Babacan’dan “Süreç” Açıklaması: Yol Haritasını Henüz Görmedik

DEVA Lideri Ali Babacan, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile yaptıkları ortak basın toplantısında, “Barış önemli ancak barış için öncelikle bir yol haritası lazım. Bu yol haritasını henüz görebilmiş değiliz” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Barış için kararlılık lazım. Bu kararlılık acaba iktidarda gerçekten var mı, iktidarın her iki ortağında var mı? Bunu da görebilmiş değiliz. Siyasi irade şarttır bu çözüm için fakat Sayın Erdoğan’ın bu konuda tam olarak nerede durduğunu görmüyoruz. Sağlam siyasi bir irade ortaya koyduğuna da bugüne kadar şahit olmadık. Kararlılık olmayınca, yol haritası olmayınca, siyasi irade de olmayınca biz bu süreci baştan da ifade ettiğimiz gibi ihtiyatlı bir iyimserlikle izliyoruz.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, beraberindeki heyetle birlikte PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrıya ilişkin Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’la DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
DEM Parti heyetinde Hatimoğulları ve Bakırhan’ın yanı sıra Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz ve Ekonomi Komisyonu Sözcüsü ve Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’ta yer aldı. Babacan, beraberinde Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Emin Ekmen, İbrahim Çanakcı, Sadullah Ergin, Ali İhsan Merdanoğlu’nu ile birlikte DEM heyetini ağırladı. Kısa bir selamlaşmanın ardından görüşme basına kapalı gerçekleştirildi.
Yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada Ali Babacan, şu ifadeleri kullandı:
“Bugün DEVA Partisi Genel Merkezinde DEM Parti Eş Genel Başkanlarını, değerli heyetlerini ağırladık. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik. 1 Ekim 2024 tarihinde Sayın Bahçeli’nin Meclisin açıldığı gün başlattığı süreçten bugüne kadar meydana gelen gelişmeleri şöyle bir masaya yatırdık.
İlk günlerde de söylemiştim, tekrar ediyorum: Gerçekten Türkiye’de şu an devam etmekte olan barış süreci, silahların bırakılması, terörsüz bir Türkiye hedefi, çok kıymetlidir. Evet zordur, kimse bu çözümü size altın tepsiyle sunmaz; ilmek ilmek örmeyi gerektiren bir süreçtir. Ama biz DEVA Partisi olarak küçük bir ihtimali, yüzde 5 çözüm ihtimali bile olsa biz o ihtimali gideriz, destekleriz diye ilk günden anlatmış, izah etmiştik ve aynı noktada da duruyoruz.
Tabii barış önemli ancak barış için öncelikle bir yol haritası lazım. Bu yol haritasını henüz görebilmiş değiliz. Barış için kararlılık lazım. Bu kararlılık acaba iktidarda gerçekten var mı, iktidarın her iki ortağında var mı? Bunu da görebilmiş değiliz. Siyasi irade şarttır bu çözüm için fakat Sayın Erdoğan’ın bu konuda tam olarak nerede durduğunu görmüyoruz. Sağlam siyasi bir irade ortaya koyduğuna da bugüne kadar şahit olmadık. Kararlılık olmayınca, yol haritası olmayınca, siyasi irade de olmayınca biz bu süreci baştan da ifade ettiğimiz gibi ihtiyatlı bir iyimserlikle izliyoruz.
Gerçekten terörün sona ermesi önemlidir. Ancak terör herhangi bir ülkenin sadece kendi hudutları içerisinde halledebilebilecek bir konu da değildir. Terörün sınırları aşan boyutları da vardır. Burada kuşkusuz Irak’taki yapılanmayla ilgili bir trafik var. Suriye’yle ilgili bir mektup trafiği olduğunu anlıyoruz. Ancak önümüzdeki haftalarda, önümüzdeki aylarda, bu süreçle ilgili önemli bir risk kaynağı Suriye’dir. Suriye’de PYD-YPG ile Şam yönetimi arasındaki görüşmelerin nasıl evrileceği, görüşmelerin hangi istikamette bundan sonra ilerleyeceğini, görmemiz gerekiyor.
Yine Suriye’de bazı ülkelerin kendi çıkarlarını destekleyecek tutumu, adımı oldu bundan sonra da olabilir. Burada özellikle bugünkü İsrail’in hükümetin ne yapıp yapmadığına çok dikkat etmek gerekiyor. Suriye’nin gerçekten istikrarlı sağlam bir demokrasiyla yönetilmesi, halkın iradesine dayanan bir yönetim sisteminin Suriye’de kurulmasını bugünkü İsrail hükümeti ister mi biz çok emin değiliz.
Onun için daha önce de söyledim tekrar ediyorum. Biz bu coğrafyada bin yıldır beraber yaşayan halklarız. Daha bundan sonraki binlerce yıl da barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Başka ülkelerin bu süreçlere müdahalesi hele hele okyanus ötesinden gelip de sadece ve sadece kendi çıkarlarını gözeten ülkelerinden de bu süreci olumsuz etkilemesine izin vermememiz gerekir diyoruz.
Gerçekten Suriye çok hassas bir dönemden geçiyor. Bu son 3-4 gündür Lazkiye ve çevresinde yaşananlar bizi son derece kaygılandırdı ve çok üzdü. Şu andaki Şam yönetiminin Suriye genelinde kontrolü sağlamasıyla ilgili uluslararası toplumun yardımcı olması gerekiyor. Şam yönetiminin iç güvenliği, nihayetinde de dış güvenliği sağlamasıyla ilgili yine desteklenmesi gerekiyor.
Ancak Şam yönetiminin de kucaklayıcı bir yaklaşımla Suriye’de yaşayan tüm toplulukların, tüm halkların eşit vatandaş olarak yönetimde söz sahibi olduğu temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, hele hele en önemlisi can güvenliğinin korunduğu bir yönetim modelinin de Suriye’de hızla oluşturulması gerekiyor. Bir yandan dış kaynaklı, Şam yönetimini olumsuz etkilemeye çalışan girişimler oluyor, bundan sonra olacaktır da… Onları engellemek için her türlü gayreti ortaya koymak gerekiyor.
Ama Şam yönetiminin de uluslararası toplumun da beklediği gibi Suriye halkının da beklediği gibi kuşatıcı, kapsayıcı ve herkesin söz sahibi olduğu, herkesin sesini duyurduğu demokratik sistemi kurabilmesi için, eşit vatandaşlık sistemine göre kurması için gayret göstermesi gerekiyor. Arap, Kürt, Türkmen demeden; Sunni, Alevi demeden; Hristiyan demeden, Dürzi demeden herkes eşit vatandaş, herkesin can güvenliği bundan sonra Şam yönetimine emanettir. O emanetin gereğini yerine getirecek bir yönetim tarzı çabası vardır ama o çaba da uluslararası toplum tarafından desteklenmelidir.
Suriye’deki iç gelişmeler sadece Suriye’nin meselesi değildir. Bütün coğrafımızın güvenliğiyle, istikrarıyla, huzuruyla, barışıyla ilgilidir. Dolayısıyla Suriye’deki iç istikrarın ve barışın bir an önce sağlanması, bir an önce halkı için güvenliğini sağlamış bir Suriye’nin hemen güneyimizde komşu olarak oluşması bizim en önemli arzularımızdan birisidir.”
“50 yıldır Türkiye’nin çok büyük enerjisini, ekonomisini aldı”
DEM Parti Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan ise, ortak basın açıklamasında şunları ifade etti: “Çok önemli bir süreç yaşanıyor, çok önemli bir çağrı yapıldı. Türkiye’de 85 milyonu ilgilendiren, 85 milyon insanın demokratik bir zeminde eşitçe ve kardeşçe yaşamasını öngören bir çağrı yapıldı. Bu çağrıyı siyasi partilerle paylaşmak için başlattığımız turu DEVA Partisi ile devam ettirdik. Önemli bir tartışma yürüttük. Bu konuda geçmişten gelen tecrübelerinden de yararlandık Sayın Babacan ve ekibinin. Önemli bir süreçten geçiyoruz, bu süreci doğru anlamak ve tartışmak çok önemlidir.
Bir çağrı yapıldı. Bu ülkede 50 yıldır süren çatışma ve şiddet ortamını sonlandıracak, hak arama mücadelesini artık demokratik bir zeminde yürütecek bir çağrıdır. 50 yıldır Türkiye’nin çok büyük enerjisini, ekonomisini aldı. Türkiye’nin her karışını etkiledi. Şimdi bu olumsuz etkileri ortadan kaldıracak ve Türkiye’de Kürtler, Aleviler, diğer halk ve inançların, herkesin demokratik bir cumhuriyette eşitçe yaşamasını sağlayacak bir çağrı yapıldı.
Biz bu çağrıya değer veriyoruz. Bu çağrı kime yapılmışsa, gereklerinin layıkıyla yerine getirilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Çağrı, çağrı olmaktan çıkmalı ve artık somut adımlara dönüşmelidir. Bunun için bu çağrının toplum tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Sadece iktidarların inisiyatifine kalan ve zamana yayılan bu çağrılar geçmişte de yapıldı. Biz zaman uzayınca entübe olur dedik. Bu uzatılmadan, kime ne düşüyorsa gereklerinin yerine getirilmesinin çağrısını yapıyoruz.
Bizim Suriye’ye yaklaşımımız çok net. Suriye demokratik bir cumhuriyet olmalı. Suriye, 100 yıldır halklara ve farklı inançlara o tekçi mantığın yaşattığı acılardan arınmalıdır. Rejim Kürt’ü, Alevi’yi, Dürzi’yi, Hıristiyanı ve orada yaşayan bütün halkları ve inançları demokratik bir zeminde bir arada tutacak bir karaktere sahip olmalıdır, dönüşmelidir. Suriye’de Alevilerin katledilmesini kınıyoruz. Rejim bunun önlemini almalıdır.
Çağrıları, pratikleri ve attığı adımlarla kapsayıcı davranmalıdır. Tekçi ve dar mantıkla yaklaşılan süreçler sabote de edilir. Tekçi yaklaşımlar, dışarıdan müdahalelere de Suriye’nin yeniden bir çelişki ve çatışma odağına girmesine de yol açabilir. Dolayısıyla Suriye’de, Türkiye’de ya da dünyanın neresinde olursa olsun dışarıdan müdahalelere kapalı olmanın tek yolu demokratik ve kapsayıcı olmaktan, farklılıkları kabul etmekten, farklılıklara saygı göstermekten geçiyor.
Umarım Ramazan ayında yapılan bu çağrı da karşılığını bulur. Yaptığımız toplantılarda ve ziyaretlerde ortak duygular ortaya çıkıyor. Tarihin hiçbir döneminde Türkiye’de bu çağrıya ilişkin böylesine pozitif bir hava oluşmamıştı. Sadece siyaset değil, toplumun kendisi de artık bu ülkede acı olmasın, kan akmasın, demokrasi olsun, herkes kendi farklılıklarıyla eşit yurttaşlar olarak yaşasın diyor.
Bu çağrı da bunu işaret ediyor. Bu çağrının hayat bulması için, toplumun desteğini alması için DEM Parti olarak siyasi partilerle başlattığımız bu süreci, toplumun diğer dinamiklerini de katarak devam ettireceğiz. Umarım günün sonunda bu ülkede artık çağrının bir barış sürecine evrildiğini hep birlikte konuşuruz. Bu toprakların uzun yıllardır özlemini duyduğu, umut ettiği, beklediği barışı bu çağrıyla birlikte bu ülkeye getiririz. Hepinize iyi akşamlar diliyorum. Sayın Babacan ve ekibine bizi sıcak karşılamalarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.”