Bedir Hatem kimdir?

1951 yılında Hatay’ın Samandağ İlçesi’nde dünyaya gelen Bedir Hatem, ilkokulu ve orta okulu Samandağ’da okudu, Antakya Lisesi’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimi aldı. Bir süre doktor olarak çalıştıktan sonra Dahiliye ihtisasını yaptı.

Haber Merkezi / Uzun yıllar Antakya Devlet Hastanesi’nda çalıştı. Hatay Hemodiyaliz Merkezi’nin kurucu ve uzman doktoru olarak görev aldı. Emekli olduktan sonra yazın çalışmalarına daha fazla ağırlık verdi. Halen Antakya’da yaşamaktadır.

Şiir ve yazıları, Amik, Ardıçkuşu, Güneyrüzgarı, Aykırı Sanat, Şair Çıkmazı, İlkinci Edebiyat dergilerinde yayımlandı. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.

Yapıtları; Sevgi ve Umut, Dünya Okulu, Yürüyen Toprak

“Gözyaşları”

Dün gece
Gözyaşlarım rengarenk delirmişti şiirden mi ne
Sanki sağanak acı sanki fırtına öfkeli ordu
Beyaz kağıda kıpkızıl köz köz dökülüverdiler

Bir damlası çocukluk uçurtmama tutunmuş sıkı sıkı
Anne kokusunu öteki damla kucaklamış geliyor mu ne
Gençliğimin adrenalin fırtınası üç damlaya nasıl sığıştı
Şuna bak
Gözyaşları koca geçmiş yaşamı taşır mı ki düşürmeden
Üstelik Enkarnelerimin kapılarını sualsiz zorlar mı hiç
Yalansız on geçmiş yaşamı nasıl oracıkta anlattı hemen

Şiirimin imgelerini tek tek öpüverdiler derin derin
Damlalar hıncahınç duygu kokteylli DNA gölgeli mi ne
Mısralarda serserice dolaşır mı gözyaşı çimento niyetine
Gözlerden kim kopardı ayırdı telaşlı suçunu arar mı hiç

İki damla gözyaşı koca hüznümü güneşe taşıyordu sahiden
Beş damla Noradrenalin depomu jubiter’den sürüklüyordu
Sekiz damla Seratonin yağmurumu Neptün’den getirdi gibi
Şuna bak
Altı damla gözyaşı aşklarımı Mars’a fısıldıyordu yüzleri mor mor
Bir de şuna bak sen
Dokuz damla gözyaşım günahlarımı yıkayıp duruyordu ha bire
İnan bana
Yüz damlayı bilgeliğimi Levh-u mahfuz’a kopyalarken gördüm

Sözcükler şuuraltım ile kalem yolunda sıkışır mı ne boyasız
Hızla akarlar pişmanlık duymadan doyumsuz çocukluğa

Keder/sevinç karma geçmiş yaşam imgeli gözyaşı seli
Tsunami sanki kağıttan masaya taşıyor bak ki deli deli
Şiir imbiğinde damıtılıverdi renkler yerine oturdu mu ne

Artık mısralar gözyaşlarımla sarmaş dolaş sarhoş mu ne
Şiiri taşıdığı geçmişli keder/sevince boğmuştu daha ne
Hayata olan tek bağım yok mu olmuştu sanki doğru mu ne

Sarhoştu kelimeler sarhoştu gözyaşları mayhoştu
Satırlarım zilzurna ıslak ıslak halayda yüzer mi ne
Şiirim bir hoş olmuştu mu ne.

Paylaşın

Bayram Balcı kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Şubat 1963 yılında Ankara’da dünyaya gelen Bayram Balcı, çocukluğu ve ilk gençlik yılları Ankara, Altındağ’da geçti. Çalışkanlar Ortaokulu’nu bitirdi. Lise birinci sınıfa kadar Ankara’da okudu. Altındağ Yıldırım Beyazıt Lisesi’ndeki siyasal olaylar nedeniyle bu okuldan kaydı silinince Mersin’de Teyfik Sırrı Gür Lisesi’nde devam etti.

Haber Merkezi / Çukurova Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okurken, siyasal nedenlerle tutuklanıp cezaevine konuldu. Beş yıl sonra serbest kalınca, bir süre Suriye ve Yunanistan’da gezdi. Mersin’de 1991’de gazeteciliğe başladı ve başta Urfa olmak üzere, Diyarbakır, Van, Mardin, Adana ve İstanbul’da 10 yıl gazetecilik yaptı. İstanbul’da bir grup arkadaşıyla Virtüel Yayınları’nı kurdu.

Şiire ortaokul yıllarında başladı. İlk şiiri 1985’te Cumhuriyet Dergi’de çıktı. Şiirleri ve düzyazıları daha sonra Temmuz, Karşı Edebiyat, Varlık, Akatalpa, Edebiyat ve Eleştiri, Ütopiya, Defter, Karşı Edebiyat, Temmuz, Cumhuriyet Dergi, Kavram Karmaşa, Öteki-siz ve Mecmua gibi dergilerde yayımlandı. Mersin’de Akdeniz Lirikleri adlı fanzini, Ankara’da Yeni Şiir, İstanbul’da Ağır Ol Bay Düzyazı adlı şiir dergilerini arkadaşlarıyla birlikte yayımladı.

Yapıtları; Canıma Değmez Hayat, Yerdibi

“Kırık Boşluk”

bir acıdan başka bir avcıya savuruyor hayat bizi
bir ayrılıktan bir dğerine uçuyor kanatsızlığımız
her aşk bir şeyler (de) eskitiyor ömürden
ne giden farkına varıyor kırdığı dalın kanadının
ne kalan anlıyor zamanın sarkacında takılı kalanı
her aşk biterken kendini eskitiyor ömürden

kırılmış bir kalbin neresi kanar en çok
nedir ki acıyan bir aşkın tecrübesi solan bir gülden öte
nihavent bir şarkıdır candan kopan uyumsuz bir telek
elbet dalında kızarır kiraz ve yatağında sağılır acı
bilinmez yine de kaç kez kırılır bir kalp tek bir sözle
soğansız laleler gibi büyür hiçlik zamanın terkisinde

adını unutamadıklarımız unutuyor en çok bizi
zaman saati yutuyor tiz çığlıklarla geçiyor ömür
kimse umursamıyor dalından kopan yaprağın ağrısını
hayatı ve aşkı pusuluyor tutunamadığımız anlar
insanı aslında en çok hiçbir şey kırıyor

bense evvelden bir çelebiyim
aşkın terkisinde gezinen
intihar eden bir kedi gibi
boşluğa bıraktım kendimi

“Girdap”

ömrün içinde büyüyen nasır
jiletini gençlik hevesleriyle parlatır
değdiği her tende solar yüz
kendi kabusuna aldanır ustalık
hayata isyan eden dilin suçu olmaz

kırılır sözün bahara teşne kapıları
hayta çocuklar aşkın evinde kaybolur
her şeyi olduğundan başka gösterir pıhtı
kangrene döner kıskanç serzenişler
yüz arındığı aynada derinleştirir uçurumu

beklenti kıyılarında sel gider kum kalır
değdiği her yüzde solar ömür iklimleri
deniz de utanır kendi çıplak teninden
dalgalarıyla saklar kızaran yüzünü
ne ki yara soğuyunca acısı da çoğalır

kendi varoluşuna aldanışı kutsayanlar
eşiğinde gezinir sahici infilakların
sulara zehrini katar yalnızlık
ilahlar da ölür zaman girdabında
ikmale kalan ömrün çaresi olmaz

Paylaşın

Barış Pirhasan kimdir?

15 Ağustos 1951 yılında Barış Pirhasan, Vedat Türkali’nin oğludur. Ankara Fen Lisesi’nde okudu. Ardından, iki yıl Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuduktan sonra, yeniden üniversite sınavına girdi ve 1976 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / 1978 yılında yayın hayatına başlayan “Devrimci Savaşımda Sanat Emeği” dergisinin yazı kurulunda yer aldı. 1989-1993 yılları arasında National Film & Television School, Beaconsfield, U.K. Film ve TV Yönetmenliği Bölümünde, British Council bursuyla okudu. Sinemaya 1983 tarihli, bilimkurgu filmi “Badi” filminin senaryosunu yazarak (Veysel Candan takma adıyla) başladı. İlk yönetmenlik deneyimini ise “Küçük Balıklar Üzerine Bir Masal” filmiyle gerçekleştirdi,

İlk şiiri, 1973 yılında Yeni Dergi’de yayınlandı. Şiirleri, Gösteri, Kitap-lık, Militan, Sanat Emeği, Sözcükler, Şiiratı, Yazko Edebiyat vb. gibi dergilerde yayımlandı.

Ödülleri: “Değirmen” ile Türk Sinema Yazarları Yılın En İyi Senaryo Ödülü’nü, “Usta Beni Öldürsene” ile 1997 Antalya Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo Ödülü, 1998 Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Film,  En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo Ödülleri’ni aldı.

Yapıtları:

Şiir Kitapları; Tarih Kötüdür / İmzasız El Yazıları, Babam Benden Hiçbir Şey Anlamıyor, Aşkla Kedi Arasındaki Yedi Benzerlik

Çocuk Kitapları; Hurrem

Senaryo Kitapları; Usta Beni Öldürsene, O Da Beni Seviyor

Katkıda Bulunduğu Kitaplar; Murathan Mungan’ın Seçtikleriyle “Kadınlar Arasında

Çevirileri; Niki / Tibor Dery, Carroll / Köpan Avı, Seçme Şiirler / Konstantinos Kavafis, Barbarları Beklerken (Konstantinos Kavafis, Jenny’ye Adanmış Şiir Albümlerinden / Karl Marx, Bu Kenttir Gidip Gideceğin Yer / Konstantinos Kavafis, Korkusuz Şövalye Ivanhoe / Sir Walter Scott, Noel Gecesi Kâbusu / Tim Burton

Paylaşın

Barış Behramoğlu kimdir?

23 Kasım 1979 yılında da dünyaya gelen Barış Behramoğlu, Ataol Behramoğlu’nun Kızıma Mektuplar (1985) adlı kitabında şiirleriyle seslendiği ikinci eşi Ludmila Denisenko’dan olan tek kızıdır.

Haber Merkezi / Ailesinin 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra zorunlu olarak Fransa’ya gitmesi nedeniyle ilkokulu sırasıyla Olivier Métra ve Paul Lafargue’da tamamladı; 1990 yılında İstanbul’daki Pierre Loti Lisesi’ne girdi, 1998 yılında Saint Benoit Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili Edebiyatı bölümünde eğitimini tamamladı. Lise yıllarında E dergisi için çeşitli çeviriler ve yazılar yazdı.

Cumhuriyet Radyosu, Cumhuriyet Gazetesi, Everest Yayınları, İnkılâp Yayınları, Doğan Grubu, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Dergisi, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nda çalıştı. 2006 yılının kasım ayında Yitik Ülke Yayınları’ndan ilk kitabı Su Gibi yayınlandı.

Eserleri;

Roman; Su Gibi

Öykü; Atlantis’ten Gelen Adam, 80’lerde Çocuk Olmak, Kaptan, Kedi ve Ozan, Olympos Öyküleri

Deneme/Araştırma; Sihirli Amcam, Victor Hugo ve Kadınları, Dahiler ve Aşkları, Kraliçe Victoria, Liderler ve Aşkları

Çeviri; Şerefe; Montignac, 30 Çıngırak, Cin, Dövme; Dufaux & Miralles, Gri Ruhlar; Philippe Claudel, Okul Hüznü; Daniel Pennac, İzlanda Balıkçısı; Pierre Loti, İstanbul; Daniel Rondeau, Düşler Ormanında; Ion Deaconescu, Şam Kapıları; Lieve Joris

Paylaşın

Baki Süha Ediboğlu kimdir?

1915 yılında Antalya’da dünyaya gelen Baki Süha Ediboğlu, 15 Eylül 1972 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. İlkokulu ve orta okulu Antalya’da, liseyi İstanbul  Haydarpaşa’da, Hayriye Lisesi’nde tamamladı.

Haber Merkezi / Bir süre Ankara’da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğrenim gördü. Tan, Akşam ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. TRT’nin İstanbul ve Ankara radyolarında program yapımcısı, sunucu, İzmir Radyosu’nda müdür olarak görev yaptı.

İlk şiiri Servet-i Fünun-Uyanış dergisinde yayımlandı, sonraki yıllarda dönemin dergilerinden Ülkü, Aile, Varlık’ta ve Cumhuriyet gazetesinde şiirleri yayımlandı. Şiirlerinde aşk ve doğa konularını işledi. Şiirin yanı sıra, öykü, biyografi yazdı, güldesteler hazırladı.

Yapıtları;

Şiir; Cenup, Gece Yağmuru, İşaret, Karanlıkta Geçen Gemiler

Öykü; Sel Geliyor

Antoloji; Türk Şiirinden Örnekler, Atatürk İçin Bütün Şiirler

Biyografi; Fatih Rıfkı Atay Konuşuyor, Ünlü Türk Bestekarları

Paylaşın

Baki Asiltürk (Baki Ayhan T.) kimdir?

15 Nisan 1969’da Adana’da dünyaya gelen Baki Asiltürk ((Baki Ayhan T.)), ilk ve orta öğrenimini Adana’da tamamladı. Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans çalışmasını Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı’nda tamamldı ve “Cenap Şahabettin’in Suriye Mektupları” adlı teziyle masterını tamamladı.

Haber Merkezi / “Türk Edebiyatında Avrupa Seyahatleri: 1839-1923” başlıklı doktorasını tamamladı. Akademik çalışmalarını modern Türk şiiri alanında yoğunlaştırdı. Halen Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğretim görevlisi;  “Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri” dersleri veriyor.

Lise son sınıfta iken İlk şiiri “Mandolinli Kız” Milliyet Sanat Dergisi Genç Şairler Antolojisi’nde yayımlandı. Şiirleri ve şiir üzerine yazıları Gösteri, Varlık, Sombahar, Ludingirra, Kitap-lık, Akatalpa, Adam Sanat, Yasakmeyve, Başka, Üç Nokta, Edebiyat ve Eleştiri, Dize, Tömer-Edebiyat, Öteki-siz, Yom Sanat, Budala gibi dergilerde yayımladı.

1997-2004 yılları arasında şiir ağırlıklı edebiyat dergisi Budala’yı (27 sayı) çıkardı. Düzyazılarında Bâki Asiltürk imzasını da kullanan  Baki Ayhan T. 2003 yılında “Soylu Yenilikçi Şiir”  manifestosunu yayımladı. YKY Kitap-lık dergisine şiir yıllığı hazırlıyor.

Yapıtları;

Şiir; Sevdalar Tünemiş Şu Yüreğime, Hileli Anılar Terazisi,

Araştırma; Osmanlı Seyyahlarının Gözüyle Avrupa

Ödülleri; 2001 Arkadaş Z. Özger Şiir İnceleme Ödülü, 2003 Behçet Aysan Şiir Ödülü / Uzak Zamana Övgü ile

Paylaşın

Baki kimdir? Hayatı, Eserleri

1526 (933) yılında İstanbul’da dünyaya gelen Baki, 1600 (1008) tarihinde vefat etti. Cenaze namazı Fatih Camii’nde, şeyhülislamlıkta son rakibi olan Sunullah Efendi tarafından kıldırılır. Büyük bir kalabalık tarafından Edirnekapı dışındaki mezarlıkta defnedilir.

Haber Merkezi / Asıl adı Mahmud Abdülbaki’dir. Babası Fatih Camii müezzinlerindendi. Çocukluğunda yoksul bir yaşam süren Baki saraç çırağı olarak yaşama atıldı. Okuma isteğinin ağır basması üzerine medreseye devam etti. Gayreti ile dikkat çekti, dönemin ünlü müderrislerinden dersler aldı. İyi bir eğitim gördü ve müderris oldu.

Zekasıyla fark edildi ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında saraya girdi. Kanuni’nın ölümünden sonra İkinci Selim ve 3. Murat zamannda devlet görevlerinde bulundu, Mekke ve İstanbul kadılığı, kazaskerlik yaptı. 3. Murad zamanında sürgüne gönderildiyse de bir süre sonra affedilerek yine İstanbul’da önemli makamlara getirildi. 7 Nisan 1600’da İstanbul’da öldü.

Şairler sultanı olarak anılan Baki’nin şiire olan ilgisi medrese yıllarında başladı. Güçlü kalemiyle dikkati çekti. Güçlü tekniği, dili kullanmada başarısı, şiirlerindeki ahenk ve akıcılık hemen fark edilir. Şiirde musikiye önem verdi. Aşk, yaşamanın zevkleri ve doğa konularını şiirlerinde işledi. Osmanlı’nın en güçlü döneminde yaşamış olması şiirlerine ve şiirlerinde kullandığı temalara yansımıştır.

Her ne kadar şiirlerinde tasavvuf etkisi veya tema olarak tasavvuf bulunmasa da, tasavvufta da özel bir mahiyeti olan aşk mefhumunu sık sık konu alması itibariyle, divanı mutasavvıflar tarafından çok sevilir. Kanunî’nin ölümü üzerine yazdığı mersiye, teknik olarak güçlü yapısı, ahengi ve dönemin ruhunu, özellikle edebiyat tarzını yansıtması açısından önemlidir.

Yapıtları; Divan, Faza’ilü’l-Cihad, Fazail’i-Mekke, Hadis-i Erbain Tercümesi, Kanuni Mersiyesi

Paylaşın

Bahri Çokkardeş kimdir?

1954 yılında Bosna’da dünyaya gelen Bahri Çokkardeş, ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç edip Bursa’ya yerleşmiştir. Geçirdiği bir ruhsal bunalım sonucu, çeşitli hastanelerde tedavi görse de en son aşamada hayatla olan tüm ilişkisini kesen Bahri Çokkardeş, son aşamada yemek yemeyi de reddederek, 28 Eylül 2009 günü hayata veda etmiştir.

Haber Merkezi / Lise üçüncü sınıfta okulu bırakmış, bir süre amatör futbol oynamış daha sonra çeşitli serigrafi şirketlerinde desinatör olarak çalışmış ve emekli olmuştur. İlk  şiirlerinin yayımlandığı Yeni Nilüfer dergisinden, son şiirlerinin yayımlandığı Akatalpa dergisine dek -1975 yılından 2008 yılına kadar- toplamda 154 şiir  yazmış,
Gecenin Kalbinde Unutulmuş Şiirler ile Sessizlik İzleri isimli iki kitabı olan bir şairdir.

Onun şiir dili belirli sözcükler üzerine inşa edilmiştir. İlk şiirlerindeki tekrar eden dizelere ve tekrarlara dayalı monotonluğu; ikinci kitabında ve kitap dışı kalan şiirlerinde bırakmış, hissettiği, yaşadığı ve içselleştirdiği duygulara dayalı bir şiir oluşturmuştur. Bu sözcük ve olgulara dayandırdığı şiir dünyasında yer yer etkili şiirler söylemiş olan şair, yer yer sıradanlığa düşmekten kurtulamamıştır.

Şiirleri, öyküleri, yazıları ve söyleşileri Akatalpa, Aykırısanat, Dize, Eliz Edebiyat, Mavi, Patika, Sonsuzluk ve Bir Gün, Varlık vb. gibi dergilerde yayımlandı.

“Denizde Gül Bitti”

Suya tutundum
Sudaki su uykularında

Göçmen kuşlar dağıldı
Kendi düşüne ağladı ishak

Geçilmez yalnızlıktan
Geçti sessizlik
Sır oldu aşk
Denizde gül bitti

Us yürüdü
Sustu derin kederin çalgıcısı

Uğuldayan rüzgar
Boş gecede umutlar
Ay ışığı misafirim

Yağmura benzedim
Tozlu bir gölgeye değdim

Zamanın kapısını açtım
Ey anılar eski saatler

“Kırılmış Yürek”

annemin anısına…

Issız yıldızlarla
Sessiz kaldı şarkılar
Kederle kanayan gece

Soldu ay rengi yüzün
Bir damla buzdan gözyaşı
Yüreğimin son yalnızlığı

Siyah gözlerini örttü sisler
Veda etmeden kara güneşlere
Sonsuz gülümsemenle kal

Getirsin gece rüzgârı
Düşlerin hazan mevsimlerini
Me1ekler katından

Bundan sonrası hüzün
Korusun seni
Sakin gölgeleri
Beyaz güllerin

Paylaşın

Bahrem Yıldız kimdir?

7 Ocak 1947 yılında Kastamonu’ya bağlı Daday İlçesinin İnciğez Köyü’nde dünyaya gelen Bahrem Yıldız, İlkokulu Azdavay’da, ortaokul ve liseyi Kastamonu’da tamamladı. 1966’da üniversiteye girdi. 12 Mart 1980 askeri yönetimi döneminde tutuklandı.

Haber Merkezi / Bahrem Yıldız, yaşamını maliyecilik yaparak sürdürdü. Toplumcu-gerçekçi çizgi doğrutusunda yazdığı şiirleri Eski ve Berfin Bahar gibi dergilerde yayımlandı.

“Dize şairi değil Bahrem Yıldız, dizelerde yoğunlaştırmıyor diyeceğini, şiirin tümüne yayıyor. Bütünlüklü bir şiirden yana olduğunu anlıyoruz ve bunu kısa dizelerle gerçekleştiriyor. Dizelerin sıralanışında yakaladığı ritmi şiirin bütününde sürdürüyor.”

Eserleri;

Şiir; Sevdalanmak, Namlular Çiçek Açmaz Zulmün Elinde, Üveyik Kanadı, Sonsuza Rüzgardı 68 (Öner Yağcı, Ahmet Nergiz, H. Hüseyin Yalvaç’la).

“Oğul Acısı”

Gürül gürül ormanların göbek taşında
El yordamı yaratılmış sevdalar
Köylerin güzeli sevdalı gelin
Oğuldur oğlandır analık eder
Sütünün son damlası ilaç gibidir
Adam etmek okutmadan da önce
Onun için rüyaların en hası

Oğul büyür okur gider gurbete
Gider gelmez ne bir mektup ne haber
Yad ellerde yitip gitmiştir evlat
Bir gazete parçasında bulunur resmi.
Eyvah demek geç kalmış bir hikaye
Dövünüp çırpınmak geri getirmez
Yürek yangın yeri, saçlar kin tutmuş
Körelmiş tırnaklar saklar acıyı

Gelinin sevdası toprakta saklı
Kırmızı topraklara dikilmiş fidan
Yeşermeden kuru dala dönmüştür.
Acıların kahreden sorgu suali
Sevdalı gelinin yüreği kanar
Alır da başını çıkar yollara
Kaybolur yollarında kıvrımlarında.
Gülerken ağlamanın çelişkisidir
Bilinmez noktalarda sorgusuz infaz
Aranır bulunmaz sevdalı gelin
Tarihlerin birbirine karışmasında
Sonu oğul gibi gazetelerde
Yatar yerde açık gözler sorgulu
Cebinde Bakırköy’den deli raporu

“Umut”

Vuslat gene başka baharda mı?
Saçlar ak,
Eller titrek,
Umut hep yukarda mı?

Gel dedim,
Gelmedin,
Unuttum dedin.
Bahardan bahara bir umut doğar,
Umudun ölümü sonbaharda mı?

Bir duble rakıda bulurum seni.
Bir zeytin tanesi, bir parça peynir,
Tellerde dolaşan mızrabın sesi,
Sevgim içildikçe umudum yenir.

İnan ki ne şeklin, ne hayalin var.
Dünyam geniş, içim mezar gibi dar.
Sanma ki hasretim senin cismine
Sevmek, sevgi denen kavrama doğru
Bir umut, bir ışık, bir başka bahar…

Paylaşın

Baha Önem kimdir?

12 Ekim 1945 yılında Gümüşhane’de dünyaya gelen Baha Önem, ilkokulu Gümüşhane’de, liseyi Erzincan’da bitirdi. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden öğrenimini tamamlayamadan ayrıldı.

Haber Merkezi / Uzun yıllar özel sektör kuruluşlarında çalıştı. 1968 yılında İzmir’e yerleşti ve 1968 yılından bu yana İzmir’de yaşamaktadır. Lise yıllarından bu yana şiirle ve edebiyatla uğraşıyor. Şiirleri, öyküleri ve yazıları Ajans Türk, Çağrı, Defne, Dize, Dönüşüm, Edebiyat ve Eleştiri, Ilgaz, Kanat,  Kıyı, Kuşakkaya, Şiir Sanatı, Varlık, Yelken vb. gibi dergilerinde yayımlandı.

Yapıtları; Uzak Güz, Sevginle Yaşıt

“Gitgide Öğreniyorum Kendimi”

Gitgide öğreniyorum kendimi: Çöl duruşluyum
ne kadar sulasam kuruyor diktiğim dal

Sevgim de öyle; bekleyişte buluyor direncini
bütün sözler eksiliyor, herşey kesilirken lâl

Tam isyan noktasında elimde açıyor gül
kanayan geçmişimin aynası sanki her fal

Çok zorladım kendimi ‘bir hiç’ olabilmek için
sonunda boyun eğdi içindeki serçeye kartal!

Biliyorum ıslak gözlerimi yüzümden saklamak boş
ah, bütün saatleri kurmalı yüzümü örten sakal

“Ses ve Duvar”

1/
Seni vuruyorum,
kabzası gül işlemeli silah elleri.
Sanki sonsuz duvarlar aramızda; sesim yankısız
yüreğim kardelenli dağların ıssız avcısı.
Yakmalıyım güneşe akan ırmakları
kalbim, sabırla yıkanmış bir deniz sancısı.

Gündoğumları ilk ışıklarını sana adamıştı
bunu yalnız ben biliyordum
yüzün duru ve inanılmaz aydınlıktı. Bana sordun:
Neden benim dünyama geldin? bilmiyordum.
Belki de hayat sokaklarındaki tek izdin
bir imbatın körfeze inen; her önüme
gelene sorduğum ve herkesin bir başkasına sorduğu:
-Adını aşrkılardan mı almış
-yoksa şehrin eline tutuşturan
bir nergis kokusu mu?

2/
Seni vurdum,
dediler “Ölümsüzlüğün adıdır o, bitmez…”
Düştüm kendime yabancı çığlıklarla yollara
bekledim gündoğumlarını, geçen mevsimleri
sarhoştum, günahımı sorguluyordu yokluğun
sesini duyuyordum, yansır gibiydi tüm duvarlara
ince kıvrımlı bir ecenin salınıp gezmeleri.

Derler ki sevginin evi bilinmez
o, bütün ovalarda, sonsuz uçurumlarda gezinir
hem coşturur içimizi, hem yaraya tuz basar

Sadece ayışığı aşkın ülkesine ışık tutar.

Paylaşın