Buldan’dan Bahçeli’nin “Amed Yoktur” Sözlerine Yanıt: Amed Vardır

MHP Lideri Bahçeli’nin “Amed yoktur, Diyarbakır vardır” sözlerine yanıt veren HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Hafta sonu Amedspor-Bursaspor maçında örgütlü, faşist bir saldırıya ülkece tanık olduk. Sahada ırkçı gruplar tarafından tribünlerde sergilenen resimler bu saldırının arkasında kimlerin olduğunu bizlere bir kez daha çok net olarak göstermiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hükümetin küçük ortağı biraz önce yaptığı konuşmada, ırkçı saldırılara, 90’ların karanlık çetelerine bir kez daha sahip çıktı. ‘Amed yok’ dedi, ‘Amedspor yok’ dedi. Ben de buradan bir kez daha diyorum ki; Amed vardır, var olmaya devam edecektir. Amedspor vardır, var olmaya devam edecektir. Amedspor gol atmaya devam edecektir. Olmayacak olan, bu seçimde gidecek olan sizlersiniz. Irkçı konuşmalarınızla, saldırgan tavırlanırızla gitmeye mahkumsunuz ve bizler sizi göndereceğiz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında partisinin Kadın Parlamento Grubu’nda konuştu. Buldan, şunları söyledi:

“Sevgili kadınlar, basının değerli emekçileri, ekranlarından bizi izleyen değerli halkımız; 8 Mart vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz Kadın Grup Toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Bütün misafirlerimize hoş geldiniz diyorum. Sevgili Elif Torun’u sevgiyle kucaklıyorum. Acın acımızdır, seni asla yalnız bırakmayacağız.

“8 Mart’ı deprem felaketinin gölgesinde karşılıyoruz”

8 Mart bizler için, kadın özgürlük mücadelemizi ve dayanışmamızı büyüterek alanlarda en güçlü şekilde sesimizi duyuracağımız günün adıdır. Ancak maalesef 8 Mart’ı bu sene büyük bir felaketin gölgesinde karşılıyoruz. Bir kez daha sizlerin huzurunda deprem felaketinde kaybettiğimiz tüm canlarımızı rahmetle saygıyla anıyorum, yakınlarına, sevdiklerine başsağlığı diliyorum. Yaralı olan, tedavi gören bütün depremzedelere geçmiş olsun diyorum. Bu depremden zarar gören tüm halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yine aynı depremden ağır şekilde etkilenen ve ambargoya maruz bırakılan Suriye halklarının da acısını yürekten paylaşıyor, dayanışma duygularımı iletiyorum.

Bir yandan bu acılar yaşanırken, hafta sonu Amedspor-Bursaspor maçında örgütlü faşist bir saldırıya ülkece tanık olduk. Sahada ırkçı gruplar tarafından tribünlerde sergilenen resimler, bu saldırının arkasında kimlerin olduğunu bizlere çok net olarak göstermiştir. Ben buradan Amedspor oyuncularına, yönetimine ve taraftarlarına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Amedspor yalnız değildir. Hükümetin küçük ortağı bu kürsüde yaptığı konuşmada ırkçı saldırılara, 90’ların karanlık çetelerine bir kez daha açıkça sahip çıktı. Yetinmedi “Amed yok” dedi, “Amedspor yok” dedi.

“Amedspor var olmaya, gol atmaya devam edecek”

Ben de diyorum ki Amed vardır, var olmaya da devam edecek. Amedspor vardır, var olmaya da devam edecek. Amedspor gol atmaya devam edecek. Olmayacak olanlar sizlersiniz. Bu seçimde gidecek olanlar sizlersiniz. Bu ülkenin başında büyük bir bela olan sizlersiniz. Irkçı tavırlarınızla gitmeye mahkumsunuz, bizler sizleri göndereceğiz. 90’lı yılların karanlık ruhunu yeniden canlandırmak isteyenlere, faşizmi can suyu olarak görenlere halklarımız en büyük cevabı elbette sandıkta verecektir.

Bu ülkeyi 90’ların karanlığına tekrar götürmenize asla izin verilmeyecek. Ama siz 90’ların karanlık çukurunda kalmaya devam edeceksiniz. Tarih sizi hep böyle anacak. Bütün Türkiye halklarına karşı geliştirilen bu tehdidin sahipleri bilsin ki; demokrasi ve barış mücadelemiz karşısında bütün kirli tezgâhlarınızla birlikte yenileceksiniz, gideceksiniz ve kaybedeceksiniz.

HDP olarak, kadınlar olarak üstlendiğimiz tarihsel rolün ve bu büyük sorumluluğun farkındayız. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket edeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Halklarımızın geleceği bizler için her türlü hesabın üzerindedir. Bizler HDP olarak şimdiye kadar nasıl bu ilkelerimiz doğrultusunda yol aldıysak, bundan sonra da bu ilkeler doğrultusunda belirleyici rolümüzü yerine getireceğiz. Tekçi ve otoriter erkek egemen iktidarını kesinlikle göndereceğiz. Bu yolda hiçbir oyun, hiçbir hesap, hiçbir provokasyon bizlere engel olamayacaktır.

Çözüm, bir arada ortak yaşamı esas alan ilkelerde buluşmaktır. Çözüm; imha ve inkâr değil, yok saymak değil, siyasi manevralarla yön vermek değil halkların demokrasi, eşitlik ve özgürlük talebini yerine getirmektir. İşte Emek ve Özgürlük İttifakı tüm bu gerçeklikleri görerek halkların umudu olacaktır. Ülkenin içine sürüklenmek istendiği kaosa, yaşanan acılara karşı gün umudu büyütme ve dayanışmayı yükseltme günüdür.

“8 Mart’ta ‘Yalnız değil birlikteyiz, Jin Jiyan Azadî’ diyerek alanlarda olacağız”

Acımız elbette ki çok büyük, öfkemiz diri, yasımız derin. Tüm bunların yanında direnişimiz de büyük, dayanışmamız da. Erkek egemen devletin her türlü engellemesine rağmen büyüyen toplumsal dayanışmamız, kadın dayanışmamız, gençlik dayanışmamız demokratik ve eşit bir geleceğe dair umudumuzun da kaynağıdır, güçlendiricisidir.

Ben bu inanç ve kararlılıkla; ilk günden itibaren deprem illerine giderek kadın dayanışmasını en etkili şekilde yürüten kadınları, illerinden, ilçelerinden, köylerinden Mor TIR’ları doldurarak deprem illerine ulaştıran kadınları, zindanlardan gönderdikleri malzemelerle dayanışmanın en güzel örneğini ortaya koyan tüm tutsak kadın yoldaşlarımızı sizlerin huzurunuzda sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Bütün kadınları kucaklıyorum.

Evet, sevgili kadınlar; yarın 8 Mart. Bizler bu 8 Mart’ta depremi felakete dönüştüren tek adam rejimine karşı, erkek egemen sisteme ve kadına yönelik şiddete karşı, “Yalnız değil, birlikteyiz / Jin, jiyan, azadî” diyerek en güçlü şekilde alanlarda olacağız.

Maalesef ki meydana gelen depremde on binlerce canımızı kaybettik, yüz binlerce yurttaşımız başka illere göç etmek zorunda kaldı. Enkaz altından “kurtarın” diyen seslere ilk 3 gün gönüllüler, sivil toplum örgütleri, kadınlar, gençler ve muhalif siyasi partiler dışında ne yazık ki ses veren olmadı. “Devlet yoktu” diyenlerin orada enkaz altında yakınlarını çıkarmak isteyenlerin sesiydi. Bu önemli. “AKP-MHP ittifakı yoktu” diyenlerin sesine karşı “Bizler oradaydık” demek bizler açısından kıymetliydi. Devlet yoktu, AKP-MHP ittifakı yoktu, AFAD yoktu, Kızılay yoktu.

Bu seslere kulak tıkandı. İnsanlar kendi imkânlarıyla enkaz altındaki yakınlarını çıkarmaya çalıştı. Bunu gözlerimizle gördük. Adıyaman’da, Maraş’ta, Antep’te, Hatay’da gördük, buna tanık olduk. Enkaz altında sağ kalanlar ne yazık ki soğuktan donarak yaşamlarını yitirdiler. Depremin öldürmediği yurttaşı hükümetin enkaza dönüştürdüğü kurumların yokluğu öldürdü. İşte bu yaşananların en büyük sorumlusu bu iktidardır, halkı kendi kaderine terk eden bu iktidardır. Halka çadır, gıda yardımında bulunmak yerine çadırları satan Kızılay’dır. AFAD görevlilerini elleri kolları boş şekilde neredeyse 3’üncü günden sonra deprem illerine gönderen de bu iktidardır.

“Bu halk size hakkını helal etmiyor, istifa edin!”

Kendileri de itiraf etti, helallik istediler. Ben buradan bir kez daha söylüyorum: Bu suçun vebalini kaldıramayacaksınız. Bu halk size hakkını helal etmiyor, etmeyecek! İnsanlar kaybettikleri yakınlarının cenazesini bulamıyor, cenazeler enkazlarla birlikte kaldırılıyor. Çadır bulan soba bulamıyor, soba bulan yakacak bulamıyor. Su bulamıyor, gıda bulamıyor. Üzerinden bir ay geçmesine rağmen bu sorunlar hala en can yakıcı şekilde devam ediyor. Gerekli olan helallik istemek değil istifa etmektir. İstifa etmek erdemdir ama 1 aydır tek bir kişinin istifa etmemesi utanç tablosudur.

Halkın emeğinden çalanlara, kadınların yaşamından çalanlara, gençlerin, çocukların geleceğinden çalanlara hakkımızı helal etmiyoruz, etmeyeceğiz. Geri alacağız. Canımızdan, alın terimizden, ömrümüzden sömürdüğünüz her şey boğazınıza dursun diyoruz. Size hakkımızı helal etmiyoruz. Yediğiniz her lokmamızı, gasp ettiğiniz her hakkımızı, sebep olduğunuz her canımızı hatırda tutuyoruz. Çürümüş politikalarınız ve rant siyasetiniz sebebiyle toprağa verdiğimiz her canın hesabını hatırımızda tutuyoruz. Hesabını adalet önünde, tarih huzurunda mutlaka ama mutlaka soracağız.

Biliyoruz ki kadınlar depremin ilk gününden beri hem yaşam mücadelesi hem de erkek egemen zihniyete karşı varoluş mücadelesi vermek zorunda kaldı. Kadınlar bu dönemde de ayrımcılık, ötekileştirme ve şiddetin her türlüsüyle karşı karşıya kaldı. Hem deprem yaşanan yerlerde hem de göç edilen kentlerde. Maalesef deprem bölgesinde engelli kadınlar ve mülteci kadınlar da ayrımcılığın bambaşka bir boyutuyla yüzleştiler. Mülteci kadınlar dil engelini aşamadığı için çoğu zaman dertlerini anlatamadılar.

Engelli kadınlar ve engelli bakımı üstlenen kadınlar için bu devlet, bu iktidar hiçbir zaman kolaylaştırıcı olmadı. Bugün depremin meydana geldiği yerlerde engelli kadınlar güvenli bir barınma alanına, temel hijyen ihtiyaçlarını karşılamak için özel bir alana herkesten daha çok ihtiyaç duymaktadır. Fakat herkesten daha fazla da mahrum bırakılmaktadır.

Birçok kadın depremden sonra yaralanarak engelli kaldı; gerekli medikal malzemelere ve ilaçlara ne yazık ki ulaşamadı. Bu sorunların giderilmesine dair hiçbir acil tedbir alınmamıştır, destek sağlanmamıştır.  Yine hayatın her alanında ayrımcılığa uğrayan, iktidarın hedefinde olan LGBTİ+ bireyler deprem felaketinde de aynı ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz kalmıştır. Nefret politikalarının bir sonucu olarak temel ihtiyaçlara dahi erişememişlerdir. Çoğu zaman kendi aralarındaki dayanışma ile ihtiyaçlarını temin etmişlerdir.

Kadınların deprem bölgelerinde hala barınma, su, gıda, giyim ihtiyacı vardır. Gittiğimiz yerlerde bunu bir kez daha gördük. Ancak bunun dışındaki özgün ihtiyaçlarını da gözetmemiz gerekir. Bizler kadınlara ulaştırmak üzere hazırladığımız Mor Kitlerimizle, kadınların özgün ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştık ve karşılamaya da devam edeceğiz.

“Bu rant, talan ve kayyım düzeni ülkenin başına gelmiş en büyük felakettir”

Bu hükümet, ülkenin ve kadınların başına gelmiş en büyük afettir, en büyük felakettir. Yaşamlarımızı, geleceğimizi enkaz altında bırakan depremler değil bu çürümüş, yozlaşmış, insan yaşamını hiçe sayan rant ve talan düzenidir. Kayyım düzenidir. Eğer HDP belediyeleri kayyım darbesiyle gasp edilmiş olmasaydı, deprem sonrası müdahalelerimiz çok daha zamanlı ve etkin olacaktı. Arama kurtarma ekiplerinin oluşturulması ve hızlıca bölgeye gitmesinden, ekipmanların seferber edilmesine kadar insanlarımızın canını kurtarmaya dönük muazzam bir çaba ortaya konulabilirdi.

Yine belediyelerimiz gaspçı kayyımların elinde değil de halkın hizmetinde olsaydı, temel ihtiyaçların karşılanmasında da bu kadar sıkıntı, bu kadar büyük mağduriyet yaşanmayacaktı.  Bu nedenle ülkeyi afetlerden ve felaketlerden kurtarmak için önce gaspçı kayyım rejimini değiştirmemiz gerekmektedir. Bunu da kesinlikle başaracağız. Biz kadınlar başaracağız, onları göndereceğiz. Buradan bir kez daha söz veriyoruz.

Kızılay çadır sattı, yardım TIR’ları durduruldu, yardım merkezine kayyım atandı

Bu depremde resmi rakamlara göre 90 bine yakın bina yıkılmış, binaların altında on binlerce insan kalmıştır. AFAD’ın toplam personel sayısı ise 6 bin bile değildir. Tüm personel gönderilse 15 binaya bir AFAD görevlisi düşüyor ki o da ekipmansız bir şekilde ve elinde bir kürek bile olmadan. İnsanların gerçek anlamda soğuktan donduğu depremin hemen sonrasında, depoları çadır dolu olan Kızılay insanlara çadır vermedi; çadırları ve konserve gıdaları derneklere ve STK’lara parayla sattı. Yani parası derneklerce ödenmeseydi bu az sayıdaki çadır ve gıda bile halka ulaşmayacaktı. Bu iktidar, kaynaklarımızı bile bize satan bir iktidardır. Bunu asla aklımızdan çıkarmayacağız.

Yurt dışında ve yurt içinde insanların seferber olarak deprem bölgelerine gönderdiği TIR’lar dolusu yardım yollarda durduruldu, dağıtımları organize edilmedi. Üstelik halkın organize etmesine de engeller çıkardılar. Deprem merkezi olan Pazarcık’ta kurulan Kriz Koordinasyon Merkezine kayyım atadılar. Merkezdeki temel malzeme ve insani yardımların akıbeti ise hala bilinmiyor. Çünkü o depoyu boşalttılar, kamyonlara yüklediler, nereye götürdüklerini hiç kimse bilmiyor.

Öyle bir düşmanlık, utanmazlık ve vicdansızlık ki; böylesine bir felaket de bile depremi fırsat bilip cezaevlerinde provokasyon, işkence ve insanlık dışı uygulamanın dozunu had safhaya çıkardılar. Kendileri de birer depremzede olan deprem bölgesindeki cezaevlerinde tutulan tutsaklar günlerce yakınlarından haber alamadılar. Üstüne her türlü kötü muamele ile karşı karşıya kaldılar. Deprem sonrasında gönderildikleri cezaevlerinde başta çıplak arama olmak üzere ayrı işkencelere tabi tutuldular. İçeride ya da dışarıda fark etmez, yine depremin en çok etkilediği kesim kadınlar oldu, çocuklar oldu.

“Yakınlarını kaybeden çocuklar kimsesiz sanılmasın!”

Kamuoyuna da yansıdığı üzere depremden sonra kaybolan birçok çocuğun olduğu bilinmektedir. Yine kimliği tespit edilmeyen çocukların, yurtlara teslim edildiği iddia edilen çocukların akıbetinin hala belirsiz olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Hiç kimse yakınlarını kaybeden bu çocukları kimsesiz sanmasın. Çünkü HDP olarak refakatsiz her bir çocuğun takipçisiyiz.

Buradan bir kez daha başta kadınlar olmak üzere Türkiye toplumuna, bütün Türkiye halklarına seslenmek istiyorum: Bu kadarı yetmez mi? Bu çürümüş sistem, bu yozlaşmış rant ve talan düzeni bizi daha ne kadar sömürecek; bizleri daha ne kadar sel sularında, yangınlarda, pandemide, maden göçüklerinde, iş cinayetlerinde, kadın cinayetlerinde, depremlerde, en ufak doğa olaylarında öldürecek? On binlercemizin ölmesi, enkaz altında kalmış olması bunların umurlarında değil.

İnsanca bir yaşamı değil korkunç biçimde ölmeyi kaderimiz olarak gören bu ceberut zihniyetin bu topraklarda artık yeri kalmamıştır. Hem bizlerin ve çocuklarımızın bugünü ve yarını hem de yitirdiklerimizin hatıraları için bu iktidara dur demek, bunları göndermek biz kadınların öncülüğünde olacaktır. Bunun sözünü hep beraber buradan bir kez daha veriyoruz.

“8 Mart kapsamında deprem bölgesindeki kadınlarla buluşmalar gerçekleştirdik”

Çok zor bir dönem yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Bu iktidar olduğu sürece yaşamaya da devam edeceğiz. Çok fazla ölüm, çok fazla yolsuzluk gördük. Bütün bunları anlatmaya ne kelimeler ne günler yeter. Ancak bir taraftan da kadınların bitmez tükenmez enerjisi ve dayanışması hepimizin umudunu bir kez daha büyütmüştür. Her yıl büyük bir coşku, heyecan ve renklerimizle kutladığımız 8 Mart kapsamında bu yıl deprem bölgesindeki kadınlarla buluşmalar gerçekleştirdik.

Maraş, Antep, Adıyaman, Hatay, Urfa, Osmaniye, Adana, Malatya’ya doğru tüm kadınlarla birlikte Mor TIR’larımızı kaldırdık. Yine Batman’dan, Cizre’den, Diyarbakır’dan, Van’dan Mor araçlarımızla yola çıktık. Mor ihtiyaç listeleri elden ele dolaştı ve kadın örgütlerinden birey kadınlara herkes elinden geleni fazlasıyla yaparak bu dayanışma zincirinin olmazsa olmaz bir halkasına dönüştü.

Maalesef yaşadığımız yıkım çok büyük ve iktidarın sorumluluklarını üstlenmemesi de durumu daha da kötü bir hale getirdi. Bu yüzden deprem bölgesindeki yaraların iyileşmesinin öyle kolay olmayacağının hepimiz farkındayız. Ancak biliyoruz ki yasımız büyükse, dayanışmamız çok daha büyüktür, irademiz çok daha büyüktür. Bu nedenle önümüzdeki dönemde kadın örgütlülüğümüzü daha güçlü örmek üzere çalışmalarımıza devam etmenin elzem olduğunun farkındayız.

Deprem alanlarına Mor çadırlarımızı kurmaya Mor TIR’larımızı göndermeye devam edeceğiz. Kadınların deprem alanında ihtiyaç duyduğu ve duyabileceği her şeye ulaşmasını sağlayacağız. Tek bir kadın bile kendini yalnız hissetmeyecek. Söz veriyoruz; yaşama yeni bir temel atarken dayanışmayla örülen yaşamın harcı olacağız. Sevgili Figen Yüksekdağ’ın dediği gibi, “Kadınlar enkazın arasında filizlenen yeni toplumun mayası olacak.” Teşekkür ederiz Figen Başkan, hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyoruz.

“Bu ülkeyi karanlıktan çıkaracak güç kadınlardır”

Biraz önce de söylediğim gibi bu felaket iktidarına karşı, halkımız büyük bir dayanışma gösterdi. Deprem bölgelerinde binlerce sivil toplum örgütü, meslek örgütü, sivil inisiyatif; binlerce kadın, binlerce gönüllü yaşamı korumaya ve toplumu savunmaya devam ediyor. Bu ülkeyi bu karanlıktan çıkaracak güç de budur. Bizler bu güce yürekten inanıyoruz. Toplumun her hücresinde var olan kadınların gücüne yürekten inanıyoruz.

Kadınların yaşatmaya dönük bütün çabaları bu karanlık tablo karşısında hepimize umut veriyor. Bu duruş var olsun! Ancak işimiz bitmedi, yapacak çok şey var. Biz kadınlar depremin yıkımını kaldıracak, bu felaket iktidarına son verecek, yeni yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Yan yana, omuz omuza, el ele vererek erkek egemen iktidarın yıkım siyasetine karşı dayanışma ağlarımızı daha fazla öreceğiz. Her insanımızın ihtiyaçlarını tek tek gözeterek deprem bölgesindeki halkımızın ihtiyaçlarını gidermeye devam edeceğiz.

Dayanışmayla kalmayacak, yaşanan felaketin sorumlularını tek tek açığa çıkaracak ve mutlaka yargılanmalarını sağlayacağız. Yalnızca çürük binaları inşa edenler değil; bu can yakıcı tablonun ortaya çıkmasına sebebiyet veren tüm idari ve siyasi sorumlular da mutlaka hesap verecek. Tek adamın iki dudağı arasından çıkacak sözü duymadan bir kepçe dahi götüremeyen bu merkezi iktidarın yerine yerel demokrasiyi büyütecek; demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir sistemi mutlaka inşa edeceğiz.

Rantçı beton iktidarına mutlaka son vereceğiz. Yaşamlarımızı erkek egemen iktidarların insafına bırakmayacağız. Yaşamda da doğal afet anında da ayrımcılığa ve cinsiyetçiliğe son vereceğiz. İvedilikle çok dilli ve toplumsal cinsiyet odaklı politikalarla hizmet verecek Acil Durumlar ve Afet Bakanlığını kuracağız. Her türden doğal afete hızlı müdahale edecek kurumsallaşmayı mutlaka inşa edeceğiz. Afetlerden etkilenen bütün yurttaşlarımızın hakları olan kamu bütçesinden yararlanmasını mutlaka esas alacağız.

Göç eden yurttaşlarımızın barınma, sağlık ve gıda gibi temel ihtiyaçlarının kamu bütçesinden sağlanmasının yasal altyapısını mutlaka oluşturacağız. Tek adam rejiminin dayandığı rantsal dönüşüme son vereceğiz. Kadınların yönetimde olduğu bir Türkiye’de imar aflarına mutlaka son vereceğiz. Bu aflardan yararlanarak ölümlere sebebiyet verenleri açığa çıkaracağız. Hepsi bu halka ve kadınlara hesap verecek.

Kadınların kendini, kentini, yaşamını koruma, eşit ve özgür geleceğini savunma ve hayatta tutma mücadelesi bu ülkeyi özgür ve eşit geleceğe taşıyacak en önemli güçtür. Bu depremde de bu hakikati gördük. Yaşatmaya dönük en hızlı refleks kadınlardan geldi. Depremden beri hepimize umut veren, yaşamı korumaya ve savunmaya dönük muazzam güç kadınların gücü oldu. Örgütlü kadınların dayanışma ağları ile depremzede kadınlar bizzat bu sürecin sorumluluğunu üstlendi.

Bu nedenle yaşam kurtaran mücadelemize, örgütlülüğümüze ve dayanışmamıza inanalım. Hiçbir güç, kadınların gücü kadar kurucu ve koruyucu değildir. İşte bizim rehberimiz de bu güç ve mücadele olacaktır. Mücadelemizle ve örgütlülüğümüzle yeni yaşamı kesinlikle inşa edeceğiz. Bu ülkeyi tekçi erkek iktidarın felaketlerinden kesinlikle ve kesinlikle biz kadınlar kurtaracağız. Bu kriz iktidarını biz kadınlar göndereceğiz. Yalnız değil birlikteyiz! Jin Jiyan Azadi!

“Karanlık odaklar halkın demokrasi talebini kuşatmak istiyor”

Son olarak, siyaset gündeminde yaşanan gelişmelere dair de bir kaç kelime söylemek isterim. Toplumun değişim iradesini baltalayan karanlık odaklar halkın demokrasi talebini kuşatmak istemektedir. Artık toplum değişim istiyor. Bunun için ne inkar siyaseti ne de restorasyon diyoruz. Çözüm halkların radikal demokratik değişim iradesi olan 3. Yol’dur.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu adaylığından dolayı buradan, bu kürsüden kutluyorum. Adaylığı hayırlı olsun. Bizim derdimiz basit hesaplar değil politik ilkeler ve halklarımıza karşı sorumluluğumuzdur. Önümüzdeki günlerde cumhurbaşkanlığı aday çıkarma politikamızı gelişmelere göre bir kez daha değerlendireceğiz. HDP tüm siyasi mühendislik oyunlarını bozacak ve kurucu bir siyaset üretecektir. 3. Yol’u daha da büyütecek, umudun ve değişimin adresi olmaya devam edecektir. Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız sevgili kadınlar.”

Paylaşın

Buldan’dan “Helallik” İsteyen Erdoğan’a İstifa Çağrısı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra vatandaştan “helallik” isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a istifa çağrısında bulundu:

Haber Merkezi / “On binler enkaz altında çığlık atarak can verdi, AKP Genel başkanı helallik istiyor, bu halk size hakkını asla helal etmeyecek. Halk sizin yüzünüzden canını verdi daha ne versin!

Sizi bu siyasi enkazdan liyakatsiz AFAD’ınız bile kurtaramaz. İstifa edeceksiniz ve hesap vereceksiniz. Siz halktan bir şey isteme konumuna değilsiniz, halka hesap vermek zorundasınız hesap da vereceksiniz. Hükümet istifa seslerine kulaklarınızı tıkayamazsınız. Yapmanız gereken sorumluluğunuzu kabul ederek istifa etmenizdir.”

Buldan, MHP Lideri Bahçeli’nin “hükümet istifa” seslerinin yükseldiği tribünleri hedef alan açıklamalarına da tepki göstererek, “Hükümetin küçük ortağı da çıkmış maçlar seyircisiz yapılsın diyor. Tek bildikleri şey yasakçılık. Seyircisiz maç, muhalefetsiz siyaset, denetimsiz bina, seçmensiz seçim, öğrencisiz üniversite, ekransız medya. Biz de diyoruz ki AKP ve MHP’siz bir Türkiye.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Buldan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Öyle bir iki gün eksiklik yaşandı diye kendinizi temize çıkaramazsınız. Sorunlar 23 gündür devam ediyor. Şovlarla bağış topladılar algı çalışması yaptılar aradan kaç gün geçti bu bağışların deprem bölgesine ulaşmadığı hala ortadadır. Çünkü acil ihtiyaçlar günden güne büyümektedir. Toplanan paralar nerededir, neden deprem bölgesinde değildir?

Ölüye saygı ilkesi gözetilmeden paldır küldür yürütülen enkaz kaldırma çalışması derhal durdurulmalı, önce cenazelere ulaşılmalıdır. İktidarı buradan bir kez daha uyarıyoruz ortaya çıkarılmayan veya vücut bütünlüğü bozulan cenazelerden, kayıplardan birebir siz sorumlusunuz. Deprem kayıplarının faili meçhule dönüşmesinden siz sorumlu tutulacaksınız.

Kadınlar çocuklar yaşlılar ve engelliler için bu mağduriyet çok daha büyüktür. Bu depremin en büyük yıkımını kadınlar yaşadı. Kadın meclisimiz başta olmak üzere tüm kadın örgütleri ihtiyaçları karşılanması için mor dayanışmayı yürüttüler.

Bu dayanışmayı daha fazla büyütme çağrısı yapıyorum. Refakatsiz kalan çocuklarla ilgili çok ciddi bir endişe içerisinde kamuoyu. Çocuklar nerededir? Bu sorunun cevabını iktidar vermek zorundadır. İlgili kurumları özellikle uyarıyorum. Gözümüzün üzerlerindedir. Bu çocuklar sizin sorumluluğunuz altındadır.

Başlarına gelenler başta bakanlık olarak sorumludur. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Alt Komisyonu’nun derhal toplanması için dilekçe verdik. Meclis derhal çocukların durumunu gündeme almalı ve sorumluluğun yerine getirmelidir.

Türkiye’nin kontrolündeki Afrin’den deprem sonrası sağlıklı bilgi alınamamaktadır. Yardımların talancı çeteler tarafından alıkoyulduğuna dair haberler kamuoyuna yansımaktadır. Bir çağrı yapıyoruz, Afrin kapıları derhal bağımsız, güvenilir yardım kuruluşlarına, basına ve izleme örgütlerine açılmalıdır.

Geleceğimizi enkaz altında bırakan depremler değil insan yaşamını hiçe sayan bu çürümüş talan düzenidir. AKP-MHP’nin ülkenin başına bela ettiği sistem yaşanan her felaketin sebebidir.

OHAL kapsamında çıkardıkları bir kararname ile çevre ve şehircilik bakanlığına ormanları,meraları inşaata açmaya yetki verdiler. Yeni bir doğa talanı yapması başlatacaklar. OHAL kapsamında çıkarttıkları bütün kararlar deprem fırsatçılığıdır.

Görevi arama kurtarma olan AFAD’ın liyakatsiz atamalarla amacı dışında kullanılan bir kuruma dönüştürüldüğünü bu depremde bir kez daha gördük. Kurumun bütçesinin afet harcamalarından çok başka amaçlar için kullanıldığı bir kez daha ortaya çıktı.

Afet harcaması 3 milyar lira, hizmet binası için harcanan para 2,5 milyar lira! Deprem cihazına ayrılması gereken kaynakları tanıtım faaliyetlerine çarçur eden bir kurum yarattılar. İşte bu yönetim zihniyetinin bir sonucu olarak AFAD’ın Hatay bata olmak üzere deprem bölgelerine 3. Ve 4. Günde dahil olabildiğini onu da eksik personelle gerçekleştirebildiğini gördük.

Bunun sorumlusu da bağlı olduğu bakanlık ve doğrudan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Halkı enkaz altında bırakan ölüme soğu açlığa mahkûm eden bu iktidardır. Hızlı karar alınan bir sistem deyip allayıp pulladılar, hızları görüldü, deprem bölgesine 72 saat sonra girebildiler.

Ama ekranları karartmakta, tehditte, yasakçılıkta, sosyal medyayı engellemekte, dayanışmaya kayyum atamakta hiç geri kalmadılar. Yaşamların karartılmasında yoklar ama düşmanlıkta tam bir organize halde olduklarını hep birlikte gördük.

Buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz üniversiteleri derhal çın öğrencilerin geleceğiyle oynamayın.

Çıkıp bir de hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi pişkince konuştuklarına tanık olduk. Ufak tefek sorunlar yaşandı diye olayı geçiştirmeye çalıştıklarına tanık olduk. Bu depremde asrın yüzsüzlüğünü gördük. Bunların en son ne zaman utandığını hatırlayan yok. Çünkü bunlarda utanma yok.

On binler enkaz altında çığlık atarak can verdi, AKP Genel başkanı helallik istiyor, bu halk size hakkını asla helal etmeyecek. Halk sizin yüzünüzden canını verdi daha ne versin!

Sizi bu siyasi enkazdan liyakatsiz AFAD’ınız bile kurtaramaz. İstifa edeceksiniz ve hesap vereceksiniz. Siz halktan bir şey isteme konumuna değilsiniz, halka hesap vermek zorundasınız hesap da vereceksiniz. Hükümet istifa seslerine kulaklarınızı tıkayamazsınız. Yapmanız gereken sorumluluğunuzu kabul ederek istifa etmenizdir.

Devlet Bahçeli’ye tepki

Hükümetin küçük ortağı da çıkmış maçlar seyircisiz yapılsın diyor. Tek bildikleri şey yasakçılık. Seyircisiz maç, muhalefetsiz siyaset, denetimsiz bina, seçmensiz seçim, öğrencisiz üniversite, ekransız medya. Biz de diyoruz ki AKP ve MHP’siz bir Türkiye.

Kızılay’la ilgili görüşlerimi milletvekili arkadaşlarımla birlikte Kızılay’ın önüne giderek açıklamamızı orada yapacağız.”

Paylaşın

HDP’li Buldan’dan İktidara: Hesap Vere Vere Gideceksiniz

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Sanki bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. 20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken ‘bana bir yıl verin’ diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz; bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve beraberindeki heyet depremin ağır yıkımlara neden olduğu Hatay’a gitti. İlk olarak İskenderun’a geçen Buldan’a siyasetçiler Ahmet Türk, Sırrı Sakık, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, ve parti bileşenlerinin Eş Başkanları, Başkanları ve Sözcüleri eşlik etti.

İskenderun Kriz Koordinasyon Merkezinde açıklama yapan Buldan şunları söyledi:

“Bütün depremzedelere ve halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yaşamını yitiren bütün insanlarımıza Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Hastanelerde ve çadırlarda tedavi görmekte olan insanlarımıza bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını ve acil şifa dileklerimi iletiyorum. Bugün burada bileşen, ittifak partilerimizle, DTK ve buna benzer kurumlarla birlikte depremzedelerimizi ziyaret etmek ve acılarımızı sarıp, hafifletmek üzere bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bugün burada bir kez daha acının ne kadar büyük olduğunu, bu yıkım ve felaketin ne kadar büyük olduğunu gözlerimizle gördük. Acı büyük yıkım büyük ancak bütün bunlar karşısında büyük bir dayanışmanın olduğunu da gördük. Belki de bizleri ayakta tutan tek şey bu tür afetlerde dayanışmadır, birlikte omuz omuza yürümektir ve dayanışmanın acıyı hafifletmesinin bize verdiği güçtür.

“Depremden sonra ortada olmayanlar şimdi enkazları kaldırmak için seferber olmuşlar”

Hatay başta olmak üzere bütün kentlerimizde hala eksikliklerimizin olduğunu da görüyoruz. İnsanlar hala enkaz başında yakınlarının cenazesinin çıkmasını beklerken bir yandan da eksi dereceye düşen gecelerde üşümenin ve buna benzer mağduriyetlerin yaşandığını hala görüyoruz. Çadır eksikliğinin özellikle çok fazla olduğu ısınma ve barınmanın çok fazla yaşandığı bu kentte feryatları duyuyoruz.

Çadıra ve barınmaya ihtiyaç var. Enkazın altından insanların çıkarılmasına ihtiyaç var. İlk günlerde hiçbir şekilde müdahale edilmeyen iş makinalarının olmadığını bu kentte bugün bakıyoruz ki iş makinaları enkazları kaldırmak için sıraya girmişler.

Depremzedelerin yakınlarının enkazın altında bırakılanların feryadı özellikle cenazelerine bir an önce kavuşmak ve bu cenazelerin vücut bütünlüğünün bozulmadan dini vecibelerin yerine getirilerek gömülmesi, defnedilmesidir. Fakat öyle bir şeyle karşı karşıyayız ki o gün ortada olmayanlar bugün bir seferberlik içerisinde iş makinalarını enkazların olduğu yerde kullanmaya başlamışlar.

Buradan uyarıyoruz, vücut bütünlüğü bozulmadan o cenazelerin enkaz altından çıkarılması, dini, vicdani ve ahlaki olarak bir gerekliliktir. Yine bunun yanında hukuki anlamda da özellikle enkazların kaldırılmasının, daha sonra bizlere delil olarak sunulacak olan malzemelerin ortadan kaldırılmasının da büyük bir suç olduğunun altını önemle çizmek istiyorum. Bunlar gerçekleştirilmeden enkazın kaldırılmasının büyük bir suç olduğunu ifade ediyorum.

“Büyük bir suç işleniyor; bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz”

Bugün sorumluluğu olanlar sanki yaşanan bu depremde hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi davrananlar şunu bilsin ki hesap vereceksiniz. Binlerce insanımızın enkaz altında kalmasından dolayı hesap vereceksiniz. Bu halk sizlerden hesap soracak. Binalara imar affı çıkarmanızdan dolayı, enkazın altında kalan insanları çıkarmadan enkaz işlemlerine başladığınız için sizlerden hesap soracak.

20 yıldır topladığınız yaklaşık 40 milyar dolarlık deprem vergisini, depremin dışında her yerde çar çur etmenizden dolayı insanlar sizden hesap soracak. Dolayısıyla bütün bunlar yaşanırken “bana bir yıl verin” diyen Cumhurbaşkanına sesleniyoruz, bu ülkenin, halkların, toprakların, coğrafyanın bırakın size bir yıl bir gün dahi tahammül edecek gücü kalmamıştır. Bir yılı size ödül olarak hiç kimse vermeyecek çünkü gideceksiniz. Bu halk sizden hesap soracak, hesap vere vere gideceksiniz.

“Bu afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP ve MHP iktidarını göndermektir”

Bu depremden, afetlerden kurtulmanın ilk adımı AKP-MHP iktidarını göndermektir, bunun altını önemle çiziyorum. Bu halklara yaşattığınız acının verdiğiniz zulmün artık bundan ötesi olmadığını bilerek, herkesin, Türkiye halklarının, kamuoyunun bu bilinçle AKP’nin artık siyasi arenadan ve tarihten silinmesi için birlikte hareket etme zamanı gelmiştir.

Mücadele önemlidir, örgütlülük önemlidir, dayanışma önemlidir. Bütün bunların farkındayız, bütün bunların farkında olarak ayakta olduğumuzu biliyoruz. Ancak atacağımız ilk adım AKP ve MHP iktidarını göndermek olacak. Ben bir kez daha burada yaşamını yitiren insanlarımıza rahmet, yakınlarını kaybeden herkese geçmiş olsun ve sabır dileklerimi iletiyorum. Hepimizin başı sağ olsun, Allah hepimize sabır versin.

“Bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’dan önce konuşan Ahmet Türk ise şunları söyledi:

“Bu coğrafyada halklarımız demokrasiye inanan insanlarımız, içinde halk sevgisi olanlar birinci gün harekete geçti. Yaraları sarmaya, azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdi. Ama ne yazık ki devlet 3-4 günde bırakın halka ulaşmayı halka ulaşmak isteyenleri bile engelleyen bir tavır ve tutum içinde oldu. Elbette bu felaketin en büyüğü iktidarın yarattığı felakettir.

Deprem üzerinden ikinci bir felaketin yaratılmasıdır. Yalnız şunu gördük bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla herkes bu felakette mağdur olan depremzedelerin yaralarını, acılarını azaltmaya yönelik büyük bir çaba gösterdiler. Bu gelecek için bize büyük bir umut verdi. Halklarımızın ortaklaşması, halklarımızın dayanışma içinde olması bizler için çok önemlidir. İnanıyorum ki devletin bu duyarsızlığına karşı halklarımızın bugün duyarlı bir şekilde davranması bize gelecekle ilgili umut veriyor. Sosyalist partiler, dostlar ve duyarlı kesimlerle burada bir aradayız.

Gerçekten doğru bir dayanışmayı en doğru şekilde gerçekleştirmek için çaba gösteriyoruz. Pazarcık’ta Adıyaman’da bir çok yerde bizim çalışmalarımızı engellemek isteyen halka yardımları engellemek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Tekrar bu depremde yaşamını yitiren bütün canlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Bu acıları azaltmak için uzun süreli bir çaba içinde olacağız. Depremin yarattığı felaket bir iki günde giderilecek bir durum değil. Uzun süre halkımızla dayanışma içinde olmak için çaba içinde olacağız. Başımız sağolsun. “

Paylaşın

HDP’li Buldan: Onları İktidardan İndirmek, Boynumuzun Borcu

Deprem bölgesinde açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bu yaraları, bu acıları en kısa zamanda iyileştirmenin, sarmanın mücadelesini hep birlikte vereceğiz. AKP-MHP hükümetini göndermek artık bizim boynumuzun borcudur. Bu saatten sonra onları iktidardan indirmek, bizim boynumuzun borcudur” dedi ve ekledi:

“Halkımıza söz veriyoruz. Sandıklar ne zaman kurulursa kurulsun, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, elbette şuan seçim tarihini konuşacak bir zamanda değiliz, ama ne zaman yapılırsa yapılsın, bu iktidarın gitmesi için halkımızla birlikte her türlü çalışmayı, sandıkta onların kaybetmesi için bu mücadeleyi yürüteceğiz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, deprem bölgesi olan Antep’in Islahiye ilçesinde depremden etkilenenleri ziyaret etti.

“İktidar yardımlarımızı engelliyor”

MA’dan Berivan Kutlu – Rukiye Adıgüzel’in haberine göre, Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Enkaz altında hala çıkarılmayan canların oluğunu da biliyoruz. Dolayısıyla bir an önce enkaz altında kalan insanların çıkarılması, daha sonra enkaz kaldırma çalışmalarının yapılması önemli. Vücut bütünlüğüne zarar verecek işlemlerden kaçınılmalıdır. Yaralı olan insanlarımız var. Onlara da acil şifalar diliyorum.

HDP olarak 11 gündür deprem felaketi yaşayan bütün illerimizde insanlarımızı ziyaret ettik, acılarını paylaştık, yaralarını sarmaya çalıştık. Ancak ilk 2-3 gün ortada olmayan AKP-MHP iktidarının son günlerde ortaya çıkması ve yapılan yardımları engellemesi, HDP başta olmak üzere, sivil toplum örgütleri, meslek örgütlerine, gönüllü insanlara, milyonlarca insana engel olmaya çalıştıklarını gördük.

Elbette bu fotoğraf Türkiye tarihine karar bir tablo olarak geçti. 20 yıldır ülkeyi nasıl yönettiğinin bir fotoğrafı olarak ortaya çıktı. Tüm afetlerde olduğu gibi, yangınlarda, depremlerde, sellerde, bütün bu afet dönemlerinde iktidar çok farklı bir müdahale algısıyla karşılaştık. İnsanlara yardım ederken, insanların yanına gitmeye çalışırken, iktidarın engellemesiyle karşı karşıya kaldık.

Bugün istifa etmesi gerekenler, yardım yapanlara parmak sallıyor. İstifa etmesi gerekenler, yardım ulaştırmaya çalışanlara müdahale ediyor. Bu iktidarda biraz vicdan, biraz yüz olsaydı, ilk iki günden sonra Cumhurbaşkanı dahil hepsinin istifa etmesi gerekirdi. Ancak onlarda ne istifa edecek yüz var, nede böyle bir vicdan var.

Pazarcık’ta yardım toplanan depomuza bir kayyım atandı. Bu da tarihe bir ilk olarak geçti, bu da bir utanç tablosu olarak Türkiye tarihine yazıldı.

Yardımın yapıldığı, insanların gönüllü çalıştığı bir yerde, orayı terk edeceksiniz, biz yardımı dağıtacağız, yoksa hepinizi gözaltına alacağız demenin bir izahı yoktur, hiçbir açıklaması yoktur. Ben dün de söyledim, bugün de söylüyorum. Biz o yardımları halkımıza ulaştırırız. Siz istediğiniz kadar engellemeye çalışın, siz vicdanınız ve ahlakınızla baş başa kalacaksınız.

Bu yaraları, bu acıları en kısa zamanda iyileştirmenin, sarmanın mücadelesini hep birlikte vereceğiz. AKP-MHP hükümetini göndermek artık bizim boynumuzun borcudur. Bu saatten sonra onları iktidardan indirmek, bizim boynumuzun borcudur.

Halkımıza söz veriyoruz. Sandıklar ne zaman kurulursa kurulsun, seçimler ne zaman yapılırsa yapılsın, elbette şuan seçim tarihini konuşacak bir zamanda değiliz, ama ne zaman yapılırsa yapılsın, bu iktidarın gitmesi için halkımızla birlikte her türlü çalışmayı, sandıkta onların kaybetmesi için bu mücadeleyi yürüteceğiz.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: Cumhuriyetin, Güçlü Demokrasiyle Buluşturulması Tarihsel Zorunluluktur

Partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuştu. Buldan’ın açıklamaları şöyle:

“Savaşın, sömürünün, yoksulluğun, toplumsal krizlerin peş peşe yaşandığı bir dönemde, krizlerden hep birlikte çıkmak için demokrasi, barış ve adalet mücadelesini daha da büyüteceğimiz önemli bir sürecin içerisinden geçtiğimizi belirtmek isterim. Siyasetin gittikçe daha fazla masa başı planlarına ve paylaşım hesaplarına dönüşmeye başladığı bir zaman aralığından geçiyoruz. Bu iklimde, toplumun tüm ötekileştirilmiş ve ezilen kesimleriyle birlikte en geniş ‘Demokratik Cumhuriyet Birlikteliğini’ oluşturmak temel hedefimizdir. Aynı zamanda HDP’nin mücadele hattıdır. Bu birlikteliği ortak değerler etrafında toplumsallaştırmak ve birlikte inşa sürecine dönüştürmek için en güçlü çabayı göstereceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

“Tekçilik bugün yaşanan bütün kırılmaların asıl nedenidir”

Tekçiliğe, ret ve inkâra, baskıya, yasaklara dayalı; demokrasiyi sürekli olarak dışlayan, toplumsal hak taleplerini yok sayan otoriter sistemin yarattığı çok büyük krizleri Türkiye toplumu ve Türkiye halkları olarak bu süreçte yaşıyoruz. Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, bütün inanç ve kimlikleri, kültürleri ve anadilleri; tüm farklılıkları, renkleri, kadınları, gençleri, emekçileri dışlayan bir aklın yaratmaya çalıştığı tekçilik hegemonyası bugün yaşanan büyük toplumsal, tarihsel ve siyasal kırılmanın esas nedenidir.

Fabrikada iş kazasında bir işçiyi kaybettiğimizde sistem sermaye sahibine arka çıkıyorsa; sokak ortasında katledilen bir kadına karşı sistem erkek faili savunuyor ve koruyorsa; eşit yurttaşlık talep eden Alevi toplumuna sistem tek bir mezhebi dayatıyorsa; Kürtlerin bir halk olmaktan kaynaklı iradesini, eşit yurttaşlık haklarını ve anadilini inkâr edip yasaklıyorsa; kayyım rejimiyle yerel demokrasi ve halkın yerel yönetimlerdeki iradesini gasp ediyorsa; işkenceye maruz kalanı değil işkenceciyi koruyor ve cezasızlıkla ödüllendiriyorsa; kamunun gücüne dayanarak suç işleyenlerin suçunu kapatıyor ve hukuku askıya alıyorsa; hukukun yolsuzluklardan hesap sormasını engelliyorsa, farklı yaşam tarzlarını hedef alıyorsa; özgürlükleri her gün yasaklar cenderesine alıyorsa; işte bütün bunlar ülkeye dayatılan rejimin yarattığı büyük tahribatlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bu ülkeyi çöküşe götürmektedir.

“Demokratik Cumhuriyet çözüm anahtarıdır”

Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.”

Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeldir”

Bu ülkedeki bütün sorunlara kaynaklık eden Kürt sorununun çözümsüzlüğü, Cumhuriyetin demokrasiyle buluşmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Kürt sorunu cumhuriyet ile demokrasi arasındaki en büyük çatlağı oluşturmaktadır. Cumhuriyet ve ona bağlı olarak ülkemizde yaşanan tahribatları bugün burada sıralamaya ne zamanımız ne günlerimiz yeter. Bu çatlağı görebilirsek, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için bir şans doğacak ve özgür birlikteliği esas alan bir toplumsal mutabakatı hep birlikte güvenceye alacağız. Bu nedenle meselenin demokratik çözümü ve kalıcı barış, Cumhuriyetin demokratikleşmesi açısından tarihsel bir rol oynayacaktır.

“Hakikatlerle yüzleşmek bir daha aynı acıların yaşanmasını engeller”

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında esas olan sadece Kürtlerin kazanması değil, dışarıda bırakılan tüm kesimlerin, bütün halkların bir araya gelerek ortak Demokratik Cumhuriyet’i kazanmasıdır. Hakikatlerle cesaretle yüzleşmek, hesaplaşmak, onarıcı bir adalet temelinde toplumsal yaraları sarmak bir daha aynı acılı süreçlerin yaşanmayacağına dair en güçlü teminat olacaktır. Kadınların eşit ve özgür yaşamının, yine farklı yaşam tarzlarının özgürlükçü laiklik anlayışıyla inşa edilmesi Demokratik Cumhuriyetin olmazsa olmazıdır. Bir ülke, bir cumhuriyet ancak kadınların özgürlüğü ve eşitliğiyle gerçek bir demokratik öze ve düzeye kavuşabilir.

Bu topraklardaki bütün kadim inançların eşitliği ve özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyete giden yolda önemli bir adım da olacaktır. İşte bütün bu inşayı hak temelli ve eşit yurttaşlığa dayanan yeni bir toplumsal sözleşmeyle ancak başarabiliriz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi de bireyi reddetmeyen bir toplumla, farklılıkları esas alan demokratik birlikle, demokrasi, hukukun üstünlüğü, inanç özgürlüğüne dayanan bir “demokratik anayasa” ile mümkündür. Bu mümkünü gerçeğe dönüştürmek, ilk yüzyılda dışarıda bırakılanların düşünü hayatın kendisi haline getirmek bizlerin elindedir. Hepimizin sorumluluğudur.

“Yeni yaşama davet, kurucu siyasetin yol haritasıdır”

Bu miladın startını vermek için ortaklıklarımız ve farklılıklarımızla bir araya gelmeye, ittifaklar üretmeye özellikle de bu dönemde çok büyük ihtiyacımız var. Merkeziyetçiliğin yerine güçlü yerel demokrasiyi; oligarşi, vesayet ve statükonun yerine Demokratik Cumhuriyeti; temsili demokrasinin yerine katılımcı, müzakereci, güçlü demokrasiyi koymanın zamanı gelmiştir ve geçiyor. 7’den 70’e kadar örgütlenerek Demokratik Cumhuriyet’e katkıda bulunmalı, tuğla tuğla örerek bir çatı altında mutlaka buluşmalıyız. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken zamanın ruhu, kurucu siyaseti elbette bizleri çağırıyor. Statüko ve restorasyon değil yeni yaşama davet, kurucu siyasetin bir yol haritasıdır.

Bizler, her gün büyütmekte olduğumuz demokrasi ittifakımızla, yine bu ülkenin demokratları, aydınları, siyasetçileri, insan hakları savunucuları, emekçileri, kadınları ve gençleri olarak bu kurucu siyasetin sahibiyiz. Yeni dönemin sahibi de bizler olacağız, Türkiye halkları olacaktır.  Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. Birbirimizi anlayarak, dayanışmamızı daha fazla büyüterek, daha fazla yan yana gelerek ve ortak değerler etrafında toplanarak kazanmanın yollarını kesinlikle bulacağız ve çok büyük kazanacağız.

“Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüz yeni bir hikâyenin başlangıcı olacaktır”

Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüzün yeni bir hikâyenin başlangıcı olacağına inancımız tamdır. İlk yüzyıl biterken ortak inşa iradesi geliştirme imkânını hep birlikte yaratacağımıza olan inancımız tamdır. Bugün burada sizlerin yapacağı katkıların, sunumların, bu konferansın geleceğimizi belirleme açısından önemli olduğunu ifade ediyorum. Önümüzdeki yüzyıl açısından büyük kazanacağımız yolları yaratmanın bir kez daha bir araya gelmekle mümkün olduğunu ifade ediyorum. Teşekkür ediyor, yolunuz ve yolumuz açık olsun diyorum.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: Üçüncü Kez Aday Olamazsın Erdoğan

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için “Üçüncü kez aday olamazsın Erdoğan. Bu çok açık ve nettir” dedi ve ekledi:

“AKP Genel Başkanı yeniden aday olabilmek için ‘Kronometre 2018’de sıfırlandı’ dedi. 2018 öncesi yaptığı cumhurbaşkanlığı görevini kendisi yok saydı. Bu çok açık bir şekilde ifade edildi. Bu sayılmaz diyor. Yani kendi kendisini sıfırlıyor. Sıfırlamada usta olduklarını da biliyoruz. Kendi cumhurbaşkanlığını kendisi tanımıyorsa halk sizi hiç tanımaz. Cumhurbaşkanı olamayacaksınız, halk size sandıkta izin vermeyecek.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Buldan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Türkiye’nin her yerinde halklarımızla bir araya geliyoruz, buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Hafta sonu da Demokratik Cumhuriyet konferansımızda buluşacağız ve cumhuriyeti demokrasiyle buluşturacak olan süreci konuklarımızla ve misafirlerimizle tartışacağız.

Malum seçim süreci giderek hızlanmaktadır. Halkımızın, demokratik kamuoyunun, değişim isteyen milyonların HDP’den beklentisinin çok büyük olduğunun hepimiz farkındayız. Gözler HDP’nin üzerindedir. HDP’nin her biz sözü değişime giden yolu daha da büyütmekte, umutları her geçen gün arttırmaktadır. Çünkü HDP bu toprakların bereketidir, huzurudur, birlikte yaşamın harcıdır, özgürlüğün teminatıdır. HDP demokratik siyasetin onuru ve yüz akıdır.

“Yol haritamız nettir”

Karşımıza dev dalgalar çıksa da, bu gemi demokrasinin kıyısına mutlaka ama mutlaka ulaştıracaktır. Çünkü bizim rotamız bellidir. Yol haritamız nettir. Demokrasidir. Türkiye’yi içine sürüklendiği bu alaca karanlıktan kesinlikle kurtaracağımıza bir kez daha Türkiye halklarına, Türkiye toplumuna bu kürsüden söz vermek istiyoruz. HDP’nin duruşunu ve gündemini değiştirmeye, bir belirsizlik ortamı yaratarak, umutsuzluğu pompalamaya çalışanlar, kesinlikle başaramayacaklar.

Bizim siyasetimizin karşısına kumpaslarla çıkanlar, kendi komplolarıyla baş başa kalacaklardır. Geçen hafta biliyorsunuz AYM, kapatma davasının seçim sonrasına bırakılması yönündeki başvurumuzu reddetti. Ret gerekçesi; elbette ki ret ve inkâr politikasıdır. AYM’nin bu kararı Saray’ın baskısı altında aldığını de çok iyi biliyoruz. AKP-MHP kumpas ittifakı, AYM eliyle seçim sürecine siyasi müdahalede bulunma hazırlığı içerisindedir. O yüzden kapatma davasına hazine bulmuş gibi dört elle sarıldıklarını hep birlikte gördük ve tanıklık ettik.

Bunlar o kadar kirli ki, Hazine yardımının kesilmesi için emniyet aracılığıyla bir günde bir gizli tanık buldular, icat ettiler. Gizli tanık adına gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan, tamamen komploya dayanan 100 sayfalık bir ifade kurguladılar. Bunu da ışık hızıyla AYM’ye servis yaptılar. Hukukun temel ilkelerine göre hareket etmesi gereken Anayasa Mahkemesi de gizli tanığın servis yapılan gerçek dışı ifadelerine dayanarak, HDP’nin Hazine yardımına bloke kararı koydu. Tam bir tezgâh. Tam bir organize işler. Tam bir kumpas!

“HDP daha da güçlenerek yoluna devam edecektir”

Savcıları, hâkimleri, kolluk güçlerini, valileri, imamları, bürokratları seçim kampanyasında ‘Truva atı’ gibi kullanan AKP-MHP, bunlarla yetinmemiş olacak ki, gizli tanıkları da seçim kampanyasına kattılar. İşleri gizli tanıklara kalmış durumdadır! İşte HDP hakkındaki kapatma davası Türkiye’nin tam bir özetidir. Bu kumpaslar sarkacı, iktidarın Türkiye’ye yerleştirmek istediği rejimin en net röntgenidir.

HDP’ye yönelik kumpaslardan beslenmek isteyenlere diyorum ki, size buradan bir ekmek asla çıkmayacaktır. AYM’nin kayyımı gibi hareket eden iktidarın küçük ortağı da şunu iyi bilsin, sizin siyasetiniz çökecek, HDP daha da güçlenerek yoluna devam edecektir. HDP öyle sizin sandığınız, sizin bildiğiniz gibi küçük bir lokma değildir. Boğazınızda kalacak lokma ile uğraşmaktan vazgeçin. Bizi kendinizle kesinlikle karıştırmayın!

HDP’nin mücadele geleneği ve Kürt halkı tarih boyunca öyle oyunlar ve öyle tuzaklar gördü ki, sizin bu kumpaslarınıza asla yabancı değildir. Seyit Rıza kendisine tuzak kuranlara “Sizin hilelerinizle baş edemedim” demişti. Ben de diyorum ki, Kürt halkı ve dostları sizin hilelerinizle de, faşizminizle de baş edecek, tuzaklarınızı bir bir bozacak örgütlü güce sahip iradeyle sizi kesinlikle yenecektir.

“Kesinlikle şah-mat olacaksınız!

HDP’siz bir seçim süreci tasarlayanlar bilsin ki, tasarılarınız çöp olacaktır. Biteceksiniz, tükeneceksiniz, siyasetten silinip gideceksiniz. Zaten oylarınız anketlerde de halkın nabzını yokladığımızda da günden güne eriyor. Bu erime sandıklarda mum gibi eriyecektir. Bundan hiç kimse şüphe duymasın. Bir gerçek daha var ki alınlarına yapışan Kürt düşmanlığıyla hep anılacaklar. Siz hileli zarlarla oynamaya devam edebilirsiniz! Ama bu satrançta HDP’nin yapacağı büyük hamleler karşısında da kesinlikle şah-mat olacaksınız! Bizden söylemesi. Milyonların demokrasi çıkışı karşısında tarihin en büyük bozgununa uğrayacaksınız!”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Altılı Masa Bizim Adayımızı Desteklesin

HDP’nin Altılı Masa’nın lehine aday çıkarmaması gerektiğine yönelik eleştirilere yanıt veren HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bizim 6’lı Masa lehine adayımızı çekmemiz gerektiği düşünülüyor da 6’lı Masa’nın çekmesi neden düşünülmüyor?” dedi ve ekledi:

“6’lı Masa adayını çeksin, bizim adayımıza oy versinler. Bu kadar net konuşuyoruz. Çıkaracağımız aday 6’lı Masa’nın adayında çok daha kapsayıcı, çok daha güven verici ve Türkiye toplumunun vicdanına seslenecek birisi olacak. Bizim adayımız ikinci turda da yarışabilir.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 7 Ocak’ta partisinin Kars İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkaracağını ve kendi adayıyla seçimlere gireceğini açıklamıştı.

Buldan’ın aday çıkışının ardından kamuoyunda tartışmalar başladı. HDP’nin aday çıkarması durumunda “AKP’nin kazanacağı” ve hatta “HDP’nin AKP ile anlaştığı” yorumları yapıldı.

Seçimde belirleyici olması beklenen HDP’nin kapatılması davası ise devam ediyor.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, yaptığı aday açıklamasının ardından çıkan tartışmalara yönelik Bianet’e açıklamalarda bulundu.

Buldan, HDP’nin kendi adayını çıkaracağını bu konuda geri adım atmayacaklarını vurguladı. Şubat ayı başında adayın kamuoyuna açıklanacağını ifade etti. Buldan, HDP’nin kendi adayıyla seçime girmesinin AKP’nin işine yarayacağı söylentilerine kesinlikle katılmadığını ifade ederek şunları söyledi:

“Aday çıkarmamak için sebebimiz yok”

“Bizim aday çıkarmamızın AKP’nin işine yarayacağı söylentilerine kesinlikle katılmıyorum. Tam tersine biz her zaman olduğu gibi AKP rejimini bitirmek-devirmek, AKP- MHP bloğunu göndermek için uzun süredir bir mücadele yürütüyoruz ve bu mücadelemizi bu seçimlerde de sürdürmekte kararlıyız. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Aday çıkarmamızın bu kadar yankı uyandırmasını çok normal karşılıyorum çünkü şimdiye kadar HDP’ye hep çantada keklik gözüyle bakanlar, sadece bir tarafa yamaymış gibi algılayanlar HDP’nin bir siyasi parti olduğunu ya da HDP’nin bir irade olduğunu unutarak bu söylemlerini sürdürdüler ve bu algıyı yaratmaya çalıştılar.

Oysa HDP bugün Türkiye’de üçüncü büyük parti ve bir irade belirleyen bir güç. Gücünü, irade olduğunu son seçimlerde ortaya koymuştu ve hâlâ aynı iddiayla yürüyen ve bu iddiasını gittikçe büyüten, bu doğrultuda da bu seçimlerde bir kez daha belirleyen bir güç olduğunu ispat edecek bir parti.

Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmamak için herhangi sebebimiz yok, aksine cumhurbaşkanı adayımızı çıkarmamız için birçok nedenimiz vardı. Ayrıca bu kararın sadece benim söylemim üzerinden algılanmaması gerekiyor. Karar mekanizmalarımız bu konuda hazırlık yaptığını, kurullarımızın bu noktada kararlı olduğunu ifade eden birçok söylemimiz olmuştu. Son aşamada HDP’nin bu seçimlerde kendi adayıyla var olduğunu, var olacağını belirttik ve bunun arkasındayız.

Aday çıkarma meselesinin AKP’ye göz kırpmak olduğunu veya AKP’nin kazanmasına zemin hazırlayan bir yol olduğunu ifade edenlere de şunu söylemek isterim: Bizim tek amacımız AKP’yi bu seçimlerde tarihe ve tarihin çöplüğüne gömmektir, bu kadar net söylüyorum.”

Altılı Masa- HDP ilişkileri açıklamaları

HDP’li Buldan ortak aday ve Altılı Masa’ ya yönelik de açıklamalarda da bulundu. Altılı Masa’nın HDP ile olan ilişkilerine yönelik Grup Başkanvekili Saruhan Oluç’un “Bir düğün yapılıyor, davetiye gönderiliyor ama bize düğüne gelmeyin, takınızı da gönderin fakat zarfın üstüne isminizi yazmayın, diyorlar” ve Garo Paylan’ın “Bizimle daha güç elinizde değilken yan yana gelmeye çekiniyoruz, gücü elinize geçirdiğinizde size nasıl güveneceğiz” açıklamaları hatırlatılarak Altılı Masa’nın HDP’den ne beklediği sorulduğunda ise Buldan “Altılı masa bizden ‘yanımızda görünmeyin, biz sizinle ortak fotoğraf vermeyelim ama bu iktidarı değiştirmek için koşulsuz şartsız, bizim belirleyeceğimiz adaya oy verin’ beklentisi içinde. Ancak bu şu an itibariyle mümkün olmayan bir şey” yanıtını verdi.

“Altılı Masa bizim adayımıza oy versin”

HDP’nin kendi adayıyla çok büyük bir yarış içerisinde Cumhurbaşkanlığı seçimine gireceğini söyleyen Buldan “Belki 6’lı Masa’nın adayı bizim adayımızı destekleme kararı alacak” ifadelerine yer verdi.

HDP’nin Altılı Masa’nın lehine aday çıkarmaması gerektiğine yönelik eleştirilere ise “Bizim Altılı Masa lehine adayımızı çekmemiz gerektiği düşünülüyor da Altılı Masa’nın çekmesi neden düşünülmüyor? Altılı Masa adayını çeksin, bizim adayımıza oy versinler. Bu kadar net konuşuyoruz. Çıkaracağımız aday Altılı Masa’nın adayında çok daha kapsayıcı, çok daha güven verici ve Türkiye toplumunun vicdanına seslenecek birisi olacak. Bizim adayımız ikinci turda da yarışabilir” sözleriyle yanıt verdi.

“İkinci tura kalırsa yeniden karar vereceğiz”

Buldan, “Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kemal Kılıçdaroğlu aday gösterildiği takdirde destekleme durumu var mı?” sorusuna karşılık ise “Biz bir siyasi parti olarak kendi adayımızı çıkarıyoruz ve şu an konuşacağımız tek şey HDP’nin kendi adayının nasıl kazanacağıdır. Türkiye toplumunun HDP’nin adayı etrafında kenetlenmesini sağlayacak formülleri bulmaktır. Bunun dışında diğer partilerin çıkaracakları adayların bizim açımızdan değerlendirilmesi gibi bir durum söz konusu değil” diye konuştu.

Seçim ikinci tura kalırsa partisinin tutumunun ne olacağı yönündeki soruya da “Şu an birinci tura yoğunlaşıyoruz, ikinci tura kalacağı zaman veya öyle bir aşamaya geldiğimizde kurullarımızla yeniden bir karar vereceğiz. Ama şu an tek hedefimiz kendi adayımızın birinci turda kazanması yönünde. 6’lı Masa’nın adayının bizim adayımız lehine çekilmesi durumunda adayımızın birinci turda kazanma şansının çok yüksek olduğunu söylemek isterim” diyerek yanıt verdi.

Açıklamaların tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Adayımızı Yakın Zamanda Müjdeleyeceğiz

Partisinin haftalık Meclis grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Biri karakış diğeri sonbahar olan iki kutupla bahar bu ülkeye gelmez. Baharı getirecek olan HDP’dir. HDP’nin üçüncü yoludur. Cumhurbaşkanı adayımızı yakın zamanda müjdeleyeceğiz.” dedi ve ekledi:

“Uğruna ağır bedeller ödediğimiz mücadelemizin tabii ki kendi cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Siyasette varız, mücadelede varız, cumhurbaşkanlığı adaylığında da varız.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın pazar günü İstanbul Kartal’da gerçekleştirdiği mitingi hatırlatarak başlayan Buldan, konuşmasında özetle şunları söyledi:

“İlk mitingimizi büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Bu ülkeyi karanlığa teslim etmemek üzere o meydanda halkımızla sözleştik. Orada da söyledik burada da söylüyoruz, bu daha başlangıç. Yarınların güçlü sözü olarak geliyoruz. Bu ülkeyi AKP-MHP iktidarından kurtarma ortaklığı ve kararlılığıdır.

Büyük finali ve büyük zaferi mutlaka halkımızla buluşturacağız. AKP-MHP bloku kapatma davasıyla, hazine yardımı gaspıyla, özellikle seçim sürecinde belirsizlik ortamı yaratabilmek için çırpınıp durmaktadır. HDP’siz bir seçim süreci algısı yaratabilmek için sis dalgası oluşturmaya çalıştıklarını görebiliyoruz. Bu çabalar boşuna, nafile çabalardır. HDP için de halkımız için de asla bir belirsizlik ortamı yoktur.

Karamsarlığa, umutsuzluğa yer yoktur. HDP’nin de halkımızın da odaklandığı nokta bu iktidar düzenini bir an önce değiştirmektir. HDP’nin gündemini sadece ve HDP ve halkımız belirler. Bizim gündemimiz mücadele hedefimiz siyasete topluma ekmeğe darbe yapanlara karşı bu ülkeyi demokratik bir geleceğe taşımaktır. Bu gündemi hiç kimse değiştiremeyecektir. Sizi sandıkta yeneceğiz, nokta.

HDP’siz bir seçim hayaline asla ve asla kapılmayın. Mühendislikleriniz halktan, meydanlardan geri döner, elbette ki dönecektir. Elbette bedeller ödedik ama asla boyun eğmedik. Bundan sonra da size, rejiminize, baskılarınıza boyun eğmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz, önünüzde diz çökmeyeceğiz. Meydanı size mi bırakacağız? Karşınızda milyonlar var. Mücadelemiz var, direnişimiz var.

Ceketimi satarım HDP’ye her türlü desteği sunarım diyen bir halk iradesini durduracağınızı sanıyorsanız çok büyük yanılıyorsunuz. Bu mücadeleyi Türkiye halklarının ortak iradesi ve gücüyle büyük kazanımlarla buluşturacağız. İktidar seçimler için bir takvim arayışındadır. Sürekli papatya falı açıyorlar, kaybedecekleri günü seçmekte zorluk yaşıyorlar. Onlar için elbette ki zor bir seçim olacak. Hazirandan korktuklarını biliyoruz.

Çünkü 7 haziran sendromları var. Nisan-mayıs arasında gidip gelen bir ittifak var. Gidip de gelemeyeceğiniz tarihi ben söyleyeyim. Bu seçimlerin ikinci turu kesinlikle hazirandadır ve hazirandan kaçamayacağınızı özellikle belirtiyorum. Onun için takvimlere pek fazla umut bağlamayın derim. Sizi kurtaracak bir gün yoktur. Ya zamanında yapılacak bir takvimde kaybedeceksiniz ya da erkene alacağınız bir takvimde gideceksiniz. Bütün yollar gidişinize çıkmaktadır.

Sevgili Demirtaş’ın kamuoyuyla paylaştığı mesajların engellenmesine yönelik arayışlarda bir kez daha görüyoruz. Sevgili Demirtaş’ı susturabileceklerini sanıyorlar. Demirtaş milyonların kendisidir. Milyonları susturamaz halkın sesini kesemezsiniz. Halkın sahiplendiği ve umut olarak gördüğü bir siyaseti tecritle, yasaklarla, baskıyla engelleyemezsiniz.  Onun için bir kez daha sorumlu, duyarlı herkese seslenmek istiyorum iktidarın tecrit politikasına hep birlikte karşı çıkalım.

Biz tarihi sorumluluğumuzu yerine getirme konusunda kararlı olduğumuzu ifade etmek istiyoruz… Yakın zamanda cumhurbaşkanı adayımızı müjdeleyeceğiz. Uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasi mücadelemizin kendi cumhurbaşkanı adayı da olacaktır.

İktidarın küçük ortağı bugün yine bize laf etti. Ben de diyorum ki, asıl sizin ve ortağınızın Kürt düşmanlığı siyasetinin bitirilecek olması demokrasinin en büyük onurudur. Bu onuru da bu ülkeye ilk seçimlerde bizler yaşatacağız.”

Paylaşın

Pervin Buldan: HDP Şamar Oğlanı Ve Hiçbir Masanın Yandaşı Değil

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Valla kimse kusura bakmasın; HDP şamar oğlanı değildir ve hiçbir masanın yandaşı da değildir, olmayacaktır. Biz ittifaklarımızla, bileşenlerimizle, kendi özgücümüzle, halkımızın desteği ve talebiyle kendi adayımızı çıkaracağız ve kendi adayımızın ikinci tura kalması için de büyük bir seferberlikle çalışacağız.” dedi ve ekledi:

“Bunu buradan bir kez daha ilan ediyorum. Maç daha yeni başladı ve 90 dakika. Ve 90 dakikada bitecek bu maçta, Emek ve Özgürlük İttifakı diğer iki ittifakın karşısında kendisine güveniyle, halkına güveniyle ve özgücüyle bu seçimlerden en başarılı bir şekilde çıkacak. Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. En kısa zamanda da bir takvim belirleyerek adayımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Bu takvimi önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partinin STK ve Siyasi Partilerle İlişkiler Komisyonunun dün İstanbul’da yöre dernekleriyle organize ettiği buluşmada konuştu. Buldan, yerel temsilcilerin önerilerini, öngörülerini, seçimin nasıl kazanılacağına dair fikirlerini dinleyeceklerini söyledi.

“Şimdi önümüzde bir seçim süreci var” diyen Buldan, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

Bu seçimin tarihi bir seçim olduğunu, bu seçimde Türkiye halklarının önemli bir karar vereceğini, aydınlıktan ya da karanlıktan yana bir tercih yapacağını, özgürlüklerden ya da faşizmden yana bir tercih yapacağını çok iyi biliyoruz.

Ancak bugün geldiğimiz noktada bakıyoruz ki Türkiye halkları kararını çoktan vermiş. Türkiye halkları AKP-MHP iktidarını göndermek için seçimlerin bir an önce gelmesini istiyor, bu seçimlerde önemli bir tercih yapmaktan yana olduklarını her fırsatta gösteriyor.

İki ayrı kutbun olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir tarafta Cumhur İttifakı diğer tarafta ise Millet İttifakı. Ancak Türkiye halkları bu iki kutba da ne mahkum ne de mecburdur.

“Büyük bir seferberlikle çalışacağız”

Türkiye’de adaletin, demokrasinin, barışın, özgürlüğün kırıntısının bile kalmadığı bir dönemde, herkesin gözlerinin HDP oylarında olduğu bir dönemde, Kürtlerin kime oy vereceğini merak ettiği bir dönemde çıktık, ‘Emek ve Özgürlük İttifakı kendi adayıyla vardır, buradadır, burada olmaya devam edecektir’ dedik. Bunu dedik diye bir sürü tartışma yaşandı.

Valla kimse kusura bakmasın; HDP şamar oğlanı değildir ve hiçbir masanın yandaşı da değildir, olmayacaktır. Biz ittifaklarımızla, bileşenlerimizle, kendi özgücümüzle, halkımızın desteği ve talebiyle kendi adayımızı çıkaracağız ve kendi adayımızın ikinci tura kalması için de büyük bir seferberlikle çalışacağız.

Bunu buradan bir kez daha ilan ediyorum. Maç daha yeni başladı ve 90 dakika. Ve 90 dakikada bitecek bu maçta, Emek ve Özgürlük İttifakı diğer iki ittifakın karşısında kendisine güveniyle, halkına güveniyle ve özgücüyle bu seçimlerden en başarılı bir şekilde çıkacak. Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. En kısa zamanda da bir takvim belirleyerek adayımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Bu takvimi önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşacağız.”

Paylaşın

HDP’li Buldan’ın ‘Aday’ Açıklaması Taktik mi Stratejik Karar Mı?

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, partisinin Kars il kongresinde yaptığı konuşmada, “Şimdi herkesin dört gözle beklediği cumhurbaşkanı adayının kim olacağı meselesi. Biz HDP olarak en kısa zamanda kendi cumhurbaşkanı adayımızı Türkiye halklarıyla paylaşacağız. HDP kendi adayını çıkaracak, kendi adayını gösterecek ve seçimlere kendi adayıyla gidecek” demiş ve eklemişti:

“Bizim ne Cumhur İttifakıyla ne Millet İttifakıyla herhangi bir ortaklığımız yok. Ancak ilkesel yaklaşımlarımız var. Bunları zamanı geldiğinde oturup konuşabiliriz, müzakere edebiliriz, diyalog içinde olabiliriz. Ama HDP’nin şu anki kararı kendi adayıyla seçimlere girmektir.”

Buldan konuşmasının devamında, “Hiç kimse HDP’yi a ya da b partisine bağlamasın. HDP, Türkiye’de bir iradedir, büyük bir güçtür. Ve seçimlerde büyük bir oy oranıyla çıkmayı hedefleyen bir siyasi partidir.” ifadelerini kullanmıştı:

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın adaylık açıklaması gündemdeki yerini koruyor.

Halkların Demokratik Partisi’nin de içinde olduğu Emek ve Demokrasi İttifakı geçen Cuma yayınladığı ortak deklarasyonda Türkiye’nin “tek adam rejiminden kurtulması” için Cumhurbaşkanlığı seçiminde mutabakatla belirlenmiş ortak aday seçeneğine daha yakın olduğunu ilan etti.

Ancak bu açıklamanın üzerinden 24 saat geçmeden HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, partisinin il kongresinde cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adaylarıyla gireceklerini açıkladı.

Buldan isim telaffuz etmese de bir süredir kulislerde HDP’nin kendi adayıyla cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılması halinde o ismin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı iken tutuklanan ve yaklaşık 6,5 yıldır cezaevinde olan Gültan Kışanak olacağı görüşü dile getiriliyor.

Bugün İstanbul’da gazetecilerle bir araya gelen Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, 5 Ocak’ta tüm bileşenlerin genel başkan düzeyinde katıldığı toplantıda isim konuşulmadığını söyledi.

TİP: “Eğilimimiz ortak adaydan yana hedefimiz tek adam rejimini yıkmak”

HDP’nin kendi kurullarında cumhurbaşkanlığı adayıyla ilgili bir karar almasının meşru olduğunu belirten Baş, kendilerinin sözkonusu toplantıdan sonra yayınlanan deklarasyondaki “ortak aday” vurgusundan ayrılmadıklarını dile getirdi.

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı, “Toplantıda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, kendi adayımızı çıkartma ihtimalini de gözettiğimizi ama ağırlığın, eğilimimizin ortak adaydan yana olduğunu söyledik. Bu, masada ortaklaştığımız görüştür. Tam olarak böyle yazıldı metinde. Şimdi daha sonraki gelişmeler, bizim açımızdan meşrudur. Kars’taki kongrede Pervin Hanım bir açıklama yaptı. Yapabilir, parti kararıdır, meşrudur. Bizim yorumumuz şu. Ortada bir cümle var. Halkı çaresiz bırakmamak üzere ortak adaydan yana ağırlık oluşturan bir görüşümüz var. Pervin Hanım, cümlenin ikinci bölümünün altını çizmiş. Doğru olan ortak adaydır ama seçime sayılı günler kala henüz bir görüşme yapılmamışken, henüz bize bir aday önerilmemişken, olası bir kötü senaryoda çaresiz kalmamız da kabul edilebilir bir şey değildir” ifadelerini kullandı.

“Tek adam rejimine son vereceğiz ve Cumhur İttifakı’nı parlamentoda azınlığa düşüreceğiz” diyen Erkan Baş, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en önemli önceliğinin 15 Ocak’ta İstanbul Kartal’da düzenlenecek ilk açık hava toplantısında büyük bir kitleselliğe ulaşmak olduğunu belirtti.

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda HDP ve TİP ile birlikte Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ve Emek Partisi (EMEP) de yer alıyor.

EMEP: “İttifak olarak alınmış bir karar yok, 20 Ocak’taki başkanları toplantısında konuşacağız”

Türkiye İşçi Partisi gibi seçimlere bağımsız olarak da katılma hakkı bulunan EMEP de şu an için ortak adaya daha yakın ama son kararını 17-18 Ocak’ta toplanacak Genel Yönetim Kurulu toplantısında verecek.

Buldan’ın çıkışıyla ilgili VOA Türkçe’den Hilmi Hacaloğlu’na konuşan üst düzey EMEP yetkilisi, “5 Ocak’ta toplantı yaptık. Sonuç bildirgesi var. Ne demişiz? Sorumluluklarımızın farkındayız, en geniş toplumsal mutabakatla aday belirleme konusunda daha yakınız.’ HDP’nin açıklaması, parti olarak kendisini bağlar. Bu konuyu 20 Ocak’ta Emek ve Özgürlük İttifakı genel başkanlar toplantısında konuşacağız. Beklense daha iyi olurdu. Ana görüşümüz, tek adamı geçersiz kılacak bir aday belirlemekti. Bu olmadığı takdirde birinci turda aday çıkarmaktı. Aday isimleri, süreç, müzakere süreci bir sonraki toplantıda konuşulacaktı. Dediğim gibi, bu şimdilik HDP’nin kararı. İttifak olarak alınmış bir karar yok” dedi.

Derya Kömürcü: “Herkesin kendi adayını çıkardığı senaryo muhalefet bileşenleri için kabus olur”

Türkiye İşçi Partisi ve Emek Partisi için çok da beklenmedik olan bu çıkış, HDP’nin Altılı Masa’ya kapıları tamamen kapatması anlamına mı geliyor? Kimi yorumcular bu çıkışı taktik olarak değerlendirirken stratejik bir hamle olarak görenler de az değil.HDP’nin çıkışını Altılı Masa’nın doğru okuması halinde seçimin muhalefete döneceğini vurgulayan Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, aksi halde muhalefetin büyük bir hayal kırıklığına uğrayabileceği görüşünde.

Derya Kömürcü ise, “2019 yerel seçimlerinde HDP aday çıkarmadı, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok önemli belediyeyi Millet İttifakı’nın kazanmasında pay sahibi oldu. Ancak bu stratejik katkı seçimden hemen sonra unutuldu hatta hiç yaşanmamış gibi bir tutum sergilendi. Şimdi Altılı Masa, HDP’nin ‘kendi adayımızı çıkaracağız ama seçimlere kadar da müzakereye açığız’ mesajını alırsa süreç bambaşka bir şekilde değişir. Altılı Masa’nın adayı HDP seçmeninin pozitif baktığı bir kişi olursa, HDP adayı son düzlükte Altılı Masa adayı lehine adaylıktan çekildiğini açıklayabilir. Bu hamlenin yaratacağı siyasal ve psikolojik üstünlük geride kalan tek muhalefet adayının kazanmasını sağlayabilir. Bu da HDP’yi Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ana aktörlerinden biri haline dönüştürür. Herkesin kendi adayını çıkardığı, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kaldığı bir senaryo, tüm muhalefet bileşenleri için kabus olur” dedi.

Yüksel Genç: “HDP’nin seçime kendi adayıyla gitmesinin seçmeninde güçlü bir karşılığı var”

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi adlı araştırma kuruluşunun bugün yayınladığı rapora göre, HDP seçmeninin yüzde 76’sı kendi adayıyla seçimlere katılmak istiyor.

Bu çalışmanın Buldan’ın çıkışından kısa süre önce tamamlandığını söyleyen Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç, bu kararın HDP seçmenini seçime daha da motive edeceğini düşünüyor.

Genç, “Ben çıkışın taktik mi stratejik mi olduğunun değerlendirmesini henüz yapamam ama HDP’nin seçime kendi adayıyla gitmesinin seçmeninde güçlü bir karşılığı var. Bu karar o seçmenin daha çok seçimi hissetmesini sağlayacak. Seçim sürecinde bir özne olmak istiyorlardı, bu duygu daha da kuvvetlenecek. Şunu da unutmayın HDP seçmeni Millet İttifakı’ndan beklediği değeri görmediğini düşünüyor ve ‘çantada keklik’ olarak algılanmaktan rahatsız oluyordu. Bu kararla üçüncü bir güç olarak seçim sürecinde ‘biz de varız’ deme fırsatını yakaladılar. Artık her iki ittifak da HDP ve Kürtler’i daha fazla dikkate almak durumunda olacak” dedi.

Paylaşın