HDP’den Kapanmaya Karşı A, B, C Seçenekleri

14 Mayıs’ta yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimine giderken yaşanabilecek en önemli gelişmelerden biri Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin kapatılması talebiyle açılan davada vereceği karar olacak.

HDP’nin 14 Mart’ta yapacağı sözlü savunmanın ardından dosya raportöre gönderilecek. Raportörün hazırlayacağı rapor AYM Başkanına sunulduktan sonra görüşme için gün belirlenecek ve üyeler kararını verecek.

Ancak bu süreç için belirli bir takvim yok. Bu nedenle HDP’li yetkililer seçimin hemen öncesinde alınabilecek karara karşı atacakları adımı tartışmaya başladı.

Hazine hesaplarına geçici bloke kararını “kapatma yönünde bir tutum” olarak yorumlayan yetkililer hazırlıklarını da bu olasılık üzerine yapıyor.

Partide, “Biz her şeye rağmen HDP ile seçime girme eğilimindeyiz. Ama AYM milletvekili listelerinin kesinleşeceği sürece kadar karar vermezse ‘kurbanlık koyun gibi bıçağa başımızı uzatmayız. O zaman kapanma davasıyla ilgili karar çıkmadan da bir başka partiyle seçime girme kararı verebiliriz” şeklinde değerlendirmeler yapılmaya başlandı.

Gazete Duvar’ın Duvar Arkası bölümünde aktardığına göre, bir yetkili de “Kapanmaya karşı A, B, C seçeneklerini konuşurken bu belirsizlik ortamında seçime girilecek parti açısından en uzak seçenek HDP diyebiliriz” yorumu yaptı.

HDP’nin bir başka parti ile seçime girme kararı alması durumunda değerlendireceği ilk seçenek Yeşil Sol Parti olacak. Bu partinin seçime girme yeterliliği almaması durumunda TİP ve Emek Partisi’nin tercih edilebileceği konuşuluyor.

Muhalefetin seçimi kazanma frmülü

Öte yandan Millet İttifakı çalışmalarında en kritik konulara gelindi. Ortak cumhurbaşkanı adayı için 13 Şubat işaret edilirken Meclis seçimleri için de “en çok milletvekili nasıl çıkarılır” formülü çalışılıyor.

Kritik dönemeçte özellikle İYİ Parti yetkililerinden gelen açıklamalar “Masa dağılır mı” sorusuna neden olurken “Açıklamaları kriz olarak nitelendirmek doğru değil, en önemli konuları konuşmaya başladık. Tüm partiler ne kadar belirleyici olabilirim, en çok ne alabilirim diye el yükseltiyor. Bu siyasetin doğasında var. Masadan kimse kalkamaz. Bu masanın sağlamlığından da değil. Kazanmak için birbirimize mecburuz” deniliyor.

Bir siyasetçi de “yüzde 100 kazanmanın formülü”nü, “Masa’dan bir lider cumhurbaşkanı, diğerleri cumhurbaşkanı yardımcısı olarak elini taşın altına koymalı. HDP de aday çıkarmamalı” sözleriyle açıklıyor.

Paylaşın

Millet İttifakı’nın Adayını Açıklayacağı Tarih Netleşti

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında Millet İttifakı’nın adayına ilişkin yaptığı açıklamada, “200 sayfalık Türkiye’nin kurtuluş reçetesini yazdık. Onların var mı? Adayım diyor. Nesi var? Bahçeli ve BBP. Ne oldu onlar? Bir araya geldiler mi? Kamuoyuna bir şey açıkladılar mı? Bizimle uğraşıyorlar. Bizim hazırladığımız metni bir süre sonra onlar da kopyalayacak” dedi ve ekledi:

“13 Şubat’ta cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağız. Öyle bir karar aldık. Saadet Partisi’nin ev sahipliğinde. Liderler bir arada Türkiye’nin sorunlarına kilitlenmiş vaziyetteyiz. Bir kişiyi aday olarak belirleyeceğiz. Belirleyeceğimiz adayın ortak çalışma geleneğini sürdürmesi lazım. Her şeyi ben bilirim anlayışına sahip olmaması lazım. Devleti bilmesi lazım, liyakatın ne kadar önemli olduğunu bilmesi lazım. Liderler bana teklifte bulunursa, bu onurlu görevi herkes yapmak ister.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında gazeteci İsmail Küçükkaya ve Bengü Şap’ın sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, “CHP’nin adayı siz misiniz?’ sorusuna, “Her parti doğal olarak kendi liderini görmek ister” cevabını verdi.

Kemal Kılıçdaroğlu, Altılı Masa olarak erken seçim kararına tepkilerinin ne olacağını şöyle anlattı: “6 Nisan’a kadar olursa buna destek veririz diye düşündük. Parlamento 6 Nisan’da bir karar alır, biz de o karara saygı duyarız, eski seçim yasasına göre seçimler yapılır diye düşündük. Erdoğan, ‘Hayır ben daha sonra yapacağım’ derse altı lider de buna destek vermeyeceğini kamuoyuna açıkladı. Erdoğan kendi istediği bir atmosferde seçimlerin yapılmasını istiyor. Biz iktidar olunca yapacağımız dediğimiz şeyleri Erdoğan yapmaya başladı.

“Tek yolu var. O da Meclis’i feshetmek”

Ama halk bunun farkında. Erdoğan bunu kendi iradesiyle yapmadı. Bizim baskımız, söylemlerimiz, baskın çıkmamız üzerine, halk tarafından da baskı gelince bunları yaptı. Hazirana doğru atarsa, enflasyon her ay yükseliyor. Dolayısıyla yaptığı zamların bir anlamının kalmadığını herkes görecek. Bu sürece ya da bu anlayışa kendini hapseden birisinin seçimi kazanma şansı yoktur.

Bizim açımızdan hangi tarihte yapıyorsa getirsin sandığı koysun dedik. Ama parlamentoda oy kullanmayacağız dedik. Tek yolu var. O da Meclis’i feshetmek.”

Erdoğan’ın çok tartışılan üçüncü kez adaylığı konusunda Kılıçdaroğlu, “Anayasa açık. Anayasa hukukçuları üçüncü kez aday olamaz diyor. Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurular olacaktır ama kabul edilmeyecektir. Çünkü YSK üyelerini kendisi belirledi aslında. Yargının yargı olmaktan çıktığını aklı başında olan herkes biliyor” ifadelerini kullandı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “2018 seçimleriyle birlikte yeni yönetim sistemine geçtik. Kronometre sıfırlandı. 2018’de seçilen Cumhurbaşkanı yeni sistemin ilk Cumhurbaşkanıdır” sözlerine de yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Kronometreyi sıfırlamanın ne olduğunu Erdoğan çok iyi bilir. Sıfırlamak konusunda bir numaralı uzmandır” dedi.

Kılıçdaroğlu konuşmasının devamında, “Türkiye Cumhuriyeti’nin tek bir kişinin eline teslim edilmesi bir beka sorunudur. Hayatımızın her alanında sorun çıkmaya başladı. Dış ve iç politikada sorun var mı var. Parlamento’nun iradesi var mı var. Saray her şeye hakim mi hakim. Yargıtay, devletin kurumlarında çürüme var mı var. Çürüme o boyutlara ulaştı ki rüşvet alandan büyükelçi atanır hale geldik” diye konuştu.

“13 Şubat’ta karar alacağız”

“13 Şubat’ta ne öğreneceğiz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “13 Şubat’ta inşallah cumhurbaşkanı adayımızı açıklayacağız kamuoyuna. Öyle bir karar aldık. Saadet Partisi ev sahipliğinde 13 Şubat’ta yine buluşacağız ve artık 13 Şubat’ta mı olur, yoksa 13 Şubat’ta karar alacağız bu kararın açıklanması için belli bir tarih mi olur.” dedi.

“İki aday ihtimali ortadan kalktı mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, bunu da görüşeceklerini ancak ortak aday talebini defalarca açıkladıklarını kaydetti.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını hala açıklamaması konusundaki eleştirilere değinen Kılıçdaroğlu, son derece dikkatli, kararlı ve istikrarlı adım attıklarını ve ortak iradeyle Türkiye’yi yöneteceklerini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, “Şubat’ın 13’ünde Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun başkanlığında konuşacağız, adayımızı belirleyeceğiz. Bunu da belli bir süreç içerisinde nasıl mutabakat metnini paylaşıyorsak kamuoyuyla, cumhurbaşkanı adayı da çıkacak ortak mutabakat metnini de yol haritasını da kamuoyuyla paylaşacak” diye konuştu.

‘Aslolan altı liderin bir araya gelip ortak karar vermeleri’

“CHP’nin cumhurbaşkanı adayı siz misiniz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Her parti doğal olarak kendi liderini cumhurbaşkanı adayı olarak görmek ister. CHP’liler de kendi genel başkanlarını cumhurbaşkanı adayı olarak görmek isterler. Burada aslolan altı liderin bir araya gelip ortak karar vermeleri” yanıtını verdi.

“Altı lider kriterler açıklıyorsunuz. Bu kriterler en çok size uyuyor. Buna katılıyor musunuz? Siz bu kriterleri yerine getiriyor musunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Olabilir. Devlete 27,5 yıl çalışan, üreten, siyasete girdiği gün mal varlığını kamuoyuyla paylaşan, devletin ne olduğunu, liyakatin ne olduğunu bilen bunun devletteyken de kavgasını veren bir kişiyim” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, altı liderin Türkiye’nin sorunlarına kilitlendiğini vurgulayarak, “Bir kişiyi cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyeceğiz. Belirleyeceğimiz adayın ortak çalışma geleneğini sürdürmesi lazım. ‘Her şeyi ben yaptım, ben biliyorum’ anlayışına sahip olmaması lazım. Devleti iyi tanıması, devletin ne olduğunu bilmesi lazım. Devlette liyakatin ne olduğunu bilmesi lazım” ifadesini kullandı.

“Cihan Paçacı’nın kendisine yönelik açıklamaları”

Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı’nın kendisine yönelik açıklamalarının ardından partideki kurumsal ilişkiler başkanlığı görevinden istifasına ilişkin bir soruya şu cevabı verdi: “Bu konu masada konuşulmadı. Meral Hanım, Cihan Bey ile ilgili bir sorun olduğundan bahsetti. Sorunun ne olduğunu sorduk. Ayrıntı vermedi, öyle kaldı. Biz bu durumu toplantı bittikten sonra, akşam öğrendik.”

“Haksız hukuksuz bir şekilde hapishane tutuluyor”

Kılıçdaroğlu programda, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın şiddet gören kadınlara yönelik sorusuna cevap verirken, “Buradan kendisine selam olsun. Haksız hukuksuz bir şekilde hapishane tutuluyor” dedi. Selahattin Demirtaş, Kılıçdaroğlu’na şu soruyu yöneltti: “Seçimden sonra Saray’ın kurulacak Kadın Bakanlığına, şiddete uğramış kadınların tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine, kadın öğrenci yurtlarına, emekçi kadın misafirhanelerine, ev işçisi kadınların sendikalarına, kadın sığınma evlerine, bağımsız kadın örgütlerine, tahsis edilmesi iyi olmaz mı? bu kadın yerleşkesinin ismini de kadınlar koyarlar diye düşünüyorum.”

Kılıçdaroğlu’nun cevabı şöyle: “Bence gayet güzel bir öneri, kendisine teşekkür ederim ve kendisine buradan selamlarımızı da gönderelim. Haksız bir şekilde içeride tutulduğunu da biliyorum. Kadınların, dünya kadar sorun yaşadığını biliyorum. Onlarla zaman zaman konuşuyoruz, zaman zaman dertleşiyoruz. Büyük sorunları var, ekonomik açıdan sorunları var, sosyal açıdan sorunları var. Gencecik kızlarımız üniversiteye giderken yurt bulamıyorlar, orada sorunları var.

Üniversiteyi bitirmiş mezun olmuş gencecik evlatlarımız var, onlar işsiz ve anneler, babalar büyük bir dram içindeler. Dolayısıyla bütün bunların tamamını çözecek olan kurumun adı siyaset kurumu. Siyasetçi kaynakları doğru harcarsa yerinde harcarsa bütün sorunları çözebilir. Şiddetin olmadığı, kadının şiddete uğramadığı bir toplum inşa etmemiz gerekiyor. Aslında zaman zaman geliyor, diyoruz ki “cennet anaların ayağı altındadır.” Peki cennet eğer anaların ayağının altındaysa neden kadınlara bu kadar şiddet uyguluyoruz. Buradan tüm toplumun çıkması lazım. Toplumun bu konuda biraz eğitilmesi lazım.”

“Bir partinin iktidara gelip gelmemesine karar verecek olan”

CHP lideri ayrıca HDP’ye kapatma davasına ilişkin “Ben şahsen, CHP olarak da hiçbir partinin kapatılmasını istemeyiz. Çünkü bir partinin iktidara gelip gelmemesine karar verecek olan, o partinin yöneticileri değil, doğrudan doğruya halk. Halk desteği varsa o parti elbette görevini yapacaktır. HDP’nin bankalardaki hesaplarına tedbir konmasını da doğru bulmuyoruz. Demokrasi sadece benim için, benim gibi düşünenler için değil, benden farklı düşünenler için de olmalı. Parlamentonun, ne kadar çok farklı düşünce bir arada olabilirse saygınlığı o kadar fazla olur. O kadar daha kaliteli ve nitelikli yasalar çıkar” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Demokrasi İçin Birlik Meclisi’nden Muhalefete Birliktelik Çağrısı

Seçimlerin konu edildiği sonuç bildirgesini yayınlayan Demokrasi İçin Birlik (DİB) Meclisi, bildirgede, “Bu süreçten ancak iktidar dışında muhalefet bloğunun en küçük ortaklaşma imkanını değerlendirmesi, demokrasi güçleriyle diyalog halinde temel talepleri gözeten ortak adaydan sandık güvenliğinin sağlanmasına kadar her konuda ortaklaşmasıyla çıkılabilir” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Bildirgenin devamında ise “Seçimden tek adam rejimini yıkarak, emek, demokrasi, özgürlük ve eşitlikten yana kazanımlarla çıkacağımıza inancımız tamdır.” ifadeleri kullanıldı.

Demokrasi İçin Birlik (DİB) Meclisi, seçimlerin konu edildiği sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, “iktidar dışındaki muhalefet bloğunun en küçük ortaklaşma imkanını değerlendirmesi gerektiği” vurgulandı ve şu ifadelere yer verildi:

“Demokrasi güçleriyle diyalog halinde temel talepleri gözeten ortak adaydan sandık güvenliğinin sağlanmasına kadar her konuda ortaklaşmasıyla çıkılabilir.

İktidarın Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) ve muhalif güçlere dönük çok önceden başlamış siyasi saldırganlığı, bugün parti kapatma, hesaplara blokaj, siyaset yasağı, medya sansürü, trol ordusu, tehdit ve suikast girişimleri ve benzeri boyutlarıyla sürerken, benzer yöntemlerin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Millet İttifakı’na da yöneldiği görülmektedir. Dolayısıyla demokratik haklar ve özgürlükler tanımayan iktidar bloku karşısında ortak hareket vazgeçilmezdir.

“Seçimden tek adam rejimini yıkarak…”

Taleplerini ve itirazlarını her baskıya rağmen dile getirmekten vazgeçmeyen toplum kesimlerini birleştirecek, sinerji yaratacak, ortak aklı ortaya çıkaracak ve besleyecek bu meclisler aynı zamanda halkın özneleşmesinin de yoludur. 2016 Referandumundaki Hayır Meclisleri gibi yurttaşların inisiyatifiyle kurulacak bu meclislerin hızla hayata geçirilmesi acil bir adımdır.

Bu süreçten ancak iktidar dışında muhalefet bloğunun en küçük ortaklaşma imkanını değerlendirmesi, demokrasi güçleriyle diyalog halinde temel talepleri gözeten ortak adaydan sandık güvenliğinin sağlanmasına kadar her konuda ortaklaşmasıyla çıkılabilir. Seçimden tek adam rejimini yıkarak, emek, demokrasi, özgürlük ve eşitlikten yana kazanımlarla çıkacağımıza inancımız tamdır.”

Paylaşın

Erdoğan’ın Başdanışmanı Uçum: 2014’teki Cumhurbaşkanlığı Yeni Sistemden Sayılmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılması öngörülen seçimde aday olup olamayacağı tartışmalarına ilişkin Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminin eski sistem ile 2018’deki seçimin ise yeni sistemle yapıldığını belirtti: Bir kanunun istisnai olarak geçmişe etkili olabilmesi için kanunda bu konuda açık hüküm olması gerekir.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılması öngörülen seçimde aday olup olamayacağı tartışmalarını kaleme aldı.

Uçum, Habertürk’te yayımlanan yazısında “en fazla iki kez seçilebilme” kuralına ilişkin tartışmalarına dair şunları yazdı:

“Anayasa’nın 101’inci maddesinin 2’nci fıkrasında görev süresinin 5 (beş) yıl, seçilme sayısının 2 (iki) olduğuna ilişkin hükümler 6771 sayılı Kanunla hem TBMM’de hem de Halkoyuyla yeniden kabul edildi. 101’inci madde bu hükümleri de içerecek şekilde tümden yeniden yazıldı, değişik hali bir bütün olarak kanunda yer aldı ve yeni şekliyle 30 Nisan 2018’de yürürlüğe girdi.

“İfadeler aynı olsa da aynı değil”

Dolayısıyla, değişen 101’inci maddede iki kez seçilme şartı metin olarak eski hükümdeki ifadelerin bire bir aynısı olsa da kanuni olarak yeni bir düzenleme söz konusudur. 101’inci maddenin değişik hükümlerinin yeni, eski metinleri tekrar eden hükümlerinin eski olduğu iddiası geçersizdir. 101’inci madde bütün hükümleriyle yeni sisteme uygun yeni bir düzenleme olarak yürürlüğe girmiştir. Bunun anlamı yeni sistem açısından iki kez seçilme şartının 101’inci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten geçerli hale geldiğidir.

Eski sisteme göre 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi 101’inci maddenin tümden değiştirilen eski haline göre gerçekleşti. 101’inci maddenin yeni hali ise sonra yapılan ve yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için geçerlilik kazandı. Nitekim 6771 sayılı Kanun’un 18/b hükmü yeni 101’inci maddenin ‘birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte’ yürürlüğe gireceğini düzenlemiştir.

“Bu seçim yeni 101 kapsamına girmiyor”

Bilindiği gibi 2014 Cumhurbaşkanı seçimi eski sistemin gereği olarak tek başına yapılan bir seçimdir. Birlikte seçim ilk kez 24 Haziran 2018 tarihinde olmuştur. Dolayısıyla yeni 101, 24 Haziran 2018 seçimleri ile sonra yapılacak seçimleri kapsar. Geçmişte tek başına yapılmış Cumhurbaşkanı seçimi yeni 101’in kapsamına girmez.

Ayrıca bir genel hukuk ilkesi olarak kanunlar geriye yürümez. Bir kanunun istisnai olarak geçmişe etkili olabilmesi için kanunda bu konuda açık hüküm olması gerekir. Ayrıca bir kanunun geriye yürümesine ilişkin hükümler geçmişe etkililiği hak kaybı doğuracak şekilde düzenleyemez. Öte yandan 101’inci maddenin yürürlüğe giren yeni haline ilişkin geçmişe etkili olacağı yönünde 6771 sayılı Kanun’da herhangi bir hüküm de yoktur.

“Kanun geriye yürümez”

Buna göre iki kez seçilme şartı, anayasal olarak 30 Nisan 2018’den sonraki dönemi kapsamaktadır. Yeni bir düzenleme yapılmış olması ve kanunların geriye yürümeyeceği ilkesi yani tek başına bu husus bile eski sistemde yerine getirilmiş cumhurbaşkanlığı görevinin yeni sistemdeki cumhurbaşkanı döneminden sayılmayacağını hukuken kesin olarak kanıtlar.

Yine kanunların zaman bakımından uygulanması açısından bakılırsa, kural bir kimsenin ikiden fazla cumhurbaşkanı seçilemeyeceğidir. Yani seçimle ilgili bir kural söz konusudur. 2014 seçimi, YSK 15 Ağustos 2014’de kesin sonuçları açıkladığında yani 30 Nisan 2018’den çok çok önce tamamlanmıştır. Dolayısıyla 2014 seçimine ilişkin devam eden bir durum yoktur. Bu durumda yeni 101’inci madde 2014 Cumhurbaşkanı seçimini kapsamaz.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN.

Paylaşın

Seçim Tarihi Netleşmeye Başladı; CHP Çalışmalarına Hız Verdi

CHP’de seçim için il başkanlıkları bünyesinde kurulacak seçim ofislerinin yanı sıra 30 seçim ofisi daha kurulması kararlaştırıldı. Bu seçim ofisleri bölge bazlı çalışacak. O bölgenin sorunları, hassasiyetleri ve öncelikleri belirlenecek.

Seçim çalışmaları da bu kapsamda gerçekleştirilecek. Partinin enerjisi özellikle oy oranının düşük olduğu yerlere kanalize edilecek.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) seçim stratejisi toplantısı gerçekleştirildi. Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri, grup başkanvekilleri ile CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanları Tuncay Özkan ile Erdoğan Toprak’ın da katıldığı toplantıda seçim çalışmaları değerlendirildi.

Habertürk’ten Mahir Kılıç’ın haberine göre, son yapılan anketlerin masaya yatırıldığı toplantıda bundan sonra anketlerin daha sık ve daha düzenli değerlendirilmesi görüşü benimsendi.

Seçim için il başkanlıkları bünyesinde kurulacak seçim ofislerinin yanı sıra 30 seçim ofisi daha kurulması kararlaştırıldı. Bu seçim ofisleri bölge bazlı çalışacak. O bölgenin sorunları, hassasiyetleri ve öncelikleri belirlenecek. Seçim çalışmaları da bu kapsamda gerçekleştirilecek. Partinin enerjisi özellikle oy oranının düşük olduğu yerlere kanalize edilecek.

Erdoğan: Seçim 14 Mayıs’ta

Kabine toplantısı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs’ta seçim yapılması için meclisten gerekli çoğunlukla karar alınmasını memnuniyetle karşılayacaklarını, aksi durumda yetkisini kullanarak süreci başlatacağını söylemişti.

Normal seçim tarihinin 18 Haziran olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Ancak tarihi, hem Kurban Bayramı arifesine, Hac dönemine hem sınav takvimine hem de ilk ve orta öğretim tatiline denk gelmesi sebebiyle güncelleme ihtiyacı duyduk. Milletin talebini karşılama yanında, milli iradenin en yüksek katılımla ve en ideal şartlarda tecellisini sağlamakla sorumluyuz” demişti.

Paylaşın

HDP’yi Yok Saymak, Cumhur İttifakı’na Mı Millet İttifakı’na Mı Yarıyor?

“HDP’yi yok saymak, “vebalıymış” gibi uzak durmak Cumhur İttifakı’na mı yoksa Millet İttifakı’na (Altılı Masa) mı yarıyor?” sorusunu, siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, “HDP’yi yok saymanın Altılı Masa’nın zararına bir durum olduğu görüşünde” şeklinde yanıtlarken, siyasal iletişimci ve stratejist Ateş İlyas Başsoy da kimsenin HDP’yi yok saymak gibi bir lüksü olmadığı görüşünde.

Siyasal iletişimci ve kamuoyu araştırmacısı Dr. İbrahim Uslu da HDP’nin hiçbirine yaranamadığını söyledi. Cumhur İttifakı’nın bugüne kadar kutuplaştırmaya zemin hazırlamak için HDP’yi kriminalize ettiğini ifade eden Uslu, “Bu kısmen işe yaradı gibi görünüyor ama bir bedel de ödedi” dedi.

HDP’ye karşı kullandığı sert dil nedeniyle Cumhur İttifakı’nın Kürt seçmenleri kaybettiğine vurgu yapan Uslu, “HDP gibi bir sosyolojiyi görmezden gelmenin ya da onun desteği ve katkısını alamamanın her iki bloğa da yarattığı maliyetler var. HDP seçmeninin büyük çoğunluğu yani 11 puanın yaklaşık 1 puanı Erdoğan’a oy verebileceğini söylerken diğer 10 puan muhalefete oy vereceğini ifade ediyor” diye konuştu.

Türkiye seçim sathı mahalline girdi. Bugün itibariyle seçimlere 110 gün kaldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Grup Toplantısı’nda seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağının işaretini vermişti.

Erdoğan, dün akşam Bursa’da gençlik buluşmasında seçimin 14 Mayıs’ta olacağına yönelik mesajını yineleyerek, “10 Mart’ta Cumhurbaşkanı olarak bu yetkimizi kullanacağız ve 60 gün süre var o süreyi de YSK değerlendirecek” dedi.

Bir sürpriz olmazsa cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin 14 Mayıs’ta yapılacağı kesin. İktidar bunun erken seçim olmadığını, sadece öne almak olmak olduğunu iddia ederken, muhalefet tam tersini savunuyor.

Tabii ki tartışmalar bununla sınırlı değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olup olamayacağı, yeni seçim kanunun geçerliliği gibi tartışmalı birçok konu var.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti başta olmak üzere muhalefetteki parti temsilcileri işin peşini bırakmayacaklarını, tüm hukuki yollara başvuracağını söyledi.

HDP’nin desteğini alamayan adayın ilk turda kazanması neredeyse imkansız. Nihai kararı Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verecek ve tartışma da noktalanacak. Zira YSK’nın kararlarına itiraz yolu kapalı.

Cumhur İttifakı, Erdoğan’ın adayını açıklayalı aylar oldu ve seçim çalışmasına başladı. Seçimlere kısa süre kalmasına rağmen Altılı Masa adayını hala belirlemedi. Bu belirsizliğin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yaklaşımları da tam netlik kazanmadı.

Kamuoyu araştırmalarına göre ise HDP’nin destek vermediği hiçbir adayın birinci turda kazanma ihtimali neredeyse imkansız. Bu nedenle Millet İttifakı veya bir diğer ismiyle Altılı Masa, HDP’yi yok saydığı, görmezden geldiği için kimi kesimlerce sürekli eleştiriliyor.

“Altılı Masa aday belirlemede HDP’yi dikkate almalı”

Altılı Masa’yı eleştirenlerden biri de eski Kültür ve Turizm Bakanı Fikri Sağlar.

Ortak aday belirlenirken HDP’nin de beklentilerinin dikkate alınması çağrısında bulunan Sağlar, “HDP’ye ‘görünmez parti’ muamelesi yapmak AKP’ye yarıyor. Sıkışınca mektup okutanların 6’lı masayı hapsetmeye çalıştığı köşeden artık çıkılmalı. Ortak adayın belirlenmesinde HDP, TİP ve Sosyalist Güç Birliği’nin beklentileri dikkate alınmalıdır” paylaşımında bulundu.

Geçen günlerde İz gazetesinden Pınar Teke’nin sorularını yanıtlayan Selahattin Demirtaş da Türkiye’de Kürt sorunu ve HDP olunca söz konusu olduğunda herkesin kendini özel harekatçı gibi konumlandırdığı eleştirisinde bulunmuştu.

Aslında sadece Demirtaş değil, şimdiye kadar HDP’li birçok üst düzey yönetici, partilerinin “vebalı” muamelesi gördüğünü söyledi, söylüyor.

HDP’yi yok saymak, “vebalıymış” gibi uzak durmak Cumhur İttifakı’na mı yoksa Millet İttifakı’na (Altılı Masa) mı yarıyor?

“HDP desteği olmadan birinci turda seçim kazanma imkansız”

Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın’a değerlendirmede bulunan siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, HDP’yi yok saymanın Altılı Masa’nın zararına bir durum olduğu görüşünde.

Tosun’a göre özellikle cumhurbaşkanı seçimi için konuşulduğunda yapılan kamuoyu anketleri her iki ittifakın da HDP desteği almadan birinci turda seçim kazanma ihtimalinin neredeyse imkansız.

HDP’nin büyük olasılıkla aday çıkaracağını, ikinci turda da HDP seçmenin önemli bir kısmının Millet İttifakı’na yöneleceğini düşündüğünü kaydeden Tosun, “Fire tabii ki olabilir. Bunu neden söylüyoruz? çünkü özellikle son dönemde iktidarın uyguladığı ekonomi politikaları HDP seçmeninde iktidara karşı çok ciddi bir antipati üretti ve çok sert bir kutuplaşma oluştu” yorumunu yatı.

“Millet İttifakı için hala atılabilecek ortak adımlar var”

İktidar ile HDP seçmeni arasında sosyal mesafe aşıldığı için bu saatten sonra Cumhur’un yakın durması ittifak bileşenlerinin kompozisyonuna bakıldığında mümkün görünmediğine değinen Prof. Dr. Tosun, devamında şunları kaydetti:

Ama Millet İttifakı için hala atılabilecek ortak adımlar var ki bu da demokrasi üst söylemi üzerinden inşa edilebilir. Birinci turda ayrı ayrı adaylar ile çıksalar bile bu demokrasi üst söyleminde Millet İttifakı’nın daha proaktif bir söylem geliştirmesi ikinci turda HDP seçmeninin azımsanmayacak ölçüde Millet İttifakı’na yönelmesine imkan sağlayabilir.”

“Kullanılan sert dil Kürt seçmenleri kaybettirdi”

Siyasal iletişimci ve kamuoyu araştırmacısı Dr. İbrahim Uslu da HDP’nin hiçbirine yaranamadığını söyledi. Cumhur İttifakı’nın bugüne kadar kutuplaştırmaya zemin hazırlamak için HDP’yi kriminalize ettiğini ifade eden Uslu, “Bu kısmen işe yaradı gibi görünüyor ama bir bedel de ödedi” dedi.

HDP’ye karşı kullandığı sert dil nedeniyle Cumhur İttifakı’nın Kürt seçmenleri kaybettiğine vurgu yapan Uslu, “HDP gibi bir sosyolojiyi görmezden gelmenin ya da onun desteği ve katkısını alamamanın her iki bloğa da yarattığı maliyetler var. HDP seçmeninin büyük çoğunluğu yani 11 puanın yaklaşık 1 puanı Erdoğan’a oy verebileceğini söylerken diğer 10 puan muhalefete oy vereceğini ifade ediyor” diye konuştu.

“Oy vermede aday profili önemli”

İkinci turda seçmenin kendi vicdanıyla baş başa kalacağını ve HDP seçmenin büyük ekseriyetinin muhalefetin ortak adayına oy vereceğini aktaran Dr. Uslu, sözlerini şöyle sürdürdü:

Burada tamamının da sandığa gidip oy vereceğini varsayamayız. Eğer bu sürede incitici süreçler yaşanırsa ya da muhalefetin ikinci tura kalan adayını çok içine sindiremiyorsa o zaman bir kısmı da sandığa gitmez. Az bir kısmı Erdoğan’a, bir kısmı sandığa gitmez bir kısmı da muhalefetin adayına verir. İşte ne kadarı sandığa gitmeyecek veya ne kadarı sandığa gidip muhalefetin adayına oy verecek onu da adayın profili önem kazanacak.”

“Millet İttifakı korkularından kurtulmalı”

Siyasal iletişimci ve stratejist Ateş İlyas Başsoy da kimsenin HDP’yi yok saymak gibi bir lüksü olmadığı görüşünde. Millet İttifakı başta olmak üzere muhalefetin korkularından kurtulması çağrısında bulunan Başsoy, sözlerini şöyle tamamladı:

Millet İttifakı ‘Ne dersek AKP’ye yarar, Erdoğan mağdur olur, bize şöyle derler, böyle derler’ zihniyetin de kurtulmalı. Şu halleriyle ‘konu komşu ne der’ diye kendini eve kapatan insanlara benziyorlar. AKP konu ve komşuysa, HDP de konu ve komşu…”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu’ndan Aday Açıklaması: 30 Ocak’ta Olmayacak

Nevşehir’de katıldığı bir etkinlikte Altılı Masa’nın ortak adayına ilişkin değerlendirmede bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, 26 Ocak’ta toplanacak Altılı Masa’nın 30 Ocak’ta iktidara gelmeleri durumunda atacakları adımları açıklayacaklarını, bu toplantıda adaylıkla ilgili herhangi bir açıklamanın olmayacağını söyledi.

Karamollaoğlu, ancak 26 Ocak toplantısında adaylıkla ilgili bir karar alınması durumunda ise durumun farklılaşabileceğini söyledi.

Altılı Masa’da yer alan siyasi partilerin genel başkanları, İYİ Parti’nin ev sahipliğindeki 11’inci toplantısını 26 Ocak’ta yapacak. Bu toplantının ardından 30 Ocak’ta “Ortak Politikalar Metni” ve “Geçiş Sürecinin Yol Haritası”nı açıklayacak.

Altılı Masa onuncu toplantısını 5 Ocak’ta Gelecek Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleştirmişti.

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Nevşehir’in Kozaklı ilçesinde Şuurlu Öğretmenler Derneğinin (ÖĞ-DER) düzenlediği toplantıya katıldı.

SP Lideri Karamollaoğlu, “Şu ana kadar yaptığımız geçen toplantıdaki görüşmelerimizde 30 Ocak’ta sadece iktidara gelindiğinde politikalar görüşülecek. Onlar deklare edilecek. Yani adayla ilgili açıklama 30 Ocak’ta olmayacak ama önümüzde yapacağımız toplantıda böyle bir karar alınırsa o farklı. O zaman olabilir” dedi.

Temel Karamollaoğlu, ancak 26 Ocak toplantısında adaylıkla ilgili bir karar alınması durumunda ise durumun farklılaşabileceğini belirtti.

TV5’in haberine göre Karamollaoğlu, partisinin cumhurbaşkanı adayı kriterlerini ise şöyle yineledi: Bizim için söylediğimiz bugüne kadar yapılan çalışmalarda ortaya konulan politikalara uyum sağlaması gerekecek. Tabii herkes aynı şeyi söylüyor. Seçilebilir olma ihtimali yüksek olacak.

Karamollaoğlu, “İlk turda sonucun çıkmasını bekliyor musunuz?” yönündeki soruya da şu şekilde yanıt verdi: Aslında bekliyoruz. Anketlerde öyle bir ihtimal güçlü olarak gözüküyor. Ama yüzde 100 bir şey söylemek mümkün değil.

Paylaşın

AFP: Erdoğan, Atatürk’ün Yanında Bir Yer Edinmeye Çalışıyor

Fransız haber ajansı AFP, 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimler için yaptığı değerlendirmede, muhalefet partilerinin ortak aday üzerinde anlaşmak için aylardır çalışma yürüttüğüne dikkat çekerek, “Seçim kampanyası 10 Mart’ta başlayacak, bu da Türkiye’deki muhalefete hazırlanmak için çok daha az zaman bırakıyor” ifadelerine yer verdi.

AFP, “Erdoğan’ın uzun iktidarı” ara başlığının altındaysa şu ifadelere yer verdi: İçkiyle sigara kullanmayan dindar bir Müslüman olan Erdoğan, ülkesini dönüştüren Türk liderler arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bir yer edinmeye çalışıyor.

Fransız haber ajansı AFP, abonelerine bugün servis ettiği “Türkiye genel seçimleri planlanandan bir ay önce 14 Mayıs’ta yapacak” başlıklı haberinde, seçimlerin öne çekilmesini değerlendirdi.

Haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Bursa’da yaptığı konuşmada yetkisini kullanarak seçimleri 14 Mayıs’a alacağını söylediği hatırlatılarak, Erdoğan’ın bunu “erken seçim değil, seçimi öne almak” diye nitelediğine dikkat çekildi.

Ajans, seçimlerin Erdoğan için önemini vurgulayarak haberinde şu ifadelere yer verdi:

Bu seçim Erdoğan’ın ekonomik yükselişlere, dev kalkınma projelerine, komşularla anlaşmazlıklara, savaşlara ve başarısız bir darbeye sahne olan 20 yıllık iktidarının en zorlu seçimi olabilir.

Ajans, muhalefet partilerinin ortak aday üzerinde anlaşmak için aylardır çalışma yürüttüğüne dikkat çekerek, “Seçim kampanyası 10 Mart’ta başlayacak, bu da Türkiye’deki muhalefete hazırlanmak için çok daha az zaman bırakıyor” değerlendirmesini yaptı.

Haberinde “Zaman geçiyor” arabaşlığına yer veren AFP, muhalefet kanadından görüştükleri bir kişinin, kendilerine ortak adayın şubatta açıklanacağını söylediğini de aktardı. Öte yandan ajans, bu kişinin kimliğini açıklamadı.

Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun “kamuoyu yoklamalarında favoriler arasında görüldüğünü, bunun da Erdoğan’ı başa baş bir yarışta yenebileceğini gösterdiği” değerlendirmesini de paylaştı.

AFP, 2019’daki yerel seçimlerde başarı kazanan 52 yaşındaki İmamoğlu hakkında geçen ay seçim yasağı sürecinin başlatıldığını ve kendisinin karara itiraz ettiğini hatırlatarak, teknik açıdan seçimlerde aday olabileceğini yazdı.

14 Aralık’ta görülen duruşmada, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle İmamoğlu’na iki yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası verilmiş ve kendisi hakkında siyasi yasak süreci başlatılmıştı. Daha sonra İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı, kararın usul ve esas yönünden yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinafa başvurmuştu. İBB Başkanı’nın cezası henüz kesinleşmedi.

AFP, İmamoğlu’nun hukuki sürecinin, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu Erdoğan’a karşı yarışacak en muhtemel adaylardan birine dönüştürdüğünü yazdı.

“Kılıçdaroğlu zorlanıyor”

Öte yandan haberde, “İBB Belediye Başkanı’na kıyasla televizyonda daha az ilgi çekici görünen kitap kurdu Kılıçdaroğlu’nun diğer muhalefet liderlerinin desteğini almakta zorlandığı” değerlendirmesi de yapıldı.

AFP, “Erdoğan’ın uzun iktidarı” arabaşlığının altındaysa şu ifadelere yer verdi:

İçkiyle sigara kullanmayan dindar bir Müslüman olan Erdoğan, ülkesini dönüştüren Türk liderler arasında Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bir yer edinmeye çalışıyor.

Ajans, 2003’te iktidara geldiğinden beri büyük çaplı altyapı inşaat projelerini hayata geçiren Erdoğan’ın, muhalif kesimler tarafından “laikliğin temellerine zarar vermekle” eleştirildiğine de dikkat çekti.

“Menderes göndermesi”

AFP, haberinde “Erdoğan’ın 2016’daki kanlı darbe girişiminin ardından muhaliflere yönelik baskılarının ve NATO müttefikleriyle bozulan ilişkilerinin, onun yönetimi altında Türkiye’nin gelecekteki yönü hakkında soru işaretleri yarattığı” değerlendirmesini de yaptı.

Fransız ajans, Erdoğan’ın 18 Ocak’ta partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 14 Mayıs tarihi için eski Başbakan Adnan Menderes’i referans gösterdiğini de hatırlatılarak, haberinde şu ifadelere yer verdi:

Erdoğan, çarşamba günü, Türkiye’nin 1950’de ilk serbest seçimini yaptığı günü hatırlatarak seçim tarihini 14 Mayıs’a çekme niyetinden söz etmişti. O seçimin galibi, Başbakan ve Türk muhafazakarları için sembolik bir figür olan Adnan Menderes, 1960’ta askeri cunta tarafından devrilmiş ve bir yıl sonra da idam edilmişti.

Haber, Erdoğan’ın seçim tarihi olarak 14 Mayıs’a işaret etmesinin, Menderes’e bir gönderme olarak görüldüğü değerlendirmesiyle noktalandı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan’dan Seçim Tarihi Açıklaması: İnşallah 14 Mayıs’ta Yapılacak

Seçim tarihi için geçen hafta 14 Mayıs’ı işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir erken seçim falan değil, seçimi öne almak. Yapılan bu. Bir diğer adım olarak da biz burada aslında bir güncelleme yaptık. Bu güncelleme ile birlikte bu adımı attık ve Cumhur İttifakı olarak da Devlet Bey’le bu görüşmelerimizi yaparak dedik ki ‘Zaman kaybına tahammül yok'” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bunun için öyle incelemeler yaptık ki herkesin yaz tatiliyle ilgili durumlarını tutun, Karadeniz’de çay, fındık vesaire bütün bunların gidişlerini tutun bütün değerlendirmeleri yaparak herhangi bir sıkıntıya, KPSS vesaire… Bütün bu ayrıntıları masaya yatırdık ve adımı da buna göre atalım dedik. Hele hele öğrencilerimizin durumları bizim için çok önemli.”

“Bu adımı da atarak kararı buna göre verdik ama resmi olarak cumhurbaşkanının burada bir yetkisi var. O da biliyorsunuz 10 Mart’ta Cumhurbaşkanı olarak biz bu yetkimizi kullanacağız ve ondan sonra 60 gün süre var” diye ekleyen Erdoğan, “O süreyi de kim değerlendirecek? Yüksek Seçim Kurulu ama biz kararımızı inşallah Mart ayının 10’unda açıklayacağız” ifadelerini kullandı.

Bursa’da gençlerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İnşallah 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde ilk defa oy kullanacak siz kıymetli gençlerimizle yol arkadaşlığı yapmamızı bize nasip eden Rabbime hamd ediyorum” dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“10 Mart’ta Cumhurbaşkanı olarak yetkimizi kullanacağız. 60 gün süre var. O süreyi de YSK değerlendirecek. Biz kararımızı 10 Mart’ta açıklayacağız.”

Seçim tarihinin 14 Mayıs olarak belirlenmesinin bir erken seçim kararı olmadığını söyleyen Erdoğan, “Birileri hedef saptırmaya gayret ediyor. Bu şimdi bir erken seçim değil. Seçimi öne almak…Yapılan bu. Bir diğer adım olarak da biz burada güncelleme yaptık. Bu güncellemeyle birlikte bu adımı attık. Devlet Bey’le [Bahçeli] görüşmelerimizi yaparak dedik ki, ‘Zaman kaybına tahammül yok’ ” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu kararı almadan önce yaz tatili, sınav takvimi ve hasat mevsimi gibi pek çok kriterin masaya yatırıldığını kaydetti.

Uzun süredir öne alınacağı konuşulan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçiminin tarihi olarak Çarşamba günü 14 Mayıs’ı işaret eden Erdoğan, “Rahmetli Menderes, 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletin’ demiş ve sandıktan büyük bir zaferle çıkmıştı. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, Altılı Masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına, kifayetsizlere ‘yeter’ diyecektir” ifadelerini kullanmıştı.

“73 yıl sonra bir kez daha aynı gün”

Erdoğan 14 Mayıs tarihini ilk kez geçen hafta partisinin TBMM’deki grup toplantısında dile getirmişti.

“Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır” açıklamasında bulunan Erdoğan, “Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün altılı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine yeter diyecektir” demişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de geçen Salı günü partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Mayıs ayı içinde bu işi bitirelim. Sözü ve kararı hep birlikte aziz milletimizin kutlu iradesine tevdi edelim” demişti. Bahçeli, “Cumhurbaşkanımız seçimlerin yenilenmesine karar verdiği anda, 60 günlük süre de işlemeye başlayacaktır” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın