HDP’li Buldan: AKP-MHP Siyasi Enkazını Hep Birlikte Kaldıracağız

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Ülkenin üzerine çöken AKP-MHP siyasi enkazını hep birlikte kaldıracağımıza söz verdik, sadece kaldırmakla yetinmeyeceğiz 21 yılda bu ülkeye yaşattıkları tüm felaketelerin ve krizlerin siyasi hesabını da mutlaka soracağız.” dedi.

Haber Merkezi / Buldan, konuşmasında, hedeflerinin parlamentoda en az 100 vekil sayısına ulaşmak olduğunu söyledi ve “Buradan AKP ve MHP iktidarından bezen yeter artık diyen tüm yurttaşlarımıza bu kürsüden bir kez daha sesleniyorum; gelin size parmak sallayan, hakaret eden, hiçbir talebinizi dikkate almayan bu tehdit ve baskı düzenini bir daha geri dönmemek üzere hep birlikte sandıklara gömelim” çağrısında bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Her son aynı zamanda yeni ve güçlü bir başlangıçtır. Yeni dönemin en güçlü sözü, en güçlü grubu olarak yine burada, bu kürsüde olacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Öyle güçlü geleceğiz ki bu salonlara sığmayacağız. Sesimiz de sözümüz de bu salonlardan dışarı taşacak ve her yere ulaşacak, her yerde bizim sesimiz yankılanacak. Evet, hep buradaydık, burada olmaya devam edeceğiz. Yine buradayız.

Yeşil Sol Parti’deyiz. Buradayız. Türkiye’nin yeni ve güçlü umudu, cesareti, değişim ve çözüm gücü olan Yeşil Sol Parti’deyiz. Yeşil Sol’un ağacının köklerini daha derinlere salmak, her bir dalında çiçek açmak için geliyoruz. Ve diyoruz ki; köklü bir ağaçta dal eksik olmaz ve kökü derinde olan bir ağaç asla rüzgârlardan korkmaz! Biz de korkmuyoruz, korkmayacağız; direndik, direneceğiz; vardık, var olacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

“Halkımızı seçeneksiz bırakmayacağımıza söz verdik ve sözümüzü tuttuk”

Bugüne dek hep söylediğimiz gibi asla umutsuzluğa ve karamsarlığa kapılmadık, kapılmayacağız. Karşımızdaki karanlık yapı hangi engelleri çıkarırsa çıkarsın, halkın başlattığı büyük değişim yürüyüşünün önünde hiçbir gücün duramayacağını kendilerine gösterdik. Şimdi bu hakikati herkese tarih önünde bir kez daha göstermenin ve kanıtlamanın zamanıdır.

Karşılaştığımız onca zorluk ve engel karşısında asla yılmadık, bir an bile tereddüt etmedik, vazgeçmedik. İnadına, demokratik siyaset dedik. İnadına, barış ve adalet dedik. İnadına demokrasi dedik. Demeye devam edeceğiz. Yeni yollar mutlaka vardır dedik. Türkiye halkını asla çaresiz ve seçeneksiz bırakmayacağımıza dair tarih önünde herkese söz verdik. Evet, sözümüzü tuttuk ve başardık.

“Türkiye’yi kadınların baharı ile buluşturmak için geliyoruz”

Yeni yolları ve yeni seçenekleri ittifaklarımızla, halklarımızla, emekçilerle, kadınlarla ve gençlerle hep birlikte oluşturduk. İşte oluşturduğumuz yeni yolun adı da adresi de rengi de Yeşil Sol Parti’dir. 3’üncü yolumuzu Yeşil’in ve Sol’un yoluyla birleştirdik ve Türkiye halklarının ortak değişim yoluna dönüştürdük. Şimdi bu yolu, büyük kazanımlarla buluşturmak için hep birlikte geliyoruz.

30 Mart’ta Yeşil Sol Parti’nin seçim bildirgesini Ankara’da görkemli bir toplantıyla kamuoyuna açıkladık. Yeşil Sol’la birlikte değiştirme sözü verdik Türkiye halklarına. Pazar günü de kadınların muhteşem buluşmasıyla Yeşil Sol Kadın beyannamemizi açıkladık. “Disa Jin, Disa Jiyan” dedik, kadınlarla değiştireceğiz dedik. 14 Mayıs’ta tek adam rejiminin felaket iktidarını göndermek için kadınlar olarak geliyoruz. Türkiye’yi kadınların baharıyla buluşturmak için geliyoruz.

“Kendini demokratik bir gelecekte görmek isteyen herkes seçim beyannamelerimize bakmalıdır”

Dün de Diyarbakır’da Kurdî partilerle ittifakımızın seçim beyannamesini açıkladık. Demokratik çözüm ve demokratik birlik mesajımızı Amed’den halklarımıza bir kez daha verdik. Evet, Amed’den geliyoruz, İstanbul’dan geliyoruz, Newroz meydanlarından geliyoruz! Newroz meydanlarından, 8 Mart ve 1 Mayıs meydanlarından geliyoruz ve gelmeye de milyonlar olarak devam edeceğiz.

Türkiye’nin dört bir yanından milyonların Yeşil Sol’u olarak geliyoruz! Kendisini demokratik bir gelecekte görmek isteyen herkes seçim beyannamelerimize bakmalıdır. Beyannamelerimiz, bu ülkenin demokratik geleceğinin hep birlikte omuz omuza inşa edilmesinin yollarını açan güçlü bir programdır. Yarınlara olan güçlü sözümüzdür.

“Beyannamemiz çözümün yol haritasıdır”

Beyannamemiz; ayrımcılığa uğrayan, dışlanan, yok sayılan, talepleri görmezden gelinen her inanç ve kimliğin, yaşam tarzının, bütün mazlumların özgür ve eşit yaşam teminatıdır. Güçlü ve kalıcı demokrasinin, onurlu bir barışın, gerçek adaletin, eşitliğin ve özgürlüklerin temelidir ve çözümün yol haritasıdır. Bildirgemizdeki her bir taahhüdümüz, inanın ki, demokratik Türkiye’nin yeniden kuruluş manifestosudur.

“Ülkeyi Yeşil Sol’a dönüştürmek için geliyoruz, çözüme talibiz”

Umut biziz, umut Yeşil Sol’dur. Çözüm Yeşil Sol’dur.  Sözümüz var, çözmek için geliyoruz. Kararımız var, değiştirmek için geliyoruz. Cesaretimiz var, ülkeyi Yeşil Sol’la dönüştürmek için geliyoruz. Biz çözüme talibiz. Çözümün ortağıyız. Demokrasiye, barışa, özgürlüklere hasret bu topraklarda halklarımızın özlemlerini bir bir gerçekleştirmek için geliyoruz.

Meydanlardaki, sokaklardaki, tarlalardaki, fabrikalardaki direniş ve mücadele ortaklığımızı şimdi yeni dönemin kurucu ortaklığına ve demokrasi ittifakına dönüştürmek için geliyoruz. Demokrasiyi birlikte kurmak için geliyoruz. Ama önce bu ülkenin üzerine karabasan gibi çöken bu faşizm düzeninden halklarımızı kurtarmak için geliyoruz. Kutuplaşmadan, çatışmadan, nefret siyasetinden, inanç sömürüsünden, ranttan ve savaştan beslenen AKP-MHP rejim ortaklığından bu ülkeyi hep birlikte kurtarmak için geliyoruz.

“Hiçbir yurttaşımız AKP-MHP iktidarına asla mahkûm değildir”

Türkiye’yi tekçilik ucubesinden de kayyım darbesinden de yasaklar cenderesinden de hep birlikte kurtaracağız. Tüm halkımız bilmelidir ki emek sömürüsü, kölelik düzeni, yoksulluk, açlık ve sefalet bu ülkenin kaderi asla değildir. Acıdan, gözyaşından ve yıkımdan başka bir şey getirmeyen savaş politikaları bu ülkenin kaderi asla değildir.

Adaletsizlik ve hukuksuzluk zulmü Türkiye halklarının asla kaderi değildir. Kadına karşı şiddetin, cinayetin, ayrımcılığın, eşitsizliğin kaynağı olan tekçi erkek düzeni kadınların asla kaderi değildir. Çalınan bir gelecek, yaratılan bir umutsuzluk gençlerin kaderi asla değildir. Doğal afetleri asrın felaketine dönüştüren ölümcül rant politikaları da insanlarımızın, kentlerimizin kaderi asla değildir. Hiçbir yurttaşımız AKP-MHP iktidarının kriz düzenine asla muhtaç ve mecbur değildir.

“İktidarın kara kışının ömrü sandıklardaki Yeşil Sol Baharına kadardır!”

Başka bir yol mümkündür, vardır dedik. Özgür, eşit ve demokratik bir yaşamın yollarını açmak için mücadele verdik. İşte o yolun adı 3. Yol’dur, Yeşil Sol’dur.  Ülkenin üzerine çöken AKP-MHP siyasi enkazını hep birlikte kaldıracağımıza söz verdik. Sadece kaldırmakla da yetinmeyeceğiz, 21 yılda bu ülkeye yaşattıkları tüm felaketlerin ve krizlerin siyasi hesabını da mutlaka soracağız. Herkes görecek ki Yeşil Sol Parti, bu ülkenin tarihini ve makûs talihini kesinlikle değiştirecektir. Kışın ömrü bahara kadardır. AKP-MHP iktidarının ülkeye yaşattığı kara kışın ömrü de sandıklardaki Yeşil Sol Baharı’na kadardır. Baharda bitecekler, baharda gidecekler.

Halkı tebaa olarak gören, kamu kaynaklarını babalarının parası gibi hoyratça kullanan, ülkeyi haramilerin ve 5’li çetelerin çiftliğine dönüştüren, doğayı kevgire çeviren bu arsızlık ve hırsızlık düzenine kesinlikle son vereceğiz. AKP-MHP iktidarından bıkan, yeter artık diyen, bezar olduk diyen tüm yurttaşlarımıza bu kürsüden bir kez daha sesleniyorum: Gelin, size parmak sallayan, hakaret eden, hiçbir talebinizi dikkate almayan bu tehdit ve baskı düzenini bir daha geri dönmemek üzere hep birlikte sandıklara gömelim. Gitsinler bir daha geri dönmesinler.

“Haklarımızın teslimi için güçlü bir demokrasi kurmaya geliyoruz”

Kürt’ünden Alevi’sine, Ermeni’sinden Süryani’sine, Êzidî’sine, Roman’ın dan Pomak’ına, Laz’ına kadar bu kadim toprakların her bir inancı, kimliği ve rengi bu ülkeden alacaklıdır. Demokrasi alacağımız var, barış alacağımız var, özgürlük alacağımız var. Alınteri alacağımız var. Demokratik yeni bir anayasa alacağımız var. Anadil alacağımız var. Adalet, hakikat ve yüzleşme alacağımız var. Kadınlar olarak yaşam hakkı alacağımız var. Umutları çalınan gençlerin özgür gelecek alacağı var.

İşte bu nedenle gasp edilen tüm haklarımızın teslimi ve ortak kazanımlarımızın büyütülmesi için güçlü bir demokrasiyi kurmaya geliyoruz. İkinci yüzyılında Cumhuriyeti halklarımızın demokrasi talepleriyle buluşturmak ve demokratik bir cumhuriyet yüzyılını birlikte yaratmak için yeni dönemin kapılarını açıyoruz. 4 Mayıs seçimleri bu nedenle hem kritik hem tarihi aynı zamanda çok önemlidir. Sadece bir seçim değildir; yaşayacağımız düzeni ve geleceği hep birlikte belirleyeceğimiz bir tarihtir aynı zamanda.

“Yeşil Sol’un tarih yazmakta olduğunu herkese göstereceğiz”

Evet, seçimlere az bir süre kaldı. Bugüne kadarki çalışmalarımızı ve tempomuzu zirveye taşıma zamanı geldi. Büyük bir şevkle, heyecanla ve ruhla son zamanların en büyük seçim kampanyasını yürüteceğiz. Tüm baskı ve engellemelere rağmen meydanları asla iktidar faşizmine bırakmadık. Tüm adaletsizliklere ve eşitsiz yarış ortamına rağmen seçim meydanlarında da halkımızın en güçlü sesi olmaya devam edeceğiz.

Seçimlerde de meydanı bunlara asla bırakmayacağımızın sözünü veriyoruz. Kumpaslarla, kapatma davasıyla, tuzaklarla, siyasi operasyonlarla bizleri durdurmaya çalışan faşizm düzenine karşı, gücümüzü meydanlarda ve sandıklarda en güçlü şekilde göstereceğiz. Halkın gümbür gümbür gelmekte olduğunu, Yeşil Sol’un tarih yazmakta olduğunu herkese göstereceğiz. Kadınların ve gençlerin gücünü bir kez daha meydanlarda herkese göstereceğiz.

Gece gündüz demeyeceğiz, çok çalışacağız. Yeşil Sol’u, Türkiye’nin her yerinde büyük bir umut rüzgârına hep birlikte dönüştüreceğiz. En ücra köşeye kadar gideceğiz, herkesin elini sıkacağız. Her kalbe dokunacağız. Umudu dört bir yana yayacağız. Bu bizim boynumuzun borcudur. Bu bizim bütün arkadaşlarımıza sözümüzdür. Cezaevindeki ve sürgündeki arkadaşlarımıza, kaybettiğimiz canlarımıza sözümüzdür. Tüm Türkiye halklarına sözümüzdür.

“Çözümün de demokrasinin de teminatı Yeşil Sol’un Meclis’teki varlığı olacaktır”

Seçim beyannamemizi açıklarken de söylemiştim, hedefimiz parlamentoda en az 100 vekil sayısına ulaşmaktır. Bunu başaracak gücümüz ve inancımız da kesinlikle vardır. Emek ve Özgürlük İttifakımızla, Kürt Özgürlük ve Demokrasi İttifakımızla, kadın ve gençlik ittifakımızla Meclis’te en geniş ve güçlü temsiliyeti sağlamak için bu hedefimize kesinlikle kilitlenerek çalışacağız. Sayımızın da sesimizin de sözümüzün de güçlü olduğu bir parlamento, halkın gerçek meclisine dönüşecektir. Çözümün ve demokrasinin de teminatı Yeşil Sol’un Meclis’teki varlığı, siyasal ve sayısal gücü olacaktır.

“Gelin hep birlikte Yeşil Sol’u Meclis’in yeni 100’üne dönüştürelim”

Bir kez daha değişim isteyen, yeni bir yaşam ve gelecek talep eden herkese sesleniyorum. Gelin, hep birlikte Yeşil Sol’u Meclis’in yeni 100’üne dönüştürelim, siyaseti de geleceği de belirleyen 100’e dönüştürelim. İnanın ki yüzünü Yeşil Sol’a dönen herkes umudu görür, kendi hayalini görür, yaşamak istediği geleceği görür. Baharı görür. Sesini Yeşil Sol’la birleştiren herkes, güzel ve aydınlık bir yaşamın gelmekte olduğunu görür ve duyar. Tercihini Yeşil Sol’dan yana yapan herkes, yaşam tercihinin teminat altında olduğunu görür.

“Tarihi yeniden ve birlikte yazalım, sandıkların rengi Yeşil Sol olsun!”

O nedenle diyorum ki; gelin Yeşil Sol etrafında kenetlenelim, Cumhuriyetin ikinci ve yeni yüzyılının demokrasi yüzü, özgürlük ve barış yüzü biz olalım. İkinci yüzyılı, Kürt sorunu dâhil her sorunumuzun çözüm yüzyılı yapalım, barış yüzyılı yapalım. Halklarımızın üzerini çizmeye çalışan tekçilere, retçilere ve inkârcılara karşı gelin hep birlikte bizler de Yeşil Sol’un altını çizelim!

Tarihi yeniden ve birlikte yazalım.
Pusulamız Yeşil Sol olsun.
Sandıkların rengi Yeşil Sol olsun!
Baharın adı Yeşil Sol Baharı olsun!
Gelecek yüzyıla damgasını vuracak Türkiye baharını, demokrasi baharını birlikte başaralım. Yolunuz ve yolumuz açık olsun, yolumuz Yeşil Sol olsun! “

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri; Buldan: Kadınlar İçin Bir Rejim Oylamasıdır

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Biz kadınlar; Tam eşitlik, gerçek demokrasi için, hakikatlerin gün yüzüne çıkarılması ve tarihsel yüzleşme için, koşulsuz adalet için geliyoruz. Erkek iktidara bağlı saray yargısına karşı; tam bağımsız gerçek yargı için geliyoruz. Kadınların önlenebilir şiddet ve cinayetlerde yitirilmemesi için geliyoruz.” dedi ve ekledi:

“Kadının perdelenen emeğini görünür kılmak için, kadının emeğini ve yaşamını güvenceye almak için geliyoruz. Tüm yönetim ve temsil kademelerinde, karar mekanizmalarında eşit temsiliyet için, eş başkanlık sistemini sarsılmaz bir güvenceye kavuşturmak için geliyoruz. Kazanılmış tüm haklarımızı korumak ve geliştirmek için; 6284 nolu yasayı dokunulmaz hale getirmek, İstanbul Sözleşmesi’ni etkin bir şekilde uygulamaya koymak için geliyoruz.”

Buldan, konuşmasının devamında, “Kayyum gaspından hesap sormak, bizim olan ne varsa geri almak için geliyoruz. Tekçi erkek iktidarın yarattıkları eşitsizlikler üzerinden sürdürdükleri saltanatlarını yıkmaya, rant ve vurgun sefalarını sonlandırmaya geliyoruz. İnsanlığa karşı işlenen bütün suçlar ile birlikte faşizme, işkenceye, tecrit politikalarına son vermek için geliyoruz. Kriz, çözümsüzlük, yıkım politikalarına karşı; çözüm iddiamız, değişim gücümüz, eşit ve onurlu bir barışı kurma sözümüzle geliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti Kadın Meclisi Seçim Bildirgesi, çok sayıda kadının katılımı ile Ankara Hilton Otel’de açıklandı. Etkinlikte konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “gelecek kadınlarındır” diye seslendi.

Buldan özetle şunları söyledi:

“Önümüzdeki yüzyılı yeni bir anlayış, yeni bir yaşamla karşılamak üzere çıktığımız yolun kadın seçim beyannamesini açıklamak üzere bugün burada toplanmış bulunmaktayız. Uzun yıllar önce kadınlar olarak koyulduğumuz yolu bu zamanlara getirmenin, bu güçlü noktaya ulaştırmanın sonsuz gururunu ve heyecanını yaşıyoruz.

Bu güçlü ruh ve birliktelikle bugün bu noktada olmamızı sağlayan, çok renkten, çok dilden, çok inançtan kadını aynı saflarda buluşturan kıran kırana bir kadın mücadelesi tarihi vardır. Kadınların umudu her daim diri tutan kararlı duruşu vardır. Her türlü zorluğa ve engellemeye rağmen yaşamını, emeğini hiç tereddüt etmeden cömertçe bu mücadeleye katan tarihin yürekli cesur kadınları vardır.

Ben bu kıymetli emeğin sahibi olan cezaevlerindeki, sürgündeki bütün kadın yoldaşlarımızı, hiç duraksamadan hakikatlerin izini süren, kayıpların, faili meçhullerin hesabını soran, adalet arayan, barış nöbetlerinde sabahlayan bütün kadınları, kadınlara karşı işlenen her türlü suça karşı tavrını ortaya koyan, kadın hakları için meydanları alanları asla boş bırakmayan; sözün, siyasetin, müzakerenin yollarını aşındıran bütün kadın örgütlerini ve aktivistleri; iş yerinde, tarlada, köyünde, mahallesinde her türlü talana, yıkıma, sömürüye meydan okuyan kadınları en içten duygularımla selamlıyorum.

Bugün bu kürsü sizin, bu beyanname sizin, bu seçimler sizindir. Bu seçimlerde elde edeceğimiz başarı sizin, yeni yüzyıl sizin, zafer sizindir. Şimdi büyük direnişimizi; görkemli mücadelemizi büyük değişime, yeniden inşaya ulaştırma zamanıdır

Sevgili kadınlar; Kadın beyannamemiz kadınların yıllardır mücadelesini yürüttüğü kadın hak ve özgürlüklerinin, demokrasinin, eşitlik ve adaletin beyannamesidir.

Beyannamemiz Deniz Poyrazların ve onun yoldaşlarının mücadele beyannamesidir. Saçlarını direniş bayrağı yapan İranlı kadınların, Urfa da adalet için direnen Emine Şenyaşar’ın, Afganistan’da imha uygulamalarına direnen kadınların ve dünyanın dört bir yanında ataerki ve faşizm zulmüne karşı direnen bütün kadınların onurlu mücadelesinde ortaklaşıyoruz. Ve onların bu iktidardaki zihniyet ortaklarına 14 Mayıs seçimlerinde kadınlar olarak meydan okuyoruz. Kadın mücadelemize karşı geliştirilen kumpaslara karşı kendi seçeneklerimizi yaratarak ilerleyişimize devam ediyoruz. O nedenle önümüzdeki seçimleri yeşil sol partisi ile karşılıyoruz. Seçimlere emek ve özgülük ittifakımızla, kadın ittifakımızla, tüm ezilenlerin güçlü ittifakıyla giriyoruz.

Evet, sevgili kadınlar; 20 yıldır iktidarı elinde tutanlar bu süre içerisinde kadınlara her türlü şiddet biçimini, sömürüyü, eşitsiz yaşamı, ağır yoksulluğu,  katliamları reva gördüler. Siyasetiyle, yargısıyla, bürokrasisi ve kirli medyasıyla kadınlara karşı her türlü suçun kapılarını sonuna kadar açtılar. Unutmayacağız, unutturmayacağız!

Bu iktidar yakın zamanda meydana gelen depremlerde hem bu ülkeye hem kadınlara yüzyılın felaketini yaşattı. Kadınları kendi yarattıkları enkazın altında bıraktılar. Canını kurtarabilenleri bir çadıra, bir yudum suya, bir plastik kaba muhtaç ettiler. Kadınları muhtaçlığa, çaresizliğe, acıya ve yasa mahkûm edenleri asla unutmayacağız, unutturmayacağız!

HDP’nin fikriyatını Yeşil Sol çatısı altında seçimlere taşıyarak geliyoruz’

Yaşattıkları bütün bu acıların, ihmallerin ve yıkımın hesabını kesinlikle soracağız. Biz kadınlar bu hesabı sormak için bir kadın partisi olan HDP’nin fikriyatını Yeşil Sol çatısı altında seçimlere taşıyarak geliyoruz. Yüzyılın felaketine karşı yüzyılın inşasını gerçekleştirmek için geliyoruz. Biz kadınlar; Tam eşitlik, gerçek demokrasi için, hakikatlerin gün yüzüne çıkarılması ve tarihsel yüzleşme için, koşulsuz adalet için geliyoruz. Erkek iktidara bağlı saray yargısına karşı; tam bağımsız gerçek yargı için geliyoruz. Kadınların önlenebilir şiddet ve cinayetlerde yitirilmemesi için geliyoruz.

Kadının perdelenen emeğini görünür kılmak için, kadının emeğini ve yaşamını güvenceye almak için geliyoruz. Tüm yönetim ve temsil kademelerinde, karar mekanizmalarında eşit temsiliyet için, eş başkanlık sistemini sarsılmaz bir güvenceye kavuşturmak için geliyoruz. Kazanılmış tüm haklarımızı korumak ve geliştirmek için; 6284 nolu yasayı dokunulmaz hale getirmek, İstanbul Sözleşmesi’ni etkin bir şekilde uygulamaya koymak için geliyoruz.

Kayyum gaspından hesap sormak, bizim olan ne varsa geri almak için geliyoruz. Tekçi erkek iktidarın yarattıkları eşitsizlikler üzerinden sürdürdükleri saltanatlarını yıkmaya, rant ve vurgun sefalarını sonlandırmaya geliyoruz. İnsanlığa karşı işlenen bütün suçlar ile birlikte faşizme, işkenceye, tecrit politikalarına son vermek için geliyoruz. Kriz, çözümsüzlük, yıkım politikalarına karşı; çözüm iddiamız, değişim gücümüz, eşit ve onurlu bir barışı kurma sözümüzle geliyoruz.

Kadınlar olarak 3. Yol’da birleşiyoruz’

Evet, sevgili kadınlar; Kadınlar değişim ve dönüşümün, yeniden inşanın kurucu gücüdür. Her zaman olduğu gibi bu seçimlere de eşit temsiliyet vaadinden fazlası ile eşit temsiliyet ile giriyoruz. Önümüzdeki dönemde siyasette en güçlü şekilde yerimizi alacak tarihsel rolümüzü oynayacağız. Kadınlar olarak 3. Yol’da birleşiyoruz.

3. Yol da yeni bir başlangıç, yeni bir yüzyıl diyoruz. Bu yol, bu güç, bu irade; yeşil solda, emek ve özgürlük ittifakımızla, kadın ittifakımızla mücadelemizi zafere ulaştıracaktır. Bu nedenle her zaman olduğundan çok daha fazla kararlılık ve azimle büyük yürüyüşümüzü devam ettirme zamanıdır. Özgürlük ağacının kökleri yeterince güçlü ve derindir. Şimdi güneşin ışığında, yeşil sol ağacının etrafında kenetlenerek zaferi kucaklamaya çok daha yakınız. Çok daha hazırız.”

Paylaşın

Yeşil Sol Parti Seçim Bildirgesi: Türkiye’yi Bu Karanlıktan Kurtaracağız

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve seçime listelerinden gireceği Yeşil Sol Parti, Ankara’da bulunan bir otelde seçim beyannamesini açıkladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın’ın açıkladığı beyannamede “Birlikte değiştireceğiz” vurgusu yapıldı.

Beyanname kamuoyu ile paylaşılmadan önce Maraş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşundu bulunuldu.

Seçim sloganı “Buradayız, birlikte değiştireceğiz” ve “Dîsa em” olan Yeşil Sol Parti, etkinlik salonuna, Kürtçe, Türkçe sloganların yer aldığı pankartlar asıldı.

Etkinliğe, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüleri Çiğdem Kılıçgün Uçar ve İbrahim Akın ile Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Berdan Öztürk, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, SODAP Sözcüsü Kezban Konukçu, SYKP Eş Genel Başkanı Cavit Uğur, TÖP Sözcüler Kurulu üyeleri Perihan Koca ve Pelin Kahiloğulları, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Kürt siyasetçiler Ahmet Türk ve Sırrı Sakık, eski Devlet Bakanı Halil Ziya ile çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.

“Tüm ittifaklarımızla birlikte değiştirmeye geliyoruz”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar konuşmasında şu noktalara değindi: “Kürt sorununda demokratik çözüm için, savaş ret ve inkar politikalarına karşı buradayız. Nefrete, kine, düşmanlaştırmaya karşı büyük barış için buradayız. Birlikte değiştireceğiz. Ölümün yüceltilmesine karşı yaşamı savunmak için buradayız, birlikte değiştireceğiz.

“Yeşil Solun ağacı altında buluştuk şimdi buradayız. Tüm ittifaklarımızla birlikte değiştirmeye geliyoruz. Doğayı sömüren, kadını köleleştiren gençliği esir alan bu düzeni değiştirmek için buradayız; geleceği hep birlikte, eşit, özgür bir demokratik cumhuriyet çatısı altında kurmak için buradayız, kararlıyız, gücümüz var, irademiz sağlam.”

“Türkiye’yi bu karanlıktan kurtaracağız”

Buldan ise şöyle dedi: “Bildirgemiz, Türkiye’nin demokratik çözüm programıdır. Özgürlüklerin, barışın, adaletin ve yeni bir yaşam mücadelesinin manifestosudur. Tabi ki bugünlere kolay gelmedik. Önümüze çıkarılan tüm engelleri, barajları, baskı ve kumpasları yıka yıka, direne direne, geldik. Başarıya hep beraber gideceğiz.

Evet, cumhuriyetin ikinci yüz yılına girerken tarihi bir dönemecin tam da arifesindeyiz. 14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kaldı. Seçimler, kurulacak yeni bir dönemin, yani büyük değişimin başlangıcı olacaktır. Ama aynı zamanda, 14 Mayıs, ülkeye yıllardır en büyük kötülükleri, yıkımları, karanlıkları yaşatan AKP-MHP faşizm düzeninin de biletinin kesileceği tarihi bir gün olacaktır. Evet, buradan en güçlü şekilde ifade ediyorum: AKP-MHP rejimini 14 Mayıs’ta sona erdireceğiz. Yolun sonuna geldiler. Onları kesinlikle göndereceğiz! Türkiye’yi bu karanlıktan kurtaracağız.”

“İstanbul Sözleşmesi için geliyoruz”

Ciğdem Kılıçgün Uçar şunları söyledi: “Türkiye’nin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun yeni bir demokratik anayasayı, toplumun anayasasını demokratik katılım ve toplumsal müzakere ile birlikte yazmak için Biz Hazırız.

İktidarların estirdiği faşizme ve kapitalist erkek egemenliğine karşı örgütlenmeyi ve dayanışmayı büyütmek için geliyoruz; eşbaşkanlık ile eşit temsiliyet ilkesi ve İstanbul Sözleşmesi için geliyoruz.”

“Temsiliyete dayalı yerel yönetimleri güçlendireceğiz”

İbrahim Akı ise şöyle konuştu: “Meclisler, kent konseyleri, platformlar, meslek kuruluşları ve demokratik kitle örgütlenmeleri ile yönetime ve karar süreçlerine katılan halkın iradesiyle demokrasiye ve eşit temsiliyete dayalı yerel yönetimleri güçlendireceğiz.

Halk iradesine ve seçim adaletine ipotek koyan ve bir yönetim biçimi haline gelen kayyım rejimine son vermek için geliyoruz.”

Ekololji, çalışma hayatı, kadın ve çocuk hakları, adalet, ekonomi gibi başlıklarda 4 bölüm ve 50 başlıktan seçim vaatlerinin yer aldığı 2023 Seçim Bildirgesinde öne çıkan noktalar şöyle:

Kürt sorununun demokratik barışçı çözümü
İkinci yüzyılda demokratik anayasa
Bağımsız ve tarafsız yargı ile herkes için adalet
Kadınlar için özgürlük ve eşitlik
Ekolojik yeni yaşam
Herkes için adil yargılanma hakkını güvence altına alacağız
KHK’leri iptal edeceğiz
Çocukların, bugünün hak sahipleri ve toplumsal özneleri olmaları için geliyoruz…
Toplumun ihtiyaçlarını esas alan demokratik ekonomi ile geliyoruz
Sendikal hak ve özgürlükler için geliyoruz

Paylaşın

HDP’li Buldan: 100 Milletvekili Hedefiyle Seçimlere Hazırlanıyoruz

Partisinin il eşbaşkanları toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlere değinerek, “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında 100 milletvekili şiarıyla bu seçimlere hazırlanıyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çok güçlü bir Yeşil Sol Parti’nin temsiliyeti ile farklı renklerin, kimliklerin aidiyetlerin ve mağduriyet yaşayan, yok sayılan, inkar edilen bütün kimliklerin temsil edilmesi de parlamentoya çok daha güçlü girebilmek için çalışacağız ve mücadele vereceğiz. Dolayısıyla güçlü bir partiyle parlamentoda temsil edilmenin önümüzdeki senelerde yapılacak olan yasal çalışmalara etki edeceğini bilerek ve bu anlayışla parlamentoya girmeyi hedefliyoruz.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanları, seçim çalışmalarını değerlendirmek üzere toplandı. Toplantıya HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlık etti.

Toplantının açılışında konuşan Pervin Buldan şunları söyledi:

“Bugün Ramazanın ikinci günü, Ramazanın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Oruç tutan halkımızın oruçlarının kabul olmasını diliyorum. Gerçekten önemli bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Bu tarihi dönemde sorumluluk ve yükümlülüklerimizin çok daha ağır olduğunu biliyoruz. Ancak şunu ifade etmek isterim bizim artık hayatımızın iki şekli oluştu; birincisi deprem öncesi hayatımız ikincisi deprem sonrası hayatımız. Deprem öncesini çok farklı anlatacağız. Deprem dönemini gelecek nesillere aktarırken deprem öncesi ve sonrası Türkiye diye anlacatağız.

O yüzden açıkçası ben de depremde yaşanan bu büyük felakette yaşamını yitiren bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Çok büyük bir acının, çok büyük bir felaketin sonuçlarıyla karşı karşıya kaldık. Deprem felaketini çok daha büyük mağduriyetlere dönüştüren bir iktidarla karşı karşıya kaldık. Özellikle deprem bölgesinde il eş başkanlarımıza ben öncelikle teşekkür etmek istiyor ve onlara ayrıca geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Deprem bölgesindeki il eş başkanlarımız yakınlarını komşularını kaybettiler. Depremin olduğu saatten itibaren sahaya indik. Oralardaki il eş başkanlarımızın durumunu bizler de gördük, yakındır tanık olduk.

Evet, depremin sonuçları devam ediyor. Üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen yaraların sarılmadığını, acıların dinmediğini dolayısıyla ülkeyi yönetenlerin iktidarın bu anlamda sınıfta kaldığını, depremzedelerini her anlamıyla kaderleriyle baş başa bıraktıklarını ilk andan itibaren gördük. Bakanları göstermelik olarak bölgeye gönderdiler ama hala yaralar sarılmadı, birçok ihtiyacın olduğunu biliyoruz. Barınma, gıda ihtiyacı, göçten kaynaklı yaşananların getirdiği sonuçları önümüzdeki dönemlerde dayanışmayı daha da büyüterek sürdürmek gerek ve bunun farkındalığıyla hareket etmek zorundayız.

Deprem oldu bitti, insanlar yakınlarını kaybetti. Kalanlar nasıl yaşayacak nasıl barınacak, geleceklerini nasıl teminat altına alacak. Bütün bunlar elbette birer soru işareti. Bizim ve tüm Türkiye halklarının bunun üzerinde daha fazla çalışması gereken bir döneme giriyoruz. Çünkü insanların bir çoğu depremin yaşandığı yerleri terk etmek zorunda kaldı.

“HDP olarak halklarımızın yanındayız”

Hem göç eden insanlar, aynı zamanda deprem bölgesini terk etmeyen binlerce insanımız var. O yüzden bu dayanışmayı çok güçlü bir şekilde gönüllerle sivil toplum örgütleri ve HDP’nin bütün kurullarıyla deprem bölgelerinde yürüttüğü dayanışmayı daha da güçlendirmenin zamanıdır. Ama aynı zamanda gelecek dönemleri ve süreçleri de buna hazırlıklı bir şekilde yönetmeyi başarmamız gerekiyor. Depremzedelerin bize ihtiyacı var, iktidara olan öfkenin, sitemin karşısında HDP olarak bizler halkımızın yanındaydık ve dayanışmayı büyüttük.

8 Mart sürecini geçirdik. Kadın arkadaşlara özellikle teşekkür ediyorum. Yıkımdan sonra miting değil ama kadınları bir araya getirecek etkinlikler yürüyüşler gerçekleştirildi. Her yerde açıklamalara yoğun katılımlar gerçekleşti. Hatay’da 4 Mart’ta gittiğimde böylesi bir manzarayı beklemiyordum. Çok yoğun bir kadın katılımı vardı. En büyük yıkımın yaşandığı bir kent, daha doğrusu böyle bir kent kalmadı aslında oradaki kadınların 8 Mart vesilesiyle bizimle olmalarını çok anlamlı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Dolayısıyla bundan sonraki 8 Mart’larda daha güçlü birliktelikler ve buluşmalar gerçekleştireceğiz. Hem 8 Mart’ın hem de Newroz’un yas havasında da olsa gerçekleşmesi bizlere umut veriyor. Newroz da aynı şekildeydi. Birçok yerde Newroz’da bir araya gelindi ama her şeye rağmen milyonların bir araya gelip verdiği mesajlar birlik beraberliğin önemini bizlere gösterdi. Newroz’da da 8 Mart’ta da il eş başkanlarımızın emeği büyüktür. Ben de bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Seçim dönemine girdik. Artık kaçınılmaz bir gerçekle karşı karşıyayız. Ertelenir mi gibi sorular da bitti. Seçim tarihi netleşti, ittifaklar oluştu, başvurular başladı. Biz Yeşil Sol Parti olarak seçimlere girme kararımızı açıkladık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde daha önce hem Mithat Başkan’ın açıklamaları hem de benim Kars İl Kongresinde yapmış olduğum kendi adayımızı çıkarma konusundaki açıklamamız halkımızda büyük motivasyon yarattı.

Bu coşkuyu anlayabiliyoruz. Bu anlamda halkımızın talebinin ne kadar yerinde olduğunu biliyoruz. Seçime yaklaşırken depremden kaynaklı şartların değişmesiyle birlikte kurullarımızla yaptığımız toplantılardaki kararla bu tutumumuzda değişiklik yaptık. Umut ediyoruz ki bu yeni karar da insanlarımızda yine bir heyecan yaratmış, büyük bir coşkuya vesile olmuştur.

Çünkü biz kararlarımızı alırken, kendi başımıza almıyoruz. Bütün kurullarımızla bu kararları alıyoruz. MYK’da saatlerce yaptığımız tartışmalar, Kadın Meclimizde yaptığımız değerlendirmeler milletvekillerimizle yaptığmız değrlendirmelerle birlikte bu tutum değişikliği önümüzdeki dönemi şekillendirme, yeni yaşamı inşa ve faşizmi yok etme, iktidar gönderme açısından önemli bir karardır.

Belki isim açıklamadık ama henüz seçim çalışmaları başlamadığı için isim açıklamadık. Seçim çalışmaları başladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı konusunda kimi destekleyeceğimizi isim olarak telaffuz etmeyi önümüzdeki günlerde gündemimize alacağız. Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar parlamento seçimlerinin de çok önemli olduğunu biliyoruz.

“100 milletvekili ile parlamentoda olma hedefiyle seçimlere hazırlanıyoruz”

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında 100 milletvekili şiarıyla bu seçimlere hazırlanıyoruz. Çok güçlü bir Yeşil Sol Parti’nin temsiliyeti ile farklı renklerin, kimliklerin aidiyetlerin ve mağduriyet yaşayan, yok sayılan, inkar edilen bütün kimliklerin temsil edilmesi de parlamentoya çok daha güçlü girebilmek için çalışacağız ve mücadele vereceğiz. Dolayısıyla güçlü bir partiyle parlamentoda temsil edilmenin önümüzdeki senenlerde yapılcak olan yasal çalışmalara etki edeceğini bilerek ve bu anlayışla parlamentoya girmeyi hedefliyoruz.

Eşit temsiliyet meselesinde kadınların da erkekler kadar parlamentoda temsilinin sağlanması için fermuar sistemini hayata geçirmeyi önemli bir mesele olarak gördüğümüzü, bu konuda herhangi bir taviz vermeyeceğimizi kadın temsilinin partimiz açısından büyük önemde olduğunu ve listeler yapılırken buna çok büyük önem verdiğimizi belirtmek isterim.

Kısacası ben de bu dönem bütün arkadaşlarımıza büyük bir sorumluluk düştüğünü bütün il eş başkanlarımıza görev düştüğünü ifade etmek istiyorum. İçinizde aday adayları olacaktır, bu konuda kısıtlama yok ama bütün arkadaşlarımız şimdilik il eş başkanları olarak görevine devam edecektir, sizlere olan ihtiyacın büyük olduğunu belirtmek istiyorum. Yolumuz açıktır. Buna yürekten inanıyorum.”

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Temel Hedef İktidarın Gönderilmesi

Partisinin il eşbaşkanları toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, 14 Mayıs’ta gerçekleşecek seçimlerine değinerek, “Seçim sürecinin yoğunluğu çalışmaların ne kadar yoğun olacağı bundan önceki tecrübelerimizle de sabittir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Özellikle seçim dönemlerinde hem halka ulaşma hem desteğimizi büyütmek, gücümüzü büyütmek, bunları sağlayabilmek için sandıkları koruma hedefi önümüzde duruyor. Bu konudaki çalışmaları da yakından takip ediyoruz, sizlerin yaptıklarınızı da görüyoruz. Bundan önceki seçimlerde çalışan bütün yoldaşlarımızın birikimi şimdi sizlerin ellerindedir”

Sancar, konuşmasının devamında, “14 Mayıs’ta yapılacak seçimler tarihi bir öneme sahiptir, bunun da herkes farkındadır. Ya bu otoriter, sömürücü savaşı temel politika olarak kabul eden rejim kendini pekiştirecek ya da demokratik cumhuriyete giden yolun açıldığı yeni bir başlangıç ortaya çıkacak. İnkara, talana, sömürüye, savaşa, dayanan iktidarın gönderilmesi temel stratejik hedefimizdir. Bu konuda zaten her alanda mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Bütün saldırılara, kuşatmalara rağmen hiçbir güç bizi yolumuzdan alıkoyamıyor.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanları, seçim çalışmalarını değerlendirmek üzere toplandı. Toplantıya HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlık etti.

Toplantının açılışında konuşan Mithat Sancar şunları söyledi:

Önemli bir dönemeçte önemli bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Bunu yüz yüze gerçekleştirmek isterdik ama şartlar ve program yoğunluğu nedeniyle bir araya gelemedik. Ancak online toplantı yapma imkanını yaratabildik. Buradan bu platformdan da görüşlerimizi karşılıklı değerlendirmelerimizi paylaşmak önemlidir.

Öncelikle ben son bir ay içinde başta 8 Mart Newroz olmak üzere sahada büyük emek sarf eden değerli yoldaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Daha da önemlisi deprem sonrasında bütün birimlerimizle başta il eş başkanlarımız, yöneticilerimiz, bütün çalışanlarımızla sahada olmak ve dayanışma içinde olmak için büyük bir seferberlik gerçekleştirdi. Evet halkımız, bu düzenin yarattığı enkazın altında kalmışken ilk dayanışma hareketini başlatan ve sahaya hemen koşan arkadaşlarımız oldu.

Elbette sizler gibi bizler gibi binlerce insan alana gitti ama gittiğimiz her yerde örgütümüzün halkımızın acılarını paylaşma, yaralarını sarma konusunda büyük bir gayret gösterdiklerine tanık olduk. Bundan dolayı da sizleri hem kutluyor ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu bizim görevimizdir. Çok büyük yıkım oldu. Büyük kayıplar derin acılar yaşadık. Devlet ve iktidar ilk 3 gün de hiç bir yerde yoktu. Ne arama kurtarma çalışmaları için gerekli yardımlar yapılmıştı ne de açıkta kalan insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak bir çalışmaya tanık olduk. Sahada halklarla dayanışan insanlarımızla buluşan sizler ve bizler gibi pek çok çevreden insanlar vardı.

Acımız büyüktü yıkım ağırdı. Hala devam ediyor bu yıkımın sonuçları. Öte yandan dayanışmanın büyüklüğü de acıları biraz hafifletme yaraları sarma anlamında bize teselli olduğu gibi umut da verdi. Çünkü asıl halkı ve toplumu koruyacak gücün bizzat kendi öz örgütlülüğü olduğunu halkla beraber çalışan, halk için çalışan kesimlerin ancak halkı savunabileceğini görebildik.

Bu her alanda böyledir. Ama bu depremin yarattığı yıkımın büyüklüğü karşısında dayanışmanın da muazzam büyüklükte ortaya çıkmış olması bizler için umut vericidir. Emek veren herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Depremde hayatını kaybedenlere rahmet diliyor, geride kalanlara sabır, yaralılarımıza da acilen sağlıklarına kavuşması için duygularımız onlarladır.

Aranızda deprem bölgesinde çalışan il eş başkanlarımız da var. Onların da kayıpları var biliyorum. Özellikle Pazarcık ilçe eş başkanımızın çok büyük çabalarını gördük. Kendi kayıpları olmasına rağmen gece gündüz durmadan çalıştı ama onu da maalesef kalp krizi sonucu yitirdik. Onu da saygıyla rahmetle anıyorum.

Depremde yaşanan bu büyük yıkıntının sorumlusunun iktidar olduğunu, bu düzen olduğunu her fırsatta vurguluyoruz. Depremden önce yapılanlar ve yapılmayanlar ile depremden sonra yapılanlar ve yapılmayanlar toplandığında kayıpların sorumlusunun bu düzen olduğunu herkes görüyor. Ranta, sömürüye, rüşvete, yolsuzluğa dayalı bu işleyiş kentlerimiz evlerimizi birer potansiyel yıkım mekanına dönüştürmüştür.

“Sömüreye ve ranta tahsis edilen kaynaklar ölüm getiriyor”

Yaşadığımız evlerin insanlarımıza mezar olmasının zeminini yaratmıştır. Maalesef bu durum yine dediğim gibi büyük kayıplarla ortaya çıktı. Büyük kayıplarla kendini gösterdi. Sorumlu bu talan düzeninin sahipleridir. Öte yandan depremden hemen sonra ulaşması gereken acil kurtarma çalışmalarının da gerçekleşmediğini gördük.

Yine deprem vergileriyle başka alanlardaki kaynaklarla hızlı örgütlenebilecek acil yardım ve kurtarma çalışmaları bu kaynakların başka alanlarda kullanılmasından dolayı deprem bölgesine ulaşamadı. Bu iktidar kaynakları sömürüye, yandaşa sermaye ve savaşa tahsis ediyor. Savaş ranta tahsis edilen bu kaynaklar ölüm ve yıkım getiriyor. Oysa halkın bizzat kendisinin ürettiği bu kaynakları yine insanların iyi bir yaşam sürebilmeleri, hayatlarını ve sağlıklarını koruyabilmek için kullanmak mümkün.

“Başka bir düzen mümkün”

Başka bir düzen, başka bir ülke, başka bir anlayış mümkündür. Bizler bu yeni düzenin kurulması, yeni bir başlangıç için yola çıkmış, demokratik cumhuriyeti toplumun bütün kesimlerinin eşit özgür ve refah içinde yaşayacağı bir sistem olarak kurmak için mücadele yürütüyoruz. O nedenle depremden sonra çalışmalarımızı bu şiarla diğer alanlarda yoğunlaştırarak sürdürürdük.

Bunda da yine en ağır yük sizlerin omuzlarımdaydı. 8 Mart’ı kadınlar dayanışma ruhuyla, acı ve yası paylaşma şiarıyla karşıladılar. Kadın mücadelesinin ne kadar önemli bir güç olduğunu, dönüşüm için ne kadar değerli kaynak olduğunu bizlere gösterdiler. Kadın yoldaşlarımızın bu emekçileri, mücadeleleri bizlere yol gösteriyor, onlara teşekkür ve minnet sunuyorum.

Ardından Newroz’u yas ve acıyı paylaşma ortamında karşılamak durumunda kaldık. Newroz yeni bir başlangıç diriliş, ve direniş günüdür. Başta Kürtler olmak üzere bütün Ortadoğu halklarının bu heyecanla kutladıkları bir bayramdır. Ancak bu sene bir şenlik olarak değil bu düzeni değiştirme kararlılığıyla karşıladık. Yası, acıyı paylaşma duyarlılığı ile karşıladık. Meydanlara onbinler yüzbinler milyonlar aktı.

Bu konuda sizlerin çabalarının da ne kadar önemli olduğunun farkındayız. İl, ilçe örgütlerimiz olmasa böyle canla başla çalışmasa ne depremdeki dayanışmayı ne 8 Mart’taki paylaşmayı ne de Newroz’daki o görkemli buluşmayı gerçekleştirebilirdik. Şimdi önümüzde 1 Mayıs var. Bütün bu söylediğim değerleri, kararlılığı 1 Mayıs’a taşıma sorumluluğumuz var.

1 Mayıs’tan sonra da 14 Mayıs’ta artık sandıklar kurulacak. Seçim sürecine girdik. Seçim sürecinin yoğunluğu çalışmaların ne kadar yoğun olacağı bundan önceki tecrübelerimizle de sabittir. Özellikle seçim dönemlerinde hem halka ulşama hem desteğimizi büyütmek, gücümüzü büyütmek, bunları sağlayabilmek için sandıkları koruma hedefi önümüzde duruyor. Bu konudaki çalışmaları da yakından takip ediyoruz, sizlerin yaptıklarınızı da görüyoruz. Bundan önceki seçimlerde çalışan bütün yoldaşlarımızın birikimi şimdi sizlerin ellerindedir.

14 Mayıs’ta yapılacak seçimler tarihi bir öneme sahiptir, bunun da herkes farkındadır. Ya bu otoriter, sömürücü savaşı temel politika olarak kabul eden rejim kendini pekiştirecek ya da demokratik cumhuriyete giden yolun açıldığı yeni bir başlangıç ortaya çıkacak. İnkara, talana, sömürüye, savaşa, dayanan iktidarın gönderilmesi temel stratejik hedemizidir. Bu konuda zaten her alanda mücadelemizi kararlılıkla yürütüyoruz. Bütün saldırılara, kuşatmalara rağmen hiçbir güç bizi yolumuzdan alıkoyamıyor.

İttifaklarımızı kuruyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı zaten daha önce kuruldu ve şimdi yoluna genişleyerek devam ediyor. Öte yandan Kurdi İttifaklarımızın da kuruluşu ile ilgili çalışmalar son aşamaya geldi. Hem Emek ve Özgürlük İttifakı hem Kurdi İttifak bu Demokrasi ve Özgürlük ittifakının motor gücü olacaktır. Demokratik dönüşümün belirleyici dinamiği olacaktır. Bu ittifakla aslında bizim en geniş birlikteliği demokratik demokratik güç birliği değişimi geniş çatı altında toplanıyor. Buna en başta kadın mücadelesi ve kadın hareketleri dahildir. Gençliğin büyük kararlılığı, azmi ve onların yarattığı mücadele birliği de bizim ittifakımızın belki de en temel sütununu oluşturuyor.

Bu seçimlere HDP olarak giremeyeceğimizi açıkladık fakat bütün teşkilatlarımız seçime bu ihtimalleri gözeterek hazırlanmıştır. İktidarın ve rejimin oyunlarına karşı bizler de her daim uyanık olduk, hazırlıklarımızı hiçbir dönem aksatmadık. Bu seçimlere bu büyük gücü, yarattığımız büyük dinamizmi ve değişim iradesini yansıtacağımızı ilan ettik. Kapatma davası açıldıktan kısa süre sonra bunu söyledik, halklarımızı asla seçeneksiz bırakmayacağız. Üçüncü Yolu inşa etmek için mutlaka alternatifler oluşturacağız.

“Bu seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğiz”

Üçüncü Yol’un başarıya ulaşması için mutlaka seçimleri büyük toplumsal mücadelenin önemli bir parçası olarak görüp çalışmaları en ileri noktaya taşıyacağız. Bunları böyle de belirtmiştik, soru işaretleri vardı belki belli insanlarımızın ve çevrelerin zihinlerinde acaba ne olacak diye soruyorlardı ama çok büyük çoğunluk biliyordu ki geçmişten gelen o büyük mücadele birliği bugün bizlere yol gösteriyor. O birikim ve tecrübenin bize verdiği büyük güçle biz alternatifleri oluşturduk. Biz alternatiflerimizi oluşturduk, bu seçimlere Yeşil Sol Parti çatısı altında gireceğiz. Yeşil Sol Parti’nin örgütlendiği iller zaten var, İlçeler var.

Ama HDP’nin bulunduğu her yer Yeşil Sol Parti’nin gücüdür. Onun insan ve mücadele kaynağıdır. Yeşil Sol Parti’yi bu seçimlerde bütün gücümüzle ittifakların da dahil olduğu bir çerçevede en yüksek başarıya hep birlikte taşıyacağız. Bu sorumluluğun farkındayız. Bu rejimi değiştirmemiz gerekiyor. İnkar, imha, savaş ve sömürü düzenini değiştirmemiz gerekiyor.

Halklarımıza ve topluma büyük bedeller ödeten bu baskıcı ve zalim anlayışı durdurmamız gerekiyor. Bu hedeflere ulaşma konusunda güvenceyiz. Kürt sorunuda demokratik çözüm, yeni başlangıç ancak bizim öz gücümüzle olur. Bizler demokratik dönüşümün güvencesiz. Kürt sorununda demokratik çözümün asıl yine kaynak gücü olacağız. Büyük barışı demokratik çözüm üzerine inşa etmek yine bizlerin gücüyle olacaktır.

Özgür gelecek bizlerin mücadelesi ile kurulacaktır. O nedenle bütün enerjimizi bütün kaynaklarımızı bu sorumluluk bilinciyle harekete geçiriyoruz. Siz eş başkanlarımız bu mücadelenin gerçek anlamda emekçilerisiniz, gerçek rençberlerisiniz, zahmetkeşlerisiniz. Sizlerin bu emekleri bizlerin de hep birlikte yolumuzu açıyor. Sorumluluklarımızı bize her gün yeniden hatırlatıyor, değişim bizim mücadelemizden geçiyor. İkitdarı göndermek yetmiyor, yeni bir dönem başlatmak gerekiyor.

Bu yeni dönem demokratik cumhuriyet hedefiyle mücadele dönemi olacaktır. Demokratik cumhuriyete giden yolda hep birlikte başarılı olacağımıza inancımız tamdır. Hep birlikte kazanacağımızı biliyoruz. Bütün çalışmalarınız, emeklerinizi için teşekkür ederim. Bundan sonraki zorlu çalışmalar için kolaylıklar diliyorum. Ramazan ayının da hayırlara bu mücadelede hayırlı sonuçlara vesile olmasını diliyorum. Serkeftin hepimize, Türkiye halklarına ve geleceği umutla bekleyen bütün insanlarımıza.”

Paylaşın

HDP’li Buldan: En Demokrat Adayın Hangisi Olduğunu Halkımız Biliyor

“14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyeceksiniz?” sorusunu yanıtlayan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Dün çok kapsamlı bir değerlendirmeyle görüşümüzü açıkladı. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkaracağımızı deprem öncesinde belirtmiştik. Ancak yaşanan depremden sonra tutumumuzda bir değişiklik yaptık. Depremin yönetilemediğini, depremin yaşandığı yerlerde hükümetin yetersizliğini gördüğümüz için tutumumuzu bir kez daha en azından mevcut koşullar altında gözden geçirdik.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “AKP-MHP hükümetinin ülkeyi yönetemediği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu ülkede daha demokratik, daha özgürlükçü, bütün mağduriyetlere karşılık verecek bir anlayışın yerleşmesi için deprem sonrasında bu tutumumuzu gözden geçirdiğimizi ifade ettik.”

Buldan, açıklamasının devamında, “Bir isim açıklamadık ancak biz Türkiye’de bir değişim ve dönüşümden yanayız. Biz demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Biz Türkiye’de özgürlüklerin ve adaletin, hukukun kazanmasını istiyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayları içerisinde buna en uygun olan ismi destekleyeceğimizi de önümüzdeki günlerde muhtemelen isim bazında da ifade ederek kararımızı daha net bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağız. En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında partisinin depreme yönelik tespit ve çözüm önerilerini açıkladı. Buldan, şunları söyledi:

“Büyük bir depremle on binlerce insanımız yitirdik. Halen yaraların sarılmadığı, acıların dinmediği ve felaketin kelimelerle anlatılamayacak boyutlarının olduğu bir depremdi. Önlemler alınmadığı için birçok insanımızın yaşamını yitirdiği bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Yaşanan iki büyük depremden hemen sonra yetkili kurullarımızla deprem bölgesine gittik, deprem bölgesindeki yaraları sarmaya çalıştık ve yaşanan mağduriyetleri birebir yerinde gözlemedik.

Üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen halen aynı mağduriyetlerin yaşandığını, yaraların sarılmadığını, acıların -elbette geçemeyecek bir acı olduğunu biliyoruz ama- bir nebze de olsa hafiflemediğini görüyoruz. Bu ülkeyi yönetenler insanları kaderleriyle baş başa bıraktılar. İlk günden depremzedelerin yanında olmayanlar şimdi binalar dikmek üzere oraya gittiler. Bizler HDP olarak bütün bu yaşananları ve gözlemlerimizi bir tutum belgesiyle Türkiye kamuoyu ile paylaşmak için bugün buradayız:

6 Şubat 2023’teki iki büyük depremle ülke olarak büyük bir yıkım yaşadık. 10 ilde resmi verilere göre 50 binin üzerinde, gerçek verilere göre ise çok daha fazla insanın yaşamına mal olan; 100 binden fazla insanın yaralandığı; 20 binin üzerinde binanın ve 100 binden fazla bağımsız bölümün yıkıldığı depremlerin acısı yüreğimizi yakmaya devam ediyor.

Deprem bir doğa olayıdır ve Anadolu coğrafyasının aktif fay hatlarında sürekli yıkıcı depremler meydana gelmektedir. 1939 Erzincan, 1966 Varto, 1971 Bingöl, 1975 Lice, 1999 Marmara, 2011 Van, 2020 Elazığ depremlerinin sonuçları çok ağır olmuştur. Bu tarihsel gerçekliğe rağmen halen bu acı felaketlerin yaşanıyor olmasının nedenleri siyasal ve yönetsel yetmezlik, öngörüsüzlük ve bilimsellikten uzaklıktır.

Kaçak ve sağlam olmayan yapıların son 10 yıldaki imar afları dolayısıyla ruhsat alması ve yasal kılıfa büründürülerek işlenen kent suçları sonucunda düzensiz bir kentleşme tüm ülkeye hâkim kılınmıştır. Oy ve rant uğruna yapılmayan denetimler yaşadığımız felaketin ve yaşam hakkı ihlalinin ve kent suçlarının siyasi sorumlularına da işaret etmektedir. Son yaşanan depremle; AKP-MHP iktidarının gerekli ve yeterli deprem önlemleri almadığı, kamu kurumlarının hazırlıksız olduğu, büyük bir organizasyon ve koordinasyon sorunu yaşandığı açıkça görülmüştür.

“Kızılay şirket durumuna getirilmiştir”

Doğal afetlere müdahalede yetkili kurum olan AFAD, İçişleri Bakanlığına bağlanmış, kurumun bütçesi genel bütçenin yüzde 0,25’i oranında belirlenmiştir. Kurumun yönetim kadrosu nepotizme teslim edilmiş, personel ve ekipman eksikliği açıkça ortaya çıkmış, asli görevi afetlere acil müdahale olan bu kurum iktidarın hırsızlık ve yolsuzluk kapısı haline getirilmiştir. Kızılay da kurum yönetimi açısından liyakatsizlikle malul ve arpalık olarak kullanılan, halka yardım ulaştıran değil malzeme satan bir şirket durumuna getirilmiştir.

Bu duruma karşılık siyasi iktidar deprem bölgesinde yaşanan muazzam toplumsal dayanışmaya adeta bir kâbus gibi çökmeye çalışmıştır. Mülki amirlerin, siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarını engellemeye çalışması ibretlik bir tablo oluşturmuştur. Türkiye’nin aşırı merkeziyetçi idari yapısı da kentsel planlama süreçlerini, bilimsel ve demokratik katılım süreçlerini olumsuz etkileyen bir durumdur. İmar kanunları, yapı yönetmelikleri ve denetim mekanizmaları bilimsel ve kamusal bakış açısından uzak, vahşi piyasa koşullarına göre hazırlanmaktadır.

Deprem değil depreme karşı gerekli ve yeterli önlemleri almayan siyasi iktidar ölümlerin sorumlusudur. Sözüm ona bürokratik hantallıktan kurtulma iddiasına sahip Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, yani tek adam yönetiminin, nasıl enkaz altında kaldığına bu toplum tanık olmuştur. Merkezi devletin hantallığı yüzünden yitirilen canlara şahit olmuştur.

Yerel yönetimlerin güçlü olduğu, anında müdahale için Ankara’dan talimatın beklenmediği bir siyasal düzen ihtiyacı bir kez daha bir zorunluluk olarak açığa çıkmıştır. Mevcut siyasi iktidar yaşanan sorunlara kalıcı çözümler bulma ehliyetini kaybetmiştir.

Atılması gereken adımlar 

Seçimlerden sonra oluşacak yeni yönetimin depreme hazırlık ve kent hakları kapsamında ilk atması gereken belli başlı adımlar şunlardır:

1 – Bina kusuruna bağlı meydana gelen yıkım ve ölümlerden inşaat, ruhsat, onay aşamasında birinci derecede sorumlu olan herkes için mevzuatta cezai yükümlülükler artırılmalı ve kesinlikle uygulanmalıdır.

2 – Afet bilinci ve kültürünün gelişmesi için ilköğretimden itibaren coğrafya ve jeoloji dersleri müfredata alınmalı; afet öncesi, afet anı ve sonrası için eğitimler verilmeli, afet esnası ve sonrasında yapılacaklara dair eğitimler ilkokul seviyesinden başlatılmalıdır.

3 – Afet dönemlerinde merkezin karar alma süreçlerini beklemeyecek, halkla beraber hareket edecek güçlü demokratik yerel yönetimlerin inşası gereklidir. Yatay örgütlenme tarzı ve merkezi kurumlarla koordineli halde hareket edecek yerel yönetimler her bir mahallede oranın ihtiyaçları doğrultusunda afet gönüllüleri örgütlenmesini hazırlamalıdır.

4 – Mevcut 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Yasa yürürlükten kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmalı, 3194 Sayılı İmar Yasası ve bağlı yönetmelikler de kent suçları tanımlaması kapsamında yeni mevzuata uyumlu hale getirilmelidir.

5 – Doğayla çatışmadan planlı ve sağlıklı kentleşmeye gidilmelidir. Başta imar afları olmak üzere tüm kent suçları anayasal hüküm altına alınmalı, imar ve yapı mevzuatına uygun yapılaşma, kamu yararı ve halk katılımı dikkate alınarak gerçekleştirilmeli, bilimsel içerikli imar planları şehirlerin anayasası niteliğini taşımalıdır.

6 – Kentlerde afetlerden korunmak ve zararlarından en az etkilenmek amacıyla “Afet Risk Yönetimi” anlayışı benimsenmeli, öncelikle başta deprem olmak üzere afet riski olan bölgeler tespit edilmeli ve söz konusu riskleri azaltacak önlemler ivedilikle alınmalıdır. Özellikle İstanbul başta olmak üzere tüm kentlerimizde kapsamlı Afet Yönetim Planları hazırlanmalı ve gecikmeksizin uygulama olanakları yaratılmalıdır.

7 – Gelecek 5 yıllık planlamada depreme dayanıklı ve dirençli kentler projesi ilan edilmeli ve uygulanmalıdır.

8 – Tarım alanları, nehir dere yatakları, kıyılar, fay zonları, heyelan, çığ gibi riskli alanlar imara açılmamalı, mevcut olanlar bir planlama doğrultusunda boşaltılmalıdır.

9 – Barınma hakkı anayasal bir haktır ve demokratik sosyal devletin bir görevidir. Kent planlaması, merkezi üst plan ilkeleri altında, yerel yönetimlerin bilimsel, ekolojik dengeyi dikkate alan, katılımcı, sosyo-kültürel, çevresel ve jeolojik kriterlerine göre yapılmalıdır.

10 – Kent ve mekan planlamaları, kent hakkı kavramı çerçevesinde imar kanunları ve bina ve yapı yönetmelikleri yapı denetim sistemi uzmanı kurumlar, üniversiteler, TMMOB ve benzeri STK’lar ile bilimsel gerçekler ışığında yeniden düzenlenmelidir.

11 – Afet ve Kentsel Dönüşüm Bankası kurulmalıdır.

12 – AFAD kesinlikle özerk bir kimliğe kavuşmalı, liyakat temelinde atamalar yapılmalıdır. AFAD’ın teşkilat yapısı yerel ve bölgesel düzeyde yeniden düzenlenmeli, illerde AFAD Danışma Kurulları oluşturulmalı, ilgili STK’lar ve yerel yönetimler bu kurullarda yer almalıdır.

13 – Afet anlarında halka yardım anlayışını kaybeden ve iktidarın arpalığına dönüşmüş olan Kızılay bu çarpık anlayıştan ivedilikle arındırılmalı ve yeniden yapılandırılmalıdır.

HDP olarak bir arada yaşamın sadece politik hedeflerle gerçekleşmeyeceğine ve doğal yaşamı, ekolojik dengeyi gözetmesi gerektiğine; kent yaşamının ve kültürünün sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesi için her bireyin karar alma süreçlerine aktif katılımının zorunluluğuna inanıyoruz.

Son yaşanan depremlerde görüldüğü gibi, Türkiye halklarının muazzam bir dayanışmayla yaraları sarmaya çalışması geleceğe dair umutlarımızı yeşertmiş, açığa çıkan haklı öfke ise halkların iktidara yönelik demokratik değişim isteğini netleştirmiştir.  Artık bir canımızı bile depremlerde yitirmek istemiyoruz, siyasi ve idari sorumluluğu olanların da hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini bir kez daha önemle belirtiyoruz.

SORU: Deprem bölgesi HDP seçmenin yoğun olduğu bir bölge. Büyük göç yaşandı. Bu durum oy kullanmaya yansır mı?

Deprem illerine dönük çalışmalar yürütülüyor. Göç edenlerin nereye yerleştiğine dair çalışmalarımız ile orayı terk etmeyen vatandaşlarımız için çalışmalarımız ivedilikle yürütülüyor. İnsanlarımız nerede oy kullanmak istiyorsa onları taşıyarak oy kullanmalarını sağlayacağız.

“En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor”

Soru: Yeşil Sol Parti ile katılacağınızı açıkladınız. Dün yaptığınız açıklamada Kılıçdaroğlu’na destek olarak algılandı. 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu’nu mu destekleyeceksiniz?

Dün çok kapsamlı bir değerlendirmeyle görüşümüzü açıkladı. Cumhurbaşkanı adayımızı çıkaracağımızı deprem öncesinde belirtmiştik. Ancak yaşanan depremden sonra tutumumuzda bir değişiklik yaptık. Depremin yönetilemediğini, depremin yaşandığı yerlerde hükümetin yetersizliğini gördüğümüz için tutumumuzu bir kez daha en azından mevcut koşullar altında gözden geçirdik. AKP-MHP hükümetinin ülkeyi yönetemediği bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu ülkede daha demokratik, daha özgürlükçü, bütün mağduriyetlere karşılık verecek bir anlayışın yerleşmesi için deprem sonrasında bu tutumumuzu gözden geçirdiğimizi ifade ettik.

Bir isim açıklamadık ancak biz Türkiye’de bir değişim ve dönüşümden yanayız. Biz demokrasinin kazanmasını istiyoruz. Biz Türkiye’de özgürlüklerin ve adaletin, hukukun kazanmasını istiyoruz. Dolayısıyla cumhurbaşkanı adayları içerisinde buna en uygun olan ismi destekleyeceğimizi de önümüzdeki günlerde muhtemelen isim bazında da ifade ederek kararımızı daha net bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağız. En demokrat adayın hangisi olduğunu insanlarımız, halkımız biliyor.

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu – HDP Görüşmesi; TBMM Vurgusu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile bir araya geldi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan ve Mithat Sancar’a Ebru Günay ve Saruhan Oluç eşlik ederken, Kılıçdaroğlu’na, Selin Sayek Böke, Oğuz Kaan Salıcı ve Özgür Özel eşlik etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gerçekleştirilen ve yaklaşık bir saat süren görüşme sonrasında yapılan basın açıklamasında üç lider de çözümlerin yerinin TBMM olduğuna vurgusu yapıldı.

Kılıçdaroğlu, “Biz birlikten, beraberlikten yanayız… Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir” dedi. Serbest siyasetin önünün açılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık bir kavga alanı olmamalı” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da “Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözülmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek için Genel Başkanı burada kabul ettik” dedi.

Yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Eş Genel Başkan Mithat Sancar ise “Acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Bu yeni başlangıç, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir sistem kurmakla mümkün olacaktır” diye konuştu.

Sancar da “Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni, çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır” ifadesini kullandı ve görüşmeyi parti kurullarına sunacaklarını belirtti ve “İttifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Buldan ve Sancar’ın görüşme sonrası yaptığı açıklamalar şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu:

“Anayasa değişiklikleri ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili dokümanımızı ve ortak mutabakat metnimizi kendilerine ilettik. Ayrıca, Türkiye’nin pek çok sorununu görüştük ve gündeme taşıdık. Bağımsız ve tarafsız yargı mutlaka olmalı, hukuk devleti mutlaka olmalı. Gelir dağılımdaki bozulan dengesizliğin giderilmesi ve sosyal devletin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor. Temel hak ve hürriyetlerin korunması da ortak talep olarak dillendirildi.

Temel haklar ve özgürlükler ile çevre ve iklim değişikliği konusundaki duyarlılık gündemimizdeydi. İklim değişikliği var ve ciddi hazırlıklar yapmak gerekiyor. Dünyanın önlem aldığı bir konuda Türkiye’nin bunu gündeme almaması, özellikle yaşadığımız doğa felaketlerinin oluşmasında devletin hazırlıksız olmasına yol açıyor.

Yerel yönetimler üzerinde duruldu. Kayyım uygulanmasının sürdürülmesini asla doğru bulmadığımızı ifade ettik Sayın Genel Başkanlara. Bizim ortak mutabakat metninde de kayyım uygulamasının olmaması gerektiğinin yer aldığını belirttik. Seçimle gelen seçimle gider, bu demokrasinin temel kuralıdır. Siz demokrasiyi ipotek altına alır, “verdiğiniz oyları kabul etmiyorum, buraya kendi istediğimi, atamayla gelen birisini getireceğim” derseniz, bu doğru bir uygulama değildir.

Demokrasiyi savunuyorsak her koşulda savunmalıyız. Demokrasiyi savunmak; insan haklarını savunmaktır, kadın erkek eşitliğini savunmaktır. Çevre ve iklim konularında oluşacak tahribatların giderilmesi açısından her türlü önlemin alınması için irade ortaya koymaktır. Demokrasi için olmazsa olmaz koşullarımızdan birisi olduğu da ifade edildi.

“Bizler beraberlikten yanayız, ortak hareket etmeye hazırız”

Serbest siyasetin önünün açılması. Siyaset artık bir kavga alanı olmamalıdır. Artık bu ülke kavgadan bıkmadı mı? Bu akşam yine belli televizyon kanallarında bir sürü şey yazılıp çizilecek. Kavgadan bıkmadınız mı? Kucaklaşmak varken, bir araya gelip uygar insanlar gibi tartışmak varken niye kavga ediyoruz? Hangi gerekçe ile kavga ediyoruz? Toplumu niçin kamplaştırıyoruz, niçin ayrıştırıyoruz? Biz birlikten ve beraberlikten yanayız, bu ülkenin kalkınması ve büyümesi için, var olan bütün sorunların çözülmesi için ortak hareket etmeye hazırız. Siyaset sorun yaratmamalı, siyaset var olan sorunları çözmeli.

Siyaset sorun yaratıyorsa bu ülkenin kalkınmasına, büyümesine, insan haklarına, kadın erkek eşitliğine negatif yansıyor. Parti kapatılması; 21. yy’dayız hala parti nasıl kapatılır arayışındayız. Bu doğru değil. Ben şu partiyi kapatayım da oyları bana gelsin, ne münasebet! Bu doğru değil. Kapatılan partilerin farklı isimlerle tekrar siyaset sahnesinde yer aldığını, halkın bunlara destek verdiğini hepimiz biliyor ve görüyoruz. Parti kapatmanın, ki ortak mutabakat metninde düzenlemeler var, zorlaştırılması gerekiyor.

Önce Meclis’in karar alması gerekiyor, bu konuda düzenlemeler var. Bu konuda görüşlerimi Genel Başkanlara ifade ettim. Kadına şiddetin mutlaka son bulması lazım. Bu konuda toplumun duyarlılığı var ve bu duyarlılığı siyaset kurumunun da ruhunda hissetmesi lazım. Siz kadına yönelik şiddeti şu veya bu düzeyde teşvik ederseniz, bu doğru değil. Kadına yönelik şiddetin mutlaka sonlandırılması ve bu konuda açık ve net siyaset kurumunun tavır alması gerekiyor.

Tüm dezavantajlı gruplarla ilgili de siyaset kurumunun üstüne düşeni yapması lazım. Dezavantajlı grupların görmezden gelinmesi, haklarının ellerinden alınması 21’inci yüzyılda Türkiye’ye yakışmaz. Tüm dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesi, hayatın her alanında yaşamalarının yollarının açılması lazım. Yargının bir sopa olarak kullanılması gerekiyor.

Yani siyasi iktidarın yargıyı siyasallaştırmasını, oraya kendi adamlarını getirmesini, yargının siyaset üzerinde bir sopa olarak kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Hakim, Anayasa’nın 138 maddesine göre, hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Kanuna göre değil hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar verir. Biz yargıçlardan bunu bekliyoruz. Siyasal iktidarın baskılarına direnmelerini bekliyoruz. Bu olduğu takdirde gerçek bir demokrasiyi inşa edebiliriz.

Deprem ile ilgili de konuştuk. Evet, deprem konusunda bir acil onarım programına ihtiyaç olduğu Sayın Genel Başkanlar tarafından ifade edildi. Aynı düşünceye biz de katılıyoruz. Bu bölge ile ilgili özel bir planlamanın yapılması kesinlikle şart. Hükümete bu konuda gittiğim deprem bölgesinde çağrı yaptım, tekrar aynı çağrıyı buradan yapmak isterim. Acil bir onarım programının devreye konulması gerekiyor.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir”

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Bir daha ifade ediyorum: Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. TBMM’nin varlığı zaten sorunları çözen bir meclis olmasından kaynaklanmaktadır. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en temel sorunları TBMM’de çözülmüştür. Biz milletin sağduyusuna güvenerek, buraya getirdiği seçtiği parlamenterlerle birlikte var olan bütün sorunları çözmeye hazırız ve çözeceğiz.

Göreceksiniz hiçbir sorun çözümsüz değildir. Her sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Yani milletin iradesiyle bu sorunların tamamı çözülebilir. Dolayısıyla efendim sorun çözülmez dememeli, niçin çözülmesin? Herkes sorununu çözüyor da biz mi çözemeyeceğiz! TBMM’nin kapasitesi sorun çözmeye yeterli değil mi? Hayır, yeterlidir efendim. Her sorunun çözüm adresi burasıdır. İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde, Kürt sorununa çözüm adresinin TBMM olduğunu açık ve net olarak vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu kararların tamamı.

Biz demokrasiyi savunuyoruz, insan haklarını savunuyoruz; hiç kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunuyoruz. Çevre ve iklimden insan haklarına, demokrasiye ve yargı bağımsızlığına kadar, dezavantajlı grupların haklarının teslim edilmesine kadar, kadın erkek eşitliğine kadar, bu ülkeye demokrasiyi ya getireceğiz ya getireceğiz.

Bu işin ortası yok, kavga yok. Özgürce tartışacağız, beraber tartışacağız. Anlaşamazsak bir daha konuşacağız, bir daha konuşacağız. Bu ülkenin saygın insanları var, akademik dünya ve sivil toplumdan var, her kentin kanaat önderleri var. Siyaset tek başına bir kurum değildir, gücünü toplumdan ve kanaat önderlerinden, toplumun bilginlerinden alır. O destekle biz var olan sorunların tamamını çözebiliriz. Çözümsüz hiçbir sorun yoktur.

Bu ziyaret anlaşılıyor ki sizin açınızdan da büyük bir önem taşıyor. Artısıyla eksisiyle bütün kameralar burada. Ben özellikle basın mensuplarından istirham ediyorum; toplumu ayrıştıran bir dilden lütfen kaçının, toplumu kutuplaştıran bir dilden kaçının. Medyanın da sorumluluğu var. Medya bu sorumluluğu bilmeli, farkına varmalıdır.

Yahu tokalaşmak, kucaklaşmak, acı günlerimizi paylaşmak varken, sevinçli günlerimizden neşelenmek varken, bu kavga neden? Kavgayı bitireceğiz. 13’üncü cumhurbaşkanı adayı olarak bu ülkede kavgayı bitireceğim. Söz veriyorum. Milletime söz veriyorum; kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun insan insandır ve benim başımın üstünde yeri vardır.

Bakın acı bir olay daha. Geçen TBMM’de kürsüde konuşuluyor. İngilizce yazar parantez içinde bu söz İngilizce diye. Fransızca vs. Her şeyi yazar. Konuşma metninin içinde bir cümle Kürtçe geçtiği zaman “bilinmeyen bir dil” diye geçiyor. Yahu Allah aşkına bu ülkenin insanlarının vicdanına sesleniyorum; TRT’nin TRT Kurdi diye bir kanalı var yayın yapıyor, nasıl olur da buraya bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? “Bilinmeyen bir dil”. Binlerce yıldır konuşulan bir dili neden bilinmeyen bir dil diye yazıyorsunuz? Şimdi ben vicdan sahibi, ahlak sahibi herkese soruyorum. Devlete çifte standart yakışmaz, doğru değil.

Herkesin diline saygı göstereceksiniz. Evet, resmi dilimiz Türkçe eyvallah kimsenin bir şey dediği yok zaten. Ama siz devlet olarak çifte standart uygulayamazsınız. Çifte standart uyguladığınız zaman vatandaşlarımızı ayrıştırıyorsunuz demektir. Bir grup insanı bir grup insana düşman ediyorsunuz demektir. Bu emperyal güçlerin Türkiye’ye oynadıkları bir oyundur ve bu oyundan da Türkiye’yi kurtaracağız. Herkes rahat olacak, bu ülkede kimseyi düşman olarak görmeyeceksiniz, kimseyi ötekileştirmeyeceksiniz. Yeni bir başlangıç yapacağız. Ahlaklı demokratik bir başlangıç yapacağız. Herkesi kucaklayan bir başlangıç yapacağız.

Kavgadan arınan bir toplum. Nasıl büyüyeceğiz, nasıl gelişeceğiz, işsizliği nasıl çözeceğiz, bölgeler arasındaki dengesizliği nasıl gidereceğiz işte bunlara odaklanacak toplum. Sorun var deprem bölgesinde. Yaşayan binlerce, milyonlarca insanın sorunu var, bu sorunları nasıl çözeceğiz? Toplum buraya odaklanmalı. Kısır tartışmalara odaklanmamalıdır. Burada basın mensuplarına büyük görev düşüyor. Hepinize yürekten teşekkür ederim. Lütfedip bizi kabul ettikleri için Sayın Genel Başkanlara hepinizin huzurunda teşekkür ederim.

Pervin Buldan

Biz de öncelikle hepinize teşekkür ediyoruz. Bu ilgi ve alakadan dolayı hepinizin emeğine sağlık. Bugün Sayın Başkan ve heyetiyle bir görüşme gerçekleştirdik. Yaklaşık bir saat boyunca Sayın Başkanın ifade ettiği konular üzerinde istişarede bulunduk, Türkiye’nin en temel sorunlarını konuştuk. Bu temel sorunlar neticesinde Türkiye toplumunun, Türkiye halklarının bizlerden beklentilerini konuştuk. Sayın Başkanın bize sunmuş olduğu bu bilgiler için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bugün Sayın Başkanı burada ağırlamamızın nedeni, Kürt sorununun demokratik çözümünün TBMM çatısı altında olmasından yana olduğumuzu göstermekti. O yüzden Sayın Başkanı ve heyetini parlamentoda ağırlamak istedik. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin bütün sorunlarını, Türkiye toplumunun bizden beklentilerini ve seçimler sonrası yapılacakları da istişare ettik. Bir kez daha Sayın Başkana ve heyetine geldikleri için teşekkür ediyoruz. Kolay gelsin Sayın Başkan.

Mithat Sancar

Sayın Kılıçdaroğlu ve heyetinin bizleri burada ziyaret etmesini değerli buluyoruz. Yaptığımız görüşmede pek çok konu ele alındı ve biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu bunları özetle sizlere sundu. Türkiye çok derin bir kriz dönemini yaşıyor. Deprem büyük bir acıyla içinde bulunduğumuz yıkımın tablosunu bir kez daha çıplak bir şekilde gözler önüne serdi. Yeni bir döneme girmemize neden olan deprem keşke bu kadar acıyla birlikte gündeme gelmesiydi.

Ama bu acıları yok sayarak siyaset yürütmek ve çalışmaları sürdürmek de mümkün değil. Bizler yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Partimiz, Türkiye’nin yıkımdan ağır zarar gören toplumsal kesimlerini ve yapılarını onarma konusunda acil bir programa ihtiyacı olduğu inancında. Yani acil bir onarım programına ve yeni bir başlangıca ihtiyaç var. Yeni bir başlangıç da demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlük temelinde bir yaşam ve sistem kurmakla ancak mümkün olacaktır. Bu konularda görüşlerimizi karşılıklı paylaştık.

Bu görüşmeyi Meclis’te yapmamızın nedeni de çözüm adresi olarak TBMM’yi gördüğümüzü vurgulamaktır. Sayın Başkanın da vurguladığı gibi Türkiye’nin bütün sorunları burada geniş bir toplumsal mutabakatla çözülmelidir, çözülebilir. Öte yandan bu görüşmenin içeriğini ve konuştuğumuz hususları kurullarımıza taşıyacağız, ittifak güçlerimizle bu görüşmeyi değerlendireceğiz ve yakın zamanda basına ve kamuoyuna daha ayrıntılı bir açıklama yapacağız. Hepinize teşekkür ediyoruz.”

Paylaşın

Buldan: 14 Mayıs’ta Seçimleri Kazanacak, Kendi Geleceğimizi İnşa Edeceğiz

İstanbul Newroz’unda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.”

Buldan, konuşmasının devamında, “Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Olumsuz hava koşullarına rağmen on binlerce kişi İstanbul Newroz’unda bir araya geldi. Halkların Demokratik Partisi (HDP), HDK ile Yeşiller Partisi tarafından organize Newroz’a HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, TUAD-FED Yöneticisi Salih Tekin ve milletvekilleri katıldı.

Burada konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan şunları söyledi:

“Merhaba gelê me yê hêja, gelê me yê delal, ez we hemûyan bi dil û can silav dikim. Hûn bi xêr hatine, ser seran ser çavan re hatine. Sevgili gençler, sevgili kadınlar ben de HDP adına hepinizin Newroz’unu kutluyorum Newroz pîroz be. Newroz zalimlere karşı, kötülüklere, baskılara, şiddete, hukuksuzluklara karşı Türkiye halklarının Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Lazların, Boşnakların, Pomakların bu ülkede baskı altında yaşayan, şiddet gören, haksızlığa ve hukuksuzluğa maruz kalan tüm kimliklerin, tüm inançların bir arada sesini yükselttiği gündür. İşte onun için bu meydanı dolduran tüm halklarımıza, renklerimize, kimliklerimize, inançlarımıza bir kez daha emeğinize sağlık diyoruz.

Newroz bu ülkeyi yönetenlere, Ankara’ya, siyasi iradeye buradan güçlü bir mesajımızın verildiği gündür. Newroz aynı zamanda savaş ve tecrit politikalarına, hukuksuzluklara, Türkiye halkları olarak karşı çıktığımız, gücümüzü bir kez daha gösterdiğimiz bir gündür. Newroz aynı zamanda direniştir, mücadeledir, barıştır. Savaş politikalarını yürütenlere karşı büyük bir barış istendiğini, çözümün diyalog ve müzakereden geçtiğinin anlatıldığı bir gündür.

Evet bu Newroz’u bir bayram havasında karşılayamadık. Bu Newroz’u acılarımızın, yasımızın, öfkemizin, depremden dolayı mağduriyetin gölgesinde kalan insanlarımızın yaşamını yitirdiği, deprem felaketiyle, sel felaketiyle büyük acıların yaşandığı bir dönemde karşılıyoruz. Onun için belki bir bayram havasında değil ama iktidara karşı depremde ölenlerin yaşamını yitirenlerin, enkazın altında kalanların öfkesinin olduğu bir dönemde geçiriyoruz. Bu yılki Newroz biraz buruktur, acılıdır, öfkelidir. Bu yılki Newroz depremde yaşamını yitirenlere adanmıştır. Bir kez daha can veren enkazın altında kalan bütün insanlarımıza allahtan diliyorum. Yaralılara acil şifalara diliyorum.

Depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen acıların dinmediğini, yaraların sarılmadığını hep birlikte gördük, tanık olduk. Ama bir şey daha ortaya çıktı. İnsanlık dayanışma, birlik ve beraberlik ortaya çıktı. Herkes bu dayanışma ile yaralarını sarmaya, acılarını dindirmeye çalıştı. Bizler bu ülkeyi yönetenlerin depremdeki duyarsızlığını gördük, bu ülkeyi yönetenlerin depremi bir kader olarak ifade ettiklerinde, depremdeki yaraları sarmadığını gördük. İnsanları açlıkla, soğukla terbiye etmeye çalıştıklarını gördük. Ama şunu bilsinler, deprem de AKP ve MHP ittifakı da bu ülkenin kaderi olmaktan çıkacaktır.

“14 Mayıs bir milat olacaktır”

AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs.

Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.

“14 Mayıs’ta seçimleri kazanacak ve kendi geleceğimizi inşa edeceğiz”

Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.

Bu ülkeyi nasıl yönettiklerini biliyoruz. Bu ülkenin kaynaklarını nereye akıttıklarını biliyoruz. Bu ülkenin savaşa ihtiyacı yok, bu ülkenin toplumsal barışa ihtiyacı var. Kürtlerin kendi anadilinde eğitime, özgürlüğe ihtiyacı var. Bunun için akılcı bir politika ile bütün bunlar sağlanabilirken onlar kaynaklarımızı savaşa ve başka yerlere aktarıyor, bunu kabul etmiyoruz.

Türkiye halkları savaş istemiyor, tecrit istemiyor. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılmasını istiyor. Biliyoruz ki tecritle sadece İmralı’yı da değil tüm Türkiye’yi tecrit alanına sıkıştırmak istiyorlar. Her ağzını açanı, cezaevine koyuyorlar, dava açıyorlar. Twit atan gençleri cezalandırıyorlar. Ama biz 14 Mayıs’tan sonra öyle bir ülkeye gözümüzü açacağız ki twtilerinizi de atacaksınız, halaylarınızı da çekeceksiniz, özgür bir yaşama uyanacaksınız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Sevgili kadınlar bu ülkede en fazla baskı gören şiddete maruz kalan, katliamlara maruz kalan biz kadınlarız. Size de söz veriyoruz. Sevgili kadınlara söz veriyoruz. 14 Mayıs’tan sonra kadınları ilgilendiren bütün yasaları yaşama geçireceğiz. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, şiddetin olmadığı, baskının olmadığı, kadınları koruyan yasaların çıkarıldığı bir düzeni mutlaka inşa edeceğiz.

Sevgili gençler, gelecek sizindir, geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Ama sizlere bir görev vermek istiyorum. 14 Mayıs’ta bütün sandıklarımızı gençlerimize emanet ediyorum. O sandıklarda tek bir hilenin, usulsüzlüğün yapılmasına müsaade etmeyeceksiniz. İşte biz böyle kazanacağız. Gençlerimizle, kadınlarımızla geleceği Türkiye halklarıyla kazanacağız.

Cezaevindeki arkadaşlarıma özel selamlarımı göndermek istiyorum. Edirne Cezaevine, Selahattin Demirtaş’a, Selçuk Mızraklı’ya selamlarımı gönderiyorum. Kandıra Cezaevine sevgili Figen Yüksekdağ’a, Gülten Kışanak’a sevgilerimi gönderiyorum. Sincan Cezaevine sevgili İdris Baluken’e, Sabahat Tuncel’e sevgilerimi gönderiyorum. Cezaevlerinde de olsalar biliyoruz ki onlar buradalar, bizlerle birlikte Newroz’u kutluyorlar. Bir dahaki Newroz’da bütün arkadaşlarımızla el ele burada Newroz kutlayacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Hava soğuk, konuşmamı uzatmak istemiyorum. Üşümenizi istemiyorum. Hep birliktte bu iki ayda uzun çalışacağız, gece demeden, gündüz demeden her eli tutacağız, her kapıyı çalacağız, herkesin yüreğine dokunacağız hep birlikte. Hepimizin yolu açık olsun. Hepimize başarılar diliyorum. Gelecek bizimdir, yarınlar bizimdir. 14 Mayıs sonrası hepimizindir. Newroz pîroz be. An azadî an azadî.

Paylaşın

HDP’li Buldan Sordu: Toplanan 115 Milyar TL Nerede?

Depremden sonra selden etkilenen Şanlıurfa’da açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, televizyon programında deprem bölgesi için toplanan 115 milyar TL’yi hatırlatarak, “Büyük şov yaptılar, bir kampanya başlattılar, 115 milyar TL para topladılar” dedi ve ekledi:

“Bu paraların nereye gittiğini sormak bizim hakkımızdır, sorumluluğumuzdur. Bunu bir kez daha soruyoruz: Toplanan 115 milyar TL nerededir? Bunu kimlere verdiniz, nerelere dağıtınız? Depremzedelere giden tek kuruş yoktur.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Kahramanmaraş depremlerinin 40. gününde deprem bölgesini ziyaret ettiler. Buldan, depremden sonra selden etkilenen Şanlıurfa’da açıklama yaptı.

40 gün geçmesine rağmen gıda, barınma yardımına ihtiyaç olduğunu söyleyen Buldan, “Barınma sorunu hala var, konteyner sorunu hala var, çadır sorunu hala var, su sorunu hala var. İnsanlar yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalıyor” dedi.

“Toplanan 115 milyar TL nerede?”

Televizyon programında deprem bölgesi için toplanan 115 milyar TL’yi hatırlatan Buldan, şöyle devam etti:

“Büyük şov yaptılar, bir kampanya başlattılar, 115 milyar TL para topladılar. Bu paraların nereye gittiğini sormak bizim hakkımızdır, sorumluluğumuzdur.

Bunu bir kez daha soruyoruz: Toplanan 115 milyar TL nerededir? Bunu kimlere verdiniz, nerelere dağıtınız? Depremzedelere giden tek kuruş yoktur.

AFAD’ın deprem süreci boyunca çadırları parayla satması, Kızılay’ın çadırlarını parayla satması bu ülke açısından utanç tablosudur. Bütün bunların hesabını elbette ki bizler, yeri ve zamanı geldiğinde sandıkta sormasını da biliriz.

Şimdi dört gün önce burada yeni bir felaket yaşandı. Ve bu dört gün önceki felakette 17 insanımız yaşamını yitirdi. 15 insan Urfa’da 2 insan Adıyaman’da yaşamlarını yitirdi.

Tarım ve Orman Bakanının ‘15 insan yaşamını yitirdi ancak toprak suya doydu’ sözü bir akıl tutulmasıdır. Hiçbir vicdanın, hiçbir ahlakın kabul etmeyeceği bu sözü kendisine iade ediyoruz. Bu bakanın Urfa halkına, Adıyaman halkına bir özür borcu vardır.”

“Şehirler yeniden inşa edilecek”

Sancar ise; Hatay’da depremin 40’ıncı günü dolayısıyla gerçekleştirilen anma etkinliğine katıldı. Sancar, “Bugün depremin 40’ıncı günü, depremle gelen felaketin 40’ıncı günü. Kaybettiğimiz bütün insanlarımızı, canlarımızı anmak için buradayız. Onlara saygımızı sunmak için buradayız” dedi ve ekledi:

“Kentlerin inşası için iktidar hemen ihalelere başladı. Deprem aslında bu rant politikaları nedeniyle felakete dönüşmüştü. Şimdi bu felaketi de bir rant fırsat olarak kullanmaya çalışan bir iktidar zihniyeti var karşımızda. Bu şehirler yeniden inşa edilecek. Sadece ev yapmakla yetinmek doğru olmayacak.

Özellikle Antakya’nın tarihsel ve kültürel dokusuna uygun bir şekilde yeniden ayağa kalkması için ne yapılması gerekiyorsa yapılmalı. Biz Antakya’nın bunu başaracağına inanıyoruz. Bu kadim şehir daha önce de yıkıldı, büyük yıkımlar yaşadı ama kendi ruhuna, kültürüne ve özüne göre yeniden ayağa kalktı, dirildi, yaşamı yeniden inşa etti. Bizim yapmamız gereken sadece binaları değil yaşamı da yeniden inşa etmektir.

Yeni bir yaşam inşa etmek; bu yaşamı adalet, eşitlik, çoğulculuk üzerine inşa etmek amacımızdır. Kaynakların halk için, kamu için kullanıldığı bir düzen ve işleyiş üzerine kurulacaktır. Yeni yaşamı bu şekilde kurarsak ancak talana ve sömürüye ayrılan kaynakları halk için kullanmış olacağız. O günler yakındır.

Yeniyi inşa ederken eskiyi göndermek zorundayız. Eski düzeni aynı şekilde devam ettirerek yeniyi inşa edemeyiz. Acıları paylaşmak için, yaraları sarmak için gösterdiğimiz dayanışmayı şimdi büyük bir toplumsal güce ve siyasal enerjiye dönüştürme zamanı.

Bunu ancak birleşerek, birlikte yürüyerek, güçlerimizi bir araya getirerek başarabiliriz. Demokrasi ve adalet isteyen, kaynakların toplum için kullanılmasını isteyen herkes gücünü birleştirmelidir. “

Paylaşın

HDP’li Pervin Buldan’dan Seçim Paylaşımı: Biz Hazırız

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, seçim tarihinin netleşmesi sonrası yaptığı paylaşımla “Biz hazırız” mesajı verdi. Buldan, paylaşımında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafına da yer verdi.

Haber Merkezi / AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta seçim yapılmasını öngören Cumhurbaşkanı Kararını imzalaması ve kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla seçim tarihi resmileşti.

Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte siyasi parti liderlerinden de açıklamalar gelmeler başladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, sosyal medya hesabından “Biz hazırız” mesajını paylaştı.

Buldan, paylaşımında kendisi ve Mithat Sancar’ın fotoğrafının yanı sıra, tutuklu bulunan eski eş genel başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafını da paylaştı.

İkinci tur 28 Mayıs’ta

Öte taraftan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener, “Bugün Cumhurbaşkanımızın seçimlerin yenilenmesi kararı üzerine YSK yaptığı toplantıda 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapılması olarak belirlenmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması halinde 28 Mayıs tarihi belirlenmiştir. Çalışmalara devam ediyoruz” dedi.

Yener ayrıca, “Milletvekili adayı olmak isteyen kamu görevlileri 16 Mart saat 17.00’ye kadar istifa edecek” dedi.

Önceki seçimlerde de olduğu gibi bu kararlar; istifa etmesi gereken kamu görevlileri ile illerin çıkaracağı milletvekili sayılarının ilanına ilişkin olacak. Seçim takvimi ise daha sonra ilan edilecek.

YSK’nın seçim takvimini 21 Mart’ta başlatması bekleniyor. Cumhurbaşkanı adayları için son başvuru tarihi 26 Mart olacak. Cumhurbaşkanı adayı olan kamu görevlileri ile belediye başkanlarının da 16 Mart’a kadar istifa etmeleri bekleniyor.

Paylaşın