Diyarbakır: Melik Ahmet Paşa Camii

Melik Ahmet Paşa Camii; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Melik Ahmet Mahallesi, Melik Ahmet Paşa Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Mimar Sinan eseri olan caminin güneyde ve batıda olmak üzere iki giriş kapısı bulunmaktadır. Güneyde yer alan giriş kapısı, dışa taşkın dikdörtgen planlı olup dilimli kemerinin içi, mukarnas bezemelidir. Kapının iki yanında, mukarnas bezemeli derin nişler yer almaktadır. Kapıdan uzun bir hole, ardından kuzey kısımda yer alan avluya geçilmektedir.

Batı yönde yarım kemer üzerine oturan kesme bazalt taştan basamaklarla, caminin ana portaline geçiş sağlanmaktadır. Cephesinde, kemer kavsara içine alınmış pencere açıklıkları yer almaktadır. Caminin harim mekanı sağ ve solda bulunan iki ayakla yanlara açılmaktadır. Yan mekanlar da iki kat şeklinde düzenlenmiş ve iki yanda ikinci kat mahfil görevi yapmaktadır.

Alt katlar çarpaz tonozla örtülü, üst katlar ise kubbe ile örtülmüştür. Giriş kapısının üst kısmında, ahşap mahfil yer almaktadır. Orta mekan, tromplu bir kubbeyle örtülmüştür. Kubbe oldukça yüksek sekizgen bir kasnağa oturmaktadır. Kasnakta, sivri kemerli dört adet pencere açılmıştır. Harim duvarları, yerden 1 m. yüksekliğe kadar, mihrap ise tamamen çinilerle bezelidir.

Kubbesi kalem işi bezemelerle süslenmiştir. Caminin kuzey köşesinin önünde yer alan ve camiden bağımsız olarak yapılmış minare, kare kaide üzerinde yükselen silindirik formlu ve tek şerefelidir. Minarenin kaide ve papuç kısmı geometrik motiflerle bezenmiştir. Bu motiflerin içi çinilerle doldurulmuş, ancak çinilerin çoğunluğu bugün sökülmüş durumdadır. Kaide ve papuç kısmında geometrik bezemeler yer almaktadır.

Paylaşın

Diyarbakır: Nebi Camii

Nebi Camii; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cami Nebi Mahallesi, Gazi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Akkoyunlu eseri olup, 15. Yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde ve caminin değişik yerlerinde Peygamber Efendimizin hadislerinin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii adıyla anılmaktadır. Kaynaklara göre yapı ilk yapıldığı dönemlerde çok geniş bir alan üzerine yayılmış bir halde üç bina şeklinde Şafiler kısmı, Hanefiler kısmı ve medrese olarak inşa edilmiştir.

Günümüzde ise Şafiler bölümü ve medresenin bir kısmı mevcuttur. Hanefiler kısmı Şafiiler bölümünün doğusunda yer almakta ve enine dikdörtgen planlı, dört sahınlı, ayaklı ve kemerli bir plan şemasına sahipken 1927 yılında çökmeye başlamıştır. Birinci dünya savaşında askeri işgal altında tahrip edilen Hanefiler kısmı 1955 yılında Gazi Caddesi batı yönde genişletilirken üzerinden yol geçmesi için belediye tarafından minaresiyle birlikte yıktırılmıştır.

Şafiler kısmı plan ve mimari açıdan enine dikdörtgen planlı ve kubbeyle örtülmüştür. Caminin mihrabı zengin çinilerle bezenmiş, beyaz taştan yapılmış ve çiniler üzerinde geometrik bordürler bulunmaktadır. Caminin minaresi dört köşe ve süslü kitabelerle çevrilidir. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minaresi 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeri değiştirilerek onarılmıştır.

Paylaşın

Diyarbakır: Saınt George Kilisesi

Saınt George Kilisesi; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cevat Paşa Mahallesi, Üniversite Bulvarı, İçkale Sokak üzerinde yer almaktadır.

Kiliseye, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Mimari tarzı ve yapıda kullanılan malzemeden dolayı Roma dönemine ait olduğu düşünülen kilise, Artuklular döneminde batı tarafına eklenen kubbeli bölüm ile yapı hamam haline getirilmiştir. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nce hazırlanmış envanter fişleinde yapı 3. yy. ile tarihlendirilmiştir.

Kaynaklara göre özgün yapının bir roma yapısı olduğunu, daha sonra kiliseye çevrildiği ileri sürülmektedir. Üç nefli, bazilika planlı kilise doğu yönünde sur duvarlarıyla birleşerek Dicle vadisine bakar. Orta nefin üzeri elips bir kubbeyle örtülmüştür.

Paylaşın

Diyarbakır: Mesudiye Medresesi

Mesudiye Medresesi; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cami Kebir Mahallesi, Pirinçler Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Ulu Cami’nin avlusunun kuzey-doğusunda bulunmaktadır. Doğu-batı yönünde inşa edilmiş olan dikdörtgen planlı medrese, açık avlulu, tek eyvanlı ve iki katlıdır. Medresenin beden duvarından dışa taşan giriş bölümü, kuzey cephenin doğu kanadında yer alır. Geniş kemerli ve sivri beşik tonozla örtülmüş giriş bölümünden avluya ulaşılır. Kapı kemeri üzerinde bir kitâbe levhası bulunur.

Doğu cephesi hariç, üç yönden revakla kuşatılmış avlunun alt kat revakları üçer açıklıklı olup ortadaki kemerler daha geniş ve yüksektir. Yapının kuzey ve güney kanatlarındaki revaklar çapraz tonozla, batı kanattaki revak ise ortası çapraz tonoz, yanlarda ise beşik tonozla örtülmüştür. Güney revakının orta kemerinin gerisinde düzgün kesme taşla yapılmış dekoratif bir mihrap bulunur.

İstiridye kabuğu formundaki kavsarasıyla yarı dairesel mihrap nişi, yanlarda silindirik gövdeli iki sütunceyle sınırlandırmıştır. Mihrap nişini üstte, çift renkli taşlarla örülmüş dilimli bir kemer ve dilimli kemeri kademeli olarak saran renkli taş silmeler kuşatır. Mihrabın batı kanadındaki pencerenin üzerinde bir kitâbe levhası, revak kemerlerinin üst kısmında ise avluyu üç yönden dolaşan bir yazı kuşağı yer alır.

Avlunun doğu kenarında, iki kat yüksekliğinde inşa edilmiş sivri beşik tonozla örtülü büyük bir eyvan yer almaktadır. Avlu zemininden üç basamakla çıkılan eyvanın güney ve kuzey kanatlarında, eyvan duvarına bitişik olarak biri dikdörtgen, diğer ise kare planlı birer mekân bulunur; Her iki mekân da doğu-batı yönünde uzanan birer sivri beşik tonozla örtülüdür. Ana eyvanın tonoz kemerinin üzengi hattında, eyvanı üç kenarı boyunca dolaşan bir yazı kuşağı dikkati çeker.

Avlunun batı kanadında, revaktan bir kapı ile geçilen mescit ile bunun kuzey ve güneyinde dikdörtgen planlı iki mekân bulunmaktadır. Mescit, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı bir mekân olup, ortada çapraz tonoz ve yanlarda da sivri beşik tonozlarla örtülüdür. Mescidin kıble duvarında basit bir taş mihrap, mihrabın üst kısmında ise çok bozulmuş bir kitâbe yer alır.

Mescidin gerisinde, mescide açılan sivri beşik tonozla örtülü bir eyvan ile bunun kuzey ve güneyinde kare planlı ve üzerleri kubbeli köşe odaları bulunmaktadır. Gerek eyvan ve gerekse kubbeli mekânların Osmanlı çağının sonlarına doğru yapıya eklenmiş olabileceği, ayrıca, avlunun kuzey-batı köşesindeki üst kata çıkan merdiven yapısının da Osmanlı çağına ait bir dönem eki olduğu öne sürülmüştür.

Sade görünümleriyle dikkati çeken üst kat revaklarında, açıklıklar her üç yönde de sivri kemerlidir; kenar merkezlerinde yer alan kemerler daha geniştir. Sivri beşik tonozla örtülmüş revakların avluya bakan cepheleri, üst kesimde belli aralıklarda dizilen taş konsolların meydana getirdiği bir saçak kornişiyle sonlandırılmıştır. Düzgün kesme taşla inşa edilen medrese, çift renkli taş işçiliği, taş oyma bezemeleri ve yine taş oyma kitâbeleriyle dikkati çeken bir yapıdır.

Medresenin alt kat revak duvarlarında, taş üzerine kabartma olarak celî sülüs hatla yazılmış yazı kuşağının zeminine, stilize edilmiş bitkisel bezemeler işlenmiştir. Sarkıt, dilimli ya da üçgen biçimli yivlerle hareketlendirilmiş revak kemerlerinin yüzeylerine de yine kabartma olarak stilize edilmiş bitkisel motifler uygulanmış; batı revakının üç merkezli iki yan kemeri ise çift renkli taşlarla örülmüştür. Medresenin inşa tarihi ve usta adını da içeren beş ayrı Arapça kitâbesi bulunmaktadır.

Ana eyvanın duvarını üç yönden dolaşan kitâbe kuşağında, yapının dört Sünnî mezhep için açık bir fıkıh medresesi olduğu belirtilmiş olup, inşaatına 1193/94 yılında başlandığı anlaşılmaktadır. Bu husus, medresenin bânîsinin Artuklu Emîri Kutbeddîn Sökmen olduğunu ortaya koymaktadır.

Avludaki revak saçağının altında yer alan ve avluyu üç yönden kuşatan ikinci kitâbe şeridinde, yapının bânîsinin adı “Es-Sultan Melîkü’l-Mes’ûd Kutbeddîn Ebû’l Muzâffer Sukmân bin Muhammed bin Kara-Aslan bin Dâvûd bin Artuk” olarak geçmekte ve 1198/99 tarihi verilmektedir. Taçkapının üzerindeki bir diğer kitâbede, 1199/1200 tarihi yer almaktadır.

Avlunun güney kanadındaki revakın duvarında ve mihrabın batı kanadındaki pencerenin üzerinde yer alan bir başka kitâbede ise “Halepli Üstâd Câfer bin Mahmûd tarafından 1223/24 yılında inşa edildi” yazısı dikkati çeker. Kitâbede Üstâd olarak adı geçen mimarın, Diyarbakır’daki Devegeçidi Suyu Köprüsü, Mesudiye Medresesi, şehir surlarındak bazı burçlar ve muhtemelen Artukoğulları Sarayı’nın inşaatlarını gerçekleştiren Şûcâeddîn Câfer bin Mahmûd el-Halebî olduğu açıktır. Halepli ustanın, Artuklu idaresi altında ve 13. yüzyılın başından itibaren Diyarbakır’da çalıştığı ve şehrin Eyyûbî idaresine geçtiği 13. yüzyılın ikinci çeyreğinde de şehir surlarında imar faaliyetlerinde bulunduğu bilinir.

Avlunun batı kanadındaki mescidin mihrabının üst kısmında bulunan son kitâbe ise, çok tahrip olduğu için okunamamıştır. Mevcut kitâbelere göre, medresenin inşaatına 1193/94 yılında başlandığı ve çeşitli eklemelerle inşaatın 1223/24 yılına kadar sürdüğü anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, medresenin kuzey cephesindeki kapısı üzerinde yer alan 1811 ve 1910 tarihli kitâbeler, Osmanlı çağının geç dönemlerinde medresede gerçekleştirilen tâmir ve eklemelerin varlığını da açıklamaktadır.

Paylaşın

Diyarbakır: Deliller Hanı

Deliller Hanı; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Cemal Yılmaz Mahallesi, Gazi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Diyarbakır’da önemli kervansaraylar arasında olan tarihi han 1527 yılında dönemin Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte inşa edilmiştir. Evliya Çelebinin de bahsettiği üzere oldukça fazla sayıda odası bulunan Deliller Hanı, 20 Haziran 1603 tarihli bir vakfiyede Mardin kapusu Menzil Han şeklinde geçmektedir.

Deliller Hanı olarak bilinmesinin nedeni Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin (rehberlerin) bu handa kalmalarındandır. Han sefere çıkan Osmanlı Hükümdarlarına bile ev sahipliği yapmıştır. Han avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Çok geniş bir alanı kaplayan hanın ortasında havuzlu, kareye yakın bir avlusu vardır. Ana malzeme olarak siyah bazalt taş ve beyaz kalker taşı kullanılmış olan hanın caddeye bakan kısmında ahır bölümü yer almakta ve burası tek katlı olmaktadır.

Yanlarda geometrik geçmeli bordürler ve mukarnaslı nişlerle çerçevelenmiş bir kapıdan girilen hanınikinci katında kalın ayakların taşıdığı revakların arkasında han odaları sıralanmıştır. Daha önce deve ve atların gecelediği ve yaklaşık 6-7 m. yüksekliğinde ahır olarak yapılmış birim günümüzde kapalı restaurant olarak kullanılmaktadır.

Restaurant 300 kişi kapasiteli olup yalnız otel müşterilerini değil yerli halkın da yemek yeme amacıyla kullandığı bir mekân durumundadır. Cadde üzerindeki cephede bulunan dükkânlar da turistik amaçlı alışveriş imkânına sahiptir. Giriş katında iki kol idarî bürolar, şark odası, oyun odası, bar olarak düzenlenmiş, diğer iki kol ise yatak odalarına ayrılarak yapı işlevlendirilmiştir.

Paylaşın

Diyarbakır: Dicle Köprüsü (On Gözlü Köprü)

Dicle Köprüsü (On Gözlü Köprü); Diyarbakır’ın Sur İlçesi sınırları içerisinde yer alan köprü Dicle Nehri üzerindedir. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Köprü üzerinde bulunan kitabesine göre Büyük Selçukluların bölgedeki emirlerinden 1065-106 7 tarihleri arasında Selçuklulara bağlı bir emirlik olan Mervanoğulları tarafından yaptırılmıştır.

Yapı tamamen sert bazalt taşından inşa edilmiştir. Bazı araştırmacılar yapının temellerinin altında lslam öncesi döneme ait bir başka köprüden kaldığı düşünülen ayakların olduğunu ileri sürmüştür. Köprü konum bakımından Dicle üzerinde geçişin en kolay ve rahat olduğu bir noktada inşa edilmiştir. Köprü zaman içinde birçok kez onarım geçirmiştir. Bu onarım çalışmaları sonucunda asli bölümünün kısmen de olsa değiştiği düşünülmektedir.

Toplamda 10 gözden oluşan köprünün kemer gözlerinin ölçülerinde farklılık görülmektedir. Düz köprüler grubuna girmektedir. Bu farklılık köprünün tabliye genişliğine de yansımış, bazı kemer gözlerin üzerinde tabliye geniş, bazılarında ise dar tutulmuştur. Köprünün ayakları üçgen şeklinde sel yaranlardan oluşturulmuştur. Bu sel yaranların bir kısmı döşemeye kadar yükseltilmiştir. Köprünün mansap tarafında, korkuluk ile kemer yayı arasında ayakların üzerinde uzun bir şerit şeklinde iki satırdan oluşan kitabesi devam etmektedir.

Kitabe tahrip olduğu için okunamaz duruma gelmiştir. Ancak bazı yayınlarda mimarının ismi olarak “Sancar’ın oğlu Ubayid” adı okunmaktadır. Bazı araştırmalarda köprünün 11 gözden oluştuğu, köprünün ortadaki gözlerinin yıkılması sonucunda yeni inşa edilen köprüde dört göz yerine, daha geniş kemerli üç göz yapıldığı iddia edilmektedir.

Paylaşın

Diyarbakır: Fatih Paşa Camii

Fatih Paşa Cami: Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Fatihpaşa Mahallesi, Fatih Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Fatih Paşa Camii (ayrıca Kurşunlu Cami ve Bıyıklı Mehmet Paşa Camii olarak da bilinir), Türkiye’nin Diyarbakır şehrinde yer alan bir camidir. Şehrin ilk Osmanlı Valisi Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından 1516-1520 tarihleri arasında inşa ettirilmiştir.

Cami merkezi plan şemasına sahiptir. Ortada dört kare ayağın taşıdığı pandantifli ana kubbe, dört yönde yarım kubbelerle genişletilmiştir. Bu yarım kubbeler de duvarlara ve kemerlere birer büyük, sonra da daha küçük eksedralarla bağlanır.

Harimin kuzeyinde yedi kubbeli son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinin sekiz adet olan sütun ve başlıkları beyaz mermerdendir. Yapının kuzey cephesinde yer alan son cemaat yerinin ortasında caminin taçkapısı bulunur. Taçkapının iki yanında sütünceler yer almaktadır. Sütuncelerin başlıkları geometrik ve bitkisel karakterli motiflerle süslenmiştir. Asıl giriş kapısı basık kemerlidir. Taçkapının sağ ve solunda, harime açılan birer pencere ve almaşık taç örgülü küçük mihraplar yer alır.

Duvarları genelde sade olan yapının, en hareketli kısmını kıble duvarı ortasındaki mihrap ve minber oluşturur. Caminin mihrabı düzgün kesme kireç taşındandır ve kıble duvarından dışa taşıntılıdır. Mihrabın sağında yer alan mermer minberin köşk bölümü, korkuluk ve özellikle mermer kapı kanatları bezemelidir. Caminin mihrabı düzgün kesme kireç taşındandır ve kıble duvarından dışa taşıntılıdır. Mermer minberin köşk bölümü, korkuluk ve özellikle mermer kapı kanatları bezemelidir.

Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan minare kare kaideli silindirik gövdeli ve tek şerefelidir. Şerefe, altı sıra mukarnaslıdır. Korkulukları taş şebekeli olup altı kollu yıldızlardan gelişen bir kompozisyona sahiptir. Sade silindirik petek pramidal bir külahla örtülmüştür.

Yapının inşa kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Caminin avlusuna giriş için kullanılan dış kapı üzerinde bir inşa kitabesi olduğu belirtilmekteyse de, 1819 yılında Diyarbakır’da çıkan ayaklanmalar esnasında, iç kaleden atılan topların isabet etmesiyle yıkılan bu kapı ve üzerindeki kitabe kaybolmuştur.

Yapıda süsleme taş ve ahşap malzeme üzerine uygulanmıştır. Taş süslemeler bazalt, kalker ve mermer üzerine oyma, kabartma ve kafes oyma teknikleriyle oluşturulmuştur. Minberde kullanılan mermer üzerinde, bu tekniklere ek olarak boyama tekniği de kullanılmıştır. Cami iç mekânında çini süslemenin de bulunduğunu belirten kaynaklar mevcuttur ancak çiniler günümüze ulaşmamıştır. Dış mimaride kuzey cephe ve minarede süsleme görülür.

Caminin kuzeybatısında yapıya bitişik bir türbe yer almaktadır. Kuzeydoğusunda da bir başka 16. yüzyıl Osmanlı valisi Özdemiroğlu Osman Paşa’nın türbesine yer verilmiştir. Kuzeydoğudaki Şafiîler bölümü, camiyi çevreleyen bugünkü avlu duvarının dışında kalmıştır.

Enine dikdörtgen planlı Şafiler kısmının üzeri düz dam ile örtülüdür. Yapım tarihini verecek bir belge yoktur ancak 16. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendiği düşünülür. Geçmişte medrese olarak hizmet veren bu bölüm, 2004 yılından itibaren Fatih Paşa Kadın ve Çocuk Eğitim Merkezi olarak hizmet vermektedir.

Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından “Kurşunlu Camii ve Hazire” adı ile 12 Haziran 1991 tarih ve 784 sayılı kurul kararı ile tescillenmiş ve korumaya alınmıştır. Cami, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1960, 1975-1976, 1981-1983 ve 2008 yıllarında onarılmıştır.

Paylaşın

Diyarbakır: Meryem Ana Kilisesi

Meryem Ana Kilisesi; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Lalebey Mahallesi, Uçak Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Günümüzde de kilise görevini sürdüren tarihi değere sahip kilise Lale Bey Mahallesinde yer almaktadır. Mülkiyeti Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi Cemaati Vakfına aittir.

Kilisenin yapım tarihi kesin bilinmemekle birlikte farklı görüşler öne sürülmektedir. Önceleri Şemsilerin tapındığı bir tapınak işlevini görmesi muhtemel olan yapı İ.S. 280 yılında kiliseye çevrilmiştir. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’nce hazırlanmış envanter fişlerinde yapı, 3. yy olarak tarihlendirilmiştir.

Yapı birbiriyle bağı olan ve farklı dönemlerde yapılmış değişiklikler ve ihtiyaçtan kaynaklı ek yapılar ile kompleks bir yapı grubu oluşturmaktadır. Kompleksin içinde; Meryem Ana Kilisesi, Mor Yakup kutsal alanı, dört avlu, derslik ve lojman mevcuttur.

Yapı kompleksinde toplam 14 yazıt bulunmakla beraber bunlar yapıların onarım ve eklemelerine ait kitabeleridir. Bu yazıtlardan en eskisi 1533 tarihli olup; bu kitabede yapının yenilendiği yazılmıştır. Yapı İ.S. 1648 ve 1297 de yangın, 1533 yenileme, 1689, 1693, 1850, 1881 ve 1914 yıllarında onarım ve yenilemenin yanında eklemelere uğramıştır.

Kilise günümüzdeki halini 2004-2005 yılları arasında yapılan restorasyon ile almıştır. Son olarak 2005 yılında yurt içi ve yurt dışında yaşayan Diyarbakırlı Süryanilerin ortak girişimiyle kapsamlı restorasyondan geçilerek, tarihi kimliğini tümüyle yansıtan bugünkü görünümüne kavuşturulmuştur.

Diyarbakır’da Ortodoks Süryanilere ait faal durumda olan bu kilise Geç Roma dönemine tarihlenen bir kapısı ve mihrap üzerine kalıntılarını izlenen mimari bezekleri bulunmaktadır. Kilise plan itibariyle dört avlu, divanhane ve din adamlarının yaşadıkları bölümlerden meydana gelmiştir. Ahşap işçiliği, sütunları, sütun başlıkları parmaklıkları, kürsüleri ve ikonaları ile ün yapmıştır.

Paylaşın

Diyarbakır: Dört Ayaklı Minare

Dört Ayaklı Minare; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Savaş Mahallesi, Yenikapı Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Şeyh Mutahhar Camii (Şeyh Mattar Camii, Dört Ayaklı Minare Camii, Kasım Bey Camii, Kasım Padişah Camii) , Diyarbakır’da 1500 yılında Akkoyunlu beylerinden Kasım Bey tarafından inşa ettirilmiş cami.

Akkoyunlular’ın en önemli anıtsal eserlerindendir. Şeyh Mutahhar’ın kabrinin bulunduğu arsa üzerine inşa edilmiştir. Halk arasında Şeyh Matar Camii olarak bilinir fakat kaynaklarda adı Kasım Bey Camii veya Kasım Padişah Camii olarak da geçmektedir.

Dört ayaklı minaresiyle ün yapmıştır. Yekpare taş sütun üzerinde dört köşeli olarak inşa edilmiş olan yapı, Anadolu’nun tek dört ayaklı minare örneğidir. Dört ayak, dört İslam mezhebini simgeler. Bir inanışa göre yedi defa sütunların altından geçenin dileği kabul edilir. Büyük olasılıkla camiye sonradan eklenen minare üzerinde bir balkon ve petek bulunmaktadır.

Hasan Paşa Hanı’nın yanındaki dar bir sokak içerisinde bulunan Cami, kare planlı ve tek kubbelidir. Yanlarda üçer, kuzey ve güneyde ikişer penceresi olup tümünün içinde ve dışında kemerle kapanan girintiler bulunur. Mihrabın iki yanında bulunan ve üzerleri pencere kemeri gibi duran bölümler, üst kattaki küçük birer mahfile merdivenle çıkışı sağlayan birer geçittir.

 

Paylaşın

Diyarbakır: Hasan Paşa Hanı

Hasan Paşa Hanı; Diyarbakır’ın Sur İlçesi, Dabanoğlu Mahallesi, Marangoz Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Hanın iki kitabesinden öğrenildiğine göre, Diyarbakır’ın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra üçüncü vali olan Sokollu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1572 ve 1575 yılları arasında yaptırılmıştır.

Hasan Paşa Hanı’nın en çok dikkat çeken yerlerinin başında batı cephesi gelmektedir. Üzerinde kare bir çerçeve içerisine alınmış olan kufi yazılı batı kapısı dışarıya taşkınlık yapmamakta içeriye dönük bir eyvana benzemektedir.

Basık kemerli bir kapıdan geçildikten sonra beşik tonozlu bir kısma oradan da avluya çıkılmaktadır. Avlunun ortasında altı sütunlu, bezemesiz bir şadırvan bulunmaktadır ve buradaki alt kat odaları sivri kemerlerle avluya açılmaktadır.

Buradaki revakların üzeri beşik tonozlarla örtülmüştür. Altı beşik tonozlu dükkânların ikinci katından taşan iki süslü pencereyle dışarıya açılan orta kısım yapıyı tamamlamaktadır. İki renkli taş sıralarının yatay olarak cephelerde kullanılması yapıyı olduğundan da uzun göstermektedir.

Handa dikkat çeken diğer bir yanı da iki katın revaklarında yer alan sütunların birbiri üzerine oturmasına karşılık ikinci katta avluya doğru taşan taş konsolların yer almasıdır. Hasan Paşa Hanı günümüzde çeşitli amaçlarla kullanıldığından özelliğini kısmen olsa yitirmiştir.

Tarih boyunca Diyarbakır’ı ziyaret eden sey­yahların da hemen dikkatini çekmiş ve han hakkın­da seyyahlar önemli bilgiler vermişlerdir.

1612 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden Leh Simeon, şehre geldiği zaman indiği Hasan Paşa Hanı’nı şu şekilde tasvir etmiştir:

“ …Muazzam kârgir bir bina olan bu hanın 500 beygiri barındırabilecek yer altında iki ahırı, renga­renk demir parmaklıklarla çevrilmiş çok güzel ha­vuzu, üç kat üzerine birçok kârgir odaları vardı…”

Yine daha sonraki tarihlerde Diyarbakır’a gelen Evliya Çelebi, Gugios İnciciyan ve James Silk Buckingham Hasan Paşa Han’ından önemle bahsetmişler­dir. Bunlardan Buckingam’ın 1815 yılı için verdiği bilgiler arasında hububat piyasasının burada toplan­dığı hakkındaki kaydı, 19. yüzyılda da bu hanın büyük bir öneme sahip olduğunu göstermektedir.

Handa günümüzde telkari işi süs eşyasından antikaya kadar çeşitli eşya satan dükkânların yanı sıra lokanta ve cafelerle bir kitabevi de mevcuttur. Hemen her yaştan insanın uğradığı han Diyarbakır’ın tarihi ve turistik yapıları arasında yer almaktadır

 

Paylaşın