Çocuklara Sosyal Medya Yasağı: Koruma Mı, Kontrol Mü?

Çocuklar sosyal medya ortamında pek çok riskle karşı karşıya. Ancak sosyal medya yasağı, bu riskleri ortadan kaldırmak yerine görünmez hale getirme tehlikesi taşıyor.

Haber Merkezi / Ayrıca devlet kontrolü ile şirket sorumsuzluğu arasına sıkışmış çocukların geleceği, bir yasak maddesinden çok daha fazlasını hak ediyor.

Son yıllarda sosyal medya platformları, yalnızca yetişkinlerin değil; çocukların da günlük yaşamının merkezine yerleşti. Ancak bu hızlı yayılma, beraberinde giderek büyüyen bir tartışmayı da getiriyor:

Çocuklara sosyal medya yasağı getirilmeli mi? Bu soru, basit bir güvenlik önlemi tartışmasından ibaret değil; teknolojinin, ebeveynliğin, devlet otoritesinin ve özgürlük kavramının kesiştiği çetrefilli bir kavşak aslında.

Çocukların sosyal medya kullanımına yönelik kaygılar elbette temelsiz değil. Araştırmalar, özellikle 10–16 yaş arası gençlerin sosyal medya kullanımının:

Güzellik algısını bozan filtre kültürü,
Dikkat dağınıklığı ve bağımlılık davranışları,
Uyku düzeninin bozulması gibi sonuçlarla ilişkilendirilebileceğini gösteriyor.

Ebeveynlerin büyük bölümü, çocuklarının dijital dünyada neyle karşılaştığını kontrol edemiyor. Platformların algoritmik yapısı ise çocukları daha çok ekrana bağlayacak şekilde tasarlanmış durumda. Bu tabloya bakıldığında, “yasak” kelimesi bir anda kulağa o kadar da radikal gelmeyebiliyor.

Sosyal medya şirketlerinin sorumluluğunu yerine getirmemesi kabul edilebilir değil; ancak çözümün her zamanki gibi bireyden —özellikle de çocuktan— beklenmesi de adil görünmüyor. Birçok ülke, yaş doğrulama sistemlerini zorunlu kılmayı tartışıyor. Ne var ki devletlerin bu doğrulama süreçlerini nasıl kullanacağı, gizlilik kaygılarını da beraberinde getiriyor.

Peki devlet, çocukları koruma iddiasıyla neyi gözetleyecek, hangi verileri toplayacak ve bunları nasıl saklayacak? “Çocuğu koruma” gerekçesi, yıllardır internet sansürlerinin en meşru görünen kılıfı değil miydi?

Bir diğer kritik soru şu: Yasak, etkili olur mu?

Çoğu yetişkinin bile yaşadığı çevrimiçi kaçak yolları bir çocuğun bulamayacağını düşünmek fazla iyimser. VPN kullanımından sahte yaş doğrulamalarına kadar pek çok yöntem, birkaç dakikalık bir internet aramasıyla öğrenilebiliyor. Yani yasak, çoğu durumda yalnızca çocuğu daha denetimsiz, daha riskli alanlara itebilir.

Üstelik sosyal medya, çocuklar için yalnızca bir tehdit değil; aynı zamanda:

Kendini ifade etme alanı,
Yaratıcılık sahası,
Eğitim ve topluluk kurma imkânı da sunuyor.

Sosyal medyadan tamamen uzak bir çocuk, dijital dünyanın diliyle geç tanıştığında aslında dijital bir dezavantajla da karşı karşıya kalıyor.

Çocuklara sosyal medya yasağı getirmek, kolay ama yanıltıcı bir çözüm. Asıl zor olan; teknoloji şirketlerini hesap verebilir kılmak, eğitimi güncellemek, ebeveynlere dijital farkındalık kazandırmak ve çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak.

Gerçek koruma; yasaktan değil, bilgiden, eleştirel dijital okuryazarlıktan, sağlam bir sosyal destek sisteminden geçiyor.

Evet, çocuklar sosyal medya ortamında pek çok riskle karşı karşıya. Ancak sosyal medya yasağı, bu riskleri ortadan kaldırmak yerine görünmez hale getirme tehlikesi taşıyor. Ayrıca devlet kontrolü ile şirket sorumsuzluğu arasına sıkışmış çocukların geleceği, bir yasak maddesinden çok daha fazlasını hak ediyor.

Kısacası mesele, çocukları sosyal medyadan uzak tutmak değil; sosyal medyayı çocuklar için daha güvenli, daha etik ve daha insani kılmak.

Paylaşın

Sosyal Medya Depresyonda Nasıl Bir Rol Oynuyor?

Sosyal medya (Snapchat, Facebook ve TikTok gibi platformlar), günümüzün vazgeçilmez bir davranışı haline gelmiş olsa da, zihin sağlığı üzerindeki etkileri tartışılmaya devam ediyor. 

Haber Merkezi / Araştırmalar, sosyal medyanın depresyonu hem tetikleyebileceğini hem de mevcut semptomları kötüleştirebileceğini gösteriyor.

Özellikle gençler ve ergenler arasında, günlük kullanım süresi arttıkça depresyon riski belirgin şekilde yükseliyor. Ancak bu ilişki tek yönlü değil; depresyonu olan bireyler de sosyal medyaya daha fazla sığınabiliyor.

Olumsuz Etkiler: Neden ve nasıl depresyona katkı sağlıyor?

Sosyal medya, beyindeki ödül sistemini (dopamin salınımı) tetikleyerek bağımlılık yaratıyor, ancak bu süreç uzun vadede anksiyete, yalnızlık ve depresyonu artırıyor. İşte ana mekanizmalar:

Sosyal Karşılaştırma ve Düşük Özgüven: Platformlarda paylaşılan “mükemmel” hayatlar (tatiller, ilişkiler, başarılar), gerçek olmayan bir algı yaratıyor. Bu, kullanıcıları kendilerini yetersiz hissettirerek depresif ruh hali tetikliyor.

Örneğin, Instagram gibi görsel odaklı sitelerde beden imajı sorunları artıyor ve kız çocuklarında depresyon riski yükseliyor. Pittsburgh Üniversitesi’nin bir araştırması, en uzun süre kullanan genç erişkinlerde depresyon riskinin 1,7 kat arttığını bulmuştur.

Yalnızlık ve Sosyal İzolasyon: Online etkileşimler, yüz yüze bağlantıların yerini alıyor. ABD’de yapılan bir ulusal çalışmada, sosyal medya kullanımının genç yetişkinlerde depresyonla pozitif ilişkili olduğu ve izolasyonun ana etken olduğu görülmüştür.

Uyku Bozuklukları ve Zaman Kaybı: Gece geç saatlere kadar kullanım, uyku kalitesini düşürüyor ve ertesi gün depresif semptomları artırıyor. Bir Lancet çalışması, Facebook’u gece kullananlarda depresyon ve mutsuzluk oranının yükseldiğini göstermiştir.

Negatif İçerik ve Duygusal Bulaşma: Algoritmalar, öfke veya felaket haberlerini ön plana çıkarıyor, bu da “sosyal medya efekti” yaratıyor. Bir paylaşımda vurgulandığı gibi, “Aynı şeyleri sürekli izlemek ruhsal sağlığınızı ciddi etkiliyor.”

Depresyon, sosyal ağlarda üç dereceye kadar yayılabiliyor: Arkadaşınızın arkadaşının arkadaşı depresyondaysa, sizin riskiniz yüzde 37 artıyor.

Bağımlılık ve Riskli Davranışlar: Aşırı kullanım (günde 3 saatten fazla), depresyon riskini ikiye katlıyor. Snapchat, Facebook ve TikTok gibi platformlar, semptomları kötüleştirme olasılığını yüzde 39-53 artırıyor.

Türkiye’de yapılan saha araştırmalarında, üniversite öğrencileri arasında sosyal medya bağımlılığı ile depresyon arasında pozitif korelasyon bulunmuştur.

Son 10 yılda depresyon vakaları yüzde 58 artarken, sosyal medya kullanımı paralel yükselmiştir.

Olumlu Etkiler: Sosyal medya her zaman zararlı mı?

Her ne kadar olumsuz yönler baskın olsa da, sosyal medya destekleyici bir rol de oynayabiliyor:

Bağlantı ve Destek: Depresyon yaşayanlar, online topluluklarda yardım arayabiliyor. Bir inceleme, akıl hastaları arasında kullanımın yüzde 70-97 oranında olduğunu ve topluluk katılımını artırdığını göstermiştir.

Farkındalık ve Müdahale: Platformlar, erken teşhis için kullanılabiliyor. HORYZONS gibi dijital programlar, psikoz hastalarında depresyonu azaltmaktadır.

Öneriler: Sağlıklı kullanım için ne yapılabilir?

Depresyonu önlemek veya yönetmek için sosyal medyayı bilinçli kullanmak şart. İşte pratik adımlar:

Zaman Sınırlaması: Günde 30 dakikaya indirin. Pennsylvania Üniversitesi’nin deneyi, 10 dakika/platfrom sınırı koyanlarda yalnızlık ve depresyonun azaldığını göstermiştir.

Bildirimleri Kapatın ve Gece Modu: Uyku öncesi telefonları uzak tutun.

Gerçek Bağlantılara Odaklanın: Online yerine yüz yüze görüşmeleri artırın. Egzersiz, hobi gibi aktiviteleri ön plana çıkarın.

Takip Edin ve Temizleyin: Negatif hesapları takipten çıkarın, motive edici içerikleri takip edin.

Profesyonel Yardım Alın: Semptomlar artarsa (uykusuzluk, motivasyon kaybı), bir uzmana danışın.

Paylaşın

Sosyal Medya Depresyona Neden Olabilir mi?

Dünya genelinde ortalama her iki kişiden biri sosyal medya platformlarından birini kullanıyor. Araştırmalar, sosyal medyada geçirdikleri zamanı sınırlayan kişilerin, sınırlamayanlara göre daha mutlu olduğunu gösteriyor.

Haber Merkezi / Araştırmalar ayrıca, sosyal medyanın yoğun ve kontrolsüz kullanımının bazı kişilerde depresyon, kaygı ve düşük özsaygı gibi ruh sağlığı sorunlarıyla ilişkilendirilebileceğini ortaya koyuyor.

Karşılaştırma ve Özsaygı: Sosyal medyada sıkça görülen “mükemmel” yaşamların sergilenmesi, kullanıcıların kendilerini yetersiz hissetmesine yol açabilir. Bu, özellikle gençlerde özgüven sorunlarını tetikleyebilir.

FOMO (Kaçırma Korkusu): Sürekli başkalarının aktivitelerini görmek, bireylerde bir şeyleri kaçırdığı hissi uyandırabilir ve bu da kaygı ile depresif duyguları artırabilir.

Bağımlılık ve Zaman Yönetimi: Sosyal medyada geçirilen aşırı zaman, gerçek hayattaki sosyal ilişkileri, uykuyu ve üretkenliği olumsuz etkileyebilir. Uyku eksikliği ve sosyal izolasyon depresyon riskini artırabilir.

Siber Zorbalık ve Olumsuz İçerik: Sosyal medyada maruz kalınan eleştiriler, taciz veya toksik içerikler ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Pozitif Etkiler de Mümkün: Öte yandan, sosyal medya destekleyici topluluklar, bilgi paylaşımı ve bağlantı kurma açısından olumlu etkiler de sağlayabilir. Örneğin, ruh sağlığı farkındalığı yaratan gruplar veya motivasyonel içerikler bazı kullanıcılar için faydalı olabilir.

Araştırma Bulguları: 2019’da The Lancet dergisinde yayımlanan bir çalışma, sosyal medya kullanımının gençlerde depresyon ve kaygı ile ilişkili olduğunu buldu.

Ancak, bu etki kullanım süresi ve içeriğe bağlı olarak değişiyor. Günde 2-3 saatten fazla sosyal medya kullanımı genellikle daha zararlı bulunuyor.

Öneriler:

Sosyal medya kullanımını sınırlamak (örneğin, ekran süresi hedefleri belirlemek).
Olumlu, destekleyici hesapları takip etmek.
Gerçek hayatta sosyal bağlantılara öncelik vermek.
Ruh sağlığı sorunları yaşanıyorsa profesyonel destek almak.

Paylaşın

Sosyal Medya, Gazze Eylemlerini Nasıl Şekillendirdi?

İsrail’in Hamas’ın eylemlerine yanıt olarak 2023 yılının Ekim ayından itibaren başlattığı askeri saldırılarda, aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da bulunduğu on binlerce Filistinli hayatını kaybetti.

Kurtuluş Aladağ / Sosyal medyanın ortaya çıkışından önce, savaşlar hakkındaki bilgiler büyük ölçüde geleneksel medya kuruluşları tarafından kontrol ediliyordu ve bu kuruluşlar da çoğunlukla hükümet politikaları, şirket çıkarları ve jeopolitik ittifaklardan etkileniyordu.

Sosyal medya çağında, savaşlar hükümet politikaları, şirket çıkarları ve jeopolitik ittifaklardan etkilenen medyanın gözünden izlenmiyor.

Sosyal medya Gazze savaşını hem bir bilgi kaynağı hem de bir propaganda aracı olarak şekillendirdi; kamuoyu algısını etkiledi, ancak sosyal medya dezenformasyon ve sansür tartışmalarıyla da karmaşık bir rol oynadı.

Gerçek zamanlı bilgi ve görseller: X (Eski adı Twitter), Instagram ve TikTok gibi platformlar, çatışmanın görüntülerini, videolarını ve tanıklıklarını hızla yayarak dünya genelinde farkındalığı artırırken, Filistinliler ve İsrailliler, kendi perspektiflerini paylaşarak ana akım medyanın anlatısının sorgulanmasına neden oldular.

Örneğin, Gazze’deki yıkımın videoları viral oldu, ancak dezenformasyon (ör. manipüle edilmiş görüntüler) da yaygınlaştı.

Propaganda ve algı yönetimi: Her iki taraf da sosyal medyayı propaganda için kullanırken, İsrail, IDF’nin resmi hesapları üzerinden operasyonlarını savundu. Filistin yanlısı gruplar ise insan hakları ihlalleri ve sivil kayıpları vurguladı. Hashtag kampanyaları (#FreePalestine, #IsraelUnderAttack) kutuplaşmayı daha da derinleştirdi.

Kamuoyu baskısı: Sosyal medya, özellikle genç nesiller arasında Filistin’e olan desteğini artırdı. ABD ve Avrupa’da yapılan Filistin’e destek protestoları, özellikle X’teki paylaşımlar üzerinden örgütlendi. Ancak, antisemitizm ve İslamofobi suçlamaları da aynı platformlarda yoğun tartışmalara yol açtı.

Sansür tartışmaları: Meta ve X gibi platformlar, Filistin içeriğini kısıtladığı iddialarıyla eleştirildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (2023 raporu), özellikle Meta’nın Filistin yanlısı paylaşımları sistematik olarak kaldırdığını öne sürdü. Bu durum, ifade özgürlüğü tartışmalarını daha da alevlendirdi.

Dezenformasyonun yayılması: Bu platformlar üzerinden sunulan yanlış bilgiler, örneğin sahte ölüm sayıları veya çarpıtılmış videolar, hızla yayılırken, Bellingcat gibi kuruluşlar, görüntüleri veya bilgileri doğrulama çabalarını artırdı.

Paylaşın

13 Yaş Altına “Sosyal Medya” Yasağı Geliyor

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sosyal medya düzenlemesine ilişkin yaptığı açıklamada, 13 yaş altındaki çocukların sosyal medyaya erişiminin tamamen engellenmesini öngördüklerini ifade etti.

Abdulkadir Uraloğlu, 13 – 16 yaş arası çocukların ise yalnızca ebeveyn onayıyla platformlara erişebilmesini öngördüklerini belirtti. Uraloğlu, konuya ilişkin, sosyal medya platformlarının temsilcileriyle görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, önümüzdeki yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması beklenen sosyal medya kullanımına ilişkin yeni düzenlemenin ana hatlarını paylaştı.

Habertürk canlı yayınında konuşan Uraloğlu, 13 yaş altındaki çocukların sosyal medyaya erişiminin tamamen engellenmesini, 13-16 yaş arası çocukların ise yalnızca ebeveyn onayıyla platformlara erişebilmesini öngördüklerini belirtti.

Türkiye’de sosyal medya kullanımının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu vurgulayan Bakan Uraloğlu, “Bu alanda oldukça meraklıyız, dünya sıralamasında nüfusa oranla önemli bir yerimiz var” dedi.

Hazırlanan düzenlemenin yasaklayıcı değil, çocukları ve gençleri korumaya yönelik bir perspektifle geliştirildiğini belirten Uraloğlu, “Yasakçı bir zihniyet değiliz, düzenleme ve koruma refleksiyle hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Uraloğlu, sosyal medya platformlarının temsilcileriyle görüşmelerin sürdüğünü belirterek, şirketlerin Türkiye’nin alacağı kararları uygulamaya hazır olduklarını ilettiklerini söyledi. Uraloğlu, “Uygulanamayacak bir talepte bulunmanın anlamı yok. Platform temsilcileri ‘ülke ne karar alırsa, uyarız’ diyorlar” şeklinde konuştu.

Gündemdeki diğer bir başlık ise kamu personelinin mesai saatleri içerisinde sosyal medya kullanımı.

Uraloğlu, bu konuda da bazı düzenlemelerin değerlendirildiğini belirtti. Gençlere yönelik filtreleme gibi önlemlerin birçok ülkede uygulandığını hatırlatan Uraloğlu, Türkiye’nin de benzer bir yönelime girmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

Yasal hazırlıkların sürdüğünü belirten Uraloğlu, söz konusu düzenlemenin bu yasama dönemine yetişmeyeceğini ancak önümüzdeki yasama yılında Meclis’in takdirine sunulacağını açıkladı.

Paylaşın

“SkinnyTok” Nedir? Tehlikeli TikTok Trendi

“SkinnyTok” adı verilen yeni bir trend ortaya çıktı: “Skinny” ve “TikTok” kelimelerinin birleşiminden oluşan bu terim, genellikle kadınlara kilo verme ipuçları sunan videoları ifade ediyor.

Haber Merkezi / Bu sözde “ipuçları”, yalnızca sürdürülemez değil, aynı zamanda düzensiz beslenmeye tehlikeli derecede yakın olan davranışları da teşvik ediyor.

SkinnyTok’taki en çok paylaşılan sloganlardan bazıları şunlar: “Karnın guruldadığında, seni alkışladığını hayal et.” “Küçük olmak istiyorsan, küçük ye. Büyük olmak istiyorsan, büyük ye.” “Ödül almaya ihtiyacın yok. Sen bir köpek değilsin.”

Uzmanlar ne diyor?

SkinnyTok, uzmanlar tarafından ciddi şekilde eleştirilmektedir. Bu trendin özellikle gençler üzerinde uzun vadeli zararlar oluşturabileceğini vurgulayan uzmanlar, konuya ilişkin uyarılarını beş madde altında sıralıyorlar:

Yeme bozuklukları Riski: Aşırı zayıflığı teşvik eden içerikler, anoreksi, bulimia gibi yeme bozukluklarını tetikleyebilir.

Beden algısı bozukluğu: Gençlerde gerçekçi olmayan beden idealleri oluşturur, özsaygıyı ve özgüveni olumsuz etkileyebilir.

Sağlıksız beslenme alışkanlıkları: Düşük kalorili veya dengesiz diyet önerileri, besin eksikliklerine ve metabolik sorunlara yol açabilir.

Psikolojik etkiler: Sürekli zayıflık baskısı, kaygı, depresyon ve sosyal izolasyonu artırabilir.

Fiziksel sağlık sorunları: Aşırı kilo verme, kalp sorunları, hormonal dengesizlikler ve bağışıklık sistemi zayıflığı gibi riskler doğurabilir.

Önleme:

Uzmanlar, “SkinnyTok” gibi zararlı trendlerin etkisini önlemek için ise şu adımların atılabileceğini söylüyorlar:

Medya okuryazarlığı eğitimi: Gençlere sosyal medya içeriklerini eleştirel bir şekilde değerlendirmesi öğretilebilir.

Sağlıklı beden algısı teşviki: Sağlıklı yaşam tarzı ve pozitif beden algısı üzerine eğitimler düzenlenebilir.

Ebeveyn ve eğitimci farkındalığı: Ebeveynler ve öğretmenler, zararlı içeriklere karşı rehber olabilir.

Platform düzenlemeleri: TikTok gibi platformlar, yeme bozukluklarını teşvik eden içerikleri kaldırabilir; sağlıklı içeriklere öncelik verebilir.

Profesyonel destek: Yeme bozukluğu belirtileri gösteren bireyler psikolog veya diyetisyen desteği alabilir.

Sağlıklı rol modeller: Zayıflığı değil, sağlıklı yaşamı yücelten içeriklerin öne çıkarılması teşvik edilebilir.

Paylaşın

Sosyal Medyada Ekrem İmamoğlu İncelemesi: 37 Gözaltı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı operasyona ilişkin sosyal medya paylaşımları nedeniyle 37 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Ali Yerlikaya ayrıca sosyal medya hesaplarının sürekli denetlendiği uyarısında da bulunarak, “Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca kanunların verdiği yetki çerçevesinde, suç ve suçlularla mücadele amacıyla internet ortamında 7/24 esasına göre sanal devriye faaliyetleri yürütülmektedir” dedi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmalar kapsamında, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte toplam 106 şüpheli hakkında gözaltı kararı verilmesi sonrası, sosyal medya hesabından provokatif paylaşımlar yaptıkları iddiasıyla 261 şüpheli hesap yöneticisinin tespit edildiği açıklandı.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığımızın ve Güvenlik Daire Başkanlığımızın yaptığı koordineli çalışmalar sonrası 37 şüpheli yakalanmış, diğer şüphelilerin yakalanmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir” ifadesini kullandı.

Şüpheli hesapların 62’sinin yurt dışında olduğunu ifade eden İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Sosyal medya platformu Twitter (X) üzerinde gözaltı işlemlerinden sonra 20.03.2025 tarihi saat 06:00’a kadar bu konu ile ilgili toplam 18 milyon 647 bin 269 paylaşım yapıldığı görülmüş, bu paylaşımların yüzde 66’sının isimli hesap, yüzde 34’ünün Bot Hesap olduğu tespit edilmiştir” diye yazdı.

Bakan ayrıca sosyal medya hesaplarının sürekli denetlendiği uyarısında da bulunarak, “Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca kanunların verdiği yetki çerçevesinde, suç ve suçlularla mücadele amacıyla internet ortamında 7/24 esasına göre sanal devriye faaliyetleri yürütülmektedir” dedi.

Ne oldu?

İBB yönelik çarşamba sabah saatlerinde başlatılan operasyonda Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve beraberinde bir dizi isim gözaltına alındı. Polis ekiplerinin İmamoğlu’nun İstanbul Sarıyer’deki evinde arama yaptığı, ardından da sağlık kontrolüne götürüldüğü öğrenildi.

100’den fazla kişiyi kapsadığı belirtilen operasyonun Medya A.Ş. ihaleleri, kent uzlaşısı ve terör soruşturması kapsamında gerçekleştirildiği aktarıldı. NTV’nin haberine göre, İmamoğlu ve sanıklar hakkında iki ayrı soruşturmanın başlatıldığı belirtildi.

Operasyon, İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’nden aldığı diplomanın iptal edilmesinden bir gün sonra başladı. Diploma süreci, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) cumhurbaşkanı adayı olmaya hazırlanan İBB Başkanı’na son haftalarda açılan soruşturmaların ardından geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da İstanbul’da CHP’li belediyelere açılan soruşturmalar üzerinden ana muhalefete yüklenip, “Onlar da çok iyi biliyorlar ki daha turpların büyükleri heybede. Telaşlarının sebebi bu,” demişti. Bu sözlere muhalefetten büyük tepki gelmişti. Tüm bu sürecin ardından ise İBB Başkanı İmamoğlu gözaltına alındı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Facebook Hesabını Kapatanlar Daha Mutlu

Sosyal medya kullanımı ile mutluluk arasındaki bağlantıyı inceleyen yeni bir araştırma, Facebook hesabını devre dışı bırakanların daha mutlu olduğunu ortaya koydu.

Sosyal medya kullanımı ile mutluluk arasındaki bağlantı, 2020’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) seçimler ve 2019’da Bosna – Hersek’teki Srebrenitsa soykırımı anma dönemi sırasında yapılan önceki iki çalışmada gündeme gelmişti.

Fransa’daki Sciences Po Siyasi Araştırmalar Merkezi’ndeki araştırmacılar, 2022 Fransa cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında 2.200’den fazla kişiyle yaptıkları anket sonucunda, bu durumun siyasi kutuplaşmayı etkilemediğini tespit etti.

Ankete katılanların yarısı, iki turda gerçekleşen cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında Facebook hesaplarını bir ay süreyle devre dışı bıraktı. Bu kişiler arasında iki alt grup oluşturulurken, bunların yarısına gelişmelerden haber verilmiş, diğer yarısı sadece hesaplarını kapatmıştı.

Gönderilen haberler, daha sağlıklı dijital alışkanlıkları teşvik etmek için mesajlardan oluşuyordu.

Royal Society Open Science dergisinde yayınlanan araştırma makalesinde, katılımcılara farklı duygularla ilgili anketler uygulandı ve elde edilen bulgular araştırmacıların bir refah endeksi oluşturmasında kullanıldı.

Çalışmanın sonunda, sadece hesabını kapatan gruptaki katılımcılar, mütevazı da olsa, neşe, tatmin ve yaşam memnuniyetleri gibi soruları, diğer gruptakilere kıyasla daha yüksek olarak değerlendirdi.

Araştırmacılar ayrıca katılımcıların son gelişmeler hakkındaki bilgilerini de test etti. Deneyin sonunda, hesaplarını devre dışı bırakan kişilerin siyaset hakkında daha az bilgili olduğu görüldü.

Metinde, “İlginç bir şekilde, Facebook’u devre dışı bırakan insanların spor ve eğlence gibi konular hakkındaki bilgilerinde bir değişim olmadı,” denildi.

“Bu bulgular, sosyal medyanın ve özellikle Facebook’un, insanlara siyasi bilgi sağladığı fikriyle tutarlıydı,” ifadelerine yer verildi. Kutuplaşmayla ilgili olarak, “Facebook’un devre dışı bırakılmasının ideolojik kutuplaşma veya sosyal kutuplaşmaya hiçbir etkisinin olmadığı” tespitinde bulunuldu.

Sosyal medya kullanımı ve mutluluk arasındaki bağlantı, 2020’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) seçimler ve 2019’da Bosna-Hersek’teki Srebrenitsa soykırımı anma dönemi sırasında yapılan önceki iki çalışmada gündeme gelmişti.

Son çalışmadaki araştırmacılar, bu önceki sonuçların tekrarlanıp tekrarlanmadığını doğrulamak ve kutuplaşma hakkında daha fazla bilgi edinmek istediklerini söylüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Sosyal Medyada “Filistin” Sansürü Devam Ediyor

Başta, Meta, TikTok, X ve Youtube olmak üzere sosyal medya platformlarının Filistin yanlısı içerikleri sansürlemeye devam ettiği belirtildi. 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırılarında 42 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations), çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

İnsan hakları örgütleri, İsrail-Hamas çatışmasının tırmanmasının üzerinden bir yıl geçmesine rağmen sosyal medya platformlarında Filistin yanlısı paylaşımlara yönelik dijital sansürü durdurmak için çok az ilerleme kaydedildiğini belirtti.

Çatışmalar, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’in güneyinde 250 kişiyi rehin aldığı ve 1,200 kişiyi öldürdüğü bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi.

Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in hava saldırıları ve Gazze Şeridi’ne kara birlikleri göndererek karşılık verdiği savaşta yaklaşık 42.000 Filistinli hayatını kaybetti.

Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi (Palestinian Observatory of Digital Rights Violations) 7 Ekim saldırısından bu yana, 1 Temmuz 2024’e kadar web sitelerinde yaptıkları açık çağrı aracılığıyla, çoğu Meta, TikTok, X ve Youtube ile ilgili olmak üzere, büyük platformlardan 1.350’den fazla çevrimiçi sansür vakası kaydetti.

Vakalar arasında, askıya alma, içerik kaldırma ve hesap kısıtlama olduğu belirtildi.

Arap Sosyal Medyayı Geliştirme Merkezi (7amleh) Eylül ayında yayınladığı bir raporda bu sonuçları “Filistin’le ilgili içeriğin agresif bir şekilde aşırı ılımlı” hale getirilmesine yönelik “kasıtlı bir karar” olarak yorumladı.

Raporda, “Çevrimiçi platformlar ağlarında nefret söylemi ve kışkırtmaya izin verdiklerinde, Filistinlilerin toplu cezalandırmalarını haklı çıkaran içeriğin yayılmasına yardımcı olmaktan suçlu olabilirler,” denildi.

Ancak İsrail yanlısı gruplar, antisemitizme yönelik sosyal medya kısıtlamalarını geri alma girişimlerini eleştirdi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW) geçtiğimiz Aralık ayında yayınladığı bir raporda kullanıcıların içeriklerinin Meta tarafından nasıl engellendiğini ya da kaldırıldığını belgelemişti.

HRW’de kıdemli bir araştırmacı olan Rasha Younes’e göre, kullanıcıların önce Filistin’e atıfta bulunan tek bir gönderisi, hikayesi veya yorumu inceleniyor, ardından belirli bir politika ihlaline işaret eden çok az veya hiçbir açıklama yapılmadan kaldırılıyordu.

Younes, hesaplarının Filistin yanlısı diğer içeriklere yorum yapmaları kısıtlanan veya 24 saatten üç aya kadar herhangi bir süre için devre dışı bırakılan kullanıcılardan haber aldıklarını söyledi.

Younes, paylaşımlarının hem Instagram hem de Facebook’taki diğer kullanıcılar tarafından daha az görülebilmesi anlamına gelen “gölge yasaklı (shadowbanned)” olduklarını anlatan başka kullanıcılar da olduğunu sözlerine ekledi.

Younes, bu kısıtlamalara itiraz etmeye çalışan kullanıcıların, “Meta’nın kendi politikalarını ihlal ettiğine” inandığı “bir hata mı yaptık?” düğmesini devre dışı bıraktığını söyledi.

Engellenenlerin siyasi aktivizmlerini ya da çatışma sırasında yaşadıkları gerçekliği ifade etmek için “gidecek hiçbir yerleri olmayabileceğini” sözlerine ekledi.

Hem HRW hem de 7amleh’in raporları doğrudan kullanıcı deneyimlerine dayanıyor, ancak her iki gruptan araştırmacılar Meta gibi sosyal medya şirketlerini hangi paylaşımların otomatik moderasyonla engellendiğine dair verileri yayınlamaya zorlamak istiyor, böylece daha derinlemesine araştırma yapabilirler.

Euronews Next’e konuşan 7amleh’in Avrupa Birliği (AB) Savunuculuk Sorumlusu Taysir Mathlouthi, “Gördüğümüz şey, bu şirketlerde çalışan insanlar, bu değişiklikleri istiyorlar … ama ne yazık ki karar vericiler onlar değil, bu yüzden gerçekten hiçbir şeyi değiştiremezler,” dedi.

Meta ve TikTok, içerik denetleme politikalarıyla ilgili doğrudan soruları yanıtlamayı reddetti ve bunun yerine Euronews Next’i yanıtlarıyla ilgili son raporlara yönlendirdi.

Meta’nın Eylül ayındaki raporunda şirket,** Gazze’deki insani kriz ve Hamas’ın rehin alma eylemlerinin “değişen dinamiklerini yansıtmak” için yaklaşımlarını geliştirdiklerini söyledi.

Ancak şirket, otomatik uygulama eşiklerinin düşürülmesi gibi bazı politika kararlarının “kritik dünya olaylarının tartışılmasını istemeden de olsa sınırladığını” kabul etti.

Bir Meta sözcüsü geçen yıl Euronews’e yaptığı açıklamada HRW raporunun “hızlı hareket eden, son derece kutuplaşmış ve yoğun bir çatışma sırasında politikalarımızı küresel olarak uygulamanın gerçeklerini göz ardı ettiğini” söyledi ve “belirli bir sesi kasıtlı ve sistematik olarak bastırdığımız iması yanlıştır” dedi.

TikTok ise 2 Ekim tarihli raporunda, 7 Ekim 2023 ile 15 Eylül 2024 tarihleri arasında Hamas’ı desteklediği, nefret söyleminde bulunduğu ya da yanlış bilgilendirdiği gerekçesiyle 4,7 milyon videoyu kaldırdıklarını ve 300.000 canlı yayını askıya aldıklarını açıkladı.

Bu yılın başlarında şirket, “Siyonist” içeriği “Yahudi veya İsrailli kimliği ile bir vekil olarak kullanıldığında” nefret söylemi politikalarına eklediklerini söyledi.

TikTok, “Bu politika, kelimenin nefret dolu bir şekilde nasıl kullanıldığına dair bir artış gözlemledikten sonra bu yılın başlarında uygulandı” dedi.

Euronews Next, YouTube ve X’e ulaştı, ancak hemen bir yanıt alamadı.

7amleh’ten Mathlouthi’ye göre, çatışma doğrudan kendi sınırları içinde olmasa bile AB’nin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk var.

Yeni yasaya göre, Avrupa Komisyonu kısa bir süre önce yasa dışı çevrimiçi içerikle mücadele için yeni mekanizmalar getiren Dijital Hizmetler Yasasını (DSA) kabul etti.

Ancak Mathlouthi, yasanın “kışkırtma ya da zararlı içerik” olarak neyi kabul ettiğine dair gerçek bir tanım olmadığını, bunun da yasa aracılığıyla bu büyük şirketlere baskı yapılmasını zorlaştırdığını belirtti.

Mathlouthi, “Daha fazla düzenleme istiyoruz, daha fazla kontrol istiyoruz ve daha fazla şeffaflık istiyoruz ve bu baskı olmadan asla başarılamayacak,” dedi.

Geçtiğimiz Ekim ayında AB, X, Meta ve TikTok’tan çatışmayla ilgili içeriği nasıl düzenledikleri konusunda bilgi istedi. Bu, DSA kapsamında tam bir soruşturmanın gerekli olup olmadığını anlamanın ilk adımı.

Aralık ayında Avrupa Komisyonu, diğer endişelerin yanı sıra “Hamas’ın İsrail’e yönelik terörist saldırıları bağlamında yasa dışı içeriğin yayılması” konusunu ele almak üzere X’e karşı resmi işlemler başlattı.

AB o zamandan beri Meta, TikTok ve TikTok Lite hakkında diğer olası DSA ihlalleri için resmi soruşturmalar başlattı, ancak nedenlerinden biri olarak İsrail veya Filistin ile ilgili içerikten açıkça bahsetmedi.

Euronews Next, Meta ve TikTok’tan İsrail-Hamas savaşıyla ilgili moderasyon politikaları hakkında aldıkları bilgilerin tatmin edici olup olmadığını teyit etmek için Avrupa Komisyonu’na ulaştı ancak hemen bir yanıt alamadı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Doomscrolling Nedir Ve Nasıl Etkiler?

Dünya genelinde yaklaşık 5 milyar sosyal medya kullanıcısı var! Evet, doğru okudunuz. Sosyal medya, her yaştan insan için en etkili iletişim yöntemlerinden biri haline gelmiş durumda.

Haber Merkezi / Sosyal medyanın avantajları olmasına rağmen kaçınılmaz olarak dezavantajları da var. Bunlardan biri de doomscrolling.

Kendinizi sosyal ağlarda sürekli olarak olumsuz haberler, makaleler, paylaşımlar veya gönderiler okurken mi buluyorsunuz? Buna doomscrolling denir.

Doomscrolling terimi henüz resmi olarak Türkçeye çevrilmemiş olmasına rağmen, dilimizde kötü haber bağımlılığı, uzun saatler negatif haber okuma eğilimi ve felaket kaydırması gibi kullanımları mevcuttur.

Doomscrollingin etkileri nelerdir?

Artan stres ve kaygı: Sürekli olarak olumsuz haberlere maruz kalmak, özellikle haber devam eden bir krizle ilgiliyse, kaygı, stres ve çaresizlik duygularını tetikleyebilir.

Uyku bozuklukları: Gece geç saatlerde sosyal medyada gezinmek uyku kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir.

Zaman kaybı: Doomscrolling, daha üretken veya keyifli aktivitelere harcanabilecek değerli zamanı sizden çalabilir.

Depresyon: Olumsuz haberlere sürekli maruz kalmak umutsuzluk, çaresizlik ve depresyon duygularına yol açabilir.

Fiziksel sağlık sorunları: Kötü içerikler aynı zamanda baş ağrısı, göz yorgunluğu ve boyun ağrısı gibi fiziksel sağlık sorunlarına da yol açabilir.

Doomscrollinginden korunmak için birkaç ipucu:

Zaman sınırları belirleyin: Her gün sosyal medya için belirli bir zaman sınırı belirleyin ve buna uyun.

Güvenilir kaynakları seçin: Takip ettiğiniz kaynaklar konusunda seçici olun. Doğru bilgi sağlayan saygın kaynakları seçin.

Mola verin: Özellikle bunalmış veya endişeli hissettiğiniz zamanlarda mola verin.

Öz farkındalığınızı geliştirin: Sosyal medyanın sizi nasıl etkilediğinin farkında olun. Belirli konuların veya içeriklerin olumsuz duyguları tetiklediğini fark ederseniz, tüketim alışkanlıklarınızı yeniden değerlendirin.

Sınırlar oluşturun: Sosyal medya tüketimi için sınırlar koyun.

Başkalarıyla bağlantı kurun: Arkadaşlarınız ve ailenizle sanal olarak bağlantı kurun.

Paylaşın