1757 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Şeyh Galip, 3 Ocak 1799’da İstanbul’da Galata Mevlevihanesi Şeyhi iken hayatını kaybetti; türbesi bu mevlevihanenin bahçesindedir. Şeyh Galip’in asıl adı Mehmed’tir. ilköğrenimini babasından aldı, dsonraları dönemin ünlü şairlerinden dersler aldı.
Haber Merkezi / Şair olan babasının etkisiyle Mevlâna Dergâhı’nda (Konya) çileye girdi, İstanbul’da Yenikapı Mevlevihanesi’nde çilesini tamamladı. Çok genç yaşta güçlü bir şair ve geniş kültürlü bir aydın olarak tanındı. Esed ve Galip mahlasını kullanan Galip yirmili yaşların başında divanını oluşturdu. 26 yaşında mesnevi türünün en başarılı örneklerinden sayılan “Hüsnü Aşk” adlı yapıtını tamamladı.
Divan şiiri geleneğinin Nedim’den sonraki dönemin en önemli şairlerindendir. Divan şiirinde sembolizme benzer bir tarzın öncülüğünü yaptı ve divan edebiyatının gelişmesinde büyük bir rol oynadı. Gelenekten kopmayan Şeyh Galip’in şiirleri sembolizm ve betimleme özelliği ile Batıda fazlasıyla beğeni topladı. Yapıtları tasavvufi temellere sahiptir ve tasavvuf edebiyatının önemli bir isimdir.
Eserleri; Divan, Hüsn ü Aşk
“Gazel”
Gencinen olsam vîrân edersin
Âyînen olsam hayrân edersin
Tîr-i nigehden dâğ-ı derûna
Baksan ne işler seyrân edersin
Sâkî kerâmet sende ya bende
Bahri habâba mihmân edersin
Nezzâre-i germ etdikçe ey çeşm
Âteşle âbı yek-sân edersin
Ey huşk zâhid dem urma meyden
Dest-i duâyı mercân edersin
Zâhid o meh-veş bir nûrdur kim
Büttür demezsin îmân edersin
Mâdâm uçarsın gözlerde ammâ
Rûyun perî-veş pinhân edersin
Tabl-ı tehîden gümdür suhanler
Bî-hûde Gaalib efgaan edersin
Etvâr-ı çerhe uy mevlevî ol
Seyrân edersin devrân edersin
“Şarkı”
Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni
Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni
Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni
Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni
“Sen”
Ey dil ey dil niye bu rütbede pür gâmsın sen
Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen
Secde-fermâ-yi melek zât-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akvâmsın sen
Rûhsun nefha-i Cibril ile tev’emsin sen
Sırr-ı Hak’sın mesel-i İsi-i Meryem’sin sen
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Merteben ayn-ı müsemmâdadır esmâ sanma
Merciin Hâlik-i eşyâdadır eşyâ sanma
Gördüğün emr-i muhakkakları rü’yâ sanma
Başkasın kendini sûretle heyûla sanma
Keşf ile sâbit olan mâ’niyi dâ’vâ sanma
Hakkına söylenen evsâfı müdârâ sanma
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
İnleyip sırrını fâşeyleme ağyâra sakın
Düşme bilmezlik ile varta-i inkâra sakın
Değmesin âhların kâkül-i dildâra sakın
Sonra Mansûr gibi çıkman olur dâra sakın
Arz-ı acz etmeyesin yâreden ol yâra sakın
Bulduğun cevher-i âlîleri bîçâre sakın
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Sendedir mahzen-i esrâr-ı mahabbet sende
Sendedir mâ’den-i envâr-ı fütüvvet sende
Gizli gizli dahi vardır nice hâlet sende
Ma’rifet sende hüner sende hakiykât sende
Nazar etsen yer ü gök duzâh u cennet sende
Arş u kürsiyy ü melek sendedir sende
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Hayftır şâh iken âlemde gedâ olmayasın
Keder-âlûde-i ümmîd ü recâ olmayasın
Vâdî-i ye’se düşüp hiç ü hebâ olmayasın
Yanılıp rehrev-i sahrâ-yı belâ olmayasın
Âdeme muttasıl ol tâ ki cüdâ olmayasın
Secdeler eyle ki merdûd-i Hüdâ olmayasın
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Merk-i hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer et
Erişen hâr u hasa âteş-i aşkı siper et
Dâmenin tutmaya âsâr-ı alâyık hazer et
Şems veş hâhiş-i Munlâ ile azm-i sefer et
Sâf kıl âyineni kâbil-i aks-i suver et
Hele bir cem’-i havâs eyle de Gâlib nazar et
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
“Sendendir”
Efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
Miyân-ı âşıkaanda iştiharım varsa sendendir
Benim f eyz-i hayâtun hâsılı rûh-i revânımsın
Eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir
Veren bu sûret-i mevhuma revnak reng-i hüsnündür
Gül-istân-ı hayâlim nev-bahârım varsa sendendir
Felekden zerre mikdâr olmadım devrinde rencide
Ger ey mihr-i münevver âh u zârım varsa sendendir
Senin pervâne-i hicrânınım sen şem’-i vuslatsın
Beher şeb hâhiş-i bûs ü kinârım varsa sendendir
Şehîd-i aşkın oldum lâle-zâr-ı dağdır sinem
Çerâğ-ı türbetim şem’-i mezarım varsa sendendir
Gören ser-geştelikde gird-bâd-ı dest zanneyler
Fenâ-ender-fenayim her ne varım varsa sendendir
Niçin âvâre kıldın gevher-i galtanın olmuşken
Gönül âyînesinde bir gubârım varsa sendendir
Şafak-tâb eyledin peymânemi hûn-âb ile sâkî
Sabâh-ı sohbet-i meyde humarım varsa sendendir
Sanadır ilticası Gaalib’in yâ Hazret-i Monlâ
Başımda bir külâh-ı iftiharım varsa sendendir






























