Nisan ayına göre 2024 Nisan ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İTO 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 78,81, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 65,94 olarak gerçekleşti.

Nisan 2024’te Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Giyim Harcamaları grubunda yüzde 23,85, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 5,30, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 4,88, Gıda Harcamalarında yüzde 4,84, Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında yüzde 2,22, Konut Harcamalarında yüzde 1,45, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 0,88, Diğer Harcamalarda yüzde 0,03 artış izlendi.

Nisan 2024’te Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; Mensucat grubunda yüzde 17,93, İnşaat Malzemeleri grubunda yüzde 13,36, Madenler grubunda yüzde 7,27, Kimyevi Maddeler grubunda yüzde 5,40, Gıda Maddeleri grubunda yüzde 3,03, İşlenmemiş Maddeler grubunda yüzde 1,73 ve Yakacak ve Enerji Maddeleri grubunda ise yüzde 0,27 artış izlendi.

Paylaşın